ABD ve Bahreyn, BMGK’dan İran’a uygulanan silah ambargosunun süresinin uzatılmasını istediler

 Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif ez-Zeyyani ve ABD’nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook ortak basın açıklaması yaptılar. (BNA)
Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif ez-Zeyyani ve ABD’nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook ortak basın açıklaması yaptılar. (BNA)
TT

ABD ve Bahreyn, BMGK’dan İran’a uygulanan silah ambargosunun süresinin uzatılmasını istediler

 Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif ez-Zeyyani ve ABD’nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook ortak basın açıklaması yaptılar. (BNA)
Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif ez-Zeyyani ve ABD’nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook ortak basın açıklaması yaptılar. (BNA)

ABD ve Bahreyn dün, “İran silahlarının taşınma faaliyetlerinin bölgede, özellikle de Bahreyn’de oluşturduğu ciddi tehdidin farkında olarak” Tahran’a uygulanan silah ambargosunun süresinin uzatılması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) talepte bulundu.
ABD’nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook’un Bahreyn’e yaptığı ziyaret kapsamında gerçekleştirilen ortak basın açıklamasında iki taraf da şu vurguda bulundu:
 “Ambargo, İran’ın ajanlarına silah temin etmesi ile mücadele etmek için önemli bir araç. Bölgesel istikrarı güçlendiriyor ve İran’ın eylemlerinden sorumlu tutulmasına yardımcı oluyor. İran’ın 2019 yılının eylül ayında Suudi Arabistan’daki petrol tesislerine gerçekleştirdiği saldırıyla neler yaptığını gördük. Eğer uluslararası toplum ambargonun süresinin uzatılmasında başarısız olursa Bahreyn Krallığı ve diğer Körfez ülkeleri istikrarın bozulmasına yol açan silahlanma yarışının sıkıntısını çekecek. BMGK, uluslararası barışın ve güvenliğinin sağlanması ve İran’a uygulanan silah ambargosunun süresinin uzatılması konusunda sorumluluk almalı. İki ülke, İran’ın saldırganlığı ve yanlış bilgilendirmesi ile mücadeleyi sürdürme konusuna her zaman güçlü bir şekilde ortak bir duruş sergiliyor. İran mezhep çatışmalarını artırarak ve teröristler ile kendisini destekleyen gruplara silah temin ederek Bahreyn’in istikrarını bozup güvenliğini zayıflatmaya çalıştı. İran’ın tüm bu çabalarına rağmen Bahreyn değerlerine bağlı kaldı ve inanç özgürlüğünü garanti ederek barış içerisinde, bir arada yaşamaya teşvik etmeye özen gösterdi. ABD, Bahreyn’in güvenliğine ve İran yönetimi tarafından desteklenen terörizm ile mücadelede iki ülke arasındaki derin ve etkili ortaklığa bağlı kalmayı sürdürüyor.”
Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif ez-Zeyyani, Brian Hook ile gerçekleştirdiği ortak basın açıklamasında ülkesinin “ABD’nin bölge ülkelerinin güvenliği ile istikrarını koruma ve küresel çıkarları savunma konusunda devam eden çabalarını,  özellikle de ABD Deniz Kuvvetleri’nin uluslararası ticaret ve seyrüseferi koruma çabalarını takdir ettiğinin” altını çizdi.
Zeyyani, Hook’un ziyareti sırasında siyasi ve güvenlik alanlarındaki gelişmeleri ile bölgenin güvenliği ve istikrarı üzerindeki yansımalarını görüştüklerini belirtti. Görüşmede, iki dost ülke arasındaki dostluk bağlarının gücüne, tarihi iş birliği ve stratejik ortaklığa, bunları çeşitli alanlarda geliştirme ve büyütme konusundaki ortak isteğe ve hayati öneme sahip bölgede güvenliği ve istikrarı sağlamaya katkıda bulunacak şekilde ortak çıkarlara hizmet edilmesine vurgu yapıldı.
Zeyyani, ABD’nin İran’a uygulanan silah ambargosunun süresinin uzatılması için gösterdiği çabaların ile İran’a bölgedeki davranışlarının Yemen, Lübnan ve Irak’taki milislere silah tedarik etmeye devam etmesinin, bölgedeki ülkelerin iç işlerine karışmayı sürdürmesinin ve BM Antlaşması’nın ilkelerine uymamakta ısrar etmesinin bir sonucu olarak dayatılan yaptırımların önemini vurguladı.
Zeyyani sözlerini şöyle sürdürdü:
“İran, Bahreyn’in iç işlerine karıştı. Bahreyn, birçok terör içerikli komployu engellemeyi, bu planları uygulamakla görevli İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve Hizbullah tarafından desteklenen terör örgütlerinin üyelerini tutuklamayı başardı. İran’ın Bahreyn’deki teröristlere ve radikallere silah ve patlayıcı tedarik etmesi, onları eğitmesi ve kışkırtması güvenlik güçleri ve sivillerden 35 kişinin yaşamını yitirmesine ve 3 bin 500 kişinin yaralanmasına sebep oldu. Söz konusu saldırılar ağır yaralanmalara ve kalıcı sakatlıklara neden oldu. Buna ek olarak yaklaşık sabotaj eylemleri sonucunda tesisler, elektrik santralleri ve sistemler tahrip edildi. Bu saldırıların hepsi belgelendi. Taraflar, İran’ın bölge ülkelerinin iç işlerine müdahalesi, terör örgütlerine (Hizbullah), radikal milislere ve Yemen’deki Husilere destek vermesi ve Yemen krizine siyasi bir çözüm bulunmasını engellemesi ile mücadele edilmesi gerektiği konusunda hemfikir oldu. Aynı zamanda Suudi Arabistan’ın petrol şirketinin (Saudi Aramco) tesislerine düzenlenen saldırılar ve Husilerin sivil nüfusun yaşadığı bölgeleri balistik füzeler ve İran yapımı insansız hava araçları ile bombalaması sonucu Suudi Arabistan’ın maruz kaldığı düşmanca eylemlerin arkasında İran’ın olduğu konusunda mutabık kalındı.”
İran’ın özellikle nükleer başlık taşıyabilen balistik füze geliştirme programını sürdürmesi ve Nükleer Anlaşma’nın yükümlülüklerini yerine getirmemesi konularında “İran’ın nükleer dosyasının etkileriyle başa çıkmayı” hedefleyen ABD çabalarını desteklediğini belirten Dr. Zeyyani konuya dair şunları söyledi:
“Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’ne (KİK) üye olan ülkeler, yıllardır Arap Körfezi bölgesinin ve Ortadoğu’nun nükleer silahlar da dahil olmak üzere bütün kitle imha silahlarından arındırılmış bir bölge haline getirilmesi gerektiği konusunda çağrıda bulunuyorlar. Bunun amacı bölgede güvenliğin hakim olmasının, halkın güven, istikrar ve refah içerisinde yaşamasının sağlamaktır.”
Zeyyani, Bahreyn hükümetinin daima “iyi komşuluk ilkelerini, ülkelerin iç işlerine karışmamayı, anlaşmazlıkların barışçıl yollarla ve yapıcı diyaloglarla çözülmesi gerektiğini” esas alarak İran hükümeti ile her zaman normal ilişkiler kurma çağrısında bulunduğunu vurguladı. Zeyyani ayrıca Bahreyn’in “halka, özellikle de gençlere umut ışığının geri verilmesi ve savaş, göç, yerinden etme ve yıkıma sahne olduktan sonra yeniden inşa edilmesi gereken bölgede barışın, istikrarın ve kalkınmanın sağlanması” çağrısında bulunduğunu vurguladı.
Brian Hook da iki ülkeyi bir araya getiren ilişkilerin sağlam olduğunu vurguladığı açıklamasında Bahreyn’in bölgede istikrarı ve güvenliği sağlamadaki stratejik rolüne övgüde bulundu.
ABD’nin Özel Temsilcisi konuşmasında uluslararası toplumun silah ambargosunu kaldırmayı kabul etmeyen bölge ülkelerini dinlemesi gerektiğini belirtti. “Ambargonun kaldırılması bölgenin güvenliğine zarar verecek. Bu da BM’nin kabul edebileceği bir şey değildir. Ambargonun kaldırılması BM Anlaşması’nda güvenlik ve istikrarı güçlendirmeyi amaçlayan ilkelerin hepsine karşı bir ihanettir” ifadelerini kullandı.
Hook “ABD’nin İran davranışlarını değiştirene, terör örgütlerini desteklemeyi ve komşularına saldırmayı bıraktırana kadar silah ambargosunun kaldırılmasını engellemeye çalışacağını” ifade ederek “ambargonun bölge ülkelerinin çabalarını desteklemeye devam edeceğine ve ABD yönetimi ile Bahreyn yönetiminin terör örgütleri ile mücadele etmek için ortaklıklarını sürdüreceklerine” dikkat çekti.



Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.


WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.