Hamduk, Şarku’l Avsat’a konuştu: Washington ile ilişkilerimiz ilerliyor. Etiyopya’ya dair endişemiz yok. Barış çok yakın

Hamduk, Şarku’l Avsat’a konuştu: Washington ile ilişkilerimiz ilerliyor. Etiyopya’ya dair endişemiz yok. Barış çok yakın
TT

Hamduk, Şarku’l Avsat’a konuştu: Washington ile ilişkilerimiz ilerliyor. Etiyopya’ya dair endişemiz yok. Barış çok yakın

Hamduk, Şarku’l Avsat’a konuştu: Washington ile ilişkilerimiz ilerliyor. Etiyopya’ya dair endişemiz yok. Barış çok yakın

Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk, ülkesinin yakın bir zamanda ABD’nin terör listesinden çıkabileceğini söyledi. ABD ile ilişkilerde önemli bir ilerleme kaydedildiğini ve birçok anlayış sağlandığını belirten Hamduk, bu anlayışların kapsamında Nairobi ve Darusselam’daki ABD Büyükelçiliklerine yönelik saldırıyla ilgili olarak tazminat ödenmesi hususunda küçük bir kısmın olduğuna da değinerek, “Bu konuda da büyük adımlar attık. Yakın zamanda sona ulaşmayı umuyoruz” dedi. Sudan Başbakanı, “İktidara geldiğimizden beri, terörizm meselesiyle mücadele etmek için çalışıyoruz. Büyük bir ilerleme kaydettik ve meselenin sonlanmasını umuyoruz” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’a kapsamlı bir röportaj veren Hamduk, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile işbirliği ve yardımların ötesinde güçlü ilişkiler kurulması çağrısında bulundu. Abdullah Hamduk, Riyad ve Abu Dabi ile ilişkilere de dikkati çekerken, “İlişkiler çok iyi. Onlardan aldığımız desteği takdir ediyoruz. Ancak ilişkilerin daha geniş bir yelpazeye ulaşmasını istiyoruz” dedi.
Hamduk, Etiyopya ile son dönemde tırmanışa geçen gerginlikle ilgili bir endişe hissetmediğini ve iki ülkenin krizle mücadelede yardımcı olabilecek bazı mekanizmalara sahip olduğunu söyledi. Ülkesinin ‘Nahda (Rönesans) Barajı hususunda asıl taraf olduğunu ve çok büyük faydalar beklediğini’ ifade etti.
Sudan’ın ekonomik krizlerini çözme yeteneğine sahip olduklarını söyleyen Sudan Başbakanı, “Ekonomik krizle başa çıkabileceğime inanmasaydım, koltuğumda bir gün bile kalmazdım.. Pek çok kaynağa sahip zengin bir ülke olduğumuza inanıyoruz. Tamamen çökmüş bir ekonomi miras aldık. Ancak birliğimiz ve çevremizdeki yerel bileşene ve dış dünyaya hitap etme yeteneğimizle, kısa vadede içinde bulunduğumuz çukurdan çıkmamıza yardımcı olacak bir atmosfer oluşturabiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

İşte Hamduk’a yönelttiğimiz sorular ve Hamduk’un cevapları…

-Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), hükümetin ‘Sudan için siyasi bir misyon oluşturma ve UNAMİD misyonunun süresini uzatma’ talebine yanıt olarak iki karar verdi. Bunların Sudan’daki durum üzerindeki etkileri nelerdir?
Altıncı madde kapsamında Sudan’a siyasi bir misyon gönderilmesini talep ettik. Talep, uluslararası toplumdan ve BMGK’dan olumlu bir yanıt aldı. Bu misyon, başta barış süreci olmak üzere geçiş döneminin zorluklarında bize yardımcı olacak. Sudan’ı 15 yıldır içinde olduğu, yedinci maddenin zorluklarından ve sorunlarından kurtarmaya çalışıyoruz.
Bu süreç, Sudan hükümetinin vizyonuna göre yürütülüyor. BMGK ise sürecin, ulusal egemenliğin korunarak yürütülmesi gerektiğini belirtiyor.
Cuba’daki barış müzakereleri iyi şekilde ilerliyor. Şu an müzakerelere katılmayan hareketler de dahil, bir barış anlaşmasına ulaşacağız. Barışın mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşü, onlara gıda güvenliği, çeşitli hizmetlerinin sağlanması da dahil olmak üzere birçok faydası var. BM misyonu barışın gereksinimlerini karşılamak için kaynak toplamamıza yardımcı olacak.
Misyon ayrıca, seçimlere hazırlık sürecinde de bize yardımcı olacak. Bu süreç, savaşlardan ve çatışmalardan çıkan tüm ülkeler için maliyetlidir. Kararın alınmasından mutluyuz.
Misyonun askeri güçleri içerdiği yönündeki söylentilere gelince, bu durum doğru değil. Misyon, vizyonumuz uyarınca geldi. Onu yönlendiren ve öncülük eden biziz.

-Ulusal egemenliği ihlal eden misyonun varlığı hakkındaki konuşmalara ilişkin düşünceniz nedir?
Sudan, BM üyesidir. Dolayısıyla bu tür konuşmalar gariptir. Destek istenmesi doğal. Ulusal egemenlik üzerine ağlayanların, 15 yıldan uzun bir süredir, yedinci madde altında ülkede binlerce uluslararası gücün var olduğunu unutması da garip.

-Bu karar, terör listesi hususunda Sudan ve ABD arasında var olan anlaşmazlıklar Sudan’ın uluslararası ilişkilerini nasıl etkileyebilir?
İktidara geldiğimizden beri terör meselesi üzerinde çalışıyoruz. Büyük ilerleme kaydettik ve bu meselesinin sona ulaşmasını bekliyoruz.

-Sudan’ı terörizme sponsorluk yapan devletler listesinden kaldırmak için ABD ile diyalogda gelinen son aşama nedir?
Oldukça büyük bir gelişmeler oldu0,. Bu konuda büyük anlayışlara ulaştık. Bu anlayışlar kapsamında Nairobi ve Darusselam’daki ABD büyükelçiliklerine yönelik saldırılar hususunda tazminat ödenmesiyle ilgili küçük bir anlaşmazlık var. Bu konuda da büyük adımlar attık. Yakın bir zamanda sona ulaşmayı umuyoruz.

-Tazminat parasını nereden ödeyeceksiniz?
Bu meseleyi, ABD’liler ve bölgedeki kardeşlerimizle ele alacağız. İktidara geldiğimizden bu yana üzerinde çalıştığımız bir dosyada anlayışlara ulaşmayı umuyoruz. Yakın bir zamanda büyük bir atılım bekliyoruz.

-Sudan’ın adının ne zaman terör listesinden kaldırılacağını umuyorsunuz?
Beklentimiz, Sudan isminin 4 Haziran’da terörizm listesinden çıkartılmasıydı. Ama acil bir şekilde kaldırılmasını bekliyorum.

-Sudan, Washington’a büyükelçi atadı. Washington, ilişkileri büyükelçilik düzeyine çıkarmayı kabul etti. Büyükelçiler ne zaman ülkelere ulaşacak?
Geçen Aralık ayında Washington’a yaptığım ziyarette büyükelçi ataması hususunda uzlaşı sağladık. ABD’nin 23 yıl yıldır Sudan’da büyükelçisi bulunmuyordu. Bu yüzden büyükelçi atamaya karar verdiler. Bu durum, iki ülke arasındaki ilişkilerde büyük bir gelişme olarak nitelendiriliyor. Koronavirüs salgınıyla ilgili koşulların, ABD’nin Hartum büyükelçisinin atanmasını geciktirdiğine inanıyorum.

-Silahlı hareketlerle barış süreci hususunda tartışmalar var. Bazıları, ordunun barış sürecini engellediği yönünde de eleştiriler yöneltiyor.
Bu doğru değil. Çünkü geçiş hükümetinin kurulmasından bu yana ekonomik ve toplumsal kalkınma konularını, hukuk reformunu, tazminatları ve uzlaşıyı, geçiş adaletini, güvenlik düzenlemelerini ve insani yardımları ele alan bir barış vizyonu ortaya koyduk. Tüm müzakere konuları Bakanlar Kurulu tarafından hazırlandı. Bazı bakanlar, Cuba’daki silahlı hareketlerle müzakerelere giriyor. Ben şahsen Cuba’ya ziyarette bulundum.
Devrimci Cephe liderleri ve müzakerelerde yer almayan diğer silahlı hareketlerle doğrudan ve sürekli temas halindeyim. Barış meselesi hakkında konuşmak gerekirse, bu bir başarı değil. Egemenlik Konseyi, geçici yönetimin bir parçasıdır. Biz entegre bir geçiş hükümetiyiz. Aramızda rekabet yok.
Şu an müzakerelere liderlik eden isim, Egemenlik Konseyi’nin bir üyesi olan Muhammed Hasan et-Teayişi’dir. O bir sivil, barış müzakereleri sorununa gelince, müzakereleri uzatan eksenlere hitap ettiğinden daha fazla yol ele aldı.
Geçici hükümetin kurulmasından sonraki bir ay içinde barış sağlanacağı konusunda büyük bir iyimserlik mevcuttu. Hükümeti kurmama ve silahlı mücadele hareketlerinin hükümette yer alması için bir ay beklemek bir teklif vardı, çünkü o döneme hesap verebilirlik ve iyimserlik ruhu hakimdi ve bu iyimserlik haklı bir yaklaşımdı. Zira silahlı mücadele güçleri devrimin ve değişimin bir parçasıdır ve ona çok fazla katkıda bulundular.
Biz, Cuba’da ‘müzakerede’ ne olup bittiği üzerinde durmuyoruz, aksine iki taraf arasında bir diyalog olarak adlandırıyoruz. Abdulvahid en-Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi ve Abdulaziz el-Hulu liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi- Kuzey gibi şu ana kadar uzlaşı sağlamamış konular var. Onlarla müzakerelere başladık. Bu müzakereler, daha sonra bazı anlamazklıklar nedeniyle durdu. Barışın ikinci aşamasında, ilk aşamada ortaya çıkan tüm artı ve eksileri değerlendirmek istiyoruz. İki hareketin liderleriyle de sürekli temas halindeyim.

-Fakat Abdulaziz el-Hulu’un hareketi, laik bir devletin kurulmasıyla ilgili müzakere pozisyonuna hala bağlı mı?
Barış sürecinde belirli bir duruma ve sıfır denklemine dikkat etmemek oldukça önemlidir. Kırmızı çizgiler olmadan, açık bir zihinle müzakerelere ve tüm konularda yüksek bir ulusal ruha girmemiz gerekiyor. Bu hususlarda bir anlayışa ulaşacak olmamız muhtemel. 1955 yılında düzenlenen Mısır konulu Asmara Konferansı’nda dinin devletle ilişkilerine ve 2005 yılında geçiş anayasasındaki konulara ilişkin yaklaşımlara değinildi. Ülkeye, kalkınma ve demokrasinin sürdürülebilirliğine meraklı olduğumuz sürece, tüm konularda diyalog masasına oturacağız ve bir anlaşmaya ulaşacağız.
-Uzun süren müzakerelerin hükümetin performansı üzerinde bir etkisi var mı?
Barışın bu kadar uzun bir vakit alması, beklediğimiz bir durum değildi. Bunun nedeni, savaşın durdurulması ve barışın inşasıyla iyimserliğin artmasıdır. Eğer gerçekleşmemiş olsaydı, sürdürülebilir demokrasi ile ilgili her türlü bahis askıda kalırdı.

-Hükümetin, bu hafta Darfur’da ordu ve Sudan Kurtuluş Hareketi arasında meydana gelen gerginlikler hakkındaki görüşü nedir?
Geçiş sürecinin başlamasından bu yana Darfur, Port Sudan, Kassala ve Kadugli vilayetlerinde etnik ve kabilelerle ilgi çatışmalar ve sorunlar durmadı. Bu çatışmalar, devrik rejimin ortaya koyduğu kapsamlı yıkımla, bölgeselciliğe olan bağlılığı ve kabileler arasındaki çatlakları körüklemesiyle bağlantılıdır.
Bu durumlar, hükümetin karşı karşıya olduğu zorluklardır. Öldürülen Sudanlılarla ilgili sorunların da çözülmesi gerekiyor.

-Anayasal belgeye göre geçiş yapıları neden yavaş bir şekilde tamamlanıyormuş gibi görünüyor?
Sivil valilerin atanması ve Yasama Konseyi’nin kurulması yavaş şekilde ilerliyor. Bu iki husus, devrimden sonra hüküm süren iyimserlik ruhu ve barışı sağlamakla bağlantılılar. Barış kurumlarında ve geçiş hükümetinde bir sonuca ulaştık. Bu bağlantının doğru olmadığı ve bunları, barışla ilişkilendirmemiz gerektiği bir hatadır. Ancak barışın yakın olduğu beklentileri de mevcut. Silahlı mücadele güçlerini bu iki yapının oluşumuna dahil etme ruhu içinde, bunları birlikte gerçekleştirme çağrısı yaptık. İki veya üç hafta önce onlarla birlikte geçici valiler atanması ve barışa ulaşmadan önce Yasama Konseyi’nin kurulması hususlarında uzlaşı sağladık. Konuyla tam bir ciddiyetle ilgileniliyor.
Yasama Konseyi... Ekim 1964 ve Nisan 1985 dönemlerine kıyasla üçüncü geçiş dönemi için gerçek bir durum var. Anayasal belgeyi imzalayanlar, kolay bir ek olmayan bir Yasama Konseyi'nin kurulmasın hususunda uzlaşı sağladı ve ben buna “Ulusal Meclis” diyorum. Bu bir yasama konseyi değil. Eğer durum erken olsaydı, bize ülkenin ana meselelerini, laiklik hikayesini, devletin şeklini, seçimleri, anayasayı tartışma fırsatı verirdi. Tüm bu konular, Yasama Konseyi’nde siyasi taraflardan farklı temsilcilerle tartışılabilirdi. Ama yine de bunu yapmak için bir fırsat var. Bir anlayışa ulaşmalı, net bir karar almalıyız. Siyasi taraflar da bizimle bu konuda hemfikir olmalıdır.

-Maaşları, yüzde 500’den fazla artırma kararı, enflasyonun etkilerinden doğan beklenti sonuçları neticesinde mi alındı?
Bu yönün farkındayız. Bu yüzden bu karardan aylar önce, 10’dan fazla stratejik ürünü tanımlayan bir program olan ‘Emtia Programı’ olarak iki ana paket hazırladık ve bütçelerini oluşturduk. Doğrudan üreticiden tüketiciye gitme konusunda üreticilerle ayrıntılı olarak konuyu ele aldık. Bu durum, aracıyı engelleyerek emtiaların fiyatının yüzde 30 ila 40 ucuzlamasını sağladı. Büyük bir ciddiyetle başlattığımız diğer durum ise vatandaşlara mal sağlamak için işbirliği ekonomilerini harekete geçirmektir. Maaşlarda artışa ve herhangi bir enflasyon etkisinden kaynaklanabilecek koşullara yardımcı olacak büyük adımlar attık.

-Kurtarma sisteminin feshi hususunda durumu, ‘geçiş dönemi adaleti’ hakkında konuşan ve bunu ‘İslamcıları bu kapıdan cepheye geri döndürme girişimi’ olarak nitelendiren açıklamalarla mı ilişkilendirdiniz?0
Bu husustaki siyasi güçlere, İslamcılara veya diğerlerine değinmedim. Ancak ülkenin bağımsızlığından bu yana geçen 60 yıldan uzun bir süreden bahsettim. İstikrar için bir model oluşturamadık. Sudan'ın istikrarını ve demokrasinin sürdürülebilirliğini koruyan ulusal bir proje ortaya koyamadık. Bu nedenle tüm Sudanlıların uzlaşı sağlayacağı ulusal bir proje hakkında bir anlayış sağlamalıyız. Projenin birincil kısmı olarak Sudan halkının seçimlerini kimin yöneteceği meselesini geride bıraktık. Ama ikinci kısım, sürdürülebilir kalkınma konularını ele alan bir kalkınma projesinin oluşturulmasıyla ilgili. Bu iki kol, birlikte ulusal projeyi oluşturmaktadır.
Bu proje, herhangi bir bileşene veya politikacıya hitap ederken ayrıntıya girmiyor. Hiçbir partinin dahil olmadığı bir geçiş dönemindeyiz ve bu ihtiyaca cevap veren ulusal bir projeden bahsediyoruz.

-Ancak Gazi el-Atabani gibi bazı İslamcı sembollerle bir araya geldiniz.
Bizimle görüşmek istedi. Bazı Sudanlılarla ile bir araya geldik. Atabani, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi’nin tüm güçleriyle bir araya geldi. Siyasi bir gündemimiz yok.

-Etiyopya ve Sudan arasındaki sınır son zamanlarda bir güvenlik ve askeri gerilime tanık oldu. Doğu komşusuyla koşullar nereye gidiyor?
Etiyopya ile komşuluk ilişkileri, kültür ve tarihi açıdan bir aradayız. Krizle mücadeleye yardımcı olabilecek bazı mekanizmalara sahibiz. Bizim tarafımızdan Bakanlar Kurulu bakanlarından, onların tarafından ise başbakan yardımcısı, iki ülkenin dışişleri bakanları ve istihbarat başkanlarından oluşan beş üyeli ortak bir komitemiz var. Komite, geçen ay bir araya geldi. Bu ay içerisinde krizle mücadele hususunda toplantı düzenlemeyi bekliyoruz. Biz, bu tırmanış hususunda endişeli değiliz.

- Sudan, Mısır ve Libya’yı Nahda (Rönesans) Barajı sorununu çözmek için müzakere masasına geri döndürmek için bir girişim başlattınız. Bu konuda durum hangi aşamada?
Nahda Barajı hususunda aracı değiliz, asıl tarafız. Barajdan çok önemli faydalar sağlıyoruz. Etiyopya’nın gölü doldurmaya başlamadan önce barajı doldurmaya başlaması için yaptığımız şeyler var; üç tarafa yardım etmek, yetkileri durdurmak, müzakere masasına dönmek. Gölü doldurmaya başlamadan önce Etiyopya'nın baraj gölünü doldurmasını sağlayan bir anlaşmaya varmak.

-Başta Suudi Arabistan ve BAE olmak üzere, Körfez ülkeleriyle iyi ilişkileriniz var. Ancak gözlemciler bir anlaşmazlık hakkında konuşuyor. Bu konuda ne söylersiniz?
Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerimiz oldukça iyi ve bu iki kardeş ülkeden aldığımız desteğe minnettarız. Ama bu ilişkilerin daha geniş bir yelpazeye yükselmesini istiyoruz. Belirli bir tavan olmadan ortak çıkarlara ve yatırıma dayalı bir ilişki istiyoruz. Milyarlarca dolarlık yatırımlarla Suudi Arabistan ve BAE’nin sermayelerinin bize akması için çabalıyoruz. Çünkü entegrasyonu mümkün kılacak yeteneklere ve avantajlara sahibiz. Yardım sınırlarında durmayan, aksine daha geniş ufuklara uzanan, sınırsız tavana sahip ilişkiler istiyoruz.

-Koronavirüs salgını öncesinde bağışçılar konferansını düzenlemeye yönelik çalışmalar çok iyi gidiyordu. Ancak sonrasında duraksadı. Peki, şu an hangi düzeyde?
Ona yeni bir isim verdik: ‘Sudan Ortaklık Konferansı’. Tüm dost ve kardeşlerle, koronavirüs nedeniyle sanal şekilde düzenlenecek. Ana ortaklar Sudan, Almanya, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği'dir (AB).

- Valilerin atanması ve Yasama Konseyi’nin oluşturulması için birçok çağrı aldınız, ama sonrasında geri adım atıldı. Bu ne zaman gerçekleşecek?
Hayır. Bir geri adım olmadı. Valilerin adlandırılması gecikti. Çünkü gerçek zorluklar yaşanıyor. Halkımızı kandırmayacağız, çözmeye çalıştığımız zorluklar var.

-Özellikle sivil valilerin atanmasıyla ilgili bu zorluklar nelerdir?
Valilerin atanmasıyla ilgili üç zorluk var. Özgür ve Değişim Bildirgesi Güçleri ile görüşmemizde, onlara valilerin, her eyaletin toplumsal ve etnik koşullarını ve karmaşıklıkları ele almasını istediğimizi söyledik. Sorun yaratan bir vali istemiyoruz. Aksine problemleri çözen bir vali istiyoruz. Bu yüzden belirli vilayetlerdeki bileşenlerle uyumlu olmak zorundalar.
Aynı şekilde eyalet yönetimlerinde kadınların temsil edilmesi sorunu da var. Bu da karşımızda duran sorunlardan biri. İkinci zorluk ise silahlı mücadele güçleriyle uzlaşı. Çünkü onlarla birlikte Cuba Bildirgesi’ni imzaladık. Yönetici atanmasının barış gelene kadar ertelenmesini şart koştuk. Bu durumun, barış süreci üzerinde çok olumsuz bir etkisi olabilir. Bu üç zorlukta büyük ölçüde bir anlayışa ulaşıldı ve valileri atamaya yaklaştık.

-Atamalar ne zaman gerçekleşecek?
Bir zaman belirleyemem, daha önce geçen Mayıs ayının sonu olarak belirledik. Ama bunun üzerinde çalışıyoruz. Çünkü diğer tüm taraflardan daha istekliyiz, çünkü bu durum yürütme organlarına da yardımcı olacak. Vilayetlerde meydana gelen değişimi hissetmeyen halkımız var. Bu gerçekleşmeli. Sizi temin ederim ki sivil valilerin atanması gecikirse, bu, insanların bu konu üzerinde çalışmadığı gerekçesiyle değildir, aksine onarmaya çalıştığımız gerçek karışıklıkların sonucudur.

-Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri, önerilen valilerin isim listesini sundu. Bu konuda bir görüşe sahipsiniz. Sunulan liste tekrar gözden geçiriliyor mu?
Bunu düzenli olarak tartışıyoruz.

-Yasama Konseyi’nin kurulmasını ne engelliyor?
Bildiğiniz gibi Yasama Konseyi’nin atanması, yürütme organının yetkisi dahilinde değil. Biz yardımcı oluyoruz ve görüşleri daha da yakınlaştırmak için çalışıyoruz. Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri’ne tavsiyelerde bulunuyoruz. Seçme sorumluluğu tamamen onlara aittir.

