Gazze sahillerini kapatan İsrail, Hamas’a ait noktaları bombaladı

Dün Gazze Şeridi’ndeki İsrail askerleri. (Reuters)
Dün Gazze Şeridi’ndeki İsrail askerleri. (Reuters)
TT

Gazze sahillerini kapatan İsrail, Hamas’a ait noktaları bombaladı

Dün Gazze Şeridi’ndeki İsrail askerleri. (Reuters)
Dün Gazze Şeridi’ndeki İsrail askerleri. (Reuters)

İsrail, Gazze Şeridi’nde baskısını artırarak Hamas’a ait farklı noktalara bir dizi yoğun hava saldırısı düzenledi. Söz konusu saldırılar İsrail’in Gazze Şeridi’nden sürekli fırlatılan yanıcı balonlar ve bazı füzeler nedeniyle Gazze’de kıyı şeridinin tamamen kapatılmasının üzerine geldi.
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz konuya ilişkin yaptığı açıklamada İsrail’in “güneyde barış sağlanıncaya dek” Gazze Şeridi’ndeki hedefleri bombalamaktan vazgeçmeyeceğini söyledi. “O güne dek Gazze’de sessizlik olmayacak” ifadelerini kullandı.
Gantz, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi ile yaptığı müzakerenin ardından yaptığı açıklamayı şöyle sürdürdü:
“İsrail’e düşen ve İsrail’in egemenliğini ihlal eden her yanıcı balon veya füze tek bir adrese işaret ediyor: Hamas. Hamas liderleri roketler ve yanıcı balonlar fırlatarak Gazze’de yaşayan insanların çıkarlarını baltalayıp saygın bir şekilde ve güven içerisinde yaşama imkanlarını zayıflatıyor. İsrail ordusu, güneyde tekrar tam bir sükunet sağlanıncaya dek kendisine karşı yapılan her türlü egemenlik ihlaline sert bir şekilde yanıt verecek. Sderot’da sükunet olmazsa Gazze’de de olmayacak.”
Gantz’ın bu tehditleri, Gazze sınırındaki Sderot yerleşim birimine yapılan bir roket saldırısından sonra geldi. Bu saldırının öncesinde ve sonrasında da çok sayıda yanıcı balon fırlatıldığı belirtildi.
İsrail uçakları fırlatılan füzelere yanıt olarak gece baskınları düzenledikten sonra dün Gazze Şeridi’nde ikinci bir hava saldırısı dalgası başlattı. Ordu tarafından yapılan açıklamaya göre hava saldırılarında Gazze Şeridi’nin güneyindeki Hamas noktaları hedef alındı. Hamas’a ait füzelerin depolandığı bir askeri kompleks vuruldu.
İsrail’in hava saldırıları Demir Kubbe sisteminin iki füzeyi etkisiz hale getirmesinden saatler sonra gerçekleşti. Bu sırada bir diğer füze de Gazze sınırındaki Sderot yerleşim birimindeki bir evin avlusuna düştü.
Sderot’ta saat 01.00 civarında füzeler nedeniyle sirenler çalmaya başladı ve bu da binlerce kişinin sığınaklara koşmasına sebep oldu.
Yaşananlar, daha önceki olayların devamı niteliğindeydi. İsrail cumartesi günü sınır çiti boyunca gece tekrar tekrar alevlenen çatışmalardan önce yanıcı balonların fırlatılmaya devam edilmesine karşılık Gazze Şeridi’ne hava saldırıları düzenlemişti.
Birkaç aylık bir durgunluktan sonra Hamas, kazanç elde etmek ve İsrail’e baskı yapmak üzere “gece usandırma birimlerini” yeniden aktif hale getirdi.
Yaklaşık 800 protestocu, cumartesiyi pazara bağlayan gece sınırda, Gazze şehrinin doğusundaki Melike bölgesinde İsrail askerleri ile çatıştı. Çatışmada 6 kişi yaralandı.
Hamas, gerilimi aşamalı olarak tırmandırma politikası uyarınca İsrail’e, Katar’dan para almak da dahil olmak üzere ateşkes anlaşmasının şartlarına uymaması halinde durumun çok daha kötüye gidebileceğine dair bir mesaj göndermek istiyor.
İsrail, Hamas’ın yeni kolaylıklar sağlama talebine sağladığı kolaylıkları geri çekerek yanıt verdi.
İsrail daha önce Filistinli balıkçıların avlanma mesafesini neredeyse yarı yarıya (15 milden 8 mile) düşürdükten sonra Gazze sahillerini tamamen kapattı, bölgeye yapılan yakıt tedarikini askıya aldı. Ayrıca Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı’nı kapatma kararı aldı. Gazze Şeridi’ne akaryakıt girişinin yasaklanması bölgedeki elektrik krizini büyük ölçüde şiddetlendirdi. Gazze’deki Enerji ve Tabii Kaynaklar Kurumu’ndan dün yapılan açıklamada yakıtın bitmesinden dolayı Gazze’nin tek elektrik santralinin salı günü sabah itibariyle çalışmayı durduracağı bildirildi.
Kurum “İşgalci güç geçen çarşamba günü itibariyle Gazze’ye yakıt girişini durdurdu. Bu da santralin işletilmesi için gerekli olan yakıtın tamamen tükenmesine sebep oldu” açıklamasında bulunurken söz konusu elektrik kesintisinin vatandaşların ihtiyacının yüzde 75’ine tekabül edeceğine, bunun da hayatın her kesiminde olumsuz bir etkisi olacağına dikkati çekti.
Gazze, İsrail’in bir hattından 120 megavat gücünde elektrik alıyor, elektrik santralinden yaklaşık 50 megavat elektrik üretirken Gazze Şeridi’nin ihtiyaç miktarı yaklaşık 500 megavat.
Gazze’deki Filistinliler halihazırda 6 saat elektrik alabiliyor, ardından elektrik 10 saat boyunca kesiliyor.
Uygulamalarından da anlaşılacağı üzere İsrail’in istediği; Hamas’ın üzerinde daha fazla baskı kurmak. Ancak Hamas dün yaptığı açıklamada Gazze Şeridi’nde yaşanan gerilimin sonuçlarının bütün sorumluluğunu İsrail’e yükledi.
Hamas Sözcüsü Fevzi Berhum konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“İşgalci İsrail’in kasıtlı olarak Gazze Şeridi’nin doğusundaki barışçıl göstericileri hedef alması ve bazılarını gerçek mermilerle yaralaması, Filistinlilerin kanına meydan okuma sayılır. İsrail, Filistin halkının hakkına yönelik kara siciline bir çentik daha atılmış oluyor. Düşmanlık bitip kuşatma sona ermediği sürece halkımızın her türlü mücadele ve savaş aracı ile haklarını savunma, baskı ve ablukaya karşı koyma konusunda meşru hakkı vardır.”
Aynı şekilde Filistin İslami Cihat Örgütü de yaptığı açıklamada “gittikçe artan saldırganlığa karşı direniş hakkının olduğunu” vurguladı.



