​Moskova ve Ankara’dan ‘Soçi Mutabakatı’nı uygulamaya devam’ kararı

Erdoğan-Putin (Arşiv -İHA)
Erdoğan-Putin (Arşiv -İHA)
TT

​Moskova ve Ankara’dan ‘Soçi Mutabakatı’nı uygulamaya devam’ kararı

Erdoğan-Putin (Arşiv -İHA)
Erdoğan-Putin (Arşiv -İHA)

Türkiye, Rusya’nın geçtiğimiz ay imzalanan Soçi Mutabakatı çerçevesindeki yükümlülüklerini yerine getirmediği şeklindeki açıklamalarını yinelerken Moskova ve Ankara, aralarında son günlerde ortaya çıkan uyuşmazlıkları gidermeye çalıştılar. Bu arada Türkiye, Suriye’nin kuzey bölgelerindeki askeri operasyonuna kaldığı yerden devam edeceğinin sinyallerini verdi.
Kremlin’den dün yapılan açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumartesi akşamı yaptıkları telefon görüşmesinde, ‘iki ülke arasındaki ilişkileri ve Suriye’deki son durumu ele aldıkları’ belirtildi. Rusya Devlet Başkanlığı’ndan gazetecilere yapılan açıklamada iki liderin özellikle Soçi Mutabakatı’nın uygulanması çerçevesinde, Suriye'nin kuzeydoğusundaki duruma özel önem verdiklerinin altı çizildi.
İki taraf da mutabakatı uygulamak için koordineli olarak atılan adımların sürdürülmesinin yanı sıra Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne sıkı sıkıya bağlılık çerçevesinde Suriye'nin kuzeydoğusunda istikrarı sağlamanın önemini kabul ettiler.
Bununla birlikte açıklamada, Erdoğan ve Putin’in İdlib’te kurulan Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki son durumla ilgili görüş alışverişi yaptıkları ve iki liderin, 2018 yılında varılan ilgili Rus-Türk uzlaşılarını uygulamak için daha fazla ortak çabaya ihtiyaç duyulduğunu vurguladıkları belirtildi.
Ayrıca açıklamada, tarafların geçtiğimiz günlerde Cenevre'de yapılan Suriye Anayasa Komisyonu’nun ilk toplantısının sonuçlarından duydukları memnuniyeti dile getirdiklerine dikkat çekildi.
Öte yandan Kremlin Sözcüsü’nün taraflar arasındaki uyuşmazlıkların ortaya çıktığı noktalara değinmekten kaçınması dikkat çekti. Rus İnterfax Haber Ajansı’na açıklamalarda bulunan Sözcü, “Görüşme detaylı ve kapsamlıydı. Soçi Mutabakatı’nı uygulamayı sürdürme konusu tartışıldı” şeklinde konuştu. Sözcü, telefon görüşmesinde Türkiye’nin YPG/SDG güçlerinin mutabakat uyarınca gerçekleşmesi gereken çekilmeyi gerçekleştirmediklerine dair açıklamalarının kabul edilip edilmediğine ise değinmedi. Moskova, daha önce birçok kez ‘mutabakatta belirlenen tarihten önce Kürt savaşçıların sınırdan 30 kilometre derinliğe çekilmesiyle ilgili yükümlülüklerin yerine getirildiğini’ vurgulamıştı.
Erdoğan ve Putin tarafından 22 Ekim’de imzalanan Soçi Mutabakatı uyarınca silahlı unsurların ve silahların bölgeden tamamen çekilmesi için 150 saatlik bir süre tanındı. Moskova, sürenin sona ermesine bir gün kala çekilmenin ‘tamamen’ gerçekleştiğini duyurdu. Mutabakatın diğer yükümlülükleri arasında sınır şeridi boyunca 10 kilometre derinliğe kadar olan bölgelerde ortak devriyeler gerçekleştirilmesi bulunuyordu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov iki gün önce yaptığı açıklamada Moskova'nın mutabakatın uygulanmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Lavrov, Soçi Mutabakatı’nın Suriye'de daha fazla kan dökülmesini engellediği ve Türkiye’nin Suriye topraklarında daha geniş bir bölgede askeri operasyon gerçekleştirme olasılığını durdurduğunu söyledi.
Diğer yandan hem Rusya hem de Türkiye’den yapılan açıklamalarda Erdoğan ve Putin’in ‘ikili işbirliğinin geliştirilmesi ile ilgili tüm dosyalara’ değindiklerine işaret edilmesi dikkat çekti. Rusya Devlet Başkanlığı’nın açıklamasına göre iki lider, özellikle enerji sektörü ve askeri-teknik işbirliği alanındaki stratejik projelerin uygulanması sürecinde, çok yönlü işbirliğine şahit olunan olumlu gelişmeleri değerlendirdiler.
Bu açıklamalar, Kremlin'in iki taraf arasında tartışmalı dosyalar olmadığını gösterme çabalarını yansıtıyordu.
Türkiye’den telefon görüşmesiyle ilgili yapılan açıklamada iki liderin, Rusya-Türkiye ilişkilerinin gelişimini ve iki ülke arasındaki ticaret hacmini artıracak adımları görüştükleri belirtildi.
Diğer bir gelişmede ise Moskova, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne (OPCW) örgüte üye ülkeler arasında son dönemde ortaya çıkan görüş ayrılıklarının gerçek nedenlerini açıklama çağrısında bulundu. Rusya Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, Suriye'nin Duma bölgesinde düzenlendiği iddia edilen kimyasal saldırıyla ilgili rapor hazırlanırken OPCW’nin kullandığı mekanizmalara dair şüpheleri sorgulayan uzman raporundan duyulan memnuniyeti bildirdi. Bakanlık açıklamada, “Yalnızca Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC) üye ülkelerinden değil, aynı zamanda saygın uluslararası uzmanlardan gelen bu tür raporlardaki referanslar göz önüne alındığında OPCW Teknik Sekreteryası’nın örgüt içindeki krizin gerçek nedenlerini açıklamasının zamanının geldiği görülüyor. Suriye’de kimyasal saldırı dosyasının güçlü bir şekilde siyasileştirilmesi ve bir grup Batılı ülke tarafından, CWC çerçevesinin dışında alınan kararlar ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) yetkilerinin doğrudan ihlali nedeniyle bölünmüş olduğu ortaya çıkan OPCW’deki krizin artık ele alınması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
Bununla birlikte Bakanlık, OPCW’nin 25- 29 Kasım tarihleri arasında Lahey'de yapılacak olan bir sonraki oturumunda raporu yazan uzmanların kendilerine yöneltilen eleştirilere cevap verme fırsatı verilmesini desteklediğini belirtti.
Bakanlık ayrıca Rusya’nın daha önce OPCW’nin kimyasal saldırılarla ilgili faaliyetlerinde ciddi eksikliklerin olduğuna ve raporlarının Suriye muhalefetinden elde edilen kanıtlara dayandığına birkaç kez dikkat çektiğini vurguladı. Bakanlık OPCW’nin araştırmalarını, Suriye’deki resmi makamlar tarafından sağlanan bilgiler dikkate alınmaksızın ve bir dizi yerleşik prosedür gözetilmeksizin yürüttüğünü öne sürdü.
Diğer yandan Rusya Dışişleri Bakanlığı, yayınlanan son raporda geçen ‘OPCW’nin, Duma’da gerçekleştiği öne sürülen kimyasal saldırıyla ilgili raporunda sunduğu kanıtların detaylı olmadığı ve bu sonuçların şüphe uyandırıcı bir şekilde siyasileştirilmiş olabileceği’ ifadeleriyle hemfikir olduğunu vurguladı.



Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
TT

Moskova Esed sonrası Suriye’de kaybetti mi? Rusya’nın Suriye’deki yeni oyun planı nasıl olacak?

Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)
Putin ve Esed, Aralık 2017'de Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Hava Üssü’nde düzenlenen askerî geçit törenine katıldı. (AFP)

Suriye’de 8 Aralık sabahı yaşanan büyük dönüşümün hemen ardından, özellikle Batı’da Rusya’nın son on yılda ülke içinde elde ettiği kazanımları zayıflatacak ağır bir darbeyle karşı karşıya kaldığı yönünde yorumlar hızla çoğaldı. Analizlerde, Rusya’nın doğrudan askeri müdahalesiyle inşa ettiği etki alanının çökmeye başladığı ve bunun Moskova için ciddi sonuçlar doğurabileceği vurgulandı.

Değerlendirmeler; siyasi, askeri ve ekonomik birçok boyutu içerirken, bazı çevreler Rusya’nın Suriye projesinin ‘yenilgiyle sonuçlandığını’ öne sürerek olası etkilerini tartışmaya açtı.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Rus yatırımlarının Suriye’de çok büyük bir ağırlığı bulunmuyor. Ülke uzun yıllar Kremlin’in önemli bir müttefiki olsa da hiçbir zaman Moskova için öncelikli bir yatırım merkezi olmadı. Sovyetler Birliği döneminden başlayarak Rusya’nın enerji gibi bazı sektörlerde altyapı katkısı bulunsa da bu yatırımlar sınırlı kaldı.

Siyasi açıdan ise Suriye’deki hızlı gelişmeler, Rusya’nın Ortadoğu’daki müttefikleriyle kurduğu ilişkiler modelinin zayıf noktalarını açığa çıkardı. Bu durum, Rusya'nın müttefiki İran'ın ağır darbeler alması ve Moskova'nın “Onu asla yalnız bırakmayacağız” demesine rağmen Beşşar Esed’den hızla vazgeçmek zorunda kalmasıyla ortaya çıkan kafa karışıklığı ve çaresizlikle sınırlı değil.

sdfvgrt
Hmeymim kasabasında Esed destekçilerine ait hasarlı bir askeri aracın yanında duran Suriye güvenlik güçleri (AFP)

Bu çerçevede Rusya’nın, Suriye projesinin başarısız olduğu değerlendiriliyor. Bu durum, Kremlin’in yıllardır Suriye’deki başarılarını ‘NATO’nun girdiği her yerde başarısız olduğu’ söylemiyle karşılaştırarak övünmesi açısından da ayrı bir önem taşıyor. 8 Aralık 2024 sabahı, Moskova’nın Suriye’ye sunduğu çözüm modelinin tıkandığı ve büyük bir yenilgiyle sonuçlandığı yönündeki kanaat pekişti.

Diğer yandan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani’nin daha sonra yaptığı açıklamalar, Halep sürecinden sonraki askeri çözüm aşamasının en kritik bölümünün, Rusya’nın tarafsızlığını güvence altına almak amacıyla Moskova ile koordineli biçimde yürütüldüğünü ortaya koydu.

Esed'i terk etmek

Ukrayna’daki çatışmaya ağırlık veren ve Suriye’de riskleri azaltmaya yönelik planlarında Beşşar Esed’in oyalamasından defalarca rahatsızlığını dile getiren Moskova’nın, kritik bir anda Esed’i artık ‘yük’ olarak görerek sahneden çekilmesine karar verdiği anlaşılıyor. Bu tercihte, muhalefetin Şam’a ilerleyişi sırasında verdiği ve Dışişleri Bakanı Şeybani’nin açıkladığı ‘Esed’in gitmesinin Rusya’nın Suriye’den çıkması anlamına gelmediği’ yönündeki güvencelerin etkili olduğu belirtiliyor.

Bu durum, Rusya’nın Esed’i hızlı şekilde devre dışı bırakırken ona kişisel güvenceler vermesini, rejim güçlerinden çatışmaya girmemelerini ve silah bırakmalarını istemesini açıklıyor. Aynı zamanda yeni Suriye yönetiminin Rus üslerini ve askerlerini koruma taahhüdünde bulunması, Moskova’nın ilişkileri yeniden düzenlemesine ve kayıplarını asgariye indirmesine zemin hazırladı.

