Irak'ın Nasıriye kentinde zorluklara rağmen protestolar devam ediyor

Nasıriye kentinde aşiret liderleri ve destekçilerinin katılımıyla düzenlenen protestolar (Şarku’l Avsat)
Nasıriye kentinde aşiret liderleri ve destekçilerinin katılımıyla düzenlenen protestolar (Şarku’l Avsat)
TT

Irak'ın Nasıriye kentinde zorluklara rağmen protestolar devam ediyor

Nasıriye kentinde aşiret liderleri ve destekçilerinin katılımıyla düzenlenen protestolar (Şarku’l Avsat)
Nasıriye kentinde aşiret liderleri ve destekçilerinin katılımıyla düzenlenen protestolar (Şarku’l Avsat)

Irak’ın güneyindeki Zikar vilayetinin kent merkezi Nasıriye’de bulunan El-Halbubi Meydanı, kenti ikiye bölen Fırat Nehri’nin doğu yakasına sadece birkaç kilometre uzaklıkta bulunuyor. Bu yönüyle başkent Bağdat’ı ikiye bölen Dicle Nehri’nin kıyısındaki Tahrir Meydanı’na benziyor.
Alan açısından bakılırsa El-Halbubi Meydanı, Tahrir’den daha büyük. Yaklaşık 8 milyon nüfusu bulunan Bağdat ile 500 bin nüfusun yaşadığı Nasıriye arasındaki mesafe 350 kilometre.
Bağdat siyasi önem açısından farklı bir konumda olsa da Nasıriye ve şehir merkezinde bulunan El-Halbubi Meydanı Ekim 2019’da başlayan halk protestoların sürdürülmesinde kilit rol üstlendi. Güvenlik güçleri ve silahlı gruplarla yaşanan çatışmalara rağmen protestolarda sürekliliği koruyan Nasıriye, diğer kentlere de protestolara devam edilmesi noktasında emsal teşkil ediyor.
Bağdat’ta güvenlik güçleriyle zaman zaman çıkan çatışmalarda hayatını kaybeden ve yaralanan göstericiler olsa da güvenlik güçlerinin doğrudan göstericileri hedef aldığı bir olay şimdiye kadar kayıtlara geçmedi. Fakat Kasım ayı sonunda Nasıriye’de güvenlik güçlerinin doğrudan göstericileri hedef aldığı çatışmalarda 35 kişi hayatını kaybederken, 200’ü aşkın kişi yaralandı. Geçen ay silahlı milis grupların El-Halbubi Meydan’ında göstericilere düzenlediği baskında ölen ve yaralananlar olurken, saldırganlar protestoları bastırmak ve göstericileri geri adım atmaya zorlamak için meydanda bulunan çadırları ateşe vermişti. Ancak Nasıriyeli göstericiler yanan çadırların yerine yenilerini kurmuştu.
Resmi makamların açıklamaları ve aktivistlerin aktardığı bilgilere göre protestoların patlak verdiği Ekim ayından bu yana Nasıriye ve El-Halbubi Meydanı’ndaki gösteriler sırasında 120’yi aşkın kişi yaşamını yitirdi, en az 2 bin kişi yaralandı.
Nasıriye’nin şehir merkezinde protestoların yapıldığı meydana, Irak’ta İngiltere işgaline karşı direniş hareketini yöneten din adamı ve şair Muhammed Said el-Halbubi’nin soyadı verilmiş.
Nasıriye’nin güney yakasında yer alan El-Halbubi Meydanı, kentin batı yakasına El-Hadara Köprüsü ile bağlanıyor.
19. yüzyılın sonlarında Muntefik aşiretine bağlı komutanlardan Nasır Paşa es- Sadun (Aşkar Nasır) tarafından kurulan Nasıriye’nin yakınlarında M.Ö 2000’li yıllarda bu bölgede yaşayan Sümer medeniyetinin başkenti antik Ur şehri bulunuyor. Antik Ur şehri üzerinde yapılan son kazılarda devasa büyüklükte bir kompleksin kalıntıları ortaya çıkarılmış ve bu kalıntıların Hz. İbrahim'in yaşadığı döneme ait olduğu belirtilmişti.
Zikar vilayetindeki enerji ve petrol yataklarına ve doğal kaynakların varlığına rağmen Nasıriye’yi ziyaret edenlerin dikkatini ilk çeken husus, kentteki kamu hizmetleri ve altyapı eksikliği oluyor. Bu eksiklik aynı zamanda göstericilerin kararlılığını bir anlamda haklı çıkarıyor.
El-Halbubi Meydanı’nda Şarku’l Avsat’a konuşan aktivistler, başarısız olmakla suçladıkları yönetimin başındaki siyasi elitlerin yanı sıra silahlı milis grupların gitmesi hedefine bağlı kaldıklarını bildirdi.
Meydan ve çevresinde yaklaşık 200 çadır bulunuyor. Bu çadırlarda toplumun çeşitli kesimleri ve meslek gruplarından insanlara rastlamak mümkün.
Nasıriyeli aktivist Rad Muhsin el-Gazi, “Meydanda kentin tüm renklerini görmek mümkün. Herkesin çadırı var. Burada öğrenci, avukat, doktor, eğitimci, ilçe ve aşiret temsilcileri bulunuyor” dedi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Gazi, “Tıpkı Bağdat’taki Tahrir Meydanı ve diğer kentlerdeki meydanlarda olduğu gibi El-Halbubi’de de sanatsal ve edebi faaliyetler eksik olmaz. Protestolarda hayatını kaybedenlerin fotoğraflarının yer aldığı bir sergimiz ve şu ana kadar 10’un üzerinde oyunun sergilendiği tiyatromuz var. Ayrıca El-Halbubi isminde bir radyo kurduk” ifadelerini kullandı.
Gazi, “Cuma ve Pazar günü öğrencilerin de katılımıyla protestolar zirveye ulaşıyor. Normal günlerde de protestolara öğle saatlerinden sonra ilçe ve kasabalardan düzenli bir şekilde çok sayıda kişi katılıyor. Yönetim ve partilerine karşı sloganlar atılıyor. El-Halbubi Meydanı’ndaki göstericilerin çoğunluğu hükümeti kurma görevinin Muhammed Tevfik Allavi’ye verilmesine tepki gösteriyor. Göstericiler, meydanların başbakanlık makamı için belirlediği kriterlere uymayan kişileri istemiyor” diye konuştu.



