Twitter tüm dünyadaki çalışanlarını eve gönderdihttps://turkish.aawsat.com/home/article/2177951/twitter-t%C3%BCm-d%C3%BCnyadaki-%C3%A7al%C4%B1%C5%9Fanlar%C4%B1n%C4%B1-eve-g%C3%B6nderdi
Twitter, koronavirüs salgını karşısında dünya çapındaki tüm çalışanlarını eve yolladı.
Şirket, “twitter arkadaşlarımızın sağlığı ve güvenliğini” korumak adına çalışanlarının ofise gelmesine izin vermeyeceğini açıkladı.
Twitter’ın halkla ilişkiler müdür yardımcısı Jennifer Christie yaptığı duyuruda, “Bunun benzeri görülmemiş bir adım olduğunun farkındayız ama bunlar benzeri görülmemiş zamanlar” diye yazdı.
Twitter zaten bu ay yaptığı açıklamayla “evden çalışmayı şiddetle desteklediklerine” dair bir tavsiyede bulunmuştu. Şirket hastalık yayıldıkça bu ek adımı da attıklarını söyledi.
Christie, kararın çalışanları korumanın yanı sıra “virüse karşı hassas olanlara ve salgınla mücadelede ön saflarda yer alan sağlık çalışanlarına da dahil olmak üzere topluluklarına destek olacağını” yazdı.
Independent Türkçe'de yer alan habere böre, Twitter, evden çalışma olanağı bulunmayan yüklenici ve saatlik ücretle çalışanlara ücretlerini ödemeye devam edeceğinin garantisini verdi.
Şirket ayrıca çocukları için ek bakım ihtiyacı karşılaması gerekmiş ve ofisini eve taşırken paraya ihtiyacı olan çalışanlarının masraflarını karşılamaya da destek olacağını açıkladı.
Twitter, virüsün yayılmasını engellemek için çalışanlarını ivedi şekilde eve göndermiş ve etkinlikleri iptal etmiş çok sayıda teknoloji şirketinden yalnızca biri. Dünyanın en büyük teknoloji etkinliklerinin pek çoğu çoktan iptal edildi ve teknoloji sektörü çalışanlarının dünya çapında imkanları dahilinde evden çalışmaları teşvik edildi.
"Küçük Ayak", yeni bir insan türü olabilirhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/5219840-k%C3%BC%C3%A7%C3%BCk-ayak-yeni-bir-insan-t%C3%BCr%C3%BC-olabilir
Jesse Martin, Küçük Ayak'ın kafatasının 3 boyutlu baskısını tutuyor (La Trobe Üniversitesi)
Şimdiye kadar bulunan en eksiksiz insan atası fosillerinden biri, yeni araştırmaya göre tamamen yeni bir tür olabilir.
1998'de Güney Afrika'daki Sterkfontein Mağaraları'nda bulunan ve "Küçük Ayak" diye adlandırılan fosilin, 3 milyon ila 1,95 milyon yıl önce yaşamış, insansı maymun benzeri dik yürüyen insan atalarının Australopithecus cinsine ait olduğu yaygın şekilde düşünülüyordu.
Fosil ilk kez 2017'de dünyaya tanıtıldığında, Australopithecus prometheus türüne atfedilmişti. Ancak birçok uzman, bunun Australopithecus africanus'a ait olduğunu savundu.
Şimdiyse yeni bir çalışma, Küçük Ayak'ın her iki türle de ayırt edici ortak özellikler paylaşmadığını ve tamamen yeni bir türü temsil etme olasılığını ortaya koyuyor.
La Trobe Üniversitesi'nden antropolog Jesse Martin "Bu fosil hâlâ hominin kayıtlarındaki en önemli keşiflerden biri ve gerçek kimliği, evrimsel geçmişimizi anlamak için son derece önemli" dedi.
American Journal of Biological Anthropology adlı akademik dergide yayımlanan yeni çalışmanın yazarlarından Dr. Martin. "Bunun A. prometheus veya A. africanus olmadığı açıkça ortada. Daha önce tanımlanmamış bir insan akrabası olma ihtimali daha yüksek" dedi.
Bulgularımız, Küçük Ayak'ın mevcut sınıflandırmasına meydan okuyor ve insan evriminde daha kapsamlı, özenli ve kanıta dayalı bir taksonomiye duyulan ihtiyacı vurguluyor.
Araştırmacılar son çalışmada, "StW 573 tarafından korunan morfolojinin, bu örneği A. prometheus'a atamayı desteklemediğini bulduk. Çünkü A. prometheus tip örneği MLD 1'le ortak benzersiz bir dizi ilkel ve türetilmiş özelliği paylaşmıyor" diye yazdı.
Bilim insanları gelecekteki çalışmalarda Küçük Ayak'ın hangi türe ait olduğunu ve bu türün insan soy ağacındaki yerini test edip açıklığa kavuşturmayı umuyor.
Çalışmanın yazarlarından antropolog Andy Herries, "Bu fosil, Australopithecus prometheus'un tip örneğinden açıkça farklı; bu ad, bu erken insanların ateş yaktığı fikrine dayanarak verilmişti, oysa şimdi bunun doğru olmadığını biliyoruz" dedi.
Önemi ve diğer çağdaş fosillerden farklılığı, onu kendine özgü bir tür olarak tanımlama ihtiyacını açıkça ortaya koyuyor.
Independent Türkçe
Uzmanlar koşu sakatlıklarını azaltmanın yolunu açıkladıhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/5219839-uzmanlar-ko%C5%9Fu-sakatl%C4%B1klar%C4%B1n%C4%B1-azaltman%C4%B1n-yolunu-a%C3%A7%C4%B1klad%C4%B1
Uzmanlar koşu sakatlıklarını azaltmanın yolunu açıkladı
Fotoğraf: Unsplash
Kaçış yok. Koşu yapmak, eklemlere ciddi yük bindiren, vücut ağırlığının taşındığı bir spor.
Doktorlar, koşunun dizlere zararlı olduğu yönündeki görüşün büyük ölçüde yanlış inanış olduğunu söylese de uzmanlar, çapraz antrenmanın (cross-training) koşucuların performansına ve iyileşmesine fayda sağlayabileceğini ve bisiklet sürmenin bunun için harika bir yol olduğunu söylüyor.
Birincisi, bisiklet sürmek koşucuların kas ve eklemlerinin aşırı kullanım riskini en aza indirmelerini sağlıyor.
Bisiklet sürmek, ağırlığı ve stresi büyük ölçüde kalça kaslarına, bacaklara ve karın bölgesine bindiren düşük etkili bir egzersiz. Oysa koşu, dizleri, kalçaları ve ayak bileklerini etkiliyor.
Pensilvanya'daki Lehigh Valley Sağlık Ağı'ndan Steve Hultgren bir açıklamada, "Koşu sakatlıklarının çoğu aşırı kullanımdan kaynaklanıyor" dedi.
Koşucular çapraz antrenmanla sakatlık riskini en aza indirirken güç ve dayanıklılıklarını geliştirmeye devam edebilir.
Son 10 yılda yapılan çeşitli çalışmalar, insanların bisiklet sürdükten sonra koşu yaptıklarında daha iyi performans gösterdiğini ortaya koydu.
İspanya'da 14 triatletin izlendiği küçük bir çalışma, bisiklet sürdükten sonra dinlenme günü sonrasına kıyasla daha hızlı koştuklarını ortaya koydu. 32 uzun mesafe koşucusunun katıldığı ayrı bir çalışmaysa, bisiklet sürdükten sonra sürat koşularında iyileşmeler olduğunu gösterdi.
Eski profesyonel triatlet ve Ironman Dünya Şampiyonu Linsey Corbin, Runner's World'e "Bisiklet sürmek, aralıklı antrenmanlar yaparak üst seviye aerobik kapasite geliştirmek için harika bir spor olabilir. Aralıklı sürat antrenmanları kalp atış hızını maksimum seviyelere çıkarır ve bacakların yüksek tempo yakalamasını sağlar" diye konuştu.
Bisiklet sürmek, koşuda kullanılan kaslara (baldır, uyluk ve arka bacak kasları) kan akışını artırıyor. ASICS koşu markasına göre iyileştirilmiş kan dolaşımı, koşucuların kas yorgunluğunu azaltıyor.
