Güney Sudan barış sürecinde muhalif lider Machar Başkan Yardımcısı oldu

Riek Machar, Cuba’da Salva Kiir’in önünde yemin ettiği sırada (AP)
Riek Machar, Cuba’da Salva Kiir’in önünde yemin ettiği sırada (AP)
TT

Güney Sudan barış sürecinde muhalif lider Machar Başkan Yardımcısı oldu

Riek Machar, Cuba’da Salva Kiir’in önünde yemin ettiği sırada (AP)
Riek Machar, Cuba’da Salva Kiir’in önünde yemin ettiği sırada (AP)

Güney Sudan, ülkede altı yıl boyunca devam eden iç savaşa son verdi ve anayasanın hazırlanacağı ve her düzeyde seçimlerin yapılacağı üç yıllık bir geçiş dönemini başlattı.
Güney Sudan’ın isyancı lideri Riek Machar, dün (22 Şubat) başkent Cuba’da Devlet Başkanı Salva Kiir'in önünde Başkan yardımcılığı görevini üstlenmek üzere yemin etti ve yönetime katıldı.
Yemin töreni, Afrika Boynuzu'nda barışı himaye eden Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi’nin (IGAD) dönem başkanlığını üstlenen Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan, Güney Afrika Devlet Başkanı Yardımcısı David Mabuza, Uganda Başbakanı Ruhakana Rugunda ve Afrika Birliği (AfB) temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Başkanlık İşleri Bakanı Mayiik Ayii Deng, Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit tarafından çıkarılan ve Riek Machar’ın Devlet Başkanı Birinci Yardımcısı olarak atanmasını içeren kararları okudu. Kararlar, James Wani Igga ve Halk Hareketi’nin kurucusu merhum John Garang’ın dul eşi Rebecca Garang’ın atamasını da içeriyordu.
Riek Machar, katılımcıların önünde ‘Güney Sudan Cumhuriyeti'ne sadık kalacağım’ diyerek yemin etti. Machar, üçüncü kez kendisiyle birlikte Güney Sudan'ı yönetmeye çalışan eski rakibi Başkan Salva Kiir ile el sıkıştı. Yemin ettikten sonra Salva Kiir’in yanına giden Machar, “Güney Sudan halkı için ve acıları sonlandırmak adına birlikte çalışacağımız konusunda seni temin ederim” dedi.
Dinka kabilesinden olan Kiir ile Nuer kabilesinden Machar arasında çıkan anlaşmazlıktan sonra -ülkenin bağımsızlığından iki yıl sonra- Aralık 2013'te savaş patlak vermişti. Kiir yaptığı konuşmada ‘Birbirmizi hoş görmeli ve uzlaşı sağlamalıyız’ dedi ve Dinka ve Nuer halkını birbirlerini affetmeye davet etti. Salva Kiir bir saatten fazla süren konuşmasında, Devlet Başkanı Birinci Yardımcısı Riek Machar’ı ve muhalif liderleri affettiğini dile getirerek, ülke halkından özür diledi ve uzlaşı çağrısında bulundu.
Salva Kiir, barış yolculuğunun uzun ve zor olduğunu ve büyük zorluklar ile karşı karşıya olduğunu ve halkın büyük acılar çekmesine sebep olan savaşa geri dönüş olmayacağını vurguladığı konuşmasında, yerinden olan kimseleri ve mültecileri evlerine geri dönmeye ve barış sürecini desteklemeye çağırdı.
Salva Kiir, “Burada bizimle bu salonda bulunan uluslararası toplumun temsilcilerini barışı desteklemeye davet ediyoruz. Halkımızın hayatını korumak bizim sorumluluğumuzdadır. Kardeşim Riek Machar ve diğer başkan yardımcılarıyla birlikte barışın daimi olması için çalışacağız” diyerek sözlerini sürdürdü. Ülkede beş başkan yardımcısının bulunması meselesine değinen Kiir, “Dünyada beş başkan yardımcısı olan bir ülke tanımıyorum, ama bu bizim kaderimiz” dedi.
Machar ise halkın acılarının dinmesi için Salva Kiir ile birlikte çalışacağını vurguladığı konuşmasında, “Savaşın sonlandırılması ve barışın sağlanması için bizimle işbirliği yapan herkese ve özellikle ülkeyi 10 eyalete bölerek barış sağlanması yolunda büyük bir adım aran Başkan Salva Kiir’e teşekkür ederim” dedi. Ayrıca Machar, karşılaştığı zorluklarda kendilerinin yanında olan Sudan, Güney Afrika, Etiyopya ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ne de teşekkürlerini iletti. Machar, barış anlaşmasının metninin ve ruhunun hayata geçmesi için Devlet Başkanı Salva Kiir ile birlikte çalışmaya kararlı olduğunu vurguladı.
Salva Kiir, yeni hükümeti kurmak için önceki gün hükümeti feshetti. Machar, kurulacak yeni hükümetin halkın acılarını sonlandırmak için bir ivme ve sürdürülebilir barışa giden bir yol olmasını umduğunu söyledi. Machar daha önce 2011-2013 yılları arasında ve 2016 yılında olmak üzere iki kez devlet başkanı yardımcısı olarak görev yapmıştı.
Ülkede bir birlik hükümeti kurma yönündeki son iki girişim, birleşik bir ordunun oluşturulması ve buna ek olarak eyaletlerin sayısı konusunda devam eden anlaşmazlıklardan dolayı başarılı olamamıştı. Devlet Başkanı Kiir’in son olarak, 3 idari bölgenin kurulmasının yanı sıra 32 yerine 10 eyaletin olacağı federal bir sisteme dönme teklifi, bu çıkmazın üstesinden gelinmesini sağladı.
Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi’nin (IGAD) dönem başkanlığını yapan Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan, Sudan’ın Güney Sudan'da elde edilen bu başarılardan gurur duyduğunu söyledi. Başkan Salva Kiir ve muhalif liderlerin engellerin ve zorlukların üstesinden gelmeyi başardığını ifade eden Burhan, “Fedakarlık, cesaret ve siyasi irade barışın olmazsa olmazlarıdır. Cesur davrandınız ve ülkede barışı sağladınız. Güçlü bir iradeye sahipsiniz. Ülkenizde lider olmayı hak ediyorsunuz” dedi.
Ayrıca ABD'yi Güney Sudan ve buradaki liderler üzerindeki yaptırımları kaldırmaya çağıran el-Burhan, uluslararası toplumdan ve bağışçılardan ülkede barış ve istikrarın sağlanması için destek olmalarını talep etti.
Riek Machar, yeni hükümetin kurulması yönünde başlatılan girişimden sonra Güney Sudan poundunun dolar karşısında değer kazandığına dikkat çekerek, bunun barışın bir meyvesi olduğunu söyledi.
Devlet Başkanı Salva Kiir, perşembe günü yaptığı açıklamada kendisine bağlı kuvvetlerin başkent Cuba ve Machar'ın güvenliğini sağlayacağını duyurdu. Yaklaşık altı yıldır süregelen savaşta 380 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) raporuna göre 4 milyondan fazla insan evlerini terk etti ve bu kişilerden yaklaşık 2,2 milyonu komşu ülkelere iltica talebinde bulundu. Birleşmiş Milletler (BM) Güney Sudan Misyonu Başkanı David Shearer, dün yaptığı açıklamada yerinden olan kişilerinin bir kısmının evine geri döneceği yönündeki umudunu dile getirdi.
Öte yandan Güney Sudan petrol açısından zengin olmasına rağmen 11 milyon vatandaşın yaklaşık yüzde 82'si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Güney Sudan, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yayınlanan İnsani Gelişme Endeksi'nde 189 ülke arasından 186’ıncı sırada yer alıyor.



