ABD yaptırımlarına karşı çıkış yolu Blockchain mi?

Bitcoin gibi dijital para birimleri, Blockchain teknolojisinin en bilinen uygulamalarından biri olarak kabul ediliyor (Reuters)
Bitcoin gibi dijital para birimleri, Blockchain teknolojisinin en bilinen uygulamalarından biri olarak kabul ediliyor (Reuters)
TT

ABD yaptırımlarına karşı çıkış yolu Blockchain mi?

Bitcoin gibi dijital para birimleri, Blockchain teknolojisinin en bilinen uygulamalarından biri olarak kabul ediliyor (Reuters)
Bitcoin gibi dijital para birimleri, Blockchain teknolojisinin en bilinen uygulamalarından biri olarak kabul ediliyor (Reuters)

ABD’de yayınlanan bir rapor, ABD karşıtı uluslararası cephenin, kısa vadede para çıkarma ve uzun vadede ABD’nin yönettiği ve şimdiye kadar kendisiyle işlem yapılan küresel finans ve bankacılık sistemi dışındaki tüm ekonomik sistemleri yönetmek adına Blockchain (Blok zinciri) teknolojisini kullanma deneyimleri konusunda uyardı.
Washington’da herhangi bir parti bağlantısı olmayarak araştırmalar yürüten Demokrasileri Savunma Vakfı’nın (FDD) hazırladığı rapor, İran, Rusya, Çin ve Venezuela’nın ABD’nin dünya üzerindeki ekonomik etkinliğini nasıl kısıtlamaya çalıştıklarına delillerle açıklık getirdi.
Independent Arabia’dan Tarık Şami’nin haberine göre Rapora göre söz konusu ülkelerin, mevcut finansal sistemi yıkarak yerine getirmek istedikleri yeni sistem, temelde Blok Zinciri teknolojisine odaklanarak uluslararası ekonomik alışverişlerdeki Amerikan doları (USD) hâkimiyetini bitirecek ve bankalar yoluyla ticarî dolaşım ihtiyacını ortadan kaldıracak şifreli dijital para birimleri çıkarmayı hedef ediniyor. Zira böyle bir şey, Amerikan ekonomik yaptırımlarının etkisini azaltacak, belki tamamen ortadan kaldırabilecek.
Blok Zinciri nedir?
Bloklar dizisi veya bağlı zincir anlamına gelen Blok Zinciri, işlemlerin yapılması ve yazıya geçirilmesi için elektronik bir kayıt yapısı olarak faaliyet gösteren bir veri tabanı. Bununla tüm taraflar, üçüncü bir tarafın doğrulamasını gerektirmeyen güvenli bir ağ üzerinden veri takibi yapabilir. Bu sistem, depolanan verileri koruyabilecek ve daha sonra bir değişiklik yapılmasını engelleyecek şekilde tasarlandı. Her bir blok veya bloğun her bir işlemi de bir zaman mührü ve önceki blok ya da işlem hakkında bilgi içeriyor.
Blok Zinciri teknolojisinin önemi, geleneksel ticari sistemlerden farklı oluşundan ileri geliyor. Nitekim bu teknolojide alışveriş hareketini izlemek için, örneğin bankalar gibi güven hizmetleri sunmaları ile bilinen merkezî bir kayıt sistemine ya da bir aracıya ihtiyaç yok. Zira tüm taraflar, birbiri ile doğrudan muhatap oluyor. Bu teknolojinin başka meziyetleri de var.
Biri güvenlik ki aktarılan veriler gönderilmeden önce şifreleniyor; diğeri de zaman alan işlemlerin yürütülmesi üzerinden verilerin işlenmesindeki hız. Ayrıca fon transferinden malların, hisse senetlerinin ve mal varlıklarının aktarılmasına kadar her türlü havale yönetimine de imkân tanıyor.
Üzerinde oynamanın veya sahtesini yapmanın zor olduğu bilinen Bitcoin gibi şifreli dijital para birimleri, Blok Zinciri teknolojisinin en bilinen uygulamalarından biri olarak kabul ediliyor.
Niçin yeni kurallar koymaya çabalıyorlar?
Demokrasileri Savunma Vakfı’na (FDD) bağlı Mali ve Ekonomik Güç Merkezi’nden siber güvenlik uzmanı araştırmacı Yaya J. Fanusie ve siber ekonomi uzmanı Trevor Logan imzalı rapora göre ABD muhaliflerinin ABD’nin etkinliğini baltalayan yeni bir finans sistemi kurma konusundaki aceleci çabalarının birkaç sebebi var. Buna göre 1800 yılında birkaç ekonomist dışında kimse Amerikan dolarının, bir sonraki asrın hâkim para birimi olarak sterlinin yerini alabileceğini hayal edemezdi. Yine kimse ABD bankaları, şirketleri ve Amerika’nın dış politikasının küresel ekonomiyi üçüncü bin yıla nasıl yönlendireceğini de öngöremezdi.
Bununla birlikte USD’nin üstünlüğü ve egemenliği, ABD’deki siyasi karar alıcılarına, ABD’nin ulusal güvenlik çıkarlarını desteklemek için sadece diplomatik çabalara veya askerî güce bağlı kalmaksızın zorlama, mali baskı ve ekonomik yaptırım uygulama araçlarını kullanım gücü sağladı.
ABD’nin rakipleri on yıllardır Washington DC’nin mali ve ekonomik araçlarından kurtulmak ve onun gücünü engellemek için çabaladı ancak ABD’nin yönettiği küresel mali sistemin denetlediği kanallar üzerinden hareket etmedikçe büyük uluslararası ticari eylemleri yönetmenin bir yolu bulunamadı.
İşler değişiyor
Ancak şimdi işler değişiyor. Nitekim Dünya üzerinde, bir şeylerin değerini alışıldık küresel bankacılık sistemi dışında dönüştürmek için mali bir sistem kurmak üzere yeni kanallar ve hatlar oluşturuluyor.
Sözgelimi şifreli Bitcoin para birimi, kullanıcılarına, bir aracıya başvurmaksızın belirli bir parasal değeri veya mal varlığını dijital yolla başkasına gönderme imkânı sağlıyor ki bu geleneksel bankacılık sektörünün rolünü etkisiz hale getiriyor.
Şifreli dijital para birimleri ile işlem yapmaya yönelik ilginin büyüdüğü ABD’de Blok Zincirinin popülerliği artıyor. Bu durum karşısında büyük finans kurumları, ödeme verimliliğini artırmak için geliştirilmiş programlarını denemeye başvurdu ve milyonlarca kullanıcı bu şeffaflıktan istifade etti. Bununla birlikte ABD’nin rakipleri bu gelişmede de, Washington’ın, yaptırımlara ne kadar bağlı kalındığını gözetlemede geleneksel bankalar gibi aracı kurumlara dayanan ekonomik yaptırımlar uygulama gücünü azaltmak için elverişli bir fırsat buldu.
Deneysel girişimler
Blok Zinciri platformu, bu zamana kadar deney aşamasında kalıp alışıldık küresel finans sistemi ile kıyaslandığında yaygın da değildi. Ancak hızla gelişen bu teknoloji, ABD’nin rakiplerine, ilk kez ekonomik sistemleri tam anlamıyla işletme ve bunu, ABD’nin liderliğindeki küresel finans sistemi dışında yönetme imkânı tanıyan tek yol olabilir.
Bundan dolayı Amerikan karşıtı rejimler, ABD’nin mali etkinliğine karşı koyma çabalarının temel bileşeni olarak Blok Zinciri teknolojisine öncelikleri arasında yer veriyorlar. Liderlerinin, ABD yaptırımlarına karşı dirençlerini artırmayı hedeflediği İran, Rusya ve Venezuela, Blok Zinciri teknolojisi alanında deneyler başlattı. Aynı şekilde Çin de Amerika’nın mali gücünden ve Çinli yetkililere yönelik yaptırımları kullanarak oluşturduğu tehditten çekiniyor.
FDD raporu, söz konusu dört ülkenin gösterdiği çabaların, başka mali kurumların gizli kimlikleri yoluyla yaptırımlardan kaçmanın da ötesine geçtiğine işaret ediyor. Rapora göre bu dört ülke, uluslararası ticaret için alternatif bir ödeme sistemi geliştirerek tek ya da çok taraflı yaptırımların gücünü azaltmak için çabalıyor.  
Uzun vadeli stratejiler
Rapor, Blok Zinciri teknolojisini kullanarak Amerikan yaptırımlarına direnmenin ABD’nin rakipleri açısından uzun vadeli bir strateji olduğunu düşünüyor. Mevcut Blok Zinciri platformları, alışıldık küresel bankacılık sistemi içindeki mali işlemlerin büyüklüğü ve hızına denk bir durumda değil. Daha da önemlisi hâlihazırdaki Blok Zinciri projeleri, gerçek dünyadaki resmî para birimlerine ve banka hesaplarına dayalı. Bundan dolayı Amerikan yaptırımlarının baskısı, halen Blok Zinciri teknolojisi alanında faaliyet yürüten kurumlara ve şirketlere ulaşabilir.
Bununla beraber ABD’nin etkisi zorunlu olarak devam etmeyecektir. Şöyle ki Blok Zinciri teknolojisi, ABD’nin kontrolü dışında mali havale sistemi için alternatif olası yollar başlattı. Ayrıca işaret edilen dört ülke, bu teknolojinin yardımı ile ABD’nin mali gücünü,  USD’nin Sterlin’i devirdiği şekilde devireceği bir dünya öngörüyor.
İran ve SWIFT sisteminden kaçış
Raporda belirtildiğine göre 40 yıl süren Amerikan yaptırımları karşısında İran, yoğun kaçakçılık ağları geliştirdi. Bununla birlikte Washington, İran’ı küresel mali sistemden uzaklaştırmak suretiyle İran’a karşı ağır maliyetler dayatabildiğini gösterdi. Nitekim SSWIF sistemi, ABD’nin SWIFT’in, İranlı finans kurumlarına yönelik hizmetini sürdürdüğü takdirde bankalar arası mesaj hizmetine ve Brüksel’deki merkezine yaptırım uygulayacağı yönündeki tehdidinin ardından Kasım 2018’de 24’ten fazla İran bankasından ayrıldı.
Yaptırımlar, ham petrol ihracatı alanında da İran’ın gücünü etkiledi. Nitekim Tahran, sürekli büyüyerek Mart 2019’da yüzde 51’e varan enflasyon üzerinden büyük zorluklarla yüzleşiyor ki bu durum, İran riyalinin değerindeki bir gerileme ile birlikte gelen uzun bir durgunluk tehdidinde bulunuyor.
Bu yüzden Blok Zinciri, ABD yaptırımlarına karşı korunaklı ve yeni bir mali altyapı oluşturmak için bir fırsat sunuyor. Ancak bu sistem, yaptırımlardan hızlı bir şekilde kaçmasında Tahran’a halen yardımcı olamıyor.
Bankacılık Araştırmaları Enstitüsü Başkanı olan İran Merkez Bankası Müdürü Ali Divandari’ye göre mali işlemler kavramında bir devrim meydana getirebilecek olan Blok Zinciri teknolojisinin küresel mali sistemden ayrılması, teorik olarak Amerikan yaptırımlarının baskısına karşı bir kalkan oluşturabilir.
Bu açıklamalar yeni bir gösterge değil. Nitekim 2017 yılında, Blok Zinciri teknolojisine başlayan Brave New World Investments adlı İsveçli bir kurum oluşturulduğunda İran yönelimi kendini belli etmeye başladı. Bu kurumun amacı, şifreli Bitcoin kullanımı üzerinden Avrupa’nın İran’daki yatırımlarını kolaylaştırmaktı. Şirket, yatırımcılardan Bitcoin aldı ve hisse senetleri borsasında yerel şirketlerden pay satın almak için bunları İran riyaline dönüştürmeyi planladı. Ancak İsveç bankaları, daha sonra Amerika’nın kendisine yaptırım uygulamasından çekinerek bu şirketin banka hesapları açmasına izin vermedi.
Raporda işaret edildiği üzere İran Merkez Bankası, Blok Zinciri teknolojisinde altyapı kurmak için yatırım yapıyor. Bu doğrultuda Şerif Teknoloji Üniversitesi, 2017 yılında Merkez Bankası’nın desteğiyle Blok Zinciri laboratuvarları kurdu ve birçok Avrupalı uzmanı barındıran ve araştırma, geliştirme ve yatırımları değerlendirme faaliyetleri yürüten bir bilim merkezi haline geldi.
Şifreli İran parası geliştirme
İran Merkez Bankası, uluslararası ticareti kolaylaştırmak amacıyla şifreli para birimleri geliştirmek için 2018 yılında Bilim ve Teknoloji Başkan Yardımcısı Ofisi ve Fara Borsası (Iran Fara Bourse) ile bir anlaşma imzaladı. 
2018 temmuz ayının sonunda Tahran, ABD mali yaptırımlarını etkisiz hale getirmek için ulusal dijital bir para birimi geliştirdiğini duyurdu. Aynı şekilde İran basını da İran’ın yerel bankacılık işlemlerinde kullanılacak dijital para birimi çıkarılması için gerekli temel unsurların kurulumunda sona gelindiğini belirtti. Hâlihazırda İranlı teknoloji şirketleri, bu sistemdeki aksaklıkları gidermek için Merkez Bankası ile birlikte çalışıyor.
Ağustos 2018’de Merkez Bankası, şifreli para biriminin iki aşamada çıkarılacağını açıkladı. Bu para birimi ilk aşamada bankalar arası ödemelerde kullanılacakken ikinci aşamada daha geniş bir alanda kullanılabilecek. Bununla birlikte İran hükümetinin şifreli para birimi konusunda yaptığı açıklamalar gösteriyor ki Tahran’ın Blok Zinciri teknolojisinde nihai hedefi, küresel bankacılık sistemi dışında uluslararası ticareti kolaylaştırmaya yardımcı olmak.
Borna girişimi
Raporda yabancı ticarete ve İran bankacılık sektörü için çizilen yeni yollara ilişkin olarak yürütülen birkaç projeden bahsediliyor. Bu girişimlerden biri de ‘Borna’. Bu, İran Merkez Bankası ile bilişim hizmetleri kurumu Informatics arasındaki bir ortaklıktan ibaret. Buna göre banka, Informatics ile ortaklığı üzerinden Blok Zincirini başlatmadan sorumlu Artiach şirketi lehine finansmanla yükümlü. İran basınında çıkan haberler, Artiach kurumundan bir ekibin, Borna projesinin bir parçası olarak kimlik doğrulama sistemi geliştirmek için Informatics ofislerinde çalıştığına işaret ediyor.
Rapor, ödeme altyapısı oluşturma hedefiyle açık kaynaklı Blok Zincirine dayalı olarak tasarlanan Peyman adlı başka bir dijital para birimi geliştirmeye çalışan İranlı Ghoghnoos şirketinin yürüttüğü ayrı bir projeyi de izledi. Peyman’ın başlangıçta üçü Amerikan yaptırımları listesinde yer alan dört İranlı banka arasında kullanılması bekleniyor. İran hükümeti, Peyman parasını henüz resmî olarak desteklememiş olsa da Ghoghnoos, resmî birkaç finans ve teknoloji grubu ile anlaşmalar imzaladı.
Rapor, İran’ın, Blok Zinciri sistemini gerçeklik zemininde nasıl işleteceğini belirlemek için bu deneysel projeleri test ettiğini ve bunun nihayetinde şifreli İran para biriminin tasarlanma ve işletme biçimini ortaya çıkaracağını ifade ediyor.
Geçtiğimiz ocak ayında İran Merkez Bankası, şifreli ulusal para birimi ve gelecekte bölge düzleminde çıkacak olan başka şifreli para birimlerini işletmede tek yetkilinin kendisi olacağını ilan etti. Bu duyuru ile eş zamanlı olarak İran’da Ticari Pazarlama Kuruluşu Başkan Vekili, ülkesinin Amerikan yaptırımlarını atlatma hedefinin bir parçası olarak sekiz ülke ile olan mali işlemlerinde şifreli para kullanımını müzakere ettiğini açıkladı. Söz konusu ülkeler ise Avusturya, Bosna, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Güney Afrika ve İsviçre. Bununla birlikte bu konu hakkındaki görüşmelere dair bir onay veya İran’ın ilgili planının detaylarına dair bir açıklama yapılmadı.
Rusya: İnternet, Amerikalıların; Blok Zinciri de bizim
Rapor, Rusya’nın, uzun vadeli bir ulusal güvenlik ve ekonomi hedefi olarak Blok Zinciri teknolojisini geliştirmeye öncelik verdiğini vurguluyor. Amaç ise yalnızca Amerikan yaptırımlarının etkisini azaltmak değil; aynı zamanda döviz rezervlerini çeşitlendirmek ve ABD’nin yönettiği küresel finans sistemi dışında uluslararası ticareti kolaylaştırmak. Rusya, Blok Zinciri teknolojisi toplumunda güçlü bir etken olarak görülüyor. Rus finans kurumları, Blok Zinciri projelerini, stratejik bir ilerleme gerçekleştirmek için yürütüyor. Bir Rus istihbarat subayı, 2017 yılında düzenlenen bir uluslararası konferansta, “İnternet, ABD’ye ait. Ama Blok Zinciri bizim olacak” ifadelerini kullanmıştı.
Ruslar, şifreli para biriminden, özel sektör işlemleri ile sınırlı olarak 2015 yılında bahsetmeye başladı. Ancak o dönemde Merkez Bankasına sunulan projeler ve öneriler reddedildi. Duma (Rus Parlamentosu) Üyesi Andrei Loginov, şifreli para birimlerinin Rusya’nın Amerika ve Avrupa yaptırımlarından kaçınmasına yardımcı olabileceğini açıkladıktan sonra ise Kremlin yetkilileri, şifreli ulusal bir para birimi oluşturma ya da Blok Zinciri teknolojisine dayalı bir mali sistem kurma düşüncesini desteklemeye başladı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu fikre karşı mücadele geliştirse de nihayetinde uluslararası finans ticaretinde bulunan pek çok kayıtlamadan kaçınmak adına bu teknolojiyi anlamak gerektiğini kabul etti. Bazı tahminlere göre finans alanının Blok Zinciri teknolojisine dönüşmesi on yıllar alacak olsa da Rusya, şimdiden başlayarak bunun temellerini atıyor. Bu doğrultuda pek çok pilot proje başlatarak Sberbank için dijital para birimleri şeklinde hisseler çıkardı. Bu noktada belirtmek gerekir ki Rusya’nın en büyük bankası olan Sberbank’ın Amerika ve Avrupa yaptırımları listesinde yer alması, onun uluslararası piyasadan sermaye toplama gücünü azalttı.
Aynı şekilde Rusya’nın en büyük iletişim şirketi MTC de Sberbank ile işbirliği içerisinde Blok Zinciri platformu üzerinden 12 milyon dolar değerinde tahvil çıkardı. Bankanın yönetim kurulunun yaptığı açıklamaya göre ortak Blok Zinciri projesinde bu daha başlangıç olup, beş ila on sene içerisinde Blok Zinciri üretim ve hizmetleri rekor ve yaygın bir seviyeye çıkacak.
Finansal işlemleri gerçekleştirmek için dijital bir platform kurmak üzere Japonyalı, İsviçreli ve Slovakyalı kurumlarla bir şirketler grubu da oluşturan Rusya, Amerikan yaptırımlarının etkisini azaltmak isteyen ülkeler başta olmak üzere Blok Zinciri teknolojisini denemek isteyen ülkelere birtakım kolaylıklar sağlıyor. Söz konusu yaptırımlar, Rusya bankacılık sektörünün yeni borçlarla başa çıkma ve doğrudan yabancı yatırımları çekme gücünü kırdığı için Moskova’nın, Blok Zinciri teknolojisini kullanan ülkelerle sınır ötesi işlem yapmaya ihtiyacı var.
Venezuela: Petro’nun başarısızlığı
ABD’ye karşıt olan ülkelerden biri de Venezuela. Bilindiği üzere Devlet Başkanı Nicolas Maduro, gürültülü bir reklam ile Petro adlı şifreli bir ulusal para birimi kurmaya çalıştı ancak bu, ciddi bir ekonomik ve teknik bir girişimden ziyade daha çok bir reklam olarak kaldı. Bu tecrübe, İran, Çin ve Rusya için ibret alınabilecek dersler içeriyor.
Petro para biriminin akıbeti, Başkan Maduro’nun insani kriz ve uluslararası baskılar karşısında iktidara tutunma çabaları ile bağlantılı iken para birimi çıkışının başarısızlığı, ülkelerin yaşayabilir şifreli ulusal para birimi oluşturmak için neye ihtiyaç duyduklarına dair belirgin bir örnek durum haline geldi. Para biriminin değeri ve teknolojik olarak nasıl çıkarılacağına dair açıklamalardaki gelişigüzellik ve çelişki, bir seneden fazla sürdü. Sonrasında ise Hükümet, yerel finans işlemlerine bu yeni para birimini katamadığı gibi rejim de ticari ortaklarını bu yeni para birimi ile işlem yapmaya ikna etme konusunda başarısız oldu. Nitekim Rusya, Türkiye ve Hindistan çekimser kaldı ve Venezuela, Amerikan yaptırımlarına karşı bir direnç unsuru olan para birimi çıkarma hedefinden faydalanamadı.
Çin oyunun kurallarını değiştirebilir
Raporun da belirttiği gibi ABD’nin rakipleri arasında Blok Zincirine dayalı şifreli dijital paranın altyapısını geliştirmek için en iyi durumda olan Çin gibi duruyor. Zira dolara dayalı küresel mali sistemle rekabet edebilecek güçte olan Çin, ABD’nin diğer rakiplerine kıyasla Blok Zinciri alanında en gelişmiş teknolojiye sahip durumda. Üstelik küresel ticarette en etkin ve en büyük ekonomi de Çin’de.
Çin, uluslararası döviz parası olan doları ortadan kaldırmayı hedefliyor. Ancak temel birimi Yuan olan Çin ulusal parası Renminbi’nin akışı, doların yerini almak için onu çekici olmayan bir hale getiriyor. Bununla beraber Renminbi, dijital bir para birimine dönüştürülürse elde edilmesi ve ülkeler arasında kendisi ile işlem yapılması kolaylaşır. Bu durumda da öngörülen işlem değeri yüz milyar dolarlara ulaşan Tek Kemer Tek Yol girişiminde yer alan Çinli şirketlerle ticareti kolaylaştırmak için faydalı olacaktır.
Amerikan raporu çeşitli kaynaklara dayanarak Pekin’in dijital bir para birimi geliştirdiğini ve Blok Zinciri teknolojisinin alt yapısını, finans ve bankacılık sektörü ile bütünleştirdiğini söylüyor. Pekin’in takvimi uzun görülse de stratejisi sağlam ve ısrarlı. Çin’in 2050 yılına kadar çizdiği siyasi ve ekonomik vizyon ile de tutarlı.
Nakdî olmayan ödemeleri kullanan büyük bir nüfusla birlikte Çin, Çin Komünist Partisi’nin şifreli para birimini daha geniş bir çerçevenin parçası haline getirmeye çalıştığı bir zamanda şifreli para birimlerini geliştirmeyi benimseme konusunda iyi bir durumda. Çin’deki İnterneti Düzenleme Ajansı, Blok Zinciri platformlarının kullanıcıların kişisel kimlikleri bilmeyi gerektireceğini ve tüketici bilgilerini depolayıp içeriklerini denetleyeceğini söyledi.
Merkez Bankası olan Çin Halk Bankası, 2014 yılından bu yana dijital bir para birimi stratejisi geliştiriyor. Çin, Bitcoin’den bağımsız bir model kopyalamak veya çoğaltmak niyetinde değil. Onun amacı, en kapsamlı teknolojiyi benimseyerek hükümet merkezli olarak yönetilebilen bir dijital para çıkarmak. Merkez Bankası ise dijital para biriminin, egemenliğine hizmet edeceğini garantilemeyi hedefliyor. Çin Merkez Bankası, şifreli para birimi araştırmalarına çok sayıda kaynak ve uzman tahsis etti. Çin, Blok Zinciri yoluyla ödeme sistemine katılmanın faydasına ikna olur ve ticareti, geleneksel sistemin dışına çıkarsa bu, oyunun kurallarında bir değişiklik anlamına gelecek.
ABD’ye öğütler ve uyarılar
FDD Raporu, Amerikalı yetkililere, yeni teknolojinin oluşturduğu tehditleri ve ayrıcalıkları özümsemeyi, küresel mali sistemin tarafsızlık ve selametini korumayı ve Blok Zinciri yarışı olarak bilinen şeye liderlik etmek için tecrübelerine yatırım yaparak bunları parlatmayı tavsiye ediyor. Raporda ifade edildiği üzere ABD, rakiplerinin gelecekte yeni bir mali sistem oluşturma girişimlerine öncülük etmeye devam ederse şifreli para birimleri alanında yasaya dayalı yeni bir mali sistemle uzlaşmak için elverişli bir fırsata sahip.
Raporda ayrıca ABD için büyük bir olumsuz etki yaratması muhtemel şu dört senaryodan yana duyulan çekincelere de yer verilmiş:
-Washington’un rakibi olan bir devlet, petrol ticareti gibi hayati bir ihracat malında ticari işlemler için diğer ülkeleri şifreli para birimini kullanmaya ikna edebilir.  
-Birçok ülke, ticari işlemlerinde Bitcoin gibi bağımsız bir dijital parayı benimser ve bu, küresel finans sisteminde kabul görürse o zaman ABD’nin rakipleri, bu paradan büyük oranda döviz toplamaya başlayacak ve dolayısıyla küresel mali sistemde daha büyük bir etkinlik yaratmak için bu para birimi stoklarını kullanacaktır.
-ABD’ye karşı olan ülkelerden biri, hükümetinin çıkardığı dijital para birimleri portföyünde gelişme kaydedebilir ve bu ülke vatandaşları, yabancı şirketlerle ile ilişkilerinde bu para birimini kullanmayı sürdürebilir.
-Washington’a karşıt bir ülke, yerel bankacılık sisteminde Blok Zinciri teknolojisi alanında yeterli bir başarı elde edip daha sonra bu platformu, mali sistemlerine entegre etmeleri için başka ülkelere ihraç edebilir.



“Onaylıyorum”dan imparatorluklara dijital kimliğin çöküşü: Veriler kimin, bedelini kim ödüyor?

Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)
TT

“Onaylıyorum”dan imparatorluklara dijital kimliğin çöküşü: Veriler kimin, bedelini kim ödüyor?

Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Yaklaşık 12 yıl önce Amerikalı yıldız Scarlett Johansson’ın ‘Her’ adlı filmde bir yapay zekâ sistemine kadın sesiyle hayat vermesi, izleyici için insan ile makine arasındaki geleceğe dair romantik bir hikâyeden ibaretti. Ancak aradan geçen on yılı aşkın sürenin ardından Johansson, kendisine ‘ürkütücü biçimde benzeyen’ bir sesin ticari bir yapay zekâ ürününde kullanıldığını açıkladı. Johansson, yakın çevresindeki kişilerin dahi gerçek ses ile kopyalanmış sesi ayırt edemediğini söyledi.

Yaşananlar, yalnızca sanatsal bir anlaşmazlık ya da seslendirme haklarına ilişkin bir tartışma olarak görülmedi. Olay, seslerin, yüzlerin ve insani özelliklerin artık sahiplerine ait olmaktan çıktığını, bireylerin iradesi dışında çıkarılabilen, dolaşıma sokulabilen ve çoğaltılabilen birer meta haline geldiğini gösteren dönüm noktası olarak değerlendirildi.

dfv

ABD Başkanı Donald Trump, yapay zekâ ile üretilen mahrem görüntüleri hedef alan yeni bir yasayı imzaladı. Yasa, söz konusu içeriklerin platformlardan kaldırılmasını zorunlu kılıyor ve bunların yayılmasına yönelik yaptırımları ağırlaştırıyor. Düzenleme, teknik sektöre yönelik bir müdahaleden ziyade, zararın artık teorik olmadığının ve yapay zekânın laboratuvarların ötesine geçerek insanların hayatına, itibarına ve kişisel güvenliğine doğrudan etki ettiğinin siyasi düzeyde kabulü olarak yorumlandı.

vfgh
Dijital gölge ekonomi, insanların verilerinin karaborsada alınıp satılması nedeniyle insanlık için bir tehdit haline geldi. (Shutterstock)

Bu noktadan itibaren daha geniş bir soru gündeme geliyor: Ses, görüntü ve davranışsal veriler devasa bir ekonomik yapının hammaddesine dönüşmüşken, bunların kaderi üzerinde söz hakkı kime ait? Bu değerden kim kazanç sağlıyor? Kötüye kullanım durumunda bedeli kim ödüyor?

Şarku’l Avsat, bu dosya çalışmasıyla ‘dijital gölge ekonomi’ olarak tanımlanabilecek yapının izini sürdü. Veri toplama süreçlerinden satış aracılarına, yapay zekâ modellerinin eğitilmesinden deepfake, şantaj ve dolandırıcılığa kadar uzanan bu zincirin, yüz ve ses ‘mülkiyeti’ konusunda küresel ölçekteki hukuki boşluk nedeniyle yanıtsız sorular yarattığına dikkat çekildi.

* Gölgelerde çılgınca işleyen bir ekonomi

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (UNCTAD) raporu, bu dönüşümün arka planını ortaya koyuyor. Küresel gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yaklaşık yüzde 75’ini temsil eden 43 ekonomide, şirketler arası e-ticaret hacmi 2016’da 17 trilyon dolar seviyesindeyken, 2022’de 27 trilyon dolara yükseldi. Bu, altı yıl gibi kısa bir sürede yaklaşık yüzde 60’lık bir artış anlamına geliyor.

Ancak asıl büyüme, ticaretin ötesinde ortaya çıkan devasa veri akışında yaşanıyor. Akıllı telefonlar, saatler, otomobiller, kameralar ve akıllı evler dahil internete bağlı her cihaz; konum, davranış, görüntü ve ses verilerinin potansiyel bir toplama noktası hâline geliyor. Bu süreç, kullanıcılara ‘kişiselleştirme’ ve ‘kolaylık’ olarak sunulurken, perde arkasında önemli bir aktör öne çıkıyor: ‘Veri simsarları (Data Brokers)’. Bu kişi ve şirketler, bireylere ait büyük miktarda bilgiyi toplayarak kapalı ya da yarı kapalı piyasalarda yeniden satışa sunuyor.

Piyasa araştırmalarına göre veri simsarları pazarı 2024 itibarıyla 250 ila 280 milyar dolar büyüklüğe ulaştı. Grand View Research, Market Research Monitor ve SNS Insider gibi platformların raporları, yıllık büyüme oranının yüzde 7’nin üzerinde seyrettiğini ve pazarın on yıldan kısa sürede yarım trilyon doları aşabileceğini gösteriyor. Ancak uzmanlara göre asıl risk, pazarın büyüklüğünden çok, insanın bu sistem içinde nasıl fiyatlandırıldığı.

ABD Kongresi’nin resmi internet sitesinde yayımlanan bir oturum kaydı, ‘dijital kimliğin’ ne kadar ucuzladığını ortaya koyan çarpıcı bir örnek sunuyor. Oturumda, veri simsarları sektörünün ‘herhangi bir kişiye ait, ne kadar hassas olursa olsun bilgileri, isim başına 7,9 sent karşılığında satabildiği’ ifade edildi. Aynı kayıtlarda, cinsel saldırı mağdurlarına ait listelerin dahi aynı fiyatla ticarete konu edildiği belirtildi.

asdfrg
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Veri mülkiyetine ilişkin başka bir kongre oturumunda ise Financial Times’a dayandırılan tahminler paylaşıldı. Buna göre bazı veri listelerinin kişi başına ‘finansal değeri’ bir sentin dahi altına düşebiliyor. Örneğin otomobil satın alanlara ait listeler isim başına yaklaşık 0,0021 dolar, sağlık verisi listeleri ise yaklaşık 0,26 dolar seviyesinde fiyatlandırılıyor.

Bu düşük meblağlar, milyarlarca kaydın toplanması ve çok katmanlı aracılar üzerinden yeniden satılmasıyla birlikte milyarlarca dolarlık bir gelire dönüşüyor. Interpol kaynaklarına göre veriler, ‘pazarlama kaydı’ olmaktan çıkıp suç piyasasında istismar edilebilir bir kimliğe dönüştüğünde -kimlik hırsızlığı, siber saldırı, şantaj, ses ve video sahteciliği gibi alanlarda- değerleri katlanarak artıyor.

* ‘Ücretsiz hizmet’… En büyük yanılsama

G&K şirketinde yönetim bilimleri ve bilgi teknolojileri danışmanı olan Asım Celal, kişisel verilerin son yirmi yılda geçirdiği dönüşümü tek bir cümleyle özetliyor: “Platformlar size ücretsiz bir hizmet sunmaz; sizden bilgilerinizi satın alır.”

Celal, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, veri ihlali ve ticaretinin artık teknolojinin yan ürünü olmaktan çıktığını, pazarlama ve ekonomik karar alma süreçlerinin temel kapılarından biri hâline geldiğini söyledi. Buna göre şirketler, kullanıcıların satın alma alışkanlıklarını, ilgi alanlarını ve günlük davranışlarını bu yolla analiz ediyor; ardından onları yüksek hassasiyetle hedefleyebiliyor ya da ürünü bizzat bu davranış kalıplarına göre yeniden tasarlıyor.

Bu modelde değer, yalnızca abonelikte ya da görünen kullanıcı sayısında değil, kullanıcıların sürekli veri üretebilme kapasitesinde yatıyor. Kullanıcı gezinir, tıklar, izler, durur, yeniden dener; her hareket kaydedilir, analiz edilir ve bütüncül bir dijital profile dönüştürülür. Böylece örtük bir denklem ortaya çıkar: Ücretsiz gibi görünen bir hizmet karşılığında, kesintisiz bir bilgi aktarımı.

Teknolojik gelişim ve yapay zekâ alanında uzman olan Hişam en-Natur’a göre bu denklem, modern dijital ekonominin özünü oluşturuyor. En-Natur, “Kullanıcısı olmayan bir şirketin değeri sıfırdır” ifadesinin, teknolojinin değersizliğinden değil, verinin asıl yakıt olmasından kaynaklandığını vurguladı.

En-Natur, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, mevcut tabloyu ‘algoritmalar savaşı’ olarak nitelendirdi. Şirketlerin, insanı daha iyi anlayan ve davranışlarını daha isabetli öngörebilen daha akıllı ve hızlı modeller geliştirmek için rekabet ettiğini belirtti. Çünkü veriyi önce toplayan ve analiz eden, kârda ve piyasa hâkimiyetinde de öne geçiyor.

* Büyük bir Arap bloğu yasama yetkisini bekliyor

Bu dönüşüm, Arap dünyasında dikkat çekici bir paradoksu da ortaya koyuyor. Uluslararası yayınlarda yer alan araştırmalara göre, Arap ülkelerinde internet ve sosyal medya kullanıcılarının sayısı, Avrupa Birliği’ndeki (AB) kullanıcı sayısına yaklaşmış durumda ve büyüme oranları daha yüksek seyrediyor. Bu tablo, bölgenin sayısal büyüklük ve etkileşim açısından ciddi bir dijital kitle oluşturduğunu gösteriyor.

dfgth
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Ancak Asım Celal’e göre bu kitlenin asıl belirleyici unsurdan (birleşik ve etkili bir yasal çerçeve) yoksun olduğu görülüyor. Celal, büyük teknoloji şirketlerinin kullanıcı sayısından ziyade, uygulanabilir yasalar, yaptırımlar ve kısıtlamalardan etkilendiğini vurguladı. AB’nin, dil ve kültür çeşitliliğine rağmen, veri koruma alanında katı kurallar getirmeyi başardığını; bu sayede şirketlerin ya politikalarını değiştirmek ya da yüz milyonlarca euroya varan cezalarla karşı karşıya kalmak zorunda kaldığını hatırlattı.

Buna karşılık, Arap ülkelerinin çoğunda parçalı ve etkisi sınırlı düzenlemeler yürürlükte bulunuyor. Bu durum, kullanıcıların oluşturduğu ekonomik ağırlığın somut bir etki gücüne dönüşmesini engelliyor. Celal, bazı Körfez ülkelerinde olduğu gibi yapay zekâ ve teknoloji alanındaki yatırımların ekonomik açıdan önemli olduğunu, ancak tüketicinin korunması için tek başına yeterli olmadığını belirtti. Ona göre, şirketlerin çıkarları üzerinde gerçek baskı kurabilecek ortak ve bağlayıcı bir hukuki çerçeve olmadan bu yatırımların etkisi sınırlı kalıyor.

* Küresel uyum sözleşmesi

Bu denklemin merkezinde, kullandığımız her site ve uygulamada karşımıza çıkan küçük bir buton yer alıyor: ‘Onaylıyorum / Kabul ediyorum’. Uzmanlara göre bu ifade, devasa bir tuzağın kapısını aralıyor. Asım Celal, yaşananın hukuki anlamda özgür bir rıza olmadığını, temel hizmet sözleşmelerine benzeyen bir ‘dayatma sözleşmesi’ niteliği taşıdığını belirtti. Buna göre kullanıcı, uzun ve karmaşık şartları kabul etmek ya da hizmetten tamamen mahrum kalmak dışında gerçek bir seçeneğe sahip değil.

cdfg
Dijital gölge ekonomi, veri toplayan ve bu verileri satan aracı kuruluşlardan model eğitimine, deepfakelere, şantaja ve dolandırıcılığa kadar bir olgu haline geldi. (Reuters)

Uluslararası Teknoloji Yönetimi Birliği yönetim kurulu üyesi olan Dr. Muhammed Azzam ise daha ileri bir değerlendirmede bulundu. Azzam’a göre teknoloji, bireylerle devletler ve şirketler arasında ‘yeni bir dijital toplumsal sözleşme’ dayatmış durumda.

Azzam, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, tabloyu daha sert bir ifadeyle tanımladı. Büyük teknoloji platformlarının ‘modern çağın imparatorluklarına’ dönüştüğünü savunan Azzam, gücün artık geleneksel devletlerin değil, veriye sahip şirketlerin elinde toplandığını ileri sürdü.

* Gizli oyuncu

Büyük platformlar verileri açık biçimde toplarken, veri simsarları bu süreci gölgede yürütüyor. Bilgi teknolojileri uzmanı Eşref el-Amayira, bu aracıların farklı kaynaklardan çok büyük miktarda veri topladığını ve bunları çoğu zaman kullanıcının bilgisi ya da itiraz edebilme imkânı olmaksızın reklamcılara, şirketlere ve başka taraflara yeniden sattığını belirtti.

El-Amayira, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, asıl riskin burada yattığını vurguladı. Kullanıcının, işlem yaptığı platformu bildiğini ancak verilerini daha sonra satın alan aracıdan, bu verilerin hangi amaçlarla kullanılacağından haberdar olmadığını ifade etti. Etkili denetim mekanizmalarının yokluğunda, söz konusu verilerin ticari kullanımın ötesine geçerek siyasi, güvenlik amaçlı ya da organize suç faaliyetlerine yönlendirilebileceğine dikkat çekti.

Hişam en-Natur ise sorunun, bireysel veriler karşılığında ödenen düşük meblağlardan ziyade, ortaya çıkan kümülatif etki olduğunu savundu. En-Natur’a göre tek başına değersiz görünen bir fotoğraf, bir ses kaydı ya da bir konum bilgisi; binlerce başka sinyalle birleştirildiğinde, reklamların yönlendirilmesinde, yapay zekâ modellerinin eğitilmesinde ya da son derece ayrıntılı davranış profillerinin oluşturulmasında büyük bir değere dönüşüyor.

* Yapay zekâ geçmişi yutuyor

Uluslararası araştırmalar, 2024 itibarıyla küresel veri hacminin 150 zettabaytı aştığını, yani trilyonlarca gigabayta eşdeğer devasa bir büyüklüğe ulaştığını ortaya koyuyor. Bu veriler, son yıllarda tıp, eğitim ve analitik alanlarında yüksek doğrulukta hizmetler sunan yapay zekâ modellerinin eğitiminde temel girdi hâline geldi. Uzmanlar, yapay zekânın artık yalnızca metinlerle sınırlı kalmadığını, yüzler ve seslerin de yeni değer ve risk kaynakları haline geldiğini vurguluyor.

Uluslararası raporlar, deepfake içeriklerin yüzde 98’inin pornografik nitelikte olduğunu ve mağdurların yüzde 99’unun kadın olduğunu ortaya koyuyor. DeepTrace ve Home Security Heroes’un verilerine göre, bu tür içeriklerin sayısı 2019-2023 arasında yüzde 550’den fazla arttı.

Ocak 2024’te, şarkıcı Taylor Swift, geniş çapta yayılan sahte fotoğraflarıyla çarpıcı bir örnek oldu; bu durum, X platformunun Swift’in ismiyle aramaları geçici olarak kısıtlamasına yol açtı.

Ancak Muhammed Azzam, etik ve hukuki soruların hâlâ yanıtlanmadığını vurguluyor. Azzam’a göre, bireyler geçmiş verilerinin kullanımına itiraz etme hakkına sahip mi? Platformlar, geçmişte sosyal medya bağlamında üretilmiş içerikten herhangi bir karşılık ödemeden faydalanabilir mi?

Azzam, yapay zekânın yeni suçlar icat etmediğini, ancak mevcut suçlara daha hızlı ve etkili araçlar sunduğunu belirtiyor. Buna kimlik hırsızlığı, sahtecilik, deepfake ve şantaj gibi alanlar da dahil.

* Veri ve organizasyon?

Bu karmaşık tablo içinde kullanıcı davranışları da değişiyor. Bilgi teknolojileri uzmanı Eşref el-Amayira, birçok kişinin daha güvenli veya daha az müdahaleci olduğunu düşündükleri platformları tercih ettiğini, bu algının kimi zaman kısmi veya gerçek garantilerle desteklenmediğini belirtti. El-Amayira, siyasi kriz dönemlerinde kullanıcıların belirli platformlardan uzak durması gibi örnekler vererek, takip veya sorumlu tutulma korkusunun kullanım alışkanlıklarını nasıl etkilediğini gösterdi.

sddfv
Dijital gölge ekonomi, insanların verilerinin karaborsada alınıp satılması nedeniyle insanlık için bir tehdit haline geldi. (Getty Images)

Ancak uzmanlar, bu bireysel dönüşümün tek başına yeterli olmadığını vurguluyor. El-Amayira ve diğer gözlemcilere göre, gerçek güç artık yalnızca veri toplamakta değil; veriyi düzenleme, koruma ve kötüye kullanım durumunda sorumluları hesap verebilir hâle getirme kapasitesinde yatıyor. Yani etkili bir hukuki ve denetleyici çerçeve olmadan, kullanıcı davranışlarındaki değişim tek başına yeterli korumayı sağlayamıyor.

* Yüzlerimizin sahibi kim?

Sonuç olarak, yüzünüz, sesinizin bir örneği veya günlük davranışlarınızın bir parçası birkaç sent karşılığında satılabilir. Ancak bu küçük miktarlar, milyarlarca insanın verisi bir araya geldiğinde ve yapay zekâ modellerinde yeniden işlendiğinde, ekonomik değeri trilyonlarca dolara ulaşabiliyor.

Ancak bu ticaretin gerçek bedeli yalnızca maddi değil. İtibarınız zarar görebilir, işinizi kaybedebilir veya sizin bilginiz dışında verilerinizden öğrenen bir algoritma yüzünden sizin adınıza kararlar alınabilir.

Artık dosyaların kopyalanması gibi yüzler ve sesler de kopyalanabilir hale gelmişken, soru sadece gizliliği nasıl koruyacağımız değil; insanı, dijital gölge ekonominin küçük bir kalemi hâline gelmekten nasıl koruyacağımızdır.


Altın, tarihinde ilk kez 4 bin 500 dolar eşiğini aştı

Çin’in doğusundaki Jiangsu eyaletine bağlı Lianyungang kentinde bir mağazada satışa sunulan altın takıları düzenleyen bir satıcı (AFP)
Çin’in doğusundaki Jiangsu eyaletine bağlı Lianyungang kentinde bir mağazada satışa sunulan altın takıları düzenleyen bir satıcı (AFP)
TT

Altın, tarihinde ilk kez 4 bin 500 dolar eşiğini aştı

Çin’in doğusundaki Jiangsu eyaletine bağlı Lianyungang kentinde bir mağazada satışa sunulan altın takıları düzenleyen bir satıcı (AFP)
Çin’in doğusundaki Jiangsu eyaletine bağlı Lianyungang kentinde bir mağazada satışa sunulan altın takıları düzenleyen bir satıcı (AFP)

Altının ons fiyatı, bugün (Çarşamba) ilk kez 4.500 dolar seviyesinin üzerine çıkarak rekor kırdı. Gümüş ve platin de yeni zirvelerini gördü. Jeopolitik ve ticari risklerden korunmak isteyen yatırımcıların değerli metallere yönelmesi ile ABD’de 2026 yılı boyunca faiz indirimlerinin süreceğine dair beklentiler fiyatları destekledi.

Spot altın, TSİ 08.03 itibarıyla ons başına 4 bin 481,90 dolarda yatay seyrederken, seansın erken saatlerinde 4 bin 525,19 dolarla tarihi zirvesini gördü. Şubat vadeli ABD altın kontratları ise yüzde 0,1 artışla 4 bin 509,20 dolara yükseldi.

Gümüş yüzde 0,7 artışla 71,95 dolara çıkarken, gün içinde 72,70 dolarla tüm zamanların en yüksek seviyesini test etti. Platin yüzde 2,1 yükselerek 2 bin 323,95 dolara ulaştı; seans içinde 2 bin 377,50 dolarla rekor kırdı. Paladyum da yüzde 3 artışla bin 919,17 dolara çıkarak son üç yılın zirvesini gördü.

“Tasty Live” küresel makroekonomi bölüm başkanı Ilya Spivak, değerli metallerin giderek daha fazla spekülatif işlemlerle ilişkilendiğini belirterek, küreselleşmenin zayıfladığı bir ortamda egemenlik riski taşımayan “nötr” varlıklara talebin arttığını, özellikle ABD–Çin gerilimlerinin bu eğilimi güçlendirdiğini söyledi. Spivak, yıl sonuna doğru likiditenin azalmasının son fiyat hareketlerini büyüttüğünü, ancak yükseliş eğiliminin sürebileceğini ifade ederek, altının 6–12 ay içinde 5 bin  doları hedefleyebileceğini; gümüşün ise psikolojik seviyelerin etkisiyle 80 dolara yönelebileceğini öngördü.

Altın, yılbaşından bu yana yüzde 70’in üzerinde değer kazanarak 1979’dan bu yana en güçlü yıllık performansını sergiledi. Bu yükselişte güvenli liman talebi, ABD’de faiz indirimleri beklentisi, merkez bankalarının yoğun alımları, dolardan uzaklaşma eğilimi ve borsa yatırım fonlarına (ETF) güçlü girişler etkili oldu. Piyasalar gelecek yıl iki faiz indirimi olasılığını fiyatlıyor.

Gümüş ise aynı dönemde yüzde 150’nin üzerinde artışla altını geride bıraktı. Güçlü yatırım talebi, ABD’de “kritik maden” listesine dahil edilmesi ve devam eden alımlar yükselişi destekledi.

“KCM Trade” baş piyasa analisti Tim Waterer, bu hafta altın ve gümüşte görülen sert yükseliş ve yeni rekorların, ABD’de faizlerin düşeceği beklentisi ve artan küresel borçlar karşısında bu metallerin güvenli liman cazibesini yansıttığını söyledi.

Otomobillerde emisyonları azaltmak için kullanılan katalitik konvertörlerde önemli rol oynayan platin ve paladyum da, maden arzındaki sıkıntılar, gümrük tarifelerine ilişkin belirsizlikler ve yatırım talebinin kısmen altından bu metallere kaymasıyla güçlü kazançlar elde etti. Platin yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 160, paladyum ise yüzde 100’ün üzerinde yükseldi.

Spivak, platin ve paladyum piyasalarındaki hareketlerin büyük ölçüde önceki kayıpların telafisi olduğunu vurgulayarak, bu piyasalarda düşük likiditenin sert dalgalanmalara yol açabildiğini; likidite geri döndüğünde ise fiyatların genel olarak altınla birlikte hareket ettiğini kaydetti.


Musk, tazminat paketiyle ilgili mahkeme kararı sonrasında 700 milyar dolarlık net servete ulaşan ilk kişi oldu.

Elon Musk (Reuters)
Elon Musk (Reuters)
TT

Musk, tazminat paketiyle ilgili mahkeme kararı sonrasında 700 milyar dolarlık net servete ulaşan ilk kişi oldu.

Elon Musk (Reuters)
Elon Musk (Reuters)

Forbes Milyarderler Endeksi dün, Tesla CEO'su Elon Musk'ın, Delaware Yüksek Mahkemesi'nin geçen yıl geçersiz kılınan 139 milyar dolarlık Tesla hisse senedi opsiyonlarını yeniden geçerli kılmasıyla net servetinin 749 milyar dolara yükseldiğini gösteren ilk kişi olduğunu açıkladı.

Yüksek Mahkeme, cuma günü, alt mahkemenin iki yıl önce "makul olmayan" gerekçesiyle iptal ettiği Elon Musk'ın 2018 tarihli 56 milyar dolarlık tazminat paketini yeniden yürürlüğe koydu.

Yüksek Mahkeme, tazminat paketini geçersiz kılan 2024 tarihli kararın kusurlu ve Musk'a karşı haksız olduğunu belirtti.

dfrgthy
Elon Musk, üzerinde Tesla marka bir otomobilin resminin gösterildiği ekranın önünden geçiyor (Reuters)

  Birkaç gün önce Musk, havacılık ve uzay alanındaki girişim şirketi SpaceX'in halka arz edilebileceğine dair haberlerin ardından, net serveti 600 milyar doları aşan ilk kişi oldu.

Kasım ayında Tesla hissedarları, Musk için ayrı olarak 1 trilyon dolarlık bir tazminat planını onayladı; bu, yatırımcıların elektrikli otomobil üreticisini yapay zeka ve robotik devine dönüştürme vizyonunu desteklemesiyle tarihin en büyük maaş paketi oldu.

Forbes'un milyarderler listesine göre, Musk'ın serveti, Google'ın kurucu ortağı ve dünyanın en zengin ikinci kişisi olan Larry Page'in servetini yaklaşık 500 milyar dolar aşmış durumda.