Genel olarak bisiklet sürmek, kardiyo yapmak ve kalbi sağlıklı tutmak için harika ve alternatif bir yol.
Cleveland Kliniği'ne göre, ek bir avantaj olarak, esnekliği ve dengeyi geliştiriyor, uyluk, arka bacak, baldır ve kalça kaslarını gevşetiyor.
Peki, koşucular bisikleti antrenmanlarına en iyi nasıl dahil edebilir? Uzun koşuların ardından ertesi gün bisiklet seansı yapmak. Her iki aktivite de yaklaşık aynı miktarda kalori yaktırıyor.
Ya da tam vücut egzersizi sırasında ikisini bir arada yapabilirsiniz. Bu, 20 dakikalık bir bisiklet sürüşü ve 10 dakikalık bir koşu veya tam tersi olabilir.
Bu seçeneklerin herhangi biri, her iki aktivitenin de etkisini dengeler ve sakatlanma riskini azaltır ancak vücudunuzu dinlemeyi unutmayın.
Fizyoterapist Dr. Jaclyn Kubiak, bisiklet sürmeye yeni başlayanların her gün küçük hedefler belirlemesini önerdi. "15 dakikalık sürüşle yavaş başlayın ve ertesi gün nasıl hissettiğinize bakın. Ardından yavaş yavaş süreyi artırmaya başlayın" diye tavsiye etti.
Independent Türkçe
Rob Reiner'ın ardından: Türleri aşan bir anlatıcının vedasıhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/5219838-rob-reiner%C4%B1n-ard%C4%B1ndan-t%C3%BCrleri-a%C5%9Fan-bir-anlat%C4%B1c%C4%B1n%C4%B1n-vedas%C4%B1
Rob Reiner (sağda), 2007 yapımı Şimdi ya da Asla'nın (The Bucket List) Paris'te düzenlenen basın toplantısında, filmin yıldızları Morgan Freeman (ortada) ve Jack Nicholson'la birlikte poz vermişti (AFP)
Rob Reiner'ın ardından: Türleri aşan bir anlatıcının vedası
Rob Reiner (sağda), 2007 yapımı Şimdi ya da Asla'nın (The Bucket List) Paris'te düzenlenen basın toplantısında, filmin yıldızları Morgan Freeman (ortada) ve Jack Nicholson'la birlikte poz vermişti (AFP)
Televizyon komedisinin içinden çıkıp Hollywood'un en kalıcı filmlerinden bazılarına imza atan Rob Reiner, 78 yaşında hayatını kaybetti. Oyuncu, yönetmen, yazar ve politik aktivist kimlikleriyle yarım yüzyılı aşan bir kariyer inşa eden Reiner, ardında yalnızca gişe başarıları değil, kuşaklar boyunca alıntılanan sahneler, replikler ve duygular bıraktı.
Reiner ve eşi Michele Singer'ın cansız bedenleri Kaliforniya'daki evlerinde bulundu. Los Angeles Polis Departmanı, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını ve çiftin ölümünün "cinayet ihtimali" kapsamında soruşturulduğunu açıkladı. Ailenin talebi üzerine soruşturma sürerken kamuoyundan mahremiyet istendi.
Televizyondan sinema tarihine uzanan yol
6 Mart 1947'de New York'ta doğan Rob Reiner, Amerikan komedisinin dev isimlerinden Carl Reiner'ın oğluydu. Babasının yarattığı The Dick Van Dyke Show gibi klasiklerle çevrili bir evde büyüse de kariyeri boyunca "ünlü soyadının" gölgesinde kalmamaya özen gösterdi. Yıllar sonra bunu, "Babamdan ne para aldım ne de yol gösterici bir akıl. Ne yaptığımı biliyordum" sözleriyle anlatacaktı.
Reiner'ın kariyerinin ilk büyük sıçraması, 1971-1979'da ekrana gelen All in the Family sayesinde geldi. Dizide, huysuz muhafazakar Archie Bunker'ın liberal damadı Mike Stivic'i oynarken yalnızca bir sitcom karakteri yaratmadı; Amerika'nın kültür savaşlarını geniş kitlelerin gündelik hayatına taşıyan bir dönemin simge yüzlerinden biri haline geldi. Ancak o yıllarda kameranın önünde olduğu kadar arkasına da ilgi duyuyor, setlerde yazar odalarını ve prodüksiyon süreçlerini yakından izliyordu.
