Lübnan: 'Kayıp İmam Sadr' davasında Seyfulislam için tutuklama emri

Lübnan: 'Kayıp İmam Sadr' davasında Seyfulislam için tutuklama emri
TT

Lübnan: 'Kayıp İmam Sadr' davasında Seyfulislam için tutuklama emri

Lübnan: 'Kayıp İmam Sadr' davasında Seyfulislam için tutuklama emri

Lübnan yargısı Şii din alimi ve siyasetçi İmam Musa Sadr ve arkadaşı Şeyh Muhammed Yakub ile gazeteci Abbas Bedreddin’in ortadan kaybolmasıyla ilgili davada Seyfulislam Kaddafi ve diğer 9 Libyalı hakkında gıyabi tutuklama kararı verdi.
Lübnan, bu kararı uygulanmak ve yaygınlaştırmak için Interpol’ü bilgilendirme hazırlığı içinde.  Lübnan yargısı  31 Ağustos 1978’de Sadr, Yakub ve Bedreddin'in kaçırılmasından devrik lider Muammer Kaddafi’yi sorumlu tutuyor. Hakim Zahir Hamade, Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfulislam ve içlerinde Abdullah es-Senusi ve Ahmed Ramazan el-Esbai’nin de bulunduğu 9 kişi hakkında tutuklamanmasına hükmetti.
Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfulllah Kaddafi’ye yakın kaynaklar ise Lübnanlı Musa Sadr’ın kaybolmasıyla ilgili davada Seyfullah Kaddafi ve yakınlarıyla ilgili tutuklama emri çıkartılmasını reddettiler. Kaynaklar, o dönemde çocuk yaşta olan Kaddafi için böyle bir iddianın ortaya atılmasını garipsediklerini aktardılar.
Sadr’ın kaybolduğu açıklandığında Seyfullah’ın 6 yaşında olduğunu belirten kaynaklar, onun bu konuyu ve ayrıntıları bilmediğini ifade ettiler. Kaddafi kabilesinin liderlerinden ismini vermek istemeyen bir kaynak, “olay olduğunda Setfullah 6 yaşındaydı dolayısıyla meseleyi ve ayrıntılarını bilemez” dedi ve ekledi: “Delilleri ve kanuni dayanağı olmayan bu konu hakkında kardeşi Hanibal’ı yakalamaları yeterli.”
Trablus’un güneybatısındaki Zintan kentinde tutuklu yargılandığı  hapishaneden 11 Haziran 2017'de Ebu Bekir es-Sıddık milis grubu tarafından serbest bırakılan Seyfullah Kaddafi o günden beri ortalıkta görünmedi. Yerel kaynaklar ise Seyfullah’ın bu bölgeden hiç ayrılmadığını ifade ediyor.
Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi'ne (TM) bağlı General Halife Hafter güçlerinin yönettiği Zintan'daki silahlı gruplardan "Ebu Bekir es-Sıddık Tugayı", Haziran'da Zintan kentindeki cezaevinde tutuklu Seyfülislam Kaddafi'nin serbest bırakıldığını açıklamıştı. Seyfülislam'ın, Libya'nın doğusunda faaliyet gösteren Temsilciler Meclisi tarafından çıkarılan genel af yasasına dayanılarak serbest bırakıldığı kaydedilmişti.
Kaddafi'nin ölümünden sonra Kasım 2011'de Libya'nın güneyindeki Sebha kentinde yakalanan Seyfülislam, eski istihbarat şefi Abdullah es-Senusi ve eski Başbakan El-Bağdadi el-Mahmudi gibi rejimin sembol isimlerinin de aralarında bulunduğu 37 kişi, 17 Şubat 2011'de başlayan halk ayaklanmasında "gösterileri şiddet kullanarak bastırmak, göstericileri öldürmek, köy ve şehirleri kuşatma altına almak ve kamu mallarını zarara uğratmak" gibi suçlamalarla yargılanıyordu.
Libya genel seçimlerde Seyfullah’ı destekleyen “Mandela Libya” adlı kuruluşun kurucusu Abdulmunim Edrinbe, Şarku’l Avsat'la yaptığı görüşmede, Libya yargısının bu davada Seyfullah Kaddafi hakkında tutuklama kararı çıkarmasının komik olduğunu söyledi ve ekledi: “O zamanlar henüz 6 yaşını geçmemiş bir çocuk nasıl böyle bir plan yapacak? Şu anda tutuklu bulunan kardeşi Hanibal da iki yaşındaydı ve birlikte babasının çadırında oynuyorlardı.”
Hannibal, 1978’de İmam Musa’nın Sadr’ın ortadan kaybolmasına ilişkin soruşturmalar bağlamında, 2015’ten beri Lübnan’da gözaltına alındı. Lübnan makamları Hanibal’ın bir silahlı örgüt tarafından Suriye’den kaçırıldığı açıklandıktan saatler sonra onu tutukladı.
Abdulmunim, Hannibal Kaddafi’nin tutuklanması hakkında 350 avukat ve hukukçuya mektup gönderdiklerini ancak insanların bu konudaki derin sessizliğine şaşırdığını söyledi.
Libya yargısı, içinde ilk kez Seyfullah Kaddafi’nin de bulunduğu 10 kişi hakkında İmam Musa Sadr’ın kaybolması olayıyla ilgili tutuklama kararı çıkarttı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Seyfulislam, babasının devrildiği isyan sırasında savaş suçu işlemekle suçlanıyor. Kaddafi’nin oğullarından Seyfularab, Mutasım ve Hamis ise öldürüldü. Diğer oğlu el- Saidi ise mahkemede beraat etmesine rağmen halen hapiste bulunuyor.
Kaddafi'nin devrilmesi, Sadr'ı yeniden gündeme getirdi
Libya'da gerçekleşen 17 Şubat Devrimi sürecinde Muammer Kaddafi Ekim 2011'de öldürüldü.
Kaddafi'nin öldürülmesi sonrası, uzun yıllardır kimsenin bilmediği gizli dosyalar ortaya çıkmaya ve Kaddafi'nin yanında görev yapan istihbaratçılar itirafçı olmaya başladı. Bu durum, 1978'de kaybolan Sadr'ın 2011 yılında yeniden dünya gündemine gelmesine neden oldu.
Lübnan hükümeti, yeni Libya hükümetiyle, şahitlerle görüşme ve davanın soruşturulması için temaslara başladı. Bu çerçevede bazı Libya devlet yetkilileri sorgulandı.
Kaddafi rejiminin Arap Birliği'ndeki temsilcisiyken, muhalif safa geçen Abdumunim el-Huni, Ağustos 2011'de bir Mısır gazetesine yaptığı açıklamada, Sadr ile Kaddafi arasında dini bir tartışma yaşandığını belirterek, "Sadr ve Kaddafi arasında dini konularda başlayan tartışma giderek alevlendi ve sert sözlere dönüştü. Sadr ve beraberindekiler, Kaddafi’nin huzurunda hiçbir insanın tasavvur edemeyeceği şekilde canice öldürüldü" dedi.
Libya Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) Başkanı Mustafa Abdülcelil, Nisan 2012'de yaptığı açıklamada, Sadr'ın cenazesinin başkent Trablus'ta ortaya çıkarılan bir toplu mezarda bulunduğuna dair "neredeyse kesin" sonuçlar elde ettiklerini açıklamıştı.
Abdülcelil, Sadr'ın akıbetini araştırmak üzere bir savcı atadıklarını ve toplu mezardaki cenazelerin Lübnan'dan gelecek bir yetkili eşliğinde çıkarılacağını bildirdi ancak, cesetlerde yapılan DNA testleri sonucunda Sadr'a ait bir kanıt bulunamadı.
Dönemin Lübnan Dışişleri Bakanı Adnan Mansur Ağustos 2012'de İran'da yaptığı açıklamada, "Sadr ve arkadaşlarının kesinlikle hayatta olduğuna eminiz" dedi ve yakında ortaya çıkacaklarını öne sürdü.
Libya Lübnan'a tazminat ödemeyi reddetti
Libya'daki Milli Genel Kongre (MGK) tarafından başbakan seçilerek kabineyi oluşturmakla görevlendirilen Mustafa Ebu Şakur, Eylül 2012'de düzenlediği basın toplantısında, Libya hükümetinin, Lübnan yönetimine tazminat ödeyeceği yönündeki iddialar hakkında, "Musa Sadr gibi değerli bir misafiri öldüren Libya halkı değil, Kaddafi'dir. Bu nedenle Lübnan hükümetine konuya ilişkin bir tazminat ödenmesi söz konusu değildir" demişti.
Lübnan ile Libya yönetimleri arasında 2014'te imzalanan mutabakat zaptında Libya, Kaddafi rejiminin Sadr’ın ortadan kaybolmasından sorumlu olduğunu resmi olarak kabul etti.
Kaddafi'nin oğlu Seyfülislam Kaddafi'nin yardımcılarından Muhammed İsmail, Mart 2016'da Batılı bir gazeteye verdiği demeçte, Sadr'ın Kaddafi tarafından öldürüldüğünü ve cesedinin de denize atıldığını ileri sürdü.
Sonuç olarak Sadr ve arkadaşlarının Kaddafi tarafından öldürüldüğü netleşti ancak, Lübnan'da 1992 yılından bu yana Meclis Başkanı olan Nebih Berri liderliğindeki (Şii) Emel Hareketi, kesin deliller olmadığı iddiasıyla Sadr'ın öldürüldüğünü hala kabul etmiyor.
Lübnan'da her yıl 31 Ağustos günü Sadr'ı anmak için düzenlenen törenlerde, Libya'da hapiste olduğu ve bir gün yeniden Lübnan'a döneceği iddiası dile getiriliyor.
Son olarak 2017'de Sadr'ı anmak için Beyrut'ta düzenlenen gösteride konuşan Berri, Sadr ve arkadaşlarının hayatta olduklarına inandıklarını ve olayı araştıran bazı mahkemelerin hala devam ettiğini vurguladı.



Tunus, Gannuşi dahil olmak üzere önde gelen siyasetçilere ağır hapis cezaları verdi

Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi (DPA)
Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi (DPA)
TT

Tunus, Gannuşi dahil olmak üzere önde gelen siyasetçilere ağır hapis cezaları verdi

Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi (DPA)
Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi (DPA)

Tunus merkezli radyo istasyonu Mosaique FM dün bir mahkemenin, Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi ve eski güvenlik yetkilileri de dahil olmak üzere önde gelen siyasetçilere komplo kurmak suçlamasıyla 12 ila 35 yıl arasında hapis cezaları verdiğini bildirdi.

Bu davada devlete karşı komplo kurmakla suçlananlar arasında, Cumhurbaşkanı Kays Said'in eski Özel Kalem Müdürü Nadia Akkaşa da bulunuyor.

Hakkında 35 yıl hapis cezası bulunan Akkaşa ülkeden kaçtı.

Mosaique FM, bu davada sanık olan eski Başbakan Yusuf eş-Şahid'in, kendisini ceza mahkemesine sevk eden iddianame kararını temyiz ettiğini, temyiz sonucu beklendiği için bu kararın şimdiye kadar hükümlerin kapsamına girmediğini belirtti.

İslami çizgideki Nahda Hareketi’nin deneyimli lideri Gannuşi (84), 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Cumhurbaşkanı Said tarafından feshedilen meclisin başkanı olan Gannuşi, 2023 yılından beri hapiste ve son birkaç ay içinde ayrı davalarda toplam 27 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Bu davada 21 kişiye suçlama yöneltildi, bunlardan 10'u halihazırda hapiste, 11'i ise ülkeden kaçtı.

Mahkeme, eski İstihbarat Teşkilatı Başkanı Kemal Keyzani'yi 35 yıl hapis cezasına, eski dışişleri bakanı Rafik Abdusselam’ı 35 yıl hapis cezasına ve Raşid Gannuşi'nin oğlu Muaz Gannuşi'yi 35 yıl hapis cezasına çarptırdı. Üçü de ülkeden kaçtı.

Cumhurbaşkanı Said, 2021 yılında meclisi feshetti ve ülkeyi kararnamelerle yönetmeye başladı. Ardından bağımsız yargı yüksek konseyini feshetti ve onlarca yargıcı görevden aldı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre muhalefet bu hamleyi, 2011 yılında ‘Arap Baharı’ ayaklanmalarını tetikleyen ‘yeni doğan demokrasiyi baltalayan bir darbe’ olarak nitelendiriyor.

Cumhurbaşkanı Said ise bu suçlamaları reddediyor ve attığı adımların yasal olduğunu ve siyasi elitler arasında yıllardır süren kaos ve yolsuzluğu sona erdirmeyi amaçladığını söylüyor.

Cumhurbaşkanı Said'in 2021 yılında iktidarın büyük bir kısmını ele geçirmesinden bu yana muhalefet liderlerinin çoğu, bazı gazeteciler ve Said'i eleştirenler hapiste tutuluyor.

Bu yıl, başka bir mahkemede muhalefet liderleri, iş adamları ve avukatlara yine komplo suçlamasıyla 5 ila 66 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Muhalefet, bu davanın Cumhurbaşkanı Said’in muhaliflerini bastırmak için uydurulmuş olduğunu söylüyor.

İnsan hakları grupları ve aktivistler, Said'in Tunus'u açık bir hapishaneye dönüştürdüğünü ve yargı ve polisi siyasi rakiplerini hedef almak için kullandığını söylüyorlar.

Tüm bu suçlamaları reddeden Cumhurbaşkanı Said, diktatör olmayacağını, kim olursa olsun, hangi makamda olursa olsun, hiç kimsenin kanunların üstünde olmadığını söylüyor.