Avrupa Birliği (AB) Komisyonu yetkilileri, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının neden olduğu sağlık krizini ve bunun yol açtığı ekonomik ve sosyal yansımaları, Avrupa kıtasının barış zamanından beri üç yüzyılı aşkın bir süredir karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olarak değerlendirdi. Ayrıca çoğu Avrupa kurumunun, yaklaşımındaki seçenekler ne olursa olsun sonuçları her zaman olumsuz olan bu "ahlaki ikilem" ile başa çıkmada karşılaştığı aşırı zorluğu dile getirdiler.
AB Komisyonu'nun Ekonomik İşlerden Sorumlu Üyesi ve İtalya’nın eski Başbakanı Paolo Gentiloni yaptığı açıklamada, “Kovid-19 krizi, Avrupa kurumları tarafından düzenlenen her toplantıda gündemde. Ayrıca siyasi alanda dahil olmak üzere aldıkları her kararda ya da atılan her adımda yer aldı” dedi. Gentiloni, salgını kontrol altına alacak ve ekonomik yansımalarını ele alacak şekilde AB’ye üye ülkeler arasında önlemleri koordine etmenin ve ortak standartlar belirlemenin zorluğuna dikkati çekti.
Avrupa Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrol Merkezi (ECDC) uzmanları ise, geçmiş ayların deneyimlerinden ders çıkarmanın önemini vurgulayarak, tüm dünyada eşi görülmemiş bir hızla yayılan yeni ve bilinmeyen bir salgınla başa çıkmanın zorluğundan kaynaklanan hataların tekrarlanmaması konusunda uyarıda bulundular. Birçok ülkenin sağlık krizini ilk aşamada yönetmeyi başardığını belirten uzmanlar, bugün zorlu bir salgın durumuyla karşı karşıya kaldıklarını ve bazı ülkelerin bu aşamada koronavirüsü kontrol altına almayı başardığı halde yeni vakaların sayısında önemli bir artışa tanık olduğunu belirtti.
Salgının odak noktası, geçtiğimiz bahar aylarında salgının dışında görünen ancak bugün Avrupa kıtasında krizin odak noktası olan Orta Avrupa ülkeleri oldu.
Çek Cumhuriyeti’nden Sosyolog Dana Hamplova, "Herkesin bizi rol model olarak gördüğü ilk aşamada krizi yönetmedeki başarımızın kurbanı olduk. Bugün dünya çapında nüfusa göre en fazla vaka oranı kaydeden bölge olduk” diye konuştu. Geçtiğimiz hafta sonu Çek sağlık yetkilileri, bir günde 8 bin 684 yeni vaka duyurdu. Yetkililer bu sayının, nüfusu 10 milyonu aşmayan bu ülkede salgının görülmesinden bu yana kaydedilen en yüksek sayı olduğunu belirtti.
Kovid-19 geçen ayın ortasından bu yana tüm Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinde alışılmadık bir hızla yayıldı. Bu durum Varşova, Prag, Budapeşte ve Bükreş gibi başkentlerde sıkı önleyici tedbirlerin ve hareket kısıtlamalarının uygulanmasına neden olurken, sağlık yetkilileri hastanelerin maksimum kapasitelerine yaklaştığı konusunda uyarılarda bulundu. Polonya'da ise Sağlık Bakanlığı, başkent hastanelerinde tedavi edilen virüsün bulaştığı kişi sayısının son 10 günde iki katına çıktığını ve yeni enfekte olan kişileri başka şehirlere sevk etmek için bir plan geliştirildiğini bildirdi.
Geçen ayın başında sınırlarını kapatmaya karar veren Macaristan'da, o tarihten bu yana yeni vaka artış oranı yüzde 276'ya ulaştı ve geçen haftanın başından bu yana günlük kaydedilen vakalarda yeni bir rekor kırdı.
Uzmanlar, Doğu ve Orta Avrupa ülkelerindeki bu salgının artmasının sebebinin, diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, öncelikle tedbirlere aşırı güven ve herkesin ilk dalganın son olduğunu düşünerek gösterdiği gevşeklikten kaynaklandığını belirtti. Uzmanlar bu durumun tamamen kapatma önlemlerine ve daha sıkı önleme tedbirlerine neden olacağını söyledi. Ayrıca ekonomileri ciddi şekilde etkilenen bu ülkeler, ilk aşamada fazla baskıya maruz kalmayan sağlık sistemlerinin zayıflığına ek olarak ekonomik faaliyetlerine tek seferde hızlı bir şekilde devam etmek zorunda kaldılar ve bugün ikinci dalga karşısında zorlu bir sınavla karşı karşıya kaldılar.
İkinci dalga daha şiddetli olabilir
Bilim çevreleri, çoğu Avrupa ülkesinde epidemiyolojik durumun hızla kötüleşmesiyle birlikte, ikinci dalganın ilk dalgadan çok daha şiddetli olabileceği konusunda uyardı. Uzmanlar, salgının henüz emekleme döneminde olduğunu ve mevsimsel grip dönemiyle henüz çakışmadığı için hükümetlerin tam kapanma önlemlerine geri dönmemeye kararlı olduklarına dikkati çekti. Ancak uzmanlar, bu durumun ve eğitim gibi hayati olduğunu düşündükleri için bazı temel faaliyetlerin devamının salgının yeniden canlanmasının ana kaynaklarından biri olduğunu vurguladılar.
Uzmanlar bu duruma örnek olarak, herkesin ilk aşamada krizi yönetmesini takdir ettiği ancak şuan Avrupa kıtasında yeni vaka sayısında görülmemiş bir artışa tanıklık eden İtalya'yı gösterdi. İtalya, pandeminin başlangıcından bu yana yeni vaka sayısında geçen bir ay boyunca en düşük seviyeleri görmüştü. Ancak bu ayın başından bu yana İtalya’nın kuzeyindeki bölgeler, dünya çapında salgının ana odağı olduğu geçen Nisan ayındaki duruma benzer bir şekilde yeni vakalarda artış kaydetti.
İtalya hükümeti, sokaklarda ve ev içindeki aile toplanmalarında da maske kullanımını zorunlu hale getirmesinin ardından, mağaza, kafe ve restoranların saatleriyle alakalı bir dizi yeni kısıtlama getirdi. Ülke, çok sayıda ölümün ve yoğun bakım ünitelerinde tedavi gerektiren vakanın artmasının ardından bu hafta sonuna kadar açıklanması beklenen yeni bir tedbir paketi için hazırlanıyor. Sağlık Bakanlığı'na göre yeni paket, ana yayılma alanları için kısmi izolasyon önlemlerini içerebilir.
İtalya’da sağlık otoritelerini endişelendiren durum, Sicilya, güney eyaletleri, Toskana ve Roma gibi ilk aşamada salgına neredeyse hiç görülmediği bu bölgelerin bugün salgının ana odağı haline gelmesi oldu.
Ünlü İtalyan epidemiyolog Andrea Crisanti, Noel ve yeni yıla kadar tamamen kapanma kararına sıcak baktığını ve aşının gelecek yılın ortasından önce ortaya çıkmasını beklemediğini ifade etti. Salgının ilk aşamasında İtalya’nın kuzeyindeki Veneto bölgesinde salgını kontrol altına alan başarılı bir koruma planı geliştiren Crisanti, “Gelişimi ve üretimi hakkında net ve şeffaf bilgilere sahip olduğumuz tek bir aşı var o da Oxford Üniversitesi tarafından geliştirilen aşı. Ancak yine de birden fazla aşıya ihtiyacımız olacak çünkü gelecekte dünyayı Kovid-19 veya başka virüsler olmadan tasavvur edemiyorum” dedi. Crizanti, Kovid-19’dan kurtuluşun yakın zamandaki bir aşıdan değil, antikor tedavisi ile mümkün olacağını düşünüyor.