Spinal Tap ve bir türün doğuşu
1984'te yönettiği ilk uzun metraj filmi This Is Spinal Tap, Reiner'ın yalnızca kariyerini değil, modern komedi sinemasını da değiştirdi. Britanyalı bir heavy metal grubunu konu alan sahte belgesel (mockumentary), doğaçlamaya dayalı yapısıyla hem rock yıldızlarını hem de sanat dünyasının egolarını tiye aldı. Film zamanla kült bir klasiğe dönüşerek popüler kültürde kalıcı bir yer edindi.
Reiner için Spinal Tap, televizyon oyunculuğundan sinema yönetmenliğine geçişte bir tür sınavdı. O sınavı fazlasıyla geçti ve sinemadaki yerini hızla sağlamlaştırdı.
Türler arasında dolaşan bir yönetmen
Reiner'ın asıl mirası, 1980'ler ve 90'larda arka arkaya çektiği, birbirinden çok farklı ama aynı derecede kalıcı filmlerle şekillendi.
Stephen King'in Ceset (The Body) adlı kısa romanından beyazperdeye uyarladığı Benimle Kal'la (Stand by Me) çocukluk ve büyüme sancılarını sade bir duygusallıkla anlattı. 1987 yapımı Prenses Gelin'de (The Princess Bride) masalı mizahla ve romantizmle buluşturdu. Billy Crystal ve Meg Ryan'ı bir araya getiren Harry Sally'le Tanışınca...'yla (When Harry Met Sally…) ise romantik komedinin sınırlarını yeniden çizdi.
Nora Ephron'un kusursuz senaryosunu yönettiği Harry Sally'yle Tanışınca..., yalnızca bir aşk hikayesi değil, modern ilişkiler üzerine yapılmış en zekice filmlerden biri olarak kabul edildi. Ryan'ın restorandaki meşhur sahnesi ve Reiner'ın annesi Estelle Reiner'ın söylediği "O ne yiyorsa ben de aynısından alayım" repliği, sinema tarihine kazındı.
Reiner, komediyle sınırlı kalmadı. Bir diğer Stephen King uyarlaması Ölüm Kitabı (Misery), Kathy Bates'e Oscar kazandırırken, Birkaç İyi Adam (A Few Good Men) sinema tarihinin en unutulmaz mahkeme sahnelerinden birini yarattı. Jack Nicholson'ın "Sen gerçeği kaldıramazsın!" çıkışı, Reiner'ın ana akım sinemada ikonik anlar yaratma yeteneğinin bir başka göstergesiydi.
Alçakgönüllü bir ustalık
Bunca başarıya rağmen Reiner, kendini hiçbir zaman "dahi" diye tanımlamadı. Bir röportajında, "Hiçbir şeyde mükemmel değilim ama pek çok şeyde iyiyim" demişti. Onu özel kılan şeylerden biri de buydu: Farklı yetenekleri tek bir filmde bir araya getirme becerisi.
Politik duruş ve son yıllar
Reiner, ilerleyen yıllarda politik kimliğiyle de daha görünür hale geldi. Açık sözlü bir liberal olarak George W. Bush ve Donald Trump'a sert eleştiriler yöneltti; sinemasını da zaman zaman bu politik öfkenin doğrudan bir ifadesi haline getirdi. Eleştirmenler erken dönem filmlerindeki büyüyü her zaman bulamasa da Reiner, anlatmak istediği hikayelerden vazgeçmedi.
Oyunculuğa da ara ara döndü; Martin Scorsese imzalı Para Avcısı'ndaki (The Wolf of Wall Street) performansı, arkadaşlık ve ilişkiler üzerine esprili yaklaşımıyla hatırlanan sitcom New Girl'daki rolüyle izleyiciyi yeniden güldürdü.
