Uzmanlardan toplu taşıma araçlarına yönelik koronavirüs uyarısı

Uzmanlardan toplu taşıma araçlarına yönelik koronavirüs uyarısı
TT

Uzmanlardan toplu taşıma araçlarına yönelik koronavirüs uyarısı

Uzmanlardan toplu taşıma araçlarına yönelik koronavirüs uyarısı

Koronavirüs (Kovid-19) bulaşan ve net semptomlar gösteren kişilerin virüsü başkalarına bulaştırmalarını önlemek için izole edilmesi kolayca mümkün oluyor. Ancak, pandemi öncesi duruma yavaş yavaş dönmeye çalışırken şu anda dünyayı meşgul eden şey koronavirüsün gizli taşıyıcılarının hareketlerini önlemenin nasıl mümkün olduğu. Çoğu kişi virüsü taşıdığı halde semptomlar göstermediği için durumun farkında değil.
Bu insanların oluşturabilecekleri en büyük tehlike, koronavirüs salgını öncesinde olduğu gibi toplu taşıma araçlarını yoğun bir şekilde kullanmalarında yatıyor. Çinli araştırmacılarla işbirliği içinde yürütülen bir İngiliz araştırması, hızlı tren yolcuları arasında virüs bulaşma risklerini değerlendirerek uyarılar bulundu.
19 Aralık 2019 ile 6 Mart 2020 tarihleri ​​arasında treni kullandığını bildiren 2 bin 334 Çinli hastanın ve aynı dönemde treni kullananların verileri kullanılarak yapılan çalışmada 14 gün içinde belirtileri gösterenlerin sayısı 72 bin 93 hasta olarak tespit edildi. İngiltere'deki Southampton Üniversitesi'nden araştırmacılar, Çin Bilimler Akademisi, Çin Elektronik ve Bilgi Teknolojileri Akademisi ve Çin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi ile işbirliği içinde, hakemli tıbbi dergi “Klinik Bulaşıcı Hastalıklar”ın son sayısında yayınlanan bir çalışmada, bu kişilerin virüsü nasıl yaydığına dair senaryolar geliştirdi. Çin hızlı trenlerinde yolcular 3 sıra yanyana ve 5 kişi arka arkaya olacak şekilde oturuyor. Çalışma, virüsü taşıyan bir kişiye doğrudan bitişik koltuklarda seyahat eden yolcuların, sayının yüzde 1,5 olduğu tek başına oturanlara kıyasla yüzde 3,5 oranında bulaş riskine daha fazla maruz kaldığını gösteriyor. 
Çalışmaya göre koronavirüs bulaşmış bir kişinin oturduğu yerde seyahat edenlerde vaka oranları daha yüksek. Burada oturanların oranları her saat için yüzde 0,15 olarak tespit edildi. Ayrıca yanyana oturanlarda vaka oranı saatte yüzde 1,3 olarak kaydedildi.
Araştırmacılar, aynı sırada oturan yolcular için tahmini vaka oranları göz önüne alındığında, seyahat süresinin uzunluğu yaklaşık bir saat ise bir metreden fazla güvenli bir sosyal mesafenin gerekli olduğunu, ancak iki saatlik bir yolculuktan sonra 2,5 metreden daha az bir mesafenin bulaşmayı önlemek için yetersiz olabileceğini kaydetti.
Southampton Üniversitesi’nin internet sitesinde dün yayınlanan bir raporda araştırmanın uzmanlarından Dr. Chinghai Lai, “Çalışmamız, trenlerde Kovid-19 bulaşma riskinin artmasına rağmen, enfekte kişinin oturduğu yer ve seyahat süresinin büyük bir fark yaratabileceğini gösteriyor” ifadesini kullandı.
Çalışmadaki bir diğer uzman olan Andy Tatim, "Araştırmamız, hastalık vakalarının epidemiyolojik çalışmalarından ve bunların yüksek hızlı trenler ile yakın temaslarından elde edilen verilere dayanarak toplu taşıma araçlarında hastalık bulaşmasının bireysel risklerini tanımlayan ilk çalışma" dedi.
Açıklamasının devamında şu ifadeler yer aldı:
“Bulaşma riski, yalnızca enfekte kişiyle araya mesafe koymakla değil, aynı zamanda onun bulunmuş olduğu yerde geçirilen zamanla da ilgili. Bu çalışmanın, dünyanın dört bir yanındaki yetkilileri, virüse karşı korunmak için gerekli tedbirler konusunda bilgilendirmeye ve böylece yayılmasının azaltılmasına yardımcı olacağını umuyoruz.”
Mısır Zagazig Üniversitesi Mikrobiyoloji Profesörü Dr. Halid Şehate, yolcuların toplu taşımalarda yoğunluğunu azaltmanın, kişisel hijyen önlemlerini artırmanın ve maske kullanılmasının önemine vurgu yaparak çalışmanın sonuçlarını şu şekilde yorumladı:
“Bu önlemlerin uygulanmasındaki gevşeklik, vakaların yeniden yayılmasında büyük etkileri olduğu kabul edilen virüsün gizli taşıyıcıların bulaş riskini artırıyor.”
Çalışma, gizli taşıyıcı tehlikesinin en meşhur olayı olan Çin'den gelen ve kendilerinde herhangi bir semptom tespit edilmeyen Çinli bir çiftin Singapur'daki bir kilisede iki kişiyle temasları sonucu Singapur'daki ilk 3 virüs vakasının kaydedilmesi olayıyla aynı sonuçları gösteriyor. Bu olayda yaşanan üçüncü vaka, Çinli çift tarafından kullanılan koltukta oturan bir kadında tespit edilmişti.



Hollywood'un efsanevi ismi öldü: Devrimci ve put kırıcıydı

Roger Corman'ın yapımcılığını üstlendiği 2009 tarihli Splatter adlı üç bölümlük Netflix dizisinde hangi karakterlerin öldürüleceğini izleyiciler belirlemişti (AFP)
Roger Corman'ın yapımcılığını üstlendiği 2009 tarihli Splatter adlı üç bölümlük Netflix dizisinde hangi karakterlerin öldürüleceğini izleyiciler belirlemişti (AFP)
TT

Hollywood'un efsanevi ismi öldü: Devrimci ve put kırıcıydı

Roger Corman'ın yapımcılığını üstlendiği 2009 tarihli Splatter adlı üç bölümlük Netflix dizisinde hangi karakterlerin öldürüleceğini izleyiciler belirlemişti (AFP)
Roger Corman'ın yapımcılığını üstlendiği 2009 tarihli Splatter adlı üç bölümlük Netflix dizisinde hangi karakterlerin öldürüleceğini izleyiciler belirlemişti (AFP)

Amerikalı B filmi yönetmeni ve prodüktör Roger Corman, 98 yaşında hayatını kaybetti. Ailesi, sinema efsanesinin perşembe günü Kaliforniya'nın Santa Monica bölgesindeki evinde öldüğünü yeni duyurdu:

Filmleri devrimci ve put kırıcı cinstendi ve çağın ruhunu yakalamıştı. Nasıl hatırlanmasını istediği sorulduğunda 'Ben bir sinemacıydım, yalnızca bu' diye yanıtlamıştı.

Yüzlerce düşük bütçeli yapıma imza atan Corman, pek çok kült filmle ve Hollywood'un genç yeteneklerini piyasaya sürmesiyle ün kazanmıştı. Bu isimler arasında Martin Scorsese, Robert De Niro, Francis Ford Coppola ve Jack Nicholson gibi yıldızlar yer alıyor. 

Corman, başkasının filminden geriye kalan setle iki günde 35 bin dolara çektiği Küçük Korku Dükkanı'nın (The Little Shop of Horrors) yanı sıra Vincent Price'ın başrolde olduğu Edgar Allan Poe uyarlamalarıyla 1960'lı yıllara damga vurmuştu. 

Terminatör'ün (The Terminator) yapımcısı Gale Anne Hurd, ustasını X'te şu ifadelerle andı:

Roger Corman benim ilk patronum, hayatımın akıl hocası ve kahramanımdı. O sinema tarihinin en büyük vizyonerlerinden biriydi.

Akıl Oyunları (A Beautiful Mind) ve Da Vinci Şifresi (The Da Vinci Code) gibi pek çok filme imza atan yönetmen Ron Howard da henüz 23 yaşındayken Corman'ın kendisine iş verdiğini söyledi:

Pek çok kariyeri başlattı ve pek çok önemli meselede endüstrimize sessizce öncülük etti. Onu tanıdığım için minnettarım.

Yönetmen Martin Scorsese, Corman hakkında şu ifadeleri kullanıyor:

Bir zamanlar 'Martin ilk film makarası çok iyi olmalı çünkü insanlar neyin döndüğünü bilmek ister. Sonra da çok iyi bir son makaraya ihtiyacın var zira insanlar bütün bu olanların nasıl biteceğini bilmek ister. Gerisinin pek de önemi yok' demişti. Muhtemelen filmler hakkında duyduğum en iyi şey.

Corman, 2009'da onursal Akademi Ödülü almıştı. Oscarların internet sitesindeki biyografisinde "Parayı idareli kullanma konusundaki efsanevi yeteneği, dönem filmleri ve epik bilimkurgu yapımlarını hızlıca yaratmasını sağlamıştı. Bütçeleri modern bir stüdyo çekiminin gıda masraflarını bile karşılamazdı. Sınırsız enerji, derin sinema aşkı ve hünere sahipti" deniyor. 

1926'da Detroit'te doğan Corman, Twentieth Century-Fox'ta müstahdem olarak işe başladıktan sonra senaryoları değerlendirdiği bir pozisyona geçmişti. 

IMDB'ye göre 500'ü aşkın filmde yapımcı veya yönemen olarak imzası var. 1958 yapımı The Cry Baby Killer'da başrolü verdiği Jack Nicholson'la 8 filmde birlikte çalışmıştı. 

1970'te kendi prodüksiyon ve dağıtım şirketi New World Pictures'ı kuran Corman, İsveçli yönetmen Ingmar Bergman'ın Çığlıklar ve Fısıltılar (Viskningar Och Rop) filminin ABD'deki dağıtım haklarını alarak Hollywood'da dikkat çekmişti. Bu filmle sinemalardan bir milyon doları aşkın para toplamıştı. 

Corman, "Hollywood'da Yüz Film Yapıp Nasıl Bir Kuruş Kaybetmedim?" (How I Made a Hundred Movies in Hollywood and Never Lost a Dime) adlı otobiyografisinde Bergman'ın yanı sıra Akira Kurosawa, François Truffaut ve Federico Fellini gibi yönetmenlerin film haklarını satın almasını açıklıyor. Şirketin istismar filmleriyle özdeşleştirilip dışlanmaması için bu kararı aldığını vurguluyor.

Independent Türkçe, AFP, New York Times


Ayrımcılık yaşlanmayı hızlandırıyor

Ayrımcılığa maruz kalmanın yarattığı psikolojik etkiler, dolaylı bir şekilde yaşlanmayı hızlandırabiliyor (Unsplash)
Ayrımcılığa maruz kalmanın yarattığı psikolojik etkiler, dolaylı bir şekilde yaşlanmayı hızlandırabiliyor (Unsplash)
TT

Ayrımcılık yaşlanmayı hızlandırıyor

Ayrımcılığa maruz kalmanın yarattığı psikolojik etkiler, dolaylı bir şekilde yaşlanmayı hızlandırabiliyor (Unsplash)
Ayrımcılığa maruz kalmanın yarattığı psikolojik etkiler, dolaylı bir şekilde yaşlanmayı hızlandırabiliyor (Unsplash)

Ayrımcılığa maruz kalmanın yaşlanmayı hızlandırabileceği bulundu. 

Daha önceki çalışmalarda ayrımcılığın depresyon ve kalp hastalıkları gibi problemlere yol açtığı ortaya konmuştu. Bu rahatsızlıklar yaşlanmayı hızlandırabilirken, yeni araştırmada moleküler düzeydeki yaşlanma incelendi. 

Yaklaşık 2 bin ABD'liden kan örneği alan ve onlarla anket yapan araştırmacılar stres ve yaşlanma sürecinin biyolojik etkilerini ölçmede kullanılan DNA belirteçlerine baktı. Katılımcıların yüzde 81'i beyaz, yüzde 19'u siyahdı. Cinsiyet dağılımı yüzde 55'e 45 kadınlar lehineydi. Katılımcıların yaş ortalamasıysa 53'tü. 

Brain, Behavior, and Immunity-Health adlı hakemli dergide perşembe günü yayımlanan çalışma kapsamında katılımcılara üç farklı ayrımcılık biçimine ne kadar maruz kaldıkları soruldu: üstü kapalı veya daha hafif saygısızlıkları içeren gündelik ayrımcılık; polis şiddeti veya ev satın alamama gibi büyük ayrımcılık biçimleri ve çalışma ortamında haksızlığa maruz kalma veya fırsatların kısıtlanmasını ifade eden işyeri ayrımcılığı. 

Araştırmacılar daha fazla ayrımcılığa maruz kaldığını bildiren kişilerin diğerlerine göre biyolojik açıdan daha hızlı yaşlandığını saptadı. Ayrıca gündelik ve büyük ayrımcılık biçimlerinin, işyerindekinden çok daha ciddi etki yarattığı gözlemlendi. 

Çalışmanın yazarlarından Adolfo Cuevas bulguları şöyle değerlendiriyor:

Ayrımcılığa maruz kalmanın yaşlanma sürecini hızlandırdığı anlaşılıyor. Bu da hastalıklara ve erken ölümlere katkı sağlayarak sağlık eşitsizliklerini körüklüyor olabilir.

Araştırma ekibi stres hormonu kortizol salgılama ve düzgün uyuyama gibi, ayrımcılığa verilen diğer tepkilerin de yaşlanmayı hızlandırabildiğini düşünüyor. 

Cuevas "Sağlıkla ilgili davranışlar bu eşitsizlikleri kısmen açıklasa da, muhtemelen psikososyal stres faktörlerini biyolojik yaşlanmaya bağlayan bir dizi süreç mevcut" diyor.

Yeni çalışmada ayrımcılık ve yaşlanmanın ırklar arasında değiştiği kaydedilirken, bununla ilgili dikkat çekici bir bulgu de edinildi. Daha fazla ayrımcılığa maruz kaldığını bildiren siyahların biyolojik yaşı daha yüksekti ve daha hızlı yaşlanıyordu. 

Öte yandan beyazlar daha az ayrımcılık deneyimi aktarırken, bunun yaşlanmaları üzerindeki etkisi daha büyüktü. Bu durumun, beyazların daha az başa çıkma mekanizması geliştirmesinden kaynaklanabileceğini düşünen araştırmacılar çalışmada şöyle yazdı:

Yaşamları boyunca sürekli ayrımcılığa maruz kalan siyah Amerikalıların bu stres faktörünü yönetmek için daha dayanıklı başa çıkma stratejileri geliştirmesi; ayrımcılığa daha az maruz kalan beyaz Amerikalıların ise bunun etkilerine karşı daha hassas olması mümkün.

Independent Türkçe, Science Daily, Forbes, Brain, Behavior, and Immunity-Health


Tartışmaların odağındaki Drake medyaya bir ricada bulundu

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Tartışmaların odağındaki Drake medyaya bir ricada bulundu

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Rapçi Drake, kendisi için tartışmalı geçen iki haftanın ardından medyaya bir ricada bulundu.

Kanadalı yıldız, Kendrick Lamar'la yaşadığı kavgayla son birkaç haftadır manşetlere çıkarken ikili birbirlerine karşı kişisel saldırılara girişmişti. Bunlardan birkaç gün sonra Drake'in evinin önünden geçen bir arabadan ateş açılmıştı.

7 Mayıs Salı günü bir güvenlik görevlisi göğsünden vurulmuş ve olay yerine varan polisler görevliyi bilinçsiz halde bulmuştu. 

Saat 02.00 sularında vurulan güvenlik görevlisinin mülkün dış kapılarının önünde durduğu düşünülüyor. Adam daha sonra ağır yaralı halde yerel bir hastaneye kaldırılmıştı.

Polis, bir şüphelinin olay yerinden araçla kaçtığını açıklamıştı. Yetkililer Drake'in saldırı sırasında evde olup olmadığını doğrulayamamış fakat rapçinin ekibinin soruşturmada işbirliği yaptığını söylemişti.

Bundan birkaç gün sonraysa bir saldırgan Drake'in malikanesine girmeye çalışmış, birkaç saat sonra da konutun dışında başka bir davetsiz misafir görülmüştü. Güvenlik görevlileriyle tartışan ikinci saldırgan ciddi fakat hayati tehlike arz etmeyen yaralanmalarla hastaneye kaldırılmıştı.

Drake, Kanada merkezli haber kuruluşu CP24'a hitaben Instagram'da yaptığı bir paylaşımda konutuna gösterilen çılgınca ilgiye atıfta bulundu.

Rapçi şöyle yazdı:

Evin üzerinde helikopter uçurma saatlerini konuşabilir miyiz çünkü ne yalan söyleyeyim, uyumaya çalışıyorum. Saat 15.00'ten sonraki herhangi bir zaman benim için harika olur.

İki rapçi arasındaki kavga sürerken Lamar'ın, rakibi Drake'i hedef aldığı bir diss parçasında (rapçilerin birbirlerini yerme amacıyla söylediği şarkılar -çn.) onun evini ifşa etmesinden birkaç gün sonra bu olaylar yaşanmıştı. Lamar sadece 36 saat içinde Drake hakkında bunun gibi üç diss şarkısı yapmıştı. 

Dünyanın en büyük rapçilerinden ikisi arasında yıllardır tırmanan rekabet, son haftalarda sürpriz parçalar nedeniyle yeniden alevlendi.

İki yıldız arasındaki kavga bir ay önce Lamar'ın First Person Shooter adlı şarkısında Kanadalı rapçi ve J. Cole'a sert çıkmasıyla başlamıştı.

Drake, Lamar'ı aile içi şiddetle suçlayan bir diss parçasıyla karşılık vermişti. Lamar da Drake'i suçlayarak gizlediği bir kız çocuğu olduğunu öne sürmüştü.

Humble'la tanınan rapçi, Not Like Us isimli bir başka şarkıdaysa Drake'i "tescilli pedofil" diye adlandırarak küçük yaştaki kadınlarla yaşadığı iddia edilen ilişkilere birden fazla kez gönderme yapmıştı.

tnthynm
Drake, Instagram'dan medyaya bir ricada bulundu

Polis teşkilatının Entegre Silah ve Çete Görev Gücü'nden Paul Krawczyk, Drake'in evindeki silahlı saldırının arkasındaki nedenin hâlâ soruşturulduğunu belirtiyor.

Independent Türkçe


İnterneti ikiye bölen elbise tartışmasını çıkaran kişi, suçunu itiraf etti

"İnterneti sallayan" elbisenin arkasındaki adam Keir Johnston, eşi Grace Johnston'ı boğduğunu itiraf ettikten sonra onu tehlikeye atma suçunu kabul etti (TheEllenShow/YouTube)
"İnterneti sallayan" elbisenin arkasındaki adam Keir Johnston, eşi Grace Johnston'ı boğduğunu itiraf ettikten sonra onu tehlikeye atma suçunu kabul etti (TheEllenShow/YouTube)
TT

İnterneti ikiye bölen elbise tartışmasını çıkaran kişi, suçunu itiraf etti

"İnterneti sallayan" elbisenin arkasındaki adam Keir Johnston, eşi Grace Johnston'ı boğduğunu itiraf ettikten sonra onu tehlikeye atma suçunu kabul etti (TheEllenShow/YouTube)
"İnterneti sallayan" elbisenin arkasındaki adam Keir Johnston, eşi Grace Johnston'ı boğduğunu itiraf ettikten sonra onu tehlikeye atma suçunu kabul etti (TheEllenShow/YouTube)

"İnterneti sallayan" beyaz/altın rengi ya da mavi/siyah elbisenin arkasındaki adam, eşinin hayatını tehlikeye atma suçunu kabullenerek ederek onu boğmaya çalıştığını itiraf etti.

Daily Record'ın bildirdiği üzere perşembe günü Glasgow'daki Yüksek Mahkeme'ye çıkan 38 yaşındaki Keir Johnston, eşi Grace Johnston'a "korkunç" bir saldırı gerçekleştirdiğini kabul etti. Saldırı Grace'in "yaşamından endişe duymasına" yol açsa da hayatta kaldı.

İskoçya'nın batı kıyısı açıklarındaki Colonsay Adası'ndan Johnston, gelecek ay 6 Haziran'da verilmesi planlanan hükmüne kadar tutuklu kalacak. 

Johnston, 2015'teki düğününde kayınvalidesinin giydiği elbisenin fotoğrafının bir misafir tarafından internette paylaşılmasının ardından "#TheDress"le (Elbise) dünyanın dikkatini çekmişti.

Elbisenin gerçek renkleri (siyah ve mavi mi yoksa beyaz ve altın rengi mi) üzerine yapılan tartışma, o zamanki manşetlere göre "interneti sallayarak" aralarında ünlülerin de bulunduğu binlerce yorum almıştı. Realite yıldızı Kim Kardashian, o dönemki eşi Kanye West'le bu konuda tartıştığını paylaşmıştı.

tynju
Sosyal medyada paylaşılan fotoğraftaki elbisenin beyaz/altın mı yoksa siyah/mavi mi olduğuna dair görüş ayrılıkları yaşandı (Swiked/Tumblr)

Johnston çiftini talk şovuna davet eden Ellen DeGeneres, ikiliye 10 bin dolar ve Grenada gezisi hediye etmişti.

İskoç mahkemesi, Johnston'ın eşini kapalı kapılar ardında hayatından endişe edecek hale getirerek ona karşı aile içi şiddet geçmişi olduğunu bu hafta dinledi.

The Record'ın haberine göre Kraliyet Savcısı Chris Macintosh, Lady Drummond ve mahkemeye Grace'in şiddet uygulayan eşinden korkarak nasıl yaşadığını anlattı. Macintosh şöyle dedi:

Adada sürekli polis yok ve Grace kapana kısılmış gibi hissediyordu.

Mahkemede Grace'in, bir keresinde anakaradaki bir iş görüşmesine gitmemesini isteyen eşinin taleplerini reddettiği anlatıldı. Bundan birkaç gün sonra Johnston'ın, karısına onu terk edeceğini söylemesi üzerine çift tartışmaya başlamış ve Johnston eşini tutup yere fırlatmış.

