Stalin Azerbaycan-Ermenistan savaşını mezarından nasıl yönetiyor?

Joseph Stalin, Sovyetler Birliği'nin milliyetleri arasında bir ‘böl ve yönet’ politikası benimsemişti (Getty)
Joseph Stalin, Sovyetler Birliği'nin milliyetleri arasında bir ‘böl ve yönet’ politikası benimsemişti (Getty)
TT

Stalin Azerbaycan-Ermenistan savaşını mezarından nasıl yönetiyor?

Joseph Stalin, Sovyetler Birliği'nin milliyetleri arasında bir ‘böl ve yönet’ politikası benimsemişti (Getty)
Joseph Stalin, Sovyetler Birliği'nin milliyetleri arasında bir ‘böl ve yönet’ politikası benimsemişti (Getty)

Muhammed Tahir
Dağlık Karabağ'da, 4 bin 800 kilometrekareyi geçmeyen, kaynak bakımından fakir bir arazide, iki yerel oyuncu; Ermenistan ve Azerbaycan arasında kanlı bir mücadele yaşanıyor. Çatışmanın başlatıcısı ve mühendisi, Sovyetler Birliği tarihinin en korkulan ve acımasız adamı Joseph Stalin'dir.
Sovyet liderliği, geçtiğimiz yüzyılın ilk çeyreğinde, sosyalist örtüsüne bürünen bölge ve halkların kaderlerini her zaman manipüle etti. O zamanlar Kremlin liderleri, özellikle Devlet Konseyi Başkanı Joseph Stalin, Kafkasya, Orta Asya ve Güney Rusya'daki milliyetler ve etnik kökenler mozaiği içinde hiçbir kurtuluş veya bağımsızlık hareketine var olma imkanı sağlamamak için Moskova'nın gölgesinin uzandığı her yerde bir ‘böl ve yönet’ politikası kullandılar. Stalin'in o bölgelere ektiği anlaşmazlık tohumları, hala daha fazla kurban toplamaya devam ediyor. Bu tohumlar hala yaklaşık otuz yıl önce Sovyet yörüngesinden kopan ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları ateşliyor.
Binlerce kilometrelik bir sınırı paylaşan Tacikistan ve Özbekistan, 2002 yılında Özbekistan’ın başkenti Duşanbe tarafından ele geçirilen Tacikistan’ın kuzeyindeki Fergana Rezervuarındaki su ve kara kaynakları ile ilgili anlaşmazlık nedeniyle çatışıyor. Rezervuar, aslen Tacik Sovyet Cumhuriyeti'nin bir parçasıydı ve 1933'te 40 yıllığına Özbekistan'a kiralamıştı. Duşanbe, kira süresi dolduğunda bölgeyi geri alma hakkına sahip olduğunu söylüyor, ancak Özbekistan bunu reddediyor. 1944 yılında nihai bir arazi takas anlaşması yapıldığını söylüyor. Öte yandan Kırgız-Özbek sınırının her iki tarafında su ve tarım için rekabet eden aileler arasında da çatışmalar sürekli tırmanıyor. Bu tırmanış, Celalabad sınır bölgesinde etnik çatışmalara dönüşüyor. 2014 yılında patlak veren Kırım krizini de unutmamalı. Büyük çoğunluğunu Rus nüfusun oluşturduğu yarımada Rusya'ya katıldığında, orada yaşayan Ukraynalıları bir anda kendilerini Ukrayna yerine Rusya'da yaşayan azınlıklar olarak buldu.

Karabağ kazanı
Kafkasya'da bu çatışmalar daha keskin bir karaktere bürünüyor. Burada Ermenilerle Azeriler arasındaki düşmanlık ruhu oldukça eskilere dayanıyor. Etnik, dini ve tarihi kökenleri Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanmaktadır. Bu çatışmanın temeli, bölgenin coğrafi olarak Azerbaycan'ın kalbinde yer alması ancak demografik olarak ise nüfusun yüzde 90'ı aşan bir kısmın Ermenilerden oluşmasına dayanıyor. Peki, 30 yıldır on binlerce mağdura mal olan bu çatışmanın arka planında neler var?
1920 yılının sonbaharında Ermenistan Cumhuriyeti kendini kerpetenin kıskacında buldu. Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Türk Milli Ordusu'nun doğuda etkisini artırmasına, ‘Sovyet Kızıl Ordusu’ lejyonlarının Kafkasya Cumhuriyetlerinden geriye kalanlar üzerindeki hakimiyetini sıkılaştırmak için doğudan ilerleyişi eşlik etti. O sıralarda Ermenilerin son sığınağı haline gelen Ermenistan, oldukça hayati bir savaş veriyordu. Kendisini yalnızca iki seçenek karşısında buldu: Ya Türk ve Sovyet cephelerinde, tümden yok olma riskine karşı savaşmaya devam edecek ya da Bolşeviklere teslim olup ülkeyi Türklerden kurtaracaktı. Moskova, Ermenistan’ın içine düştüğü derin çıkmazın farkına vardı. Ermenileri, kendilerini Sovyetler Birliği'nin kollarına bırakmaya teşvik girişiminde bulundu. Onlara Azerbaycan ile ihtilaflı olan Nahcivan ve Zengezur bölgelerine ek olarak ‘Dağlık Karabağ’ topraklarını elde edecekleri vaadinde bulundu. Ermeniler, Sovyet seçeneğinin yanında yer alırken, 30 Kasım 1920'de (Ermeni SSC'nin kurulmasından bir gün sonra) bir Bolşevik Manifestosu yayınlandı. Bu bildirgede, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti hükümeti, Dağlık Karabağ, Nahçıvan ve Zengezur bölgelerinin doğmakta olan Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu açıkladı.
Ancak Moskova, Bolşeviklerin o zamanlar Atatürk'ün önderliğinde Rusya'nın da yardımıyla yeni Türkiye'de, Ankara'da bölgeye yönelik ‘Batılı emperyalist saldırısına’ karşı koyacak bir komünist yönetimin kurulmasına yönelik gelişmeler umduğu için, vaatlerini çabucak terk etti. Moskova, Türkleri razı etmek için Nahcivan'ın yanı sıra ‘Dağlık Karabağ’ bölgesini de Türklerin amcaoğlu ve Kafkasya'daki müttefikleri Azerbaycan'a bağışladı. Rusya Bilimler Akademisi Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları Merkezi'nde araştırmacı olan Aleksandru Vasilevu, Rus dergisi Ogoniok ile yaptığı röportajda bu konuda şunları söyledi: O zamanki Sovyet liderliği açısından, bazı Ermeni topraklarının Türkiye'ye verilmesi, Kafkasya sınırında bir batı köprüsünün varlığına kıyasla daha az kötüydü. Türkiye o zamanlar tıpkı Rusya'nın iç savaşında olduğu gibi, Batı'nın emperyal özlemlerinin kurbanıydı. 1923 yılında imzalanan Kars Antlaşması'nın sonuçlarına bakarsak, eski düşman olan Türk’ün geçici bir müttefik haline geldiği ve Moskova'nın iç savaşı çözme boşluğuna katkıda bulunduğu açıkça görülecektir.

Karabağ savaşlarından bir kare (Azerbaycan Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan fotoğraf, AP)
Stalin'in entrikaları

Karabağ'ın Azerbaycan'a tesliminde Stalin'in parmak izleri açıkça görülüyor. 12 Haziran 1921'de, ‘Kafkasya Komünist Partisi Bürosu’, Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Devrim Komitesi'nin deklarasyonuna dayanarak ve Ermeni SSC ile Azerbaycan SSC arasındaki anlaşmaya uygun olarak, toprak meselesini tartışmaya açtı. Karabağ dağlarının artık Ermeni SSC'nin bir parçası olduğu ilan edildi. Kafkasya meselelerinde uzmanlaşmış İsveç menşeili ‘Karabağ Dağı’ web sitesindeki belgelere göre ‘Kafkasya Komünist Partisi Bürosu’, komitenin tavsiyelerini gözden geçirmek ve nihayet bölgedeki çatışmaları sonlandırmak için 4 Temmuz'da tekrar toplandı. Oy çokluğu ile Karabağ'ın Ermenistan Cumhuriyeti'ne devredilmesine karar verildi. Dönemin Sovyet Milliyetler Komiseri Joseph Stalin toplantıda hazır bulundu, ancak tartışmaya katılmayı reddetti. Daha sonra söylediklerinin ayrıntıları bilinmemekle birlikte, görüşmenin sona ermesinin ardından Stalin’e yakın isimler, Karabağ'ın Ermenistan'a verilmesi kararına ilişkin görüşlerini kapalı toplantıyla üyelerine bildirdiğini iddia etti. Ertesi gün, herhangi bir resmi görüşme veya oylama olmaksızın ‘Komünist Partinin Kafkasya Bürosu’ tarafından şu açıklamalar yapıldı: “Müslümanlar ve Ermeniler arasında ulusal barış ihtiyacı, yukarı ve aşağı Karabağ arasındaki ekonomik ilişkiler ve Azerbaycan ile kalıcı bağlantısı nedeniyle, Dağlık Karabağ, geniş bölgesel bağımsızlığı ve Şuşa idari merkezi ile özerk bir bölge haline gelmek için Azerbaycan SSC sınırları içinde kalmaktadır.”
Böylece, herhangi bir neden belirtmeden ve açıkça Stalin'in emirlerine dayanarak, ‘Kafkasya Komünist Partisi Bürosu’ önceki gün resmi oy çoğunluğuyla verilen kararını iptal ederek Karabağ'ı Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti'nin bir parçası haline getirerek bağımsız bir yerleşim bölgesi olarak ilan etti. Stalin'in ‘Dağlık Karabağ’ bölgesini Azerbaycan'a ilhak etmekte ısrar etmesinin sebebi konusunda birçok spekülasyon var. Bunun Ermeniler ve Müslümanlar arasında barışı garanti edeceği iddiası (araştırmacılar, Azeriler ifadesini görmezden gelerek Müslümanlar kelimesini kullanmayı tercih ediyor), çatışmanın tarihi ve mirası göz önüne alındığında mantıksız görünüyor. Kafkasya meselelerinde uzman bir tarihçi olan Michael Croissant, bu ifadenin, genellikle uluslar arasında bir ‘böl ve yönet’ politikasını savunan Stalin'in kurnazlığının eseri olduğunu öne süren birçok akademisyenin görüşünü paylaşıyor. Croissant, ‘Researchgate’ web sitesinde yayınlanan bir makalesinde, Stalin'in bölgeyi Azerbaycan'a ilhak ederek Ermenistan'ın Sovyet liderliğiyle işbirliğini sağlamak için Ermeni nüfusunu ‘rehinelere’ çevirdiğini belirtiyor. Aynı zamanda Azerbaycan içindeki ‘bağımsız’ Ermeni yerleşim bölgesi, Azerbaycan'ın sadakatinin değişmesi durumunda Sovyet yanlısı bir ‘beşinci kol’ konumundaydı. Stalin, bu planı uygulamak ve yürütmek için 7 Temmuz 1923'te kendi (Sovyet) idari ve yasama organıyla ‘Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ni kurdu. Ancak Azerbaycan SSC'ye tabiydi. Stalin kendisini bu idari değişiklikle sınırlamadı. O dönemde Karabağ, Ermenistan'a şiddetle meydan okuyordu. Stalin, bölgenin sınırlarını çok garip bir şekilde yeniden çizerek Karabağ'ı Ermenistan'dan etkili bir şekilde ayıran dar bir arazi şeridi bıraktı. Böylece yeni oluşturulan sınırlar, bölgeyi bugünkü Ermenistan'ın güneydoğusundaki Zengezur bölgesinden etkili bir şekilde ayırdı. Bu şerit daha sonra üç yeni yerleşim bölgesi; Kelbecer-Laçin ve Zengilan’ı oluşturmak için kullanıldı. Bunlar da Azerbaycan Cumhuriyeti'ne ilhak edildi. Ancak Karabağ'ın idari sınırları dışındaki nüfusunun yüzde 90'ını Ermenilerin oluşturduğu kuzey vilayetleri; Şemkir, Hanlar, Daşkesen ve Gülüstan da Karabağ'dan ayrılarak Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti sınırları içinde yer aldı. Stalin, aynı şekilde Nahcivan'ı da Azerbaycan'a bıraktı. Ancak bölge ondan tamamen ayrılmış olmasına rağmen tarih boyunca birçok kez bir Ermeni vilayeti olarak kabul edildi.

Bitmeyen bir savaş
Ermeniler, Stalin'in baskısından korkarak yeni gerçeği kabul ettiler. Ancak Karabağ sorununun közleri, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla yeniden alev almadan 70 yıl boyunca küller altında varlığını sürdürdü. Bu dönemde bölgedeki sınır durumunun düzeltilmesi için çok sayıda girişimde bulunuldu. 1977 yılında Sovyetler Birliği Anayasası'nın revizyonu sırasında Karabağ davası yeniden gündeme geldi. Görünüşe göre durum, böyle bir konunun bakanlık düzeyinde gündeme getirilmesi için 1970'lerin başında çok acil ve endişe vericiydi. Sovyet Bakanlar Konseyi'nin 23 Kasım 1977 tarihindeki Karabağ kararına ilişkin görüşmelerinden alıntılar sızdırıldı. Bu önemli sorundan toplantı tutanaklarında bir paragrafla bahsedildiği belirtildi: “Birçok tarihi faktörün bir sonucu olarak Karabağ, onlarca yıldır Azerbaycan'ın yapay olarak bağlı bir parçası oldu. Bu karar vilayetin tarihi durumunu, etnik yapısını, halkının iradesini veya ekonomik çıkarlarını hesaba katmadan verildi. Yıllar geçti ve Karabağ sorunu, aralarında kadim bir dostluk bulunan iki halk arasında bir kargaşa ve düşmanlık durumu yaratmaya devam ediyor. Ermenice adı Artsakh olan bu vilayet Ermeni SSC'nin bir parçası olmalı, bu şekilde her şey yasal konumunu alacaktır.”
Bununla birlikte, tüm göstergeler, sorunun siyasi irade eksikliği veya durumun ciddiyetinin farkında olmama nedeniyle eylemsiz kalındığını gösteriyor. Bu görüşmeden sonraki 15 yıl içinde çatışma yeniden alevlendi. Çatışma, 35 binden fazla Azeri ve Ermeni'nin ölümüne neden olan ve yaklaşık bir milyon insanı göçe zorlayan topyekûn bir savaş şeklini aldı. Bugün Karabağ trajedisinin sonuncusu olmayacak yeni bir bölümüne ve hayatında milyonlarca kişinin ölümnü yöneten ve mezarından hala yönetmeye devam eden bir adamın çıkardığı bir komplonun fasıllarına tanık oluyoruz.



Japonya'da bir ilk: Doktorlar, Google'ı mahkemeye verdi

Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)
Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)
TT

Japonya'da bir ilk: Doktorlar, Google'ı mahkemeye verdi

Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)
Hekimler, işlerini gerektiği gibi yapmalarına mani olacak yorumların Google Maps'ten kaldırılmasını istiyor (Reuters/Arşiv)

Japonya'da doktorlar, klinikleri hakkında yapılan kötü yorumlara müdahale etmediği gerekçesiyle Google'a dava açtı.

63 hekim, perşembe günü Tokyo Bölge Mahkemesi'nde açtıkları davada, ABD'li teknoloji devinden toplamda 1,4 milyon Japon Yeni (yaklaşık 300 bin TL) tazminat talep etti.

Doktorlar, hastaların şahsi bilgilerini gizli tutma yükümlülükleri olduğunu, bu yüzden Google Maps üzerinden haklarında yapılan olumsuz yorumlara yanıt veremediklerini belirtti. 

Adının açıklanmasını istemeyen davacı doktorlardan biri, Fransız haber ajansı AFP'ye "İnternette paylaşım yapanlar, kimliklerini gizli tutarak hakkınızda her şeyi söyleyebiliyor. Bir kum torbasıymışım gibi hissediyorum" dedi.

Doktorlar, amaçlarının hastaları memnun etmek değil, bu kişilerin sağlık sorunlarıyla profesyonel şekilde ilgilenmek olduğunu belirtti. 

Hekimler, Google Maps'in Japonya'da çok yaygın şekilde kullanıldığına dikkat çekerek, uygulamanın neredeyse "günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası" haline geldiğini söyledi.

Doktorların avukatlarından Yuiçi Nakazawa, "Yorumlar çok kolay yayımlanıyor ama bunların kaldırılmasını sağlamak son derece zor. Bu durum, doktorların sürekli korkunç eleştiriler alma korkusuyla iş yapmalarına yol açabilir" ifadelerini kullandı. 

Avukat, doktorların görevlerini gerekli şekilde yerine getirememesinin nihayetinde topluma zararı olacağını söyledi.

Nakazawa, bunun Japonya'da olumsuz çevrimiçi yorumlar nedeniyle bir teknoloji şirketini hedef alan ilk toplu dava olduğunu da belirtti.

Hekimler, Google Maps'teki bazı yorumların firmanın kuralları gereği silindiğini söylerken, birçok başvuru yaptıklarını fakat çoğu değerlendirmeyle ilgili adım atılmadığını savundu. 

Öte yandan Google'dan yapılan açıklamada, uygulamadaki "yanlış ve yanıltıcı içeriğin azaltılması için çalışma yapıldığı" ifade edildi. 

ABD'li teknoloji devinin açıklamasında, "Adil olmayan yorumlar sistemden kaldırılıyor" dendi.

Independent Türkçe, AFP, Asahi Shimbun


Selin vurduğu İran'da timsah alarmı

Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)
Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)
TT

Selin vurduğu İran'da timsah alarmı

Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)
Sistan-Beluçistan eyaletindeki birçok noktada elektrik kesintisi yaşandığı aktarıldı (@haalvsh/Twitter)

İran'daki sel felaketinde yetkililer, halkı timsah saldırılarına karşı uyardı.

İran'ın yarı resmi haber ajansı Mehr'in dünkü haberinde, selin ülkenin güneydoğusundaki Sistan-Beluçistan eyaletiyle Hürmüzgan eyaletini etkilediği belirtildi.

Resmi haber ajansı IRNA'ya konuşan Sistan-Beluçistan Kriz Merkezi Başkanı Mecid Muhibbi, sel sırasında tren yolunda çalışan 3 işçinin suya kapılarak hayatını kaybettiğini açıkladı.

Ayrıca aralarında 5 yaşındaki bir çocuğun yer aldığı 5 kişinin daha yaşamını yitirdiği bildirildi.

Sistan-Beluçistan Çevre Ajansı'nın dün yayımladığı açıklamada, sel nedeniyle timsahların doğal yaşam alanlarından çıktığı ve şehirlere inebileceği uyarısı yapıldı.

Bilimsel adı Crocodylus palustris olan ve bataklık timsahı diye de bilinen bu tür, genellikle İran'ın güneyinde ve Hindistan'da görülüyor.

Eyalet sakinlerinden, sel suları tamamen çekilene kadar bataklık, sulak bölgeler ve yaban hayatı yaşam alanlarının yakınlarına gitmemeleri istendi. 

İran Kızılayı, dünkü açıklamasında iki otobüste mahsur kalan 43 kişinin kurtarıldığını bildirdi.

Pazartesi günü Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Umman'ı vuran fırtına, salı günü İran'a ulaşmıştı. 
 

BAE'de 24 saatten kısa sürede yağış miktarı 254,8 milimetreye ulaşmıştı. Bu, ülkede 75 yıldır görülen en yüksek yağış miktarı olarak kayda geçmişti.

Dubai'de birçok yol sular altında kalırken, uçuşlarda da aksamalar yaşanmıştı. Sel felaketinde BAE'de bir, Umman'daysa 10'u çocuk 20 kişinin öldüğü bildirilmişti.

Independent Türkçe, CNN, Iran International, AA, Reuters


Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü

Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü
Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü
TT

Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü

Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü
Pakistan'da Japonları hedef alan iki intihar bombacısı öldü

Polis teşkilatı, cuma günü Pakistan'ın Karaçi kentinde yabancı uyrukluları taşıyan bir araca düzenlenen saldırıda intihar bombacısı olduğundan şüphelenilen en az iki kişinin öldüğünü bildirdi.

Polis memurları, Landhi'nin Mansehra Kolonisi'nde saldırıya uğrayan araçta tamamı Japon kökenli 5 yabancı uyruklu kişinin bulunduğunu açıkladı. Polis teşkilatı sözcüsü Abrar Hussain Baloch, 5 Japon yurttaşının da güvende olduğunu ve emniyetli bir yere götürüldüğünü söyledi.

Polis, terörist olduğundan şüphelenilen motosikletli kişilerin yabancıları taşıyan minibüsü hedef aldığını belirtti. 

Kıdemli polis memuru Malir Tariq Mastoi, bunun bir intihar saldırısı olduğunu ve saldırı sırasında silah seslerinin de duyulduğunu söyledi.

Pakistan merkezli Geo News, bölgedeki polis memurlarından aldığı ön raporlara dayanarak polisle girdiği çatışmada öldürülen ikinci terör şüphelisinin bir intihar bombacısı olduğunu bildirdi.

Haberde, polis memurlarının "Teröristin vücuduna intihar ceketi ve el bombası bağlıydı" dediği belirtildi.

Polis memuru, olay yerinden el bombaları ve Kalaşnikof dolu bir çantanın da ele geçirildiğini söyledi. Bir görgü tanığına göre, patlamanın ardından şüpheli teröristlerden biri araca ateş etti.

Saldırıda yaralananlar yakındaki bir hastaneye sevk ediliyor.

Emniyet teşkilatından yetkililer, cuma günkü saldırıda hedef alınan yabancı uyrukluların dışsatıma yönelik işleme bölgesinde çalıştıklarını belirtti.

Henüz hiçbir militan grup saldırının sorumluluğunu üstlenmedi.

Pakistan ve komşusu Afganistan; IŞİD militan örgüt, onun güçlü kolu İslam Devleti Horasan Vilayeti (IŞİD-H) ve El Kaide'nin uzantıları arasındaki bölgesel gerilim ve çatışmalar nedeniyle son birkaç yıldır çok sayıda bombalı intihar saldırısıyla sarsılıyor.

Militanlar, İslamabad'daki hükümeti devirerek kendilerine özgü katı İslami yönetimlerini kurmak istiyor.

Pakistan ve Afganistan'daki saldırılarda, aralarında Afganistan'ın Şehrinav bölgesindeki Çinlilerin de bulunduğu yabancı uyruklular da hedef alınmıştı.

Geo News'un haberine göre Sind Bölge Valisi Karan Tessori yetkililerden saldırıyla ilgili bir rapor sunmalarını isteyerek "bu şehirde hiçbir koşulda terörizme müsamaha gösterilmeyeceğini" belirtti.
Independent Türkçe


CIA Başkanı, Hamas'ın müzakereleri geciktirdiğini iddia etti

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

CIA Başkanı, Hamas'ın müzakereleri geciktirdiğini iddia etti

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

CIA Direktörü William Burns perşembe günü yaptığı açıklamada, Gazze'deki savaşı sona erdirmek ve İsrailli rehineleri geri almak için yapılan müzakereleri geciktirdiği iddiasıyla Hamas'ı suçladı ve geçen hafta İsrail'in ateşkes önerisini reddetme kararına dikkat çekti.

Bu ay müzakereler için Kahire'ye giden istihbarat yetkilisi, perşembe günü Dallas'taki George W. Bush Başkanlık Merkezi'nde yaptığı konuşmada "Hamas'tan olumsuz tepki almak büyük hayal kırıklığıydı" dedi. 

Halihazırda Gazze'deki masum sivillerin son derece ihtiyaç duyduğu insani yardımı almalarının önünde duran şey bu olumsuz tepki. Ve bu insanın içini parçalıyor çünkü burada neyin tehlikede olduğunu insani açıdan da görebiliyorsunuz..

Bu yorumlar, kısa süre önce Hamas liderlerini bir anlaşmaya yanaşmamakla suçlayan İsrail'in dış istihbarat teşkilatı Mossad'ın görüşlerini yansıtıyor. Hamas, 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği ve 1200'den fazla kişinin ölümüne yol açan terör saldırısında 200'den fazla kişiyi rehin almıştı.

Geçen hafta Hamas, İsrail'in son gizli teklifini, temel talepleri karşılamadığı gerekçesiyle reddettiğini açıklamıştı.

Örgüt kararını "Taleplerimize ve halkımızın ulusal taleplerine bağlılığımızı bir kez daha teyit ediyoruz; kalıcı bir ateşkes, işgal ordusunun tüm Gazze Şeridi'nden çekilmesi, yerlerinden edilenlerin bölgelerine ve ikamet ettikleri yerlere geri dönmesi, yardım ve destek girişinin yoğunlaştırılması ve yeniden inşanın başlaması" sözleriyle duyurmuştu.

Öte yandan İsrail, hâlâ esaret altında olduğuna inanılan 130 kişinin geri dönmesinde ısrar ediyor, bu kişilerin dörtte biri çoktan ölmüş olabilir. Ayrıca Hamas askeri bir güç olarak yok edilene kadar savaşmayı bırakmayacağında ısrarcı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu geçen hafta İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Refah'ı istilası için tarih belirlendiğini söylemişti. İsrail'in güneye kaçmalarını söylediği bir milyondan fazla sivil Gazze'nin güneyindeki bu kente sığınmış durumda. 

Perde arkasında, herhangi bir ateşkes anlaşmasının rehine takası kısmıyla ilgili sorunların son derece önemli bir tıkanma noktası olduğu bildiriliyor.

The New York Times'a konuşan bir Hamas yetkilisi, gelecek 6 hafta içinde 40 kişinin serbest bırakılması önerisine uymak için yeterli sayıda yaşayan sivil rehineye sahip olmadıklarını söylemişti.

İsrailli bir yetkiliyse gazeteye yaptığı açıklamada Hamas'ın bu sayının yarısını serbest bırakmayı önerdiğini, İsrail'in yaralı ya da hasta rehineler için istediği daha geniş bir kriter yerine sadece kadın ve yaşlıları kapsayan daha dar bir kriter belirlediğini söyledi.

Independent Türkçe


İran'a düzenlenen saldırıyla ilgili bilinenler: "Hamaney'in doğum gününde yapıldı"

İran'ın saldırıya nasıl karşılık vereceği henüz bilinmiyor (AA)
İran'ın saldırıya nasıl karşılık vereceği henüz bilinmiyor (AA)
TT

İran'a düzenlenen saldırıyla ilgili bilinenler: "Hamaney'in doğum gününde yapıldı"

İran'ın saldırıya nasıl karşılık vereceği henüz bilinmiyor (AA)
İran'ın saldırıya nasıl karşılık vereceği henüz bilinmiyor (AA)

İran'ın askeri üs ve nükleer tesislere ev sahipliği yapan İsfahan eyaletine saldırı düzenlendi. ABD, misillemenin İsrail tarafından yapıldığını bildirirken, Tel Aviv yönetimi saldırıyı henüz üstlenmedi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu’na yakınlığıyla bilinen yarı resmi Fars Haber Ajansı'ndan yapılan açıklamada, eyaletin başkenti İsfahan şehrine yerel saatle 04.00'te saldırı düzenlendiği duyuruldu. 

Haberde, İran Hava Kuvvetleri'ne bağlı 8. Ana Jet Üssü yakınlarında patlama sesleri duyulduğu aktarıldı. 

İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı da söz konusu üs civarında üç mini drone'un hava savunma sistemlerince etkisiz hale getirildiğini bildirdi. 

Buna ek olarak İsfahan'ın yaklaşık 800 kilometre kuzeyindeki Tebriz şehrinde hava sahasına giren mini drone'ların imha edildiği aktarıldı. ABD'nin tanınmış gazetelerinden New York Times'a (NYT) konuşan İranlı yetkililer, saldırıların ülkenin sınırları içinden düzenlenmiş olabileceğini söylerken, daha fazla bilgi vermedi.

Saldırılarda askeri üste hasar oluştuğuna veya can kaybı yaşandığına dair bir açıklama yapılmadı. 

"ABD onay vermedi"

Amerikalı yetkililer, ülkenin önde gelen medya kuruluşlarından CNN'e, İsrail'in saldırıyla ilgili perşembe günü ABD yönetimiyle bilgi paylaştığını fakat Washington'ın operasyona "yeşil ışık yakmadığını" savundu. 

İsrail'in kendileriyle paylaştığı bilgilerde "hedeflerin net belirtilmediğini fakat sivil yapıların ya da nükleer tesislerin hedef alınmayacağının ifade edildiğini" söylerken saldırıda nükleer tesislerin değil askeri üssün hedef alındığını da öne sürdüler. 

Sosyal medyada paylaşılan videolarda, patlama seslerinin duyulduğu görülüyor. 

Saldırı öncesinde dün CNN'e konuşan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan, İsrail'in misilleme yapması durumunda "vakit kaybetmeden güçlü şekilde karşılık vereceklerini" söylemişti.

Saldırının ardından BK merkezli haber ajansı Reuters'a konuşan İranlı bir üst düzey yetkiliyse henüz İsrail'e karşı misilleme planlarının olmadığını belirtti. Yetkili, "Olayın dış kaynaklı olduğu henüz teyit edilmedi. Dışarıdan herhangi bir saldırı haberi almadık. Ülkeye sızan birilerinin bunu düzenleyip düzenlemediği araştırılıyor" dedi. 

Amerikan medya kuruluşu CBS'e konuşan ABD'li yetkililer, İsrail'in saldırıda füze kullandığını öne sürdü. Bununla ilgili henüz bir doğrulama yapılmadı. 

"Göze göz, dişe diş"

Diğer yandan İsrail ordusu, bugünkü açıklamasında İran'daki patlamalarla ilgili yorum yapılmayacağını ifade etti.

Tel Aviv yönetiminden bir yetkiliyse İsrail'in radikal sağcı gazetelerinden Jerusalem Post'a açıklamasında, "Göze göz, dişe diş. İsrail saldırıya uğradı ve misilleme yaptı" dedi. 

Yetkili, "stratejik sebeplerden ötürü İsrail'in saldırıyı üstlenmeyebileceğini" öne sürdü. Kaynak ayrıca ABD yönetiminin, olayın ardında İsrail'in olduğuna dair açıklama yapmasını "anlayamadıklarını" söyledi. İsrailli yetkili, "Bunun yerine sessiz kalabilirlerdi. İran'ın itibarını koruyabilirlerdi, durumu tek başlarına tırmandırmaktan kaçınabilirlerdi" ifadelerini kullandı.

Radikal Sağcı İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, saldırının ardından Twitter hesabından misillemeyi yetersiz bulduğunu ima ederek "Zayıf kaldı" paylaşımını yaptı.

Bölgede İran ordusuna ait üssün yanı sıra nükleer tesisler de yer alıyor.  Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan (UAEA) yapılan açıklamada, tesislerde herhangi bir hasar oluşmadığı bilgisi paylaşıldı. 

"Hamaney'in doğum gününde yapıldı"

Britanyalı düşünce kuruluşu Chatham House'un Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı direktörü Sanam Vakil, Guardian'a açıklamasında saldırının İran lideri Ali Hamaney'in doğum gününe denk getirildiğine dikkat çekerek, bunun "sembolik önem taşıdığını" söyledi.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bölgede gerginliğin daha fazla tırmanmaması için taraflara itidal çağrısı yaptı. 

Fransa Avrupa İlişkilerinden Sorumlu Devlet Sekreteri Jean-Noël Barrot, "Herkesten gerilimi azaltması için adım atmasını istiyoruz" ifadelerini kullandı.

Japonya Kabine Genel Sekreteri Yoşimasa Hayaşi, "Ortadoğu'daki gelişmelerden derin endişe duyuyoruz" dedi.

Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Ortadoğu'da gerginliği tırmandıran tüm hamlelere karşı çıkıyoruz" ifadelerine yer verildi.

Umman'yın yayımladığı açıklamada, saldırıya tepki gösterilerek "İsrail'in bu sabah İran'daki İsfahan eyaletine düzenlediği saldırıyı kınıyoruz" dendi. 

Ne olmuştu?

1 Nisan'da İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına hava saldırısı düzenlenmişti. İsrail'in resmen üstlenmediği olayda, İran Devrim Muhafızları Ordusu'ndan ikisi general rütbesinde toplam 7 kişi ölmüştü. 

Bunun üzerine İran, 13 Nisan'ı 14 Nisan'a bağlayan gece, 360 drone, seyir füzesi ve balistik füzeyle İsrail'e misilleme yapmıştı. 

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) füze ve drone'ların yaklaşık yüzde 99'unun hava savunma sistemleriyle etkisiz hale getirildiğini belirtmişti. ABD donanmasına ait gemiler üç balistik füze ve 70 kamikaze drone'u vurmuştu. Fransa, Ürdün ve BK de İsrail'in savunmasına destek vermişti.

Independent Türkçe, Guardian, CNN, New York Times, Reuters, AA, Jerusalem Post, Times of Israel, CBS


Erdoğan'dan İran-İsrail gerilimine ilişkin açıklama

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Erdoğan'dan İran-İsrail gerilimine ilişkin açıklama

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cuma namazı sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Irak ziyareti ile ilgili soruya yanıt veren Erdoğan, “Irak ziyaretimiz ertelenen bir ziyaretti. Irak olan ziyaretimizi inşallah gerçekleştireceğiz. Günü birlik bir ziyaret. Önce Bağdat. Bağdat'taki cumhurbaşkanı ve başbakanla yapacağımız görüşmelerden sonra Erbil ziyareti yapacağız. Orada da Kuzey Irak sorunlarını, merkezi yönetimle ilgili sorunları görüşeceğiz. Irak-Türkiye ilişkilerini genelleme çatısı altında ele alacağımız konular olacak” dedi.

“Almanya-Türkiye ilişkilerini daha ileri nasıl taşıyabiliriz bunları görüşeceğiz”

Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in Türkiye ziyareti ile ilgili de konuşan Erdoğan, “Almanya arasındaki ilişkileri ele alma fırsatımız olacak. Askeri, siyasi, ekonomik pek çok konuları ele alacağız. Almanya- Türkiye ilişkilerini daha ileri nasıl taşıyabiliriz bunları görüşeceğiz” diye konuştu.

İsrail-İran çatışması

İsrail’in İran’a saldırı düzenlediği iddiası ile ilgili soruya yanıt veren Erdoğan şunları kaydetti:

İsrail farklı şeyler söylüyor, İran aynı şekilde farkı görüşler ortaya atıyor. Konuyla ilgili akla ziyan olmayan bir açıklama da yok.  İran'ın açıklamaları da doğru diyor diyemiyorsunuz, İsrail'e hiç diyemiyorsunuz. ABD'nin yaptığı açıklamalar da var. Çok daha önemlisi BMGK'da ABD'nin son yapılan açıklamalarda İsrail'in yanında yer aldığını görüyoruz. Herkes Filistin'in yanında yer alırken, ABD İsrail'in yanında yer alarak duruşunu ortaya koyuyor.

Independent Türkçe


FBI: Çinli hackerlar yıkıcı bir darbe vurmak için ABD altyapısına girdi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

FBI: Çinli hackerlar yıkıcı bir darbe vurmak için ABD altyapısına girdi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

FBI Direktörü Christopher Wray'e göre Çin devletinin desteklediği Çinli hackerlar son yıllarda Amerika'daki kritik altyapıya yönelik yaygın siber saldırılar düzenleyerek bu ülkeye ABD'ye karşı "yıkıcı bir darbe" vurma kabiliyeti kazandırmayı amaçlıyor.

Perşembe günü Nashville'de düzenlenen bir güvenlik konferansında konuşan Wray, "Gerçek şu ki, kritik altyapımızı hedef alan ÇHC [Çin Halk Cumhuriyeti] saldırıları hem geniş kapsamlı hem de amansız" diyerek Çin'in bilgisayar korsanlığı programının giderek güçlendiğini ifade etti.

"Bu kitleyi, bu sayıları, kendi seçtiği bir zamanda kritik altyapımızı fiziksel olarak mahvetme yeteneği kazandırmak için kullanıyor" diye ekledi.

Geçen yıl Microsoft'taki güvenlik analistleri, Pasifik'te devasa bir stratejik hava üssüne sahip ABD toprağı Guam'daki iletişim sistemleriyle bağlantılı gizemli bir kod tespit etmişti.

Yetkililer bu kodun Çin devlet destekli hacker grubu Volt Typhoon'un işi olduğuna inanıyor.

İstihbarat uzmanlarına göre Volt Typhoon, diğer sistemlerin yanı sıra elektrik şebekeleri, nakliye limanları ve su altyapısındaki güvenlik açıklarını hedef almaya çalıştı.

FBI yüzlerce cihazın hack'lerden temizlendiğini ocakta açıklamıştı.

Güvenlik yetkilileri aradan geçen ayları Volt Typhoon hakkında uyarıda bulunarak ve kötü niyetli kodunun kalıntılarını avlayarak geçirdi.

Bu martta ABD Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı, hack grubunun "Birleşik Devletler ve müttefikleriyle jeopolitik gerilimlerin ve/veya askeri çatışmaların artması durumunda kritik hizmetlerin kesintiye uğratılması ya da yok edilmesi" amacını taşıdığı uyarısında bulunmuştu.

Bununla birlikte, NSA Siber Güvenlik Direktörlüğü'nün görevden ayrılan direktörü Rob Joyce, federal kurumların grubun çalışmalarını "ortaya çıkarma ya da ortadan kaldırma çabalarının bitmediğini" söyledi.

Çin, ABD'ye yönelik siber saldırıları desteklediğini reddediyor ve ABD'yle müttefiklerini kendilerine yöneltilen siber saldırılarla suçluyor.

Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan Lin Jian martta yaptığı açıklamada "ABD ve Birleşik Krallık'ın (BK) Çin'in sözümona siber saldırılarını bir kez daha gündeme getirmesi ve Çinli kişi ve kuruluşlara yaptırım uygulaması tamamen siyasi bir manevradır" demişti.

ABD ve BK'yi siber güvenlik konularını siyasileştirmekten vazgeçmeye, Çin'i karalayıp yaptırım uygulamaya son vermeye ve Çin'e karşı kendi siber saldırganlıklarına son vermeye çağırıyoruz. 

Independent Türkçe

 


ABD ve İsrailli yetkililer "Hamas'ın Refah'ta yenilmesi" konusunda uzlaştı

İsrail ordusunun  yayınladığı bir fotoğraf, İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında Gazze Şeridi'nde görev yapan İsrail askerleri (AFP)
İsrail ordusunun yayınladığı bir fotoğraf, İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında Gazze Şeridi'nde görev yapan İsrail askerleri (AFP)
TT

ABD ve İsrailli yetkililer "Hamas'ın Refah'ta yenilmesi" konusunda uzlaştı

İsrail ordusunun  yayınladığı bir fotoğraf, İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında Gazze Şeridi'nde görev yapan İsrail askerleri (AFP)
İsrail ordusunun yayınladığı bir fotoğraf, İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında Gazze Şeridi'nde görev yapan İsrail askerleri (AFP)

ABD ile İsrailli yetkililer, "Refah'ta Hamas'ın yenilmesi" konusunda uzlaşırken, İsrail tarafının Refah'a saldırı planlarında "ABD'nin dile getirdiği endişeleri" göz önünde bulunduracağı aktarıldı.

Beyaz Saray'dan yapılan yazılı açıklamaya göre ABD'nin ve İsrail'in ulusal güvenlik yetkilileri, çevrim içi toplantıda hem İran'ın İsrail'e son saldırılarını hem de İsrail'in Refah'a yönelik olası saldırı planlarını ele aldı.

Açıklamada, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın Amerika tarafına, İsrail tarafına ise Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi'nin başkanlık ettiği kaydedildi.

İran'ın İsrail'e yönelik son saldırılarının geniş şekilde ele alındığı belirtilen açıklamada ABD'nin bu konuda İsrail'e desteğinin tam olduğu vurgulandı.

cd
Fotoğraf: AFP

Açıklamada, Refah'la ilgili tarafların karşılıklı olarak görüşlerini ortaya koyduğu aktarılarak "İki taraf, Hamas'ın Refah'ta yenildiğini görme amacı konusunda uzlaştı." ifadesine yer verildi.

Öte yandan ABD tarafının, İsrail'in Refah'a yönelik olası saldırı planlarıyla ilgili endişelerini gündeme getirdiği ve İsrail tarafının da söz konusu endişeleri göz önünde bulunduracağı belirtildi.

Tarafların daha kapsamlı görüşmeler için yakın zamanda yeniden toplantı yapacağı kaydedildi.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ABD ile İsrailli yetkililer arasında Gazze'deki Refah kentinin durumunun ve İsrail’in olası askeri operasyonunun tartışılmaya devam ettiğini açıklamıştı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ise Gazze'nin güneyindeki Refah kentine girmek için tarih belirlediği belirtilmişti.


İranlı yetkili: İsrail'e hemen bir misilleme planımız yok

İranlı Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi'nin resminin yer aldığı ve İsrail'i tehdit eden İbranice sloganlar taşıyan propaganda panosu (AP)
İranlı Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi'nin resminin yer aldığı ve İsrail'i tehdit eden İbranice sloganlar taşıyan propaganda panosu (AP)
TT

İranlı yetkili: İsrail'e hemen bir misilleme planımız yok

İranlı Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi'nin resminin yer aldığı ve İsrail'i tehdit eden İbranice sloganlar taşıyan propaganda panosu (AP)
İranlı Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi'nin resminin yer aldığı ve İsrail'i tehdit eden İbranice sloganlar taşıyan propaganda panosu (AP)

İran devletinin üst düzey bir yetkilisi Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, ülkeye "dışarıdan bir saldırı" olmadığını ifade ederek, İHA'ların ülke içindeki kişiler tarafından yönlendirilmiş olabileceğini ve dikkatlerin "bir saldırıdan çok bir sızma hareketine odaklandığını" dile getirdi.

İsminin açıklanmasını istemeyen temsilci ayrıca, Tahran'ın söz konusu olayla ilgili doğrudan bir misillemede bulunmayı planlamadığını vurguladı. 

 


AYM "boşanma davasının reddi sonrası 3 yıl bekleme" kuralını iptal etti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

AYM "boşanma davasının reddi sonrası 3 yıl bekleme" kuralını iptal etti

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Anayasa Mahkemesi (AYM), boşanma davası reddinin kesinleşmesinden sonra 3 yıl boyunca ortak hayatı yeniden kuramayan çiftlerin, "evlilik birliğinin temelden sarsıldığı" kabulüyle boşanma davası açabilmesini öngören kuralı, taraflara katlanamayacakları bir külfet yüklediği gerekçesiyle iptal etti.

Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan karara göre, Ankara 18. Aile Mahkemesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "evlilik birliğinin sarsılmasına" ilişkin düzenleme getiren 166. maddesinin dördüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla iptalini istedi.

İptali istenen kuralda, "Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak 3 yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir." hükmü yer alıyor.

Başvurusunda, kuralda öngörülen 3 yıllık sürenin adil olmadığını belirten Aile Mahkemesi, eşlerin uzun sürelerin sonunda boşanabildiklerini, bu durumun da herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğunu öngören anayasal hükümle bağdaşmadığını ifade etti.

Kuralda öngörülen sürenin fazla olmasının evlilik dışı ilişki yaşanmasına neden olduğunu savunan mahkeme, kuralla kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının yanı sıra devletin aileyi koruma yükümlülüğünün de ihlal edildiğini öne sürdü.

Başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme, Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle kuralın iptaline karar verdi. İptal hükmü 9 ay sonra yürürlüğe girecek.

- Kararın gerekçesinden

AYM'nin iptal kararında, söz konusu kuralın, boşanma kararı verilebilmesini önemli oranda güçleştirmemesi ve ortak hayata yeniden dönmek istemeyen ilgilileri makul olmayan süreler boyunca evlilik birliğini devam ettirmeye zorlamaması gerektiğine vurgu yapıldı.

Dava konusu kuralda, boşanma kararı verilebilmesi için öncelikle daha önce açılmış bir boşanma davasının reddedilmiş olması şartının arandığı belirtilen kararda, boşanma davasının reddinin çok kısa sayılamayacak bir sürenin sonunda gerçekleşebileceğine işaret edildi.

Kurala göre, ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılabilmesi için anılan ret kararının kesinleşmiş olmasının gerektiği anlatılan kararda, "Ret kararına karşı ilgililerin kanun yoluna başvurmalarının mümkün olduğu dikkate alındığında kararın kesinleşmesinin de uzun bir süre alabileceği açıktır." ifadesine yer verildi.

- "İlgililere katlanamayacakları bir külfet yüklendiği anlaşılmıştır"

Kararda, ayrıca kuralda ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılabilmesi için ret kararının kesinleşmesinden itibaren 3 yıl geçmesi gerektiğinin ön görüldüğü anımsatılarak, şu değerlendirmeler yapıldı:

"Buna göre boşanma kararı verilebilmesi için kuralda öngörülen süreç bir bütün olarak değerlendirildiğinde ortak hayatın yeniden kurulamadığı hallerde makul olmayan bir süre boyunca ilgililerin boşanma kararı elde etmelerine imkan tanınmadığı görülmüş ve ortak hayatın yeniden kurulamadığı hallerde evlilik birliğini uzun bir süre boyunca sona erdiremeyen ilgililere katlanamayacakları bir külfet yüklendiği anlaşılmıştır. Bu değerlendirmeler ışığında özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı ile aile kurumunu koruma amacı arasında makul bir denge sağlamayan kuralın ölçülülük ilkesini orantılılık alt ilkesi yönünden ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır."