Suudi Arabistan, dünyanın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ve bunun sağlık, insani ve ekonomik etkileri gibi ortak zorluklarla yüzleşmek için el ele vermesi gerektiğinin altını çizerek, G20 dönem başkanı olarak salgın ve etkileriyle başa çıkmada uluslararası çabaları ilerletmeye devam ettiğini bildirdi.
Bununla birlikte uluslararası kanun ve normlara saygılı, çevresinde sürekli güvenlik, istikrar ve refah arayışında, çatışmalara siyasi çözüm isteyen ve radikalizmin tüm tezahürleriyle mücadeleye dayalı bölgesel ve uluslararası politika anlayışını vurguladı.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun video konferans aracılığıyla düzenlenen 75. oturumunda Kral Selman bin Abdulaziz’in mesajlarının yer aldığı video yayınlandı.
BM 75. Genel Kurul Başkanlığı’na seçilen Volkan Bozkır’ı tebrik edip başarılar dileyerek söze başlayan Kral Selman’ın BM 75. Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın tam metni şöyle;
“Bugün sizlere mesajın ülkesinden, vahyin doğum yerinden ve Müslümanların kıblesinden hitap ediyorum.
Dünyamızın karşı karşıya olduğu istisnai ortak zorluklar karşısında dünya ülkeleri ve halkları arasında bir arada yaşama, barış, ılımlılık ve dayanışma çağrısında bulunduğumuz gerçek İslam dinimiz, Arap kültürümüz ve ortak insani değerlerimizin öğretilerine dayandığımız bir mesajı iletiyorum.
Bugün dünyamız, koronavirüs salgını ve onun sağlık, insani ve ekonomik etkileri gibi insanlığın ortak zorluklarıyla yüzleşme noktasında hepimizin acil el ele vermesi gerektiğini gösteren büyük bir zorlukla karşı karşıya.
Suudi Arabistan, G20 dönem başkanı olarak, bu salgınla mücadele etmenin yanı sıra insani ve ekonomik etkisini sınırlamak için küresel çabaları koordine etme konusunda geçtiğimiz Mart ayında liderler düzeyinde bir zirve düzenleyerek uluslararası çabaları koordine etti.
Zirve sırasında Suudi Arabistan, salgınla mücadele, hazırlıklı olma ve acil durumlara yanıt verme çabalarını desteklemek için 500 milyon dolarlık destekte bulundu.
Aynı zamanda şu anda salgınla başa çıkmak ve etkilerini ele almak için uluslararası müdahale çabalarını ilerletmeye devam ediyor.
Suudi Arabistan, insani yardım ve kalkınma yardımı alanındaki en büyük bağışçılardan biri ve son 30 yılda 81 ülkenin yararlandığı 86 milyar dolardan fazla insani yardım sağladı. Bu yardım sağlama çabalarında kimseyi siyasi, etnik veya dini gerekçelerle ayırt etmedi.
Suudi Arabistan, bu örgütün kuruluşundan bu yana uluslararası barış ve güvenliği sağlamak isteyen ülkelerin ön saflarında yer almış, çatışmalara arabuluculuk yapmış ve barışçıl çözümlere ulaşmak, onlardan kaçınmaya çalışmak, güvenliği, istikrarı, büyümeyi ve refahı desteklemek için her zaman çalışmış ve çaba göstermiştir.
Bununla birlikte, Ortadoğu halkı güvenlik ve istikrarını tehdit eden büyük güvenlik ve siyasi zorluklara maruz kaldı ve bunu halen de yaşamaktadır.
Bölgemiz, halkların büyüme, refah ve barış özlemlerini göz ardı ederek, bölge ülkelerinin bugünü ve geleceğini yeniden biçimlendirmek için politika ve yönelimlerini empoze etmeye çalışan radikal güçlerden onlarca yıldır acı çekiyor.
Suudi Arabistan’da öncü bir ekonomiye sahip olmakla birlikte insanlığın ve medeniyetinin yükselişine etkin bir şekilde katkıda bulunan bir toplum olma hedefiyle 2030 Vizyonu ile geleceğe giden bir yol seçtik.
Ülkemiz İran’a barış için elini uzattı ve geçtiğimiz on yıllar boyunca ona olumlu ve açık bir şekilde hitap etti.
Birkaç kez iyi komşuluk ilişkileri ve karşılıklı saygı inşa etmenin yollarını tartışmak için liderlerini ağırladı ve İran’ın nükleer programını ele almak için uluslararası çabaları memnuniyetle karşıladı.
Fakat tüm dünya, İran rejiminin yayılmacı faaliyetlerini artırma, terör ağları kurma, terörizmi kullanma, İran halkının yetenekleri ve zenginliklerini, yalnızca kaos, radikalizm ve mezhepçilikle sonuçlanan yayılmacı projelerine ulaşmak için harcadığını tekrar tekrar gördü.
İran rejimi, bu agresif yaklaşım bağlamında geçtiğimiz yıl uluslararası yasaları açıkça ihlal ederek, uluslararası barış ve güvenliğe saldırarak, küresel ekonominin istikrarı ve küresel pazarlara petrol arzının güvenliğini umursamayan bir şekilde Suudi Arabistan’daki petrol tesislerini hedef aldı.
Vekilleri aracılığıyla da, BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2216 ve 2231 kararlarını açıkça ihlal ederek, sayısı 300’ü aşan balistik füze ve 400’den fazla silahlı insansız hava aracı (SİHA) ile Suudi Arabistan’ı hedef almaya devam ediyor.
İran rejimiyle yaşadığımız deneyimler, bize kısmi çözümler ve yatıştırma girişimlerinin uluslararası barış ve güvenliğe yönelik tehditleri durdurmadığını öğretti.
İran rejiminin kitle imha silahları arayışına, balistik füze programını geliştirmesine, diğer ülkelerin içişlerine müdahalesine ve terör sponsorluğuna karşı kapsamlı bir çözüm ve sağlam bir uluslararası duruş olmalıdır.
İran rejiminin desteklediği Husi milislerin meşru otoriteye darbe yaparak Yemen’e müdahalesi, kardeş Yemen halkının siyasi, ekonomik ve insani bir kriz yaşamasına yol açtı ve bölge ülkeleri ve küresel ekonomi için hayati önem taşıyan su yollarının güvenliği için de bir tehdit kaynağı oldu.
Buna ek olarak milisler, Yemen halkına insani yardım ulaştırılmasını ve Yemen’de siyasi çözüme ulaşmak için her türlü çabayı da engelledi.
Suudi Arabistan’ın, ulusal güvenliğini savunmaktan geri kalmayacağını, tam egemenliğini ve İran hegemonyasından bağımsızlığını geri kazanana kadar kardeş Yemen halkını terk etmeyeceğini ve insani destek sağlamaya devam edeceğini bir kez daha vurguluyoruz.
Körfez inisiyatifi, kapsamlı Yemen ulusal diyaloğunun sonuçları ve 2216 sayılı BMGK kararı uyarınca BM Yemen Özel Temsilcisi’nin yürüttüğü çabalara desteğimizi de sürdüreceğiz.
Terör ve aşırılık yanlısı ideoloji tüm dünyanın karşı karşıya olduğu büyük bir meydan okumadır.
Uluslararası koalisyonun çabalarıyla DEAŞ’ın Irak ve Suriye’de hezimete uğratılması ve Yemen’de meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu’nun Yemen’deki DEAŞ ve El-Kaide’ye önemli darbeler vurması gibi geçtiğimiz birkaç yıl içinde, radikal örgütlerle mücadelede önemli başarılar elde etmeyi birlikte başardık.
Terör ve radikalizme karşı savaşımızda başarıya ulaşmak için bu zorlukla terörün finansmanı ve radikal ideolojle mücadeleyi ele alan kapsamlı bir şekilde yüzleşerek ortak çabalarımızın yoğunlaştırılması gerekir.
Suudi Arabistan, bu zorluğun üstesinden gelmek için ortak çabaları desteklemeye katkıda bulunan bir takım uluslararası kurumu desteklemiştir.
BM Uluslararası Terörle Mücadele Merkezi’ne 110 milyon dolarlık destek sağlayan Suudi Arabistan, ‘İtidal’ Uluslararası Radikal Düşünceyle Mücadele Merkezi’ni kurdu.
Suudi Arabistan aynı zamanda, Uluslararası Terörün Finansmanı ile Mücadele Merkezi’ne de ev sahipliği yapmaktadır.
Suudi Arabistan’da İslam dünyasındaki konumumuza dayanarak, hoşgörülü İslami inancımızı terör örgütleri ve radikal grupların tahrif etme girişimlerinden korumak olan özel ve tarihi bir sorumluluk üstleniyoruz.
Tek bir insan canının öldürülmesini tüm insanları öldürme suçuna eşit kılan İslam, terör ve radikal güçler tarafından kendi adına işlenen tüm iğrenç suç ve zulümlerden şüphesiz ki beridir.
Terörist ve radikal örgütler, mezhep ayrılıklarının ortaya çıkması ve yayılması, devlet kurumlarının zayıflığı ve çöküşü için verimli bir ortam buluyor.
Teröre karşı savaşı kazanmak istiyorsak, terörizm ve mezhepçiliğe destek veren devletlere karşı kayıtsız kalmamalı ve çoğu zaman radikal fikirlerini sahte siyasi sloganlarla örtmeye çalışan, ulus ötesi radikal ideolojileri destekleyen ülkelere karşı durmalıyız.
Ortadoğu’da barış stratejik seçimimizdir ve görevimiz, bölgenin tüm halkları arasında barış, istikrar, refah ve bir arada yaşamanın hakim olduğu parlak bir geleceğe ulaşmak için birlikte çalışmak için hiçbir çabadan kaçınmamaktır.
Barış sürecini ilerletmeye yönelik tüm çabaları destekleyen Suudi Arabistan, 1981’den beri barış girişimleri önermektedir.
Arap Barış İnisiyatifi, Arap-İsrail çatışmasına kapsamlı ve adil bir çözümün temellerini içerdiği gibi kardeş Filistin halkının, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız devletlerinin kurulması başta olmak üzere meşru haklarını elde etmesini de sağlayacak.
Mevcut ABD yönetiminin adil ve kapsamlı bir anlaşmaya varmak için Filistin ve İsrail’i müzakere masasına oturtarak Ortadoğu’ya barış getirme çabalarını da destekliyoruz.
Libya’daki gelişmeleri kaygıyla takip ederken, Libya'nın birlik ve bütünlüğünü korumak için tüm Libyalı kardeşleri müzakere masasına oturmaya ve birlikte durmaya çağırıyor, Libya’daki dış müdahaleyi kınıyoruz.
Suriye’de de barışçıl çözümü, milis ve paralı askerlerin çıkışını ve Suriye toprağının birliğinin korunmasını destekliyoruz.
Beyrut Limanı’ndaki patlama nedeniyle insani bir felaket yaşayan kardeş Lübnan halkının da yanındayız.
Bu olay, İran’a bağlı Hizbullah terör grubunun anayasal devlet kurumlarının bozulmasına yol açan, Lübnan’daki karar alma sürecine silah zoruyla hakim olmasının bir sonucudur.
Kardeş Lübnan halkının arzuladığı güvenlik, istikrar ve refahın sağlanması için bu terörist partinin silahsızlandırılması gerekiyor.
Bu platformdan, iklim değişikliği, yoksulluk, organize suçla mücadele, salgın hastalıkların yayılması gibi insanlığın karşılaştığı büyük zorluklarla yüzleşmek ve gelecek nesillerin güvenlik ve istikrar içinde yaşayacağı parlak bir gelecek için çabaları yoğunlaştırmak ve ortak uluslararası eylem için çağrıda bulunuyoruz.
Sayın Başkan’a teşekkürlerimle.
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.”
Kral Selman: Ortadoğu’da barış bölge halkları arasında bir arada yaşamak için stratejik bir seçenek haline geldi
Kral Selman: Ortadoğu’da barış bölge halkları arasında bir arada yaşamak için stratejik bir seçenek haline geldi
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة