Irak Kültür Bakanı Hasan Nazım Şarku’l Avsat’a konuştu: Öncelikli görevim bakanlığın bozulan idari altyapısında reform yapmak

Dr. Hasan Nazım
Dr. Hasan Nazım
TT

Irak Kültür Bakanı Hasan Nazım Şarku’l Avsat’a konuştu: Öncelikli görevim bakanlığın bozulan idari altyapısında reform yapmak

Dr. Hasan Nazım
Dr. Hasan Nazım

Iraklı aydınlar, akademisyen, mütercim ve eleştirmen bir şahsiyet olan Dr. Hasan Nazım’ın Kültür Bakanı seçilmesini iyiye işaret olarak görüyorlar. Irak’ta ilk kez hizipçilik ve mezhep kotasından bağımsız bir isim Kültür Bakanı seçildi.
Nazım, 1996’dan bu yana akademisyen olarak çalıştı. Üniversitelerde Arap Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. Arap dünyasındaki bazı üniversitelerde ve batılı araştırma merkezlerinde çeşitli tezlere danışmanlık yaptı. Londra’daki Middlesex Üniversitesi’nin İslami Yüksek Araştırmalar Fakültesi için eğitim müfredatı hazırladı. Arap Dili ve Edebiyatı bünyesinde Hadis Edebiyatı ve Belagati dersleri verdi. Bakan olarak atanmadan önce Kufe Üniversitesi’nde UNESCO Kürsüsü Müdürlüğü’nü yürütürken ayrıca ABD’deki Georgetown Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulundu. Arap Dili ve Edebiyatı alanında birçok makale ve çeviri kitapları bulunuyor. Dr. Hasan Nazım, Kültür Bakanlığı’nı ‘Aydınlar Bakanlığı’ yapma vizyonu ve Irak’taki kültürel çalışmalarla ilgili Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulundu.

- Bağımsız bir isim olarak Kültür Bakanlığı koltuğunu devraldınız. Bakanlığın durumuyla ilgili elinizde tam bir fotoğraf var mı? Diğer bakanlıklardan yönelimleri, stratejisi ve doğası farklı olan Kültür Bakanlığı için bir vizyon hazırladınız mı?
Ben, akademik ve kültürel çevrelerde yetiştim. Kültür Bakanlığı çalışmalarıyla ilgili bilgim, İran-Irak Savaşı’nın patlak verdiği 1980’li yıllara uzanır. Bakanlığın savaşı destekleyici politikası ve yaklaşımı vardı ve hatta o dönem Bakanlık tarafından savaş planını desteklemek amacıyla yüzlerce karar ve talimat çıkarıldı. 2003’deki değişim sonrasında farklı politikalar oluşturuldu. Ancak söz konusu tarihte Bakanlık kargaşanın, kaosun, yolsuzluğun ve bunun gibi durumların kapsam alanına girdi. Bakanlığın durumu, Paul Bremer’den bu yana diğer bakanlıkların içinde bulunduğu durumla aynı. Hatta birbirini izleyen hükümetler Bakanlığın kadroları ve politikalarıyla ilgili bir yığın eleştiriler aldılar. Yeni siyasi rejimde ve atmosferde de önemli ve temel bir Bakanlık olarak görülmedi. Bu bana göre büyük bir sorun.

Bakanlığın yalnızca Irak’ta değil bilakis Arap dünyasında ve bölgesel çapta bir kamuoyu oluşturmanın ana omurgası olarak görülmediği kanaatindeyim. Irak kültürü, Arap kültür havzasının temeli olsa da Türkiye ve İran gibi çevre ülkeleriyle iç içe bir kültür. Irak’ta ekonomik, toplumsal ve siyasi rejim değişikliğinden bu yana Bakanlık rutin çalışmalarına devam etti ve sanki ortada değiştirilmesi mümkün olmayan bir şey varmış gibi eski rejimin yöntem ve metotlarını takip etmeyi sürdürdü. Farklı etkinliklerle ve farklı şekillerde olsa da çalışma noktasında rutin bir gidişat var. Bu Bakanlığın vizyonlarından biri de üzerinde çalıştığı temeli değiştirmeye çalışmaktır. Yalnızca idari yapı içerisinde orda burada değişiklik yapmayı kastetmiyorum bilakis mevcut vizyonun değişmesinden bahsediyorum. Bence en önemli şey, bu değişimi olumlu istikamette götürecek programların yapılması ve bu sayede Bakanlığın, diğer bakanlıklar gibi, söz konusu değişime şu ya da bu şekilde direnmek zorunda kalmamasıdır. Bakanlığın Irak’ta gerçekleşen bu değişime bir katkısı bulunmuyor. Bence zorluklar cesaretleri kırabilir. Zira hükümetin ömrü kısa ve ülkenin mali sorunları, petrol fiyatı ve aynı şekilde koronavirüs salgını gibi sorunları var. Hem Irak’ta ve hem Irak dışında bizimle yol yürümek isteyenler programlarını netleştirmelidir. Bir tarafta istek ve elverişli koşulların diğer tarafta zorlukların olduğu bu ortamda başta Körfez olmak üzere bölge ülkelerinin terör eylemleriyle imha edilen yapıların yeniden inşası için Irak ile işbirliğini arzuladıklarını iddia ediyorum.

- Bakanlık programınızda öne çıkan noktaları öğrenebilir miyiz?
Önceki Bakanlık tarafından kabul edilen bir program var. Genel olarak bakıldığında uygulanmasında kararlılık gösterilmesi halinde iyi noktalar içeriyor. Bence her bakan, temel hedefleri belirleme meselesine eğildiği zaman bu hükümetin kriz ortamında protestolardan ve eski hükümetin istifasından sonra kurulduğunu, tam bir görev süresine ve uygun bir fona sahip olmadığını ve hedeflerin gerçekleştirilmesi için gerekli doğal koşulların sağlanmadığını göz önünde bulunduruyor. Yani hiçbir şey gerçekleştirmesek bile biz yapabileceğimizden daha fazlasını istemeliyiz. Aynı şekilde başta DEAŞ olmak üzere terör gruplarının imha ettiği bazı yapıları yeniden inşa etmeliyiz. Dediğim gibi, başta Körfez olmak üzere çevre ülkeler Irak’taki tarihi eserlerin yeniden inşası veya restorasyonu noktasında işbirliği için istekliler. UNESCO ile işbirliği içinde ve Irak Kültür, Turizm ve Eserler Bakanı gözetiminde Musul’daki El-Nuri Camii ve Hadba Minaresi, Et-Tahire Kilisesi, Saat Kilisesi’nin yeniden inşası, DEAŞ’ın tahrip ettiği Musul Müzesi ve Kanatlı Öküz heykelinin yanı sıra Başbakan’ın -ben ve ilgili bakanların da katıldığı- Musul ziyareti sırasında bilgi aldığı diğer tarihi eserlerin restorasyonu yapılacak.

- Bazılarının yolsuzluğun yayılmasıyla suçladığı Bakanlığın idari yapısını nasıl düzeltmeyi düşünüyorsunuz? İdari yapının düzeltilmesine yolsuzluk açısından mı bakıyorsunuz?
Bakanlıktaki idari statüko ve idari yapı üzerinde yeniden düşünürsen aynı zamanda buradaki mevkilerin ve bu mevkileri işgal edenleri de düşündüğün anlamına gelir. Bu yapıyı yeniden düzenlerken ne zamana kadar faydalı olacağını hesaplarsın. Tabi bu mesele, uzmanlar tarafından tartışılması ve araştırılması gereken bir mesele. Örneğin bir birimi diğeriyle birleştirerek yeni bir birim oluşturmak gibi. Bu da haliyle bu birimlerin yöneticilerinin değişmesi demek oluyor. Daha etkin bir idari yapı için birimleri birleştirecek misin yoksa lağvetme yoluna mı gideceksin? O zaman bu mesele kişileri veya yöneticileri belirli sebeplerden ötürü hedef alma meselesi değildir kesinlikle. Buradaki esas mesele, Bakanlığın temel altyapısı ve bunun daha fazla nasıl etkili olabileceğiyle ilgilidir.
Bence başlangıç olarak Kültür Bakanlığı’nın tahrip olan idari yapısı üzerinde yeniden düşünmek için acil araştırmaların yaptırılması gerekiyor. Bakanlığın içinde gizli kadrolar ve çalışamayan büyük bir insan kütlesi var. Bu nedenle karar vermelisin. Kendilerinden faydalanılamayan binlerce memur var. Bunlar o veya bu şekilde mevcutlar. Başbakan ve Bakanlar Kurulu kararları, idari yapılara el atmaya odaklanıyor. Kültür Bakanlığı’nda 22 daire yani 22 genel müdür var. Bu rakam, daha önce Turizm ve Tarihi Eserler Bakanlığı ile Kültür Bakanlığı’nın birleşiminden ortaya çıkan böyle bir bakanlık için oldukça büyük bir rakam ve etkili bir şekilde yönetimi zor. Bu birinci zorluğu oluşturuyor. Bence bu, soruna en gerçekçi yaklaşım genel yapı üzerinde yeniden düşünmemizdir. Yasalar içinde kalarak Bakanlıkta yeni bir birimin kurulmasını engelliyor veya kurulmuşsa lağvediyoruz. Bu İdari yapının oluşturulması için plan ortaya koymayı sürdürüyorum. Bu konuda Irak içinde veya dışındaki stratejistlerden ve ayrıca Bakanlığın dışındaki uzmanlardan yardım alıyorum.

- 2003’ten bu yana ilk kez kota sisteminden uzak bir isim olarak Kültür Bakanlığı’na atandınız. Bundan da önemlisi kültür çevrelerinde aydın ve akademisyen kimliğinizle biliniyorsunuz. Bu faktörler programınıza ne ölçüde yansıyacak?
Irak kültür dünyasının içinden ve parti aidiyetlerinden bağımsız bir şekilde Bakanlığa gelişimin olumlu yönleri var ancak bu olumlu yönler aynı zamanda içinde zorlukları barındırıyor. Bağımsız oluşum ve herhangi bir partiye üyeliğimin olmaması muhtemelen daima bir yardımcı unsur olmaz. Siyasete ihtiyacın var. Örneğin 2003’ten bu yana Meclis’te kabul edilemeyen bir dizi yasaları ben hazırlıyorum. Başbakan’ın danışmanları, bir dizi aydın ve tarihçiyle Irak Ulusal Günü üzerine toplantı yaptık. Bütün Iraklıları temsil edecek ve tüm vatandaşların üzerinde uzlaşacağı, Meclis’ten oybirliğiyle geçecek bir gün belirlemek istiyoruz. Bu nasıl gerçekleşir? Bunun gerçekleşmesi senin, kurumunun, düşünce yapının kabul görmesiyle, yaptığın çalışmanın Iraklıların tamamının çıkarına hizmet etmesiyle mümkündür. Bu Bakanlık ve hatta Bakanlar Kurulu tarafından çözülecek bir mesele değil. Bun Meclis’teki siyasi güçler çözer.
Şimdiye kadar iki Kültür Bakanı’nın takibini başlattığı ancak açılmayan yolsuzluk dosyaları var. Kültür Bakanı Dr. Hasan Nazım olarak bu dosyalarla yüzleşecek mi? Bu dosyalar sizin için büyük sorun teşkil ediyor. Örneğin söz konusu yolsuzluk dosyaları arasında ‘Arap Kültür Başkenti Bağdat’ projesi ile ‘Bağdat Operası ve Reşid Tiyatro Salonu’ projeleri bulunuyor.
Bu meselede detaylara girmenin bir faydası yok ancak istediğini vereceğim.  Arap Kültür Başkenti Bağdat projesi üzerinde şüphe var ve karmaşık bir dosya. Şu an geçirdiğim süre içinde bu konuda bir yol alabileceğimi zannetmiyorum. Ayrıca yolsuzluğun belli bir formu bulunmuyor. Yolsuzluk davaları Irak Şeffaflık Kurumu’nu ilgilendirir. Bu çalışmayı yürütecek merci Şeffaflık Kurumu’dur. Mesele Bakanlığın veya Bakan’ın ve soruşturma komitelerinin inisiyatifinde değil. Devlet ve hükümet içinde farklı şekillerde bu dosyalar için gerekli olan çalışmalar yapılıyor. Şeffaflık Kurumu’na sevk edilen bu ve daha birçok yolsuzluk dosyası var. Burada bizim sınırlarımız var. Şöyle ki biz yolsuzluğu tespit ederiz, soruşturma komisyonu kurarak bununla ilgili kanıtları toplar ve dosyayı Şeffaflık Kurumu’na sevk ederiz. Bu noktada kovuşturmayı başlatacak olan mercii Şeffaflık Kurumu’dur. Yani bu noktada bizim rolümüz bitiyor elbette nihai bir şekilde bitmiyor. Fakat alınacak karar bizim elimizde değil. Yalnızca Arap Kültür Başkenti Bağdat projesi için değil diğer tüm dosyalar için bu yol izleniyor.

- Bir keresinde ‘Kültür Bakanlığı’nın aydınlara ait olması gerektiğini belirtmiştiniz. Bakanlık bünyesinde çeşitli düzeylerde sorunlar olduğunu hatta görevinin doğasına yabancılaştığının farkındayız. Kültür Bakanlığı’nın aydınların hizmetine verme noktasında nasıl bir yol bulacaksınız?
Kültür Bakanlığı’nın aydınların hizmetinde olması ifadesini bazen yerinde bir ifade olarak görmüyorum. Aydın ve akademisyenler de aynı zamanda Kültür Bakanlığı’na hizmet ediyorlar. Bunlar Kültür Bakanlığı aracılığıyla Irak kültürüne hizmet ediyorlar. Bu konuda sana Irak Ulusal Günü’nün seçimi üzerinden bir örnek vereyim. Bu meseleyi ele almak üzere 18’in üzerinde Iraklı aydın ve tarihçiyle sanal ortamda bir konferans düzenledik. Iraklıları temsil edecek bir gün seçmek için birbirinden önemli Iraklı tarihçi ve aydınların görüşlerini diniyorum. Yani aydın insanlar Kültür Bakanlığı aracılığıyla ülkesine hizmet etmeye çağrılıyorlar. Bunun karşısında ise Bakanlık, aydınların hükümetimizden yardım talebinde bulunduğu Edebiyatçılar Birliği yıllık bursunun sağlayarak onlara hizmet ediyor. Bu hakkı aydınlara, yazar ve şairlere teslim etmeliyiz. Bu çalışmalar doğal akışında seyrediyor. Yani özetle bu kurum yalnızca aydınlara hizmet etmiyor, aydınların da daima bu kuruma hizmet etmeye ihtiyacı var. Kültür, Turizm ve Tarihi Eserler Bakanlığı birçok kuruluşu, fikri, çalışmayı ve projeyi içinde barındırıyor. Bu noktada aynı zamanda Iraklı aydınlarla ilgili bir soruna da işaret etmek istiyorum. Hepsi olmasa da bir kısmı hükümet kurumunun çalışmalarına ciddi bir gözle bakmıyor. Dahası da var. Bir kısım aydınlar ise yönetime ‘yaklaşılmaması gereken pislik’ gözüyle bakıyor. Bu sorun aydınlar ve yönetim ile aydınlar ve siyaset arasındaki ilişkiden kaynaklanıyor. Daima tereddüt içindeydiler. Ben şahsım olarak Irak’ın büyük aydınlarını birlikte çalışmak için çağırdım. Ancak bunu yapmaya yanaşmıyorlar.
 



Husiler: Kasım ayından bu yana 86 İsrail, ABD ve İngiltere gemisini hedef aldık

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Husiler: Kasım ayından bu yana 86 İsrail, ABD ve İngiltere gemisini hedef aldık

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Yemen’deki Husiler, kasım ayından bu yana Kızıldeniz ile Umman Denizi’nde İsrail, ABD ve İngiltere’ye ait 86 gemiyi hedef aldıklarını duyurdu.

Husilere ait Al Masirah Televizyonu, Husi Hareketi’nin lideri Abdulmelik el-Husi’nin konuşmasını yayınladı.

Husi konuşmasında, harekete bağlı Yemen Deniz Kuvvetlerinin, bu hafta 9 gemiyi hedef aldığına dikkati çekerek, böylece Kızıldeniz ve Umman denizinde kasım ayından bu yana hedef alınan İsrail, ABD ve İngiltere ile bağlantılı gemilerin toplam sayısının 86'ya çıktığını söyledi.

Husilerin bu hafta boyunca gerçekleştirdikleri 10 operasyonda "düşman" hedeflere yönelik 37 balistik füze ile insansız hava araçlarıyla saldırı düzenlediklerini ifade eden Husi, operasyonların İsrail’in Eilat kentine yönelik gerçekleştirildiğini aktardı.

Husi, İsrail’in Kızıldeniz’deki seyrüseferinin ciddi derecede azaldığına dikkati çekerek, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarının durmaması durumunda operasyonlarının süreceğini vurguladı.

- Kızıldeniz'deki durum

Yemen'deki İran'ın desteklediği Husiler, İsrail'in Gazze'deki saldırılarına tepki gerekçesiyle 31 Ekim 2023'te Yemen açıklarında İsrailli şirketlere bağlı olduğunu belirttikleri ticari gemilere el koymaya, bazılarına da insansız hava araçları ve füzelerle saldırılar düzenlemeye başladı.

ABD güçleri, bu süreçte birçok kez Yemen'den atılan füze ve kamikaze dronları düşürdüğünü duyurdu.

Husilerin eylemlerinin ardından çok sayıda gemicilik şirketi, Kızıldeniz'deki seferlerini durdurma kararı aldı.

ABD, küresel deniz ticareti güvenliğinin tehlikeye girdiği gerekçesiyle 18 Aralık 2023'te bir grup ülkenin katılımıyla Husi güçlerine karşı "Refah Muhafızı Operasyonu" adında çok uluslu "deniz görev gücü" oluşturulduğunu açıkladı.

Kızıldeniz'de 31 Aralık 2023'te İsrail ile bağlantılı gemiyi ele geçirmeye çalışan Husilere ait 3 sürat teknesi, ABD helikopterlerince ateş altına alındı.

Husiler, 10 Ocak'ta da İsrail'e destek olduğu gerekçesiyle Kızıldeniz'de ABD'ye ait bir geminin füze ve kamikaze dronlarla hedef alındığını duyurdu.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 11 Ocak'ta ABD ve Japonya tarafından sunulan, Husilerin Kızıldeniz'deki saldırılarının acilen sonlandırılmasının istendiği kararı kabul etti.

Küresel ticaretin yaklaşık yüzde 12'si, Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayarak Avrupa ile Asya arasındaki en kısa rotayı sunan Süveyş Kanalı üzerinden yapılıyor.


İsrail ordusu, Hizbullah'ın komutan yardımcısını öldürdü

Lübnan'ın İsrail sınırındaki El Bustan köyünde bir evin üzerinde İsrail top mermisi patladı (AP)
Lübnan'ın İsrail sınırındaki El Bustan köyünde bir evin üzerinde İsrail top mermisi patladı (AP)
TT

İsrail ordusu, Hizbullah'ın komutan yardımcısını öldürdü

Lübnan'ın İsrail sınırındaki El Bustan köyünde bir evin üzerinde İsrail top mermisi patladı (AP)
Lübnan'ın İsrail sınırındaki El Bustan köyünde bir evin üzerinde İsrail top mermisi patladı (AP)

İsrail ordusu, Lübnan'ın Bazouriye bölgesine düzenlenen hava saldırısında Hizbullah'ın roket ve füze birimi komutan yardımcısı Ali Abed Akhsan Naim'in öldürüldüğünü açıkladı.

İsrail ordusu, yaptığı açıklamada İran’la bağlantılı üst düzey bir Hizbullah komutanının öldürüldüğünü iddia etti.

Ordu tarafından yapılan açıklamada, Hizbullah'ın roket ve füze birimi komutan yardımcısı Ali Abed Akhsan Naim'in Lübnan'ın Bazouriye bölgesine düzenlenen hava saldırısında öldürüldüğünü açıkladı.

Naim'in Hizbullah liderlerinden biri olduğu ve İsrail'e yönelik saldırıların planlanmasından ve yürütülmesinden sorumlu olduğu belirtildi.


İsrail ile çatışan Hizbullah, 6 mensubunun daha öldürüldüğünü duyurdu

Bir İsrailli, İsrail'in kuzeyinde, Lübnan sınırına yakın Kiryat Shmona'da Hizbullah füzesinin vurduğu bir binayı inceliyor (AFP)
Bir İsrailli, İsrail'in kuzeyinde, Lübnan sınırına yakın Kiryat Shmona'da Hizbullah füzesinin vurduğu bir binayı inceliyor (AFP)
TT

İsrail ile çatışan Hizbullah, 6 mensubunun daha öldürüldüğünü duyurdu

Bir İsrailli, İsrail'in kuzeyinde, Lübnan sınırına yakın Kiryat Shmona'da Hizbullah füzesinin vurduğu bir binayı inceliyor (AFP)
Bir İsrailli, İsrail'in kuzeyinde, Lübnan sınırına yakın Kiryat Shmona'da Hizbullah füzesinin vurduğu bir binayı inceliyor (AFP)

İsrail ile çatışan Hizbullah Hareketi, Lübnan’ın güneyindeki sınır bölgesindeki çatışmalarda 6 mensubunun daha öldüğünü duyurdu.

Hizbullah, çatışmalardaki yeni kayıpları hakkında açıklama yaptı.

Açıklamada, kimlik bilgilerine yer verilen 6 Hizbullah mensubunun çatışmalarda öldükleri ifade edildi.

İsrail ordusu ve Hizbullah Hareketi arasında 8 Ekim 2023'ten beri sınır üzerinde yaşanan çatışmalarda ölen Hizbullah mensubu sayısı 261’e yükseldi.

Çatışmalarda ayrıca, 53 Lübnanlı sivil, 14 Emel Hareketi, 13 Hamas, 12 İslami Cihad mensubu ile 7 İsrailli sivil ve 11 İsrail askeri öldü.


İsrail'in saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de can kaybı 32 bin 623’e yaralı sayısı 75 bini aştı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta düzenlenen baskın alanının yakınında yaralı bir Filistinli genç (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta düzenlenen baskın alanının yakınında yaralı bir Filistinli genç (AFP)
TT

İsrail'in saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de can kaybı 32 bin 623’e yaralı sayısı 75 bini aştı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta düzenlenen baskın alanının yakınında yaralı bir Filistinli genç (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta düzenlenen baskın alanının yakınında yaralı bir Filistinli genç (AFP)

Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığı bugün (Cuma) yaptığı açıklamada, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaş sonucunda öldürülen Filistinlilerin sayısının 32 bin 623'e, yaralananların sayısının ise 75 bin 92'ye yükseldiğini açıkladı.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'ne son 24 saatte düzenlediği saldırılarda 71 Filistinlinin öldüğü, 112 Filistinlinin de yaralandığı belirtildi.

Açıklamada, halen enkaz altında ve yollarda çok sayıda yaralının bulunduğu, ambulans ve sivil savunma ekiplerinin bu kişilere ulaşamadıkları belirtildi.

 


İsrail ordusu, önde gelen Hamas liderinin öldürüldüğünü duyurdu

El Şifa Hastanesi (Reuters)
El Şifa Hastanesi (Reuters)
TT

İsrail ordusu, önde gelen Hamas liderinin öldürüldüğünü duyurdu

El Şifa Hastanesi (Reuters)
El Şifa Hastanesi (Reuters)

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, ordu güçlerinin Hamas hareketinin askeri kanadının malzeme ve insan gücü bölümü başkanının öldürdüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Jerusalem Post gazetesinden aktardığı habere göre İsrail ordusunun Gazze'deki Şifa Tıp Kompleksi'nde hareketin üst düzey bir liderini öldürdü. Adraee, Raed Thabet adlı liderin "daha önce Hamas üretim sisteminin başkanı olarak çalıştığını ve örgütün malzeme ve silahlanma konusunda uzman olduğunu" belirtti.

Adraee’nın açıklamasına göre Gazze Şeridi'ndeki Hamas hareketinin lideri Yahya Sinvar ve hareketin askeri komutanı Muhammad ed Dayf'a yakın olduğunu kaydeden Thabet, askeri kanadın en önde gelen on lideri arasında değerlendiriliyordu.

Adraee, “Thabet, güçlerimizle çatışarak hastaneden kaçmaya çalışırken yanındaki iki kişiyle birlikte etkisiz hale getirildi" ifadelerini kullandı.


İsrail'in Halep'e gerçekleştirdiği saldırılarda aralarında  sivil ve askerlerin de olduğu çok sayıda kişi öldü öldü

Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)
Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)
TT

İsrail'in Halep'e gerçekleştirdiği saldırılarda aralarında  sivil ve askerlerin de olduğu çok sayıda kişi öldü öldü

Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)
Halep Uluslararası Havalimanı (North Press Agency)

Suriye Savunma Bakanlığı bugün (Cuma) yaptığı açıklamada, İsrail'in Halep kırsalına düzenlediği saldırılarda aralarından sivil ve askerlerin olduğu çok sayıda kişi öldüğünü açıkladı. Bakanlık saldırıda çok sayıda kişinin de yaralandığını duyurdu.

Açıklamada, saldırının Halep'in güneydoğusundaki Ariya yönünden gerçekleştiği belirtildi. Bombalamanın, "İdlib ve Halep'in batı kırsalındaki terör örgütlerinin Halep şehri ve çevresindeki sivilleri hedef alan drone saldırısı" olarak tanımladığı olayla örtüştüğü dikkat çekti.

Açıklamada ayrıca kamu ve özel mülklerde de maddi kayıpların meydana geldiği belirtildi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), daha önce Halep Uluslararası Havaalanı bölgesinde şiddetli patlamaların duyulduğunu açıklamıştı.

SOHR, daha fazla ayrıntı vermemiş, ancak Suriye hava savunmasının saldırıya karşı koymaya çalıştığını belirtmişti.


Rapor: Gazze'deki konutların yüzde 70'inden fazlası yaşanmaz hale geldi

Gazze'de bir ev (Reuters)
Gazze'de bir ev (Reuters)
TT

Rapor: Gazze'deki konutların yüzde 70'inden fazlası yaşanmaz hale geldi

Gazze'de bir ev (Reuters)
Gazze'de bir ev (Reuters)

Filistin Merkezi İstatistik Bürosu'nun resmi raporunda, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye karşı başlattığı savaş sonucunda Gazze Şeridi'ndeki konutların yüzde 70'inden fazlasının yaşanmaz hale geldiği, İsrail'in geçen yıl Batı Şeria'da 50 bin dönüm araziyi ele geçirdiğine dikkat çekildi.

Filistin Merkezi İstatistik Bürosu'nun her yıl 30 Mart Filistin Toprak Günü dolayısıyla dün (Perşembe) yayınladığı raporda, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana 31 binden fazla binayı yıktığı belirtildi.

Raporda, yaklaşık 17 bin  binanın ağır hasarlı olduğu, 41 binden fazla binanın ise orta derecede hasar gördüğü belirtilirken, hasarlı binaların 100'den fazlasının Birleşmiş Milletler binası olduğu, toplam hasarlı bina sayısının yaklaşık 89 bin binaya ulaştığı ifade edildi.

Raporda, toplam konut sayısının yaklaşık yüzde 70'ini oluşturan 290 binde fazla konut biriminin kısmi olarak yıkıldığı, tamamen yıkılan konut birimi sayısının ise en az 79 bin  konut olduğu tahmin ediliyor.

Okulların, üniversitelerin, hastanelerin, camilerin, kiliselerin ve hükümet binalarının yanı sıra binlerce ekonomik tesisin, altyapının ve tarım arazisinin tahrip edilerek, Gazze Şeridi'nin yaşanmaz bir yer haline geldiğine dikkat çekildi.

Rapora göre İsrail yetkilileri, Doğu Kudüs'teki 70 binayı sahiplerine yıktırmak dahil olmak üzere, 659'dan fazla bina ve tesisi tamamen veya kısmen yıkıp yıktı; ayrıca ruhsatsız yapıldığı bahanesiyle bin 333 Filistin tesisine yıkım emri çıkardı.

İsrailli yetkililer, Batı Şeria'da 2022 yılında yaklaşık 26 bin dönüm arazi ele geçirirken, 2023 yılında bu miktarın 50.526 dönüme çıktığı belirtti.

Rapora göre İsrail yetkilileri geçen yıl yaklaşık 619 dönümlük 32 el koyma emri, yaklaşık 433 dönümlük dört kamulaştırma emri ve yaklaşık 515 dönümlük iki devlet arazisi ilan etti.

Yerleşimler ve askeri üslerle ilgili olarak, 2022'nin sonunda Batı Şeria'da 151 koloniye, 188 işgal ileri karakoluna ve (endüstriyel, turistik, hizmet alanları ve İsrail ordu kamplarını) içeren 144 diğer sınıflandırılmış 483 bölge vardı.

Yerleşimci sayısı ise 2022 yılı sonunda, çoğu Kudüs'te yaşayan (336.272 kişi, toplam sömürgecilerin yüzde 45,1'ini oluşturuyor) ve geri kalanı Batı Şeria'da bulunan 745 bin 467 yerleşimciye ulaştı.

Rapora göre Batı Şeria'da yerleşimcilerin Filistinlilere oranı her 100 Filistinliye karşılık 23 yerleşimci civarında iken, Kudüs'te bu oran her 100 Filistinliye karşılık yaklaşık 69 yerleşimciye ulaşıyor.

Şarku’l Avsat’ın rapordan aktardığına göre İsrail yetkililerinin Kudüs dahil Batı Şeria'da 18 binden fazla yerleşim birimi inşa etmeyi öngören birçok yapısal planı onaylamasıyla, 2023 yılında yerleşimlerin inşaat ve genişleme hızında önemli bir artış yaşandığına dikkat çekildi.

Raporda ayrıca 2023 yılı sonunda dünyadaki tahmini Filistinli sayısı yaklaşık 14,63 milyon kişiydi, bunların 5,55 milyonu Filistin Devleti'nde ikamet ediyor. İsrail'de yaklaşık 1,75 milyon Filistinli bulunurken, Arap ülkelerindeki Filistinlilerin sayısı 6,56 milyon, yabancı ülkelerde ise yaklaşık 772 bin Filistinli yaşamakta.


Burhan’ın yardımcısı ‘silahlı halk direnişi’ tehlikesine karşı uyarıda bulundu

Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)
Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)
TT

Burhan’ın yardımcısı ‘silahlı halk direnişi’ tehlikesine karşı uyarıda bulundu

Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)
Dün (perşembe) el-Gadarif eyaletinde düzenlenen mezuniyet töreninde Sudan Ordusu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan'ı destekleyen silahlı bir grubun üyelerini izleyen Sudanlılar. (AFP)

Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Korgeneral Şemseddin el-Kebaşi, silahlı kuvvetlerin komutası dışında faaliyet gösteren ‘silahlı halk direnişi’ tehlikesine karşı uyarıda bulundu. Düzenli kampların silahlı kuvvetlerin milliyetçiliğini yansıtmayan sloganlar atarak herhangi bir siyasi parti tarafından istismar edilmemesi gerektiğini vurguladı. El-Kebaşi’nin sözleri açıkça, taburları Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) karşı savaşan devrik rejimin destekçilerinin İslamcı örgütüne yönelikti.

Dün (perşembe) el-Gadarif'te Sudan Kurtuluş Hareketi askeri güçlerinin mezuniyet töreninde konuşan el-Kebaşi, ordu komutanlarına halk direnişi üyelerinin kamplar dışında silah taşımalarına izin vermemeleri talimatını verdi ve düzenli çerçeveler dışında her türlü silahın toplanmasını emretti. “Direniş ülke için bir sonraki tehlike olacak” diyen el-Kebaşi, “Ordunun bu direnişe ihtiyacı olduğu kadar disipline de ihtiyacı var. Bu konuda bir yasa taslağı hazırlıyor ve yönetmelikler çıkarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Siyasi ve sivil güçler daha önce, ülkedeki mevcut çatışmalarda ordunun yanında savaşan İslamcı gruplarla birlikte, ordunun himayesi altında savaşı körükleyecek silahlı milislerin ortaya çıkmasına karşı uyarıda bulunmuşlardı.

ABD'nin Sudan Özel Temsilcisi Tom Perriello Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “ABD, Ramazan Ayı’ndan sonra Cidde'de resmi Sudan barış görüşmelerinin yeniden başlamasını dört gözle bekliyor” dedi. Perriello sözlerini şöyle sürdürdü: “Ramazan ve bayramın görüşmelerin başlamasına daha birkaç hafta olduğu anlamına gelebileceği gerçeğine saygı duyuyoruz. Ancak bu süreyi siviller ve ortaklarımızla bu krizi çözmek ve savaşı durdurmak için nasıl bir yol bulabileceğimizi konuşmak için de kullanmak istiyoruz.”


Irak: Hişam el-Haşimi’nin katili ‘delil yetersizliği’ nedeniyle serbest bırakıldı

Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)
Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)
TT

Irak: Hişam el-Haşimi’nin katili ‘delil yetersizliği’ nedeniyle serbest bırakıldı

Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)
Hişam el-Haşimi'ye suikast düzenleyen subay Ahmed el-Kenani (sağda) - Temmuz 2020'de Bağdat'ta vurularak öldürülen araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin posterinin önünde bir Iraklı. (AP)

Irak yargısı, araştırmacı Hişam el-Haşimi'nin 2020 yılında öldürülmesine ilişkin davayla ilgili ilk resmî açıklamasında, daha önce kendisini öldürmekten suçlu bulunan kişinin beraat ettiğini ve serbest bırakıldığını doğruladı.

Yargı Konseyi Sözcüsü Sinan Ganem, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada “Irak mahkemesi delil yetersizliği nedeniyle Ahmed Hamdavi el-Kenani lehine beraat kararı verdi” dedi. Şarku’l Avsat'a konuşan bir yargı kaynağı, “El-Kenani, davanın incelendiği oturumda hâkim önünde suçu işlediğini inkâr etti” bilgisini paylaştı. Ancak kaynak, ‘beraat kararının el-Haşimi davasının tamamen kapandığı anlamına gelmediğini, çünkü cinayet suçlarının zaman aşımına uğramadığını’ belirtti.

Aynı kaynağa göre bundan sonraki iki yıl içinde, davada yeni kanıtlar ortaya çıkarsa, el-Kenani veya başka bir sanık hakkındaki adli dava yeniden başlatılabilir.

El-Haşimi, Temmuz 2020'de Bağdat'ın doğusundaki evinin yakınında arabasını park ederken silahlı bir kişinin saldırısına uğramış ve vurularak öldürülmüştü.

Mayıs 2023'te, sekiz ertelemenin ardından Merkez Mahkeme, el-Kenani hakkında gıyabında idam kararı verdi. Ancak Yargıtay, 31 Temmuz 2023'te kararı bozdu ve davanın Rusafa'daki Merkez Soruşturma Mahkemesi'ne iade edilmesine karar verdi.

Beraat kararından saatler sonra, bu hafta başında, el-Kenani'nin devlet görevine ‘normal’ bir şekilde döndüğü bilgisi sızdı. Bir güvenlik kaynağı “Teğmen rütbesindeki el-Kenani İçişleri Bakanlığı'nda çalışmaya başladı” dedi. Bir başka kaynak ise Mühendislik İşleri Müdürlüğü'ne katıldığını doğruladı.

Devlet Yönetimi Koalisyonu’ndan adının açıklanmasını istemeyen bir siyasetçi “El-Haşimi dosyasına dahil olan Şii güçler kamuoyundan öfkeli bir tepki beklemiyor” değerlendirmesinde bulundu. Bağımsız Milletvekili Seccad Salim ise Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada “Bu, protestocuları, aktivistleri ve araştırmacıları öldüren katillerin beraat ettiği dördüncü dava” ifadelerini kullandı.


Hamas ve İslami Cihad Şifa Hastanesi savaşında güçlerini birleştirdi

Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)
Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)
TT

Hamas ve İslami Cihad Şifa Hastanesi savaşında güçlerini birleştirdi

Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)
Gazze'deki yıkımın ortasında tekerlekli sandalyedeki bir kızı iten Filistinli çocuk. (AFP)

Gazze'de bulunan Şifa Hastanesi çevresindeki çatışmaların yoğunluğu, Hamas ve İslami Cihad hareketlerini askeri kanatları aracılığıyla ‘ortak operasyonlar’ düzenlemeye sevk etti. İki hareket, ‘İsrail güçlerini ve tanklarını roket ve havan mermileriyle’ hedef aldıklarını duyurdu.

İsrail güçleri ile Filistinli savaşçılar arasında Şifa Hastanesi civarında yakın çatışmalar yaşanırken, Hamas ve İslami Cihad'ın askeri kanatları ‘ortak operasyonlarda İsrail güçlerine, tanklarına, roket ve havan toplarıyla saldırdıklarını’ açıkladı.

İsrail ordusu, bir haftadan uzun süre önce baskın düzenlediği hastane çevresinde operasyonlara devam ettiğini bildirdi. ‘Operasyonun başlangıcından bu yana yaklaşık 200 militanın öldürüldüğü’ belirtilen açıklamada, ‘sivillere, hastalara, sağlık ekiplerine ve tıbbi ekipmana zarar verilmediği’ iddia edildi. Hamas tarafından yönetilen Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı, Şifa Hastanesi yerleşkesinde sağlık hizmeti vermek için gerekli donanıma sahip olmayan bir idari binada, mahsur kalan yaralı ve hastalar olduğunu söyledi.

Filistinli tıbbi kaynaklar, dün (Perşembe) bir çocuğun açlık ve tedavi yetersizliği nedeniyle hayatını kaybettiğini ve Gazze Şeridi'nde yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının 30'a yükseldiğini duyurdu. Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahya'da bulunan Kemal Advan Hastanesi'nde bir çocuğun yetersiz beslenme, susuzluk ve tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle öldüğünü’ bildirdi.

Bu arada, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) yargıçları dün, İsrail'in Gazze Şeridi'ne insani yardım ulaştırmak için gerekli tedbirleri almasını istedi.

Lahey merkezli UAD’ın yeni kararında, “İsrail, kuvvetlerinin Gazze'deki Filistinlilerin haklarını ihlal eden herhangi bir eylemde bulunmamasını ve temel gıda malzemelerinin gecikmeksizin Gazze Şeridi'ne girmesini sağlamalıdır” ifadesi yer aldı.

UAD, İsrail'den kararlarını uygulamak için aldığı tüm tedbirleri bir ay içinde kendisine rapor etmesini talep etti. Mahkeme, Gazze'deki Filistinlilerin zor yaşam koşullarıyla karşı karşıya olduğunu ve kıtlığın yaygın olduğunu belirtti. Ayrıca Gazze'deki Filistinlilerin ‘sadece kıtlık riskiyle karşı karşıya olmadıklarını, kıtlığın şimdiden baş gösterdiğini’ belirttiğini vurguladı.