The Record'a göre Macintosh "Johnston uyanıp onu terk edeceğini söyledi. Kadın onun gitmesini engellemek için evden çıktı. Johnston onun peşinden gidip kadını yere yapıştırdı" dedi.

Johnston'ın her iki dizini de eşinin kollarının üzerine koymasıyla kadın hareket edemez duruma geldi. Johnston daha sonra iki eliyle onu boğmaya başladı.

"İlk başta çığlık atabilen Grace hayatından endişe duyuyordu ve Johnston çok fazla güç uyguladığı için kendisini öldürmeye niyetlendiğine inanıyordu" diyen Macintosh, ciddi morluklara rağmen Grace'in tıbbi tedaviye ihtiyaç duymadığını söyledi.

Johnston'ın avukatları, müvekillerinin saldırının sorumluluğunu üstlendiğini açıkladı.

The Record'a göre Lady Drummond, Johnston'ın kefaletle serbest bırakılmasını reddederek onu nezarete koydu:

Bunun ciddi ve şiddet içeren bir suç olduğunu size söylememe gerek yok. Onu defalarca boğdunuz, yaraladınız ve hayatını tehlikeye attınız ki bu onun için kesinlikle dehşet verici bir durum olmalı.  Sayın Johnston, korkarım durumunuz artık değişti, çok ciddi bir suçtan suçlu bulundunuz ve bu süre zarfında tutuklu kalacaksınız.

Johnston çiftinin olayın ardından ayrılıp ayrılmadığı belirsizliğini koruyor.

Independent Türkçe


Eurovision birincisi "inanılmaz çifte standarta" ateş püskürdü

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Eurovision birincisi "inanılmaz çifte standarta" ateş püskürdü

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

İsviçre adına yarışan Nemo, Eurovision'ı kazandıktan birkaç dakika sonra yıllık şarkı yarışmasının organizatörlerine ateş püskürdü.

Nemo, İsveç'in Malmö kentinde düzenlenen 2024 töreni sırasında The Code performansıyla jüriyi ve halkı etkiledi.

İsrail'in katılmasının arena çevresinde Filistin yanlısı gösterilere yol açması ve Hollandalı Joost Klein'ın performansını sergilemesine saatler kala diskalifiye edilmesi nedeniyle bu yılki organizasyon Eurovision tarihinin en tartışmalı yarışmalarından biri oldu.

Eleştirilen bir diğer ayrıntı da seyircilerin arenaya non-binary (ikili cinsiyet sınıflandırmasının dışındaki kimlikler için kullanılan tanım -çn.) bayrağı getirmesine izin verilmediğinin söylenmesiyken, Nemo kazandıktan sonra düzenlediği basın toplantısında bu durumu eleştirdi. 

Eurovix muhabiri @vDanDesign'ın bu konuyu Nemo'ya sorması üzerine yarışmanın ilk non-binary kazananı bunu "inanılmaz" diye nitelendirdi.

Şarkıcı "Eurovision hayır dediği için bayrağımı içeri kaçak sokmam gerekti ama yine de yaptım, umarım başkaları da bunu yapmıştır" diye ekledi.

xc
Eurovision birincisi Nemo, perde arkasında yaşanan olaylar nedeniyle organizatörlere ateş püskürdü (TT Haber Ajansı/AFP)

Ama yani, hadi ama, bu apaçık çifte standart.

Kazanan ilan edildikten sonra kupasını kıran şarkıcı sözlerine şöyle devam etti:

Kupa onarılabilir; belki Eurovision'un da ara sıra biraz onarıma ihtiyacı vardır.

Nemo basın toplantısı salonunda bir araya gelen gazetecilerden dev tezahürat ve alkışlar aldı.

Gazetecilere "tüm bu deneyimin gerçekten yoğun olduğunu ve baştan sona her şeyin hoş olmadığını" da söyleyen sanatçı şöyle ekledi:

Her şey sevgi ve birliktelikle ilgili değilmiş gibi görünen pek çok şey vardı. Bu beni gerçekten üzdü ve aynı zamanda… Burada çok fazla sevgi de vardı.

"Daha fazla şefkat" ve "empati" çağrısı yapan Nemo, galibiyetini "kendisi olmaya cesaret eden, duyulmaya ve anlaşılmaya ihtiyaç duyan kişilere" adadığını söyledi.

The Independent yorum için Avrupa Yayın Birliği'yle temasa geçse de henüz yanıt alamadı.

Eurovision'ı 591 gibi yüksek bir puanla İsviçre kazanırken, onu hemen arkasından 547 puanla Hırvatistan takip etti.

İlk 5'teki diğer ülkeler Ukrayna (453 puan), Fransa (445 puan) ve Birleşik Krallık'tan (BK) 12 tam puan alan İsrail oldu. İsrail'in adayı Eden Golan toplamda 375 puan aldı ancak Graham Norton'ın belirttiği üzere seyirciler tarafından yuhalandı.

BK'nin yarışmacısı Olly Alexander, Dizzy şarkısıyla sadece 46 puan aldı.

Independent Türkçe


Anne karnındaki basınç kişinin yüz şeklini belirleyebilir

Rahimdeki fiziksel değişimler, bebeğinin yüz şeklini belirleyebiliyor (Unsplash)
Rahimdeki fiziksel değişimler, bebeğinin yüz şeklini belirleyebiliyor (Unsplash)
TT

Anne karnındaki basınç kişinin yüz şeklini belirleyebilir

Rahimdeki fiziksel değişimler, bebeğinin yüz şeklini belirleyebiliyor (Unsplash)
Rahimdeki fiziksel değişimler, bebeğinin yüz şeklini belirleyebiliyor (Unsplash)

Rahimdeki baskının kişinin yüzünün şeklini etkileyerek bozulmalara yol açabileceği bulundu. 

Bebeğin yüzünü büyük ölçüde kalıtsal özelliklerin belirlediği düşünülürken, kısa süre önce yapılan bir çalışmada annenin beslenmesinin de etkili olduğu ortaya konmuştu.

Uluslararası araştırmacılardan oluşan bir ekipse embriyonun uğradığı fiziksel baskının yüz şeklinde önemli bir rol oynadığını tespit etti. 

Fare ve kurbağa embriyolarının yanı sıra insan embriyoidlerinin (laboratuvarda geliştirilen embriyonik hücreler) büyümesini inceleyen araştırmacılar, bunlara dışarıdan uygulanan basınç arttığında nöral krest hücrelerindeki önemli sinyal yollarının bozulduğunu gözlemledi.

Nature Cell Biology adlı hakemli dergide yayımlanan araştırmayı yürüten ekip özellikle, yüz hatlarının oluşmasından sorumlu bu hücrelerin geliştiği yerin yakınındaki blastosöl adlı sıvı dolu boşluğu inceledi. Blastosöl üzerindeki basıncın, mekanik uyaranları sinirsel sinyallere dönüştüren Yap proteininin aktivitesini azalttığı tespit edildi. Bu protein nöral krestin nasıl gelişeceğini söylemekten sorumlu Wnt adlı bir grup sinyal molekülüyle etkileşime girdiğinden, buradaki azalma moleküllerde bozulmaya yol açtı.

University College London'dan nörobiyolog Roberto Mayor, yazarları arasında yer aldığı çalışma hakkında şöyle diyor:

Bir organizma basınçta değişiklik yaşadığında, annenin içindeki embriyo da dahil tüm hücreler bunu algılayabiliyor.

Ekip insan rahminde basıncı neyin artırdığını incelemedi fakat bulgular, fiziksel etkilerin yüzdeki şekil bozukluğu (kraniyofasiyal anomali) riskini artırabileceğini gösteriyor. Kraniyosinostoz gibi bu anomaliler, bebeğin kafatasının veya yüz kemiklerinin çok erken veya anormal bir şekilde kaynaşmasıyla ortaya çıkıyor. 

Mayor araştırma sonuçlarını şöyle açıklıyor:

Bulgularımız, yüzdeki şekil bozukluklarının sadece genetikten değil, aynı zamanda anne karnındaki basınç gibi fiziksel unsurlardan da etkilenebileceğine işaret ediyor.

Bilim insanları basınç değişiminin embriyo gelişimini nasıl etkilediği üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor. Mayor "Çalışmamız embriyoların basınca duyarlı olduğunu gösteriyor fakat ne kadar duyarlı olduklarını bilmiyoruz" diyerek şöyle ekliyor. 

Örneğin rahim içindeki basınç değişikliği embriyoyu etkileyebilir mi?

Independent Türkçe, Science Alert, India Today, Nature Cell Biology, Nature Communications


Bilim insanları sülüklerden ilham alarak yeni bir cihaz geliştirdi

Sülükler, yapıştıkları canlının derisine dişlerini geçirerek kan emiyor (Reuters)
Sülükler, yapıştıkları canlının derisine dişlerini geçirerek kan emiyor (Reuters)
TT

Bilim insanları sülüklerden ilham alarak yeni bir cihaz geliştirdi

Sülükler, yapıştıkları canlının derisine dişlerini geçirerek kan emiyor (Reuters)
Sülükler, yapıştıkları canlının derisine dişlerini geçirerek kan emiyor (Reuters)

Araştırmacılar, sülüklerden esinlenerek insanlarda kan alma işlemlerini kolaylaştıracak yeni bir cihaz tasarladı.

İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü'nden bilim insanlarının geliştirdiği vantuz biçimindeki cihaz, hastanın üst koluna ya da sırtına yerleştiriliyor.

Vantuz şeklindeki kabın içinde, dışarıdan hafif baskı uygulandığında derinin içine geçen mikro iğneler yer alıyor. Cihaz bu şekilde kısa sürede damarlardaki kanı adeta emerek kabın içine dolduruyor.

Hakemli dergi Advanced Science'ta yayımlanan araştırmada, cihazın maliyetinin çok düşük olduğuna, bu sayede sıtma gibi hastalıklarla mücadele edilen yoksul Afrika ülkelerinde etkili biçimde kullanılabileceğine dikkat çekildi. 

Buna ek olarak kabın içindeki mikro iğneler, genelde kan alma işlemlerinde kullanılan büyük iğnelere kıyasla yaralanma riskini de en aza indiriyor.

Bilim insanları, cihazı aslında başka bir çalışmadan yola çıkarak tasarladıklarını söyledi. Akademisyenler, bazı ilaçları ağzın iç kısmını kaplayan mukoza zarı yoluyla kana taşıyan bir vantuz geliştirirken, böyle bir aletin kan alma işlemlerinde kullanılabileceğini de fark ettiklerini belirtti.

zsxc
Avrupalı bilim insanlarının geliştirdiği vantuz, bozuk para büyüklüğünde (Advanced Science)

Araştırmacılardan David Klein, bu önceki projede sülüklerin nasıl kan emdiğini incelediklerini ve cihazı bu modele göre hazırladıklarını söyledi. 

2,5 santimetrelik kabın dış kısmı silikondan, mikro iğnelerse çelikten yapılma. Fakat araştırmacılar, ileride bunu tamamen geridönüştürülebilir malzemelerden üretmeyi hedefliyor.