-Geçişin mevcut şeklini benzeri olmayan bir Sudan modeli olarak tanımladınız. Sudan büyük adımlar atabilir. Ancak her dönemden sonra, bileşenler arasında faaliyetler açısından sorunlar ortaya çıkıyor mu?
Sudan modelinden bahsediyoruz ve bunu bu şekilde isimlendiriyoruz. Çünkü Arap Baharı veya çevremizdeki Afrika ülkelerinin tecrübeleri çerçevesinde benzersiz özelliklere sahip. Buna, siviller ve ordu arasındaki ittifak gibi, benzersiz özellikleri dolayısıyla Sudan modeli diyoruz. Özgürlük ve Değişim gibi siyasi bir bileşene de sahip. Önceki deneyimlerimizde bile buna paralel bir deneyim mevcut değildi. Ama mutlaka bu modelin de sorunları var. Bu nedenle tutarlı olmayan her konuşma, yanlıştır.
Özgürlük ve Değişim İttifakı çok geniş bir ittifaktır. İçerisindeki sorunları ve anlaşmazlıkları yürütme veya egemenlik faaliyetleri, tüm geçiş dönemine, siviller ve askeri personeller arasında ilişkilere de yansır. Tüm bu süreç ‘anayasal belge’ tarafından yönetilir. Bu belge de hataları ve sorunları olan bir belgedir. Uygulanması da yeni karmaşalara ve sorunlara neden olur. Bir hedefe ulaşmak için sabır göstermek ve karmaşıklıkları çözmek çok önemlidir. Eğer yürütme organı, Egemenlik Konseyi ya da Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri dahilindeysek, bu halkı sürdürülebilir demokrasi ve kalkınma dönemine geçirmekten başka hedefimiz olamaz. Bunlar geçiş döneminin hedefleridir. Bu yüzden bunun gibi herhangi bir deneyimin doğal olarak sorunları da vardır.

-İnsanlara sabır çağrısı yaptınız. Onlar da sabrediyorlar. Bu sabır ne kadar devam edecek?
İnsanlar otuz yıldır sabırlılar. 9 ay ya da geçiş dönemi de ‘sabır’ olarak mı isimlendiriliyor?

-Ancak siz beklenti tavanını yükseltiyorsunuz.
Halkımızın semaya bağlı olma, beklentilerini dile getirme hakları var, bununla ilgili bir anlaşmazlık yok. Çünkü en büyük devrimi gerçekleştirdiler. Ama biz cennet sözü vermedik. Daha ziyade, tüm sorunları ele almak için halkımızla çalışmaya geldik.

-Ekonomi meselesine ilişkin olarak, ülkeyi yaşadığınız sıkıntılı krizden kurtarabileceğinizden emin misiniz?
Ekonomik krizle mücadeleye odaklanmış olmasaydım koltuğumda bir gün bile kalmazdım. Pek çok kaynak bakımından zengin bir ülkeyiz ve tamamen çökmüş bir ekonomiyi miras aldık. Ancak birliğimizle, çevremizdeki yerel bileşene ve dış dünyaya hitap edebilme yeteneğimizle, kısa vadede içinde bulunduğumuz ‘çukurdan’ çıkmamıza yardımcı olan bir atmosfer oluşturabiliriz. Pek çok kaynak bakımından zengin bir ülkeyiz ve tamamen çökmüş bir ekonomiyi miras aldık. Ancak birliğimizle, çevremizdeki yerel bileşene ve dış dünyaya hitap edebilme yeteneğimizle, kısa vadede içinde bulunduğumuz ‘çukurdan’ çıkmamıza yardımcı olan bir atmosfer oluşturabiliriz. Çok zengin bir ülke olmamıza rağmen içinde bulunduğumuz "delik" nedeniyle, ekonomik politikalar hakkında özel bir kısım olmalı. Derinliği 60 milyar dolar olan bir borç deliğini mirasını aldık ve ister iç ister dış dengesizlik olsun, giderler ile gelirler arasındaki tutarsızlık ve ihracat ve ithalat ile ilgili kredi, bağış ve borçlarla uğraşma olsun, sorunlarla ilgili birçok konuyu ele alan özel bir kısım var.

-Medyada ilk görünmenizde Başbakan olarak anayasal yemininizi ettikten sonra üretim ekonomisine, bağımlılığa ve ülkenin yerli yeteneklerinden yararlanmaya dikkati çektiniz. Ancak birçok kesim, hükümetin ekonomik faaliyetlerinin hala bağışlara, hibelere ve kredilere bağlı olduğuna inanıyor.
Bu durum, yüzde 100 doğru değil. Kimse bize hediye vermiyor.

-Sunulan vizyon ne düzeyde?
Ekonomimizin kendi ayakları üzerinde durması için çalışıyoruz ve bu temel şeylere bağlıdır. Eğer borç meselesini ele almazsanız, ‘ülkeyi yatırımına açma, yerli veya yabancı sermayeyi çekme’ konusundaki hiçbir konuşma başarılı sonuç vermez. Ülkenin onarımı, iç ve dış dengesizlikleri ele alan eksiksiz bir makroekonomik politika paketine ihtiyaç duymaktadır.
İç sıkıntı, gelir ve harcamalarla ilgilidir ve gelirlerin merkezinde vergiler vardır. Kurtarma dönemi boyunca bir ülke olarak, milli gelirin yüzde 6’sını vergi gelirlerinden ele ettik. Afrika ve küçük ülkelerde yüzde 15’i, diğer bölgelerde de milli gelirin yüzde 20’sinden fazlası vergilerden sağlanmaktadır.
Saygın bir ülkeyi yönetmek için vergilerin, ulusal gelirin en az yüzde 15’ini sağlaması gerekli. Biz bunu yaşamadık. Çünkü hâkim olan koşul, vergi tahsilatı değil, ‘vergi muafiyeti’ ve vergi kaçakçılığıdır. Bu nedenle devlet, elini eğitim ve sağlık alanına uzatmak zorunda kaldı. Buradan, ekonomik iyileşmeye katkı sunmak amacıyla gerçekleştiği düzeyde fayda sağlamak istiyoruz. Hiçbir ülke, eğitim ve sağlığa harcama yapmadan gelişemez. Bu yüzden bunu maaş yapısında da ele aldık. İkinci olarak, tamamen yıkılan altyapıyı (yollar, ulaşım, yol, hava, nehir taşımacılığı, elektrik) onarmak istiyoruz. Bir ülke, bu gibi yıkılmış sektörlerle nasıl gelişebilir?
Bunlar ekonomimizi iyileştireceğine inandığımız konulardır. Dış sorunlar ise ihracat gelirleriyle ele alınıyor. Şu anda ihracatımız yok. Tarım sektörünü tamamen yok ettiler. Bunu Sudan ekonomisinin bel kemiği olacak şekilde sağlığına kavuşturmak için çalışıyoruz. Sanayileşmeyle bağlantılı bir tarım ekonomisinden bahsediyoruz. Çünkü hala hammadde ihracatına dayalı, sömürgecilik mirası modele dayanıyoruz. Örneğin hayvanları canlı olarak ihraç ettiğinizde onlarla kaç ürün ithal etmektesiniz?
Bunu söylemek kolay. Ama çok fazla gereksinimiz var. Biz, ekonomimizi iyileştirmek istiyoruz. Üretime bağımlı olduğumuzu söylediğimizde de bunu kastediyoruz. Bu hususta, bir dizi politika mevcut. Ancak diğer altyapı hususlarında da gereksinimler var.

-Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri de dahil olmak üzere insanlar, altı aydır ülkenin mücadele edecek bir bütçesi olmadığını söylüyor. Bu doğru mu?
Bu doğru değil. Geçen Aralık ayında iki konseyin ortak toplantılarında bir bütçe ortaya koyduk. Destek hususunda sadece bir anlaşmazlık meydana geldi. Bu konuda nihai bir karara varılmasını ulusal ekonomi konferansına erteledik. Konferansın, geçtiğimiz Mart ayında yapılması planlandı. Kimse, koronavirüs salgınının her şeyin ertelenmesine neden olacağını beklemiyordu.
Ancak bu dönem boyunca, hükümetteki ekonomi bürokrasisi ile Özgürlük ve Değişim Ekonomik Komitesi arasında, ekonomik reform paketi görüşünü yakınlaştıran son derece faydalı bir diyalog gerçekleşti. Bu diyalog, 5 belirleyiciden oluşur. Dördü üzerinde yüzde yüz uzlaşı sağladık ve beşincisi kaldı. Bu da emtianın desteklenmesiyle ilgili bir mesele. Aynı şekilde daha sonradan bunda da bir uzlaşı sağlandı. Destek hakkında değil, bunun kaldırılması hakkında konuşuyoruz. Yakıt gibi sektörlerden bahsediyoruz. Az sayıda tüketici olmasına rağmen, benzine büyük destekler sağlamaya gerek yok. Darfur’daki, kuzeydeki, doğudaki ve ülkenin her yerindeki üreticilerin benzinle bir ilişkileri bulunmuyor.
Benzinin desteklenmesi meselesi, sadece tüketimle ilgili değil, aynı şekilde tüketim modelindeki dengesizliğin nedeniyle de ilgilidir. Ucuz olduğunda tüketim artar. bunların en önemlisi yakıt kaçakçılığıdır. Çevremize kıyasla beş kat daha fazla satış yapıyoruz. Bu yüzden maceracılar, büyük bir kazanç sağladıkları için kaçakçılıktan geri adım atmayacak. Sonuç olarak, yakıtın yüzde 40’ı mahallelere kaçırılıyor.

-Geçici hükümetin kuruluşundan bu yana dokuz ay geçti. Sizce neler başarıldı?
Ülkedeki rejimin 30 yıllık mirasını aldık. Anayasal belge rehberliğinde başta barış ve ekonomi meselesi olmak üzere geçiş dönemi için 10 önceliğe dayalı bir program belirledik. Bu sorunların büyük bir kısmını ele aldık ve barış sürecinin yavaş ilerlemesine rağmen, doğru yönde seyrettiğine inanıyoruz.
Hükümetin en büyük başarısı, kış tarım sezonunun başarısı ve buğday mahsulünün yüksek verimliliğindir. Çiftçiler sayesinde buğday yeterliğini sağlayabiliyor, hatta yurtdışına ihraç edebiliyoruz.
Maaş yapısının değiştirilmesi meselesini de ele aldık. Halkımıza güven vermiyoruz, çünkü elde ettiğimiz başarılar, bu büyük insanların beklentilerinden daha azdır. Geçiş birimlerinin yavaş şekilde tamamlandığı doğru. Ama bu konu üzerinde çok çalışacağız.



Batı Şeria'da İsrail ordusuyla çıkan çatışmada 3 Kassam üyesi hayatını kaybetti

İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)
İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)
TT

Batı Şeria'da İsrail ordusuyla çıkan çatışmada 3 Kassam üyesi hayatını kaybetti

İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)
İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)

Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, Batı Şeria'nın Deyr el-Ğasun beldesinde İsrail ordusuyla yaşanan çatışmalarda Tulkerim'deki komutanı da dahil olmak üzere üç üyesinin öldürüldüğünü duyurdu.

Telegram üzerinden yapılan açıklamada, savaşçılarının öldürülene kadar ‘aralıksız 15 saatten fazla’ İsrail güçleriyle çatıştığı ifade edildi.

Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığı habere göre, bir İsrail kuvvetinin Tulkerim'in kuzeyindeki Deyr el-Ğasun beldesine saldırmasının ardından altı Filistinli öldürüldü.

İsrail ordusu dün (Cumartesi) akşam erken saatlerde, İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet (Şabak) ve polisle ortak bir operasyon gerçekleştirdiğini ve Tulkerim'deki bir Hamas hücresini ‘etkisiz hale getirdiğini’ bildirdi.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, hücrenin bir İsrail yedek askerinin öldürülmesinden, diğer sivillerin yaralanmasından ve İsrail kasabalarına yönelik yakın saldırılar planlamaktan sorumlu olduğu belirtildi.

Ordu, önleyici olarak nitelediği operasyon sırasında militanların Deyr el-Ğasun beldesinde tespit edildiğini; dördünün öldürüldüğünü, beşincisinin ise gözaltına alınarak sorgulanmak üzere güvenlik birimlerine teslim edildiğini bildirdi.


Hafter, Avrupa Birliği'ne Libya seçimlerinin yapılmasını destekleme çağrısında bulundu

Mareşal Halife Hafter (Ordu Komutanlığı)
Mareşal Halife Hafter (Ordu Komutanlığı)
TT

Hafter, Avrupa Birliği'ne Libya seçimlerinin yapılmasını destekleme çağrısında bulundu

Mareşal Halife Hafter (Ordu Komutanlığı)
Mareşal Halife Hafter (Ordu Komutanlığı)

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın haberine göre Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, Ordu Komutanı Halife Hafter'in Avrupa Birliği'nin Libya Büyükelçisi Nicola Orlando ile en son yerel ve bölgesel gelişmeleri görüştüğünü duyurdu.

Genel Komutanlıktan yapılan açıklamada, Hafter'in "Avrupa Birliği'nin cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılması ve kalıcı istikrar aşamasına ulaşılması için siyasi süreci desteklemek amacıyla daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini" vurguladığı belirtildi.

Açıklamada ayrıca Avrupa Birliği'nin Libya Büyükelçisi Nicola Orlando’nun, Libya Ulusal Ordusunun "güvenlik ve istikrarı korumadaki ve yasadışı göçü azaltmadaki önemli rolüne" övgüde bulunduğu belirtildi.


“Hızlı Destek”, Sudan ordusunu “Tigray Kurtuluş Cephesi” savaşçılarını kullanmakla suçluyor

Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri (AFP)
Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri (AFP)
TT

“Hızlı Destek”, Sudan ordusunu “Tigray Kurtuluş Cephesi” savaşçılarını kullanmakla suçluyor

Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri (AFP)
Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri (AFP)

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada Sudan ordusunu, ülkede iki taraf arasında devam eden çatışmada Tigray Kurtuluş Cephesi savaşçılarından destek almakla suçladı.

HDK açıklamasında, Sudan ordu güçleriyle birlikte savaşan Tigray Kurtuluş Cephesi güçlerinin varlığını "belgeledikleri" belirtildi.

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetlerini ordu güçlerine entegre etme planları konusundaki anlaşmazlıkların ardından, ordu ile HDK arasında 2023 Nisan ayının ortasında çıkan çatışmalar halen devam ediyor.


Iraklı gruplar İsrail'in Hayfa limanını seyir füzesiyle hedef aldıklarını duyurdu

Hayfa Limanı (Arşiv- Reuters)
Hayfa Limanı (Arşiv- Reuters)
TT

Iraklı gruplar İsrail'in Hayfa limanını seyir füzesiyle hedef aldıklarını duyurdu

Hayfa Limanı (Arşiv- Reuters)
Hayfa Limanı (Arşiv- Reuters)

Iraklı silahlı gruplar, dün İsrail'in Hayfa limanını gelişmiş bir seyir füzesiyle hedef aldıklarını duyurdu.

"Irak'taki İslami Direniş" grupları bugün (Pazar) yaptıkları açıklamada, saldırıyı, İsrail’in, Gazze Şeridi'nde 7 Ekim'de Hamas hareketi ve diğer grupların düzenlediği saldırının ardından çıkan savaşına tepki olarak gerçekleştirdiklerini belirtti.


Hamas: Hareketin liderlerinin yeriyle ilgili müzakereler söz konusu değil

Hamas Siyasi Büro üyesi Husam Bedran (Hamas internet sitesi)
Hamas Siyasi Büro üyesi Husam Bedran (Hamas internet sitesi)
TT

Hamas: Hareketin liderlerinin yeriyle ilgili müzakereler söz konusu değil

Hamas Siyasi Büro üyesi Husam Bedran (Hamas internet sitesi)
Hamas Siyasi Büro üyesi Husam Bedran (Hamas internet sitesi)

Hamas Siyasi Büro üyesi Husam Bedran dün bir açıklama yaparak Gazze Şeridi'nde savaş sonrası dosyasının Filistinlilerin iç meselesi olduğunu ve başka hiçbir tarafı ilgilendirmediğini vurguladı.

Bedran, Hamas Hareketi’nin Katar’ın başkenti Doha'da yaşayan liderlere ne olacağına ve Kahire'de müzakere edilen öneri çerçevesinde Katar'dan çıkarılacakları yönünde bazı ajanslarda yer alan haberlere değinen Bedran, “Şu anda Filistin dışında bulunduğumuz yerlerdeki varlığımızla ilgili yeni bir gelişme söz konusu değil. Sadece halkımıza (Filistinlilere) yönelik bu saldırganlığı nasıl durduracağımızı düşünüyor ve bunu başarmak için tüm çabayı sarf ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Bedran, Gazze’de savaşın ertesi günüyle ilgili olarak “Savaştan sonra Gazze Filistinlilerin iç meselesidir. Hiçbir bölgesel ya da uluslararası tarafın bize (Filistinlilere) Gazze'de ya da Batı Şeria'da kendi işlerimizi nasıl yöneteceğimizi dikte etmeye hakkı yoktur” diye konuştu.

Londra merkezli Arap Dünyası Haber Ajansı’na konuşan (AWP) Bedran, şunları söyledi:

“Hamas olarak tutumumuz açık ve bu tutumumuzu birçok kez beyan ettik. Gazze’deki ve Batı Şeria'daki durumu yönetecek, Filistin kurumlarını birleştirecek, seçimlere hazırlayacak ve yeniden yapılanmayı denetleyecek bir Filistin ulusal uzlaşı hükümetinin kurulmasından yanayız.”

Bedran, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın geçtiğimiz günlerde ABD'nin Filistin’in Birleşmiş Milletler (BM) üyeliğine karşı veto hakkını kullanmasının ardından ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmeyi reddetmesinin Fetih Hareketi (El Fetih) ile Hamas Hareketi arasında bir anlaşma noktası oluşturup oluşturmayacağıyla ilgili görüşlerini şöyle dile getirdi:

“ABD bu savaşta, Filistin halkına karşı yürütülen savaşta kilit öneme sahip bir ortak olduğunu açıkça ortaya koydu. Siyasi ve diplomatik olarak ve BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) bu işgali savunmak için birçok kez veto hakkını kullanarak açık bir şekilde bu işgalin yanında yer aldı. Filistin'in bir bütün olması ve ABD'ye güvenmemesi gerektiğine inanıyoruz. Bunun için ABD'nin tutumuna karşı koymak amacıyla çeşitli adımlar üzerinde ulusal bir uzlaşıya varılması gerekiyor.”

El Fetih ve Hamas’ın dünya ile tek bir dilde ve tek bir tonda konuşması gerektiğini vurgulayan Bedran, “Mesele sadece şuradaki ya da buradaki tepkiler değil, tüm zorluklar karşısında üzerinde uzlaşılmış bir ulusal politikaya ihtiyacımız var” diye konuştu.


Hartum Vali Vekili’nin olağanüstü hâl kararına Sudan sivil muhalefetinden tepki

Sudan ordusu tarafından kontrol edilen eski Omdurman'da bir sokak (Reuters)
Sudan ordusu tarafından kontrol edilen eski Omdurman'da bir sokak (Reuters)
TT

Hartum Vali Vekili’nin olağanüstü hâl kararına Sudan sivil muhalefetinden tepki

Sudan ordusu tarafından kontrol edilen eski Omdurman'da bir sokak (Reuters)
Sudan ordusu tarafından kontrol edilen eski Omdurman'da bir sokak (Reuters)

Sudan sivil muhalefeti, Hartum Vali Vekili Ahmed Osman Hamza’nın geniş yetkilere sahip bir ‘güvenlik hücresi’ kurma ve eyalette olağanüstü hâl ilan etme hamlesini, ‘Müslüman Kardeşler'in siyasi muhaliflerinden intikam alma’ girişimi olarak değerlendirdi. Muhaliflere göre orduyu desteklemek üzere bir güvenlik hücresinin oluşturulması, yasadışı eylemler gerçekleştiren kötü şöhretli Halk Güvenliği Aygıtı’na geri dönüş anlamına geliyor.

Hamza, perşembe günü eyalette ilan ettiği olağanüstü hâl yasalarına dayanarak, herhangi bir tehdide karşı koymak için acil istihbarat ve güvenlik bilgilerine odaklanan, silahlı kuvvetler için erken uyarı aracı olarak hareket etmek üzere bilgi toplayan ve sınıflandıran bir ‘güvenlik hücresi’ kurdu.

Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu (Tekaddum) liderlerinden Şihab İbrahim, mevcut hükümetin savaşın bir parçası olduğunu ifade ederek, ‘tehlikeli’ kararlarının savaşı sürdürmeye ve iç savaşa dönüştürmeye davetiye çıkardığını” söyledi. İbrahim, “Bu adım, savaşın bir parçası olmayan ancak bundan etkilenen vatandaşları hedef alıyor. Söz konusu kararlar savaş bölgelerinde bulunanları hedef alıyor ve onları savaştan kendilerini bekleyen başka bir savaşa kaçarken daha zor seçimlerle karşı karşıya bırakıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Tepkiler hakkında uyarı

Tekaddum böyle bir hareketi, İslami Hareket ve Ulusal Kongre Partisi'nin 2003 yılından beri Darfur'da sürdürdüğü yaklaşımın devamı olarak değerlendirdi. Bu da devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ile İslami Hareket ve devletin 50 liderinin, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından suçlanmasına yol açan ‘savaş suçları’ ile sonuçlandı.

Başkent Hartum 15 Nisan 2023 tarihinden beri Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında çatışmalara sahne oluyor. (Reuters)Başkent Hartum 15 Nisan 2023 tarihinden beri Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında çatışmalara sahne oluyor. (Reuters)

İbrahim, söz konusu kararların tehlikesinin, diğer tarafın (Hızlı Destek Kuvvetleri) kontrol ettiği bölgelerde savaş suçlarını artırabilecek şiddetli ‘tepkiler’ vermesinde yattığını belirtti. Zira bu tür davranışlar, vatandaşları dış görünüşlerine göre hedef aldığı için ‘savaş suçu’ olarak kabul ediliyor.

İbrahim, bu tür kararların ‘İslami Hareket ve Ulusal Kongre Partisi'nin savaşın sona ermesinden sonra siyasi süreç için herhangi bir formülün dışında tutulmasının’ önemini vurguladığını; ayrıca bölgesel ve uluslararası toplumdan İslami Hareket'in ‘terörist grup’ olarak sınıflandırılması talebini de güçlendirdiğini söyledi.

Düzenli kuvvetler için erken uyarı aygıtı

Hartum Vali Vekili Hamza, perşembe günü eyalette olağanüstü hâl ilan eden bir acil durum emri yayınladı. Ardından Hartum eyaleti için bilgi toplamak, analiz etmek, sınıflandırmak ve ele almak üzere bir ‘güvenlik hücresi’ oluşturma kararı da aldı.

Kararda hücre, düzenli kuvvetler için acil ve gecikmeli istihbarat ve güvenlik bilgileri toplayan bir ‘erken uyarı aygıtı’ olarak tanımlandı.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Hartum'da olağanüstü hâl ilan edilmesi önerisini onayladı. (Reuters)

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Hartum'da olağanüstü hâl ilan edilmesi önerisini onayladı. (Reuters)

Söz konusu güvenlik hücresi, ‘uyuyan hücreler’ olarak adlandırılan kişileri izlemek, şüpheli kişi, yer ve faaliyetleri takip etmek ve soruşturmakla görevlendirildi. Ayrıca hücreye arama, baskın yapma, gözaltına alma ve sorgulama yetkisi verildi.

Gözlemciler, Hamza’nın oluşturduğu güvenlik komitesine ‘toplumsal kuluçka merkezlerinin düşmanın bulunduğu bölgelerden silahlı kuvvetlerin kontrolü altındaki bölgelere hareketini’ izleme yetkisi vermesini, olağanüstü hâl emirlerinin en ciddi hükmü ve sivillerin bölge, ten rengi ve etnik kökenlerine göre hedef alınması olarak değerlendirdi.

Güvenlik komitesinin yetkileri

Bağımsız el-Ceride Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eşref Abdulaziz Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, Hartum Vali Vekili Ahmed Osman Hamza’nın İslamcı güvenlik geçmişi ve Halk Güvenliği Aygıtı’yla olan ilişkisiyle bilindiğini ifade etti. Abdulaziz, Hamza’nın bu kararla, İslami Hareket’in Halk Güvenliği Aygıtı’nın, ülkeyi yönettikleri dönemde muhalifleri bastırma konusundaki deneyimlerinden faydalanmaya çalıştığını belirtti.

Sudan ordusunun kontrolü elinde tuttuğu Omdurman'da yardım kuruluşlarından yiyecek almak için bekleyen insanlar (Reuters)

Sudan ordusunun kontrolü elinde tuttuğu Omdurman'da yardım kuruluşlarından yiyecek almak için bekleyen insanlar (Reuters)

Eski bir İslamcı olan Abdulaziz, güvenlik hücresinin ilan edilen yapısıyla olağan kontrolün dışında olduğunu ve geçmişi bilinen Vali Vekili’ne bağlı gruplardan oluşacağını açıkladı. Abdulaziz, “Böyle olduğu sürece hücre, hassasiyetle hareket eden, sivil güçleri ve Aralık 2018 devriminin tüm taraflarını hedef alan İslamcılardan oluşacaktır” ifadelerini kullandı.

Bu hücreye verilen yetkileri, zamanında Halk Güvenliği Aygıtı’nın oluşumuna kapı açan ‘tehlikeli yetkiler’ olarak nitelendiren Abdulaziz, “Bu, yeniden Halk Güvenliği Aygıtı’na dönüştür” dedi.

Halk Güvenliği Aygıtı, Sudan Ulusal Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı’na paralel İslamcı bir güvenlik örgütüdür. Aygıt, Beşir döneminde yargısız gözaltına alma, işkence, işkence altında öldürme ve o zamanlar ‘hayalet evler’ olarak bilinen, muhaliflere karşı ihlallerin işlendiği devlet denetimi dışındaki göz altı merkezlerinin kurulması da dahil olmak üzere ciddi ihlaller ve zulümler yapmakla suçlanmıştır.

Etnik gruplar ve bölgeler arasında ayrımcılık

Tekaddum liderlerinden Şerif Muhammed Osman Facebook hesabı üzerinden yaptığı bir paylaşımda, ‘HDK toplumsal kuluçka merkezlerinin Hartum eyaletinde HDK kontrolündeki bölgelerden hareketlerinin’ izlenmesine ilişkin hükmü ve güvenlik komitesine gözaltına alma ve soruşturma yetkisi veren diğer kararları, ‘geçtiğimiz dönemde alınan en tehlikeli kararlardan biri’ olarak nitelendirdi.

Osman, kararın, Sudanlılar arasında etnik köken ve bölge temelinde ayrımcılık yaptığını ve hedef alınanların ülke içinde ve eyalette silahlı kuvvetler tarafından kontrol edilen bölgelerde hareketlerini tehdit ettiğini belirtti.

Osman, “Savaş zaten uyarıda bulunduğumuz noktaya geldi. Ancak hükümetin bu emirleri yayınlaması bölünmeyi meşrulaştırmak, ulusal birliğe ve Sudanlı erkek ve kadınların güvenliğine yönelik bir tehdittir” ifadelerini kullandı.

Osman, savaşın durdurulması ve herkesin mümkün olan en kısa sürede savaşı durdurmak için çalışması çağrısında bulundu.

Yedi bölgeden oluşan Hartum eyalet hükümeti, sadece Omdurman şehrinin kuzeyinde yer alan ve savaşın başından beri Sudan ordusunun kontrolünde olan Kerri bölgesini ve ordunun yakın zamanda geri aldığı eski Omdurman bölgesinin bazı kısımlarını etkin bir şekilde kontrol ediyor. HDK ise eyaletin geri kalan altı bölgesini neredeyse tamamen kontrol ediyor. Bu da güvenlik hücresinin yetkilerini ordu tarafından kontrol edilen bölgelerle, HDK kontrolündeki bölgelerden gelen sivillerle ya da HDK bölgeleriyle kültürel ve coğrafi olarak bağlantılı olan ve ordu kontrolündeki bölgelerde yaşayan gruplarla sınırlı kılıyor.


Mikati: Yerinden edilmiş Suriyelilerin Lübnan’da kalması için "Avrupa'nın rüşvet" verdiği yönündeki söylentiler doğru değil

Lübnan Başbakan Necib Mikati
Lübnan Başbakan Necib Mikati
TT

Mikati: Yerinden edilmiş Suriyelilerin Lübnan’da kalması için "Avrupa'nın rüşvet" verdiği yönündeki söylentiler doğru değil

Lübnan Başbakan Necib Mikati
Lübnan Başbakan Necib Mikati

Lübnanlı geçici Başbakan Najib Mikati bugün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, Avrupa'nın yerinden edilmiş Suriyelilerin Lübnan'da kalması için "rüşvet" teklif ettiği yönündeki iddiaları yalanladı ve bunları asılsız suçlamalar olarak nitelendirdi.

Lübnan Bakanlar Kurulu'nun "X" platformundaki hesabından yayınlanan açıklamada, Avrupa Birliği'nin taahhüt ettiği 1 milyar avroluk paketin "sadece Lübnan ve Lübnanlılar için koşulsuz yardım" olduğu belirtildi.

Mikati'nin medya ofisi tarafından yapılan açıklamada, Avrupa hibesinden yararlananların arasında; sağlık, eğitim, sosyal koruma sektörleri ve en yoksul ailelerin yanı sıra, kamu güvenliği ve iç güvenlik güçleri de dahil olmak üzere ordu ve güvenlik güçlerine yapılan yardımların da yer aldığı belirtildi. Yardımların ayrıca kara sınırlarının kontrolü ve ekipmanlarının güçlendirilmesinde de kullanılacağı ifade edildi.

Açıklamada, bunun aksi yönündeki söylemler "boş konuşma ve yanlış siyasi suçlamalar" olarak nitelendirerek, Lübnan'ın yasalarının uygulanacağı ve yasa dışı ikamet eden herkesin ülkesine sınır dışı edileceği vurgulandı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçtiğimiz perşembe günü Lübnan'a 1 milyar avro değerinde mali yardım paketi sağlanacağını duyurdu.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı(LBN), Leyen’in, Mikati ve Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides ile düzenlediği basın toplantısında, yeni mali paketin "bu yıldan itibaren 2027'ye kadar geçerli olacağını" açıkladığını aktardı.

Ursula von der Leyen açıklamasında, “Lübnan halkına yönelik eğitim, sosyal koruma ve sağlık gibi temel hizmetleri güçlendirerek, Lübnan'da sosyal ve ekonomik istikrara katkıda bulunmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.


Hizbullah, İsrail'in Bayad Blida üssünü top atışları ile hedef aldığını duyurdu

Gazze Şeridi'nin güney sınırında, Refah yakınlarındaki İsrail askerleri (AP)
Gazze Şeridi'nin güney sınırında, Refah yakınlarındaki İsrail askerleri (AP)
TT

Hizbullah, İsrail'in Bayad Blida üssünü top atışları ile hedef aldığını duyurdu

Gazze Şeridi'nin güney sınırında, Refah yakınlarındaki İsrail askerleri (AP)
Gazze Şeridi'nin güney sınırında, Refah yakınlarındaki İsrail askerleri (AP)

Lübnan Hizbullahı yaptığı açıklamada, bu sabah (Cumartesi) Bayad Blida bölgesindeki İsrail askerlerini top atışları ile hedef aldığını duyurdu.

Hizbullah yaptığı kısa açıklamada, bombalamanın "Gazze Şeridi'ndeki kararlı Filistin halkımızı ve yiğit direnişini desteklemek için" yapıldığını belirtti.

7 Ekim'de İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki savaşının başlamasıyla birlikte, bir yanda İsrail ordusu ile diğer yanda Lübnan'daki Hizbullah grubu ve silahlı Filistinli gruplar arasındaki sınırda neredeyse her gün karşılıklı bombardımanlar yaşanıyor.

Öte yandan İsrail ordusu dün (Cuma) yaptığı açıklamada, hava savunma sisteminin Lübnan'dan İsrail'in kuzeyine sızan bir İHA'yı düşürdüğünü duyurdu.


İsrail güçleri Batı Şeria'da bir Hamas liderinin evini yıktı

Batı Şeria'nın Deyr el-Ğasun beldesinde askeri aracın yanında duran bir İsrail askeri (Reuters)
Batı Şeria'nın Deyr el-Ğasun beldesinde askeri aracın yanında duran bir İsrail askeri (Reuters)
TT

İsrail güçleri Batı Şeria'da bir Hamas liderinin evini yıktı

Batı Şeria'nın Deyr el-Ğasun beldesinde askeri aracın yanında duran bir İsrail askeri (Reuters)
Batı Şeria'nın Deyr el-Ğasun beldesinde askeri aracın yanında duran bir İsrail askeri (Reuters)

İsrail özel kuvvetleri bugün (Cumartesi) şafak vakti, Batı Şeria'daki Tulkerim kentinin kuzeyinde yer alan Deyr el-Ğasun beldesine baskın düzenleyerek bir evi yıktı.

Arap Dünyası Haber Ajansı'na (AWP) konuşan görgü tanıkları, İsrail güçlerinin Deyr el-Ğasun beldesinde Hamas liderlerinden birine ait evi kuşatmasının ardından bölgede patlama sesleri duyulduğunu bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail ordusuna bağlı özel kuvvetlerin beldeye baskın düzenleyerek doğu mahallesindeki bir evi kuşattığını ve ağır silah sesleri arasında eve askeri takviye gönderdiklerini belirtti.

Görsel kaldırıldı.

İsrail'in Batı Şeria'daki Deyr el-Ğasun beldesine düzenlediği baskının ardından hasar gören bir binadan yükselen dumanlar (Reuters)

Görgü tanıkları ayrıca, İsrail güçlerinin kuşatma altındaki eve havan topu attığını ve gençlerden teslim olmalarını istediklerini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığı habere göre İsrail güçlerinin dört saatlik kuşatmanın ardından, evin duvarlarını ve çevresindeki bazı yolları buldozerlerle yıktığı bildirildi.

Haberde, İsrail buldozerlerinin ağaçları ve kuşatma altındaki evin bitişiğinde bulunan evlerin duvarlarını yıktığı ve yoğun keşif uçuşları eşliğinde birçok vatandaşın yollardaki araçları ile altyapıyı tahrip ettiği belirtildi.

İsrail güçleri gençlerin evin içinde barikat kurduğunu iddia ederek, bu kişileri, geçtiğimiz kasım ayında Tulkerim'in doğusundaki Beyt Lid köyünün girişinde bir askerin ölümüne yol açan silahlı saldırıyı gerçekleştirmekle suçladı.

WAFA, 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ne yönelik savaşın başlamasından bu yana İsrail güçleri ve yerleşimcilerin Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria'da Filistin vatandaşlarına ve mülklerine yönelik saldırılarını arttırdığını, 491 vatandaşın öldüğünü ve 4 bin 950'den fazla kişinin yaralandığını bildirdi.


Mısır: İsrail ve Hamas birçok anlaşmazlık noktasında uzlaşmaya vardı

Refah'taki büyük yıkımın ortasında duran Filistinli bir adam (AFP)
Refah'taki büyük yıkımın ortasında duran Filistinli bir adam (AFP)
TT

Mısır: İsrail ve Hamas birçok anlaşmazlık noktasında uzlaşmaya vardı

Refah'taki büyük yıkımın ortasında duran Filistinli bir adam (AFP)
Refah'taki büyük yıkımın ortasında duran Filistinli bir adam (AFP)

El-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalının üst düzey bir kaynaktan aktardığına göre İsrail ile Hamas arasındaki müzakerelere aracılık eden Mısır güvenlik heyeti ‘birçok anlaşmazlık noktasında uzlaşma formülüne’ ulaştı.

Kanala konuşan bir kaynak, Hamas heyetinin Mısır'a vardığını ve müzakerelerde önemli ilerlemeler kaydedildiğini söyledi.

Konuyla ilgili bilgi sahibi bir Arap kaynak, Arap Dünyası Haber Ajansı'na (AWP) yaptığı açıklamada, yeni bir engel çıkmaması halinde Hamas ile İsrail arasında bir anlaşmanın yakın olduğunu belirtti. Kaynak ayrıca, Hamas’ın Mısır'ın önerisine olumlu yaklaştığını bildirdi.

Kaynak, Hamas heyetinin Mısır'a geldiğini ve müzakerelerde gözle görülür bir ilerleme kaydedildiğini ifade etti.

Anlaşmaya son rötuşların yapılacağı konusunda ümitvâr olduğunu ifade eden kaynak, bunun en az üç aşamalı olacağını kaydetti.

Kaynak, anlaşmanın ilk aşamasının tutuklu İsrailli kadınların, yaşlıların ve hastaların serbest bırakılmasına ayrılacağını, ikinci aşamanın geri kalan sivillere, üçüncü aşamanın ise askerlere ayrılacağını söyledi.

Kaynak, detayların ve son gelişmelerin bugün Kahire'de görüşüleceğini ve her şeyin müzakere masasında olacağını vurguladı.