Ratcliffe: İran, eşimi İngiltere'ye karşı koz olarak kullanıyor

İran’ın başkenti Tahran’da tutuklu olan İran ve İngiltere vatandaşı Nazanin Zaghari Ratcliffe’in eşi Richard ve kızı Gabrielle
İran’ın başkenti Tahran’da tutuklu olan İran ve İngiltere vatandaşı Nazanin Zaghari Ratcliffe’in eşi Richard ve kızı Gabrielle
TT

Ratcliffe: İran, eşimi İngiltere'ye karşı koz olarak kullanıyor

İran’ın başkenti Tahran’da tutuklu olan İran ve İngiltere vatandaşı Nazanin Zaghari Ratcliffe’in eşi Richard ve kızı Gabrielle
İran’ın başkenti Tahran’da tutuklu olan İran ve İngiltere vatandaşı Nazanin Zaghari Ratcliffe’in eşi Richard ve kızı Gabrielle

Nazanin Zaghari Ratcliffe, casuslukla suçuyla 3 sene, 6 ay ve 25 gündür Tahran’daki Evin Hapishanesinde tutuluyor. Eşinin zihinsel ve fiziksel sağlığının kötüye gitmesinden endişe duyan Richard’ın eşinin arkasında durduğunu kanıtladığı davası ise ekranlarda, gazetelerde ve Avam Kamarası’nda yankılandı.
Senelerdir eşinin siyasi hesaplardan kurtulup eve dönmesini bekleyen Richard, “İran, eşimi İngiltere’ye karşı koz olarak kullanıyor” ifadelerinde bulundu.
Reuters haber ajansının insanı kolu Thomson Reuters vakfında proje yöneticisi olan Zaghari Ratcliffe, 2016 yılının Nisan ayında kızıyla birlikte aile ziyareti için İran’a gitmiş, İngiltere’ye dönmek üzereyken Tahran havaalanında gözaltına alınmıştı. Ardından “İran’daki İslam rejimini devirmekle” suçlanarak 5 yıl hapse mahkum edilmişti.
Hükümetin ihmali
Şarku’l Avsat’a konuşan Richard, hükümetin eşini geri alma çabalarının yetersiz olduğunu söyleyerek yaşadığı hayal kırıklığını dile getirdi. Tahran’ın İngiliz vatandaşı olan Avustralyalı çifti serbest bırakmasının ardından İran’ın bu konularda anlaşmaya açık olabileceğini uman Richard, diğer yandan “Avustralya hükümeti meseleyi üç ay içinde çözerken İngiltere 3 seneden fazla süredir Nazanin’in iadesini sağlayamıyor” ifadelerinde bulundu.
İki dava arasındaki bu karşılaştırma 7 Ekim’deki Avam Kamarası’nda ele alınmıştı. Hükümet, iki dava arasındaki temel farkın İran’ın çift vatandaşlık politikasıyla ilgili olduğunu açıklamış, ancak Richard bu açıklamayı ikna edici bulmamıştı.
Masum olan eşinin İngiltere Hükümeti’nin borcundan dolayı İran’da tutulduğunu söyleyen Richard, “Bu bizim savaşımız değil o yüzden hayatımızın 3 buçuk senesini kaybetmemiz gerekmiyordu. İngiltere bu süreçte nadiren diplomatik koruma sağladı. Tam tersini iddia etse de elinde birtakım malzemeler var” dedi.
İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, bu yılın başlarında Nazanin Ratcliffe'a diplomatik koruma sağlayarak küçük bir adım atmıştı. Böylece dava Londra ile Tahran arasında resmi bir yasal anlaşmazlık haline gelmişti.
Ancak Richard Ratcliffe, davanın Başbakan Boris Johnson ile görüşmesini gerektirecek kadar önemli olduğunu ve onun da bu konuya ilgi göstermesi gerektiği düşüncesinde.
Dışişleri Bakanıyken söz konusu davadan sorumlu olan Johnson, Nazanin’in İran’daki gazetecileri eğittiğini söyleyerek onun hapis cezasına beş yıl ekleme riski katmakla suçlanmıştı. Eski İngiliz Dış Sekreteri, Kasım 2017'de Avam Kamarası'ndan özür dilemişti.
2 Eylül’de İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab ile bir araya gelen Richard, söz konusu görüşmeyle ilgili “Önümüzdeki adımlar hakkında bazı şeylerden bahsettik. Yasal olarak mümkün olur olmaz rehin alma faillerine ‘Magnitskiy yaptırımları’nın uygulanmasını talep edeceğiz” ifadelerini kullandı.  Aynı zamanda Richard, Dışişleri Bakanından rehine alımına karşı uluslararası bir koalisyon kurulmasını talep etti.
Demokrat ve Cumhuriyetçi olmak üzere iki partinin sunduğu bir yasa tasarısı olan Magnitskiy Hukuk Muhasebesi Kuralı, 2012’de o zamanki Cumhurbaşkanı Barack Obama tarafından imzalanmıştı. Tasarı, 2009 yılında tutuklanan Sergey Magnitskiy’nin hapishanesindeki ölümünden sorumlu Rus yetkililerin cezalandırılması öngörüyordu. 2016 yılından beri bu yasalar dünya çapında uygulanıyor. ABD ise bu tasarıyı diğer ülkelerde insan haklarını ihlal edenler için kullanıyor.
Eylül ayında söz konusu davayı uluslararası arenaya taşıyan Richard, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulundaki “Rehine Alınmasına Karşı Uluslararası İttifakı’ oluşumuna katılmıştı.
İran’a karşı koz
Richard, eşinin İngiltere ve İran Hükümetleri arasındaki borç davasından dolayı tutulduğunu söylüyor. Söz konusu dava, İngiltere ve İran arasında bir silah anlaşmasının imzalandığı 1976 yılına kadar gidiyor. Anlaşmaya göre Londra, bin 500 adet Chieftain tankını 400 milyon sterline İran’a satacakken İran şahının devrildiği 1979 devriminden sonra tankların teslimini dondurmuştu. İran, bu borcu hala daha talep ederken İngiltere ise Orta Doğu’daki sabotaj faaliyetlerinde kullanılacağı korkusuyla borcu ödemeyi reddediyor.
İngiliz Hükümeti, Nazanin ve borç davalarını birbiriyle ilişkilendirmeyi defalarca kez reddederken Richard ise iki dava arasındaki ilişkiyi kanıtlayacak örnekler sunuyor. Richard “7 Ekim’de Nazanin’in adli tıp görüşmesine eşlik ettim. Bu tarih, İngiltere’nin borç meselesinin Londra’daki mahkemede görüşülme tarihiyle çakıştı. Aynı şey Mayıs ayında da olmuştu” ifadelerinde bulundu. Londra mahkemesi, İran lehine karar vermemişti.
Richard sözlerine “9 Ekim Çarşamba günü, Devrim Muhafızları Ordusu (IRGC) müfettişleri, Nazanin'i ziyaret ederek ona ikinci bir ceza için İran Devrim Mahkemesi'ne döneceğini söyledi. Borç davası çözülmezse ikinci duruşmada Nazanin aleyhinde ikinci bir ceza çıkartılabilir” diyerek devam etti.
Umut kırıntısı
Richard, IRGC’nin onayıyla 10 Ekim’de, üç büçük yıldır büyükbabası ve büyükannesiyle yaşayan kızı Gabrielle’ye kavuşmuştu. Richard ve eşi, Gabriella’nin İngiltere’ye dönüşü konusunda uzun süre kararsız kalmıştı. Richard, Gabriella’nin annesinden uzaklaşmasının Nazanin’in zihinsel veya fiziksel sağlığına olumsuz etki edeceğinden korkuyordu. Aynı zamanda Gabrielle’nin, babası ile yeniden iletişim kurabilmesi için İngilizce öğrenmesi gerekiyordu. Nazanin, hapishaneden aktarılan mektubunda, “Çocuğumdan ayrıldıktan sonra umut ve motivasyonu kaybettim” ifadelerini kullanmıştı.
Nazanin’in sağlık durumu
Richard, hapsedilmesinden bu yana eşinin sağlık sıkıntısı çektiğini açıkladı. Yaklaşık iki sene önce Nazanin’e üç farklı tanı konmuştu: depresyonun neden olduğu psikolojik sorunlar, omurga ve boynundaki problemler ve göğsünde ortaya çıkan kitle.
Söz konusu teşhisler 2017 yılında başlamış ve birkaç ay devam etmişti. Bu dönemde göğüsteki kitlenin iyi huylu olup olmadığı, omurga problemleri için egzersizlere gerek duyulup duyulmayacağı ve akıl sağlığı için acil hastane tedavisinin gerekli olup olmadığı ortaya kondu.
Richard’ın, eşinin tedaviden yoksun bırakıldığını duyurmasının ardından İngiliz Dışişleri Bakanlığı Tahran’a, sağlık hizmeti sağlaması konusunda baskı yaptı.
Sağlık hizmetlerinden mahrum edildiği gerekçesiyle birçok kez açlık grevi yapan Nazanin’in durumu, kızı Gabriella’nın İngiltere’ye dönüşüyle daha da kötüleşti. Adli tıpın eşinin tedavisi hakkında henüz bir karara varmadığını belirten Richard, Nazanin’in hapishaneden çıkarılmasını destekleyen adli tıp ile IRGC’nin müfettişleri arasında bir iç savaş olduğunu ifade etti.
Nazanin’in ailesi tehdit ediliyor
Nazanin’in İran’daki ailesinin uğradığı taciz hakkında konuşan Richard, bazı aile üyelerinin işlerinden kovulduğunu aktardı. Kovulmalar İranlı yetkililerin aile üyelerinin işverenlerini ziyaret etmesinin ardından gerçekleşmişti. Aynı zamanda Nazanin’in ailesi, kızlarının davasıyla ilgilenirken dikkatli olmadıkları takdirde diğer çocuklarından birinin daha tutuklanabileceği yönünde sert tehditler aldı. Nazanin Ağustos 2018’de üç günlüğüne serbest bırakıldığında, babası IRGC üyelerinden günde ikişer kez çağrı aldı. Söz konusu çağrılarda daima izlendikleri ve şimdiye kadar iyi performans gösterdikleri belirtiliyor, yaşayabilecekleri bir trafik kazası ya da belirli bir mağazadan yiyecek almamaları konusunda uyarılar veriliyordu. Richard, bunların oldukça korkunç stratejiler olduğunu vurguladı.
Son olarak eşini ziyaret etmek için vize başvurusunda bulunduğunu, ancak İran makamlarından cevap alamadığını söyleyen Richard, “Basına benden bir talep almadıklarını söylediler, yerel medya ise vizeyi reddettiğim hakkında hikayeler uydurdu ancak bunların hiçbiri doğru değil” dedi.



Tayvan, ada çevresinde 7 askeri uçak ve 8 Çin gemisi tespit etti

Tayvan çevresinde icra edilen askeri tatbikatlarda, Shandong uçak gemisinden kalkışa hazırlanan Çin savaş uçağı (Arşiv – AP)
Tayvan çevresinde icra edilen askeri tatbikatlarda, Shandong uçak gemisinden kalkışa hazırlanan Çin savaş uçağı (Arşiv – AP)
TT

Tayvan, ada çevresinde 7 askeri uçak ve 8 Çin gemisi tespit etti

Tayvan çevresinde icra edilen askeri tatbikatlarda, Shandong uçak gemisinden kalkışa hazırlanan Çin savaş uçağı (Arşiv – AP)
Tayvan çevresinde icra edilen askeri tatbikatlarda, Shandong uçak gemisinden kalkışa hazırlanan Çin savaş uçağı (Arşiv – AP)

Tayvan Savunma Bakanlığı, son 24 saatte Çin’in ait yedi askeri uçak ve sekiz geminin ada çevresinde görüldüğünü duyurdu.

Bakanlığın açıklamasına göre, tespit edilen uçaklardan beşi Tayvan Boğazı’ndaki orta hattı geçerek ülkenin kuzey ve güneybatı Hava Savunma Tanımlama Bölgesi’ne girdi. Şarku’l Avsat’ın Taiwan News’ten aktardığı habere göre Tayvan ordusu bu hareketliliğe karşı deniz ve hava unsurlarını görevlendirerek sahil füze sistemleri de bölgede hazır konuma getirildi.

Tayvan, bu ay şu ana kadar Çin ordusuna ait uçakları 235, gemileri ise 148 kez tespit etti. Çin, Eylül 2020’den bu yana Tayvan çevresindeki askeri uçak ve gemi faaliyetlerini kademeli şekilde artırarak gri bölge taktiklerini yoğunlaştırmış durumda.

Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CSIS), gri bölge taktiklerini, “Bir devletin doğrudan ve yoğun güç kullanımına başvurmadan güvenlik hedeflerine ulaşmasını amaçlayan çaba veya çabalar bütünü” olarak tanımlıyor.


Avustralya Başbakanı Albanese’den Bondi saldırısının ardından güvenlik alarmı

Bondi sahilinde 21 Aralık’ta kurban ve yaralıları anma töreni öncesi, maskeli ve silahlı bir görevli çatı üstünde nöbet tutarken görüntülendi (AP)
Bondi sahilinde 21 Aralık’ta kurban ve yaralıları anma töreni öncesi, maskeli ve silahlı bir görevli çatı üstünde nöbet tutarken görüntülendi (AP)
TT

Avustralya Başbakanı Albanese’den Bondi saldırısının ardından güvenlik alarmı

Bondi sahilinde 21 Aralık’ta kurban ve yaralıları anma töreni öncesi, maskeli ve silahlı bir görevli çatı üstünde nöbet tutarken görüntülendi (AP)
Bondi sahilinde 21 Aralık’ta kurban ve yaralıları anma töreni öncesi, maskeli ve silahlı bir görevli çatı üstünde nöbet tutarken görüntülendi (AP)

