Dünya, yeni ilaçlar ve maske zorunluluğu ile salgını yeniyor

Milano’daki bir restoranın çalışanları, önleyici tedbirlere dikkat çekiyor (EPA)
Milano’daki bir restoranın çalışanları, önleyici tedbirlere dikkat çekiyor (EPA)
TT

Dünya, yeni ilaçlar ve maske zorunluluğu ile salgını yeniyor

Milano’daki bir restoranın çalışanları, önleyici tedbirlere dikkat çekiyor (EPA)
Milano’daki bir restoranın çalışanları, önleyici tedbirlere dikkat çekiyor (EPA)

Dünya, sosyal izolasyon kuralları ve bulunan yeni ilaçlar ile yeni tip koronavirüs (Kovid-19) uykusundan uyanıyor. Çıkarılan her yeni ilacın koronavirüsün neden olduğu hastalığın tedavisindeki etkisi ve faydası hakkında kapsamlı bilimsel tartışmalar yapılıyor. Etkili, güvenilir bir aşı ve uzmanların bu konudaki onayını bekleyen ülkeler, bir yandan da katı izolasyon önlemlerini yavaş yavaş gevşetiyor. Çoğu ülke; toplu taşımalar, kalabalık mekanlar, hatta iş yerlerinde maske takılmasını şart koşuyor.

Kök hücre tedavisi
Koronavirüs salgını, hakkındaki ilk araştırma ve bulguların 1960'larda Ernest McCulloch ve James Till tarafından sağlandığı kök hücre (vücudumuzdaki ana hücre türleri) tedavisi araştırmalarına yeni bir ivme kazandırdı.
Bağışıklık sistemi bozuklukları, bazı sinir sistemi hastalıkları, retina ve eklemlerle ilgili hastalıklar gibi şuanda kök hücre tedavisinin uygulandığı 40’tan fazla hastalık bulunuyor. Koronavirüs salgını ile beraber, dünya çapındaki birçok araştırma ekibi, kök hücrenin kullanıldığı klinik denemeler üzerinde çalışmaya başladı. Bunlardan biri de Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) gerçekleşti.
Koronavirüs hastaları için Abu Dabi Kök Hücre Merkezinde araştırmacı ve doktorlardan oluşan bir ekip tarafından geliştirilen kök hücre tedavisi, hastanın kanından kök hücrelerin alınmasının ardından bunların etkinleştirilip tekrar hastaya verilmesiyle gerçekleştiriliyor. Toz haline getirilen bu hücrelerin, sprey aracılığıyla hastaya verilip akciğerlere ulaşması sağlanıyor.
Mısır’daki Zevail Bilim ve Teknoloji Şehri’nde Kök Hücre Araştırmaları Merkezi Müdürü Dr. Necva el-Bedri, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, BAE’de gerçekleştirilen çalışmaların ABD, Çin, Ürdün gibi diğer ülkelerde yine koronavirüs tedavisi için yapılan 20’den fazla klinik çalışmadan farklı olduğunu söylüyor. BAE’deki çalışmalarda kök hücrenin hastanın kanından alındığını, diğer ülkelerdekilerin ise kök hücrenin farklı kaynaklardan alımına dayandığını ifade ediyor.
Nitekim bazı deneylerde ilik, göbek bağı, diş özü gibi kaynaklar kullanılabiliyor; ya da kök hücreler çeşitli ilaçlar ile birleştirilebiliyor.
Dr. Bedri, kök hücre çalışmalarının genelde hastanın damarlarına enjekte yoluyla yürütüldüğünü, ancak BAE’de yapılan çalışmanın bu hücrelerin akciğerlere solunması ile gerçekleştirildiğine dikkat çekiyor. Bu şekilde tedavinin, doğrudan akciğerin hedeflenmesi nedeniyle daha etkili ve hasta için daha rahat bir deneyim olacağını da ekliyor.
Dr. Bedri, aynı zamanda “Kök hücrenin direk hastanın kendi kanından alınması, vücudun bu hücreleri reddetme şansını zayıflatıyor. Hastaya verilmeden önce etkinleştiriliyor olmaları ise sitokin fırtınasını (sitokin salınım sendromu) azaltmaya yardımcı olacak bazı etmenlerin salgılanmasını sağlıyor” ifadelerini kullanıyor. Nitekim hücre tedavilerinde yan etki olarak betimlenen sitokin fırtınası, yoğun bakım ünitelerindeki hastaların hayatta kalmak için savaşmak zorunda kaldığı azılı düşmanlardan sayılıyor.
Sitokin salınım sendromu, tetikleme durumunda çok sayıda hücrenin aktive edildiği ve bu hücrelerin bağışıklık reaksiyonlarında vücudu korumak için oluşturulan sitokinleri serbest bıraktığı yanıt türüdür.  
Dr. Bedri’nin BAE’nin söz konusu çalışmasında dikkat çektiği önemli özelliklerden biri de tedavinin çok sayıda hastada denenmiş olması. Nitekim BAE haber ajansı (WAM), tedavinin 73 vakada denendiği, toz halinde sprey vasıtasıyla bu kişilere verilen kök hücrelerin akciğerlere ulaşmasının ardından test sonuçlarının negatif sonuç verdiğini aktarmıştı. Diğer yandan, örneğin Çin’de bu tür bir tedavi yalnızca 7 kişi üzerinde denenmişti.
Dr. Bedri, BAE’de yürütülen çalışmanın, tedavinin etkinliğinden emin olunması için hala daha fazla sayıda hasta üzerinde denendiğini dile getiriyor.

Plazma kullanımı
İngiltere’de de Kovid-19 hastalarına kan plazması tedavisi uygulanması planlanıyor. Bu kişilerin virüsle mücadele eden bağışıklık sistemlerine koronavirüsü atlatan hastalardan alınan kandaki antikorlar vasıtasıyla destek verilmesi hedefleniyor. Başbakan Boris Johnson’un hayatını kurtarmasına yardımcı olduğunu belirttiği Londra’daki Guy's and St Thomas Hastanesi, Kovid-19’u yenen donörlerden alınan plazmalara başvuracak.
Reuters’ın haberine göre, hastanenin yoğun bakım danışmanı Dr. Manu Shankar-Hari, “Şuana kadar Kovid-19’la mücadelede etkisi kanıtlanmış bir tedavi şekli mevcut değil. İyileşen kişilerden alınan plazma ise vücutları yeterince antikor üretemeyen hastalar için umut verici olabilir. Denemeler başarılı olduğu taktirde bu tedavi şekli yaygın hale gelebilir” ifadelerini kullanıyor.
Öte yandan, Fransa’daki Ulusal İlaç ve Sağlık Ürünleri Güvenliği Ajansı (ANSM) tarafından Perşembe günü yapılan açıklamada, durumu ağır Kovid-19 hastalarının tedavisinde immün plazma tedavisinin uygulanmasına izin verildiği bildirildi. Nitekim ülkede aslında 7 Nisan’da uygulanmaya başlanan bu tedavi şekli, daha önceden yalnızca klinik denemeler ile sınırlandırılmıştı. Ancak AFP’nin haberine göre ANSM tarafından yapılan açıklamada, “durumu ağır hastaların hayatta kalma şansını artırmak” için bu tedaviye izin verildiği belirtildi.
Söz konusu açıklamada, iyileşen kişilerden alınan plazmaların Kovid-19 hastalarının tedavisindeki etkinliğini ve güvenilirliğini değerlendirmeyi amaçlayan klinik çalışmaların devam ettiği belirtildi. Aynı zamanda “Bazı veriler, Kovid-19 hastalarının sahip olduğu plazmanın virüsle mücadele eden aktif antikorlar içerdiğini göstermekte; bu, şiddetli akut solunum yolu sendromundan muzdarip hastaların iyileşme oranlarını artırabilir” ifadeleri kullanıldı.
Plazmanın Kovid-19’la mücadeledeki etkisinin henüz kanıtlanmadığını belirten ANSM, “Bu nedenle plazma kullanımı, mümkün olduğu sürece klinik denemeler çerçevesinde yapılmalıdır” açıklamasında bulundu.

Maske zorunluluğu
Kovid-19’la mücadelede alınan izolasyon önlemlerinin yavaş yavaş hafifletildiği İspanya’da, Başbakan Sanchez, dün, toplu ulaşım araçlarında maske takmanın 4 Mayıs itibariyle zorunlu olacağını açıkladı. Hükümet, maske kullanımını düne kadar yalnızca tavsiye etmekle yetiniyordu.
Nitekim Sanchez, vatandaşların bu kurala uyabilmeleri için ülke çapında 6 milyon, belediye ve valiliklere 7 milyon, Uluslararası Kızılhaç Komitesi gibi sosyal kurumlara ise 1,5 milyon maske dağıtılacağını duyurdu. 25 bin 100 can kaybı ile, Kovid-19 salgınından en çok etkilenen ülkelerden biri olan İspanya, 14 Mart’ta uygulanmaya başlanan izolasyon prosedürlerini geçen hafta hafifletmeye başlamıştı.
İzolasyonun kademeli olarak kaldırılmasının ilk aşaması, birkaç küçük adada yarın, ülke çapında ise 11 Mayıs'ta uygulanmaya başlayacak. Ticari işletmeler; AVM’ler hariç ve restoranların dış mekanları dahil olmak üzere, belirli koşullar altında çalışmaya devam edebilecek. Bu aşamalı tedbirler, salgının gidişatına göre, Haziran ayı sonuna kadar devam edecek.
Almanya, bu hafta başlarında, ülkenin dört bir yanında maske kullanımını zorunlu hale getirmişti. Toplu taşıma araçlarında maske takmanın zorunlu hale getirilmesinin ardından, Berlin İçişleri Senatörü Andreas Geisel’in açıklamalarına göre, başkent bunun ticari işletmelerde de uygulanması kararı aldı. Burun ve ağzın kapanmasını gerektiren karar dahilinde, mendil kullanımına da izin veriliyor. 15 bölgenin daha benzer bir karar almasıyla, bu kural ülkenin dört bir yanında uygulanır hale geldi.
Fransa’da da toplu taşımalarda maske takımı zorunlu olacak. Başbakan Edouard Philippe, maskelerin virüsle bir arada yaşama planının bir parçası olacağını söylüyor. Anaokulları ve ilkokulların 11 Mayıs itibariyle gönüllü olarak yeniden açılacağını söyleyen Philippe, 18 Mayıs’ta ise ortaokulların açılmaya başlayacağını, öğrencilere maske takma zorunluluğunun getirileceğini belirtti.



İsrail'de Savaş Kabinesi “çöküşün” eşiğinde

Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)
Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

İsrail'de Savaş Kabinesi “çöküşün” eşiğinde

Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)
Cuma günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrindeki bir sokakta yürüyen Filistinliler (AFP)

İsrail’de Savaş Kabinesi’ndeki kaynaklar, stratejik kararların alınamaması ve rehine meselesinin çözüme kavuşturulamaması nedeniyle kabine üyeleri arasındaki ilişkilerin oldukça kötüleştiğini ve kabinenin çöküş tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylediler.

Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz, 8 Haziran'a kadar Gazze’deki savaş sonrasına dair iplanının onaylanmaması halinde hükümetten çekilmekle tehdit etti.

“Küçük bir azınlık İsrail'in kararlarını kontrol altına aldı ve ülkeyi bilinmeze doğru sürüklüyor” diyen Gantz, bazı siyasetçileri sadece kendi geleceklerini düşünmekle suçladı. Öte yandan Savunma Bakanı Yoav Gallant'ı hedef tahtasına oturtan Savaş Kabinesi’ndeki bakanlar, ‘savaşın ertesi günü’ ile ilgili anlaşmazlıklar ve Gallant'ın Gazze Şeridi'nde askeri yönetim fikrini reddetmesi nedeniyle Gallant'ın görevden alınmasını istediler.

Diğer yandan Hamas liderlerinden Halid Meşal, Filistinli grupların Gazze genelinde ‘yeniden konumlandığını’ açıklarken İsrail ordusu, Gazze'nin kuzeyindeki bölgelerde yaşayanlara derhal bölgeyi boşaltmalarını istedi. İsrail ordusu aksi takdirde onları bombalamakla tehdit etti. Gazze Şeridi’ndeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda günlerdir şiddetli çatışmalar yaşandığı biliniyor.

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, İsrail'in 6 Mayıs'ta Refah’a askeri operasyon başlatmasından bu yana yaklaşık 800 bin Filistinlinin yerinden edildiğini duyurdu.


‘Savaş sonrası Gazze’ için bir plan sunan Gantz, reddedilmesi halinde hükümetten istifa edeceği tehdidinde bulundu

Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)
Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)
TT

‘Savaş sonrası Gazze’ için bir plan sunan Gantz, reddedilmesi halinde hükümetten istifa edeceği tehdidinde bulundu

Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)
Binyamin Netanyahu ve Benny Gantz (The Times of Israel)

İsrail Savaş Kabinesi üyesi ve eski Savunma Bakanı Benny Gantz, savaş sonrası Gazze için hazırlanan planın 8 Haziran'a kadar onaylanmaması halinde, Binyamin Netanyahu hükümetinden istifa etmekle tehdit etti.

Şarku’l Avsat’ın Arap Dünyası Haber Ajansı'ndan (AWP) aktardığına göre dün akşam (Cumartesi) yaptığı konuşmada Gantz, “küçük bir azınlığın İsrail'in kararlarını kontrol altına aldığını ve ülkeyi bilinmeze doğru sürüklediğini” söyleyerek, bazı İsrailli siyasetçileri sadece kendi geleceklerini düşünmekle suçladı ve “acil bir değişime ihtiyaç var” dedi.

Gantz konuşmasında, 8 Haziran'dan önce üzerinde çalışılması gereken altı hedef belirledi: ‘Esirlerin iadesi, Hamas yönetiminin zayıflatılması, Gazze Şeridi'nin askerden arındırılması, Gazze Şeridi’ni yönetmek için Hamas'ı ya da Mahmud Abbas liderliğinde Ramallah'taki Filistin Yönetimi'ni içermeyen bir Avrupa-Arap koalisyonu kurulması, kuzeyde yaşayanların geri dönmesi ve tüm İsraillilerin orduda görev yapmasının sağlanması.’

Gantz, “Hayatta kalma savaşındayız, varoluşsal bir savaşın içindeyiz. İsrail devletinin geleceğini güvence altına almak için düşmanlarımızın üstesinden geleceğiz. Hükümete ve koalisyona İsrail devletine hizmet etmek için girdik ve mevki talep etmedik. Ancak hayati kararlar alınmadı ve küçük bir azınlık İsrail'in kararını kontrol ederek onu uçuruma sürükledi” ifadelerini kullandı.

‘Acil bir değişime’ ihtiyaç olduğunu ve işlerin olduğu gibi bırakılmayacağını belirten Gantz, İsrail'in ‘gerçek bir zafer’ olarak tanımladığı şeyi elde etmesini sağlamak için çalışma sözü verdi.

Diğer yandan İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant geçtiğimiz Çarşamba günü yaptığı açıklamada, savaşın sona ermesi ve Hamas'ın ortadan kaldırılmasından sonra Gazze Şeridi'nde İsrail askeri yönetimini kabul etmeyeceğini açıkladı. Savaştan sonra Gazze Şeridi'nde İsrail güvenlik varlığının ‘gereksiz İsrailli can kaybına’ yol açacağını ifade eden Gallant, Hamas'a alternatif bir yönetim organı talep ettiğini, ancak bir yanıt alamadığını söyledi.

Gantz küçük bir lider

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ise dün yaptığı açıklamada, Gantz'ı hükümeti yıkmaya çalışan bir ‘ikiyüzlü ve yalancı’ olarak nitelendirdi.

Ben-Gvir X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, “Benny Gantz küçük bir lider. Hükümete katıldığı ilk andan itibaren esas olarak hükümeti dağıtma girişimlerinde bulundu. Başbakanın pozisyonuna karşı görüşmeler için Washington'a yaptığı geziler sabotaj operasyonlarının sadece küçük bir parçasıydı. Mahmud Abbas'ı evinde ağırlayan, Gazze Şeridi'nden işçi getiren, Lübnan'la gaz sevkiyatı anlaşmasını yürüten, Batı Şeria'daki kontrol noktalarını kaldıran ve Golani Tugayı askerlerini (Filistinlileri düşündüğü için) tehlikeye atan adam güvenlik alternatifleri sunabilecek son kişidir” ifadelerini kullandı.

Hükümetin politikasında değişikliğe gidilmesi çağrısında bulunan Ben-Gvir, “Hükümeti mevcut konseptiyle dağıtmanın ve politikayı sağlam, güçlü ve kararlı bir hükümete dönüştürmenin zamanı geldi” dedi.

Öte yandan Netanyahu geçtiğimiz Çarşamba günü yaptığı bir konuşmada, “Hamas Gazze'de iktidarda olduğu sürece savaşın ertesi günü için yapılacak düzenlemeler hakkında konuşmanın bir anlamı yok” dedi.

İsrail medyası, geçtiğimiz hafta Pazar günü, Gallant'ın Gazze'deki savaşın ve Refah'taki operasyonun ‘ertesi günü’ konusunda üst düzey ordu komutanlarıyla Netanyahu'nun katılımı olmadan görüşmeler yapmaya karar vermesinin ardından, Netanyahu ve Gallant arasında anlaşmazlıklar ve sözlü çatışmalar yaşandığını ortaya çıkardı.


ABD: Dış politika nasıl önemli bir seçim kozu haline geldi?

Protestocular İsrail konusundaki tutumu nedeniyle Biden'ın görevden ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)
Protestocular İsrail konusundaki tutumu nedeniyle Biden'ın görevden ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)
TT

ABD: Dış politika nasıl önemli bir seçim kozu haline geldi?

Protestocular İsrail konusundaki tutumu nedeniyle Biden'ın görevden ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)
Protestocular İsrail konusundaki tutumu nedeniyle Biden'ın görevden ayrılması çağrısında bulundu. (AFP)

Başkanlık seçimleri yaklaşırken, ABD seçmeninin ABD dış politikasına, özellikle de Gazze savaşına ve Amerika'nın İsrail'e yönelik politikasına olan ilgisinin boyutuna ilişkin sorular artıyor.

Biden yönetiminin Tel Aviv'e silah sevkiyatını dondurma kararı, ABD Başkanı'nın konuyu siyasileştirdiği suçlamaları ve ABD politikasının değiştirilmesi çağrısında bulunan öğrenci protestolarının artmasıyla birlikte, Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler arasında bu konuda yaşanan derin iç gerilimi gözler önüne serdi.

Şarku’l Avsat ve Asharq News (eş-Şark) iş birliği ile hazırlanan Washington raporu, ABD seçmeninin ülkesinin dış politikasıyla nasıl ve neden alışılmadık bir şekilde ilgilendiğini ve eleştirmenleri yatıştırmak için ABD politikasının şekillenmesine ne ölçüde katkıda bulunduğunu araştırıyor.

New York'ta 11 Mayıs 2024 tarihinde düzenlenen Filistin’e destek gösterilerinden (AFP)

New York'ta 11 Mayıs 2024 tarihinde düzenlenen Filistin’e destek gösterilerinden (AFP)

Amerikan seçmeni ve dış politika

Anketler, ABD'li seçmenlerin geçen yıl sadece yüzde 18'inin, bu yıl ise yüzde 38'inin dış politikaya ilgi gösterdiğini ortaya koyuyor.

ABD'nin eski Ukrayna Büyükelçisi John Herbst, bu duruma şaşırmadığını belirterek, “Ortadoğu ve Ukrayna'da yaşananlar çok ciddi konular ve özellikle de medya bu konulara odaklandığı için seçmenlerin ilgisini çekmeleri doğal” değerlendirmesinde bulundu.

The Hill'in fikir yazarı Sarakshi Rai, daha önceki anketlerin ABD seçmeninin dış politikaya ilgisinin düşük olduğunu gösterdiğine, ekonomi, göç ve sınırların ana kaygılar olduğuna dikkat çekti. Rai, “Şimdi, her 10 Amerikalıdan dördü dış politikayla ilgilendiğini söylüyor. Bu yüzden İsrail-Gazze çatışması ve ABD'nin doğusundan batısına üniversite kampüslerindeki protestoların arka planında bir hareket görüyoruz” ifadelerini kullandı. Başkanlık seçimleri yaklaşırken ABD seçmeninin dış politikaya ilgisi artıyor. (AFP)

Başkanlık seçimleri yaklaşırken ABD seçmeninin dış politikaya ilgisi artıyor. (AFP)

Eski ABD Başkanı George H.W. Bush'un yardımcısı Trent Duffy, Amerikan seçmeninin dış politikayla giderek daha fazla ilgilenmekle birlikte, ABD Başkanı Joe Biden'ın bu konudaki performansına güven duymadığına dikkat çekti. Seçmenlerin sadece yüzde 32'sinin bu konuda Biden'a güvendiğini belirten Duffy, “Dış politika, Amerikan seçmeninin gözünde ülkenin lideri olarak başkanla başlar. Bence Başkan Biden bu alanda zorlanıyor. Çünkü şu ana kadar Ukrayna ve Gazze çatışmalarında sonuç Başkan'ın lehine olmadı. Bu ise onun zayıf olarak algılanmasına yol açıyor ki, bu, Amerikan seçmeni için çok önemli” şeklinde konuştu.

Bu nedenle Cumhuriyetçiler, ABD Başkanı’nı, özellikle Michigan gibi kararsız eyaletlerde Amerikan seçmeninin ne düşüneceğinden korktuğu için İsrail'e silah sevkiyatını dondurmak gibi dış politika kararlarını almakla suçluyor.

Herbst, “Arap asıllı ABD’li seçmenlerin oylarının Biden'ın Ortadoğu politikası üzerindeki etkisi konusunda hiçbir şüphe yok. Michigan'daki oylardan endişe ettiği için daha da sertleşti” yorumunda bulundu. Bu yaklaşıma katılan ve seçimin kararsız eyaletlerde belirleneceğine dikkat çeken Rai, “Biden'ın Wisconsin ve Michigan gibi eyaletlere ziyaretlerini yoğunlaştıracağını göreceğiz” dedi.

Duffy, Biden'ın gençlerin desteğinin azalmasından korktuğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Genç Amerikalı seçmenler, özellikle de genellikle gençlerin oylarının çoğunluğuna sahip olan Demokrat Parti için çok önemli bir grup. Başkan Biden 2020'de seçildiğinde de böyle oldu. Parti, sadece Gazze'de ve dış politikada yaşananlar nedeniyle değil, aynı zamanda ekonomi ve konut sorunları nedeniyle de gençlerden gelen desteğin azaldığını gördü. Bunların hepsi hayal kırıklığına uğramış genç seçmenler için önemli konular. Dolayısıyla Başkan Biden'ın gençleri cezbetmeye yönelik tedbirler aradığını görüyoruz.”

Yardım mı uzlaşı mı?

Biden'ın Ortadoğu politikasına yönelik iç muhalefet artarken, George H.W. Bush yönetiminde görev yapmış olan Herbst, Biden'ın dış politika kararlarının, özellikle de İsrail'e silah sevkiyatını dondurma kararının anakronizminden bahsetti. Herbst, “ABD İsrail'i uzun zamandır güçlü bir şekilde destekliyor. Netanyahu ile yaşanan mevcut çatışmaya rağmen, bu durum Biden döneminde de geçerliliğini koruyor. Ancak Biden, özellikle Michigan'daki Arap asıllı ABD’li seçmenleri yatıştırmak için tasarlanmış adımlar attı. Bu siyasette yeni bir şey, çünkü hiçbir ABD başkanı politikasını kısmen bazı seçmenlerin İsrail'e karşı olacağı korkusuyla şekillendirmemişti” ifadelerini kullandı.

Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, İsrail'i destekleyen bir yasa tasarısı lehine oylama yapılması için baskı yaptı. (AFP)

Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, İsrail'i destekleyen bir yasa tasarısı lehine oylama yapılması için baskı yaptı. (AFP)

Herbst, Baba Bush ve Nixon gibi geçmiş başkanların İsrail'e yönelik silah ve finansmanı dondurma kararlarını Biden'ın kararıyla karşılaştırarak, ABD’lilerin eskiden başkanlara İsrail'i desteklemeleri için baskı yaptığını, ancak bugün durumun böyle olmadığını belirtti. Herbst, “Bugün, tarihimizde ilk kez, ABD'de Arap ve Filistin yanlısı seçmenlerin siyasi sonuçlarından duyulan korku politikayı etkiliyor. İsrailliler bu konuda endişelenmeli. Çünkü genç Demokratlar arasında İsrail'in pozisyonunu ve bizim İsrail'e verdiğimiz desteği anlamayan büyük bir kesim var” vurgusunda bulundu.

Rai ise Biden'ın dış politikalarından bahsederken, yönetimin İsrail'i destekleyenler ile karşı çıkanlar arasında çok hassas bir konumda olduğunu savundu. Rai, Biden'ın silah sevkiyatını dondurması ve ardından muhaliflerini, özellikle de Temsilciler Meclisi'nin, 16 Demokrat'ın desteğiyle dondurulan silah sevkiyatını serbest bırakmaya zorlayan bir tasarıyı geçirebildiği Kongre'deki muhaliflerini yatıştırmak için 1 milyar dolar değerinde yeni bir silah paketi açıklaması örneğini verdi.

Bu politika değişikliğini bir çekişme olarak tanımlayan Duffy şu ifadeleri kullandı: “Yönetim İsrail'e silah sevkiyatını durduracağını söylüyor, ardından hızla yeni bir silah anlaşması açıklıyor. Tüm bunlar bahsettiğimiz faktörlerin bir sonucu. Bence Başkan Biden bu konuyu gündemden düşürmek ve insani krizi azaltmak için mümkün olan en kısa sürede ateşkes için bastırıyor. Bu ona siyasi açıdan da yardımcı olacaktır.”

‘Kısa hafıza’

Dış politika, siyasi ve öğrenci tartışmalarında ön planda yer alırken, Herbst, Biden yönetimini gerek Ukrayna gerekse Ortadoğu'da dış politika konularını ele alış biçimi nedeniyle sert bir şekilde eleştirdi. Herbst, “Biden'ın politikaları, Moskova'nın nükleer tehditlerinden duyduğu korku nedeniyle ciddi şekilde kusurludur ve bu da Ukrayna'ya silah tedarikimizi geciktirmiştir. Ortadoğu'da da benzer bir zayıflık gördük; İran'ın vekil güçleri tarafından kuvvetlerimize karşı çok sayıda saldırı düzenlendi ve buna verdiğimiz karşılık zayıf kaldı. Husilerin uluslararası nakliye yollarında kaos yaratmasına izin verdik. Akıllı strateji İran'a bedel ödetmektir, ancak yönetim Avrupa'da olduğu gibi Ortadoğu'da da gerilimin artmasından korkuyor. Bu bir süper gücün tutumu değildir” ifadelerini kullandı.

Duffy, Cumhuriyetçi aday Donald Trump'ın dış politika konularındaki değişken tutumuna rağmen, ‘çoğu seçmenin nispeten kısa bir hafızaya sahip olduğuna’ inanıyor. Duffy, “Seçmenlerin Trump'ın dış politikasından hatırladıkları, Rusya savaşı ve İsrail ile Filistin arasında bir çatışma olmadığı. Bu iki başlık seçimlerde tartışmanın merkezinde yer alacak” görüşünü dile getirdi.


Trump TV’de yapacakları tartışma öncesinde Biden'ın uyuşturucu testine girmesini istiyor

Trump ve Biden (Reuters)
Trump ve Biden (Reuters)
TT

Trump TV’de yapacakları tartışma öncesinde Biden'ın uyuşturucu testine girmesini istiyor

Trump ve Biden (Reuters)
Trump ve Biden (Reuters)

Eski ABD Başkanı Donald Trump, iki adayın katılmayı kabul ettiği başkanlık münazarası öncesinde, mevcut Başkan Joe Biden'a uyuşturucu testi yapılması çağrısında bulundu.

New York Post'un haberine göre Trump bu talebinin nedeninin, Biden'ın geçen mart ayında yaptığı Birliğin Durumu konuşmasında "bir uçurtma kadar yüksekte" görünmesi olduğunu belirtti.

Trump, Minnesota eyaletinin St Paul kentindeki Cumhuriyetçi Parti yemeğinde yaptığı konuşmada Cumhuriyetçilere "Sadece bu adam hakkında konuşmak istiyorum ama bildiğiniz gibi uyuşturucu testi de talep edeceğim, bu arada. Şöyle ekledi: "Gerçekten, bunu isteyeceğim. "Birliğin Durumu konuşmasında olduğu gibi tartışmaya gelmesini istemiyorum... Uçurtma gibi zirvedeydi" ifadelerini kullandı. Ancak Trump, kendisinin test yaptırıp yapmayacağını söylemedi.

81 yaşındaki Biden, uzun süren Birliğin Durumu konuşması sırasında, yüksek sesle ve biraz da hızlı bir monolog şeklinde konuştu.

Kongre üyesi Greg Murphy, konuşmanın ardından Biden'ın "o gün bir şeyler yaşamış olması gerektiğini" söyledi.

Şarku'l Avsat'ın ulaştığı bilgiye göre 77 yaşındaki Trump daha önce de Biden için uyuşturucu testi yapılması çağrısında bulunmuştu. 2020 yılında Demokratların önseçimi sırasında Biden'ın münazara performansının "dengesiz" olduğunu ve 2020 genel seçimlerindeki münazarasından önce uyuşturucu testi yapılmasını "şiddetle" talep edeceğini söylemişti.


Ukrayna, Rusya'daki hedeflerin belirlenmesi için ABD'den istihbarat paylaşımı istiyor

Donetsk'teki Ukrayna kuvvetleri (AFP)
Donetsk'teki Ukrayna kuvvetleri (AFP)
TT

Ukrayna, Rusya'daki hedeflerin belirlenmesi için ABD'den istihbarat paylaşımı istiyor

Donetsk'teki Ukrayna kuvvetleri (AFP)
Donetsk'teki Ukrayna kuvvetleri (AFP)

Ukrayna'nın Rusya topraklarına yönelik saldırılar için ABD'den daha fazla yardım istediği bildirildi.

Kimliğinin paylaşılmasını istemeyen ABD'li yetkililer, Amerikan gazetesi Wall Street Journal'a (WSJ), Kiev'in Joe Biden yönetiminden Rusya'daki hedeflerin belirlenmesi için istihbarat paylaşımı yapmasını istediğini söyledi. 

Ayrıca Ukrayna'nın ABD üretimi silahları Rus topraklarında kullanmayı talep ettiği de öne sürüldü.

Beyaz Saray'dan gazeteye yapılan açıklamada, Washington yönetiminin Rusya içindeki hedeflerin belirlenmesine dair istihbarat paylaşımını ve Rus topraklarına yönelik saldırılarda Amerikan silahlarının kullanılmasını desteklemediği bildirildi. 

Ancak WSJ'ye konuşan yetkililer, bu politikanın değişebileceğine işaret ederek Ukrayna'nın taleplerinin Washington tarafından değerlendirmeye alındığını belirtti.

Amerikan gazetesi New York Times, Ukrayna'nın geçmişte benzer taleplerde bulunduğunu fakat Washington'ın bunları reddettiğini hatırlatarak, Kiev'in isteklerine olumlu yanıt verilmesinin Biden'ın savaş politikasında önemli bir değişiklik olacağını yazdı. 

ABD, geçen yıl Ukrayna'ya, Rus topraklarına saldırılarda kullanılmaması şartıyla uzun menzilli Ordu Taktik Füze Sistemi (ATACMS) göndermişti. 

WSJ, Ukrayna'nın kendi drone ve silahlarıyla Rus topraklarına saldırı düzenlemek için bile Washington'dan istihbarat alamadığını savundu. Biden yönetiminin bu kısıtlamalarının, son dönemde özellikle Harkiv bölgesinde ilerleme kaydeden Rusya'ya karşı Ukrayna'nın elini zayıflattığı belirtildi.

Rus ordusunun Harkiv kentine dün düzenlediği saldırılarda üç kişinin öldürüldüğü, 28 kişinin de yaralandığı bildirilmişti.

Rusya Savunma Bakanlığı'ndan dün yapılan açıklamada, 11-17 Mayıs'ta Harkiv, Donetsk ve Zaporijya bölgelerinde 14 yerleşim biriminin ele geçirildiği öne sürülmüştü.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dün Çin ziyaretini tamamlamadan önce yaptığı açıklamada, Ukrayna saldırılarını durdurmak için tampon bölge oluşturmayı planladıklarını ve Harkiv'i ele geçirmeyi hedeflemediklerini savunmuştu.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ise Fransız haber ajansı AFP'ye verdiği söyleşide, haziranda İsviçre'de düzenlenecek ateşkes görüşmelerine Çin'in de katılmasını istediğini söyledi.

Dün yayımlanan söyleşide Zelenski, Pekin yönetiminin Moskova üzerinde "büyük etkisi olduğunu" ifade ederek, barışın sağlanmasında önemli rol oynayabileceklerini belirtti.

Pekin yönetiminin görüşmelere katılıp katılmayacağı henüz belli değil. Çin'in İsviçre Büyükelçisi Wang Shihting, martta yaptığı açıklamada konuyu değerlendirdiklerini söylemişti. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New York Times, CNN, RT


Macron müzakere masasına oturmadan önce Yeni Kaledonya'da sükûnetin sağlanmasını istiyor

Fransız askerleri, limanları ve stratejik bölgeleri korumak için Noumea Havalimanı’na geldi. (AFP)
Fransız askerleri, limanları ve stratejik bölgeleri korumak için Noumea Havalimanı’na geldi. (AFP)
TT

Macron müzakere masasına oturmadan önce Yeni Kaledonya'da sükûnetin sağlanmasını istiyor

Fransız askerleri, limanları ve stratejik bölgeleri korumak için Noumea Havalimanı’na geldi. (AFP)
Fransız askerleri, limanları ve stratejik bölgeleri korumak için Noumea Havalimanı’na geldi. (AFP)

Dört gece boyunca şiddet ve ayaklanmaların yaşandığı Yeni Kaledonya'da durum normale dönmemiş olsa da işler iyiye doğru gidiyor. Perşembeyi cumaya bağlayan gece, son günlerde bölgeye hakim olan şiddet olaylarına tanık olunmaması bunun kanıtı. Bu ise ilk önceliğini kanun ve düzene dönüş olarak gören devlet tarafından benimsenen katılık ve sertlik politikasının bir meyvesi olarak görülebilir.

Paris sertliği seçti

Yetkililer, beş kişinin ölümüne, onlarca kişinin yaralanmasına ve 200 milyon euroluk maddi kayba yol açan şiddet olayları ve isyanlarla mücadele etmek amacıyla, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un talebi üzerine, ilk aşama olarak takımadalarda 12 gün süreyle olağanüstü hâl ilan etti.

Ancak Paris'ten gelen bilgiler, hükümetin parlamentodan olağanüstü hâlin bu yaz Fransa'nın ev sahipliği yapacağı Olimpiyat Oyunları sonrasına kadar üç ay süreyle uzatılmasını isteyeceğini gösteriyor.

Olağanüstü hâl, güvenlik güçlerinin başkentteki tüm mahallelerde terör estiren birkaç yüz kişiyi gözaltına almasını sağladı. Macron'un başkanlığında iki kez toplanan Güvenlik ve Savunma Konseyi, isyan karşıtı özel kuvvetlerden oluşan gruplar da dahil olmak üzere bin polis ve jandarma göndererek bölgedeki güvenlik varlığını güçlendirme kararı aldı.

Böylece takımadalardaki güvenlik personeli sayısı bin 700'den 2 bin 700'e yükselmiş oldu. Aynı bağlamda Savunma Bakanlığı da limanlar ve havaalanı gibi hassas merkezlerin korunması için silah ve teçhizatıyla birlikte askeri birlikleri hızla bölgeye gönderdi.

Yargı da mücadeleye dahil oldu. Fransa Adalet Bakanı Eric Dupond-Moretti dün (Cuma) yargı mensuplarına, özellikle de Adalet Bakanlığı'na bağlı savcı ve hakimlere yönelik bir genelge yayınlayarak, isyancılar tarafından işlenen ‘suç ve ihlallere karşı kesin ve sistematik bir tepki’ verilmesi çağrısında bulundu. Genelgede, “Yeni Kaledonya'da kişilere ve mallara karşı işlenen eylemler, kamu düzeninin ciddi şekilde ihlalini teşkil etmektedir. Bu nedenle işlenen suçlara ve olağanüstü hâl hükümlerinin ihlaline karşı kesin, hızlı ve sistematik bir yanıt verilmesi gerekmektedir” ifadeleri yer aldı.

Macron'un destekçileri, özellikle Fransa'nın önümüzdeki ayın 9'unda Avrupa Parlamentosu seçimleriyle karşı karşıya olduğu bir dönemde, hükümetin isyancılar karşısında zayıflık ve eylemsizlikle suçlanmamak için katılık ve sertlik politikasından başka bir politika benimseyemeyeceğine inanıyor. Hükümetin sorunu, Cumhurbaşkanı Macron'u destekleyen listenin, sık sık yapılan kamuoyu yoklamalarına göre aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi’nin listesinin 16 puan gerisinde olması. Dolayısıyla hükümetin sertlik dışında bir politika izlemesi, seçmenler nezdindeki konumunu zayıflatacak ve hem geleneksel hem de radikal sağ kanada, kendisini eylemsizlikle ve Yeni Kaledonya'daki Fransızları savunamamakla suçlamaları için daha fazla koz verecek.

Paris tarafından gönderilen 8. Deniz Piyade Taburu’na mensup Fransız askerleri Noumea'ya ulaştı. (AFP)

Paris tarafından gönderilen 8. Deniz Piyade Taburu’na mensup Fransız askerleri Noumea'ya ulaştı. (AFP)

Macron ve hükümeti her halükârda eleştiriliyor. Senato'daki Cumhuriyetçiler grubunun başkanı Bruno Retailleau, ‘Fransız devletinin şiddet ve güvensizlik içinde boğulduğunu’ belirtmekte gecikmedi. Ulusal Birlik Partisi lideri ve Avrupa Parlamentosu seçimleri için liste başı olan Jordan Bardella, hükümeti söz konusu sorunu yönetmede ‘sorumsuzlukla’ ve ‘devletin zayıflığını ve yetersizliğini’ göstermekle suçladı.

Hükümet, çok farklı nedenlerle olsa, Sol ve Yeşillerin de suçlamalarından kaçamadı. Muhalefet lideri Jean-Luc Melenchon, hükümeti Kaledonya'da ‘neo-kolonyal bir politika’ yürütmekle suçladı. La Republique Meydanı'nda perşembe akşamı, Kanaklara ve bağımsızlıklarına destek vermek ve hükümetin gerici politikasına karşı bir gösteri düzenlendi.

Fransa'da iki cephe karşı karşıya

Fransa’da şu anda iki cephe karşı karşıya. Birinci cephe, Yeni Kaledonya'yı cumhuriyet çerçevesinde tutmaya kararlı bir tavır sergiliyor. Beyazlar, Fransızlar, Avrupalılar ve bölgeye yeni gelenler zaten bunun uğruna savaşıyorlar. İkinci cephe ise demokratik bir sistem çerçevesinde beyazların hakları ve güvenliğine ilişkin verilen garantilerle, Kanakların bağımsızlıklarını kazanma isteklerine cevap verilmesi çağrısında bulunuyor.

Ortadaki bu sorun açık bir şekilde takımadaların jeo-stratejik ve ekonomik önemini etkiliyor. Dolayısıyla Fransa'ya Güney Pasifik'te siyasi, ekonomik ve askeri varlık sağlayan olgu etkilenmiş oluyor.

Avustralya hariç, bölgedeki küçük adalardan oluşan ülkeler grubu, bölgede olup bitenleri endişeyle izliyor ve tüm taraflar arasında yenilenmiş bir diyalog çağrısında bulunuyor. Paris, Macron ve hükümetine karşı ortaya çıkan ve parlamentonun iki kanadının ayrı ayrı oy kullanarak seçim listelerini, takımadalarda 10 yıldır yaşayanların yanı sıra, 1988 listelerinde isimleri yer almayanları da kapsayacak şekilde değiştirmesinin ardından meydana gelen içinden çıkılmaz krizi demir yumrukla çözemeyeceğini biliyor.

Takımadaların yerli halkı Kanaklar, henüz yürürlüğe girmemiş olan ve iki yasama meclisinin (Senato ve Temsilciler Meclisi) ortak toplantısını gerektiren anayasa değişikliğinin, sonraki seçimlerde seçmen listelerine yeni katılanların oyları nedeniyle siyasi ağırlıklarını zayıflatacağından korkuyor.

‘Bağımsızlık’ hayali

Sorunun temelinde, Kanakların bu değişikliğin bağımsızlık kazanma ve Fransa'dan ayrılma hayallerini öldüreceği korkusu yatıyor. Kanak partileri ayrıca Fransız devletinin Kaledonya dosyasını yönetirken tarafsız davranmadığını düşünmektedir ki bu da hükümetin anayasa değişikliğinin iki kez oylanması için bastırırken, Kanak partilerinin müzakerelere devam etmek için tasarıyı geri çekmesini talep etmesinden anlaşılmaktadır.

Hükümetin istediği, Noumea sokaklarına sükûnet ve düzenin gelmesi koşuluyla, Yeni Kaledonya'daki iki karşıt tarafı yeniden müzakere masasında karşı karşıya oturtmak. Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre perşembe günü her iki taraftan da birer Kaledonya temsilcisi, Macron'un başkanlık edeceği uzaktan bir toplantıyı, henüz zamanı gelmediği gerekçesiyle reddetti. Elysee Sarayı'na göre Fransa Cumhurbaşkanı iki tarafla ‘ayrı ayrı’ istişarelerde bulunacak. Başbakan ise olası çıkışları görüşmek üzere, Kaledonya heyetlerini Paris'e davet etmeye çalışıyor.

Yeni Kaledonya'da Macron'un politikasına karşı gösteriler düzenlendi. (AP)

 Yeni Kaledonya'da Macron'un politikasına karşı gösteriler düzenlendi. (AP)

Kanaklar için net bir ufuk olmaksızın takımadaları mevcut durumda tutmak, Fransa tarafından tamamen terk edilmek gibi son derece zor olacak görüşünde. 1990'larda ülkedeki iç savaş görüntüsünü ortadan kaldırmayı başaran eski yetkililer, aklıselimin galip gelmesi ve Macron'un iki yasama meclisini ortak toplantıya çağırma tehdidini geri çekmesi çağrısında bulunuyor. Çünkü bu, Kanakların boynuna asılmış bir kılıçtır ve kabul edilmesi zor olacaktır.

Dolayısıyla Kaledonya sorunu, patlamaya hazır bir siyasi durum ve en belirgin özelliği iki karşıt grup arasındaki eşitsizlik olan sosyal durumun iç içe geçmiş unsurlarıyla karmaşık bir hal almakta. Paris, Yüksek Komiseri, ‘isyan hali’ olarak adlandırdığı bu durumu söndürmeyi ve her iki tarafı da tatmin edecek bir çıkış yolu bulmayı başarabilecek mi? Bu sorunun cevabı önümüzdeki haftalarda belli olacak.


‘Amerikan limanı’ faaliyete geçerken Gazze Şeridi'ndeki çatışmalar şiddetlendi

 ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) tarafından Gazze açıklarındaki yüzer iskelenin Gazze Şeridi sakinleri için yardım almaya başlarken yayınlanan fotoğrafı (CENTCOM - AFP)
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) tarafından Gazze açıklarındaki yüzer iskelenin Gazze Şeridi sakinleri için yardım almaya başlarken yayınlanan fotoğrafı (CENTCOM - AFP)
TT

‘Amerikan limanı’ faaliyete geçerken Gazze Şeridi'ndeki çatışmalar şiddetlendi

 ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) tarafından Gazze açıklarındaki yüzer iskelenin Gazze Şeridi sakinleri için yardım almaya başlarken yayınlanan fotoğrafı (CENTCOM - AFP)
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) tarafından Gazze açıklarındaki yüzer iskelenin Gazze Şeridi sakinleri için yardım almaya başlarken yayınlanan fotoğrafı (CENTCOM - AFP)

ABD'nin Gazze açıklarındaki yüzer limanına nakledilen ilk yardımlar, kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nde dağıtılmaya başlanırken, İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de 27 Ekim'de kara harekâtının başlamasından bu yana yaşanan çatışmaların ‘en şiddetli boyuta ulaşabileceğini’ bildirdi.

Bu atmosferde ABD Başkanı Joe Biden yönetimindeki yetkililer, Tel Aviv'i Washington'un Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme ve Ortadoğu'da kalıcı barışı sağlama vizyonunu benimsemeye ikna etme fırsatlarını tükettiklerini ve iki tarafın her zamankinden daha uzak hale geldiğini düşünüyor.

Şarku'l Avsat'ın ulaştığı bilgiye göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri yönetimin insan kayıplarının yanı sıra yılda yaklaşık 5,4 milyar dolara mal olacağını gösteren bir ordu raporu nedeniyle, Gazze Şeridi üzerinde askeri yönetim uygulama planına alternatif aramaya karar verdi..


İsrail uçaklarından atılan bir füze Gazze sınırındaki Yahudi kasabasına isabet etti

Aksa Tufanı Operasyonu kapsamında Gazze Şeridi’ne komşu Yahudi yerleşim birimlerinde oluşan hasar Ekim 2023. (Reuters)
Aksa Tufanı Operasyonu kapsamında Gazze Şeridi’ne komşu Yahudi yerleşim birimlerinde oluşan hasar Ekim 2023. (Reuters)
TT

İsrail uçaklarından atılan bir füze Gazze sınırındaki Yahudi kasabasına isabet etti

Aksa Tufanı Operasyonu kapsamında Gazze Şeridi’ne komşu Yahudi yerleşim birimlerinde oluşan hasar Ekim 2023. (Reuters)
Aksa Tufanı Operasyonu kapsamında Gazze Şeridi’ne komşu Yahudi yerleşim birimlerinde oluşan hasar Ekim 2023. (Reuters)

Gazze Şeridi'ndeki Cibaliye Mülteci Kampı bölgesinde beş İsrail askerinin ‘dost ateşi’ sonucu öldürülmesinden üç gün sonra, dün (Cuma) bir İsrail savaş uçağından atılan füzenin Gazze Şeridi sınırındaki bir Yahudi kasabasına düştüğü ortaya çıktı. Olay dün sabah İsrail Hava Kuvvetleri'ne ait bir F-15 savaş uçağından atılan 500 kilogramlık büyük bir füzenin Gazze Şeridi'ne komşu Eshkol bölgesindeki Yad kasabasında evlerin arasına düşmesiyle meydana geldi.

Askeri kaynaklara göre füze bir Gazze kasabasını hedef alıyordu, ancak rotasından saparak patlamadan bir İsrail hedefine isabet etti. Şarku'l Avsat'ın elde ettiği bilgiye göre görgü tanıkları, savaşçılar ve Hava Kuvvetleri yetkilileri füzenin patlamadığını, patlayıcı madde içerip içermediğini incelemek için olay yerine koştuğunu belirtti.

Kasaba, füzenin kontrollü bir şekilde patlatılmasına hazırlanıyor. Bu nedenle kaza bölgesine yakın yerlerde yaşayan sakinler polisin talimatıyla tahliye edildi. Hava Kuvvetleri olayın nedenini ve yankılarını belirlemek üzere soruşturma başlattı.

Bölge sakinlerine dağıtılan bildiride, “Sabah saatlerinde Yad kasabasındaki bir evin bahçesinde İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait bir uçaktan atılan bir füze görüldü. Güvenlik güçleri olay yerini boşaltmak için çalışıyor. Durum uzmanlar tarafından değerlendiriliyor” ifadeleri yer aldı. Ordu olayı nadir ve tehlikeli olarak nitelendirirken, uzmanlar füzenin patlaması halinde ciddi hasar ve kayıplara yol açabileceğini belirtti.


Axios: Washington bölgede gerilimin tırmanmasını önlemek için Tahran'la dolaylı görüşmelerde bulundu

 İsrail'in 1 Nisan 2024'teki baskınından sonra Şam'daki İran konsolosluk binası (Arşiv -Reuters)
İsrail'in 1 Nisan 2024'teki baskınından sonra Şam'daki İran konsolosluk binası (Arşiv -Reuters)
TT

Axios: Washington bölgede gerilimin tırmanmasını önlemek için Tahran'la dolaylı görüşmelerde bulundu

 İsrail'in 1 Nisan 2024'teki baskınından sonra Şam'daki İran konsolosluk binası (Arşiv -Reuters)
İsrail'in 1 Nisan 2024'teki baskınından sonra Şam'daki İran konsolosluk binası (Arşiv -Reuters)

Axios haber sitesinin bilgi sahibi kaynaklara dayandırdığı habere göre, ABD Başkanı Joe Biden'ın yönetiminden iki üst düzey yetkili bu hafta Umman'da İranlı yetkililerle, bölgede saldırıların artmasının nasıl önlenebileceği konusunda dolaylı görüşmelerde bulundu.

İki kaynak, Biden yönetimi yetkilileri ile İranlı yetkililer arasındaki görüşmelerin, İran'ın ve bölgedeki vekillerinin eylemlerinin sonuçlarını açıklığa kavuşturmaya odaklandığını, ayrıca Amerika'nın İran nükleer programının durumuyla ilgili endişelerinin de görüşüldüğünü belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığı habere göre Başkan Biden'ın kıdemli Orta Doğu danışmanı Brett McGurk ve ABD'nin İran elçisi vekili Abram Paley'in de yer aldığı görüşmeler, Amman'da benzer görüşmelerin yapıldığı ocak ayından beri ABD ile İran arasında yapılan ilk görüşme oldu,

Görüşmeler, İran'ın 13 Nisan'da İsrail'e düzenlediği ve Orta Doğu'yu bölgesel bir savaşın eşiğine getiren benzeri görülmemiş füze saldırısından yaklaşık bir ay sonra gerçekleşti.

İsrail, saldırıdan birkaç gün sonra İran'a ait bir hava üssündeki S-300 hava savunma sistemini hedef alan bir misillemede bulundu.


Washington, Gazze'den 17 Amerikalı doktoru tahliye etti

Kerem Şalom sınır kapısı yakınlarında insani yardım taşıyan insanlar ve kamyonlar (AP)
Kerem Şalom sınır kapısı yakınlarında insani yardım taşıyan insanlar ve kamyonlar (AP)
TT

Washington, Gazze'den 17 Amerikalı doktoru tahliye etti

Kerem Şalom sınır kapısı yakınlarında insani yardım taşıyan insanlar ve kamyonlar (AP)
Kerem Şalom sınır kapısı yakınlarında insani yardım taşıyan insanlar ve kamyonlar (AP)

Yetkililer, Amerika Birleşik Devletleri'nin dün (Cuma) İsrail'in Mısır'la olan Refah sınır kapısının kontrolünü ele geçirmesinden beri Gazze Şeridi'nde mahsur kalan 17 Amerikalı doktoru tahliye ettiğini duyurdu.

Adının açıklanmasını istemeyen bir ABD'li yetkili, Amerikalı diplomatların 17 doktorun Kerem Şalom sınır kapısından İsrail'e geçişini ABD'li diplomatların sağladığını söyledi.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü "Gazze'de mahsur kalan bazı Amerikalı doktorlar, Kudüs'teki ABD Büyükelçiliğinin yardımıyla güvenli bir şekilde bölgeden ayrıldılar" ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre sözcü "Bu Amerikalı doktorların ait olduğu gruplar ve Amerikan vatandaşlarının aileleriyle yakın temas halindeydik" dedi.

Operasyon hakkında bilgi sahibi bir kaynak, gönüllü sağlık ekibinde olan üç Amerikalı doktorun, bir daha ayrılma şansına sahip olabilecekleri konusundaki belirsizliğe rağmen Gazze’de kalmaya karar verdiklerini söyledi.

İsrail güçlerinin 7 Mayıs'ta Refah Sınır Kapısı'nın Filistin tarafının kontrolünü ele geçirdiğinden beri kapıdan hiçbir insani yardım geçmedi.

İsrail ve Başbakanı Binyamin Netanyahu, aylardır Refah'a saldırı düzenleme tehdidinde bulunuyor. ABD de dahil olmak üzere uluslararası toplumun böyle bir saldırının sivillerin yaşamı üzerindeki sonuçlarına ilişkin uyarılarına rağmen, Hamas'ı "ortadan kaldırma" hedefine ulaşmak için operasyonun gerekli olduğu konusunda ısrar ediyor.