​Şam-Halep yolunda barut kokulu bir yolculuk

Şam-Halep otoyolu üzerinde nöbet tutan rejim askeri (AFP)
Şam-Halep otoyolu üzerinde nöbet tutan rejim askeri (AFP)
TT

​Şam-Halep yolunda barut kokulu bir yolculuk

Şam-Halep otoyolu üzerinde nöbet tutan rejim askeri (AFP)
Şam-Halep otoyolu üzerinde nöbet tutan rejim askeri (AFP)

Lirmun Kavşağı’nda bombardımanlar ve hava saldırıları yüzünden geriye Suriye’nin Halep şehri ile Türkiye'nin Gaziantep şehri arasındaki ‘Kardeş Şehir’ protokolünü kutlayan taş bloktan başka bir şey kalmamıştı. Taş bloğun üzerinde 2005 yılında eski Halep Valisi Usame Bin Adî döneminde, 2011 baharından hemen sonra kökten değişen Şam-Ankara ilişkilerinin zirveye ulaştığı sırada ‘Kardeş Şehir’ protokolünün imzalandığını gösteren birkaç kelime yer alıyordu.
Bazı şarapnel parçaları, Halep'in kuzeyindeki ana kavşaktan geniş bir alana geçişi artık kullanılamaz hale getirmişti. Roket güdümlü el bombasıyla vurularak parçalanmış bir minibüs, geride kalan görüntüyü tamamlıyordu. Kuzeye giden yolun kenarındaki mavi bir yol işareti, demir direğinin isabet almasıyla eğilmiş vaziyette duruyordu.
Temas hattı olarak kabul edilen bir alanda yaşananlara rağmen trafik işaretleri sağlam kalırken, Türkiye’nin yanı sıra el-Hamam, Cinderes, Afrin, Azez ve Tel Rıfat gibi yıllardır Suriye ordusunun kontrolü dışında kalan bölgeleri gösteren bu levhalar, ekonomik refahı ve iki ülke arasındaki serbest ticaret anlaşmasının imzalanması ve her iki yönde vizesiz geçişlerin başlamasıyla Gaziantep'e düzenlenen günlük gezilerle yaşanan hareketliliği çağrıştırıyordu.
Silahlı grupların Lirmun Kavşağı’ndan çekildiğinin resmi olarak açıklamasının ardından sabahın ilk saatlerinde güneşe rağmen serin rüzgârlar insanın yüzüne vuruyordu. Ara sıra geçen sivil araçlar bölgedeki derin sessizliği bir anlığına bölerken, kuzeyden Halep'e giden bir sonraki yolda daha dikkatli bir şekilde ilerliyorlardı. Çünkü mayın tehlikesi nedeniyle yol sadece iki şerit olarak kullanılıyordu.
Çoğunluğunu işyeri ve ev sahiplerinin oluşturduğu, 9 yıldır buralara gelemeyen sürücüler, beton bariyerlerle bölünmüş, çamurlu ve engebeli toprak bir yolda ilerlediler. Kavşağa bu kadar erken saatte ulaştıkları için şanslılardı. Çünkü bu, sakince geçebilecek bir yolculuk değildi. Araçlar, Halep'teki savaşı hatırlatan Suriye ordusunun büyük kontrol noktalarından geçti.
Siviller, bölgeye giriş yapanların kimliklerini kontrol etmek için yol kenarında bekleyen birkaç Suriyeli askere el salladı. Silahlı gruplar hızla geri çekilirken patlamamış roket mermileri ve mayınlara karşı acil önlemler alınıyor, bir yandan da büyük çoğunluğu yarı yıkılmış olan binalara henüz kontrol edilmedikleri için sivillerin yaklaşması engelleniyordu. Ufukta Suriye ordusu ile silahlı gruplar arasında yaşanan çatışmaların yarattığı büyük yıkım görünüyordu.  Lirmun Kavşağı’yla doğuya giden Castillo yolundaki onlarca mermi kovanı, bölgede yaşanan şiddetli çatışmaların birer işaretiydi. Yolun her iki yanındaki kaldırımların kenarlarında yeşil otlar büyürken, küçük metal parçaları, kavşaktan yüzlerce metre uzaktan görülen bir korkuluk gibi duran iki hurda kamyonun kestiği yoldan geniş bir alana yayılmıştı. Ancak savaşın etkisi Adalet Sarayı'na (batı) doğru bakıldığında daha da belirginleşiyordu. Batıya şöyle bir bakıldığında, yıkılmış binalar ve gidecekleri yerlere ulaşamamış ve belki de sürücüleri ölmüş veya yaralanmış olan araçların kalıntıları ile Zahra Abdurrabbu’ya giden yol üzerinde sadece iskeleti kalmış bir buldozer görülüyordu. Özellikle Kefer Hamra ve Hureytan’daki iş yerlerinden ve çiftliklerinden geriye kalanları görmek için yola çıkanlar, gördükleri manzara karşısında araçlarını durdurup bir süre durgun birer tebessüm ve gizleyemedikleri şaşkınlıklarıyla bu sahneyi izliyor, trafiği düzenleyen askerleri selamlamayı ve o bölgeye yeni gelen foto muhabirlerine eşlik etmeyi ihmal etmiyorlardı.
Lirmun Kavşağı'ndan güneye doğru uzanan binalar yıpranmış görünüyordu. Toprakla dolu yüzlerce varil, silahlı grupların olası bir ihlalde bulunmalarının önünde aşılmaz bir baraj oluşturuyordu. Bölge yıllar içinde binlerce roket mermisi ve havan topu ile hedef alınmıştı.   Arabasından çıkan işyeri sahiplerinden biri, yıkım karşısında yaşadığı sersemlikle, “Geri kalan her şey önemlidir. Güven içinde olduğunuz için Allah’a şükürler olsun” ifadelerini kullandı.
Lirmun Kavşağı ile Kefer Hamra arasındaki başka bir korkuluk ise yüzlerce metre ötede bulunan, savaştan önce Halep'in en önemli alışveriş merkezlerinden biri olan devasa binanın kalıntılarıydı. Halepli ailelerin savaş öncesinde buluşma yeri olan Carrefour Alışveriş Merkezi artık bir harabeyi andırıyordu. Üst katlarında hava saldırılarının etkileri görülürken, silahlı milisler bodrumunu karargâha çevirmişlerdi. Ana girişinde kum torbalarıyla yapılmış büyük bir barikat vardı. İçeride, milislerin ve 2018 yılındaki ateşkes anlaşması çerçevesinde Deraa ve Humus’un kuzey kırsalından gelen silahlı grupların sloganları yazılıydı. Görüntüler, şehrin ekonomisinin bel kemiğini oluşturan iş yerlerinin vandalizm, yıkım ve yağmaya uğradığı o anları bir kez daha canlandırıyordu.
Resmi rakamlara göre Suriye hükümeti, son askeri operasyon sırasında Halep'in kuzey, batı ve güney kırsalları arasında, ülkenin sanayi sektörünün yüzde 40'ını oluşturan bin 600'den fazla tesis ve fabrikayı kurtardı. Şam-Halep yolunun güvenliğini sağlama sürecinin bir parçası olarak ez-Zerbe ve çevresinde (güney) bazı fabrikalar ve tesisler güvenlik çemberine alındı. 14 Şubat'ta karayolunun güvenli olduğunun duyurulması, bölgenin batı ve kuzey illerine doğru ilerleyen ve silahlı grupların hızla geri çekilmesini sağlayan askeri operasyondaki en önemli gelişmenin işaretiydi.
Maaret’ten Halep’e
Maaret el-Numan'dan Halep’e giden otoyol, 9 yıllık savaşın bazı hikâyelerini anlatıyordu. İdlib ve Halep’in güney kırsalında 80 kilometreyi aşmayan bir mesafede onlarca köy ve ilçe bulunuyordu. Suriye ordusu, 28 Ocak’ta Maaret’in kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu. Ordu, Rusya’nın hava desteğiyle başladığı noktadan Halep’e ve ‘M5’ olarak bilinen otoyola ulaşıncaya kadar olan bölgeyi geri aldı.
Suriyeliler ve özellikle kuzey bölgesi sakinleri için büyük önem taşıyan otoyol boyunca geniş bir yıkım yoktu. Batı bölgesinin derinliklerinde Cebel ez-Zaviye (Zaviye Dağı) ve Serakib eteklerine doğru neredeyse savaşın izlerini ve çatışma seslerini yok eden sonsuz bir yeşil bitki örtüsü uzanıyordu.
Bakanların gözlerini dinlendiren bu ova ve platoların büyüleyici görüntüsünün ortasında, siyah tabelalar, silahlı grupların bölgeyi bir zamanlar kontrol ettiklerinin birer işareti gibiydi. Geçmişte, siyah bir zemin üzerine beyaz puntolarla “Halep’e Hoş Geldiniz” yazan tabeladaki ‘Nusra Cephesi’ yazısı hala duruyordu.
Başta Han Şeyhun ve Maaret el-Numan olmak üzere geçtiğimiz ilçelerde büyük hasarlar olsa da yol, çatışmalardan zarar görmemişti. Hiçbir sivilin olmadığı, sadece Suriye ordusunun askeri kontrol noktalarının bulunduğu iki ilçe, solgun görünüyordu. Hama'nın kuzeyinden Halep'e kadar olan yol boyunca nispeten yakın mesafelerde askeri kontrol noktaları konuşlandırılmıştı. El-Maaret’in güneyindeki Hiş beldesinde bulunan bir Türk askeri noktası yol üzerindeki trafiği, karayoluna dönmeden önce zeytinliklerin arasından geçen dolambaçlı bir yola yönlendiriyordu. Askeri kontrol noktası üzerinde dalgalanan Türk bayrağı, onlarca metre ötedeki Suriye ordusuna ait kontrol noktasına çift yönlü yoldan geçenlerin bu noktadan döndüklerinin işaretini veriyordu.
Ez-Zerbe, Kefer Cum, Kefer Naha, Abu Shelim ve Han el-Asel, Halep'in idari sınırları içinde otoyol üzerinde bulunan kasabalardı. Halep'in güneybatısındaki Kefer Naha'ya doğru giderken tüm havayı barut kokuları dolduruyordu. Otoyol yakınındaki alt yollarda seyahat eden zırhlı araçların sesleri cephelere yaklaşıldığına işaret ediyordu. Askeri araçların hızla geçtiği şeride, hiçbir sivil araç geçmiyordu. Askeri araçların bazıları batıya, Kefer Naha’ya ve Han el-Asel'e, bazıları ise el-Atarib ve 45. Alay eksenine doğru ilerliyordu. Birkaç kilometre uzaklıktaki el-Esad ve er-Raşidin kırsalındaki yıkım, bazıları yıllar öncesine uzanan çatışmaların şiddetinin bir işareti olarak ortaya çıkarken, Esad Askeri Akademisi çevresindeki büyük barikatlar, bölgenin yıllardır yaşadıklarına dair bir korku uyandırıyordu. Trafik, akademinin önünden geçip yolun batısına, Minyan’a doğru akmaya devam etti.
Halep ve Lazkiye arasındaki ‘M4’ olarak bilinen diğer yolda ve Serakib çevresinde çatışmalar devam ederken Şam'a ve oradan da Ürdün sınırına doğru giden Halep yolunun ‘ölüm kavşağı’ olarak bilinen Lirmun Kavşağı’nın güvenli olduğu açıklanmıştı.



(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
TT

Palmira saldırısı kapsamında Suriye Genel Güvenlik Teşkilatı’nda gözaltına alınanları sayısı 11’i geçti

Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)
Suriye güvenlik güçleri mensupları (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığına bağlı Genel Güvenlik Teşkilatı mensubu bir kişinin, Palmira’da (Tedmur) ABD-Suriye ortak devriyesini hedef alan saldırının faili olduğu açıklandı. Yetkililer, saldırının ardından aynı teşkilattan 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve soruşturma sürecinin başlatıldığını bildirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik kaynağı, Tedmur saldırısını gerçekleştiren kişinin yaklaşık 10 aydır Genel Güvenlik Teşkilatında görev yaptığını, farklı şehirlerde çalıştıktan sonra Tedmur’a atandığını söyledi. Kaynak, olayın hemen ardından 11’den fazla personelin gözaltına alındığını ve haklarında soruşturma başlatıldığını ifade etti.

Suriye İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Nureddin el-Babba da saldırganın Genel Güvenlik güçlerine mensup olduğunu ve daha önce yapılan bir güvenlik değerlendirmesi doğrultusunda görevden uzaklaştırılmasının planlandığını belirtti. Babba, resmi televizyona yaptığı açıklamada, saldırganın “tekfirci veya aşırı fikirler taşıyabileceğine” dair bir değerlendirme yapıldığını ve bu doğrultuda hakkında karar alınmasının gündemde olduğunu söyledi.

Sözcü, Badiye bölgesindeki iç güvenlik komutanlığının 5 binden fazla personelden oluştuğunu ve personelin haftalık değerlendirme mekanizmasına tabi tutulduğunu, gerekli görüldüğünde idari ve güvenlik tedbirleri alındığını kaydetti.

Önceki yönetimin devrilmesinin ardından iç güvenlik ve polis teşkilatlarında yaşanan çöküş nedeniyle yeni yönetimin güvenlik açığını kapatmak amacıyla geniş çaplı gönüllü alımına gittiği hatırlatıldı.

ABD Başkanı Donald Trump, cumartesi günü yaptığı açıklamada saldırıya karşılık verileceğini belirterek, olayın Suriye makamlarının tam kontrolünde olmayan ve “son derece tehlikeli” olarak nitelendirdiği bir bölgede meydana geldiğini söyledi.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), saldırıyı gerçekleştiren kişinin öldürüldüğünü, üç ABD askerinin ise yaralandığını açıkladı. CENTCOM, askeri heyetin Tedmur’da DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonlara destek kapsamında bulunduğunu bildirdi.

Suriye yönetimi, Tedmur’da meydana gelen saldırının bir terör saldırısı olduğunu belirterek, ABD hükümeti ve halkına başsağlığı mesajı gönderdi. Açıklamada, geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın geçen ay Washington’a yaptığı ziyaret sırasında Suriye’nin DEAŞ’la mücadele kapsamında uluslararası koalisyona resmen dahil olduğu kaydedildi.

Suriye çölünde 2015–2016 yıllarında etkisini artıran DEAŞ, bu dönemde Tedmur’u kontrol altına alarak tarihi mirasa büyük zarar verdi ve siviller ile askerleri hedef alan infazlar yaptı. Örgüt, Rusya destekli Suriye güçleri ile ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun operasyonları sonucunda bölgeden çıkarılırken, 2019’dan itibaren geniş alanlardaki varlığını kaybetti. Ancak çöl bölgelerinde faaliyet gösteren hücreleri hâlen saldırılar düzenliyor.

ABD güçleri Suriye’de ağırlıklı olarak ülkenin kuzeydoğusunda Kürtlerin kontrolündeki bölgelerde ve Ürdün sınırı yakınındaki Tanf Üssü’nde konuşlu bulunuyor. Washington, askeri varlığının temel amacının DEAŞ’la mücadele ve yerel müttefiklere destek olduğunu vurguluyor.