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, geçen hafta Sydney’in Bondi sahilinde Yahudi bir bayram kutlaması sırasında meydana gelen ve 15 kişinin ölümüne, çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan saldırının ardından, ülkenin güvenlik mimarisinin yeniden değerlendirileceğini duyurdu. Albanese, emniyet ve istihbarat birimlerinin yetkilerinden işbirliği düzenlerine kadar tüm unsurlarının kapsamlı bir incelemeden geçirileceğini söyledi.

Albanese, bugün yaptığı açıklamada, eski Avustralya istihbarat örgütü başkanlarından birinin yöneteceği incelemenin; federal polis ve istihbarat birimlerinin “Avustralyalıların güvenliğini sağlamak için gerekli yetkilere, yapılara, prosedürlere ve işbirliği düzenlemelerine sahip olup olmadığını” değerlendireceğini söyledi.

Saldırı sonrasında, silah ruhsatı değerlendirme süreçleri ile kurumlar arası bilgi paylaşımında ciddi açıkların bulunduğu ortaya çıkmıştı.

fvg
Bondi Pavilion’da güvenlik birimleri, 14 Aralık’taki saldırının kurbanları ve yaralılarını anmak için düzenlenecek tören öncesi konukları aramadan geçiriyor (AP)

Başbakan Albanese, açıklamasında, “Geçen pazar günü DEAŞ’tan ilham alınarak gerçekleştirilen vahşi eylem, ülkemizdeki güvenlik ortamının hızla değiştiğini gösteriyor. Güvenlik kurumlarımızın, bu duruma en güçlü şekilde yanıt verebilecek kapasitede olması gerekiyor” dedi.

İncelemenin Nisan ayı sonuna kadar tamamlanması planlanıyor.

Albanese ayrıca bugün Sydney ve Melbourne’de düzenlenen göçmen karşıtı yürüyüşleri kınadı. Başbakan, “Geçen pazar günü yaşanan antisemitik terör saldırısının ardından toplumu bölmeyi amaçlayan bu yürüyüşlere ülkemizde yer yok. Yapılmamalı ve katılım sağlanmamalıdır” ifadelerini kullandı. Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre öğle saatlerinde Sydney’deki yürüyüşte yaklaşık 50 kişinin bulunduğu görüldü.

Albanese, güvenlik incelemesinin; federal güvenlik ve istihbarat kurumlarının halkı korumak için gerekli yetki ve kapasitelere sahip olup olmadığını ortaya koyacağını belirterek, raporun Nisan ayında kamuoyuna açıklanacağını kaydetti.

Bugün, Sydney’in ünlü Bondi sahilinde iki saldırganın kalabalığa ateş açarak 15 kişiyi öldürdüğü ve onlarca kişiyi yaraladığı saldırının üzerinden bir hafta geçti.


Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
TT

Trump intikam alıyor: Suriye'de DEAŞ'a ait 70 hedef vuruldu

ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)
ABD askerleri, cuma günü Suriye'deki DEAŞ hedeflerine saldırmak üzere havalanmadan önce bir F-15E savaş uçağına mühimmat yüklüyor (AFP)

Başkan Donald Trump, geçen cumartesi günü Suriye çölündeki Palmira'da bir aşırılıkçı tarafından düzenlenen saldırıda üç Amerikalının (iki asker ve bir tercüman) öldürülmesinin ardından DEAŞ'a karşı misilleme tehdidini yerine getirdi. ABD hava saldırıları, cuma sabahı erken saatlerde Deyrizor, Hums ve Rakka çöllerindeki 70 DEAŞ mevzisini hedef aldı. Yaklaşık beş saat süren baskınlara uçaklar, helikopterler ve HIMARS roketatarları katıldı. Ürdün de uçaklarının saldırıya katıldığını açıkladı.

Trump cuma günü “çok güçlü bir misilleme saldırısı”ndan bahsederken, ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, “ABD güçleri, DEAŞ savaşçılarını, altyapısını ve silah depolarını ortadan kaldırmak için Suriye'de Hawkeye Operasyonuna başladı” diyerek, operasyonu üç Amerikalının ölümüne yol açan Palmira saldırısının ardından “misilleme ilanı” olarak nitelendirdi.

Şarku’kul Avsat’ın görüştüğü Şam'daki Suriye Savunma Bakanlığına yakın kaynaklar, ABD saldırılarının süresiz olabileceğini ve günlerce devam edebileceğini söyledi.