Afganistan'daki savaşı kim kazandı?

​Taliban heyeti ile ABD temsilcisi anlaşmayı imzaladıkları sırada (AFP)
​Taliban heyeti ile ABD temsilcisi anlaşmayı imzaladıkları sırada (AFP)
TT

Afganistan'daki savaşı kim kazandı?

​Taliban heyeti ile ABD temsilcisi anlaşmayı imzaladıkları sırada (AFP)
​Taliban heyeti ile ABD temsilcisi anlaşmayı imzaladıkları sırada (AFP)

Muhammed Bedreddin Zayed
Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen ve dokuz oturumdan fazla süren zorlu görüşmelerin ardından ABD ile Taliban arasında bir anlaşmaya varıldı. Bu durum, onlarca yıldır çeşitli biçimler alan Afgan meselesinde yeni bir aşamaya gelindiğini gösteriyor.
Anlaşmada bir dizi kilit madde bulunuyor Bunlar arasından en önemlisi, Afgan topraklarının ABD veya müttefiklerinin güvenliğine zarar verecek herhangi bir uluslararası terörist grup veya birey tarafından kullanılmasının engellenmesidir. Başka bir değişle anlaşma, Çin veya Rusya gibi Washington tarafından müttefik olarak sınıflandırılmayan uluslararası taraflara karşı herhangi bir düşmanca eylem yapılmaması için Taliban’dan güvence alınmıyor. Anlaşma aynı zamanda uluslararası ve ABD güçlerinin çekilmesine ilişkin bir zaman çizelgesinin yanı sıra Afgan Devlet Başkanı ve Taliban arasındaki siyasi bir anlaşmayı da içeriyor.
İlk analizler, Washington'un Taliban'ı Afgan hükümeti ile müzakere etmeye zorlama hususunda başarılı olduğuna işaret edebilir. Çoğu kimse, anlaşmanın imzalanmasını ve aşamalı bir şekilde ABD güçlerinin geri çekilmesini, dış politika söz konusu olduğunda şimdiye kadar vermiş olduğu diğer vaatleri yerine getirmeyen Trump için diplomatik zafer olduğunu düşünüyor. Nitekim Kuzey Kore ve İran meselelerin yanı sıra Filistin meselesine ilişkin çözümünü dikte edip edemeyeceğinden emin değil. Ayrıca Çin’in ekonomik olarak ilerlemesini durdurmaya yönelik yaygarasından net bir çözüm çıkmadı. Koronavirüsün Çin'in ekonomik büyümesi önündeki etkisi onun icraatlarından daha büyük bir rol oynadı. Her ne kadar mümkün olsa bile bu durumu kendisine mal edemez.

Zorlu anlaşma
Tartışmayı tamamlamadan önce, anlaşmanın birtakım zorluklarla çevrili olan bazı hükümlerine dikkat çekmek gerekiyor. Bunlardan ilki mahkumların teslim edilmesini içeren hükümdür. Taliban'ın hükümet güçlerinden olan binden fazla mahkumu teslim etmesi ve 5 bin mahkumu serbest bırakması gerekiyor. Afgan Devlet Başkanı Eşref Gani, hızlı bir şekilde bu durumun kendisi ile Taliban arasında görüşmelere başlamak için gerekli olmadığını ifade etmişti. Zira kendisi Taliban ile müzakerelerin zorluğunu biliyor ve mahkum kartının muhtemelen sahip olduğu en önemli şey olduğunu düşünüyor.


Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad ve Taliban Siyasi Ofis Başkanı Molla Abdulgani Berader (AFP)

Anlaşmanın uygulanmasına ilişkin zorluklar bundan ibaret değil. Anlaşma, Taliban'ın kontrolü altında bulunan alanlarda güvenli sığınaklar edinmemesini öngörüyor. Ancak Pakistan'daki el-Kaide ve diğer aşırılık yanlısı örgütlerin güvenli sığınaklarına kadar uzanmıyor. Taliban ile el-Kaide arasındaki ilişkiler tarihsel olarak oldukça önemli. Ekim 2001'de ABD’nin Afganistan'ı işgal etmesinin nedenlerinden biri de 11 Eylül saldırılarına karşılık vermekti. ABD’nin Afganistan'ı işgal etmesi, Taliban'ın yenilgisiyle ve başkent Kabil'den çıkarak Afgan dağlarına çekilmesiyle sonuçlandı. Taliban savaşçıları, ülkenin geniş alanlarında kademeli olarak kontrol sağlamayı başardılar ve buralarda yaşamın her alanında katı yönetim kalıplarını uyguladılar.

Müzakereye giden yol
Taliban hiçbir zaman sahneden bütünüyle çekilmedi. ABD ve müttefikleri, Taliban’ın genişlemesini ve güçlerini hedef almasını durduramadılar ve yaklaşık 2 bin 300’ü ABD’li olan 3 bin 500 kayıp verdiler. En korkunç olanı ise ABD’nin desteği olmaksızın kendisini ve halkın koruyamayacağını anlayan Afgan hükümetinin, kendi güçlerinden ve halkından binlerce kişiyi kurban vermesidir. Bununla birlikte mesele 1 milyar dolardan fazla olduğu tahmin edilen ekonomik bir kayıptan dolayı bir dereceye kadar ABD’nin bir iç meselesine dönüştü.
Burada hizmetlerini sunmaya hazır ve en önemli iletişim kanallarından olan bir arabulucu vardı. Yıllar boyunca birkaç müzakere turuna ev sahipliği yapan ve Taliban'ın Doha'da bir temsilcilik açmasına izin veren Katar’ı kastediyoruz. Öte yandan Trump, meseleyi ABD ekonomisini canlandırmaya odaklanan seçim kampanyasının merkezine yerleştirdi. Doğal olarak, askeri olarak çözülebileceğine dair herhangi bir kanıtın bulunmadığı bu kayıpları durdurmaya yönelik gerekçeleri vardı.

Sonuçların değerlendirilmesi
Müzakere stratejisinde olduğu gibi bir savaş stratejisinde de ders her zaman sonuçlarla ilgilidir. Burada iki seviye veya iki aşama arasında bir ayrım yapabiliriz. ABD Başkanı tarafından açıklanan hedef, ülke ekonominin canlandırılması ve ABD cephaneliğiyle edinilen tüm tecrübelere rağmen sonu görülmeyen bu savaşın durdurulmasıydı. En nihayetinde yaklaşan başkanlık seçimlerinde istifade edilecek bir başarı kazanıldı.
Bu kısa vadeli hesaplamalara göre Trump, müzakerelerdeki hedeflerine ulaşıyor. Ayrıca Taliban'ı Afgan hükümeti ile müzakere etmeye zorladığını da iddia edebilecek. Fakat ABD işgalinin başladığı zamanda hedef, el-Kaide ile müttefik olan Taliban'ı ortadan kaldırmak ve tehdidine son vermekti. Ancak mevcut anlaşma ABD ve müttefiklerine yönelik saldırılarda bulunulmayacağının garantisini verse de, ABD’nin düşmanlarına ve hatta diğer dostlarına saldırılmayacağının güvencesini vermiyor.
Bu bahsi tamamlamadan önce ABD tarihinden -önemli farklılıklarına rağmen- benzer bir diğer modele değinmek istiyorum: “1970'lerin başında Nixon ve Kissinger zamanında, ABD-Vietnam müzakereleri.” Washington'un Kuzey Vietnam'ın Güney'i istila etmeyeceğine ilişkin güvence alma girişimi üzerine geri çekilmeye ilişkin müzakereler çıkmaza girdi. Güney Vietnam’ın başında Washington tarafından kurulan bir kukla yönetim vardı.
Washington müzakereler sırasında, o zamana kadar kaydedilen en büyük hava operasyonu ile başkent Hanoi’yi bombaladı. Hanoi, bu ağır bombardımanı, geri çekilmesine yol açacak baskının veya savaşın yeniden başlaması olarak değerlendirmedi. Daha ziyade ABD’nin, güney tarafına dair herhangi bir şartın bulunmadığı bu anlaşmanın imzalanmasının ardından ‘kapsamlı bir zafer elde etmek ve yükünün akını muhafaza etmek mesabesinde olan bir tasarrufu’ olarak kabul edildi. Gerçekten de olan buydu. Ardından ABD kuvvetlerinin pahalı da olsa stratejik bir zafer elde ederek geri çekilmesinin akabinde kuzey güçleri güneyi işgal etti.
Burada bazıları, anlaşmanın Taliban'ı Afgan hükümeti ile müzakere etmeye zorladığını söyleyebilir. Bu Vietnam modeline kıyasla doğrudur. Ancak Taliban Afgan hükümetiyle bir anlaşma yapmak zorunda değil. Ayrıca ABD güçlerinin çekilmesinin ardından yeni iç denklemler sahneye dahil olabilir ve durum Vietnam’da olduğundan daha uzun sürebilir.
Fakat elde edilen tek bir sonuç var: “Taliban, Washington'un müzakerelerde bulunduğu uluslararası bir taraftır.”
Trump onlarla görüşmeye hazır olduğunu gösterdi. Daha önce böyle bir şey olmadı. Bu, uluslararası olarak kabul edilebilmeleri için bir miktar ılımlı olmalarının önünü açabilir mi? Şimdiye kadar bunu göz ardı ediyordum, fakat sonuç açık.
Afgan sahnesi her iki aşamada da ABD seçimlerinin -yani kısa vadeli kazanımların- bir konuydu. Ancak birincil stratejik hedefe ulaşılamadı ve yine güvenilmez bir müttefik olduğunu ispatladı. Taliban, 2001 yılında askeri aşamada başarısız oldu fakat geri döndü ve başarılı oldu. Kaybeden, medeniyet ve ilerleme yolu oldukça zorlaşan Afgan halkıdır. Ayrıca dünya gelecekte daha tehlikeli bir hale gelebilir.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan aktarılmıştır.



Uzmanlar toplantısı Washington-Tahran müzakerelerini kritik bir aşamaya taşıyor

İran Lideri Ali Hamaney Tahran'da düzenlenen yas toplantısında (İran dini liderlik web sitesi)
İran Lideri Ali Hamaney Tahran'da düzenlenen yas toplantısında (İran dini liderlik web sitesi)
TT

Uzmanlar toplantısı Washington-Tahran müzakerelerini kritik bir aşamaya taşıyor

İran Lideri Ali Hamaney Tahran'da düzenlenen yas toplantısında (İran dini liderlik web sitesi)
İran Lideri Ali Hamaney Tahran'da düzenlenen yas toplantısında (İran dini liderlik web sitesi)

İki ülke arasındaki müzakerelerin üçüncü turunun arifesinde ABD Başkanı Donald Trump, durumu geçici olarak niteleyen ve olayların seyrini değiştirme uyarısında bulunan Dini lider Ali Hamaney'in aksine İran ile anlaşma olasılığı konusunda tehdit ve diplomasi arasında ikili mesajlar verdi.

Washington ve Tahran'dan müzakereciler iki hükümeti temsil eden uzmanlar eşliğinde teknik görüşmelere başlamak üzere Cumartesi günü Umman'a gidiyor, ancak anlaşmanın niteliği henüz net değil ve uranyum zenginleştirmenin azaltılması ya da tüm nükleer programın tasfiyesi konusunda bir anlaşmazlık ortaya çıkabilir.

İki ülke arasında bilinen son doğrudan müzakereler eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde, 2015 nükleer anlaşmasına giden diplomatik çabalar sırasında gerçekleşmişti.

fgtrhyjuı
Trump Virginia'da gazetecilere el sallıyor - 24 Nisan 2025 (AP)

Geçtiğimiz hafta iki tarafın olası bir anlaşmanın çerçevesini belirleme konusunda mutabık kaldığı dolaylı ABD-İran görüşmelerinin ardından bugün (Cuma) Time dergisine verdiği mülakatta Trump şunları söyledi:  “İran ile bir anlaşma yapacağımızı düşünüyorum.” ABD'li bir yetkili görüşmelerde “çok iyi ilerleme” kaydedildiğini söyledi.

İran'ın dini lideri Ali Hamaney ya da Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile görüşmeye açık olup olmadığı sorusuna Trump olumlu yanıt verdi

İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine saldırısını kendisinin engellediği yönündeki iddiaları ise reddeden Trump, "Hayır, bu doğru değil. Onları durdurmadım. Ama onlara rahat hareket edebilecekleri bir ortam da sunmadım. Çünkü bir saldırıya gerek kalmadan anlaşma sağlayabileceğimize inanıyorum. Belki de saldırmak zorunda kalacağız. Çünkü, İran’ın nükleer silah sahibi olmasına izin verilmeyecek." diye konuştu. Ülkesinin bir anlaşmaya varamazsak İsrail'in İran'a karşı başlatacağı olası bir savaşa gönüllü olarak katılabileceğini belirten Trump “Bir anlaşmaya varamazsak ben ön saflarda yer alacağım" dedi.

Hamaney: Geçici bir durum

İran lideri Ali Hamaney ülkesi ile ABD arasındaki görüşmeleri “geçici bir durum” olarak nitelendirdi. Perşembe akşamı Tahran'da düzenlenen matem töreninde konuşan Hamaney, “Bu durum kalıcı değil ve ikiyüzlülüğün bu egemenliği kalıcı bir kader değil, ilahi bir kader içinde geçici bir kaderdir” dedi.

Hamaney sözlerine şöyle devam etti: “Zaman zaman düşüncesiz sözlerimiz, yersiz itirazlarımız, sabırsızlığımız, duruma ilişkin yanlış analizlerimiz tüm bunlar olayların seyrini değiştirebilecek ölçüde, bazen tarihi bir etkiye sahip olabilir. Bu nedenle son derece dikkatli ve özenli olmalıyız.”

Hamaney'in ve Trump'ın açıklamaları arasında anlaşmanın mahiyeti belirsizliğini koruyor ancak anlaşmazlıklar İran'ın zenginleştirme kabiliyetinden tamamen mahrum bırakılması mı yoksa sivil ve barışçıl nükleer programlar için belirli miktarda düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum kullanmasına izin verilmesi mi gerektiği üzerinde yoğunlaşıyor.

dfrgthyu
İran Lideri Ali Hamaney Tahran'da bir yas töreni sırasında (Hamaney web sitesi)

Şarku'l Avsat'ın New York Times'tan aktardığı habere göre Umman'daki teknik toplantıların üçüncü turu, “Trump yönetimi İran'la nükleer bir anlaşma için kabul edilebilir asgari eşiği henüz belirlemeden” başlayacak.

Bu hafta Dışişleri Bakanı Marco Rubio, gazeteci Barry Weiss'e verdiği bir podcast röportajında bu anlaşmazlığa yeni bir yorum getirdi: “Eğer İran sivil bir nükleer program istiyorsa, diğer pek çok ülke gibi zenginleştirilmiş materyal ithal ederek bu programa sahip olabilir.”

Trump'ın 2018'de çekildiği 2015 anlaşması kapsamında İran'ın enerji ve tıbbi amaçlarla düşük seviyeli uranyum zenginleştirmesine izin verilmişti.

Hassas bir aşama

İran medyasına göre Washington ve Tahran arasındaki müzakereler “hassas bir aşamaya” giriyor. Devlet televizyonu Cuma günü Maskat'a giden İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin ABD ile dolaylı nükleer müzakerelerde ilerlemenin ABD'nin iyi niyet ve ciddiyet göstermesine bağlı olduğunu söylediğini bildirdi.

Arakçi Çarşamba günü yaptığı açıklamada müzakerelerin doğru yönde ilerlediğini ancak nihai bir yargıya varmak için henüz erken olduğunu söylemişti.

asdfrg
ABD özel temsilcisi Steve Witkoff Paris'teki Elysee Sarayı'nda- 17 Nisan 2025 (AP)

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Arakçi'nin ABD ile dolaylı müzakereler yürütmek üzere diplomatik ve teknik uzmanlardan oluşan bir heyetin başında Cuma akşamı Maskat'a gittiğini açıkladı.

Bekayi iki taraf arasında, her iki ülkeden üst düzey müzakerecilerin katılımıyla teknik ve uzman düzeyinde bir toplantı yapılması konusunda mutabakata varıldığını kaydetti.

İranlı sözcü müzakerelerde ilerleme kaydedilebilmesi için karşı tarafın iyi niyet, ciddiyet ve gerçekçi olması gerektiğini vurguladı.

Uzmanlar turu

Washington ve Tahran'dan hükümet uzmanları Cumartesi günü Maskat'ta yapılacak görüşmelerin merkezinde yer alacak ve görüşmelerde daha ince teknik ayrıntılara geçilecek. Tasnim haber ajansının bildirdiğine göre İran heyetine Siyasi İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Mecid Mecid Tahterevançi ile Hukuk ve Uluslararası İşlerden Sorumlu Bakan Yardımcısı Kazım Garipabadi başkanlık edecek.

ABD ekibi ise Dışişleri Bakanlığı ve Hazine'nin yanı sıra istihbarat servisleri de dahil olmak üzere çeşitli bakanlıklardan yaklaşık 12 temsilciden oluşuyor. New York Times'ın haberine göre ekip bu hafta ilk kez Dışişleri Bakanlığı'nda bir araya gelerek yönetimin İran'a yönelik taleplerinin Başkan Donald Trump'ın kararını bekleyen henüz tanımlanmamış parametrelerini görüştü.

Politico'ya göre ABD ekibine Dışişleri Bakanlığı'nda politika planlama direktörü olan Michael Antoine liderlik edecek.

ABD basınına göre Trump'ın Make America Great Again ((Amerikayı Yeniden Harika Yap) kampanyasının destekçilerinden olan ve Trump'ın ilk yönetiminde de görev yapan Antoine'ın nükleer konularda bilinen bir uzmanlığı bulunmuyor ancak Antoine iki ülke arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın güçlü bir muhalifi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, Antoine'ın neden bu görev için seçildiği sorusuna “Orada olması gerektiği için orada” yanıtını verdi.