Başkan Donald Trump yönetimini destekleyen geniş kesimler içerisindeki Ortadoğu savunma strateji çevreleri, Washington - Kahire hattındaki ilişkileri mercek altına aldı. Söz konusu çevreler, Mısır’ın ikili ilişkilerdeki bölgesel rolüne, bölgedeki konumuna ve ABD’ye karşı tutumuna yönelik birbirinden farklı değerlendirmelerde bulunuyor.
Geleneksel bakış açısı, Camp David Barış Anlaşması’ndan bu yana İkili ilişkilerdeki istikrarda kendini gösteriyor. Washington’da gerek Cumhuriyetçi gerek Demokrat çevreler, Mısır’daki tüm iktidarlara barış sürecini destekleyici bir unsur olarak bakıyor. Bu, ABD’nin başkentinde kimsenin itiraz etmediği bir durum olarak görülüyor.
İkinci bakış açısı da aşırılık yanlısı gruplarla bağlantılı terörizme karşı durmadaki sağlam güvenlik ilişkilerinde kendini belli ediyor. Söz konusu ilişkiler, ülkenin eski Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın suikasta uğramasıyla başlayıp el-Kaide’nin rolü ile devam etti. Ardından da DEAŞ ve diğer terör gruplarına karşı mücadelede de sürdü. Bu iş birliği, söz konusu tehlikeye karşı mücadelede Mısırlı kurumlara askeri, güvenlik ve istihbarat desteğinin sürmesine imkân tanıyor.
Üçüncü bakış açısı ise yeni olup Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve diğer ülkelerin yer aldığı Arap Koalisyonu’nun kurulması ile ortaya çıktı. Washington’daki stratejistlere göre Mısır, Koalisyon’un kurulmasında köşe taşı olup esaslı bir rol oynuyor.
En tartışmalı bakış açısı ise Mısır’ın bir yandan tekfirci radikal düşünceye diğer yandan İhvan-ı Müslimin hareketine karşı koymadai gücüne yönelik… Bu noktada Washington, İhvan meselesinde ayrışıyor. Nitekim önceki yönetim ve destekçileri, el-Kaide’nin yayılması önünde temel bir bariyer oluşturduklarına inandıkları için İhvan-ı Müslimin’i destekledi. Belirtmekte fayda var ki ABD’deki akademik elitin bir kısmı İhvan’ın etkisi altında kalarak başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere yetkililerin büyük bir kısmını İhvan’ın iktidara ortak olması gerektiğine ikna etmeye çabaladı.
Haziran 2013’te Mısır halkı İhvan’a karşı ayaklanarak Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi rejimi düştüğünde bu örgütü destekleyen Amerikan siyasetinde de bir karışıklık meydana geldi. Siyaset çevreleri, Barack Obama’nın Mısır’ı yalnızlaştırma politikasını destekleyenler ve özellikle Temsilciler Meclisi olmak üzere bu eğilime karşı çıkanlar olmak üzere ikiye ayrıldı. İkinci grup, Mısır halkının desteklenip mevcut Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi hareketinin onaylanmasını ve yeniden seçimlerin yapılmasını talep etti.
Amerika’nın İhvan ile olan ilişkileri, Mısır’da İhvan rejiminin düşürülmesi ile çözüldü ve İhvan’ı terör listesine ekleyeceğinin sözünü veren Donald Trump’ın seçilmesi ile sona erdi. Bununla birlikte Trump yönetimi, göreve geldiğinin ilk iki yılında bu meseleyi çözümleyemedi. ABD Başkanı, yönetiminin söz konusu örgütü terör listesine almaya kararlı olduğunu duyurduğunda ise kamuoyunu şaşırttı. Bunun üzerine muhaliflerinden bir bölümü, bu ilanın Cumhurbaşkanı Sisi’nin talebi üzerine yapıldığını iddia etti.
Independent Arabia'nın haberine göre, işin aslı Trump, radikal düşünceye dönük muhalefetini açıkça belirterek İhvan meselesini gündeme getirdi. Bakanları da aynısını yaptı. Ancak bu konudaki sözlerini yerine getirememesinin sebebi, karşı karşıya kaldığı yoğun muhalefetti.
Washington’daki İhvan meselesi büyük oranda, bu örgütü incelenmesine ilişkin kararlardan korumada Temsilciler Meclisi’ndeki Demokrat çoğunlukla iş birliği yapan Katar ve Türkiye’nin rolü ile bağlantılı.
İhvan meselesi hariç tutulduğunda Mısır ve ABD arasındaki ilişkiler her düzeyde oldukça güçlü. Mısırlılar, Trump yönetiminin işini bitirmesini bekliyor. Washington’daki gözlemcilere göre Mısır başta Arap dünyası ile İran arasındaki stratejik dengelerde olmak üzere Arap Koalisyonu’nun dayanağı olarak kabul ediliyor. Bilindiği üzere Kahire, İran’a karşı güçlü bir tutum almadı. Bazılarına göre bu, Mısır yönetiminin Beyaz Saray’ın İhvan meselesinde kararlı bir güçle hareket etmediğini düşünmesinden kaynaklanıyor. Bu demek oluyor ki Mısır, ABD çıkarlarına yönelik İran tehdidine karşı güçlü bir faaliyet yürütmeyecek.
Analistler, aşırılıkla mücadelede temas halinde olunması gerektiği görüşünde. Sözgelimi iki liderlik, stratejik bir anlaşmaya varabilir ve ABD de İhvan’a karşı harekete geçebilir. Mısır’ın İran’ın nüfuzuna karşı müttefikleri ile birlikte durduğu da çok açık. Bu ilişki, Koalisyon ile Washington arasında birleşik bir stratejik tutumu beraberinde getirebilir. O zaman da Kahire, büyük bir stratejik rol oynar.
Mısır şu an Sina’da aşırılık yanlılarına karşı mücadele ediyor ancak bu konudaki başarısızlığı ABD tarafından kabul edilir gibi değil. Zira bu durum, söz konusu grupların Afrika’yı Ortadoğu’dan ayıran bir emirlik kurabilmesine yol açıyor. Mısır ayrıca emniyet güçleri yoluyla terörün yayılmasını engellemek için içerde ve terör hücreleri ile silahlı milislere karşı mücadelede Libya ordusuna verdiği destekle dışarıda birçok çatışmaya giriyor.
Şurası kesin ki gidişat, Mısır’ın Arap Koalisyonu’ndaki rolünü güçlendirecek. ABD ve Mısır’ın yakınlaşması de bir yandan terörün bitirilmesinin diğer yandan da İran’ın başarısız kılınmasının yolunu açacak. Başkan Trump’ın ikinci kez göreve gelmesi halinde de bu yakınlaşma doruk noktasına çıkacaktır.
Mısır: Arap Koalisyonu’nun stratejik dayanağı
Mısır: Arap Koalisyonu’nun stratejik dayanağı
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة