Avatar'ın Yönetmeni ve Senaristi James Cameron Şarku'l Avsat'a konuştu:Avatar 2'nin çekim planı üzerinde çalışıyorum

James Cameron film çekimleri sırasında
James Cameron film çekimleri sırasında
TT

Avatar'ın Yönetmeni ve Senaristi James Cameron Şarku'l Avsat'a konuştu:Avatar 2'nin çekim planı üzerinde çalışıyorum

James Cameron film çekimleri sırasında
James Cameron film çekimleri sırasında

Kanadalı Yönetmen James Cameron, 2009'da çıkan Avatar filminden sonra bizi gökyüzü ve yeryüzü arasında asılı bıraktı. Bize benzeyen ve aynı zamanda bizden farklı insanların yaşadığı yabancı bir gezegende geçen hikaye ile büyülenmiştik. Bizim gibi yaşıyorlar ancak kendi duyguları ve kültürleri ile farklılaşıyorlar. Avatar, sinema tarihinin ilk günlerinden günümüze kadar tanık olduğumuz çok sayıda bilim kurgu filminde daha önce hiç görmediğimiz bir dünyayı gözler önüne serdi.
Filmin elde ettiği büyük başarı nedeniyle (dünya çapında 2 milyar 790 milyon dolardan fazla) ikinci bir film için beklentiler oluştu. Yönetmen Cameron, Avatar’da bize sunduğu hikayeyi geliştirme konusunda ilerlemeye karar verdi. Başka bir deyişle, üzerinde yaşadığımızdan çok daha huzurlu ve güzel olan uzak bir gezegende insanlarla insan olmayanların karışımının sonucunda herkesin ilgisini çeken filme büyük bir gizlilikle dört film daha yaratarak başarısına yenilerini eklemeye karar verdi.
Yönetmen, yıllarca süren hazırlıkların ardından karakterler için en son dijital teknolojinin kullanıldığı çekimlere başladı. Ancak koronavirüs salgınının yayılmasıyla birlikte Avatar 2 gibi tamamlanma sürecinde olan projelerin çekimleri durdu. Ünlü yönetmen şuan çekimlere dönmek için hazırlanıyor.
Bu görüşmemiz ünlü yönetmen ile ikinci buluşmamız oldu. İlk röportaj, ilk bölümün çekilmesinin ardından 2009 yılında Şarku’l Avsat sayfalarında yer aldı. Bu kez görüşmemiz sanal ortamda gerçekleşti. Kanadalı yönetmen, bir sonraki Avatar macerası hakkında sınırlı da olsa bazı bilgiler verdi. Aynı zamanda içinde yaşadığımız dünya, bilim alanındaki gelişmeler ve uzun yıllar sonra çıkacak ikinci filmde bizi bekleyenler hakkında konuştu:

Son zamanlarda salgına nasıl adapte oldunuz?
- Elbette dikkatli olmaya çalışarak. Ama aynı zamanda bugün nerede olduğumuz ve hangi durumda olduğumuzu düşünerek.

Hangi durumdayız?
-Hepimizin yaşadığı şeyi yaşıyor olmalısın. Burada gerçeklikten çok kurguya daha yakın olan ve hayatımıza hükmetmeye başlayan şeyler var. Ama günlerimi bunu tek başıma düşünerek geçirmiyorum. Çoğunu proje dünyamda ve başarmak istediğim şey üzerine vakit ayırmakla geçiriyorum. Projelerimi başararak bir yönetmen olarak ülkeme ‘aksiyon!’ diye bağırarak dönmeyi bekliyorum.

Avatar 2 senaryosunda değişiklik yapmak için karantina sürecinden faydalanıyor musunuz?
-Pratik olarak değiştirmek istediğim hiçbir şey yok. Ama çekimlerim için çizdiğim grafikleri düşünüyorum.  Gerçekte her şey hazır olsa da çekim planı üzerinde çalışıyorum. İş beni her zaman meşgul ediyor. Hayatımızın bu kritik döneminde bile çalışmayı hiç bırakmadım.

Geçen yıl “Alita: Savaş Meleği” filminin yapımcılığını üstlendiniz ve ondan önce de birçok filmin yönetici yapımcılığını üstlendiniz. Şimdi de bu ayın sonunda planlandığınız gibi çekimlere döneceksiniz. Heyecanlı mısınız?
-Avatar 2 ve sonraki bölümlerin çekimlerini tamamlamak için yeniden başladığım için mutluluğumu tarif edemem. Çalışmak için motive oldum. Çünkü sadece düşünmek bile çok mutlu ediyor. İşe döndüğümde ne kadar mutlu olacağımı tahmin edebilirsiniz.

Pandemiden önce bu seride neler çekildi?
-Temel olarak, özel efektlerle birlikte kullanılacak tüm canlandırmaları yaptık. Bunlar genellikle uzun zaman alır ve oyuncular için sıkıcı olabilir çünkü birçok teknik koşula bağlıdır. Geçen mayıs ayında bilgisayar grafikleri ile düzenlediğimiz farklı Yeni Zelanda sahneleri ile çekime başladık. Ancak oyuncuyu ve farklı efektleri birbirine katarken bile şu anda çekmemiz gereken çok fazla şey var. Ayrıca, sahnelerin çoğu hala eksik. Üzerinde çalışması beş yıl sürecek olan birbirini izleyen dört bölümden bahsediyoruz.

Ve tabii ki 3D teknolojisi ile?
-Elbette. Kamera olarak Sony Venice olarak bilinen bir kamera sistemi kullanıyoruz. 3D alanında en iyisi. Avatar hakkında fazla konuşmak istemiyorum çünkü bu bir sır. Her şeyi şimdiden açığa çıkarmaya çalışmak doğru olmaz.

Bilim kurgu türünü çok mu seviyorsunuz?
-Evet. Bu türde çalışmayı seviyorum. En sevdiğim türdür.

BİLİM VE YAŞAM HAKKINDA

Sizi bu türde cezbeden şey ne oldu?
-Çocukluğumdan beri bilim kurgu severim. O çağda sevdiğim filmler, uzayların ve robotların olduğu ve kesinlikle diğer dünyadan yaratıkları ya da dünyadan canavarları tasvir eden fantastik filmlerdi. Ray Harryhausen’ın modellerini (60'lardan 80'lere kadar kukla ve sinematik figürleri yapma ve canlandırma devlerinden biri - editör) ve gerçekliğe yabancı olanı tasvir eden tüm süreçleri çok sevdim. Ancak daha sonraki yıllarda bilim kurguya daha çok yöneldim.

Ama büyük filmleriniz Titanic ile başladı
-Evet. Bilim kurgu filmlerinden değildi. Ama bilim kurgu türünü çekmeyi diğerlerinden daha çok seviyorum.

Geçen yıl bir kadından ve robot olarak nasıl yeniden yaratıldığından bahseden Alita filminin yapımcılığını üstlendiniz. Bu gerçekten bugün oluyor mu? Yoksa geliştirilmekte olan bir bilim mi?
-Bilimin bu konuda çok araştırma yaptığını düşünüyorum. Ama Alita'nın alanında ilk olmadığını hatırlatırım. Tüm var olan, karakteri olabildiğince inandırıcı yaratmaya çalışmamızdır. Tabii ki film hala gerçeğe uygun değil. Ancak, kahramanın inandırıcı olmaya yakın olmasını sağladık.

Neden? Gerçeğe yakın veya yakın olmamasına göre izleyicinin o karaktere yönelik algısı ve bakış açısı nasıl farklılık gösteriyor? Hala kurgusal.
-Tabii. Avatar’ın başarısının sebebinin mavi karakterleri o gezegenin gerçeğe uygun vatandaşları haline getirmiş olmamızdan dolayı olduğuna eminim. Renk, görünüm ve genel özellikler bakımından kendilerine özgüler ancak insan biçimine ve özüne benzerler. Öyle değil mi? Gezegenlerin insanlarını mantık ya da kabullenmekten uzak tasvir eden filmlere kıyasla, bazı tuhaflıkları dışında onu farklı kılan şey buydu. Orada dünya insanı ile diğer gezegendeki insan arasındaki bir karşılaşmanın hikayesini anlatmak istedim.

Duygular bile aynıydı. Sevgi, gurur ve diğer duyguları içeriyordu.
-Tabi.

OKYANUSUN DERİNLİKLERİNDE

Uzayın yanı sıra okyanusun derinlikleriyle de ilgileniyorsunuz. Okyanusun derinliklerine inerek The Abyss filmini çektiniz. Ama, sanırım üç yıl önce onu çekmek için geri döndünüz. Bu, Avatar’daki işinizin bir parçası mı?
-Küçük bir detayı düzeltmeme izin verin. Üç yıldan fazla bir süre önce okyanusun derinliklerine döndüm. Tam olarak 2012'de. Okyanusun en derin noktasına indim ama bunu yapan tek kişi ben değilim. Aslında benden önce ve sonra o bölgede dalış yapan araştırmacılar, akademisyenler ve bilim adamları vardı. O yolculuğu bir filmin parçası olarak yapmadım. Ne Avatar ne de başka bir şey.

Bu bilim sporuna kendi cebinizden mi harcadığınızı söylüyorsunuz?
-Evet. Keşif sevgimden dolayı biriken borçlarımı ödemek için filmler yapıyorum. (gülüyor)

Bunu yapmadaki asıl amacınız nedir?
-Amacım keşfetmek. Bu derinliklerdeki su canlılarının tuhaf görüntüleri olarak hayal etmeyin. Kendimi bu hayvanların yaşadığı izolasyon içinde bulduğumda hissettiğim şey. Ve sadece suda yaşayan hayvanlar değil, bitkiler ve tüm çevre. Garip şekillere sahip bazı balıklar hayal gücümü besliyor. Filmlerimde çekmek istediğim şeyin bir parçası olarak yararlanıyorum. Demek istediğim, bu önemli bir ilham kaynağı. Bu, bir filmin parçası olarak derinliklere geri dönmeyeceğim anlamına gelmez. Çünkü başka hiçbir şeye benzemeyen bir dünya ve çoğu insan bunun ne olduğunu bilmiyor. Yerinde öylece duran ve hareket etmeyen su canlılarının olduğunu biliyor muydunuz? 
Öyleyse bana göre yönetmen olduğunuz gibi aynı zamanda da bir bilim adamı gibi görünüyorsunuz. Burada diğerini besleyen karakter hangisi?
-İki karakter birarada aslında. Astronomi ve fizikle ilgileniyordum. Benim gibi sinemayı seven biri onları sinemadan ayıramaz. Senaristlerin birçoğunun fizik sevgisinden dolayı senarist olduğunu ve bazılarının bilgisinin bir kısmını okuyuculara ya da sinemaya aktarmak için yazma pratiği yapan bilim insanları olduğunu unutmayın.

HAYAL VE GERÇEKLİK 

Bilime ve gerçek hayata geri dönecek olursak, bilimin insanları robotlara uyarlama konusunda ilerlediğini söylediniz?
-Bilimin bu konuda araştırma yaptığını söyledim. Doğru.

Örneğin 100 yıl sonra insan olarak hayatımızı nasıl görüyorsunuz?
-Bu gerçekten ilginç bir soru. Ama kesin bir cevabım yok tabi ki. Bu alanda çalışmıyorum. Gelecekten ne okuduğumu çıkarmaya çalışıyorum; Ama ne ben ne de sinema bu  geleceği yaratamaz. Robotik alanında şaşırtıcı başarıları olan Boston Dynamics adlı bir şirket var. Bunların bir kısmı araştırılmalı tabi. Ameliyat ve bir organının kesilmesini gerektiren kazalar geçirecek kişilerin bu kazaların sonuçlarından zarar göreceğini düşünmüyorum. Bilim, eksik ele veya insanın başka herhangi bir parçasına benzeyen protez bir el yerleştirebiliyor. Soru şu: İnsanlar bu bilimi pratik olarak ne zaman kucaklayacak? Bizim neslimiz mi, gelecek nesil mi yoksa ondan sonra gelecek nesil mi?

Yönetmen Stanley Kubrick, 2001:Bir Uzay Macerası filminde yapay zekanın bizi dışlayacağını ve daha sonra insan olarak zekamızın üstesinden geleceğini söyledi. Bunun olabileceğini  düşünüyor musunuz?
-Hatta var olduğunu düşünüyorum. Dünya artık mantık yeteneğine sahip değil. Şu anda içinde olanlara baktığımızda yalnızca bir kişinin veya gizli bir kurumun hayatlarımızı yönlendirdiğini ve dünyayı uçuruma ittiğini düşünmemiz mantık dışı değil. İster isteyerek ister istemeyerek olsun, teknolojik gelişmeye karıştık ve ona ait olduk. Cep telefonlarının, bilgisayarların ve teknoloji tabanlı dünyanın bir parçasıyız. Örneğin, yirmi yıl önce yaptığımızdan daha doğal bir şekilde adapte oluyoruz.

