Joe Biden başkanlık 'zaferini' kutlamaya hazırlanıyor

Biden taraftarları dün Philadelphia sokaklarında Biden’ın "zaferini" kutladılar. (Reuters)
Biden taraftarları dün Philadelphia sokaklarında Biden’ın "zaferini" kutladılar. (Reuters)
TT

Joe Biden başkanlık 'zaferini' kutlamaya hazırlanıyor

Biden taraftarları dün Philadelphia sokaklarında Biden’ın "zaferini" kutladılar. (Reuters)
Biden taraftarları dün Philadelphia sokaklarında Biden’ın "zaferini" kutladılar. (Reuters)

Demokratların adayı Joe Biden, Pensilvanya ve Georgia'da Donald Trump'ın önüne geçmesinin ardından zafere yakın olan isim oldu. Trump’ın seçim kampanyası ise seçimlerin henüz bitmediğini belirterek, savaşı mahkemelere taşıma niyetini yineledi.
Seçimlerin ardından özellikle Pensilvanya ve Georgia başta olmak üzere bir dizi salıncak eyaletin kırmızıdan maviye  (Demokratların rengi) dönüşmesinin ardından Başkan Trump'ın Beyaz Saray'da 4 yıl daha kalma ihtimali azaldı. Bununla birlikte Biden, Arizona ve Nevada'da, 538 delegeden oluşan Seçiciler Kurulu’ndan gerekli 270 oyu almaya yakın olduğu için ABD'nin 46. başkanı olmaya yaklaştı.

3 senaryo
ABD’deki son gelişmelerle ilgili olarak, ABD tarihinin en büyük seçim mücadelesini çözüme kavuşturmak için sadece 3 seçenek kaldı:
Birincisi, Başkan Trump'ın yenilgiyi kabul ederek Biden'ın zaferini onaylaması. İkincisi, mahkemelerin sonuçların geçersiz kılınması veya oyların yeniden sayılması amacıyla Cumhuriyetçiler tarafından açılan tüm davaları reddetmesi. Diğer bir seçenek ise Yüksek Mahkeme de dahil olmak üzere mahkemeler aracılığıyla Cumhuriyetçiler tarafından sunulan bazı dilekçelerin kabul edilmesi. Üçüncüsü, 45. ABD Başkanı Donald Trump'ın tekrar başkan olabilmesi için tek umudu. Trump, bu umuda tutunarak dün (Cuma) yaptığı açıklamada ABD Yüksek Mahkemesi’ne başvurmaya kararlı olduğunu gösterdi. Ancak pratikte böyle bir adımı atıp atmayacağı konusunda net bir açıklamada bulunmadı.
Uzmanlar, ABD mahkemelerindeki dava prosedürlerinin seçim süreci sırasında veya oyları sayarken hile yapıldığı iddialarına ilişkin kanıt gerektirdiğini söyledi. ABD’de, ilgili eyaletlerdeki yargı sistemleri anlaşmazlıkları çözemezse veya ABD anayasasını ihlal etme durumu söz konusu ise dava Yüksek Mahkeme'ye aktarılıyor.

Oyların sayımı devam ediyor
Biden, Perşembe gece yarısından itibaren devam eden oy sayımının ardından Beyaz Saray'ın kapılarına gittikçe daha fazla yaklaştı. Demokratların adayı Biden, Trump'ın önde gittiği Pensilvanya'da az farkla Trump’ın önüne geçmeyi başardı. Gece yarısı sayılan oylar 50 binden fazlayken, sabah bu sayı birkaç bin daha arttı. Ardından öğle saatlerinde işler tersine döndü ve Biden 9 bin oyla öne geçti. Pensilvanya'daki sayım işlemlerinin gözlemcileri ise kalan 130 bin oyun çoğunun Demokrat adayın lehine olacağını öne sürdüler. Böylelikle Biden, Seçiciler Kurulu’nda 270 oy alabilmek için diğer eyaletlerden elde ettiği 253 oyuna 20 kıdemli delege eklemiş olacak.
Kötü haberler, seçime hile karıştırıldığı yönündeki suçlamalarını tekrarlayan ve Yüksek Mahkeme’ye başvurma kararlılığını vurgulayan Başkan Trump'ın seçimi kazanma şansını olumsuz yönde etkiledi. Biden’ın, Pensilvanya'da zirvede kalması için posta yoluyla oy pusulalarının düzenli bir şekilde birikmesi üzerine, açıklanmayan oy pusulalarının sayısı azaldıkça Trump'ın kazanma şansı da azalırken, Cumhuriyetçi kampanya yenilgiyi önlemek için giderek daha fazla yasal engellere başvurdu. Biden'ın Michigan ve Wisconsin'deki zaferleri, ABD’nin Ortabatı eyaletlerindeki en önemli "mücadele alanları" arasındaydı. Çünkü bu iki eyalet Biden’ı güçlü bir konumda tutarken zafere ulaştıracak seçeneklerden biriydi. Bu nedenle Trump'ın Pensilvanya'da acilen bir zafere ihtiyacı vardı.
Biden, sayımlar bittikten sonra Georgia'da Trump'ı geride bıraktığı gibi Pensilvanya'da da oy sayımı bitene kadar Trump'ı geride bırakmaya devam ederse başkanlığı kazanacak. Ancak eyaletteki yetkililer, dar marjın yeniden oy sayımını kaçınılmaz hale getireceğini öne sürdü. Biden, Arizona'da da önde giderken Nevada'daki liderliğini ikiye katladı. Bunlar, liderliği ele geçiren Biden’ı Başkanlığa neredeyse yaklaştırdı.

Zaferi ilan etmeye hazırlık
Biden, halk oylamasını 4 milyondan fazla oyla kazandı. Phoenix'ten ve banliyölerindeki oy pusulaları sayıldıktan sonra Arizona'da daha fazla oy aldı.
Biden, memleketi Delaware'de koronavirüs pandemisinin gelişmeleri hakkında kendisini bilgilendirmeleri için ekonomi ve sağlık danışmanlarıyla görüşerek Başkanlık görevini üstlenmeye hazırlanan bir tavır takındı. Demokratların başkan adayı, son günlerde halka seslenerek zaferi ilan etmek için acele etmemelerini ve salıncak eyaletlerde henüz oylar sayılırken "biraz sabırlı” olmalarını istedi. Biden açıklamasında, "Demokrasi bazı durumlarda kaotik olabilir" dedi. Biden’ın seçim kampanyasından bir yetkili gazetecilere verdiği demeçte, “Demokrat adayın konuşmasını Cuma günü yerel saatle akşam vakti yapma niyetinde olduğunu" bildirdi. Bunun üzerine çok sayıda gazeteci Wilmington şehrine akın ederek tören prosedürlerinin tüm hızıyla sürdüğü küçük eyalette Biden'in evinin yakınındaki Westin Oteli'nin önünde toplandı. Gönüllüler, Biden'ın kampanyası ve Başkan Yardımcısı adayı Kamala Harris ile ilgili binlerce afiş dağıttı. Özel güçler, Biden'ın konuşmasını yapacağı dev Amerikan bayraklarıyla süslenmiş bir platformun yakınına birçok kontrol noktası kurdu.
Biden’ın seçim kampanyasından bir yetkili, sürecin iki parti için de son derece zahmetli olduğunu, kazananın açıklanmasının ardından yaşanacak kargaşa nedeniyle yaygın bir endişenin hakim olduğunu belirtti. Seçim yetkilileri, oy sayımıyla ilgili birkaç sorun olduğunu kaydetti. Adayların farklı tepkileri, önümüzdeki günler ve haftalarda yaşanacak nasıl bir tavır takınacaklarını gösterdi. Sayımın bitmesi, zorlu bir yasal sürece ve yeniden sayım için davalar yöneltilmesine yol açacak. Biden’ın siyasi meselelere odaklanması, zaferini ortaya koyan bir atmosfer yaratmayı hedeflediğini  gösteriyor. Bu amaçla, salgınla ilgili bir bildiri yayınlayan Demokratlar, ABD'nin Perşembe günü 121 bin 200 yeni vaka kaydettiğini hatırlattı.

Savaş “henüz bitmedi”
Başkan Trump'ın kampanya ekibi, Biden 4 büyük salıncak eyalette önde olmasına rağmen sonuçlar açıklandıktan sonra Trump’ın yeniden seçileceği konusunda ısrar ediyor. Trump’ın seçim kampanyasının genel danışmanı Matt Morgan yaptığı açıklamada, "Bu seçim henüz bitmedi. Joe Biden'ın kazandığına dair yanlış tahmin, nihai karar olmayan dört eyaletteki sonuçlara dayanıyor” ifadesini kullandı. Morgan açıklamasında, Georgia eyaletindeki oyların yeniden sayılmaya başlandığını ve Pensilvanya'da birçok düzensizlik olduğunu belirtti. DPA’nın haberine göre son göstergelerde Trump'ın şu ana kadar yenilgisini kabul etmeye niyeti olmadığına dair bir durum söz konusu. 
Başkan Trump'ın kampanya ekibi, hukuki bir sürece girerek bazı eyaletlerde oyların yeniden sayılmasını talep etti. Ayrıca  diğer bölgelerde "yasadışı" veya "uygunsuz" oy pusulalarının geçersiz kılınması çağrısında bulundu. Başkan Trump, Wisconsin’de oyların yeniden sayılmasını istedi. Bunun yanı sıra, Cumhuriyetçi gözlemcilerin oylamaların salı günü sona ermesinin ardından postayla gelen oy pusulalarının sayımına katılmalarına izin verilmediği gerekçesiyle Cumhuriyetçi kanat Pensilvanya, Michigan ve Georgia'da davalar açtı. Ancak Georgia ve Michigan'daki yargıçlar bu davaları hemen reddettiler. Georgia’daki yerel yetkilileri, Cumhuriyetçilerin ve Demokratların adayları arasındaki az fark nedeniyle durumun yeniden ele alınmasına dair istekli olduklarını kaydettiler.
Başkan Trump'ın söz konusu suçlamaları, posta oylamasının yaygın bir sahtekarlığa yol açacağından aylardır bahsetmesi nedeniyle sürpriz olmadı. Ancak bu iddialarına dair net bir kanıt sunmadı. Maryland Eyalet Valisi Cumhuriyetçi Larry Hogan, Başkan Trump’ın açıklamalarını eleştirerek, "Başkanın demokratik sürecimizi baltalayan yorumlarının savunulacak bir tarafı yok. ABD oyları sayma sürecinde ve çıkacak sonuçlara daha önce yaptığımız gibi saygı duymalıyız" diye konuştu. Öte yandan, Nevada eyalet başsavcısı ise eyalet yetkililerinin seçime hile karıştırıldığına dair herhangi bir kanıt sunulmadığı için Trump’ın seçim kampanyasının yetkililerinin oyların geçersiz kılınmasına dair dava açma girişimini reddettiklerini belirtti. Başsavcı Aaron Ford açıklamasında, "Dün gece geç saatlerde yaptıkları bu altı sayfalık şikayet metni tek kelimeye eşit o da “çöp”. Bu sadece, bu insanların seçimi kendi lehlerine rayından çıkarmak için gösterecekleri son çabalara işaret ediyor" şeklinde konuştu.



Donald Trump, Oval Ofis'e "Oval Ofis" tabelası astırdı

5 Kasım 2025'te Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Oval Ofis girişinin yanında "Oval Ofis" yazılı geçici bir tabela asılı. Başkan Donald Trump, Amerika İş Forumu'nda konuşmak üzere Miami'ye gitti (AFP)
5 Kasım 2025'te Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Oval Ofis girişinin yanında "Oval Ofis" yazılı geçici bir tabela asılı. Başkan Donald Trump, Amerika İş Forumu'nda konuşmak üzere Miami'ye gitti (AFP)
TT

Donald Trump, Oval Ofis'e "Oval Ofis" tabelası astırdı

5 Kasım 2025'te Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Oval Ofis girişinin yanında "Oval Ofis" yazılı geçici bir tabela asılı. Başkan Donald Trump, Amerika İş Forumu'nda konuşmak üzere Miami'ye gitti (AFP)
5 Kasım 2025'te Washington DC'deki Beyaz Saray'ın Oval Ofis girişinin yanında "Oval Ofis" yazılı geçici bir tabela asılı. Başkan Donald Trump, Amerika İş Forumu'nda konuşmak üzere Miami'ye gitti (AFP)

Beyaz Saray'da toplamda yaklaşık 4 yıl 10 ay yaşayıp çalışan ABD Başkanı Donald Trump'ın ofisine giderken kaybolmayacağını varsaymak makul olurdu.

Ancak Beyaz Saray kompleksine yaptığı son ekleme, başkanlık yapan en yaşlı kişinin iktidar koridorlarında yönünü bulmakta biraz zorlandığının göstergesi olabilir.

Trump, Florida'danın Miami kentinde yapacağı konuşma için Beyaz Saray'dan ayrılmaya hazırlanırken, onu bekleyen muhabirler binanın dış cephesine bir ekleme yapıldığını fark etti: Beyaz Saray Gül Bahçesi'nden bakıldığında Oval Ofis'in girişini gösteren yaldızlı bir tabela.

Tasarlanan yazının nereye yazılacağını gösteren geçici bir yer tutucu gibi görünen tabelada, Mar-a-Lago kulübünün logosundakine çok benzeyen el yazısı bir font kullanılmıştı.

Kalıcı hale getirilirse, Trump'ın Beyaz Saray konutunda ve Batı Kanadı'nda yaptığı bir dizi değişikliğin sonuncusu olacak. Trump ayrıca 300 milyon dolarlık balo salonuna yer açmak için tarihi Doğu Kanadı'nı da tartışmalı bir şekilde tamamen yıktırmıştı.

Ocak ayında başkanlığa döndüğünden beri yaldızlı olan her şeye sevgisi Oval Ofis'te tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor ve neredeyse her yüzey, Trump'ın "24 ayar altın" varak olduğunu iddia ettiği bir tür kalıp veya süslemeyle kaplanıyor.

Dışarıdaysa, Kennedy yönetimi sırasında dikilen tarihi gül bahçesini dönüştürdü. Alanın büyük bir kısmına, Florida'nın Palm Beach kentindeki kulübündekileri anımsatan mobilyalarla donatılmış bir veranda yerleştirdi.

Bu çok faydalı çünkü bu olmadan batı kanadındaki oval odanın aslında oval ofis olduğunu kimse çözemezdi.

Ancak belki de dünyanın en ünlü çalışma alanı olan Oval Ofis'in yerini belirten bir tabelanın eklenmesi, 79 yaşındaki eski müteahhidi alay konusu yaptı. Yorum yapanlardan bazıları bunun başkanın bir tür hafıza sorunu yaşadığına işaret ettiğini öne sürdü.

Obama'nın eski sözcüsü Patrick Rodenbush, X'te şu yorumu yaptı:

Bu çok faydalı, çünkü bu olmadan Batı Kanadı'ndaki oval odanın aslında Oval Ofis olduğunu kimse çözemezdi.

Ancak Beyaz Saray sözcüsü Davis Ingle, bu hamleyi Trump'ın tüm Beyaz Saray kompleksinin estetiğini iyileştirme çabalarının bir parçası olarak savundu.

"Başkan Trump, Beyaz Saray'ı güzelleştiriyor ve hak ettiği ihtişamı kazandırıyor" dedi.

Independent Türkçe


El-Kaide'nin pençesine düşmek ile yeni bir askeri darbe arasında Mali

Mali, el-Kaide'nin uyguladığı abluka nedeniyle eşi benzeri görülmemiş bir yakıt kriziyle karşı karşıya (Reuters)
Mali, el-Kaide'nin uyguladığı abluka nedeniyle eşi benzeri görülmemiş bir yakıt kriziyle karşı karşıya (Reuters)
TT

El-Kaide'nin pençesine düşmek ile yeni bir askeri darbe arasında Mali

Mali, el-Kaide'nin uyguladığı abluka nedeniyle eşi benzeri görülmemiş bir yakıt kriziyle karşı karşıya (Reuters)
Mali, el-Kaide'nin uyguladığı abluka nedeniyle eşi benzeri görülmemiş bir yakıt kriziyle karşı karşıya (Reuters)

Sagir el-Haydari

Batı Afrika'nın kalbinde, el-Kaide bağlantılı Cemaat Nusret el-İslam vel-Müslimin Mali'nin başkenti Bamako'ya doğru ilerlerken, iktidardaki askeri rejim militanların ilerleyişini durdurmaktan aciz görünüyor.

Dört Batılı ülke ABD, Almanya, İtalya ve Avustralya, vatandaşlarına Mali'yi derhal terk etme çağrısı yaptı. Bu durum, Mali'nin yaklaşık iki aydır başkent Bamako'ya boğucu bir abluka uygulayan el-Kaide'nin eline geçmesiyle ilgili güvenlik endişelerinin boyutunu yansıtıyor.

Cemaat Nusret el-İslam vel-Müslimin militanları, Bamako'ya giden yakıt ve erzak konvoylarına da saldırarak şehirde hayatı tamamen durma noktasına getirdi. Yetkililer, örgütün neden olduğu yakıt krizinin etkisini azaltmak için okulları tatil etti ve başka önlemler aldı.

Bir dönüm noktası

Iyad Ag Ghali liderliğindeki bu örgütün Mali'de eşi benzeri görülmemiş bir şekilde nüfuzunu dayatma başarısı, ülke örgütün eline geçerse ne olacağı konusunda ciddi soruları gündeme getiriyor.

sdfrgt
Mali'de faaliyetlere getirilen kısıtlamalar benzeri görülmemiş durumda (Reuters)

Son birkaç ayda el-Kaide, güneyde Fildişi Sahili ve Burkina Faso sınırlarına doğru, batıda ise Timbuktu bölgesi ile Kayes bölgesi arasında doğrudan ve stratejik bir koridor açmayı hedeflediği Moritanya sınırına doğru başarılı şekilde genişledi. Bu koridor, Moritanya'yı örgütün nüfuz alanlarıyla fiili bir cephe hattına dönüştürecek. El-Kaide ayrıca taktiklerini de geliştirerek Mali ordusuna pusu kurmaktan, Gine-Konakri ve Fildişi Sahili'nden gelen yakıt konvoylarını ve tırlarını hedef alan saldırılara geçiş yaptı. Böylece Assimi Goita liderliğindeki askeri cuntaya, ekonomik abluka uygulamaya başladı.

Finansal güvenlik araştırmacısı Amad Keita, “Şu anda Mali'de yaşananlar kritik bir dönüm noktası. El-Kaide, başkent Bamako'yu kontrol etmeye çok yakın ki bu çok endişe verici bir işaret. Başarılı olması, şeriat yasalarının sıkı bir şekilde uygulanmasına neden olacaktır” dedi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre verdiği özel röportajda Keita, “Bu durum dini ve siyasi düzey için geçerli. Güvenlik açısından ise Mali'nin Cemaat Nusret el-İslam vel-Müslimin tarafından kontrol edilmesi, tüm bölge için eşi benzeri görülmemiş bir gerileme anlamına gelecektir. Zira örgütün, Nijerya'daki Kura Eyaleti'ne düzenlediği son saldırıdan da anlaşılacağı gibi, büyük bölgesel ve yayılmacı emelleri var” değerlendirmesinde bulundu.

df
Gözlemciler, mevcut Cumhurbaşkanı Assimi Goita'ya karşı bir askeri darbe olasılığını göz ardı etmiyor (Reuters)

Keita, “Yine de Askeri Konsey halen direniyor ve daha fazla halk desteği kazanmaya çalışıyor. Bamako halkı, el-Kaide'nin şehri kontrol etmesinden zaten korkuyor ve bu nedenle zorlu ekonomik koşulları görmezden gelerek, Konsey’e karşı herhangi bir protestodan kaçınıyor” diye vurguladı.

 İkinci bir darbe

Keita, el-Kaide'nin faaliyetlerinin dayattığı senaryolar kapsamında önümüzdeki haftalarda Mali'de bir darbe olasılığını da göz ardı etmiyor.

Keita, “En olası senaryolardan biri, Cemaat Nusret el-İslam vel-Müslimin örgütünün saldırılarını büyük ölçüde püskürtemeyen Goita'nın politikalarından duyulan geniş çaplı hoşnutsuzluk göz önüne alındığında, bir grup subay ve asker liderliğinde ikinci bir darbenin gerçekleşmesidir” öngörüsünde bulundu.

Şuna da dikkati çekti; “İmam Mahmud Dicko'nun Cezayir'deki gönüllü sürgününden dönmesi ve Bamako'nun düşüşünü önlemek ve ülkeyi yönetecek bir alternatif üzerinde anlaşmak için el-Kaide ile yaptığı görüşmelerin gölgesinde, bu senaryo, son günlerde beklenmedik bir şekilde öne çıktı.”

Dicko'nun, 2020'de yolsuzluğa ve eski cumhurbaşkanı İbrahim Boubacar Keita iktidarına karşı protestolara öncülük eden 5 Haziran Hareketi'nin en önde gelen liderlerinden biri olduğunu belirtmekte fayda var. Bamako'daki eskiden imamlık yapan Dicko, aynı zamanda 1991 Mali darbesinde de önemli rol oynamış ve güçlü bir nüfuza sahip olmuştu.

İki senaryo

Mali, denize kıyısı olmayan bir ülke olduğundan Burkina Faso, Nijer ve Fildişi Sahili gibi komşu ülkelerden ithalata bağımlı. Bu durum, Cemaat Nusret el-İslam vel-Müslimin örgütüne başkent Bamako'ya karadan bir abluka uygulama konusunda avantaj sağladı.

Son günlerde Batı'nın yaptığı uyarılar, iktidardaki Assimi Goita rejiminin güvenlik kontrolünü kaybetmesi ile ilgili bir alarm zili gibiydi. Bu da Afrika meseleleri uzmanı siyasi analist Muhammed Torchin'e göre rejimi iki olası senaryoyla baş başa bırakıyor.

df
Başkent Bamako'da hayatın felç olduğunu gösteren bir görüntü (Reuters)

Torchin, Independent Arabia’ya verdiği özel röportajda, “Cemaat Nusret el-İslam vel-Müslimin ile müttefik örgütler tarafından başkent Bamako ve bazı büyük şehirlere uygulanan ve iki ayı aşan abluka, sağlık, eğitim ve genel yaşam üzerindeki önemli etkisi göz önüne alındığında, bu şehirlere özellikle de yakıt sevkiyatını kesmeyi amaçlıyor. Bu nedenle, başkentin kontrolünü ele geçirmek için bu silahı seçtiler” dedi. Ardından şöyle devam etti: “Bu örgütler bu tür taktiklere ilk kez başvurmuyor. 2013 yılında da benzer bir abluka uygulamışlardı ve o dönemde Fransa Serval Harekâtı ile müdahale etmeseydi, durum şimdi felaket bir halde olurdu.” Torchin, “Radikal örgütlerin Mali'yi kontrol etmesine izin verilmeyecek. Bu örgütlerin başkenti kuşatmayı başarması şimdi iki olası senaryoyu öne çıkarıyor. Birincisi, ülkeyi mevcut yönetici elitten kurtarmak için askeri yapı içinde bir darbenin gerçekleşmesi. Bu, bahsi geçen örgütlerle mücadele etmek için Rusya gibi tek bir tarafa güvenmeden uluslararası toplumla yeni bir iş birliğine yol açacaktır” ifadelerini kullandı.

Ardından “Mevcut rejim dış politikasını değiştirmeye ve el-Kaide'nin ilerleyişini durdurmak için diğer ülkelerden, özellikle de Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) ülkelerinden yardım almaya çalışıyor olabilir. Zira bu ülkeler, el-Kaide'nin Mali'yi kontrol etmesine izin vermenin pervasızlık olacağının ve bunun diğer şehirlere yayılarak Sahel ve Batı Afrika bölgesindeki diğer rejimlerin kazanımlarını ve birikimlerini kontrol etmesine olanak tanıyacağının farkındalar” değerlendirmesinde bulundu.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Pakistan ve Afganistan bugün Türkiye'de görüşmelere yeniden başlıyor

İstanbul'un genel görünümü (Arşiv – Reuters)
İstanbul'un genel görünümü (Arşiv – Reuters)
TT

Pakistan ve Afganistan bugün Türkiye'de görüşmelere yeniden başlıyor

İstanbul'un genel görünümü (Arşiv – Reuters)
İstanbul'un genel görünümü (Arşiv – Reuters)

Afganistan ve Pakistan, ekim ayında iki ülke arasında meydana gelen ve onlarca kişinin hayatını kaybetmesine neden olan benzeri görülmemiş çatışmanın ardından, düşmanlıkların yeniden başlamasını önlemek amacıyla bugün Türkiye'de müzakerelere yeniden başlama kararı aldı.

İki ülke 19 Ekim'de Katar'da ateşkes üzerinde anlaşmaya varmış, ancak geçen hafta İstanbul'da bazı ayrıntılar konusunda anlaşmazlığa düşmüştü.

Her iki taraf da birbirlerini bu müzakereleri kötü niyetle yürütmekle suçluyor ve görüşmelerin başarısız olması halinde çatışmaların yeniden başlayacağı uyarısında bulunuyor.

İstanbul'a yeni heyetlerin gönderilip gönderilmeyeceği henüz belirsizliğini koruyor.

Bu konuda Doha ile arabuluculuk yapan Türkiye'ye göre, bu yeni toplantı ‘barışın korunmasını ve barışı ihlal eden tarafa yaptırımların uygulanmasını sağlamak için bir izleme ve doğrulama mekanizması’ kuracak.

Birleşmiş Milletler'e (BM) göre, bir haftalık çatışmalarda Afganistan tarafında 50 sivil yaşamını yitirdi, 447 kişi yaralandı. Kabil'de meydana gelen bombalı saldırılarda ise en az beş kişi hayatını kaybetti.

Pakistan ordusu 23 askerinin hayatını kaybettiğini ve 29 askerinin yaralandığını bildirdi, ancak sivil kayıplardan bahsetmedi.

Çatışmalar, Pakistan'ın arkasında olduğu iddia edilen Kabil'deki bombalı saldırılara yanıt olarak Taliban hükümetinin sınırda düzenlediği saldırıyla başladı.

O günden bu yana iki ülke arasındaki sınır kapalı. Sadece Pakistan'ın 2023'ten beri baskı uyguladığı Afgan mültecilerin sınırdan geçmesine izin veriliyor.

İslamabad, Kabil'i topraklarında Pakistan karşıtı ‘terörist’ grupları, özellikle de Pakistan Talibanı'nı (Tehrik-i-Taliban Pakistan) barındırmakla suçluyor.

Kabil bunu şiddetle reddediyor ve Pakistan'ın DEAŞ'ın bölgesel şubesi de dahil olmak üzere ‘terörist’ grupları desteklediğini iddia ediyor.