Avrupa’nın gündeminde Batı Şeria’nın ilhakıyla mücadele var

Batı Şeria’daki bir İsrail yerleşim yeri. (AFP)
Batı Şeria’daki bir İsrail yerleşim yeri. (AFP)
TT

Avrupa’nın gündeminde Batı Şeria’nın ilhakıyla mücadele var

Batı Şeria’daki bir İsrail yerleşim yeri. (AFP)
Batı Şeria’daki bir İsrail yerleşim yeri. (AFP)

Paris’teki diplomatik kaynakların ifadelerine göre İsrail’in ABD tarafından sunulan “Yüzyılın Anlaşması”nı esas alarak Batı Şeria’yı ilhak etme sürecine karşı çıkan Avrupalı kesimler tarafından öne sürülen argümanlar arasında, tarafların ısrar ettiği iki başlıca konu mevcut.  Söz konusu argümanlardan ilki, ilhak karşısında sessiz kalmanın tüm Avrupa dış politikasının güvenilirliğini sarstığı, ciddiyetini yitirmesine sebep olduğu ve kendisini küresel arenada uluslararası hukuka bağlı bir topluluk olarak gösteren Avrupa Birliği’nin (AB) çifte standartlar uyguladığını göstermesi. Bu konuda bugün yapılacak toplantıda Batı Şeria’nın ilhakıyla mücadele etmeye yönelik üç paket ele alınacak.
Peki; Kırım’ı ilhak ettiği için Rusya’ya uyguladığı yaptırımları 2014 yılından bu yana sürdüren ancak ancak Batı Şeria’nın üçte birinin ilhak edilmesine, Filistin devletinin kurulma olasılığının ortadan kalkmasına göz yuman ve Filistin-İsrail çatışmasında barışçıl ve nihai bir çözüm bulunması için kabul edilen uluslararası “etkenleri” yıkarak kendi içinde çelişen AB dışarıdan nasıl görünüyor?
İkinci argüman ilhak sürecinin bölgede tehlikeli yankıları olacağı, mevcut gerginlik merkezini güçlü bir şekilde ateşe vereceği ve yeni sorunlara ihtiyacı olmayan Avrupa’nın kendisi için de etkileri olabileceği, İran “propagandasına” hizmet edeceği ve aynı şekilde DEAŞ terörünün kökü henüz kazınmamışken yeni bir terör dalgasının oluşmasına yol açabileceği ile ilgili.
Söz konusu kaynaklar bir “Avrupa mutabakatı” olduğu ve klasik olarak İsrail’e yakın ülkeler tarafından gelecekler de dahil olmak üzere zorluklar, sonuçlar ve tehlikeler hakkında yeterli farkındalığın oluştuğu görüşündeler. Bununla birlikte ilhak “gerçeğe” dönüşmeden önce tıpkı Kudüs meselesinde olduğu gibi AB’nin ne yapması gerektiği ile ilgili incelemede anlaşmazlıklar da su yüzüne çıkıyor. Ancak bu sefer eğer bu durumun gerçekleşmesi halinde geri dönüşün zor, hatta imkansız olacağı görüşü hakim.
Bu nedenle birçok Avrupa ülkesi, bugün video konferans yoluyla gerçekleştirilecek olan ve 27 bakanın katılacağı AB Dışişleri Bakanları toplantısında şiddetli tartışmalara yol açan bu sorunu görüşerek net adımlar atmayı ve kararlar belirlemeyi istiyor. Ancak meseleyi teşhis etmek ve bu teşhisten pratik, cezalandırıcı ve proaktif adımlar atma aşamasına geçmek arasında fark var. Bunun ilk nedeni, AB'nin fikir birliği temelinde faaliyet göstermesidir. Bu da bir veya birkaç ülkenin, sadece çok az etkisi olan tek taraflı adımlar atabileceği süreçte AB'nin ortak dış politikasını felce uğratabilecek güçte olması anlamına geliyor.
Fransız Le Monde gazetesi, Avrupa Birliği Dış İlişkiler Servisi tarafından hazırlanan ve Avrupa Birliği Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Susanna Terstal tarafından imzalanan üç sayfalık “belgeye” ulaştı. “Belge” üç aydan beri ilgili makamlar arasında üç parti halinde gerçekleştirilen gayri resmi tartışmaların bir özeti sayılıyor ve üye devletlerin “İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etmeye başlaması halinde İsrail’e yaptırımlar uygulama isteğinin olmadığına” işaret ediyor. Aynı şekilde raporda, AB içerisinde İsrail’le nasıl başa çıkılacağı konusunda “anlaşmazlıklar” yaşandığı da yer alıyor. Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan ve Polonya da dahil olmak üzere birçok ülke bu kanunun açık, net ve yoruma kapalı olduğu bilinciyle “ilhak sürecinin nasıl tamamlanacağı ve bunun uluslararası hukukla ilişkisi” arasında bir bağ kurmaya çalışıyor. Aynı bağlamda Filistin tarafına ABD planına karşı iyi ya da kötü niyetli “öneriler” sunma çağrısında bulunan Avrupa ülkeleri de mevcut. Bu da vakit kaybetme, sorumluluktan kaçma ya da Washington’ı öfkelendirmekten çekinme anlamlarına geliyor. Son nokta ile ilgili olarak; söz konusu kaynaklar bugün ABD yönetiminde Başkan Donald Trump’a bu konuyu tekrar düşünmesi çağrısında bulunanlar ile Trump’ın ilhak sürecini hızlandırmasını isteyip yeni fiili durumu dayatmak için Beyaz Saray’da kalan son beş ayından istifade eden kişiler arasında “kendi içerisinde bir bölünmüşlük” yaşandığını dile getirdi. Konunun tekrar görüşülmesini isteyenlerin temel gerekçesi, Batı Şeria ilhakı sürecinin başlamasının “ABD'nin bölgenin şeklini ve İsrail’in içindeki konumunu yeniden oluşturma planlarını engelleyecek olması.”  Söz konusu kişiler böyle bir eylemin gerçekleşme tehlikesi konusunda uyarıda bulunan ve bu adımın beraberinde getirdiği “yararı” azımsayan eski İsrail askerleri ve güvenlik görevlilerinin düşüncelerine sarılıyorlar. Tüm bunlara ek olarak İsrail hareketi, tamamlanması halinde İsrail ile barış anlaşması imzalayan Mısır ve Ürdün'ü sıkıştıracak ve İsrail'in diğer Arap ülkelerine yaklaşma çabalarını sona erdirebilecek. Son olarak, İsrail Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanabilecek.
Peki, hiçbir ülkenin Filistin devletinin toplu ya da bireysel olarak tanınması konusunda ortaya çıkmadığı bilinirken ilhak sürecine yanıt vermenin olası adımları karşısında derin anlaşmazlıklar yaşayan Avrupalıların önünde neler var?
Üzerinde çalışılacak üç paket mevcut. Bakanlar bugün bunlar hakkında görüşlerini dile getirecek. Bunlardan ilki İsrail ile AB arasındaki ortaklık anlaşmasının uygulanma hızının gözden geçirilmesi. İkincisi, İsrail'den ithal edilen mallar ile bazı Avrupa ülkelerinin diğer ülkeler olmadan çalışmaya başladığı İsrail yerleşim yerlerinde üretilen mallar arasında açık bir ayrım yapılması. Üçüncü paket de her iki taraf arasındaki bilimsel, araştırma ve öğrencilerle ilgili iş birliği programlarının yeniden gözden geçirilmesine yönelik. AB “belgesinde” Avrupalıların iki devletli çözüm yolunun buharlaşıp yok olduğunu düşünmesi halinde Filistin yönetimine ait kurumların finansmanının durdurulmasını temel alan farklı bir seçenek de bulunuyor. Böylece “İsrail, Kudüs ve Batı Şeria’daki Filistinlilerin haklarının bütün sorumluluklarını üstlenecek.” Söz konusu seçenek dolaylı yoldan Filistin Yönetimi’nin tasfiye edilmesine işaret ediyor ve bu da Filistin’in İsrail’i tehdit etmek için kullandığı seçeneklerden bir diğer olarak ön plana çıkıyor.



Golan Tepeleri'ndeki "Hayaletler Çarkı" hakkındaki güçlü teoriye darbe

Rujm el-Hiri'nin astromik gözlemevi olarak kullanıldığı düşünülüyordu (Wikimedia Commons)
Rujm el-Hiri'nin astromik gözlemevi olarak kullanıldığı düşünülüyordu (Wikimedia Commons)
TT

Golan Tepeleri'ndeki "Hayaletler Çarkı" hakkındaki güçlü teoriye darbe

Rujm el-Hiri'nin astromik gözlemevi olarak kullanıldığı düşünülüyordu (Wikimedia Commons)
Rujm el-Hiri'nin astromik gözlemevi olarak kullanıldığı düşünülüyordu (Wikimedia Commons)

Ortadoğu'nun en büyük megalit yapılarından Rujm el-Hiri'nin gözlemevi olarak kullanılmadığı ortaya çıktı. 

Golan Tepeleri'ndeki en az 5 bin yıllık Rujm el-Hiri, Hayaletler Çarkı diye de biliniyor. 

1968'de keşfedilen labirent benzeri yapının merkezinde yığılmış kayalar yer alıyor. Bunun etrafıysa bazalt taşlardan çok sayıda eşmerkezli çemberle çevrili. 

150 metre çapındaki bu devasa yapının inşa amacı uzun zamandır tartışılıyor. Bilim insanları, Hayaletler Çarkı'nın savunma kalesi veya önemli birinin mezarı olabileceği gibi teoriler öne sürüyor. 

Ancak "Doğu'nun Stonehenge'i" diye anılan yapının gözlemevi olduğu fikri diğerlerine kıyasla çok daha baskındı.

1998 tarihli bir çalışmada Rujm el-Hiri'nin, gündönümleri, ekinokslar, Sirius yıldızı ve diğer gökcisimlerinin konumuna göre hizalandığının bulunması bu teoriyi destekliyordu. 

Ancak İsrail'deki Tel Aviv ve Negev Ben-Gurion üniversitelerinden araştırmacılar bu teoriye büyük bir darbe vurdu.

Bulguları hakemli dergi Remote Sensing'de yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, Rujm el-Hiri'nin yer aldığı bölgedeki tektonik faaliyetlerin geçmişini inceledi. Araştırmacılar manyetik alanın kaya ve toprakta bıraktığı izleri de analiz etti.

Bilim insanları tektonik faaliyetler sonucu yapının yönünün zaman içinde değiştiği sonucuna vardı. Ekip makalede şöyle yazıyor:

Analizler, Rujm el-Hiri'nin bulunduğu alanın saat yönünün tersine döndüğünü ve ilk konumundan onlarca metre kaydığını ortaya koyuyor.

Araştırmacılar, duvarların ve girişlerin yönünün MÖ 4000-2000 dönemiyle aynı olmadığını ve bu nedenle yapının, gökcisimlerine göre hizalanmadığını söylüyor:

Rujm el-Hiri'nin bir gözlemevi olması muhtemel değil.

Araştırmacılar yapının inşaatının MÖ 4500'lerde başlamış olabileceğini fakat çeşitli bölümlerin MÖ 3600 ila 2300'de yeniden inşa edildiğini düşünüyor. Ayrıca sonraki yüzyıllarda da birkaç değişiklik yapılmış olması muhtemel.

Rujm el-Hiri'nin tam olarak hangi amaçla yapıldığının belirlenmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var. Yapının içinde çok az tarihi eser bulunması bilim insanlarının karşılaştığı en büyük zorluklardan biri.

Diğer yandan araştırmacılar bölgede pek çok şeyin keşfedilmeyi beklediğini düşünüyor. 

Independent Türkçe, Science Alert, IFLScience, Remote Sensing