Suudi Arabistan: Bölgesel barış Filistin devletinin tanınmasıyla başlar

Menal Rıdvan, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıya katıldı. (Şarku’l Avsat)
Menal Rıdvan, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıya katıldı. (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan: Bölgesel barış Filistin devletinin tanınmasıyla başlar

Menal Rıdvan, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıya katıldı. (Şarku’l Avsat)
Menal Rıdvan, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıya katıldı. (Şarku’l Avsat)

New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda düzenlenen üst düzey bir etkinlikte Suudi Arabistan, uluslararası toplumu ‘bölgesel barış için stratejik bir gereklilik olarak’ Filistin devletinin kurulması yönünde ortak çaba sarf etmeye çağırdı. Suudi Arabistan tarafından yapılan açıklamada, “Durumu sakinleştirmenin, istikrarı sağlamanın ve bölgede entegrasyon ve refahın temellerini atmanın yolu budur” denildi.

Suudi Arabistan'ın açıklaması, Suudi Arabistan ve Fransa'nın haziran ayında yapılması çağrısında bulunduğu, Filistin sorununun barışçıl çözümü ve iki devletli çözümün uygulanmasına ilişkin üst düzey uluslararası konferans için BM'de yapılan hazırlık toplantısı sırasında gerçekleşti.

Hazırlık toplantısına katılan Suudi Arabistan heyetinin başkanı Menal Rıdvan, “Bu diplomatik çaba, Filistin sorununun nihai barışçıl çözümünü sağlamak için gerçek, geri dönüşü olmayan ve dönüştürücü bir değişime yol açmalıdır. Hazırlık toplantısı sadece düşünce değil, bir eylem rotası çizmelidir. Gazze tarifsiz acılar çekiyor. Siviller derhal sona ermesi gereken bir savaşın bedelini ödemeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

“Batı Şeria'daki gerilim de aynı derecede rahatsız edici” uyarısında bulunan Rıdvan, “Umutsuzluk her geçen gün artıyor. Ancak tam da bu nedenle sadece mevcut savaşı sona erdirmekten değil, yaklaşık seksen yıldır süren bir çatışmayı sona erdirmekten bahsetmeliyiz” dedi.

Rıdvan, ‘bölgede barış ve refahın hâkim olması için işgalin sona ermesi gerektiğini’ vurgulayarak şunları söyledi: “Bu konferans çatışmanın sona ermesinin başlangıcı olmalıdır. Önemli olan söz değil, eylemdir.”

Konferans kapsamında kurulan çalışma gruplarından ‘uygulamanın temel itici güçleri’ olarak bahseden Rıdvan, her bir grubun ‘pratik ve zamana bağlı sonuçlar elde etmek üzere’ tasarlandığını açıkladı. Rıdvan, “İleriye gitmek, daha önceki barış çabalarını sık sık baltalayan bir dizi temel gerçeği kabul etmeyi gerektirir. Uluslararası hukuka saygı, insan haklarına bağlılık ve yasal standartların eşit uygulanması isteğe bağlı değildir; bunlar esastır” şeklinde konuştu.

“Filistin sorununa adil bir çözüm bulunması sadece ahlaki ve hukuki bir zorunluluk değil, aynı zamanda karşılıklı tanıma ve bir arada yaşamaya dayalı yeni bir bölgesel düzenin de temel taşıdır. Bölgesel barış, Filistin devletinin sembolik bir jest olarak değil, stratejik bir gereklilik olarak tanınmasıyla başlar” diyen Rıdvan, bunun ‘devlet dışı aktörler tarafından istismar edilen alanı ortadan kaldırmanın ve herkes için güvenlik ve haysiyet sağlamanın tek yolu’ olduğunu ifade etti.

Rıdvan, “Yaşayabilir ve egemen bir Filistin devleti barışın sonu değil, başlangıcıdır. Bölgeyi sakinleştirmenin, istikrara kavuşturmanın ve entegrasyon ile refahın temellerini atmanın yolu budur” dedi.

“Güçlendirilmiş bir Filistin hükümeti barış için elzemdir” diyen Rıdvan, Suudi Arabistan’ın ‘Filistin liderliği tarafından atılan önemli adımları’ memnuniyetle karşıladığını belirtti. Rıdvan, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı ‘başkan yardımcısının atanması da dahil olmak üzere kurumsal reform girişiminden dolayı’ takdir ederken, Başbakan Muhammed Mustafa ve hükümetinin ‘şeffaflık, hesap verebilirlik ve ekonomik iyileşmeyi amaçlayan reformları ilerletme çabalarını’ övdü.

Rıdvan sözlerini şöyle sürdürdü: “Suudi Arabistan'ın barışı destekleme konusundaki liderliği tutarlı ve sürekli olmuştur. Her şey, yirmi yıldan fazla bir süre önce, barış için toprak ve karşılıklı tanıma ilkesine dayalı, cesur ve kapsamlı bir barış çerçevesi olan Arap Barış Girişimi'nin başlatılmasıyla başladı. Yirmi yıl sonra bu kararlılık, Arap Birliği, Avrupa Birliği (AB) ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ortaklığında ve Mısır Arap Cumhuriyeti ve Ürdün Haşimi Krallığı ile iş birliği halinde Barış Günü çalışmalarının başlatılmasıyla yenilendi ve güçlendirildi.”

Rıdvan, “Suudi Arabistan, bu konferansın sonucuna doğru ilerlerken uluslararası toplumu eşgüdümlü siyasi, mali ve güvenlik tedbirleri yoluyla iki devletli çözümü desteklemek üzere harekete geçirmek amacıyla İki Devletli Çözümün Uygulanması için Küresel İttifak'ı başlatmış olmaktan gurur duymaktadır” ifadesini kullandı.

“Bu sadece bir uzlaşı platformu değil, aynı zamanda burada verilen taahhütlerin sahada somut adımlara dönüştürülmesini sağlayacak operasyonel bir çerçeve olmalıdır. Beklenen sonuç bildirisi, eş başkanlar liderliğindeki yuvarlak masa toplantılarındaki kolektif eylem ruhunu yansıtmalı ve resmi bir deklarasyondan daha fazlası olmalıdır” ifadelerini kullanan Rıdvan sözlerine şöyle devam etti:

“Bu uygulama, konferans çerçevesinde toplanan tüm yuvarlak masa toplantıları ve çalışma gruplarının çalışmalarına rehberlik etmesi gereken beş temel ilkeye bağlı kalmalıdır. Birincisi, hızlı, zamana bağlı ve geri döndürülemez olmalıdır. İkincisi, bir Filistin devletinin tanınmasının barışın ön koşulu olarak kabul edilmesiyle birlikte somut olmalıdır. Üçüncüsü, esnek ve kapsayıcı olmalıdır. Dördüncüsü, konferans bağımsız olmalı, bozgunculardan arınmış olmalı ve geniş, kararlı bir koalisyon tarafından korunmalıdır. Beşinci olarak, her iki halkın adil ve müreffeh bir bölgede barış ve güvenlik içinde yaşama hak ve isteklerine dayanmalıdır.”

Menal Rıdvan ve Anne-Claire Legendre, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıda (Şarku’l Avsat)Menal Rıdvan ve Anne-Claire Legendre, iki devletli çözüm konferansına hazırlık amacıyla New York'ta düzenlenen toplantıda (Şarku’l Avsat)

Fransa... İki devletli çözüm tehlikede

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Ortadoğu ve Kuzey Afrika İşlerinden Sorumlu Danışmanı Anne-Claire Legendre, önümüzdeki ay New York'ta düzenlenecek konferansın ‘çok kritik bir zamanda gerçekleştiğini; İsrailliler ve Filistinliler arasında iki devletli çözüme dayalı adil ve kalıcı bir siyasi çözümün geleceğinin tehlikede olduğunu’ söyledi.

Üç temel mesajdan söz eden Legendre, bunlardan ilkinin konferans öncesinde bir ‘seferberlik mesajı’ olduğunu ve ‘uluslararası toplumun Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme ve tüm esirleri serbest bırakma çabalarını desteklemeye hazır olması gerektiğini’ söyledi. Legendre, ikincisinin sadece iki devletli siyasi çözümün uygulanmasının İsraillilere, Filistinlilere ve tüm bölgeye barış, refah ve güvenlik getireceğini vurgulayan ve siyasi çözüm arayışını yeniden ön plana çıkarma ihtiyacına odaklanan bir ‘acil durum mesajı’ olduğunu belirtti. Legendre, “Üçüncüsü, haziran ayında gerçekleşecek konferans, iki devletli çözümün etkin bir şekilde uygulanması yönünde kararlı bir adım olmalıdır. İki Devletli Çözümün Uygulanmasına İlişkin Uluslararası Konferans aracılığıyla sözden eyleme geçmeliyiz” dedi.

Diğer yandan BM Genel Kurul Başkanı Philemon Yang, ‘iki devletli çözümün uygulanmasına yönelik geri dönülmez bir yol çizmek için değerlendirmemiz gereken kritik bir fırsatı temsil eden’ konferansın toplanması için Suudi ve Fransızların gösterdiği çabaları överken, ‘bu konferansın başarıyla taçlandırılmasının elzem olduğunu’ belirtti.

Yang, “Uluslararası toplum, uluslararası hukuk, BM Şartı ve ilgili BM kararları temelinde kapsamlı, adil ve kalıcı bir barışa ulaşma konusundaki kesin kararlılığını bir kez daha teyit etmelidir” diyerek, ‘bu kararlılığın eyleme dönüştürülmesi’ çağrısında bulundu.

Yang sözlerini şöyle noktaladı: “Gazze Şeridi'nde 19 ayı aşkın bir süredir tanık olduğumuz dehşet, İsrail-Filistin çatışmasını sona erdirmek üzere acilen harekete geçmemiz için bizi motive etmelidir. Yıkıcı ölüm, yıkım ve yerinden edilme döngülerinin devam etmesine izin verilemez. Bu çatışma ne sürekli savaşla ne de sonu gelmeyen işgal veya ilhakla çözülemez.”