444 milyon önceki kitlesel yok oluşun nedeni bulundu

Bu kitlesel yok oluşun diğerlerinden daha uzun olduğu belirtildi (Reuters)
Bu kitlesel yok oluşun diğerlerinden daha uzun olduğu belirtildi (Reuters)
TT

444 milyon önceki kitlesel yok oluşun nedeni bulundu

Bu kitlesel yok oluşun diğerlerinden daha uzun olduğu belirtildi (Reuters)
Bu kitlesel yok oluşun diğerlerinden daha uzun olduğu belirtildi (Reuters)

Bilim insanlarının günümüzdeki iklim değişikliğini anlamasına yardım edebilecek yeni bir çalışmaya göre Dünya tarihindeki ilk büyük çaplı kitlesel yok oluş okyanuslardaki uzun süreli ve şiddetli oksijen kaybıyla ilişkiliydi.
444 milyon yıl önceki Geç Ordovisyen yok oluşu sırasında dünya üzerindeki canlı türlerinin neredeyse yüzde 85'i yok oldu. O dönemde canlı türlerinin büyük kısmı denizde yaşıyordu ve günümüzdeki kıtaların çoğu Gondwana adında tek bir kara parçası biçimindeydi.
İlk yok olma dalgasına küresel soğuma sebep oldu. Bu buzul çağı sona erdiğinde deniz seviyeleri yükseldi ve oksijen seviyesi düştü, bu da oksijen yetersizliği ya da anoksiyle sonuçlandı.
Yeni bir çalışmada Stanford Üniversitesi'nden araştırmacılar bu anoksik koşulların üç milyon yıldan fazla sürdüğüne dair kanıt buldu. Bu süre benzer yok olma olaylarından önemli derecede daha uzun.
Araştırmanın ortak yazarlarından, Stanford Üniversitesi Jeoloji Bilimleri Bölümü'nde Yardımcı Doçent Erik Sperling “Çoğu okyanus canlısı için yaşamak için gerçekten kötü bir dönemdi" dedi.
Nature Communications adlı bilimsel yayında yayımlanan çalışma teoriyi desteklemek amacıyla Hirnantiyen ve Rudaniyen çağları arasındaki sınıra dair jeolojik kayıtları inceledi.
Stanford Earth'te doktora öğrencisi Richard George Stockey daha önce yayımlanmış metal izotopu verilerini ve Libya'daki Murzuk Havzası'ndan siyah şist örneklerinden alınan verileri birleştirmek için yeni bir model geliştirdi.
Deniz tabanına çöken uranyum ve molibden miktarları da dahil 31 farklı değişkeni göz önünde bulunduran model uzun süreli ve şiddetli bir okyanus anoksisinin Dünya okyanuslarının büyük kısmında meydana gelmiş olması gerektiği sonucuna vardı.
Sperling, “Güvenle söyleyebiliriz ki uzun ve şiddetli bir küresel anoksi olayı Geç Ordovisyen'deki ikinci kitlesel yok oluş dalgasıyla bağlantılı" dedi.
Araştırmacılar küresel iklim değişiminin açık okyanus ve kıyı sularındaki oksijen seviyesinin düşmesine katkı sağladığı göz önünde bulundurulduğunda bulguların bugün için de geçerli olduğunu söyledi.
Geçen aralıkta yapılan başka bir araştırmaysa okyanuslardaki genel oksijen seviyesinin aşağı yukarı yüzde iki oranında düştüğünü, bilinen hipoksik "ölü bölgelerin" sayısınınsa tavan yaparak 1960'lardaki 45 bilinen bölgeden şu an en az 700 bölgeye çıktığını ve bunlardan bazılarının binlerce kilometre kare genişliğinde olduğunu bulmuştu.
Sperling "Aslında günümüzdeki okyanusta oksijenasyonu modellemekte büyük bir sorunumuz var. Ve okyanusların geçmişte nasıl davrandığına dair düşüncemizi genişleterek, bugün okyanuslar hakkında bazı kavrayışlar edinebiliriz" dedi.
Independent Türkçe'de yer alan habere göre, Alfred P. Sloan Vakfı, Ulusal Bilim Vakfı, Packard Vakfı ve NASA tarafından araştırması desteklenen Stockey şunları ekledi:
"Düşük oksijen koşullarının çeşitlilik üzerinde ciddi etkisi olmaması söz konusu bile değil."
Okyanuslardaki oksijen yetersizliği 375 milyon yıl önce Devoniyen kitlesel yok oluşunda da rol oynamıştı.
Kitlesel yok oluşlardan en ünlüsüyse 65 milyon yıl önce bir astreoit çarpmasının gezegenin okyanuslarını asitleştirmesi sonucu uçamayan bütün dinozorların dünya üzerinden silindiği Kretase-Tersiyer olayı.



Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
TT

Deepfake videoları tespit etmek giderek zorlaşıyor: Artık gerçekçi kalp atışları var

Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)
Kişilerin rızası ve bilgisi dışında üretilen deepfake görüntüler endişe yaratıyor (Reuters)

Deepfake videoların gelişmiş saptama yöntemlerini yanıltabildiği ve her geçen gün daha gerçekçi hale geldiği tespit edildi. 

Bir kişinin yüzünün ya da vücudunun dijital olarak değiştirilmesiyle oluşturulan deepfake videolar endişe yaratmaya devam ediyor. 

Bu videolar gerçek bir kişinin görüntüsünün yapay zeka kullanılarak değiştirilmesiyle yapılıyor. Aslında bu teknoloji, kullanıcıların yüzünü kediye dönüştüren veya yaşlandıran uygulamalar gibi zararsız amaçlarla da kullanılabiliyor.

Ancak insanların cinsel içerikli videolarını üretmek veya masum insanlara iftira atmak için de kullanılabilmesi ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Bu videoların sahte olup olmadığını anlamak için kullanılan gelişmiş yöntemlerden biri kalp atışlarını izlemek. 

Uzaktan fotopletismografi (rPPP) adlı araç, deriden geçen ışıktaki küçük değişiklikleri tespit ederek nabzı ölçüyor. Nabız ölçen pulse oksimetreyle aynı prensiple çalışan bu araç, çevrimiçi doktor randevularının yanı sıra deepfake videoları tespit etmek için de kullanılıyor.

Ancak bulguları hakemli dergi Frontiers in Imaging'de bugün (30 Nisan) yayımlanan çalışmaya göre deepfake görüntülerde artık gerçekçi kalp atışları var.

Bilim insanları çalışmalarına videolardaki nabız hızını otomatik olarak saptayıp analiz eden bir deepfake dedektörü geliştirerek başladı. 

Ardından rPPP tabanlı bu aracın verilerini, EKG kayıtlarıyla karşılaştırarak hassasiyetini ölçtüler. Son derece iyi performans gösteren aracın EKG'yle arasında dakikada sadece iki-üç atımlık fark vardı. 

Ekip aracı deepfake videolar üzerinde test ettiğindeyse rPPP, videoya kalp atışı eklenmese bile son derece gerçekçi bir kalp atışı algıladı. 

Bilim insanları kalp atışlarının videoya kasten eklenebileceği gibi, kullanılan kaynak videodan kendiliğinden geçebileceğini de söylüyor.

Almanya'daki Humboldt Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Peter Eisert "Kaynak video gerçek bir kişiye aitse, bu artık deepfake videoya aktarılabiliyor" diyerek ekliyor: 

Sanırım tüm deepfake dedektörlerinin kaderi bu; deepfake'ler gittikçe daha iyi hale geliyor ve iki yıl önce iyi çalışan bir dedektör bugün tamamen başarısız olmaya başlıyor.

Araştırmacılar yine de sahte videoları saptamanın başka yolları olduğunu düşünüyor. Örneğin sadece nabız hızını ölçmek yerine, yüzdeki kan akışını ayrıntılı olarak takip eden dedektörler geliştirilebilir.

Eisert, "Kalp atarken kan, damarlardan geçerek yüze akıyor ve daha sonra tüm yüz bölgesine dağılıyor. Bu harekette gerçek görüntülerde tespit edebileceğimiz küçük bir gecikme var" diyor.

Ancak bilim insanına göre nihai çözüm deepfake dedektörlerinden ziyade, bir görüntünün üzerinde oynanıp oynanmadığını anlamaya yarayan dijital işaretlere odaklanmaktan geçiyor:

Bir şeyin sahte olup olmadığını tespit etmek yerine bir şeyin değiştirilmediğini kanıtlayan teknolojiye daha fazla odaklanmadığımız sürece, deepfake'lerin saptanmalarını zorlaştıracak kadar iyi olacağını düşünüyorum.

Independent Türkçe, BBC Science Focus, TechXplore, Frontiers in Imaging