Erdoğan'ın 'Libya’daki Türkler' açıklaması anlama geliyor?

​Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan (AFP)
​Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan (AFP)
TT

Erdoğan'ın 'Libya’daki Türkler' açıklaması anlama geliyor?

​Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan (AFP)
​Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan (AFP)

Zayed Hediyye
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada Libya’nın demografik yapısının 1 milyon Türk’ü içerdiğini söyledi. Söz konusu açıklama, Libya’nın yerel ve resmi düzeyindeki birçok kesim tarafından eleştirilere neden oldu. Öfkeyle verilen yanıtlar ise çoğunlukla bu tezi çürüten iddialar içerdi.
Erdoğan’ın kullandığı ifadelerin ayrıca, Türkiye hükümetinin Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) askeri destek amacıyla asker gönderme düşüncesini yansıttığı da belirtildi.
Söz konusu ifade hususunda ortaya koyulan tezlere rağmen büyük abartılarla dolu bu durumun gerçekliğine dair de soru işaretleri gündeme geldi. Zira gerçekten de Türk asıllı Libyalı kabileler mevcut. Peki sayıları, coğrafi dağılımları, krize karşı tavırları nedir ve yıllardır devam eden çatışmada kimin tarafından yer alıyorlar?
Doğru bir istatistik yok
Yetkili makamların, 2006 yılındaki son nüfus sayımı sırasında etnik standartlara ilişkin analizleri ortaya koymaması dolayısıyla Türk asıllı Libyalı nüfusunun tam olarak doğrulanması mümkün değil.
Etnik kökenleri ortaya koyan tek istatistik 1936 yılında İtalya işgal makamları tarafından hazırlandı. Bu istatistiğe göre, 30 bini Libya’nın batı kıyısında, diğer 5 bini de ülkenin doğusundaki Bingazi ve Derne şehirlerinde yaşayan toplam 35 bin Türk kökenli Libyalının bulunduğu tahmin ediliyor.
Bu istatistiğe dayanarak, basit bir hesaplamayla Libya asıllı Tük kabilelerin sayısının şu an birkaç yüz bini geçmediği söylenebilir. Bunların çoğu ise Misrata ve Trablus’ta yaşıyor. O dönemlerde Libya nüfusunun yaklaşık 750 bin olduğu düşünüldüğünde, söz konusu sayımda belirtilen 35 bin kişi ise bu nüfusun yüzde 8’ini oluşturuyor ve şu an 6 milyona ulaşan nüfusun altıda birine denk düşmüyor. Yani oran, Erdoğan’ın konuşmasında dikkat çektiği 1 milyondan daha az.
Türk asıllı nüfus, 1551 yılının ilk zamanlarında Osmanlı Devleti’yle birlikte Libya’ya geldi. O dönemde Türkler, bölgeye göç etmeye başladı. Osmanlı Devleti’nin askerlerinin çoğunluğu yerel Libyalı kadınlarla evlendi. Çocukları, o dönemde Kuloğlu/Köleoğlu olarak biliniyordu, ama zamanla bu soyadı Libya’da tanınmış Türk kökenli bir kabile olan Karağla’ya dönüştü.
Asimile oldular
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre Libyalı gazeteci Murad er-Rayani, Erdoğan’ın açıklamasını, “Libya halkı arasında kargaşa çıkarma, toplumsal dokuya zarar verme, Libya’ya asker gönderdiğinde askerlerinin üzerinde durabileceği sağlam bir zemin ve askerlerine yandaş sağlama girişimi” olarak yorumladı. Rayani, “Bu, basit nedenlerle işe yaramayacak bir girişimdir. Zira Türk kökenli Libyalılar, akrabalık bağları, töre ve uzun asırlar dolayısıyla topluma entegre oldu. Hayatlarını, ülkelerinde Libyalı olarak yaşadılar ve Libya’da hiç Türk bulunmuyor” değerlendirmesinde bulundu.
Murad er-Rayani, “Türk ırkının Libya’da asimile olduğunun en büyük kanıtı, bu kesimin hiçbiri kıyafet, yemek, müzik ve diğer kültürler de dahil Türk kültürünün herhangi bir yönünü ortaya koymadı” dedi.
Misratalı Türkler
Türk unsurlar, Trablus’un doğusundaki ‘Libya ordusunun en azılı düşmanlara ve şu an Trablus’taki en hırçın savaşçılara sahip’ Misrata şehrinin demografik yapısının önemli bir bölümünü oluşturuyor. O halde, şehirdeki bazı insanların kökenlerinin, bu düşmanlıkla bir ilgisi var mı?
El-Beyda Üniversitesi Tarih Fakültesi’nden Prof. Dr. Ahmed el-Barasi söz konusu soruyu cevapladı. Barasi, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Hayır, bu tam bir saçmalık. Bu düşmanlık, bölgesel nedenlerden kaynaklanmaktadır. Belki de Misrata halkı, Türkiye değil, Misrata taassupçuluğu nedeniyle savaşıyor. Bunun doğruluğunun kanıtı da, Libya’nın doğusundaki eski Türk kökenine sahip Misratalıların, doğudaki varlıklarından dolayı ordu ile savaşmasıdır. Coğrafyaları ve ideolojileri, Libya çatışmasında önemli bir role sahiptir. Ancak çatışma etnik değil. Erdoğan ve diğerleri de bunu çok iyi anlamak zorundadır” ifadelerini kullandı.
Türk kökenli Serrac ve Baş Agha!
Kökleri hala Türk Karağla kabilesine dayanan mevcut Libya arenasındaki tanınmış yüzler arasında, Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanı Fayiz es-Serrac ve İçişleri Bakanı Fethi Baş Agha da bulunuyor. Durum itibariyle görevlerine geldiklerinden bu yana Ankara’ya yakınlaşmaları da Libya’daki muhaliflerinin eleştirilerine neden oldu.
Serrac ve Baş Agha ikilisi, onlarca yıldır ticaret yapan Türk ailelere mensup. Bu ailelerin ilk sırasında en az bir asırdır Trablus’ta yaşayan Serrac ailesi geliyor. Aynı şekilde Baş Agha ailesi de Osmanlılarla şehre gelmeleri sonrasında Misrata’da tanınan Karağla ailesine bağlı.
Libya ve Erdoğan Türkiyesi
Gözlemciler, ‘Libya ve son on yılda yaşanan krizle mücadelede takip ettiği politika’ hususunda Erdoğan’ın ortaya koyduğu ifadelerin, iki ülke arasında ekonomik faktörün de büyük etkisiyle 2011 yılına kadar gelişen ilişkileri yıllarca olumsuz etkileyebileceğini ifade etti. Kaddafi’nin oğlu Seyfulislam’ın ortaya koyduğu “Yarının Libya’sı” projesinin alt yapı girişimlerinde Türk şirketler, o dönemde önemli bir pay almıştı. Aynı şekilde raporlar da iki ülke arasındaki ticaret seviyesinin, 2010 yılında yaklaşık 10 milyar dolara ulaştığını göstermişti.
2011 yılı öncesinde Türkiye, Libya’ya 100 milyar dolarlık yatırımda bulundu. Türkiye’nin sadece inşaat sektöründeki yatırımları yaklaşık 15 milyar dolar civarındaydı. 120’ye yakın şirket, 160’tan fazla yatırım projesi ortaya koydu. Türkiye’den yayınlanan resmi rakamlara göre Libya, 25 binden fazla Türk işçi barındırıyordu. Libya, Türkiye turizm ürünlerinin tanıtımı ve turizm sektörü gelir kaynağı açısından önemli bir pazarı temsil ediyordu. Öyle ki Türkiye’ye her yıl 50 binden fazla Libyalı ziyarette bulunuyordu.
17 Şubat 2011 Devrimi’nden başlamasından sonra Türkiye’nin tavrı başlangıçta temkinliydi. Ancak daha sonra hızlıca belirginlik kazandı. Türkiye, o sıralarda Ulusal Geçiş Konseyi’ni tanıyan ilk 10 ülke arasında yer aldı. Konsey’e siyasi ve maddi destek sağladı. Libya Dostları Konferansı’na ve çeşitli toplantılara ev sahipliği yaptı.
Ordu düşmanlarının paktı
2014 yılında Libya arenasının kötüleşmesiyle, ayrıca ordu, siyasi İslami akımlar ve Libya’daki askeri kolları arasındaki askeri çatışmaların başlamasıyla Erdoğan önderliğindeki Türkiye hükümeti, Mayıs 2015’te Bingazi savaşının ve Nisan 2019’ta Trablus’ta kararlı bir savaşın patlak vermesinin ardından son çizgisine ulaştı.
Türkiye’nin Libya’nın içişlerine müdahalesi, benzeri görüşmemiş bir düzeye ulaştı. Siyasi düzeyde verilen destek, UMH’ye ekipman, uzman ve insansız hava aracı sağlanarak askeri düzeye geçiş yaptı. Bu durum ise, ülkenin doğusundaki ordu ve parlamento içerisinde geniş protestolara neden oldu.
Gözlemciler, Erdoğan’ın ‘ordunun Libya’nın başkenti Trablus’a girişini engelleme’ arzusunun, sadece kendisi ve hükümeti tarafından kabul edilen ideolojik yönelimlerin bir parçası olmadığını söylüyor. Gözlemcilere göre bu arzu, yukarıda bahsedilen ekonomik çıkarların ve göz ardı edilemeyecek milyarlarca dolarlık yatırımların bir savunmasını da üstleniyor.



Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

TT

Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

İsrail ordusu bugün, aynı bölgede Hamas'a ait üç kilometreden uzun büyük bir tünelin imha edildiğini duyurduktan bir gün sonra, kuvvetlerinin “Majin Oz” adı verilen yeni bir eksenin açılışını tamamladığını açıklayarak Gazze Şeridi'ndeki Filistinlileri, özellikle de Han Yunus sakinlerini şaşırttı.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, “188. Tugay ve Golani Tugayı güçleri Han Yunus'un doğusu ve batısını ayıran Majin Oz ekseninin açılışını tamamladı. Eksen yaklaşık 15 kilometrelik bir mesafe boyunca uzanıyor.”

Yeni “Majin Oz” ekseni Han Yunus'un doğusunu batıdan ayıracak ve Han Yunus'un Refah'tan ayrılmasını “Morag” ekseniyle de devam ettirecek.

Resim  İsrail ordusu tarafından yayınlanan, soldan sağa çapraz olarak uzanan ve Morag ekseni ile bir noktada kesişen Magen Oz ekseninin görüntüsü

Han Yunus bölgesindeki son hamleler, İsrail'in “insani şehir” olduğunu iddia ettiği ve Refah'taki (Gazze Şeridi'nin güneyi ve Han Yunus) yüz binlerce Gazzeli’nin bir çadır alanına tıkıştırılmasına yol açacak planla aynı zamana denk geliyor.

İsrail ordusuna göre bu yeni eksen, Hamas üzerindeki “baskının” ve Han Yunus Tugayı'na karşı yürütülen savaşın çözümünün merkezi bir parçası.

Bir parçalama politikası

Ancak İsrail, Gazze'yi parçalamak ve Doha'da devam eden dolaylı müzakerelerde İsrail'in Şerit'ten tamamen çekilmesinde ısrar eden Hamas üzerinde baskı kurmak için tesadüfi coğrafi eksenler dayatma politikası izliyor.

Gazze'deki saha kaynakları Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, "Yeni eksen İsrail'in kontrolü altındaki birçok bölgeyi kapsıyor: Kizan en-Neccar, Curti el-Lut, Şeyh Nasır, Mean, Menara, Huza'a, Absan, al-Kara'a ve Beni Suheyla." Kaynaklar, “bu bölgenin, herhangi bir Filistinlinin sınıra yaklaşmasını önlemek için sınırdan 2 kilometreden daha uzağa ulaşan geniş tampon bölgeler oluşturmayı amaçladığını,

bunun da Han Yunus'un doğu bölgesinde yaşayan yüz binlerce kişinin İsrail güçlerinin orada kalması halinde, evlerine dönmesini engellemek anlamına geldiğini” belirtti.

İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre yeni “Magen Oz” ekseninin ilan edilmesiyle Hamas üzerinde daha fazla baskı kurulması amaçlanıyor.

İsrail, Refah'ı Han Yunus'tan ayıran Morag ekseninden çekilmemekte ısrar ederken, İbrani medyasının Refah'ın yaklaşık 2 kilometreye kadar olan bazı bölümlerinde askeri kontrolü sürdürmesi koşuluyla “eksenden çekilmek için müzakerelerde esneklik önerdiği” yönündeki haberleri Hamas reddediyor. Hamas, tamamen çekilene kadar kademeli bir çekilme için harita ve belirli tarihler konusunda ısrar ediyor.

Hamas, özellikle geçtiğimiz ocak ayında gerçekleşen ateşkes sırasında İsrail ordusu tarafından kurulan Netzarim ekseninin (Gazze Şehri'nin güneyinde, Gazze Şeridi'nin kuzeyini merkezinden ve güneyinden ayıran) büyük bir kısmı ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde geçici olarak kurulan eksenlerin bir kısmını ortadan kaldırmayı başardıktan sonra, kademeli geri çekilme ve bu yeni eksenlerin ortadan kaldırılması taleplerinde ısrarcı görünüyor.

Büyük Tünel Yıkıldı

Bu arada İsrail ordusu dün, iki aydan uzun bir süre önce Han Yunus'ta yapılan operasyonlar sırasında keşfedilen büyük bir Hamas tünelini yıktığını duyurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, güçlerinin "merkezi bir yeraltı yolunda bulunan tüneli keşfettiğini ve tamamen yok ettiğini" belirterek, tünelin "yaklaşık 3,5 kilometre uzunluğunda olduğunu ve içinde birkaç sığınak bulunduğu" kaydedildi.

Şarku'l Avsat'a konuşan Filistinli saha kaynaklarına göre “bu tünel Hamas'ın askeri kolu olan El Kassam Tugaylarına ait en uzun tünellerden biri ve tünelden birçok tünel ve açılım bulunuyor, savunma tünelleri, komuta ve kontrol için kullanılan tüneller var.”

“Tünelin Mean, Al-Menara ve Han Yunus'un güneydoğusundaki diğer bölgelerde yer aldığını” belirten kaynaklar, “tünelin Kassam Tugayları savaşçıları için savaş düğümleri içerdiğine ve bu tüneli gerek bu bölgelerde gerekse büyük tünelin açıldığı yakın bölgelerde İsrail güçleriyle savaşmak için kullandıklarına” işaret etti.

Kaynaklar, son birkaç haftalarda bu bölgelerde çok sayıda operasyon gerçekleştirildiğini ve İsrail araçlarının patlayıcı düzenekler ve tanksavar füzeleriyle hedef alındığını belirtti.

Kaynaklar, savaşın belirli bir döneminde, büyük tünelin içinde, saha komutanlarının İsrail güçlerine karşı muharebeleri yönettiği, bu güçlerin hareketlerinin izlendiği ve onlara karşı saldırı planlamak için hareketlerinin belgelendiği komuta ve kontrol için özel tüneller bulunduğuna dikkat çekti.

rtgy6u
Gazze tünelinin içindeki bir İsrail askeri, Kasım 2023 (Reuters)

İsrail güçleri, savaşın başlangıcında ve Netzarim ekseninin kontrolünde duyurulduğu gibi, bazıları 2 ve 3 kilometre uzunluğa ulaşan, bazıları Gazze Şeridi'nin kuzeyi ile merkezini birbirine bağlayan ve araçların geçtiği çeşitli büyüklükteki tünellerin imha edildiğini sık sık duyurdu.

İsrail güçleri Gazze Şeridi'nde 20 aydan fazla bir süredir faaliyet göstermelerine, Hamas'ın kabiliyetlerini önemli ölçüde yok etmeyi başardıklarını iddia etmelerine rağmen, Han Yunus örneğinde olduğu gibi girdikleri bölgelere her yeniden girişlerinde daha fazla tünel ortaya çıkarmakta ve bunları yok etmek için çalışmaktadırlar. Saha kaynakları İsrail ordusunun daha önce bu bölgede en az bir kez, bazı bölgelerde ise iki kez operasyon düzenlediğini vurguluyor.