Bedelli askerlikte başvuru ve kura tarihi belli oldu

Bedelli askerlikte başvuru ve kura tarihi belli oldu
TT

Bedelli askerlikte başvuru ve kura tarihi belli oldu

Bedelli askerlikte başvuru ve kura tarihi belli oldu

Bedelli askerlikten yararlanacak yükümlülerin başvuruları 16 Temmuz'da alınmaya başlanacak, kura işlemi 2020 ocak ayında yapılacak.
1. 7179 sayılı Askeralma Kanunu gereğince Askeralma Yönetmeliği yürürlüğe girinceye kadar yükümlüler tarafından yapılacak işlemler ve uygulanacak faaliyetler müteakip maddelerde açıklanmıştır.
2. Yedek subay ve yedek astsubay olma hakkına sahip olanlar;
a. 2019'da silahaltına alınmak isteyenlerden yoklaması olmayanlar 16-31 Temmuz
2019 (dahil) tarihleri arasında e-Devlet veya askerlik şubesinden yoklamalarını yaptıracak ve bedelli askerlik, yedek subay, yedek astsubay ve erbaş/er tercihlerini yapacaktır.
b. 2019'da sevke tabi olup yoklaması bulunanlar 16 Temmuz-31 Ağustos 2019 (dahil) tarihleri arasında e-Devlet veya askerlik şubesinden bedelli askerlik, yedek subay, yedek astsubay ve erbaş/er tercihlerini yapacaktır.
c. İki veya üç yıllık meslek yüksek okulu mezunu yoklama kaçaklarından yedek astsubay olmak isteyenler, 31 Temmuz 2019'a (dahil) kadar yoklamalarını yaptıracaktır.
ç. Yedek subay ve yedek astsubay olarak seçilmeyen yükümlüler askerlik hizmetini erbaş/er olarak yerine getirecektir.
3. Bedelli askerlik hizmeti kapsamında;
a. Yararlanacak yükümlülerin başvuruları 16 Temmuz 2019'da başlayacak, kura
işlemi 2020 Ocak ayında yapılacak ve duyurulacaktır. Hak sahiplerinin bir aylık temel askerlik eğitimi için silâhaltına sevkleri 2020 Mart ayından itibaren başlayacaktır.
b. Kanunun yürürlüğe girdiği 26 Haziran 2019'da (dahil) yoklama kaçağı, bakaya veya saklı durumda olanlar, ödemelerini 01 Kasım 2019'a (dahil) kadar; diğer hak sahibi yükümlüler ise 31 Aralık 2019'a (dahil) kadar yapacaktır.
c. Bedelli askerlik 2019 yılı bedeli 33.230 (otuzüçbinikiyüzotuz) TL'dir. Ödemeler; Ziraat Bankası, Vakıflar Bankası, Halk Bankası, Ziraat Katılım Bankası ve Vakıf Katılım Bankası ile PTT Şubelerine veya mal müdürlüklerine yapılacaktır.
4. 2019 yılı dövizle askerlik ücreti 5.442 (beşbindörtyüzkırkiki) Avro'dur. Mevcut uygulamaya devam edilecektir.
5. İdari para cezası alanlardan;
a. 26 Haziran 2019 (dahil) itibarıyla askerlik hizmetini tamamlayanlar ile
silahaltında bulunanların,
b. 26 Aralık 2019'a (dahil) kadar silahaltına alınacakların ödenmemiş idari para
cezaları tahsil edilmeyecektir.
6. 2020 yılında silahaltına alınacak 2000 doğumlular ve bunlarla işleme tabi daha yaşlı
doğumlu yükümlüler 16 Temmuz-31 Aralık 2019 (dahil) tarihleri arasında e-Devlet üzerinden veya askerlik şubesi başkanlıklarına müracaat ederek bedelli askerlik, yedek subay, yedek astsubay ve erbaş/er tercihlerini yapacaktır.
7. Bu duyuru 7179 sayılı Askeralma Kanunu'nun 27'nci maddesi gereğince yükümlülere tebliğ mahiyetindedir.



Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
TT

Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Husam İytani

Arap-İslam tarihinde gelip geçen hanedanlar ve devletler arasında Emeviler, Arap kimliğini canlandırma projesinin bayrağını taşıyacak aday olarak öne çıktı. Beşşar Esed ve rejiminin devrilmesinden sonra Emeviler’den daha fazla bahsedilir oldu. Öyle ki, bazıları Emevi politikası ve kültürünün propagandasını yapmaya başladı.

Bu projenin bayrağını taşımak için neden Emevilerin tercih edildiğini anlamak zor değil. Bu sebep de Esed rejimi, Hizbullah, Irak’ta otoritenin büyük bir bölümü ile Yemen'deki Husiler'in içinde yer aldığı azınlık ittifakını oluşturan “direniş ekseni”nin sonunu duyurmaktan başka bir şey değil. İran önderliğindeki eksen gücünün zirvesinde iken, Lübnan’da (Avncı) Özgür Yurtsever Hareket de destekçi sıralarında oturuyordu.

Ancak “yeni Emeviler” meselenin sadece Maşrık’ın (Levant) kaderini belirleme konusunda Arap kontrolünün yeniden sağlanması meselesinden ibaret olmadığını, aynı zamanda bu görevi Sünni Arap Müslümanların üstlenmesine, direniş ekseninin başını çeken mezhep ve dini grupların, son dönemde yaşadıkları yenilgiler ve Esed rejiminin çökmesiyle bir kenara itilmesine kadar uzandığını söylemekten kaçınıyorlar.

Ancak “tarihi” Emeviler belirsiz bir tercih gibi görünüyor. En azından bunu söyleyebiliriz.  Zira Emeviler hakkında sahip olduğumuz bilgilerin büyük çoğunluğunun devletin yıkılmasından sonra yazıldığı ve onlara karşı açıkça düşman bir tavırdan geri kalınmadığı konusunda görüş birliği vardır. Onlar hakkında elimizdeki en eski kitap, Emeviler döneminin sonlarında doğup Abbasiler döneminin başlarında kitabını yazan Halife bin Hayyat'ın kitabı olabilir. Emevi devletinin bir asır bile sürmediğini, yöneticilerinin bir yandan fetihlerle, diğer yandan da iç ve kabileler arası savaşlarla meşgul olduklarını da belirtmeden geçmeyelim. Öte yandan modern arkeoloji ve nümizmatik, Emeviler hakkında şu anda dolaşımda olanlardan farklı bilgiler sunmaktadır. Emevi tarihiyle ilgili dolaşımda olan anlatılar arasındaki çelişkilerin ayrıntılarına girmeden, Ürdün’deki Kusayr Amre’de keşfedilenler, Emevi tarihi hakkında bütün bilinenleri sorgulamak için yeterlidir.

Emeviliği canlandırmak, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan besleniyor

Dini açıdan Emevi Halifeliğinin Sünni mezhebine mensubiyeti, sadece Şiiliğin kurucusu olarak görülen İmam Ali bin Ebu Talib ile yaşadığı ihtilaf üzerinden tespit edilmektedir. Bu ise Sünnilik ve Şiiliğin ancak daha sonraki dönemlerde iki ayrı mezhep olarak ortaya çıktığı gibi bazı gerçekleri göz ardı etmektedir. Emevilerin, mutlak ve monarşik yönetimi meşrulaştırmak için Cebriyye’yi bir devlet doktrini olarak benimsedikleri doğrudur; ancak Emeviler dönemi bir bütün olarak belirli fıkıh akımlarının ortaya çıkışına tanık olmamıştır. Bunların çıkışı Abbasiler dönemine kadar ertelenmiştir.

Dini- fıkhi açıdan durum bu şekildedir. Öte yandan mevcut kaynaklara dayanırsak, Emevi imparatorluk projesinin devletlerin devamlılığı için yeterli unsurlara dayanmadığını görüyoruz. Emeviler dönemindeki fetihlerin hızı bizi şaşırtsa da örneğin, “Endülüs’ten Sind’e kadar uzanan” halifeliğin, sadece fetihlerden elde edilen ganimetlerin dağıtımının esas alındığı bir vergi sistemine dayandığını görürüz. Ancak kaynakların tükenmesi, Yezid bin Velid'in “kesintici” diye adlandırılmasına neden olan maaşlarda yaptığı kesintiler gibi devletin askerlerine karşı yükümlülüklerini yerine getirme gücünün azalması, bunun isyan ve hoşnutsuzluk hareketlerini körüklemesi sebebiyle bu fetihler de durdu.

Burada önemli olan, romantik milliyetçiliği andıran, basit bir canlandırma eğilimi ve çocuksu bir tarih anlayışı taşıyan imparatorluk projesi, bugün Suriye'de gördüğümüz türden, kuruluşu büyük engellerle karşı karşıya olan bir devletin sloganı olmaya uygun mudur?

Açıktır ki, Emeviliği yeniden canlandırmayı siyasi bir fikir olarak ortaya atanlar, bu sloganın, Endülüs ve Sind’de dalgalanan Emevi devletinin bayraklarıyla sınırlı görünen anlamını benimsemekle yetinmektedirler. İsrail tankları ülkenin güneyinde ilerlerken, devletin yeniden birleşme ve iç uzlaşı umutları şu ana kadar parlak görünmezken, ekonomide kayda değer bir iyileşmenin görülmediği bir dönemde, fetih övgüleri söylemenin anlamını hesaba katmadıkları açıktır.

Bu söylediklerimiz, mirasa, (hayali bile olsa) tarihe ya da toplumun beklenti ve hayallerine yönelik bir saldırı değildir. Bilakis söylenmesi gereken, bizi o devirlerden, köprülerin altından çok suların aktığı bin iki yüz yılı aşan bir zamanın ayırdığıdır. Geçmişe dönmenin çoğu zaman tarihe nesnel olarak bakıldığında hiçbir temeli olmayan yanılsamalara yatırım yapmak olduğudur. Dahası bu, Emeviliği canlandırmanın, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan beslendiğini göstermektedir. Baas Partisi’nin sonu ise kötü bir şekilde devrilene kadar geçmişi, bugünü ve geleceği mahveden Irak ve Suriye Baası olarak ikiye bölünmek oldu.

O halde yeni Emevilerin, okul kitapları, müfredat ve Feyruz'un seslendirdiği Said Akl’ın şiirleri çıkarıldığında, bu sloganlarından geriye ne kalacağını kendilerine sormaları daha iyi olmaz mı?

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.