Rapor: İran’ın hayal ve gerçeklik arasında askeri kapasitesi

İran Ordusu, hava savunmaları alanındaki yeteneklerini sergiliyor (AFP)
İran Ordusu, hava savunmaları alanındaki yeteneklerini sergiliyor (AFP)
TT

Rapor: İran’ın hayal ve gerçeklik arasında askeri kapasitesi

İran Ordusu, hava savunmaları alanındaki yeteneklerini sergiliyor (AFP)
İran Ordusu, hava savunmaları alanındaki yeteneklerini sergiliyor (AFP)

İran’ın dünyanın en büyük gücüne yani Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) karşı ‘meydan okuması’ karşısında Körfez devletleri başta olmak üzere tüm dünyaya endişe hali egemen. Zira ABD, sadece kendisini ‘kâğıttan kaplan’ olarak niteleyen Velayet-i Fakih rejimini değil, tüm Dünyayı geri adım attıracak bir orduya sahip olmakla övünüyor.
Peki İran, dünyanın en büyük gücünü ve bölgede silahlanmaya en çok harcamayı yapan komşularını kışkırtmasını makul gösterecek savunma yeteneklerine gerçekten de sahip mi?
Yoksa Yüce Rehber”in devleti, birkaç sebepten ötürü yaptırımlardan yana emin de, o yüzden mi ‘Büyük Şeytan’ ve komşularına karşı pervasızlaştı?
Bu sorulara cevap arayanlar, gerçeklerden ve rakamlardan uzak olarak iki tarafa nefret ve hayranlık duyguları arasında şaşırıp kalsa da Uluslararası İran Araştırmaları Enstitüsü (Rasanah), temennilere ve sezgilere yer vermeksizin yerel, bölgesel ve uluslararası açılardan İran’ın durumuna dair hazırladığı aylık raporunda sosyal, ekonomik ve siyasi gelişmeleri ile birlikte İran meselesini gözlem ve incelemeye tâbi tutmuş.
Independent Arabia’dan Mustafa Ensari’nin haberine göre Rasanah’ın son raporu, Körfez’deki mevcut gerginlik konusunda İran’ın savunma kapasitesi üzerinde durarak İranlı askerî liderlerin tehditlerini ve bunların gerçek mi yoksa fantezi mi olduğunu değerlendiriyor.
Saldırgan tutum
Rapora göre İran, 5 Aralık 2011’de ABD’nin insansız hava aracı (İHA) RQ-170’i ele geçirmesinden bu yana kendi hava sahasında uçan yabancı birkaç keşif nesnesini düşürmeye hevesli hale geldi ve İran halkı ile ordusu da güçlü bir hava savunma sistemine sahip olma konusunda coşkulu bir istek duymaya başladı; Dolayısıyla Tahran da hava savunma yeteneklerini güçlendirmek için çabalıyor. Çabaları da temelde keşif ve çatışma yeteneklerini güçlendirmeye ve yerel ve ithal balistik füzeler ile radar sistemlerini bozmaya odaklandı.
Bununla beraber rapor, bölgesinde bir tehdide karşı koyabileceği algısına dair bir senaryonun İran’ı darbe alan tarafa yerleştireceğini, zira oldukça az olduğu bilinen savunma güçlerinin ‘geri kalmış olduğunu’ belirtiyor. Aynı şekilde silah ithalatı konusunda dayatılan sınırlamalar sebebiyle içinde bulunduğu krizden de çıkamaz.
İranlılar, uluslararası sulardaki petrol tankerlerini taciz ediyor. Bu kışkırtmaya yaklaşık iki ay önce BAE’deki Fuceyra limanına yakın ticari gemilere çifte saldırı ile başladılar. Ancak Enstitü uzmanlarının hazırladığı rapora göre bu, İranlıların rahat bir saldırgan konumda oldukları anlamına gelmiyor. Nitekim “İran ordusunun güdümlü uçaklarının, düşük yoğunluklu çatışmalardaki gibi hareket etme fırsatı olmayacak. Dolayısıyla İran’ın tercih edebileceği en iyi şey, füze donanması ile ‘kamikaze’ teknelerine dayanarak bir savunma pozisyonu almak olacaktır. Ayrıca özel füze platformları da öngörülen tehdidi ve askerî tehditteki asimetrik kanaati savurmak için dış saldırılardan korunmaya ihtiyaç duyacak.”
İran’ın sahip olduğu savunma yetenekleri neler?
Bölgedeki herhangi bir odak ya da ABD tarafından bir saldırı beklentisinden hareketle Velayet-i Fakih rejiminin hava savunması alanındaki yeteneklerine ışık tutalım. İran’ın üzerinden sır perdesini kaldırdığı en son cephaneliği, ‘15 Hordad Yerel Hava Savunma Füze Sistemi’. Savunma Bakanı General Emir Hatemi’nin söylediğine göre ‘Sayyad (Avcı) 3’ füzeleri, 120 kilometreden insansız hava araçları ile savaş uçaklarını düşürebilir. Söz konusu rapor, İranlıların geçtiğimiz haziran ayında seyir halindeki Amerikan uçağını düşürmelerinden önce yazıldığı için Enstitü uzmanları, ABD uçağına hamle yapan uçağın Hordad mı yoksa bir başkası mı olduğunu açıklamadı. Ancak Rusya Bugün kanalının aktardığı habere göre yarı resmî Fars haber ajansı, insansız Amerikan uçağını düşürenin Hordad olduğunu belirtti.
