ABD ile Rusya arasında Suriyeli mülteciler konulu konferans gerilimi

İdlib'in kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın bir bölgede, yerlerinden edilenler için kurulan kampın yakınlarından geçen bir Suriyeli (AFP)
İdlib'in kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın bir bölgede, yerlerinden edilenler için kurulan kampın yakınlarından geçen bir Suriyeli (AFP)
TT

ABD ile Rusya arasında Suriyeli mülteciler konulu konferans gerilimi

İdlib'in kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın bir bölgede, yerlerinden edilenler için kurulan kampın yakınlarından geçen bir Suriyeli (AFP)
İdlib'in kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın bir bölgede, yerlerinden edilenler için kurulan kampın yakınlarından geçen bir Suriyeli (AFP)

Washington, 11-12 Kasım tarihlerinde Şam’da yapılması planlanan ‘Suriye Mülteciler Konferansı’ aracılığıyla Moskova’nın ‘Şam’a uygulanan tecriti delme, Suriye hükümetini meşrulaştırma ve askeri başarıları siyasi kabullere dönüştürme’ hedefine ulaşmasını engellemek ve bununla birlikte Avrupa ve Arap ülkeleri ile Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarının Moskova’nın eylemlerini boykot etmesini sağlamak için diplomatik çabalarını yoğunlaştırıyor. Washington ayrıca, Rusya’nın mültecilerin geri dönüş süreci ile siyasi süreç ve BM Güvenlik Konseyi (BMGK) 2254 sayılı kararının uygulanması konularını bir birinden ayırma girişimini önlemeye çalışıyor.

Hmeymim’den davet
Rusya’nın Suriye’de kullandığı Hmeymim Hava Üssü, Ekim ayı başlarında mültecilerle ilgili bir konferans düzenlemek üzere davetler göndermeye başladı. Şarku’l Avsat’a gönderilen davette de şu ifadeler yer aldı:
“Suriye Arap Cumhuriyeti'ndeki krizi çözmek ve durumu eski haline getirmek, uluslararası gündemin önceliklerinin başında geliyor. Bu bağlamda Rusya, dünyanın dört bir yanındaki mülteciler ve yerinden edilmiş kişilerin anavatanlarına dönmesinin önemli olduğuna inanıyor. Suriye'deki krizin nispeten istikrara kavuştuğu ve mültecilere ev sahipliği yapan ülkeler üzerindeki yüklerin arttığı göz önüne alındığında, uluslararası toplum, ülkelerine dönmek isteyen tüm Suriyelilere kapsamlı destek sağlamak ve yaşamları için uygun koşulları (altyapı, yaşam tesisleri ve insani yardımlar) yaratmak amacıyla çabalarını iki katına çıkarmalıdır. Rusya Federasyonu ve Suriye Arap Cumhuriyeti, dünyanın çeşitli ülkelerindeki mültecilere ve yerinden edilmiş kişilere destek ve Suriye’de barışı sağlamanın yollarını tartışmak üzere 10 - 14 Kasım tarihleri ​​arasında Şam’da uluslararası bir konferans düzenlemeyi öneriyor.”
Ayrıca Rus ve Suriyeli makamlarca yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı tüm koruma önlemlerinin alınması ve katılımcıların güvenliğinin sağlanması amacıyla gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilen davette, ‘katılımcıların Rusya-Suriye insani faaliyetlerin yerinde görülmesi ve Humus'ta mülteciler için yapılan geçici barınakların ziyaret edilmesi’ gibi etkinliklerin de olacağı kaydedildi.
Fakat ‘gerek askeri operasyonlar gerekse Rusya’nın düzenlemeleri yoluyla ülkenin kuzeybatısını ve kuzeydoğusunu geri almak’ için bastıran Şam, Rusça metinde geçen ‘Suriye krizinin nispeten istikrarlı olduğu’ ifadesinden pek de memnun değildi. Bu nedenle 20 Ekim’de, Suriye Dışişleri Bakanlığı, Şam'daki diplomatik misyonlara, yurtdışındaki büyükelçilikleri aracılığıyla BM’ye ve diğer yerlere davetin başka bir nüshasını gönderdi. Şarku’l Avsat’a gelen davette ise şu ifadeler yer aldı:
“Suriye Arap Cumhuriyeti’nin geniş bölgelerine güvenlik ve istikrarın yeniden sağlanması, altyapının yeniden inşası ve yenilenmesi, Suriyeli mültecilerin ve yerlerinden edilmiş kişilerin, şehirlerine ve köylerine geri dönebilmeleri için gerekli koşulları sağlamaya yönelik temel bir adımdır. Ayrıca, savaş getirdiği şartlar nedeniyle yasadışı yollardan ülkeyi terk etmeye zorlanan vatandaşlar için bir dizi af ve yerleşim kararı çıkarıldı. Suriye hükümeti bu amaçla, yurt dışından dönen vatandaşlara insan onuruna yakışır bir yaşam sağlamak için her türlü desteği temin etmeye her zaman hazır olduğunu teyit etmektedir. Hükümet, Suriye'de devam eden savaşta en büyük kaybın, Suriye’nin evlatlarının ve usta kadrolarının anavatanlarından ayrılması olduğunu farkındadır. Bu da onların anavatanlarına dönüşlerini ve yeniden inşa çabalarına katılımlarını sağlamak için hiçbir çabadan kaçınılmamasını gerekmektedir. Bu bağlamda hükümet, vatandaşlarının, Suriye'ye dönüşünü kolaylaştırmanın yollarını tartışmak üzere sizi 11-12 Kasım 2020 tarihlerinde Şam'da düzenlenecek mültecilerin dönüşü konulu uluslararası konferansa katılmaya davet etmekten onur duyar. Kovid-19 salgınına karşı tüm sağlık önlemlerinin alındığını ve konferansın yurtdışındaki Suriyelilere ülkelerinin kendilerini beklediğine dair bir umut mesajı vermede başarısını sağlamayı teyit ediyoruz.”
Davette ayrıca 1 Kasım’dan önce konferansa katılım onayının bildirilmesi talep edildi.
Rusya’nın davetinin ardından, Avrupa ülkeleri ve ABD ortak bir toplantı düzenledi ve katılımcılar, oybirliğiyle konferansı boykot etme kararı aldılar. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından belirlenen standartlara uyulması gerektiğinin altını çizerek, mültecilerin geri dönüş koşullarının ‘sağlanmadığını’ açıkladı. BM tarafından yayınlanan belgede, “Mültecilerin geri dönüşü, genelde Suriye'deki, özelde ise geri dönüşlerin yapılması istenilen bölgelerdeki koşullara ilişkin ilgili ve güvenilir bilgilere dayanarak, özgürce alınan kararlarla ve gönüllü olarak gerçekleşmelidir” ifadeleri yer aldı. BM yetkilileri ayrıca, yerinden edilmiş kişilerin mal varlıklarına ve her bir Suriyelinin ülkesine döndükten sonra yüz dolar ödemesine ilişkin 10 sayılı kanunun kaldırılmasının yanı sıra güvenli bir ortamın sağlanması, geriye dönen mülteciler hakkında soruşturma başlatmama garantisi verilmesi ve BMGK’nın 2254 sayılı kararını uygulamaya yönelik siyasi süreçte ilerleme kaydedilmesi gerektiğini belirttiler.

Kovid-19 salgını , Suriye halkının acıların daha da derinleştirdi
ABD kendisiyle birlikte Suudi Arabistan, Mısır, Fransa, Almanya, Ürdün, Amerika ve İngiltere’den oluşan ‘Küçük Grup’ dışişleri bakanları toplantısında çalışmalarını sürdürdü. 20 Ekim’de yapılan toplantıda katılımcılar, Suriye halkının yaklaşık 10 yıl süren savaşın ardından Kovid-19 salgını ve ekonomik krizle çektikleri acıların ‘daha da derinleştiğine’ işaret ettiler. Tüm Suriyelilerin ‘insani yardımlara güvenli ve engelsiz bir şekilde erişmelerinin öneminin’ vurgulandığı toplantıda, uluslararası topluma ‘Suriyeli mültecileri ve onlara ev sahipliği yapan ülke ve toplumları desteklemeye devam edilmesi, böylece Suriyelilerin kendi ülkelerine güvenli ve onurlu bir şekilde gönüllü olarak dönmelerinin sağlanması’ çağrısında bulunuldu. Çağrıda ayrıca, ‘zorunlu demografik değişimin reddedilmesi ve Suriyeli mülteciler için UNHCR tarafından belirlenen standartlara uymayan herhangi bir çözüm sürecine hiçbir şekilde yardım edilmemesi’ istendi.

ABD: Rusya’nın girişiminde üç hata var
Washington'a göre Rusya’nın girişiminde ‘üç hatalı düşünce’ bulunuyor. Bunlardan birincisi Avrupa ülkelerine, rejimin kontrolü altındaki bölgelere fon temin etme karşılığında mültecilerin geri dönmesi şeklinde bir takas yapmaları için baskı yapılması. ABD’ye göre Rusya’nın Avrupa’nın tutumunun esnek olduğuna dair inancı yanlış, çünkü Avrupa bu konudaki tutumu sabit. İkincisi, ev sahibi ülkeler ile uluslararası toplum arasında bir sürtüşme yaratmak. Rusya ve İran’ın Suriye’nin komşusu olan ülkeler üzerinde baskı uygulamalarına rağmen Arap ülkeleri mültecilerin dönüşü için uygun koşulların oluştuğunu düşünmüyor. Üçüncü hatalı düşünce ise ABD seçimlerinden sonra Washington’da bir değişiklik olacağı iddiası. Çünkü böyle bir değişiklik olsa bile ABD’nin Suriye'ye yönelik politikası değişmeyecek ve yaptırımlar Sezar Yasası çerçevesinde devam edecek.
Batılı bir yetkili konuya ilişkin değerlendirmesinde, mültecilerinden iltica etmelerinin nedenlerini bildiklerini belirterek, “Suriye hükümetinin davranışları değişmedikçe mülteciler geri dönmeyecek. Sorunun sorumlusu Moskova, Tahran ve Şam'dır. Bu yüzden çözümden sorumlu olamazlar. Mültecilerin geri dönüşü için gerekli şartları sağlamanın bir yolu var. O da, BMGK’nın 2254 sayılı kararı çerçevesinde gerçek bir siyasi çözüm uygulamak ve rejimin halkına yönelik davranışlarını değiştirmektir” ifadelerini kullandı.

Rusya’dan karşı kampanya
Rusya, ABD kampanyasına karşı bir kampanya başlatırken Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev, Amman, Beyrut ve Şam'ı ziyaret ederek Arap ülkeleri ve ‘üçüncü taraf ülkeler’ ile konferansa katılmaları için diplomatik temaslarda bulundu. Suriye hükümetinden yapılan resmi açıklamaya göre Lavrentiev, bölgede çok sayıda Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan bir dizi ülkeye yaptığı ziyaretlerin sonuçları ile ilgili Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’e bilgi verdi. Lavrentiev ayrıca Rusya’nın bu insani yardım dosyasının kapatılmasına yardımcı olmak için Suriyeli kurumlarla ortak çalışmaya devam etme konusundaki kararlılığını teyit etti. Açıklamada Esed’in, heyet üyelerine ve Rusya Federasyonu'na, konferansın başarıya ulaşması için verdikleri destek ve sarf ettikleri çabalardan dolayı teşekkür ettiği belirtildi. Açıklamada söz konusu konferansın, ‘Suriyeli mültecilerin acı çekmeye devam etmelerine ve anavatanlarına dönmelerinin önlenmesine katkıda bulunan bazı Batılı ülkelerin herhangi bir siyasi istismarından uzak bir şekilde, herkesin bu dosyaya sadece insani bir açıdan bakmaya başlaması için bir fırsat oluşturduğuna’ dair fikir birliği olduğu belirtildi.
İlgili bağlamda Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen ile geçtiğimiz hafta yaptığı görüşmede, Batı’nın ‘temelsiz argümanlara dayanarak Suriyeli mültecilerin anavatanlarına dönüşlerini engellediğini’ ve bunun ‘insani dosyanın tamamen siyasallaştırılması ve siyasi gündemler için kullanılan bir kart haline getirilmesi’ olduğunu söyledi.

Lavrentiev’in ziyaret turu Türkiye’yi kapsamadı
Öte yandan Lavrentiev’in ziyaret turu, Astana Süreci’nin garantörlerinden biri olduğu için kendisi ile koordine edilmeden yapılacak düzenlemelerin ‘hayal kırıklığı’ yarattığını ifade eden ve dünyada en fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan Türkiye'yi kapsamadı. UNHCR istatistiklerine göre Türkiye, Lübnan, Irak, Ürdün ve Mısır'daki toplam Suriyeli mülteci sayısı 5,6 milyonu bulurken 3,5 milyonu (yüzde 63,8’i) Türkiye'de, 952 bini Lübnan'da ve 673 bini Ürdün'de bulunuyor. Bununla birlikte yaklaşık 7 milyon kişi ülke içinde yerinden edilmiş durumda.
Bu arada Tahran, konferansı desteklediğini açıklayarak Beyrut'a da konferansa katılmasını ‘tavsiye etti’. İran Dışişleri Bakanı'nın Siyasi İşlerden sorumlu Özel Asistanı ve Suriye ile Yemen Özel Temsilcisi Büyükelçi Ali Asgar Haci, pazartesi günü ‘uluslararası toplumu konferansa aktif olarak katılmaya’ çağırarak, BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen’e, mülteci sorununa insani bir sorun olarak çözüm bulmanın ve Suriyeli taraflar arasında güveni yeniden inşa etmenin yanı sıra bu krize siyasi bir çözüm bulmanın önemi vurgulanan bir mesaj gönderdi.



ABD, Hizbullah'ı yeniden silahlanmaya çalışmakla suçladı

Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA
Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA
TT

ABD, Hizbullah'ı yeniden silahlanmaya çalışmakla suçladı

Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA
Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA

Lübnan hükümetinin ordunun Litani Nehri'nin güneyindeki bölgeyi tamamen silahsızlandırma planını uygulamaya yakın olduğunu açıklamasından bir gün sonra, Cumhuriyetçi ABD Senatörü Lindsey Graham dün Hizbullah'ı yeniden silahlanmaya çalışmakla suçladı.

İsrail ziyaretinde, "Hizbullah'ın daha fazla silah üretmeye çalıştığını görüyorum... ve bu kabul edilemez" dedi. Bu arada, savaş ve İsrail'in ateşkes anlaşmasını sürekli ihlal etmesi nedeniyle yerlerinden edilen yaklaşık 90 bin kişi, Lübnan'ın güneyindeki sınır köylerinden iki yıl sonra yeni evlerine yerleşti ve iş yerlerini oraya taşıdı.

Yerlerinden edilenlerden bazıları güneydeki şehir ve köylerde, diğer bir grup ise Beyrut'un güney banliyölerine ve bölgelerine taşınmış, bir kısmı da başkente yakın Lübnan Dağı banliyölerinde yaşamayı tercih etmiştir.


Onuncu kez... Netanyahu hükümeti, yabancı basının Gazze'ye giriş yasağının uzatılmasını talep etti

Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
TT

Onuncu kez... Netanyahu hükümeti, yabancı basının Gazze'ye giriş yasağının uzatılmasını talep etti

Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)

İsrail hükümeti, uluslararası medyanın Gazze Şeridi'ne özgür ve bağımsız erişimine izin verilmesi için Yabancı Basın Birliği tarafından verilen dilekçeye yanıt verme süresinin uzatılması talebini dün Batı Kudüs'teki Yüksek Mahkemeye üst üste onuncu kez resmi olarak iletti.

Gazze savaşının başlangıcından bu yana, İsrail'deki Yabancı Muhabirler Birliği'ni ve yüzlerce uluslararası medya kuruluşunu temsil eden Tel Aviv'deki Yabancı Basın Birliği, saha gazetecilerini Gazze Şeridi'ne ve savaştan etkilenen diğer Filistin ve hatta İsrail bölgelerine getirmeye çalıştı; ancak İsrail yetkilileri, yabancı gazetecilerin yanı sıra İsrailli gazetecilerin de girişinin ordu tarafından düzenlenen ve sıkı askeri refakat ve yayınlanmadan önce gazetecilik materyallerinin askeri sansüre tabi tutulması zorunluluğunu içeren koşullar altında gerçekleştirilen sınırlı turlarla sınırlandırıldığı istisnai durumlar dışında, sürekli olarak reddetti.

Savaşın başlamasından birkaç ay sonra, dernek İsrail mahkemelerine başvurmak zorunda kaldı ve hükümetten gazetecilerin askeri refakat olmadan Gazze'ye bağımsız olarak girmelerine izin vermesini talep etti. Ancak mahkeme, askeri operasyonları gerekçe göstererek bu talebi reddetti.

Geçtiğimiz ağustos ayında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail baskınında öldürülen beş gazeteciden birinin naaşını taşıyanlar... (AFP)Geçtiğimiz ağustos ayında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail baskınında öldürülen beş gazeteciden birinin naaşını taşıyanlar... (AFP)

Eylül 2024'te yeni bir dilekçe sunuldu ve bunun üzerine mahkeme hükümete gazetecilerin erişimine izin verecek bir plan sunması kararını verdi. Ancak hükümet, konuyu atlatmanın başka bir yolunu buldu ve mahkemeden kararın ertelenmesini ve daha fazla süre verilmesini defalarca talep etti.Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre bunu şimdiye kadar 10 kez yaptı.

Mahkeme, ertelemeyi kabul ederek İsrail'i yatıştırmaya çalışıyor gibi görünüyordu. Bu yaklaşım, İsrail politikasını bağımsız haberciliği engellemeye yönelik sistematik bir girişim olarak gören uluslararası medya çevrelerinde geniş çaplı öfkeye yol açtı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın arabuluculuğuyla sağlanan ateşkesin 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinin ardından eleştiriler yoğunlaştı ve yabancı basının erişim talebi daha da acil hale geldi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, konuyu yakın zamanda iki kez ele aldı. Fox News'e verdiği bir röportajda, orduya bu konuya "hazırlıklı olması" talimatı vereceğini söyledi.

İsrail Yabancı Basın Birliği, özellikle mahkemenin görünüşte "hoşgörülü" tavrından dolayı bu politikadan "derin hayal kırıklığı" duyduğunu ifade etti.

Filistinli Gazeteciler Sendikası bu yasağı "İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki suçları hakkındaki gerçeği gizleme politikasının ayrılmaz bir parçası" olarak görüyor.

Sendika başkanı Nasır Ebu Bekir'e göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de İsrail'in eliyle yaşananlar "tarihteki en büyük gazeteci katliamı"dır.

Açıklamasında, yaklaşık bin 500 Filistinli gazetecinin şu anda bombalamalar altında çalışmaya devam ettiğini, yüzlercesinin yaralandığını ve yaklaşık 200'ünün İsrail tarafından tutuklandığını, ayrıca birçok medya kuruluşunun da İsrail tarafından tahrip edildiğini belirtti.


Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi

Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi
TT

Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi

Batı Şeria'da 19 yerleşim yerinin inşasına onay verilmesi ve Gazze'deki ihlallerin devam etmesi

İsrail güvenlik kabinesi dün işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim yerinin inşasını onayladı. Aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich bu adımı "tarihi" olarak nitelendirdi ve amacının "Filistin devletinin kurulmasını engellemek" olduğunu söyledi. Bu açıklamayla birlikte son üç yılda onaylanan yerleşim yeri sayısı 69'a yükseldi. Bu durum, Gazze Şeridi'nde İsrail'in devam eden ihlalleriyle eş zamanlı olarak geldi. Dün Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye mahallesinde bir bombalı saldırıda 3 Filistinli öldü, 2 kişi de silahlı saldırıda yaralandı; biri aynı mahallede, diğeri ise Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'de. Batı Şeria'da ise iki ayrı olayda İsrail ordusunun ateşiyle bir çocuk ve bir genç öldürüldü.

“Gazze Anlaşması” ile ilgili olarak, İsrail'den sızan bilgiler, Gazze Şeridi'nde İsrail kontrolündeki ve Hamas'ın bulunmadığı “Sarı Hat” bölgesinin silahsızlandırılmasına ve anlaşmanın ikinci aşamasından ayrı, kısmi bir yeniden yapılanmanın önünün açılmasına işaret ediyor. Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, bunu arabulucular ve Hamas üzerinde, kontrolündeki bölgelerde silahsızlanma sürecini hızlandırmak için uygulanan bir baskı taktiği olarak değerlendirdi.

Bu gelişme, “Gazze Anlaşması”na arabuluculuk eden Dörtlü grubun Amerikan kenti Miami'de düzenlediği ve tüm tarafları yükümlülüklerini yerine getirmeye ve itidal göstermeye çağıran, ayrıca ikinci aşamanın uygulanmasını hızlandırmak için önümüzdeki haftalarda istişarelerin devam edeceğini açıklayan toplantıdan birkaç gün sonra gerçekleşti.