Askeri boyutta ise Rusya, Suriye’deki varlığını güvenceye almak amacıyla hem açık hem de kapalı kanallarda tartışmalar yürütüyor. Tartışmalar, özellikle Hmeymim ve Tartus üslerindeki konumun güçlendirilmesine ve Suriye’deki değişimlerden sonra Rusya’nın askeri merkezine dönüşen Kamışlı Havalimanı üzerindeki etkinliğin pekiştirilmesine odaklanıyor.

Ayrıca Rusya ile Suriye arasında, yeniden devriye faaliyetlerinin başlatılması için çeşitli bölgeler üzerinde yoğun görüşmeler yapıldığı biliniyor. Özellikle güneyde, İsrail’in sınıra yönelik operasyonlarını frenlemek amacıyla Rusya’nın yeniden arabuluculuk rolü üstlenmesi ve iki taraf için karşılıklı güvence mekanizmaları geliştirilmesi hedefleniyor. Bu çabalar, geçmişte Suriye’de uygulanan Rusya-İsrail koordinasyon modelinin yeni koşullara uyarlanmış bir versiyonu olarak değerlendiriliyor.

fgthy
Suriye'nin güneyinde ilerleyen bir Rus devriyesi (Arşiv)

İki ay önce Kamışlı’da Rusya ile Suriye makamlarının koordinasyonunda gerçekleştirilen ortak devriye, Moskova’nın ülkenin kuzeydoğusunda gerginliği azaltmada rol oynayabileceğine işaret etti. Bu adımın, hem Türkiye ile hem de bölgede sınırlı askeri varlığını sürdüren ABD ile uyumlu bir çerçevede gerçekleştiği değerlendiriliyor.

Rusya’nın kuzeydoğu ve güney bölgelerinde üstlenebileceği bu yeni faaliyet alanı, Şam’ın orduyu yeniden yapılandırma ve silahlandırma konusunda yardım talep ettiğine ilişkin yoğun raporlarla birlikte, taraflar arasında ilişkilerin yeniden düzenlenmesine yönelik pratik bir zemin oluşturuyor. Bu süreç, Moskova’nın Akdeniz’deki askeri varlığını korumasını güvence altına almayı hedefliyor. Rus tarafı için özel önem taşıyan bu varlığın kapsamı ve süresine ilişkin önceki anlaşmaların her iki tarafın çıkarlarına uygun biçimde revize edilmesi de gündemde.

Bu genel çerçeve belirginleşirken, Rusya’nın Suriye’de jeopolitik ya da askeri bir yenilgiye uğradığı yönündeki tahminlerin giderek zayıfladığı görülüyor.

Askeri kayıplar ve kazanımlar

Doğrudan askeri kayıplara ilişkin değerlendirmeler, Moskova’nın sahadan ‘hesaba değer’ bir kazançla çıktığını gösteren bir başka boyutu ortaya koyuyor. Resmi veriler ve Suriyeli kaynakların yaptığı bağımsız tespitlere göre, Rusya’nın son on yılda dünyanın en kanlı çatışmalarından birine sahne olan Suriye’deki askeri kayıpları son derece sınırlı kaldı. Çeşitli tahminler, toplam kaybın birkaç yüz asker ile onlarca tank, zırhlı araç ve bazı helikopterlerle sınırlı olduğunu ortaya koyuyor. Moskova, geleneksel olarak bu tür kayıpları resmen açıklamasa da, Rusya’daki bazı sivil kurumlar ve muhalif çevreler tarafından yayımlanan veriler de kayıpların büyük boyutlara ulaşmadığını doğruluyor. Kıyaslamak gerekirse, yalnızca 5 gün süren 2008 Gürcistan Savaşı, Rusya için çok daha ağır teçhizat kayıplarıyla sonuçlanmıştı. Yıllar önce yayımlanan bir rapor, kesin Rus zaferiyle sonuçlanan o savaşta dahi Rus ordusunun ciddi sürprizlerle karşılaştığını aktarıyordu. Rapora göre, nispeten eski bir Gürcü hava savunma sistemi, merkezi bir savunma ağı bulunmamasına rağmen, dokuz modern Su-25 savaş uçağını düşürmeyi başarmıştı. Bu durum, Rus pilotlarının yetersiz eğitimine ve bakım-hazırlık süreçlerindeki aksaklıklara işaret ediyordu. Zafiyetler bununla da sınırlı kalmadı. Gürcü güçleri bir Rus tank konvoyuna da zarar verebildi; bu ise istihbarat kapasitesindeki eksikliklerin altını çizdi. Genel olarak savaş, operasyon yönetimi, silah sistemlerinin performansı ve genel askeri etkinlik bakımından ciddi açıklar ortaya koymuş, Rusya’nın devasa savunma bütçeleri düşünüldüğünde büyük bir şok etkisi yaratmıştı.

Suriye tecrübe sahası

Suriye savaşı, Rus ordusunun sahadaki kapasitesini ilk kez bu denli kapsamlı ve doğrudan test etme imkânı sundu. Bu noktada, ordunun modernizasyon programını yöneten eski Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun 2018’de yaptığı açıklama dikkat çekiciydi. Şoygu, Suriye’deki doğrudan müdahalenin başlamasından üç yıl sonra ve aktif operasyonların büyük ölçüde tamamlanmasının ardından, Rusya’nın savaş boyunca 350’den fazla modern silah sistemini sahada test ettiğini duyurdu. Ayrıca Suriye operasyonu sayesinde saldırı helikopterlerinin silahlandırılması, erken uyarı sistemleri ve radarlar dâhil birçok alanda kritik hataların giderildiğini vurguladı.

sdfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 12 Aralık 2017'de Suriye'deki Hmeymim Hava Üssü’nü ziyaret etti. (Getty Images)

Hava-hava silahlarının geliştirilmesine ilişkin değerlendirmesinde ise Şoygu, özellikle helikopter ve diğer hava unsurlarının korunması için, menzili kara konuşlu savunma sistemlerini aşan yeni mühimmata ihtiyaç duyduklarını belirtti. Şoygu, “Bugün elimizde bu tür silahlar var; bu, tamamen Suriye operasyonu sayesinde mümkün oldu” dedi. Benzer şekilde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de birçok kez, gerçek çatışma koşullarında yapılan bu testlerin, Rusya’ya tatbikat alanlarında sağlanamayacak ölçekte benzersiz bir deneyim kazandırdığını ifade etti. Temmuz 2020’de Rusya’nın RIA Novosti haber ajansı tarafından yayımlanan kapsamlı bir rapor da bu değerlendirmeleri doğruladı. Rapora göre Moskova, Suriye’de ilk kez Kalibr tipi denizden fırlatılan seyir füzelerinin gerçek operasyonel kullanımını gerçekleştirdi. Şarku’l Avsat’ın RIA Novosti’den aktardığına göre o tarihten itibaren Rus donanması -denizaltılar dahil- seyir füzelerini düzenli olarak kullandı. Bu deneyimler, Suriye’nin Rusya için yalnızca bir dış politika müdahalesi değil, aynı zamanda ordunun modernizasyonu ve silah teknolojilerinin gerçek savaş ortamında doğrulanması açısından da stratejik bir laboratuvar işlevi gördüğünü ortaya koyuyor.

Rus haber ajansları, Rus Hava-Uzay Kuvvetleri envanterindeki neredeyse tüm uçak türlerinin Suriye savaşında görev aldığını bildirdi. Rusya, eski nesil taktik bombardıman uçakları ile taarruz helikopterlerinin yanı sıra, stratejik bombardıman uçaklarının kabiliyetlerini de sahada ilk kez bu ölçekte test etti.

Ayrıca Suriye, Rus ordusunun İsrail lisansı altında üretilen insansız hava araçlarını (İHA) geniş çapta kullandığı ilk savaş alanı oldu. Bu İHA’lar hem bombardıman görevlerinde, hem füze isabetlerinin tespitinde, hem de topçu atışlarının yönlendirilmesinde kritik rol oynadı.

Modern tank modelleri ile daha önce gerçek savaşta test edilmemiş olan Pantsir ve İskender tipi füze sistemleri de ilk kez Suriye’de kapsamlı biçimde denenmiş oldu. Moskova, bu sistemlerin bazı versiyonlarını Kaliningrad’da Avrupa sınırına yakın konuşlandırmış olsa da, fiilen savaş koşullarında kullanılmaları Suriye’de gerçekleşti.

Uzmanlar, Rusya’nın Suriye’deki askeri katılımının, ülkenin savunma sanayiini, üretim kapasitesini ve ordunun genel savaş hazırlığını yeniden inşa etmede belirleyici rol oynadığını belirtiyor. Bu tecrübenin, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’da başlattığı operasyon için önceki dönemlere kıyasla çok daha yüksek hazırlık seviyesine ulaşmasında etkili olduğu değerlendiriliyor.


Şara ve Putin ilişkilerde yeni bir aşamaya geçiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Kremlin'de Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı ağırladı (DPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Kremlin'de Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı ağırladı (DPA)
TT

Şara ve Putin ilişkilerde yeni bir aşamaya geçiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Kremlin'de Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı ağırladı (DPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Kremlin'de Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı ağırladı (DPA)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Kremlin’de sıcak bir şekilde karşıladı. Bu ziyaret, geçmişi geride bırakıp, iki liderin ‘köklü ilişkiler’ olarak nitelendirdiği iki ülke arasındaki ilişkileri yeniden tesis edecek yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor.

Suriye Cumhurbaşkanı Şara, ülkesinin Rusya ile ilişkilerini yenilemek için çaba göstereceğini vurgularken Moskova'da kendisine gösterilen ‘sıcak karşılamadan’ dolayı Rusya Devlet Başkanı Putin'e teşekkür etti.

Putin’in Moskova’nın Suriye yönetimiyle düzenli istişareler yapmayı istediğini teyit etmesiyle ilgili olarak Şara, Suriye'nin önceki tüm anlaşmalara saygı duyduğunu ve Suriye'nin durumunun bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve birliği ile bölgesel ve küresel istikrarla bağlantılı güvenlik istikrarının sağlanması gerektiğini söyledi.

Kapalı kapılar ardında yaklaşık iki buçuk saat süren toplantının ardından, özellikle Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı (Lazkiye ve Tartus'taki hava ve deniz üsleri dahil) ile ilgili olarak varılan anlaşmaların içeriği hakkında çok az bilgi verildi. Rusya Başbakan Yardımcısı Alexander Novak görüşmelerin sonunda yaptığı açıklamada, ortak hükümet komitesinin yeniden başlatılması konusunda bir anlaşmaya varıldığını duyurdu. Ayrıca, görüşmelerin odak noktası olduğu görünen Suriye enerji sektörüne de değindi.


Medvedev: Başarısız müzakereler daha korkunç bir savaşa yol açabilir

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev (AP)
Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev (AP)
TT

Medvedev: Başarısız müzakereler daha korkunç bir savaşa yol açabilir

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev (AP)
Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev (AP)

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev, “X” platformu üzerinden yaptığı açıklamada, başarısız müzakerelerin daha şiddetli ve ölümcül bir savaşa yol açabileceğini ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın RT kanalından aktardığına göre Medvedev, “Rusya'ya son müzakere uyarılarını yöneltenlerin, müzakerelerin mutlaka düşmanlıkların durdurulmasına yol açmayacağını anlamaları gerektiğini” söyledi.

gtrhyju
Ukrayna ile savaşın ön cephesindeki Rus askerleri (Arşiv- AP)

Medvedev, "Rusya'ya ültimatom veren düşmanlar çok basit bir şeyi hatırlamalılar: Müzakereler kendi başlarına bir çözüme yol açmaz" diye yazdı.

Medvedev, “Çatışmaları durdurmak için” diye ekleyerek, ‘başarısız müzakereler, daha şiddetli bir savaş dönemine, daha güçlü silahlara ve yeni katılımcılara yol açabilir’ ifadelerini kullandı.

Daha önce İsviçreli tarihçi Roland Popp, Berliner Zeitung gazetesine verdiği röportajda Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in verdiği ültimatomu anlattı.

RT'nin haberine göre Rusya, Ukrayna'yı "yetersizliğin kanıtı" olarak görüyor.