Bilim insanları şimdiye dek cihazı sadece domuzların üzerinde test etti. Akademisyenler, projeyi genişleterek vantuzu insanlar üzerinde denemeyi planladıklarını belirtti.

Independent Türkçe, ETH Zurich, New Atlas


"Bilimkurgunun Kraliçesi" Yıldız Savaşları'na girmeye hazırlanıyor

Yüze yapışan uzaylılar ve yeşil gezegenlerdeki kolonicilerden sonra sıra stormtrooper'lara mı geldi? (Lucasfilm)
Yüze yapışan uzaylılar ve yeşil gezegenlerdeki kolonicilerden sonra sıra stormtrooper'lara mı geldi? (Lucasfilm)
TT

"Bilimkurgunun Kraliçesi" Yıldız Savaşları'na girmeye hazırlanıyor

Yüze yapışan uzaylılar ve yeşil gezegenlerdeki kolonicilerden sonra sıra stormtrooper'lara mı geldi? (Lucasfilm)
Yüze yapışan uzaylılar ve yeşil gezegenlerdeki kolonicilerden sonra sıra stormtrooper'lara mı geldi? (Lucasfilm)

74 yaşındaki Hollywood yıldızı, bilimkurgu dünyasında yeni bir evrene açılıyor. Yaratık (Alien) ve Avatar serileriyle bu kategoriye damga vuran Sigourney Weaver'ın Yıldız Savaşları (Star Wars) serisine gireceği bildirildi. 

The Hollywood Reporter, 2019 tarihli Star Wars: Skywalker'ın Yükselişi'nden (Star Wars: The Rise of Skywalker) sonra prodüksiyonuna başlanacak ilk Yıldız Savaşları filmi olacak The Mandalorian & Grogu için Weaver'la görüşme yapıldığını duyurdu. 

Disney+ dizisi The Mandalorian'ın yaratıcısı Jon Favreau'nun çekeceği filmin bu yıl çekimlerine başlanması ve 2026'de gösterime girmesi bekleniyor. 

Disney'in dijital yayın platformunun en popüler dizilerinden biri olan The Mandalorian, 2019'da yayına girdikten sonra Baby Yoda karakteriyle konuşulmuştu. 

Djarin rolündeki Pedro Pascal'ın başrolünde olduğu dizinin başarısının ardından The Book of Boba Fett ve Ahsoka gibi spinofflar da çekilmişti.

dergth
Sigourney Weaver, Avatar'da Kiri karakterini de canlandırıyor (AFP/Walt Disney)​​​​​​

Game of Thrones, The Last of Us ve Narcos gibi dizilerle tanınan Pascal'ın yeni filmde Djarin karakterini canlandırması bekleniyor. Ancak senaryonun detayları henüz sızmadı. 

Üç kere Oscar'a aday gösterilen Weaver, 1979'da Ridley Scott'ın filmiyle başlayan Yaratık serisindeki 4 filmde Ellen Ripley karakterine hayat vermişti. Başroldeki bir kadının canavarla savaşması, pek çok yapıma örnek olmuştu. 

Sonrasında ikinci Yaratık filminin yönetmeni David Cameron'la Avatar serisine başlayan Weaver'a "Bilimkurgunun Kraliçesi" lakabı takıldı. 

Independent Türkçe, The Hollywood Reporter, Screen Rant


Nükleer füzyonda yeni bir rekor kırıldı

WEST, plazmanın milyonlarca derecede korunmasını sağlıyor (Fransız Alternatif Enerjiler ve Atom Enerjisi Komisyonu)
WEST, plazmanın milyonlarca derecede korunmasını sağlıyor (Fransız Alternatif Enerjiler ve Atom Enerjisi Komisyonu)
TT

Nükleer füzyonda yeni bir rekor kırıldı

WEST, plazmanın milyonlarca derecede korunmasını sağlıyor (Fransız Alternatif Enerjiler ve Atom Enerjisi Komisyonu)
WEST, plazmanın milyonlarca derecede korunmasını sağlıyor (Fransız Alternatif Enerjiler ve Atom Enerjisi Komisyonu)

Fransa'daki nükleer füzyon reaktörü WEST, sıcak plazmayı 6 dakika boyunca 50 milyon derecede tutarak bir rekora imza attı. Bu gelişme, temiz ve neredeyse sınırsız enerji temin etmeyi amaçlayan nükleer füzyon alanında önemli bir adıma işaret ediyor.

Nükleer füzyon, atom çekirdeklerinin birleşerek daha ağır bir element ortaya çıkarmasını ifade ediyor. Bu süreçte açığa çıkan çok büyük miktarlardaki enerji, atmosfere karbondioksit salmamasından dolayı da ilgi çekiyor. 

Ayrıca diğer seçeneklerden daha güçlü olan bu enerji kullanılabilirse, bir kilogram yakıt başına fosil yakıtlardan neredeyse 4 milyon kat daha fazla enerji üretilmesi bekleniyor. 

Fransız Alternatif Enerjiler ve Atom Enerjisi Komisyonu'yla işbirliği içindeki Princeton Plazma Fiziği Laboratuvarı (PPPL) bu yolda önemli bir adım atarak içi tungsten kaplı reaktörde, füzyonun gerçekleşmesi için gereken plazmayı yaratarak bunu 6 dakika boyunca 50 milyon derecede tutmayı başardıklarını pazartesi günü duyurdu. 

Daha önce benzer reaktörler bundan daha yüksek derecelere çıksa da bu sıcaklığı WEST kadar uzun süre korumayı başaramamışlardı. Öte yandan içi karbonla kaplı reaktörler istikrarlı bir şekilde daha uzun süre plazmayı korumuştu. Fakat karbonun, reaksiyona yakıt sağlayan hidrojen izotopu trityumu emmesi bazı bilim insanlarının bundan uzaklaşmasına yol açıyor.

Ancak tungsten de tamamen sorunsuz değil. Element eriyip plazmaya karışarak füzyonun soğumasına neden olabiliyor. Bu nedenle bilim insanlarının elementi ve çalıştıkları ortamı iyi analiz etmesi gerekiyor. 

Nükleer füzyon enerjisinin önündeki en büyük engellerden biri muazzam seviyedeki sıcaklıklara ulaşmak için yüksek seviyede enerji gerekmesi. Güneş'in merkezinden daha sıcak olan seviyelere ulaşmak amaçlanırken burada tokamak adlı reaktörler devreye giriyor. 

WEST'in de aralarında yer aldığı bu reaktörler, Dünya'nın yıldızına güç veren enerji türünü üretebildiğinden zaman zaman "yapay Güneş" diye anılıyor. 

PPPL İleri Projeler Başkanı Luis Delgado-Aparicio, Business Insider'a yaptığı açıklamada "Dünya'da bir Güneş yaratmaya çalışıyoruz" diyor.

Ve bu son derece zor. 

Halihazırda reaktörler plazmayı yüksek sıcaklıkta tutmakta zorlanırken, genellikle ürettiklerinden daha fazla enerji tüketiyor. Son testte WEST, önceki denemelerinden yüzde 15 daha fazla enerji üretse de henüz bu sorunun üstesinden gelmeyi başaramadı. 

Füzyon enerjisinin ticari kullanıma sunulmasına hâlâ çok uzun yıllar olduğu tahmin ediliyor. Fakat Delgado-Aparicio "insanlığa enerji sağlama yönündeki bu büyük hedefe" doğru ilerleme kaydedildiği görüşünde.

Independent Türkçe, Business Insider, IFL Science


Peaky Blinders'ın Ada Shelby'sinden "Film ne zaman çıkacak?" sorusuna yanıt

Britanya'nın Midlands bölgesinde geçen dizinin yaratıcısı vizyon tarihi için 2025'i işaret ediyor  (BBC)
Britanya'nın Midlands bölgesinde geçen dizinin yaratıcısı vizyon tarihi için 2025'i işaret ediyor (BBC)
TT

Peaky Blinders'ın Ada Shelby'sinden "Film ne zaman çıkacak?" sorusuna yanıt

Britanya'nın Midlands bölgesinde geçen dizinin yaratıcısı vizyon tarihi için 2025'i işaret ediyor  (BBC)
Britanya'nın Midlands bölgesinde geçen dizinin yaratıcısı vizyon tarihi için 2025'i işaret ediyor (BBC)

Oscar ödüllü aktör Cillian Murphy'nin Tommy Shelby'yi canlandırdığı hit dizi Peaky Blinders'ın filmi heyecanla bekleniyor. 

Dizinin 7. sezon yerine bir filmle tamamlanacağı 2021'de duyurulmuştu. Ancak projenin hâlâ vizyona girmemesiyle hayranlar sabırsızlanıyor.

2013'ten 2022'ye kadar süren 6 sezonluk popüler İngiliz suç dramasında önemli bir rol oynayan Sophie Rundle, annesinin dahi "Peaky Blinders'ın filmi geliyor mu?" diye kendisine sorduğunu yeni verdiği röportajda söyledi. 

36 yaşındaki aktris, New York Post'a şöyle konuştu: 

Kendi ailem de dahil herkes bana bunu soruyor. Annem bile 'Elbette ki bana söyleyebilirsin!' diyor ama ben hiçbir şey bilmiyorum. Bazı görüşmelerin yapıldığını biliyorum ama herhangi bir filmi çekmek lojistik açıdan bir kabus gibi. Bu görüşmeleri yetişkinlere bırakıyorum.

Cillian Murphy'nin canlandırdığı Tommy Shelby'nin kardeşini canlandıran Rundle, rol arkadaşının Oppenheimer'la Oscar almasını da yorumladı:

Bu çılgınca ama muhteşem bir şey, gerçekten de çok hak etti. O müstesna biri ve filmde de öyleydi. Kendi tarzında sakince dünyayı hakimiyeti almasını izlemek müthiş bir şey.

Peaky Blinders'ın yaratıcısı Steven Knight, Cillian Murphy'nin gelecek filmde gangster Tommy Shelby rolünü yeniden canlandıracağını martta doğrulamıştı. Knight çekim tarihini de eylül olarak vermişti.

Murphy'nin dönüşü çok da sürpriz olmadı zira kendisi, uygun bir senaryo sunulması halinde Peaky Blinders filmindeki rolüne devam etmek istediğini epey açık bir şekilde dile getiriyordu.

47 yaşındaki İrlandalı geçen yıl Rolling Stone'a, "Eğer daha fazla hikaye varsa, bunu yapmayı çok isterim" demişti:

Ama doğru olması lazım. Steve Knight 36 saatlik bir televizyon dizisi yazdı ve biz de çok mutlu ayrıldık. O son sezonla gerçekten gurur duyuyorum. Dolayısıyla, daha fazlasını yapmak mantıklı ve haklı hissettirmeli.

I. Dünya Savaşı sonrasında geçen Peaky Blinders, evine dönen savaş kahramanı Thomas Shelby'nin başında olduğu, bölgenin o dönemdeki en güçlü çetelerinden birini takip ediyordu.

Dizinin büyük beğeni toplayan ilk 4 sezonu BBC Two'da yayımlandıktan sonra son iki sezon BBC One'a alınmıştı. Murphy'nin yanı sıra Tom Hardy, Paul Anderson ve Helen McCrory de dizide rol almıştı.

Independent Türkçe, New York Post, Rolling Stone