Hordad’ın gizli nesneleri takip etme yeteneğine dair elde edilen bilgilere göre bu sistem, 85 kilometreden takip edip 45 kilometre uzaklıktan çatışmaya girebilir. Sistemin konuşlandırılmasının beş dakika süreceği ve aynı anda altı hedefle birden çarpışabileceği iddia ediliyor. Bu (yerden havaya) füze sistemi, İran’ın ‘Telaş (Çaba)’ serisi kapsamındaki son gelişme. Savunma Bakanı Emir Hatemi, bu füzenin fırlatılış töreninde, “İran, güvenliğini ve ulusal çıkarlarını korumak adına askerî yeteneklerini geliştirecek. Bunun için kimsenin iznine ihtiyacı yok” ifadelerini kullanmıştı.
Bununla beraber raporu hazırlayanların aktardığına göre “çeşitli silah uzmanları, Emir Hatemi’nin açıklamalarına dair şüphe duyuyor. Üstelik Sayyad 3 adı verilen füzeler de Şah’ın ithal ettiği Amerikan Hawk füzelerine benziyor. İran Kontra skandalı olarak bilinen olayda Reagan yönetimi tarafından İran’a teslim edilen de aynı füzeydi”. Uzmanlar İran ordusunun yerel bir görünüm katmak için sistem üzerinde bazı değişiklikler yaptığına dikkat çekiyor. Zaten bu, Tahran’ın markasında değişiklik yaptığı tek şey de değil!
“Siccil, Nasır, Muin ve Ya Zehra”
İran donanmasının en önde gelen başarılarından biri, yaklaşık 1350 km menzilli Howitzer tipi uzun menzilli seyir füzesi fırlatmaktır. Şubat ayında, yeni bir gösteride Kadir tipi denizaltı, gemi karşıtı donanmasından bir füze ateşledi. Araştırmacıların belirttiğine göre Tahran’da Meclis binasının yakınlarındaki Baharistan Meydanı’nda sergilenen çeşitli füze sistemleri arasında katı yakıtla çalışan Siccil füzeleri ile sıvı yakıtla çalışan Kadir füzeleri de yer alıyordu.
Enstitü uzmanları, nadir rastlanan anlardan olarak ‘İranlı liderlerin, İran hava savunma sistemlerinin kusurlu yanları hakkında açık olduğuna’ dikkat çekti. “Tuğgeneral Ali Rıza Sabahi Ferd, yakın zamanda İran hava savunmasının, devrimden önce birkaç tane hava kuvvetleri üssü ile şehrini kapsadığını, ancak Irak Savaşı’nda ülkedeki hassas ve hayati tüm merkezlere yönelik kapsamlı saldırılar gerçekleştiğine işaret etti. Hava savunma sistemlerinin şu an hassas şehirler ve tesisler de dahil olmak üzere 3600’ü aşkın noktayı kapsadığını iddia eden ordu ise yerel radar ve gözetleme kulesi sistemleri sayesinde gece-gündüz çalışabilen bütünleşik bir hava savunma sisteminden övgü ile bahsetti.”
Rapor, İran hava savunma sistemlerinden bahsederken İranlıların, çeşitli isimlerdeki radar teknolojileri ile ülkedeki önemli noktaları kapsayabileceğini iddia ettikleri bir listeyi ele alıyor. Rasid 32, Muin 40, Nasır 40, Ya Zehra ve daha başka sistemler bu liste kapsamında bulunuyor. Ancak uzmanlar, İranlıların, kentsel hava sahalarındaki düşman nesneleri tespit etme konusundaki yeteneklerini değerlendirirken abartıya kaçtıkları kanaatinde.
İran Savunma Bakanı General Emir Hatemi’ye göre söz konusu grup arasında 200 km mesafeden gemileri gözetleyebilen ve havada belirlenen hedefleri takip edebilen sahil gözetleme radarı bulunuyor. Hatemi, ayrıca aynı anda 100 gemiyi birden takip edebilen ve herhangi bir siber savaşa karşı koyabilecek güce sahip mobil radar sistemi ile de övündü.
Gözlemcilerin gözünde, İranlıların savunma yeteneklerinden duydukları kıvancın inanılırlığına leke sürebilecek bir başka açıklama da İranlı liderlerin 2014 yılında, Nezir’in Rusya’ya ait olan S-300 sisteminden daha gelişmiş bir sistem olarak kabul edildiği yönündeki iddiaları oldu. Nitekim Tahran’da Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Salimi, “Stratejik çıkarları sebebiyle bizi kendisi ile takviye ettiklerinden daha gelişmiş bir hava savunma sistemi var” demiş ve bu sistem, son İran Devrim Muhafızları gösterisinde sergilenmişti.
Etkinlikte önemli nokta
Tahran’ın öz savunma uygulaması olarak gördüğü her şeye rağmen rapora göre İran donanmasındaki her radar veya yerden havaya füze sistemi, “belirli bir yabancı üretimin lisanslı veya lisanssız bir kopyası olup olası bir yabancı nesne ile çatışarak onu ortadan kaldırabilecek etkin bir güçten yoksun. Daha önce de belirttiğimiz gibi savunma sistemlerinin faaliyet ve güç alanları, İran’da halen büyük oranda abartılıyor.
Hem Tahran, 2005’te anlaşmaya varıldığı üzere Rusya’nın S-300 hava savunma sistemlerini teslim etmesini de sabırla bekliyordu. Ancak Moskova, BM Güvenlik Konseyi’nin 2010 yılında İran’a uyguladığı yaptırımlar nedeniyle bunları teslim etmedi. 2015 yılında Kapsamlı Ortak Eylem Planı JCPOA imzalandıktan sonra İran, Rusya ile olan anlaşmasına canlılık kazandırabildi ve 2016 yılında sistemi teslim aldı. Halen belirsiz olan sistemin bir kopyası üzerine müzakere yürütülmekle beraber ABD yaptırımlarından yeni bir sağanak başladıktan sonra Ruslar, İran’ı savaş yetenekleri ile besleme işini tamamlamak isteyecekmiş gibi durmuyor. Bununla birlikte S-300 sistemi, diğer hava savunma platformları ile bütünleştirildiği duyurulduğundan bu yana İran askerî yeteneklerine çok şey katıyor.”
Komşularla güç dengesi
ABD Kongre Kütüphanesinin kendilerinden İran hakkındaki raporlarını talep ettiğini söyleyen Uluslararası İran Araştırmaları Enstitüsü araştırmacılarına göre İran’ın, komşularından kendisine gelen ya da kendisinin komşuları için oluşturduğu tehdit bakımından İran savunma yeteneklerine dair şu değerlendirmede bulunuyor: Rus teknolojisi ile İran, Suudi Arabistan Krallığı ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki belirli noktalardan uçuş yapanlara ek olarak sızan uçaklara, balistik füzelere ve SİHA’lara karşı savunma imkânı elde etti. Bu savunmasında da sahil sınırlarındaki konumuna dayanıyor. Nitekim söz konusu savunma sistemleri, nükleer reaktörün yer aldığı sahil kenti Buşehr’de konuşlandırıldı. Bu konum ayrıca Tahran’ın Irak, Kuveyt ve Suudi Arabistan’ın bazı bölgelerini radar kapsamına alabilmesini sağlayacak. Aynı şekilde Hürmüz Boğazı yakınlarında konuşlandırılmaları da Tahran’a Suudi Arabistan Krallığı ile Umman Sultanlığındaki hava trafiğini gözetleme fırsatı tanıyacak.
Bununla birlikte raporda ele alınan tüm donanmaya rağmen araştırmacıların değerlendirmelerine göre “gerçekçi inceleme, İran’ın Suudi Arabistan ve BAE gibi komşularının yanı sıra Amerika’nın sahip oldukları ile kıyaslandığında İran silah deposundaki eski sürüm Rus sistemlerinin, en yeni uçak ve füzelerin oluşturduğu tehdit düzeyine denk olmayacağını ve çok katmanlı bir savunma kalkanı geliştiremeyeceğini savunuyor.” 
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre enstitüdeki askerî uzmanlar, ‘Her şerde bir hayır vardır’ düşüncesinden hareketle İran’ın Arap düşmanlarının, maruz kaldıkları tehditler karşısında hava hedeflerine karşı savunma düzenlemeleri gerçekleştirdiklerini ve Husilere ait güdümlü füze ve uçaklar sebebiyle her geçen gün kendilerine özel en yeni hava savunma sistemlerini denediklerini düşünüyor. Araştırmacılar, Rusya’nın S-300 füze savunma sistemini İran’a ihraç etmesi ile birlikte tehdit algısının Arap ülkeleri ile ABD lehine değiştiğini belirtiyor.
Çok donanım, az fayda
On yıldır askerî mühendisliğe veya güdümlü uçakların gücünü ve radar sistemlerini geliştirmeye artan bir ilgi ile yaklaşan Tahran konusunda uzmanlar, Körfez’deki gerginlikler, kapsamlı saldırı eylemlerine dönüştüğünde “İran’ın, düşmanlarını büyük oranda faydalı görünmeyen üstün geleneksel bir askerî güç ile caydırmak için asimetrik yeteneklerini geliştirmeye odaklanacağını” düşünüyor.
Raporun vardığı sonuca göre “ABD savaşa müdahale etmese bile İran’ın geleneksel tavrı, savunma olarak kalacak. Bu durumda Arap Körfezi ülkeleri, İran’ın saldırı yeteneklerini baskılamak ve erken uyarı sistemleri ile hava kuvvetleri birimlerini ortadan kaldırmak için bu fırsattan faydalanabilir. Belki, personel eğitiminin etkinliğine, hava savunma sisteminin entegrasyonuna, komuta ve kontrol yeteneklerine ve erken uyarıya dayalı olarak yarış halindeki hava kuvvetlerine zarar eriştirmeden Tahran’ı yenebilir”.
‘Şanlı’ askerî operasyon senaryoları
‘Körfez’deki Gerilim’ meselesine ilişkin stratejik araştırma her ne kadar gerek Amerika gerek İran ve hatta Arapların askerî bir çatışma istemesini uzak bir ihtimal olarak görse ve iki taraf arasındaki güç dengesinde devasa bir farklılık olsa bile araştırmacılar, Tahran ve Washington’daki karar mercilerinde ‘şahinlerin egemenliği’ söz konusu iken her türlü senaryonun hesaba katılması gerektiğini vurguluyor.
Onlara göre bu yaklaşımın dayanağı, savaşların patlak verdiği koşullardır. Nitekim “savaşlar, genelde önceden alınmış bir kararla çıkmayıp hedeflenmeyen bir olayın ardından patlak verebilir. Her iki taraftaki dizginler şahinlerin elinde olursa ne olacak? İran, siyasetinde ısrar eder ve Trump yönetiminin stratejisi ve ABD’nin saygınlığı tehlikeye girerse neler olabilir?
Independent Arabia’ya konuşan İran Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Muhammed es-Silmi’ye göre çatışmanın kendisini dayattığı ve İran’ın küresel denizciliği hedef almaya devam ettiği takdirde Tahran ile başa çıkmak için, İran’ın, ABD’nin teslim olmaması gereken hızlı bir askerî çatışma hedefinin aksine sadece iki seçenek var.
Bunlardan ilki, gemileri, yeni saldırılardan ve İran’ın oyunlarından koruma altına almak için uluslararası sulardaki denizci devriyelerini ve koruma vesilelerini artırmaktır. Bu önlem, rejimin mali kaynaklarını kurutmak ve içerideki halk öfkesini artırmak hedefiyle yaptırımların düzeyinin yükseltilmesi, yoğunlaştırılması ve İran ekonomisinde yeni alanları hedef alması ile birlikte geçici olarak uygulanacak. Amerikan yönetiminin uluslararası denizciliği güvence altına almak için uluslararası bir koalisyon oluşturmaya dair açıklamaları ile geçtiğimiz çarşamba günü Hürmüz Boğazı’nda İran teknelerinin bir İngiliz petrol tankerine yönelik tuzağını etkisiz hale getiren İngiltere’nin müdahale uygulamalarına bakılırsa uluslararası yönelim bu yönde ilerliyor gibi görünüyor.
İkinci seçeneğe göre ise en iyisi, İran’ın beklentisinin aksine tüm hayati noktaları, üsleri, askerî havalimanlarını, radar aygıtlarını, havaalanlarını ve İran’ın farklı askerî yeteneklerinin tümünü oluşturan ve İran’ın gerçek anlamda bir tepki vermesini imkânsız kılan askerî operasyon odalarını hedef alan bir askerî kürtaj operasyonu gerçekleştirmektir. Risklerine rağmen böylesi bir operasyon, rejimin tükenmesine ve tam anlamıyla felç olarak uluslararası iradeye teslim olmasına yol açacaktır. Bu durum İran halkını da rejimi düşürüp rejimden arda kalanları süpürmeye teşvik edecektir.
İran bu niteliklerle yüzleşmek istiyor
Es-Silmi, İran alanındaki tecrübesine dayanarak şu düşüncesini dile getiriyor: “İki seçenek arasındaki orta bölge, Tahran rejiminin lehine olacak. Farklı noktalarda misilleme yapmak için bölgede kendisine bağlı olan milislerini yönlendirecek olan İran, uluslararası denizciliği hedef alan operasyonlarını artırabilir ki böyle bir şey, enerji fiyatlarında, petrol tankerlerine yönelik sigorta piyasasında vb. alanlarda bir yükselişe yol açar”.
Bu düşüncesine dayanak olarak ise şunu gösteriyor: “Tahran, ABD’nin iktidardaki Velayet-i Fakih rejimini değiştirmeyi gerçekten istemediğine dair artık eksiksiz bir inanç taşıyor. Üstelik Amerika’nın gerek bireysel gerek bölgesel birçok tarafın ortaklığıyla göstereceği sınırlı herhangi bir tepkinin de ülkenin altyapısını kısmen tahrip etmekle sonuçlansa da nihayetinde İran rejiminin yararına olacağını ve rejimin içte ve dışta popülerliğini artıracağını düşünüyor”.
Es-Silmi ayrıca şuna dikkat çekiyor: “İran, gerçekten de bu senaryoyu gerçekleştirmeyi hedefliyorsa bu durumda ABD’nin yapması gereken şey, istemeyerek İran’ın hedefini gerçekleştirmesine hizmet etmemek ve stratejik tuzağına düşmemektir”.
“İran’ın Durumu” adlı rapor, şu sonucu muhtemel görüyor: “Baskı stratejisi sürecek ve rejime ciddi zorluklar dayatacak. Bu hızda devam etmesi ise nihayetinde tüm taraflar için vazgeçilmez bir uzlaşmayı sonuç verecek. Aksi takdirde diğer seçenekler, özellikle de askerî çatışma seçeneği, tüm taraflar için pahalıya mâl olacak.” 



Rus savaş gemileri Japonya Denizi'nde tatbikat yapıyor

 Rus Donanmasına ait bir gemi 28 Mart'ta Japonya açıklarındaki sularda sahte bir düşman hedefine Moskit seyir füzesi ateşledi (Arşiv- Rusya Savunma Bakanlığı/Reuters)
Rus Donanmasına ait bir gemi 28 Mart'ta Japonya açıklarındaki sularda sahte bir düşman hedefine Moskit seyir füzesi ateşledi (Arşiv- Rusya Savunma Bakanlığı/Reuters)
TT

Rus savaş gemileri Japonya Denizi'nde tatbikat yapıyor

 Rus Donanmasına ait bir gemi 28 Mart'ta Japonya açıklarındaki sularda sahte bir düşman hedefine Moskit seyir füzesi ateşledi (Arşiv- Rusya Savunma Bakanlığı/Reuters)
Rus Donanmasına ait bir gemi 28 Mart'ta Japonya açıklarındaki sularda sahte bir düşman hedefine Moskit seyir füzesi ateşledi (Arşiv- Rusya Savunma Bakanlığı/Reuters)

Rus TASS haber ajansının Savunma Bakanlığı'na dayandırdığı habere göre, Rus savaş gemileri ve kıyı füze sistemleri bugün Japon Denizi'nde, deniz hedeflerine yönelik seyir füzesi saldırıları simülasyonunu da içeren tatbikatlar gerçekleştirdi.

Reuters haber ajansının TASS'tan aktardığı bakanlık açıklamasına göre, tamamı Rusya'nın Pasifik Filosu güçlerinin parçası olan gemiler ve füze sistemleri, “Japon Denizi'ndeki düşman gemileri temsil eden hedeflere karşı ortak bir füze saldırısı gerçekleştirdi.” Açıklamada, “Tüm hedefler başarıyla vuruldu” denildi.

TASS, filonun öncü gemisi olan füze kruvazörü Varyag Kruvazörü’nün gerçek bir Vulcan gemisavar seyir füzesini fırlattığını, iki grup füze botunun ise dört Moskit seyir füzesiyle hedeflere saldırdığını bildirdi.