Sokak ve devlet arasında Mukteda es-Sadr

Iraklı Şii din adamı Mukteda es-Sadr, Irak'ın orta kesimlerinde yer alan Necef kentindeki Büyük Kufe Camii'nde konuşurken, 4 Kasım 2022 (AFP)
Iraklı Şii din adamı Mukteda es-Sadr, Irak'ın orta kesimlerinde yer alan Necef kentindeki Büyük Kufe Camii'nde konuşurken, 4 Kasım 2022 (AFP)
TT

Sokak ve devlet arasında Mukteda es-Sadr

Iraklı Şii din adamı Mukteda es-Sadr, Irak'ın orta kesimlerinde yer alan Necef kentindeki Büyük Kufe Camii'nde konuşurken, 4 Kasım 2022 (AFP)
Iraklı Şii din adamı Mukteda es-Sadr, Irak'ın orta kesimlerinde yer alan Necef kentindeki Büyük Kufe Camii'nde konuşurken, 4 Kasım 2022 (AFP)

Hayreddin Mahzumi

Çöküş dönemlerinde ulusları ancak sokağın meşruiyetine ve devlet vizyonuna sahip istisnai liderler kurtarabilir. Irak bugün, dış müdahalenin silahlı milislere karıştığı ve egemen kararın geçerliliğini yitirmiş bir siyasi sistem tarafından gasp edildiği tehlikeli bir dönemecin eşiğinde. Bu sahnenin ortasında ise yüzleşme ve değişim yeteneğine sahip bir isim olarak Mukteda es-Sadr duruyor. Halkların tarihinde, farklı türden liderlere, sadece halkın acısını dile getirmekle kalmayıp aynı zamanda dar çerçevedeki hesapların üzerine çıkan ve ulusal projeyi köklerinden yeniden şekillendiren liderlere ihtiyaç duydukları önemli anlar vardır. Irak bugün böyle bir eşikte ve Mukteda es-Sadr dini, siyasi ve halk tabanında sembolik bir isim olarak Iraklıların yıllardır beklediği devlet adamı olma ihtimali en yüksek kişi olabilir.

Mücadeleden kaçmayan bir lider

Mukteda es-Sadr, 2003 yılında eski rejimin yıkılmasından bu yana benzersiz bir siyasi figür haline geldi. Muhalif dini otoritenin oğlu, tiranlığa karşı direniş mirasının varisi ama aynı zamanda yolsuzluğa, işgale ve mezhepçiliğe öfkeli bir neslin özlemlerini dile getiren sokağın bir evladı olan Sadr devrimci bir soluğu milliyetçi bir söylemle, büyük bir halk tabanıyla ve sallantılı bir siyasi yetenekle birleştirdi. Ancak İran'ın hegemonyasından görece bağımsız olması, mezhepçiliği açıkça reddetmesi ve ‘devlet her şeyin üstündedir’ ilkesine olan bağlılığı, onu diğer siyasi aktörlerden ayırıyor. Ancak Mukteda es-Sadr, popüler bir lider olmakla tam teşekküllü bir devlet adamı olmak arasındaki bu ikilemde sıkışıp kalarak kitleleri kapsayıcı bir kurumsal projeye tabi kılmak yerine tam tersini yaptı. Devletler üstü bir milis iktidarını kök saldığı bir dönemde Sadr, sadece popülaritesi ya da geçmişi nedeniyle değil, aynı zamanda küstahlığa küstahlık deme ve güç paylaşımı ittifaklarını reddetme cüretine sahip olduğu için de bu iktidarın en zorlu rakibi olarak duruyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre mezhepçi iktidarın ve derin devletin birleşimini temsil eden eski Başbakan Nuri el-Maliki'ye karşı koyan tek kişi olan Sadr, aynı zamanda ulusal kararı gasp eden ve devletin içini boşaltan dış destekli parti ve milislere karşı durabilen tek Iraklı liderdir.

Sadr'ın istisnai statüsü sadece siyasi sembolizminden ya da milliyetçi söyleminden değil, aynı zamanda kendisiyle halk tabanı arasındaki ‘toplumsal sözleşme’ olarak adlandırılabilecek faktörden de kaynaklanıyor. İlk olarak Fransız filozof Jean-Jacques Rousseau tarafından ortaya atılan bu kavaram, yöneten ve yönetilen arasındaki karşılıklı bağlılık temelindeki ilişkiyi ifade eder. Halk, liderin ortak iyiye ulaşma ve halkın iradesini savunma taahhüdü karşılığında güven ve meşruiyet verir.

Mukteda es-Sadr sadece siyasi bir lider değil, Muhammed Bakır es-Sadr'dan Muhammed Sadık es-Sadr'a kadar Irak için büyük fedakarlıklar yapmış bir ailenin dini ve tarihi mirasının bir uzantısı olduğu için de bu toplumsal sözleşme açıkça görülüyor.

Bu miras, Sadr Hareketi’nin destekçileri ile Sadr ailesi arasında siyasi sadakatin ötesine geçerek bir tür ahlaki halk hareketine dönüşen duygusal ve ideolojik bir bağ oluşturdu. Sadr'a başka hiç kimsenin sahip olmadığı gücü ve meşruiyeti veren de Irak siyaset sahnesinde derin bir güvene ve karşılıklı fedakarlığa dayanan bu benzersiz ilişkidir.

Gerçek bir devlet adamı protesto etmekle yetinmez, alternatifler üretmek için inisiyatif alır. Parlamentodan çekilmekle yetinmez, meşruiyeti kurumların içinden yeniden tanımlar.

Bir hareketin liderliğinden ulusun adamlığına

Bugün Irak'ın temel sorunu bir liderin olmamasından ziyade yolsuzluğa bulanmış bir siyasi sınıfın parçası değil, kitleleri harekete geçirme kabiliyetinin yanında kotaları reddeden ve güçlü bir sivil devlet talep eden bir reform projesine sahip bir devlet adamının olmamasıdır.

Ancak sahip olunan bu özellikler gerçek bir projeye dönüştürülmediği sürece potansiyel olarak kalmaya devam edecek. Mukteda es-Sadr'ın sadece parlamentodan çekilmek ya da dışarıdan protesto etmekle kalmayıp, devlet kurumlarının içinde çalışarak onları yeniden yapılandırmak ve ulusal projesini süreklilik ve bağımsızlık sağlayacak şekilde kurumsallaştırması gerekiyor.

gbhyju
Irak’ın başkenti Bağdat’taki Tahrir Meydanı'nda parlamento seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından sevinç gösterilerinde bulunan Sadr destekçileri, 11 Ekim 2021 (AP)

Mukteda es-Sadr'ın geniş bir destekçi kitlesi, harekete geçirme ve etkileme yeteneği ve yolsuzluklarına tamamen bulaşmadan siyasi kurumlarda nüfuz sahibi olma gibi nadir bulunan güç kartlarını elinde tuttuğuna şüphe yok. Ancak bu kartları henüz bir devlet kurmak için değil, diğer oyuncular üzerinde baskı kurmak ya da onlardan ‘çekilmek’ için kullandı. ‘Bir hareket lideri’ ile ‘ulusun adamı’ arasındaki fark burada yatıyor.

Gerçek bir devlet adamı protesto etmekle yetinmez, alternatifler üretmek için inisiyatif alır. Parlamentodan çekilmekle yetinmez, meşruiyeti kurumların içinden yeniden tanımlar. Sadece sokağa hitap ederek ya da sloganlar atarak değil hukukla yönetilen güçlü ve adil bir devlet sistemi inşa etmeye oynar.

Sadr, Irak’ın Ahmed Şara’sı mı?

Arap siyasi kültüründe, safları birleştirmek ve devleti parçalanmaktan kurtarmak için enkaz altından yükselen reformist lider imajı tekrarlanıyor. Ahmed Şara’nın sembolize edebileceği bu imaj, kişisel çıkarlardan uzak, tüm vatandaşları için tek bir devlet hayal eden, mezhepçilik ve yolsuzluk denklemlerine başkaldıran reformcu bir lideri temsil ediyor.

Irak'ta lider değil, devlet adamı eksikliği var. Mukteda es-Sadr da tüm hataları ve yanlışlarıyla birlikte, ender rastlanan tarihi bir fırsatla karşı karşıya.

Sınırlı uzlaşılar yapma mantığından tamamen kopmak, akım mantığından ulusun ufkuna, mezhepçi liderlikten dar kimlikleri aşan liderliğe geçmek, bu imaja ulaşmanın ön koşuludur. Ahmed Şara, sadece kurtarıcı bir lider değil, aynı zamanda kapsamlı bir ulusal proje formüle eden, devlet ve toplum arasındaki ilişkiyi yeniden şekillendiren, kota ve bağımlılık yerine liyakat ve adalete dayalı yeni bir siyasi denklem kuran bir inşacıdır.

Mukteda es-Sadr, eğer isterse, bu modeli somutlaştırabilir. Popülerlik, dini ve devrimci miras, bölgesel eksenlerden görece bağımsızlık ve başkalarının ‘evet’ dediği yerde ‘hayır’ demesini sağlayan siyasi cesaret gibi başka hiç kimsenin sahip olmadığı araçlara sahip. Bu sayede mezhebi, sokağı ve akımı aşarak devletin vicdanı ve Irak’ın içinde bulunduğu anın adamı haline gelebilir. Bunun tek koşulu da muhalefet konumundan inşa konumuna, devrim söyleminden devlet projesine geçme kararlılığını göstermesidir.

scdfrg
Irak'ın başkenti Bağdat'ta yaşanan siyasi kriz sırasında meclis binasında oturma eylemi yapan Sadr destekçileri, 31 Temmuz 2022 (Reuters)

Burada hem ikilem hem de fırsat yatıyor. Sadr'ın popülaritesini kanıtlamaya değil, bu popülariteyi kapsayıcı bir kurumsal projeye dönüştürmeye, muhalifleriyle yüzleşmeye değil, öfkeli söylemlerin ötesine geçerek istikrarlı bir reform programına yönelmeye ihtiyacı var. Irak'ın bugün içinde bulunduğu an, gerçek liderlerin, sadece tarihe yaslanmakla kalmayıp geleceği yaratanların doğduğu zamanlara benziyor.

Karar onun elinde

Irak'ta lider değil, devlet adamı eksikliği var. Mukteda es-Sadr da tüm hataları ve yanlışlarıyla birlikte, ender rastlanan tarihi bir fırsatla karşı karşıya. Ya ülkelerini uçurumun eşiğinden kurtaran liderler arasına adını yazdıracak ya da dar hesapların esiri olarak kalıp Irak'ın çehresini değiştirebilecek bir anı kaçıracak.

Irak başarısız bir devlete dönüşmenin eşiğinde ve halk nezdinde meşruiyeti olan, milis ve yolsuzluk sistemini ortadan kaldırabilecek bir lider ortaya çıkmadığı sürece ülke daha fazla parçalanmaya, uluslararasılaşmaya ve bölünmeye doğru sürüklenecek.

Sadr, iktidardaki yozlaşmaya bulaşmamış ve bölgesel eksenlere tamamen teslim olmamış tek lider. Her ne kadar zaman zaman isteksiz olsa da Nuri el-Maliki ve müttefiklerine karşı en güçlü ses olmuş, savaş ağalarına ve siyasi tüccarlara karşı en net duruşu sergilemiştir.

Dolayısıyla omuzlarında tarihi bir sorumluluk var. Kaybetmeye mahkum bir oyunun parçası olmakla Irak tarihinde belirleyici bir an yaratarak birleştiren, uzlaştıran ve adalet, hukuk ve kapsayıcı bir ulusal kimliğe dayalı yeni bir cumhuriyet kuran devlet adamı olmak arasında seçim yapması gerekiyor.

Sonuç olarak Irak'ın daha fazla lidere değil, liderden önce vatansever olmaya karar veren, devletin sadece muhalifi değil kurucusu da olan tek bir devlet adamına ihtiyacı var.