Rob Reiner, 2013 yapımı Para Avcısı'nda Amerikalı borsacı Jordan Belfort'un babası Max Belfort'u canlandırmıştı (Paramount Pictures)
Son yıllarda ise Reiner'ın adını yeniden gündeme taşıyan başlık, Spinal Tap evrenine dönüş oldu. Yıllarca "klasiği kurcalamama" dürtüsü ağır basmışken, sonunda bu evreni yeniden ziyaret etmeyi kabul etti. Son filmi Spinal Tap II: The End Continues, yıllar boyunca direndiği devam fikrine sonunda "Hâlâ birbirimizi güldürebiliyoruz" diyerek ikna oluşunun ürünüydü. Reiner'ın bu yıl içinde verdiği röportajlar, projeye canlı bir yaratıcı merakla yaklaştığını gösteriyor: Eski ekip yeniden bir araya geliyor, karakterler yaş alıyor ama "duygusal olarak pek de büyümemiş" komedi ruhu korunuyor.
Hikayeleri kişisel deneyimler üzerinden anlatmak
Reiner'ı bu denli özel kılan belki de tam burada yatıyor: Hollywood'da pek az yönetmen, geniş kitlelere seslenen ana akım sinemanın içinde hem zeka hem hissiyat hem de mizahı aynı anda bu kadar dengeli taşıyabildi. Yıllar akıp gitse de filmleri, tekrar tekrar izlenebilir kalmayı başardı. Çünkü yalnızca "iyi yazılmış" ya da "iyi oynanmış" değillerdi: İnsanın kendini, dostluğunu, arzularını ve korkularını anlatan o tanıdık çekirdeğe dokundular.
Reiner, CBS'in 60 Minutes programına konuk olduğunda filmlerini şöyle özetlemişti:
Filmin ana karakteri her zaman yaşadığım ya da yaşamakta olduğum bir şeyden geçer. Hikayeyi anlatmanın tek yolu bu.
Bugün geriye dönüp bakıldığında, Rob Reiner'ın filmleri tam da bu yüzden eskimiyor. Onlar, tür fark etmeksizin, insan olmanın ortak duygularına dokunan hikayeler.
Hollywood ve Amerika yasa boğuldu
Reiner ve eşi Michele'in Brentwood'daki evlerinde ölü bulunması, yalnızca Hollywood'da değil, Amerika genelinde büyük bir şok ve derin bir yas yarattı. Sinema ve televizyon tarihine damga vuran filmleriyle kuşaklar boyunca izleyicilere ulaşan Reiner'ın ani ve şiddet içeren ölümü, sosyal medyada ve kamuoyunda geniş yankı buldu.
Aktivist kişiliğiyle de öne çıkan Reiner, 1988'de Beverly Hills’teki Castle Rock Enterprises ofisinde, sigara karşıtı kampanyalar için bağış toplamaya çalışmıştı (AP)
70 yıla yayılan kariyeri boyunca sinema tarihine geçen yapımlara uzanan bir miras bırakan Reiner için meslektaşlarından, sanatçılardan ve siyasetçilerden art arda taziye mesajları geldi.
Yönetmen Paul Feig, X'te yaptığı paylaşımda, "Rob benim kahramanlarımdan biriydi. Ona dostum diyebilme onurunu yaşadım. Bunun gerçekten yaşanmış olmasını kabullenemiyorum. Michele'le birlikte onları iki gece önce görmüştüm" ifadelerini kullandı.
Sinema eleştirmeni Richard Roeper ise Reiner'ı "tüm zamanların en etkili sitcom'larından birinde rol almış, yönetmen olarak inanılmaz bir kariyer inşa etmiş, bu sektörde tanıdığı en nazik, en düşünceli insanlardan biri" diye tanımladı.
"'Efsane' demek yetmez"
Yazar ve Hollywood tarihçisi Mark Harris, "Rob Reiner hakkında yönetmenliği, aktivizmi ve insanlığı üzerine söylenecek çok şey var ama şu an kelimeleri bir araya getiremiyorum" diyerek duygularını paylaştı.
Senarist C. Robert Cargill ise Reiner'ın kültürel etkisini filmlerinden alıntılarla hatırlattı:
Rob Reiner'ın kültür üzerindeki etkisi küçümsenemez. 'Efsane' kelimesi bile yetmez. '11'e kadar aç.' 'Sen gerçeği kaldıramazsın.' 'O ne yiyorsa ben de aynısından alayım.' 'Ben senin bir numaralı hayranınım.' 'Bir ceset görmek ister misiniz?' 'Bucket list' (Ölmeden önce yapılması gerekenler listesi) fikrinin kendisi... Hepsi onun filmlerinden.
CNN'den Brian Stelter ise Reiner'la yaptığı röportajı "unutulmaz bir deneyim" diye anlattı. Stelter, Reiner'ın sinemayı, başkalarının anlatmaya cesaret edemediği politik ve toplumsal hikayeler için bir araç olarak gördüğünü aktardı.
James Woods, Reiner'ı "iyi bir dost" diye andı; Elijah Wood, Sean Ono Lennon ve Roseanne Barr gibi isimler üzüntülerini dile getirdi. Birçok paylaşımdaki ortak duygu, yalnızca büyük bir yönetmenin değil, aynı zamanda Hollywood'un vicdanlı ve etkili seslerinden birinin kaybedilmiş olmasıydı.
Siyasi figürlerden gelen mesajlar da dikkat çekiciydi. Eski ABD Başkanı Barack Obama, eşi Michelle Obama'yla birlikte "Rob Reiner ve sevgili eşi Michele'in trajik ölümü karşısında yıkıldıklarını" belirtti. Obama, Reiner'ın yalnızca unutulmaz hikayeler anlatmadığını, aynı zamanda insanlara olan inancını hayatı boyunca eyleme dönüştürdüğünü söyledi.
Eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Reiner çiftini "çok yakın dostlar" diye tanımladı ve Rob Reiner'ın eserlerinin Amerikan kültürünün dokusuna işlendiğini vurguladı. Harris, Reiner'ın demokrasiye duyduğu derin bağlılığa dikkat çekti.
Ekran Oyuncuları Birliği (SAG) Başkanı Sean Astin, açıklamasında "Rob Reiner (en sağda), sinema ve televizyon tarihinin en önemli figürlerinden biri. Amerikan kültürü üzerinde bıraktığı etki, kelimelerle tarif edilemeyecek kadar büyük" ifadelerini kullandı (AP)
Kaliforniya Valisi Gavin Newsom ise Reiner'ı "koca yürekli bir deha" diye niteledi. Açıklamasında, Reiner'ın çocuk haklarından medeni haklara kadar birçok alanda tutkulu bir savunucu olduğunu, filmlerinin ötesinde toplumsal hayata da kalıcı katkılar sunduğunu söyledi.
Amerika'nın kültürel ve politik hayatında iz bırakan bir figür
Rob Reiner'ın ölümü, ardında bıraktığı filmler kadar, savunduğu değerler ve kurduğu insani bağlarla da hatırlanacak bir boşluk yarattı. Tepkiler, onun yalnızca bir sinemacı değil, Amerika'nın kültürel ve politik hayatında iz bırakan bir figür olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Filmleri hâlâ dönüp dönüp izleniyor; replikleri hâlâ gündelik hayatın içinde dolaşıyor. Ama asıl kalıcılığı, hikayelerini "büyük laflar" yerine tanıdık duygular üzerinden anlatmasında yatıyor. Dostluk, arzu, korku, pişmanlık, adalet duygusu... Hepsi, bir yönetmenin kişisel deneyimlerinden süzülüp kolektif bir hafızaya dönüştü.
Rob Reiner, sinemayı bir güç gösterisi değil, bir paylaşım alanı olarak gören nadir isimlerden biriydi. Kamera önünde ya da arkasında, politik kürsülerde ya da bir sitcom setinde, aynı şeyi yapmayı sürdürdü: İnsanlara dikkatle bakmak ve onların hikayelerini ciddiyetle anlatmak.
İnsan kalmaya dair eskimeyen hikayeler
Şimdi geriye, "en iyi filmler" listelerinin vazgeçilmezi olan hikayelerden daha fazlası kaldı. Kahkahalar, alıntılar, tekrar izleme arzusu ve her seferinde aynı sahnede hâlâ bir şey hissettirebilen o tanıdık anlar...
Belki de Reiner'ın asıl mirası tam olarak buydu: Zaman geçse de eskimeyen, insan kalmaya dair hikayeler.
Independent Türkçe
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة