Suriye’nin kuzeybatısındaki temas hatları 8’inci ayında da değişmedi

Suriye’nin kuzeydoğusundaki bir petrol tesisinin yakınlarında duran ABD askeri konvoyu (27 Ekim – AFP)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki bir petrol tesisinin yakınlarında duran ABD askeri konvoyu (27 Ekim – AFP)
TT

Suriye’nin kuzeybatısındaki temas hatları 8’inci ayında da değişmedi

Suriye’nin kuzeydoğusundaki bir petrol tesisinin yakınlarında duran ABD askeri konvoyu (27 Ekim – AFP)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki bir petrol tesisinin yakınlarında duran ABD askeri konvoyu (27 Ekim – AFP)

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) dün yaptığı açıklamada, Suriye’nin kuzeybatısında askeri gerilimin düşmesine karşılık temas hatlarının 8’inci ayda da değişmediğini belirterek, Fırat’ın doğusunda ABD ve Rusya güçleri arasındaki sürtüşmelerin en az seviyede gerçekleştiğini bildirdi. Gözlemevi, Kasım 2014’ten bugüne kadar Beşşar Esed rejimine ait savaş uçakları ve helikopterlerin 162 bin 400’ün üzerinde hava saldırısı gerçekleştirdiğini aktardı. Buna göre, rejime ait uçaklar ve Suriye’nin bölgelerine yönelik 78 bin 505’ün üzerinde varil bombasıyla saldırı düzenlerken, savaş uçakları 83 bin 895 hava saldırısı gerçekleştirdi. Saldırıların 72’inci ayında yani içinde bulunduğumuz Ekim ayında sivil kayıp rapor edilmediği belirtilen açıklamada, bunun Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 5 Mart tarihinde ilan ettiği ateşkesin ardından bölgede gerilimin düşmesinden kaynaklandığı ifade edildi.
Bununla birlikte 72 ay içerisinde gerçekleşen saldırılarda binlerce kişi hayatını kaybetti, on binlerce kişi yaralandı, Suriye’nin şehirlerinde onlarca katliam yaşandı. Zira Ekim 2014’ten bu yana 18 yaşın altındaki 3 bin 206 çocuk, 18 yaşın üzerindeki 2 bin 115 kadın ve 8 bin 520 erkek olmak üzere toplamda 13 bin 841 sivil yaşamını yitirdi, 91 binin üzerinde sivil yaralandı. Gözlemevi’nin açıklamasına göre, savaş uçakları ve varil bombalarıyla yapılan saldırılarda Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ), DEAŞ örgütü, Türk İslam Partisi ve diğer bazı gruplara bağlı cihatçı savaşçılardan en az 8 bin 65 kişi öldü, binlercesi yaralandı.
Açıklamada, “Rusya, 30 Eylül 2015’teki müdahalesinin başlangıcından bu yana geçen 61 ayda halen Suriye krizine güçlü bir şekilde müdahale ediyor. Nitekim vatandaşların Rus varlığına itiraz etmesine rağmen Rusya bölgeleri bombalamaya, diğer bölgelerde de askeri devriyelerine devam ediyor. Rus güçleri 11 Ekim’de Haseke kırsalındaki Ayn Divar köyünde bir müddet konuşlandıktan sonra Rus varlığını reddettiklerini dile getiren köy sakinleri ve kadınlar ile Rus güçleri arasında tartışma çıkmasının ardından bu güçler geri çekildi” denildi. Gözlemevi’ne konuşan bir kaynak, köydeki kadınlar ile vatandaşları korumaya geldiklerini söyleyen Rus subaylar arasında sert bir tartışma yaşandığını aktardı. Rus subay, köy sakinlerini, Rus devriyelerine karşı çıkma karşılığında para almakla suçladı. Rus güçleri bu olaydan iki gün sonra Suriye’nin kuzeydoğusunda Türkiye-Suriye sınırındaki Haseke kırsalında yer alan El-Malikiye (Derik) bölgesinde iki ayrı devriye gerçekleştirdi.
Söz konusu devriyeler, Rusya ve Türkiye’nin bölgelerin paylaşımı ve Suriye’nin kuzeydoğu ve kuzeyindeki bölgelerde gerilimi düşürmek amacıyla yaptığı anlaşmalar çerçevesinde yürütülüyor. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri operasyonlarının başladığı 9 Ekim’den bu yana Türk güçleri ve havadan ve karadan destek verdiği silahlı gruplar ile 4 bin 875 kilometrekare (Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolündeki bölgelerin toplam alanının yüzde 9,2’sini oluşturuyor) yani Lübnan’ın dörtte birinden fazla bir alanda ilerleme kaydetti. Bununla eşzamanlı olarak, Suriye rejimi Rusya’nın arabuluculuğunda Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile imzaladığı anlaşma uyarınca yaklaşık 18 bin 821 kilometrekareyi (SDG’nin denetimindeki bölgelerin toplam alanının yüzde 35,6’sına tekabül ediyor) kontrol altına aldı. Bu da SDG’nin, Barış Pınarı Harekatı’nın başlamasından önce kontrol ettiği 52 bin 916 kilometrekare alanın (Suriye topraklarının yüzde 28,6’sına tekabül eder) 23 bin 641’ini kaybettiği anlamına geliyor. SDG halihazırda Suriye topraklarının yüzde 15,7’sini kontrol ediyor.
Öte yandan, geçen ay ABD ve Rus güçleri arasında sükunetin hakim olduğu gözlemlendi. Böylece iki ay üst üste iki taraf arasında herhangi bir sürtüşme kayıtlara geçmedi.
Diğer taraftan, yeniden saldırı düzenlemeye başlayan Rus uçakları, İdlib’in Cisr eş-Şuğr kırsalındaki Hammame bölgesinde HTŞ’ye ait bir kampı vurdu. HTŞ’nin 4 unsuru öldü. Bu saldırılar, Rus savaş uçaklarının idlib kentinin batı bölgelerine gerçekleştirdiği benzer hava saldırılarından 25 gün sonra geldi. Rus uçakları 26 Ekim’de Türkiye’nin destek verdiği Feylak eş-Şam örgütüne ait bir kampı vurdu, 78 örgüt unsuru öldü, onlarca unsur da yaralandı. Kamp, Suriye’nin kuzeybatısında Türkiye sınırının yakınlarında yer alıyor. Saldırı gerçekleştiği esnada kamptaki unsurların eğitim yaptıkları bildirildi. Rejim güçleri ve destek verdiği militanlar da Rusya’nın desteğiyle geçtiğimiz iki gün içinde Suriye’nin Hama, Humus, Rakka ve Deyrizor kentlerinde bulunan çöl arazide DEAŞ örgütü hücrelerine yönelik arama tarama operasyonları yürüttü. Bu operasyonlar kapsamında Rusya’nın 20 savaş uçağı ve rejime ait birkaç helikopter 29 Ekim’de Rakka’daki çöl bölgelerini ve Hama’nın doğu kırsalında bazı noktaları vurdu.
Gözlemevi, 27 Ekim’de yaptığı açıklamada, Suriye’nin çöl bölgelerinde askeri operasyonların sürdüğünü bildirdi. Açıklamada, Hama’nın doğu kırsalında rejim ve destek verdiği gruplar ile DEAŞ arasında şiddetli çatışmaların devam ettiği belirtilirken, Rusya ve rejim uçaklarının da operasyonlara destek verdiği kaydedildi.
Gözlemevi’nin aktardığına göre, Suriye’nin çöl bölgelerinde Ekim ayının başından bu yana zaman zaman çatışmalar yaşanıyor. İki taraf arasındaki en şiddetli çatışmalar Humus’un doğu kırsalında Deyrizor’un idari sınırları yakınlarında bulunan Suhne Çölü’nde yoğunlaşıyor. Ayrıca Hama-Halep-Rakka üçgenindeki hava saldırıları ve yoğun saldırılar devam ediyor. Rusya söz konusu bölgelere yönelik hava saldırılarını sürdürüyor. Gözlemevi, Ekim ayı içerisinde Rus hava saldırıları sonucu DEAŞ’a bağlı 89 kişinin öldüğünü rapor etti.



Husi medyası: Hudeyde'deki Ras İsa'ya Amerikan-İngiliz saldırısı

ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)
ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)
TT

Husi medyası: Hudeyde'deki Ras İsa'ya Amerikan-İngiliz saldırısı

ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)
ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)

Husilere ait " el-Mesire " televizyonu dün (Salı) Amerikan-İngiliz uçaklarının, Hudeyde kentine bağlı es-Salif ilçesindeki Ras İsa bölgesini bombaladığını bildirdi. Kanal olayla ilgili daha fazla ayrıntı vermedi.

Arap Dünyası Haber Ajansı'na (AWP) göre ABD ve İngiltere, Husilerin seyrüsefer özgürlüğünü tehlikeye atma, küresel ticareti tehdit etme kabiliyetini zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine zaman zaman hava saldırıları düzenliyor.

Husi grubu, 7 Ekim’den bu yana İsrail saldırısı altında olan Gazze Şeridi ile dayanışma amacıyla, Kızıldeniz'de İsrail şirketlerine ait olduğunu ya da İsrail’in işlettiğini söylediği, İsrail'e mal taşıyan veya İsrail'den mal götüren gemileri hedef alıyor


Lübnan'da silahlı grupların çoğalması endişeleri artırıyor

Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)
Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)
TT

Lübnan'da silahlı grupların çoğalması endişeleri artırıyor

Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)
Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)

Lübnanlı ve Filistinli beş silahlı grubun güney cephesindeki askeri faaliyetleri Lübnan'ın siyasi gündemini meşgul ediyor. Lübnan’ın ülkenin güneyindeki son savaş sırasında ağır silahlarıyla ortaya çıkan ‘direniş grupları’ tarafından kullanılan silahları toplama sorunuyla karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor.

Lübnanlı yetkililer, iç savaştan bu yana alışılagelmiş bir durum olarak bireysel silahlar Lübnanlıların elindeyken ağır silahların Hizbullah, Emel Hareketi ve Cemaat-i İslami üyelerinin yanı sıra İzzettin el-Kassam Tugayları ve İslami Cihad Hareketi gibi Filistinli grupların eline geçtiğini fısıldadılar.

Silahlı grupların çoğalması ülkede endişe yaratırken, bazılarının onlarca bazılarının yüzlerce üyesi olan grupların savaşçı sayısına ilişkin güvenlik birimleri tam bir tahminde bulunamıyor.

Bu mesele, ilgili ‘endişelere’ ve savaşın sona ermesinden sonra nasıl ele alınacağına ilişkin soru işaretlerine rağmen henüz siyasi partiler ve güçler arasında siyasi düzeyde tartışılmadı. Siyasi güçlerin hiçbiri ‘bu yeni gerçeklikle nasıl başa çıkılacağına’ dair bir vizyona sahipmiş gibi görünmüyor.

Değişim Bloğu’ndan milletvekili İbrahim Muneymine, devletin kontrolü dışındaki silahların kabul edilmesi kültürünün sürdürülmesini ve silahların yeni siyasi denklemler dayatmak için kullanılmasını reddetti.

Eski Meclis Başkan Yardımcısı Elie el-Ferezli ise devletin kontrolü dışındaki silahlar sorununun çözümüne dair tek garantinin cumhurbaşkanının seçilmesinden başlayarak anayasanın uygulanması olduğunu vurguladı.


Bağımsız bir Filistin devletinin tanınması, iki devletli çözümle ilgili müzakerelerin önünü açabilir

BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)
BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)
TT

Bağımsız bir Filistin devletinin tanınması, iki devletli çözümle ilgili müzakerelerin önünü açabilir

BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)
BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)

Analistler sembolik olmasına rağmen mayıs ayında bazı Avrupa ülkeleri tarafından tanınması beklenen bağımsız Filistin devletinin, Batı’nın Gazze’deki çatışmayı çözmek için savunduğu iki devletli çözüm müzakerelerinin önünü açabileceğini düşünüyorlar.

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, pazartesi günü Riyad'da yaptığı açıklamada aralarında Belçika, İrlanda, Malta, Slovenya ve İspanya'nın da bulunduğu bazı Avrupa ülkelerinin mayıs ayında Filistin devletini tanıdıklarını açıklamalarını beklediğini söyledi.

Akdeniz ve Ortadoğu Araştırmaları ve Çalışmaları Enstitüsü'nden (iReMMO) Agnès Levallois, “Her şeyden önce bu, Filistinlilerin hayatını değiştirmeyecek sembolik bir jestten ibaret olsa da İsrail'i bağımsız bir Filistin devletini tanımaya zorlamak için bir baskı aracı olabilir” değerlendirmesinde bulundu. Ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Joe Biden yönetimi ve AB ülkelerinin uzun vadeli tek çözüm olarak gördüğü Filistin devletinin tanınmasına karşı çıkıyor.

Merkezi Cenevre'de bulunan Arap Dünyası ve Akdeniz Araştırma Merkezi'nin (CERMAM) Direktörü Hüsnü Abidi, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim'de İsrail'in güneyinde gerçekleştirdiği ve daha önce eşi ve benzeri görülmemiş saldırının ardından Netanyahu’nun bağımsız bir Filistin devletinin tanınmasını Hamas’a verilecek bir ödül olarak gördüğünün altını çizdi.

Ancak Avrupalıların Netanyahu’nun aksine bağımsız bir Filistin devletini tanımanın, Filistin Yönetimi’ni güçlendirip Hamas'ın konumunu zayıflatarak Filistinlilerin haklarını tesis etme yolunda atılacak bir adım olduğuna inandıklarını vurgulayan Abidi, “Bu da ne Hamas ne de Netanyahu için güçlü bir nokta olmayan barış dinamiğini güçlendirecek” dedi.

Fransa'nın eski Katar ve Suudi Arabistan Büyükelçisi Bertrand Besancenot ise Filistin devletinin Avrupa ülkeleri tarafından tanınmasının Netanyahu'nun tutumu üzerinde doğrudan bir etkisi olmayacağını düşünüyor. Bunun Netanyahu’yu kızdıracağını, ama fikirlerini değiştireceğini düşünen Besancenot, “Öte yandan Avrupa tarafından bu yönde bir hareketi olduğunu ve bu konu masada değilmiş gibi davranamayacağımızı göstermemiz, Biden yönetiminin Netanyahu üzerindeki baskısını artırmasına yardımcı olacaktır” şeklinde konuştu.

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, 10 Nisan’da İspanyol milletvekillerine yaptığı bir konuşmada, bağımsız bir Filistin devletini tanımanın ‘Avrupa'nın jeopolitik olarak çıkarına olduğunu’ söyledi.

Sanchez, birkaç gün önce İrlanda, Malta ve Slovenya başbakanlarıyla birlikte, İsrail-Filistin çatışmasının çözümüne ‘olumlu bir katkıda bulunması halinde bağımsız bir Filistin devletini tanımaya hazır olduklarını’ belirten ortak bir bildiriye imza atmıştı.

İki devletli çözüm stratejisine dahil

Öte yandan Fransa Dışişleri Bakanı Stephane Sejourne, Riyad'daki toplantılar sırasında mevkidaşlarına bağımsız bir Filistin devletini tanıma meselesinin Fransa için bir tabu olmadığını, ancak bunun iki devletli bir çözüme yönelik küresel bir strateji çerçevesinde faydalı olması gerektiğini söyledi.

Ancak Levallois, başka herhangi bir somut gelişme olmaksızın ‘sadece vicdanları rahatlatmak için’ bağımsız bir Filistin devletini tanımanın ‘gerçek bir tuzak olabileceği’ uyarısında bulundu.

Bugüne kadar Birleşmiş Milletler (BM) üyesi 193 ülkeden 137'si bağımsız bir Filistin devletinin tanınması kararını kabul etti.

New York Times (NYT) gazetesinde aralık ayı ortalarında yayınlanan bir makalede, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın danışmanlarından David Harden ve insani yardım aktivisti Larry Garber, Washington'ı benzer bir adım atamaya çağırdılar. Hamas'ın ‘nehirden denize kadar uzanan bir İslam devleti kurma emellerini baltalamanın bir yolu’ olarak bunun yapılması gerektiğini vurgulayan Harden ve Garber, böylece Filistinlilerin bağımsızlık hayallerini gerçekleştirmek için çalışacak yeni liderler seçmeye teşvik edileceğini belirttiler.


Netanyahu Refah’a kara saldırısıyla ateşkesi birbirinden ayrı tutuyor

ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)
ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)
TT

Netanyahu Refah’a kara saldırısıyla ateşkesi birbirinden ayrı tutuyor

ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)
ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün Gazze Şeridi'nin en güneyinde yer alan Refah’a karar saldırısı planını, Hamas Hareketi ile olası ateşkes anlaşmasından ve iki taraf arasında rehine ve tutuklu takası için Mısır'ın desteklediği müzakerelerin geleceğinden ayrı tutmaya çalıştı.

Uluslararası ve bölgesel çevreler Hamas Hareketi tarafından ateşkes önerisine verilecek yanıtı beklerken Netanyahu, hükümetindeki aşırı sağcıların Refah'a kara saldırısının yapılması çağrılarına destek verdi. Netanyahu, Gazze'de öldürülen İsrail askerlerinin ve Hamas’ın elindeki rehinelerin aileleriyle bir araya geldiği toplantıda “Refah'a gireceğiz. Anlaşma olsun ya da olmasın Hamas'a asla teslim olmayacağız” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Kahire, Gazze'de ateşkes ilan edilmesi için gayret gösteriyor. Eğer ateşkes sağlanırsa, İsrail'in Mısır sınırı yakınlarındaki Refah'a geniş çaplı kara saldırısının ‘ertelenme ihtimali’ söz konusu. Müzakerelere dair bilgilerini Şark’ul Avsat’la paylaşan Mısırlı bir kaynak, ateşkes anlaşmasının önündeki zorlukların azaldığını ve önerilerin ayrıntılarında önemli bir sorun olmadığını söyledi. Kaynak, söz konusu zorlukların artık tarafların anlaşmayı sonuçlandırma iradesine ve arzusuna bağlı olduğunu belirtti.

Diğer taraftan Gazze Şeridi'ndeki gelişmelerle ilgili olarak Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Ortak Zirvesi tarafından görevlendirilen Temas Grubu'nun, pazartesi günü Avrupa ülkelerinin dışişleri bakanları ve temsilcileriyle yaptığı toplantıda, Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona erdirilmesi ve iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için gerekli adımların atılmasına yönelik çabalara destek vurgulandı. Ayrıca uluslararası hukuk ve üzerinde mutabık kalınan ilkeler uyarınca, iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için güvenilir ve geri dönülemez yola dair kapsamlı bir yaklaşım benimsenmesinin önemi ve gerekliliğinin altı çizildi.


Husiler, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'nda iki Amerikan destroyeri ve iki geminin hedef alındığını duyurdu

Sanaa'daki bir meydanda sergilenen Husi insansız hava araçları ve füzeleri (AP)
Sanaa'daki bir meydanda sergilenen Husi insansız hava araçları ve füzeleri (AP)
TT

Husiler, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'nda iki Amerikan destroyeri ve iki geminin hedef alındığını duyurdu

Sanaa'daki bir meydanda sergilenen Husi insansız hava araçları ve füzeleri (AP)
Sanaa'daki bir meydanda sergilenen Husi insansız hava araçları ve füzeleri (AP)

Husilerin askeri sözcüsü Yahya Saree dün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'ndaki iki Amerikan muhribinin ve iki geminin bir dizi insansız hava aracıyla (İHA) hedef alındığını duyurdu.

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın (AWP) haberine göre İsrail'in Eilat limanına gitmekte olan "Kiklad" gemisinin hedef alındığı ve isabet kaydedildiği açıklandı. "Orion" adlı diğer geminin ise İsrail'e ait olduğu ve Hint Okyanusu'nda İHA’lar tarafından hedef alındığı belirtildi.

İran destekli Husiler, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşına yanıt olarak yapıldığını söyleyerek Kızıldeniz'de birçok gemiye saldırdı.


Temas Grubu: Gazze'de ateşkes sağlanması yönündeki çabaları destekliyoruz

Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Ortak Zirvesi tarafından Gazze Şeridi'ndeki gelişmelerle ilgili olarak görevlendirilen Temas Grubu toplantısından (SPA)
Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Ortak Zirvesi tarafından Gazze Şeridi'ndeki gelişmelerle ilgili olarak görevlendirilen Temas Grubu toplantısından (SPA)
TT

Temas Grubu: Gazze'de ateşkes sağlanması yönündeki çabaları destekliyoruz

Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Ortak Zirvesi tarafından Gazze Şeridi'ndeki gelişmelerle ilgili olarak görevlendirilen Temas Grubu toplantısından (SPA)
Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Ortak Zirvesi tarafından Gazze Şeridi'ndeki gelişmelerle ilgili olarak görevlendirilen Temas Grubu toplantısından (SPA)

Gazze Şeridi'ndeki gelişmelerle ilgili olarak Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Ortak Zirvesi tarafından görevlendirilen Temas Grubu'nun, Avrupa ülkelerinin dışişleri bakanları ve temsilcileriyle yaptığı toplantıda, Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona erdirilmesi ve iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için gerekli adımların atılmasına yönelik çabalara destek vurgulandı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Abdullah bin Ferhan ve Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide'nin başkanlık ettiği toplantıya ilişkin yapılan açıklamada, Gazze'deki gelişmelere ilişkin Arap Birliği -İİT Olağanüstü Ortak Zirvesi tarafından görevlendirilen Temas Grubu'nun 29 Nisan'da (dün) Riyad'da Avrupa ülkelerinin dışişleri bakanları ve temsilcileriyle bir araya gelerek Gazze'deki savaşın acilen sona erdirilmesi ve iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için gerekli adımların atılması ihtiyacını ele aldığı belirtildi.

Toplantıda derhal ateşkese varılması, esirlerin serbest bırakılması, Gazze'deki savaşın ve Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarındaki tüm yasadışı tek taraflı eylem ve ihlallerin sona erdirilmesi ve feci boyutlara ulaşan insani krizin ele alınması yönündeki çabalara destek ifade edildi. Aynı zamanda, İsrail-Filistin çatışmasına siyasi bir çözüm bulunması için siyasi bir yola girilmesinin önemi vurgulandı.

Bu çerçevede, iki devletli çözüm bağlamında Filistin devletinin kurulmasına yönelik somut adımlar tartışıldı. Bu tür adımların atılmasının aciliyeti ve pozisyonların koordine edilmesinin önemi vurgulandı. Toplantıda ayrıca Filistin devletinin henüz kendisini tanımamış devletler tarafından tanınması ve bu tanımanın zamanlaması ve bağlamı konusu da ele alındı.

Toplantıda, uluslararası hukuk ve üzerinde mutabık kalınan parametreler uyarınca iki devletli çözümün uygulanmasına yönelik inandırıcı ve geri dönülemez bir yola doğru bütüncül bir yaklaşım benimsenmesinin önemi ve gerekliliği vurgulandı. Ayrıca, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararları, Arap Barış Girişimi ve diğer ilgili girişimler de dâhil olmak üzere, istikrar, güvenlik, barış ve iş birliğinin hâkim olduğu bir bölgede devletler arasında normal ilişkilerin yolunu açacak, Filistin halkının haklarını, İsrail'in ve bölgenin güvenliğini karşılayacak adil ve kalıcı bir barışın sağlanması için bütüncül bir yaklaşım benimsenmesinin önemi vurgulandı.

Toplantıda ayrıca devlet kurma çabalarına desteğin yoğunlaştırılması gerektiği, yeni Filistin hükümetine destek ve Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi'nde tek bir Filistin hükümetinin önemi vurgulandı.

Toplantıya şu ülkelerin dışişleri bakanları ve temsilcileri katıldı: Bahreyn, Portekiz, Cezayir, Ürdün, Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İspanya, İrlanda, İtalya, Belçika, Türkiye, Slovenya, Fransa, Almanya, Mısır, Katar, Filistin, İspanya ve Birleşik Krallık.


İsrail ordusu Mısır sınırı yakınında şüpheli gördüklerini vuruyor

 İsrail'in Gazze Şeridi sınırı yakınındaki İsrail askerleri... İsrail 30 Nisan 2024 (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi sınırı yakınındaki İsrail askerleri... İsrail 30 Nisan 2024 (Reuters)
TT

İsrail ordusu Mısır sınırı yakınında şüpheli gördüklerini vuruyor

 İsrail'in Gazze Şeridi sınırı yakınındaki İsrail askerleri... İsrail 30 Nisan 2024 (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi sınırı yakınındaki İsrail askerleri... İsrail 30 Nisan 2024 (Reuters)

İsrail ordusu bugün (Salı) yaptığı açıklamada, askerlerinin Mısır sınırına yakın Cebel Harif bölgesinde bir grup şüpheliye ateş açarak çok sayıda kişiyi yaraladığını duyurdu.

Yapılan açıklamada olayla ilgili daha fazla ayrıntı verilmedi.


Netanyahu: İsrail, ateşkes anlaşması olsun ya da olmasın Refah'a girecek

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
TT

Netanyahu: İsrail, ateşkes anlaşması olsun ya da olmasın Refah'a girecek

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün (Salı) yaptığı açıklamada, esir değişimi ve ateşkes anlaşmasına varılsa da varılmasa da İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde Hamas'a karşı bir operasyon düzenleyeceğini duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı habere göre Netanyahu, “Hedeflere ulaşmadan savaşı sona erdirme fikri önümüzdeki bir seçenek değil… Refah'tan sivillerin tahliyesi başladı” dedi.

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın (AWP) haberine göre Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes müzakereleri ve esir takası konusunda bilgi sahibi bir kaynak bugün yaptığı açıklamada, iki taraf arasında bir anlaşmaya varılmasının yakın olduğunu ve uygulamayı engelleyen bazı sorunların hızla çözülmesi halinde, birkaç gün içinde anlaşmaya varılabileceğini belirtti.

Arabuluculara yakın olan kaynak, AWP’ye yaptığı açıklamada, Mısır'ın önerisinin her iki tarafça da kabul edildiğini, ancak sorunun Hamas'ın hangi nitelikteki (yaş, cinsiyet, sağlık durumu vs.) esirleri serbest bırakacağıyla ilgili olduğunu söyledi.

Hamas daha önce aralarında yaşlı, hasta ve kadınların da bulunduğu 20 esir belirleyebildiğini söylerken, İsrail tarafı 35 ila 40 arasında esirin serbest bırakılmasını talep etmişti.


Mali ve Moritanya arasındaki anlaşmazlıkların boyutları

Mali ve Moritanya 2 bin 235 kilometreden daha uzun ortak bir kara sınırına sahipler (Reuters)
Mali ve Moritanya 2 bin 235 kilometreden daha uzun ortak bir kara sınırına sahipler (Reuters)
TT

Mali ve Moritanya arasındaki anlaşmazlıkların boyutları

Mali ve Moritanya 2 bin 235 kilometreden daha uzun ortak bir kara sınırına sahipler (Reuters)
Mali ve Moritanya 2 bin 235 kilometreden daha uzun ortak bir kara sınırına sahipler (Reuters)

Emani Tavil

Rus paralı asker grubu Wagner üyelerinin Mali sınırı yakınlarında Moritanya topraklarına girmesi Moritanya'nın siyaset ve güvenlik çevrelerinde bir hoşnutsuzluk dalgasına yol açtı.

Mali ve Moritanya arasında, iki ülkenin 2 bin 200 kilometreyi aşan ortak sınırına komşu bölgelerde Moritanyalı silahsız sivillerin hedef alınması nedeniyle son üç aydır gerilim devam ediyor. Hem Moritanyalılar hem de ülkenin yetkilileri, Mali'nin uygulamalarına karşı duydukları öfkeyi ve tepkilerini en üst düzeyde ifade ettiler. Moritanya Savunma Bakanı Hanana Oul Sidi, Askeri İstihbarat Başkanıyla birlikte Mali'nin başkenti Bamako'yu ziyaret etti. Ancak bu ziyaret ne krizi çözdü ne de Mali Geçiş Dönemi Devlet Başkanı Albay Assimi Goita ile görüşlerin yakınlaşmasını sağladı. Hatta Batılı ülkelerde, ilerleyen dönemde iki ülke arasında silahlı çatışma çıkabileceğine dair tahminler yapılıyor.

Sahel bölgesi ülkelerinin (Senegal, Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer, Nijerya, Çad, Sudan ve Eritre) çoğunun sınırlarını ve topraklarını tam olarak kontrol edemediği ve sınır çakışmalarının Afrika ülkeleri arasındaki kabile uzantılarıyla ilgili nesnel nedenleri olmasından dolayı iki ülke arasında pastoralizm kaynaklı olaylar ve radikallerin saldırıları gibi çeşitli nedenlerle meydana gelen çatışmalarla ilgili sınır olaylarının uzun bir geçmişi olduğunu söylemek ilginç olabilir.

Moritanya’da 2023 yılının ocak ayında başlayan pastoralizm kaynaklı olaylar, başkent Nuakşot’ta hükümeti vatandaşlarını korumaya çağıran gösterilerle devam etti, ancak daha sonra katliam olaylarına dönüştü. Ardından Moritanya’nın köylerinde ve kırsal bölgelerinde birbirine benzeyen öldürme ve kaçırma olayları yaşandı. Malili protestocular Moritanya plakalı araçların önünü keserek sınırdan geçmelerini engellediler.

Belki de yaşanan en tehlikeli olay, Wagner üyelerinin Mali sınırı yakınlarındaki Moritanya topraklarındaki Medallah adlı bir köye girip bölge sakinlerinin üzerine ateş açmalarıydı. Bu olay, Moritanya'daki siyaset ve güvenlik çevrelerinde bir hoşnutsuzluk dalgasına yol açtı. Wagner unsurları, Mali'de bazı silahlı grupları kovalarken yanlışlıkla Moritanya tarafına geçmişti. Ardından Moritanya ordusu olaya müdahale etti.

Bu olay, Afrika’nın Sahel bölgesinde ortaya çıkan yeni değişikliklerden ayrı tutulmamalı. Bölgesel ve uluslararası düzeydeki bu değişiklikler, özellikle Fransa-Rusya rekabetinden etkilenen Sahel bölgesindeki Afrika etkileşimlerinin yeni haritalarını çizecek. Bunun yanında ABD'nin bu yıl ağustos ayından itibaren özelde Sahra altı ülkeleri, genel olarak ise Afrika için yeni bir strateji başlatacak olmasına rağmen Afrika'daki performansının yetersiz olduğu da açık.

Bölgesel değişiklikler

Son dört yılda Sahel bölgesinde yaşanan askeri darbeler önemli değişikliklere neden oldu. Bunlardan ilki Mali, Burkina Faso ve Nijer'deki darbeci iktidarlar arasındaki ittifaktı. Darbeci yöneticiler, geçtiğimiz yılın eylül ayında Bamako'da ‘Sahel İttifakı’ adı altında ortak bir askeri savunma anlaşması imzaladılar. Bu hamle, Batı Afrika'da jeopolitik bir değişimin sinyalini veriyordu. Anlaşmada her türlü tehdide karşı kolektif savunma için ortak bir askeri sistemin yanı sıra her alanda karşılıklı yardımlaşmanın amaçlandığı vurgulandı.

Mali, Burkina Faso ve Nijer arasındaki ittifakın oluşmasında birkaç faktörün etkili olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki, Paris'in bölgede terörle mücadele bahanesiyle oluşturduğu G5 ittifakının bir parçası olan bu üç ülkenin topraklarındaki Fransız askerlerinin varlığına karşı olunmasıydı. Örneğin Fransa Mali’de 2013 yılında aynı gerekçeyle Birleşmiş Milletler (BM) kararıyla askeri müdahalede bulunmuştu.

İkinci faktör, Sahel ülkelerinde meydana gelen askeri darbelerin özellikle de Nijer'dekinin, Batı Afrika ülkeleri arasında ekonomik iş birliği amacıyla kurulan, ancak Fransa'nın bölgedeki askeri koluna dönüşen ve iktidarın barışçıl olarak devredilmesi gibi nedenlerden ötürü birçok ülkeye karşı askeri müdahalelerde önemli rol oynayan Batı Afrika Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECOWAS) tarafından yapılan askeri müdahale ve yaptırım uygulama tehditleriydi.

Üçüncü faktör ise 2050 yılına kadar Afrika'da özellikle de Sahel bölgesinde terör eylemlerinin artacağına işaret eden uluslararası veriler çerçevesinde söz konusu üç ülkede terör tehdidinin artması, bir yandan yeni kurulan askeri rejimlerin korunması diğer yandan bu ülkelerin güvenlik ve emniyetinin muhafaza edilmesine acil ihtiyaç duyulmasıydı. Mali ordusu, bu ay terör örgütlerine karşı gerçekleştirilen askeri operasyonların sonuçlarını açıklarken ülkenin orta kesimlerindeki Timbuktu bölgesinde, birçok terör eyleminin arkasında olmakla suçladığı bazı El Kaide liderlerinin etkisiz hale getirildiğini duyurdu. Ancak Mali ordusu, bundan bir hafta önce ormanlık bir bölgede kaybolan üç otobüste seyahat ederken teröristler tarafından kaçırılan 110 sivili kurtarmayı başaramadı.

Şu an Mali’nin orta kesimlerinde, bazıları Moritanya sınırına yakın bölgelerde, Rusya’dan gönderilen silahlar ve Afrika Lejyonu savaşçıları ile desteklenen Mali ordusu ile El Kaide bağlantılı Cemaat Nusret el İslam vel Müslimin (CNIM) arasında şiddetli çatışmalar yaşanıyor.

Uluslararası değişiklikler

Sahel bölgesi, bir yandan uluslararası bağlamda yaşanan rekabet, diğer yandan Sahel ülkeleri ve bu ülkeler arasında gelecekte beklenen ilişkilerin niteliği üzerinde etkileri olan köklü değişikliklere tanık oldu. Sahel bölgesinin en önemli üç ülkesi olan Nijer, Burkina Faso ve Mali ile Fransa arasında askeri darbeler nedeniyle gerilen ilişkiler, bölgedeki güvenlik tehditlerine karşı Fransa’nın yerine Rusya’nın askeri nüfuzunun geçmesine yol açtı.

Nijer, Burkina Faso ve Mali ile Rusya arasındaki askeri anlaşmalar geçtiğimiz yıl Sahel İttifakı'nın kurulmasına katkıda bulunurken, 100 Rus askeri kısa bir süre önce bir Rus kargo uçağıyla taşınan hava savunma sistemiyle birlikte Nijer'in başkenti Niamey'e indi. Geçtiğimiz yılın temmuz ayında kurucusu Yevgeniy Prigojin’in ölümünden sonra doğrudan Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlanan Wagner’in yerini alan Afrika Lejyonu Mali’de konuşlandı.

Rusya’nın Afrika’nın Sahel bölgesindeki askeri varlığı nihayet askeri üslerden oluşan bir ağ ile desteklendi. Burkina Faso’da 2022 yılında askeri bir darbeyle iktidarı ele geçiren İbrahim Traoré'nin güvenliğini sağlamak üzere ülkeye yaklaşık 100 Rus askerinin gelmesiyle başlayan bu askeri varlık, Wagner için Orta Afrika Cumhuriyeti'nde bölgesel bir karargahın inşa edilmesiyle gelişti. Wagner son altı yılda elmas ve altın karşılığında ulusal güvenlik teşkilatına sızmayı başardı. Orta Afrika Cumhuriyeti'nde yaklaşık 2 bin Rus askerinin konuşlandırılacağı bir askeri üssün inşası geçtiğimiz yılın eylül ayından bu yana devam ediyor.

Rusya’nın Afrika'da artan askeri varlığı, biri insansız hava araçları (İHA) için olmak üzere Nijer'de iki askeri üssü olmasına rağmen Fransa'nın ayrılmasıyla Afrika’da oluşan boşluğa bir alternatif olmayı başaramayan ABD’nin stratejileri üzerinde önemli bir baskı unsuru haline geldi.

Mali-Moritanya ilişkileri

Burada Nuakşot ve Bamako arasındaki mevcut gerilimin, tarih, din, kültür, etnik köken ve kabile gibi ortak değerleri olan ve iç içe geçmiş, birbirine bağlı ilişkilere sahip iki ülke arasında yaşandığını vurgulamak önemli. Moritanya şu an Mali’den gelen 150 bin mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu sayının 2024 yılının ilk yarısında çeyrek milyona ulaşması bekleniyor.

Ekonomik düzeyde ise denize kıyısı olmayan bir ülke olan Mali, yurt dışından yaptığı ithalatın ve ihracatın önemli bir kısmı için Nuakşot Limanı’na bağımlı. Liman idaresi, boşaltma ve depolama ile ilgili Mali’ye özel ayrıcalıklar tanıyor. Mali ayrıca Moritanya’daki kara yolları üzerinden Cezayir’den ve Fas'tan kamyonlar dolusu mal getirtiyor. Nuakşot'taki hayat şartları da özellikle el sanatları ve ev işlerinde çalışan Malili işçilerin başkente akın etmesine neden oluyor.

Öte yandan Moritanya'nın doğu bölgelerindeki Moritanyalı çobanlar ve hayvan tüccarları, bol verimli otlakları ve sık ormanları olan Mali topraklarına bağımlı. Moritanya ayrıca Mali'den hayvan yemi ve bazı tarım ürünleri ithal ediyor. Başkent Bamako'da çoğu tüccar olan ve çeşitli alanlarda yatırımları bulunan aktif bir Moritanyalı topluluğu var.

Toparlayacak olursak Nuakşot, Paris'i terör örgütlerine karşı güvenilebilecek bir ortak olarak, Bamako ise tıpkı Burkina Faso ve Nijer gibi bölge ülkelerinin ve halklarının düşmanı olarak görürken Fransa faktörünün Moritanya ve Mali arasındaki mevcut gerilimde nasıl bir rol oynayabileceği belirsizliğini koruyor. Dolayısıyla Paris, Moritanya'daki nüfuzunu arttırmak için Moritanya ve Mali arasındaki anlaşmazlıklar kartını oynayıp iki ülke arasındaki gerilimin tırmanmasına katkıda bulunarak Batı Afrika'da yanan ateşi körükleyebilir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir .


Hamas-İsrail anlaşması ‘birkaç gün içinde’ gerçekleşebilir

Refah'ta yıkılmış binaların önünden geçen bir Filistinli (AFP)
Refah'ta yıkılmış binaların önünden geçen bir Filistinli (AFP)
TT

Hamas-İsrail anlaşması ‘birkaç gün içinde’ gerçekleşebilir

Refah'ta yıkılmış binaların önünden geçen bir Filistinli (AFP)
Refah'ta yıkılmış binaların önünden geçen bir Filistinli (AFP)

Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes müzakereleri ve esir takası konusunda bilgi sahibi bir kaynak bugün (Salı) yaptığı açıklamada, iki taraf arasında bir anlaşmaya varılmasının yakın olduğunu ve uygulamayı engelleyen bazı sorunların hızla çözülmesi halinde birkaç gün içinde anlaşmaya varılabileceğini belirtti.

Arabuluculara yakın olan kaynak, Arap Dünyası Haber Ajansı'na (AWP) yaptığı açıklamada, Mısır'ın önerisinin her iki tarafça da kabul edildiğini, ancak sorunun Hamas'ın hangi nitelikteki (yaş, cinsiyet, sağlık durumu vs.) esirleri serbest bırakacağıyla ilgili olduğunu söyledi.

Hamas daha önce aralarında yaşlı, hasta ve kadınların da bulunduğu 20 esir belirleyebildiğini söylerken, İsrail tarafı 35 ila 40 arasında esirin serbest bırakılmasını talep etmişti.

Kaynak, “Bu sorun, üzerinde anlaşmaya varılabilecek ateşkes günlerinin sayısıyla aşılabilir. Zira teklif altı hafta ve Hamas 20'den fazla esiri serbest bırakamazsa ateşkes günleri azaltılabilir” ifadelerini kullandı.

Kaynak, Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona erdiğinin ilan edilmesi yönündeki talebinden henüz vazgeçmediğini, ancak ateşkes dönemi ve anlaşmanın ilk bölümünün uygulanması sırasında bu konuyu görüşmeye hazır olduğunu bildirdi.

Kaynak, Hamas'ın Mısır'ın önerisine yanıtının henüz gelmediğini, ancak bu yanıtın sivillerin kuzey Gazze'ye dönüşü, sayıları ve dönüşlerinin sınırlı olup olmayacağı ve kontroller çerçevesinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konularına açıklık getirilmesi talebini içermesini beklediğini vurguladı.

Bu arada İsrail, anlaşmada ilerleme kaydedilmesi amacıyla Hamas üzerinde daha fazla baskı kurmak için Refah’a kara operasyonu tehdidini sürdürürken, İsrail Yayın Kurumu bugün, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun kara operasyonunu başlatmaktan iki kez geri adım attığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Yayın Kurumu’ndan aktardığı haberde, “İsrail'in Gazze'nin güneyindeki operasyonlarına karşı uluslararası baskı artarken ve arabulucuların esirlerin serbest bırakılması için yeni bir anlaşmaya varma girişimleriyle bağlantılı olarak Netanyahu, operasyonun başlaması için iki tarih belirlendikten sonra Refah'taki operasyonu şimdilik durdurmaya karar verdi. Ancak anlaşmaya varma girişimleri başarısız olursa operasyonun yakın gelecekte başlaması bekleniyor” ifadeleri yer aldı.

İsrail Yayın Kurumu’na göre İsrail, müzakerelerde daha fazla esneklik olarak nitelendirdiği durumun bir parçası olarak güçlerini kuzey ve güney Gazze Şeridi'ni ayıran koridordan çekmeyi kabul etti.

İsrail Kanal 12 televizyonu, İsrail'deki siyasetçilerin koridordan çekilmeyi kabul etmesine rağmen, İsrail güvenlik çevrelerinin çekincelerini dile getirdiğini bildirdi. Zira İsrail güvenlik birimleri, Hamas militanlarının Gazze Şeridi'nin kuzeyine geri dönmesinden korktukları için Hamas'ın koridorun açılması talebine çekinceyle yaklaşıyor.

El-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalı ise dün gece Hamas heyetinin Mısır'ın başkentinden ayrıldığını ve önerilen ateşkes anlaşmasına yazılı bir yanıtla cevap vereceğini bildirdi.