Irak seçimlerinde Sünni koltuklar için kıyasıya rekabet... Birleşecekler mi?

Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
TT

Irak seçimlerinde Sünni koltuklar için kıyasıya rekabet... Birleşecekler mi?

Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)
Sünni liderler arasındaki söylemler hakaret boyutuna ulaştı. (AFP)

Mueyyed et-Tarfi

Irak’ta birkaç gün sonra yapılacak seçimler yaklaşırken, seçim yarışına katılan Sünni liderler arasındaki açıklamaların şiddeti artmış ve Sünni liderler arasında siyasi karalama kampanyası başlamış görünüyor.

Toplam 329 sandalyeden 15’ine sahip olan ve Sünni nüfusun güçlü olduğu Anbar vilayetinde, Takaddum Partisi lideri Muhammed el-Halbusi ile Azm İttifakı lideri Müsenna Samarrai arasında karşılıklı suçlamalar arttı. İki rakip lider, önceki hükümet kabinesinde görev yapan bakanların performansına ilişkin olarak birbirlerini yolsuzluk ve yetersizlikle suçladı.

12 sandalyeye sahip Sünni çoğunluklu Salahaddin vilayetinde, Sünni liderler arasındaki söylemler, eyaletin sandalyeleri için verilen mücadelenin doruk noktasında hakaret boyutuna ulaştı.

Her ne kadar bu anlaşmazlık yeni olmasa da, Sünni bölgelerde aday sayısının artması, herhangi bir Sünni liderin mezhep grubuna ait sandalyelerin çoğunluğunu elde etmesini zorlaştırıyor. Ayrıca, Sünni liderlerin yeniden birleşmesi ve 2005’ten bu yana süregelen siyasi dengeye göre (Başbakan’ın Şii, Cumhurbaşkanı’nın Kürt, Meclis Başkanı’nın ise Sünni olması geleneği) parlamentonun Sünni başkanını belirleme konusunda uzlaşmaları da oldukça güç görünüyor.

Siyasi gözlemcilere göre, Meclis Başkanlığı makamı büyük bir çekişmeye sahne olacak; bu yarışı, Şii ve Kürtlerle anlaşmaya varabilen kişi kazanacak.

Yeni bir Sünni siyasi sınıf

Bu bağlamda, el-Mustansıriyye Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü İsam el-Fili, zorlukları anlayamayan yeni bir Sünni siyasi sınıfın ortaya çıktığını ve bunun Sünni topluluk içindeki çatışmaları şiddetlendirdiğini, bölünmelere yol açtığını, ittifakları karmaşıklaştırdığını ve meclis başkanlığı konusunda anlaşmaya varılmasını zorlaştırdığını belirtti. El-Fili, “Topluluğun karşı karşıya olduğu siyasi zorlukların doğasını ele alma veya anlama becerisinden yoksun bir siyasi sınıfın ortaya çıkması, topluluğun sözlü tacize varan medya çatışmalarına karışmasına yol açarak, bu Sünni siyasi sınıfın birden fazla parti tarafından ele geçirilmesinin önünü açtı” dedi. Önde gelen Sünni liderlerin seçimlerde veya siyaset sahnesinde yer almamasının toplum için bir sorun yarattığını belirten el-Fili sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı zamanda, Sünni cemaat içinde rekabet denen şeyin dışında hareket eden sessiz sesler de var. Sonuç olarak, çeşitli bileşenler aracılığıyla ve hiçbir tarafı rencide etmeden Sünni cemaati aşan listeler oluşturmayı başardılar.”

El-Fili, “Şii birliği artık eskisi kadar güçlü değil. Önceki aşamada, Sadr Hareketi veya diğerlerinin varlığıyla Şii evi tek bir bütün oluşturuyordu” dedi.

Sünniler arasındaki anlaşmazlık ve Meclis Başkanlığı makamı

El-Fili, Sünniler arasında Meclis Başkanlığı makamı konusunda anlaşmaya varmanın zor olacağı sonucuna vardı. “Çünkü güçlü bir geri dönüş yapan Muhammed el-Halbusi gibi bazı liderler güçlerini göstermek istiyor. Ancak hem Şii hem de Sünni kamplarda birçok muhalifleri var.”

Tartışma hiçbir etki yaratmayacak

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Gazeteci yazar Basim eş-Şara ise ‘seçim öncesindeki sözlü tartışmanın Sünniler arasındaki ittifaklara hiçbir etkisi olmayacağını ve Meclis Başkanlığı makamının Sünni bloklar arasında bir anlaşmazlık konusu olacağını’ düşünüyor. Eş-Şara, “Sünni liderler arasındaki bu söylem yeni değil. Son seçimlerde, Halbusi ile İslam Partisi'ndeki rakipleri ve diğer Sünni liderler arasındaki medya söylemi sözlü savaşa dönüştü, ancak seçimlerden sonra hükümet pozisyonları bölündü. Bu güçler arasındaki tartışma, özellikle Halbusi ve Samarrai arasında, her zaman söylem ve seçim çatışmalarıyla domine ediliyor. Ancak bu medya söylemi, yeni hükümetin oluşumunu ve seçimlerden sonra hükümet pozisyonlarının atanması konusunda aralarındaki anlaşmayı etkilemeyecek” şeklinde konuştu.

Ulusal uzlaşma kararı

Basim eş-Şara, mevcut gerilim ortamında hiçbir Sünni ismin Sünni sandalyelerin çoğunluğunu elde etmesinin mümkün olmadığını belirterek, “Parlamenter teamüle göre Sünnilere ayrılan meclis başkanlığı konusunda uzlaşmak zor görünüyor. Bu durum, Kürtler ve Şiilerle ulusal bir mutabakat arayışına yöneltebilir” dedi. Eş-Şara, “Takaddum Partisi lideri Muhammed el-Halbusi’ye karşı Kürt tarafının bir ‘veto’su olabilir. Bu nedenle bazı Şii güçler, meclis başkanlığı konusunda Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında ulusal uzlaşı temelinde anlaşma yapılmasından yana. Diğer blokları ikna edebilen isim meclis başkanlığı koltuğunu kazanacaktır” ifadelerini kullandı.


Trump: Mamdani'nin New York'taki zaferiyle Amerika bir miktar egemenliğini kaybetti

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

Trump: Mamdani'nin New York'taki zaferiyle Amerika bir miktar egemenliğini kaybetti

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)

ABD Başkanı Donald Trump dün yaptığı açıklamada, sosyalist Zahran Mamdani'nin New York belediye başkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından ABD'nin "bir miktar egemenliğini" kaybettiğini söyledi ve "bununla ilgileneceğine" söz verdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığı habere göre Trump, Florida eyaletinin Miami kentinde düzenlenen bir ekonomi konferansında, Hint kökenli Demokrat Mamdani'yi iktidara getiren ve onu Amerika'nın en büyük şehrinin ilk Müslüman belediye başkanı yapan seçime atıfta bulunarak, "Dün gece New York'ta biraz egemenlik kaybettik ama bunu düzelteceğiz" dedi.

Trump, seçim öncesinde Demokrat Parti'nin sol kanadında yer aldığı düşünülen Mamdani'nin kazanması halinde New York'a sağlanan federal fonları keseceği tehdidinde bulunmuştu.

Mamdani, Trump'ın birkaç aksilik yaşadığı eyalet çapındaki seçimlerin ardından New York Belediye Başkanlığı yarışını kazandı ve ara seçimlerden bir yıl önce meydan okuyan mesaj verdi.

New York Seçim Kurulu'nun ön sonuçlarına göre 34 yaşındaki Mamdani, eski ılımlı Vali Andrew Cuomo ve Cumhuriyetçi Curtis Slewa'ya karşı açık ara öndeydi.

Mamdani, 1 Ocak'ta resmen göreve başladığında Amerika Birleşik Devletleri'nin en büyük şehrinin ilk Müslüman belediye başkanı olacak. Aynı zamanda bu görevi üstlenen en genç kişi olacak.

Seçilen belediye başkanı, "Bu siyasi karanlık dönemde New York ışık olacak" diyerek, şehrin "Donald Trump tarafından ihanete uğrayan bir millete nasıl yenilebileceğini gösterebileceğini" ifade etti.

Mamdani'yi yeni hedeflerinden biri haline getiren Trump, Truth Social adlı sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ismini vermeyen "anket merkezlerine" atıfta bulunarak, Cumhuriyetçilerin yenilgisinin hükümetin kapanması ve Mamdani'nin isminin oy pusulalarında yer almamasından kaynaklandığını söyledi.

Mamdani, Uganda'da Hint kökenli eğitimli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yedi yaşında Amerika Birleşik Devletleri'ne geldi ve 2018'de vatandaşlık aldı. Bu da yüksek yaşam maliyetiyle mücadeleyi kampanyasının ana teması haline getirdi.

Trump onu "komünist" olarak nitelendirse de Mamdani'nin önerileri (özellikle kira kontrolü, ücretsiz toplu taşıma ve çocuk bakımıyla ilgili olanlar) demokratik sosyalist ilkelerle daha uyumlu.

New York'a komşu olan New Jersey'de seçmenler, valilik için Cumhuriyetçi iş adamı Jack Ciatarelli yerine Demokrat Mikie Sherrill'i tercih etti.

Virginia ayrıca Cumhuriyetçi Winsome Earle-Sears'ı mağlup eden Demokrat Abigail Spanberger'ı ilk kadın valisi olarak seçti.

Ülkenin diğer tarafında ise Kaliforniyalılar, Trump'ın Teksas'taki benzer girişimine yanıt olarak eyalet seçim bölgelerinin Demokrat Parti lehine yeniden çizilmesi yönünde oy kullandı.


BM Fas'ın Sahra'ya yönelik özerklik planının yeni versiyonunu duyurmasını “sabırsızlıkla” bekliyor

Çöldeki Faslı askerler (AFP)
Çöldeki Faslı askerler (AFP)
TT

BM Fas'ın Sahra'ya yönelik özerklik planının yeni versiyonunu duyurmasını “sabırsızlıkla” bekliyor

Çöldeki Faslı askerler (AFP)
Çöldeki Faslı askerler (AFP)

Fransız Haber Ajansı AFP, Batı Sahra'ya gönderilen Birleşmiş Milletler (BM) Özel Temsilcisi Staffan De Mistura’nın dün, tartışmalı bölgenin geleceği konusunda müzakerelerin temelini oluşturacak olan Fas'ın özerklik planının güncellenmiş halini ‘sabırsızlıkla’ beklediği açıklamasını aktardı.

BM, 1975 yılına kadar İspanyol kolonisi olan Sahra'yı, nihai bir çözüm bulunmadığı için ‘özerk olmayan bölgeler’ arasında sıralıyor. Afrika kıtasında, dekolonizasyonun ardından statüsü halen belirsiz kalan tek bölge olan Sahra, Rabat ile Cezayir destekli ayrılıkçı Polisario Cephesi arasında bir anlaşmazlık konusu olmaya devam ediyor.

BM Güvenlik Konseyi (BMGK) şimdiye kadar, Fas, Polisario Cephesi, Cezayir ve Moritanya'ya, ‘gerçekçi, kalıcı ve karşılıklı olarak kabul edilebilir bir siyasi çözüme’ ulaşmak için 2019 yılından bu yana durmuş halde olan müzakereleri yeniden başlatma çağrısında bulundu.

Ancak, geçtiğimiz cuma günü ABD tarafından sunulan ve ardından kabul edilen karar taslağı, fosfat açısından zengin ve balık kaynakları bol olan bölgeye Fas egemenliği altında özerklik verilmesini öngören 2007 tarihli Rabat planını destekliyor.

“Fas’ın egemenliği altında gerçek özerklik en iyi çözüm olabilir” görüşünü savunan taslak metin, BM’yi bu temelde müzakereler yürütmeye çağırıyor.

Dün düzenlenen basın toplantısında, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda çekingenliği ile tanınan Staffan de Mistura, bu kararı ‘50 yıldır süren bu çatışmayı çözme konusunda uluslararası toplumun yeni bir kararlılık ve azim gösterdiğini ortaya koyduğu için önemli’ olarak nitelendirdi.

Şu anda Fas'ın ayrıntılı ve güncellenmiş özerklik planını sunmasını ‘sabırsızlıkla’ beklediklerini söyleyen Staffan de Mistura, tüm taraflardan ‘ihtiyaç duyulması halinde BM’nin doğrudan veya dolaylı görüşmeler programı oluşturmasını sağlayacak öneriler sunmalarını’ isteyeceğini açıkladı.

Ayrıca, Rabat'ın tarihi olarak nitelendirdiği BMGK’nın kabul ettiği kararın, Fas'ın planına dayanan bir ‘çerçeve’ oluşturduğunu, ancak müzakereler için ‘herhangi bir sonuç öngörmediğini’ vurgulayan Staffan de Mistura, “Müzakerelere katılmanın, bunun mutlaka sonuçlarını kabul etmek anlamına gelmez. Önemli olan katılımdır. Bunun herkese hatırlatalım” ifadelerini kullandı.