O halde Kubrick'in bu alandaki filmi hakkında ne düşünüyorsunuz?
-Filmi izledikten sonra bilim kurgu sinemasının hayranlarından biri olmaktan onu uygulayan biri olmaya karar verdim. Daha sonra sinemayı bilimsel olarak düşünmeye, modeller yapmaya, farklı açılardan çekmeye başladım.

Avatar’a geri dönmek gerekirse, hakkında daha fazla konuşmak istememenize saygı duyuyorum çünkü ileride herkes zaten bu filmi konuşacak. Teknoloji dizisinin sırlarını veya filmde geçenleri sormayacağım. Bilmek istediğim şey, bu seriyi tamamlamak için nasıl bir yol izleyeceksiniz?
-Hayal görmediğimden emin olmak için kendimi çimdiklemeliyim. Bu seride başarılı olmak için önümüzdeki beş yıl boyunca bu diziyle yaşayacağımı biliyorum. Dinleyin, gerçek şu ki Avatar dünyası bir fikir, içerik ve teknik ve dramatik olarak her düzeyde hikaye oluşturma unsurları olarak çok zengin bir dünya. Kıdemli teknisyenler, tasarım profesyonelleri ve en iyi animasyon teknisyenleriyle çalışacağım. Eminim George Lucas Yıldız Savaşları filmini yönetirken aynı durumla, büyük bir sevinç duygusuyla karşı karşıya kalmıştı.

Bu seri dışında başka filmleri yönetmeye vaktiniz olacak mı?
-Yönetmen olarak değil. Ancak bu seriyi hazırladığım süre boyunca paralel filmlerde yapımcılık üstleneceğim. Bu filmlerin başarılı olmasına odaklanacağım ve daha sonra bir yönetmen olarak başarılı olmaya çalışacağım.



Göz dalmasının nedeni beynin aksayan temizliği mi?

Araştırmacılar beynin "mola vermeye" ihtiyaç duyduğunu söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar beynin "mola vermeye" ihtiyaç duyduğunu söylüyor (Pexels)
TT

Göz dalmasının nedeni beynin aksayan temizliği mi?

Araştırmacılar beynin "mola vermeye" ihtiyaç duyduğunu söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar beynin "mola vermeye" ihtiyaç duyduğunu söylüyor (Pexels)

Bilim insanları göz dalmasının arkasında beynin gecikmiş temizlik işlemlerinin olabileceğini tespit etti.

Özellikle uykusuz kalındığında gün içinde kısa süreli dalmalar ve dikkat kaybı sık yaşanan bir durum.

Ancak uzmanlar, bu kısa süreli "kapanma" anlarında beyinde neler yaşandığını tam olarak bilmiyordu. 

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) araştırmacılar bu gizemi gidermek adına 26 katılımcıyla bir çalışma yürüttü. 

Katılımcılar önce evlerinde düzgün bir gece uykusu çektikten, ardından laboratuvarda uykusuz bir gece geçirdikten sonra incelendi.

Deneylerde katılımcılardan bir ses duyunca veya ekrandaki artı işaretleri kareye dönünce olabildiğince kısa sürede tepki vermeleri istendi.

Bilim insanları hem elektroensefalogram (EEG) başlıkları hem de fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) tarayıcıları kullanarak bu deneyler sırasında beynin elektriksel aktivitesini ve fizyolojik değişimlerini izledi.

Bulguları hakemli dergi Nature Neuroscience'ta yayımlanan araştırmada, beklendiği gibi katılımcılar uykusuzken testlerde daha düşük performans sergiledi.

Göz dalması, katılımcılar uykusunu aldığında zaman zaman görülse de uykusuz olduklarında çok daha yaygındı. 

Çalışmadaki en kritik bulguysa, bu dikkat dağınıklığı anlarında beyinden bir beyin-omurilik sıvısı dalgasının akmasıydı. Bilim insanları katılımcıların dikkati yerine geldikten bir-iki saniye sonra sıvının geri döndüğünü gözlemledi.

Genellikle derin uykudayken görülen bu olayın, beynin gün içinde biriken metabolik atıkları atmasını sağladığı tahmin ediliyor.

Bilim insanları bu göz dalması anlarında beynin, normalde uykuda yaptığı işini gerçekleştirdiğini ve bunun karşılığında bir süreliğine dikkat kaybı yaşattığını düşünüyor.

Çalışmaya liderlik eden Zinong Yang, "Burada beynin uykuya çok ihtiyaç duyması ve bazı bilişsel işlevleri geri kazanmak için uyku benzeri bir duruma girmeye çalışması gibi bir olay yaşanıyor" diyerek ekliyor:

Beynin sıvı sistemi, organı yüksek dikkat ve yoğun sıvı akışı arasında gidip gelmeye zorlayarak işlevlerini geri kazanmaya çalışıyor.

Araştırmacılar ayrıca sıvı beyinden ayrılmadan önce katılımcıların göz bebeklerinin daraldığını ve ardından normale döndüğünü de gözlemledi. Bu esnada solunum ve kalp atış hızının da düştüğü saptandı.

Bilim insanları bulguların iyi bir gece uykusunun öneminin altını çizdiğini belirtiyor. 

Imperial College London'dan Bill Wisden, yer almadığı araştırma hakkında "Uykusuzlukla birlikte beyin sıvısı akışındaki bu değişikliklerin iyi ve koruyucu mu, yoksa kötü ve patolojik mi olduğu net değil" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Science Alert, Guardian, Nature Neuroscience


İzlenme listelerini altüst eden hapishane dizisine ikinci sezon

Gerçek olaylardan esinlenen yetişkinliğe geçiş draması Yirmi Yıl Önce'de bir komedyen, parlak zekası sayesinde acımasız bir ıslahevinde nasıl hayatta kaldığını anlatıyor (HOT / Netflix)
Gerçek olaylardan esinlenen yetişkinliğe geçiş draması Yirmi Yıl Önce'de bir komedyen, parlak zekası sayesinde acımasız bir ıslahevinde nasıl hayatta kaldığını anlatıyor (HOT / Netflix)
TT

İzlenme listelerini altüst eden hapishane dizisine ikinci sezon

Gerçek olaylardan esinlenen yetişkinliğe geçiş draması Yirmi Yıl Önce'de bir komedyen, parlak zekası sayesinde acımasız bir ıslahevinde nasıl hayatta kaldığını anlatıyor (HOT / Netflix)
Gerçek olaylardan esinlenen yetişkinliğe geçiş draması Yirmi Yıl Önce'de bir komedyen, parlak zekası sayesinde acımasız bir ıslahevinde nasıl hayatta kaldığını anlatıyor (HOT / Netflix)

İsrail yapımı hapishane dizisi Yirmi Yıl Önce (Bad Boy), Netflix'teki küresel başarısının ardından ikinci sezonuyla geri dönüyor.

Orijinal Euphoria'nın da yaratıcısı Ron Leshem'in imzasını taşıyan yapımın yeni sezonu, yerel kanal HOT tarafından onaylandı.

Başrolünü Daniel Chen'in üstlendiği Yirmi Yıl Önce, oyuncunun kendi hayat hikayesinden esinleniyor. Dizi, acımasız bir ıslahevine giren Dean'in hikayesini anlatıyor. 

Dean, burada cinayet suçundan hüküm giymiş Zoro adlı esrarengiz bir gençle bağ kurarken, zekasını ve yaratıcılığını keşfediyor. Aradan geçen 20 yılın ardından ise bu özellikleri onu ünlü bir komedyene dönüştürüyor.

Netflix, 8 bölümden oluşan ilk sezonun İsrail'de yayımlanmasının ardından dizinin uluslararası yayın haklarını satın almıştı. Platformun verilerine göre Yirmi Yıl Önce, 45 ülkede Netflix'in en çok izlenen 10 yapımı arasına girmeyi başardı. İkinci sezonun Netflix tarafından alınıp alınmayacağına dair bir açıklama henüz yapılmadı.

Yapım şirketi Sipur'un CEO'su Emilio Schenker, ikinci sezonun "dünya genelinde izleyicilerin kalbini kazanan hikayenin devamı" olduğunu söyleyerek ekledi:

Bu, yerel hikayelerimizin sınırları ve kültürleri aşma gücünün bir başka kanıtı. HOT'la verimli ortaklığımızı sürdürmekten ve bu olağanüstü yolculuğun bir sonraki bölümünü anlatmaktan gurur duyuyoruz.

Yirmi Yıl Önce, İsrail Film Akademisi tarafından birçok ödüle layık görülürken, Emmy'ye de aday gösterilmişti.

Yaratıcı Ron Leshem daha önce dizinin, gençlik ıslahevleri üzerine yapılan gazetecilik araştırmalarından ilham aldığını açıklamıştı.

Independent Türkçe, Deadline, Fandomwire


Avengers: Doomsday'e geri sayım: Türe yazılmış bir aşk mektubu

Kanadalı oyuncu Simu Liu, Son Bir Nefes (Last Breath), Atlas ve Barbie gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)
Kanadalı oyuncu Simu Liu, Son Bir Nefes (Last Breath), Atlas ve Barbie gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)
TT

Avengers: Doomsday'e geri sayım: Türe yazılmış bir aşk mektubu

Kanadalı oyuncu Simu Liu, Son Bir Nefes (Last Breath), Atlas ve Barbie gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)
Kanadalı oyuncu Simu Liu, Son Bir Nefes (Last Breath), Atlas ve Barbie gibi filmlerdeki rolleriyle de tanınıyor (Walt Disney Studios Motion Pictures)

Canlandırdığı Shang-Chi karakteriyle tanınan Simu Liu, 2026'da vizyona girecek Avengers: Doomsday'de aynı rolü yeniden üstlenmeye hazırlanıyor.

Yeni bir röportajda konuşan Liu, Marvel Sinematik Evreni'nden birçok oyuncuyla tekrar bir araya geleceğini söyleyerek, Joe ve Anthony Russo kardeşlerin yönettiği filmde izleyicileri nelerin beklediğine dair ipuçları verdi.

"Muhteşem bir deneyim"

"Filmde o kadar çok oyuncu var ki..." diyen 36 yaşındaki Liu, ScreenRant'e verdiği röportajda şunları söyledi:

Birçoğuyla çalışabilmek benim için inanılmaz çünkü çocukken onları izleyerek büyüdüm. Şimdi onlarla aynı yapımda yer almak muhteşem bir deneyim.

Liu, filmde Chris Hemsworth (Thor), Anthony Mackie (Captain America), Vanessa Kirby (Susan Storm), Paul Rudd (Ant-Man) ve Florence Pugh (Yelena) gibi isimlerle kamera karşısına geçmesi bekleniyor.

"Süper kahraman filmlerine bir saygı duruşu"

Oyuncu, filmi "süper kahraman türüne yazılmış bir aşk mektubu" diye tanımladı:

Bence Avengers: Doomsday, süper kahraman filmlerine bir saygı duruşu niteliğinde. Bu türü seven herkes için çok eğlenceli bir deneyim olacak.

Liu, filmin aynı zamanda "çizgi roman okuyarak büyüyen, kendini dışlanmış hisseden ama hikayelerde umut bulan" insanlara adandığını söyledi:

Bu tür hikayeler, kendini hiçbir yere ait hissetmeyen herkes için anlam taşıyor. Bu türün kalbimde her zaman özel bir yeri olacak.

Oyuncu kadrosunda yok yok

Avengers: Doomsday 18 Aralık 2026'da vizyona girecek. Russo kardeşlerin merakla beklenen filminin senaryosunu Michael Waldron ve Stephen McFeely kaleme aldı.

Filmin geniş kadrosunda ayrıca Lewis Pullman (Sentry), Danny Ramirez (Joaquín Torres / Falcon), Joseph Quinn (Johnny Storm), David Harbour (Red Guardian), Winston Duke (M’Baku), Hannah John-Kamen (Ghost), Tom Hiddleston (Loki), Patrick Stewart (Professor X), Ian McKellen (Magneto), Alan Cumming (Nightcrawler), Rebecca Romijn (Mystique), James Marsden (Cyclops) ve Channing Tatum (Gambit) yer alıyor.

Oyuncu kadrosu, martta yapılan bir canlı yayınla açıklanmıştı. Yayında, her 7 dakikada bir oyuncu ismi yazılı yeni bir koltuk ortaya çıkmış ve izleyiciler karakterlerin kim olacağını heyecanla takip etmişti.

2021'den sonra ilk

Liu, 2021'de vizyona giren Shang-Chi ve 10 Halka Efsanesi'nden (Shang-Chi and the Legend of the Ten Rings) beri karaktere hayat vermemişti.

Shang-Chi ve 10 Halka Efsanesi'nin devam filmi ise üç yılı aşkın süredir geliştirme aşamasında. Yönetmen Destin Daniel Cretton, Disney'le anlaşması kapsamında projeyi üstlenmiş durumda ancak şu sıralar Örümcek-Adam 4'le (Spider-Man 4) meşgul.

Simu Liu, eylülde yaptığı açıklamada Shang-Chi 2'nin hâlâ planlandığını doğrulamış ancak filmin yakın zamanda izleyiciyle buluşmasının pek olası olmadığını söylemişti.

Independent Türkçe, Deadline, ScreenRant, GamesRadar