‘Gize katili’, akıl almaz suçlarla Mısır’ı şok etti

Başkent Kahire’nin merkezindeki Yüksek Mahkeme binası (Reuters)
Başkent Kahire’nin merkezindeki Yüksek Mahkeme binası (Reuters)
TT

‘Gize katili’, akıl almaz suçlarla Mısır’ı şok etti

Başkent Kahire’nin merkezindeki Yüksek Mahkeme binası (Reuters)
Başkent Kahire’nin merkezindeki Yüksek Mahkeme binası (Reuters)

İbrahim Abdulmecid
‘Kaddafi’ kod adını kullanan bir Mısırlının çeşitli cinayet, hırsızlık ve kimlik hırsızlığı suçlarına imza atması ve güvenlik güçlerinin şahsın evinde gömülü cesetler bulması, Mısır gündemine oturdu.
Garip bir şekilde mesleği avukatlık olan zanlının Suudi Arabistan’da mühendislik yapan Rıza adlı arkadaşı, avukat oluşu dolayısıyla Kaddafi’ye güvenip gayrimenkule yatırım yapması için birikimlerini ona gönderiyordu. Ancak Rıza, dürüstlüğüne güvendiği arkadaşı Kaddafi’nin vekaletname adı altında onu aldattığından, gönderdiği paralara el koyduğundan habersizdi.
2015’te Suudi Arabistan'dan aniden dönen Rıza, Kaddafi’den hesaplarını kapatmasını isteyince olanlar oldu. Rıza’yı Gize’deki evine akşam yemeğine davet eden Kaddafi, zehir içirdiği arkadaşını dakikalar içerisinde öldürerek evindeki odalardan birindeki iki metrelik bir çukura gömdü. Kaddafi’nin 2015’ten bu yana işlediği birçok suçtan ilki olan bu plan, günler öncesinden hazırdı.
Cinayeti örtbas etmeye çalışan zanlı, arkadaşının telefonundan onun adına eşine mesaj atarak tutuklandığını bildirdi, ancak daha fazla ayrıntı vermedi.

Ölü eş
Kaddafi’nin ikinci kurbanı ise eşinin bir başkasıyla evlenmesinden korktuğu için parasının 400 bin Mısır  cüneyhini (yaklaşık 25 bin dolar) kendisine aktaran eşi Fatma’ydı. Fatma’nın parayı kendisine vermeyi reddetmesinin ardından başka bir odada bir çukur daha hazırlayan Kaddafi, ilk cinayetten günler sonra da karısını da öldürmüş oldu. Mücevherlerini de karısıyla beraber gömdüğü ortaya çıktığında savcılıkta verdiği ifadede zirâ paranın kendisi için bir kıymeti olmadığını iddia etti.
Üçüncü kurban, şuanda medyada ‘Gize katili’ olarak bilinen zanlının kendisine ait olan kütüphanede çalışan bir genç kızdı. Aralarındaki yakınlığın ardından kız kardeşiyle evlilik teklifi yollayan zanlı, söz konusu kız onu ifşa etmekle tehdit ettiği zaman onu kandırarak öldürdü ve yine odalardan birine gömdü. Kızın ailesini ise kızlarının oyunculuk ve reklamcılık alanında çalışmak için bir arkadaşıyla beraber ülkeden kaçtığına inandırdı.

İskenderiye'deki cinayet
Arkadaşını öldürmekle yetinmeyen Kaddafi, kimliğine bürünerek onun yerine de geçti. ‘Rıza’ adıyla İskenderiye’ye taşınan Kaddafi, burada dördüncü cinayetini de işledi. Elektrikli aletler satan özel bir dükkanda çalışan bir kızla tanışan Kaddafi, onunla evleneceği sözü vererek kızdan 45 bin Mısır lirası aldı aldı. Evliliği tamamına erdirmesi ya da aldı parayı geri vermesi talebinde bulunan kızı kandırıp öldüren zanlı, böylece dördüncü kurbanını da eve gömmüş oldu.
Tüm bu cinayetlere rağmen güvenlik güçlerinin kendisine ulaşamadığı katil, eşlerinden birinin kurduğu kumpasla kendini ele verdi. Tutuklanan Gize kasabı, mahkeme kararıyla bir yıl süreyle tutuklandı.

Katili ortaya çıkartan tesadüf
Beş yıl boyunca Rıza’yı arayan ailesi ise, İskenderiye hapishanelerinden birindeki tutuklular arasında ismini buldu. Ancak karısının eşinin seyahatte olduğu, isimler arasında bir benzerlik olmuş olabileceğini belirtmesi üzerine durumu netleştirmek için hapishane fotoğrafına baktıklarında bunun Rıza değil de Kaddafi olduğunu anladılar. Rıza’nın bunun üzerine savcılığa giden kardeşi, yeni bir beyannamede bulundu. Sonrasında ise soruşturma başlatıldı. 49 yaşındaki ‘Gize katili’nin hatası ise, hapishanedeki arkadaşlarından birine işlediği suçları anlatmasıydı. Kaddafi’yi ifşa edip etmemeyi günlerce düşünen diğer zanlı, nihayetinde gerçekleri hapishane görevlisine anlattı.
Mısır yerel medyasında bildirildiğine göre, aleyhindeki soruşturmaların dört gün sürdüğü Gize katili, avukatlık tecrübesinden yararlanarak tüm suçlamaları inkar etmeye çalıştı; ancak etrafının kanıtlarla çevrili olması nedeniyle arkadaşını öldürdüğünü itiraf etmek zorunda kaldı. Savcı, bu itirafı yıllar önce karısının ortadan kaybolmasıyla ilgili zanlı aleyhindeki iddianame ile ilişkilendirince gardını düşüren zanlı, eşini de öldürdüğünü itiraf etti. Diğer iki kişiyi daha öldürdüğü ortaya çıkan zanlı, çoğu arkadaşının kimliği ile olmak üzere 7 kez evlendiğini belirtti.



SDG, Türkiye ve ABD izi olan “zor bir uzlaşı”

Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)
Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)
TT

SDG, Türkiye ve ABD izi olan “zor bir uzlaşı”

Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)
Suriye'nin kuzeyinde SDG bayrağı taşıyan bir askeri araç (AFP)

Abdulhalim Süleyman

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Türkiye’nin hava desteği verdiği Ankara’ya yakın silahlı gruplar arasındaki yoğun çatışmalara Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin SDG’nin tamamen silahsızlandırılmasını ve feshedilmesini talep etmesiyle birlikte, Suriye'nin kuzeyindeki arenada karşıt taraflar arasında açıklamalar, girişimler ve arabuluculuk turları düzeyinde siyasi bir çatışma da eşlik ediyor.

Ankara, Beşar Esed rejiminin düşmesinden önce ve eski rejim ile Suriye muhalefeti arasında uzun yıllar boyunca Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde siyasi bir çözüm için yapılan görüşmeler ve diplomatik toplantılar sırasında diplomatik çevreler ve arabulucular arasında ‘Türk vetosu’ olarak bilinen tutumuyla Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) temsilcilerinin muhalefetin bir parçası olarak herhangi bir müzakere sürecine katılmasını kategorik olarak reddetti. Ancak Esad'ın kaçışı ve Askeri Operasyonlar Dairesi Başkanı Ahmed eş Şera'nın gelişinden sonra ülke yeni bir aşamaya girdi. Ancak Esed'in Suriye’den kaçması ve Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni yönetimin başa gelmesinin ardından ülke yeni bir döneme girdi. Ülke, özellikle ABD, Avrupa Birliği (AB) ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere Arap Birliği (AL) ülkeleri gibi dosyadaki aktörler tarafından siyasi sürecin tüm güçleri ve partileri kapsayıcı olması ve azınlıkların haklarını koruması gerektiği vurgulanarak net bir uluslararası vizyonla yeniden şekillendirilmek üzere.

Sadece bu da değil, son zamanlarda Fransa ve Almanya gibi etkili ülkeler tarafından Kürtlerin Suriye'nin geleceğinin inşasına katılması ve SDG'nin ülkedeki düzenli ordunun bir parçası olması çağrısında bulunan açık ve yeni tutumlar ifade edildi. Öte yandan ABD, müttefiki SDG’yi desteklemek ve onu Türkiye’nin Washington'ın terörle mücadele stratejisini tehdit eden yaklaşımından korumak için bazı açıklamalar yapmanın ötesinde diplomatik olarak çalışmayı tercih ederken, yeni yöneticilere olan güveninin tam olmadığını ve sadece ‘Şera’nın ve hükümetinin eylemlerini gözlemleyeceğini’ vurguladı.

Ateş altında

Münbiç'in güney kırsalı ile Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresinde SDG ile Türkiye yanlısı silahlı gruplar arasında devam eden çatışmaların yanı sıra sahada da çatışmalar sürüyor. SDG bu bölgeye savaş uçakları ve insansız hava araçlarıyla (İHA) her gün hava saldırıları düzenlerken, Haseke ve Rakka kırsalının kuzeyindeki Ayn İsa, Tel Tamer ve Zerkan cephelerinde de çatışmalar ve bombardımanlar devam ediyor.

ascdfegrt
Suriye'nin kuzeyinde Türk savaş uçaklarının bombardımanı sonrası yükselen dumanlar (Reuters)

Öte yandan SDG, 10 binden fazla DEAŞ üyesinin kaldığı hapishaneleri koruyarak ya da son olarak Rakka'nın güney kırsalında olmak üzere çeşitli bölgelerde ortak devriyeler gerçekleştirerek terörle mücadelede Uluslararası Koalisyon’la ortak görevlerini sürdürüyor.

Uluslararası Koalisyon güçleri, özellikle asker sayısını 2 bine çıkardığını ve başta Rakka olmak üzere bölgede yeni karakollar kurup bunlara takviye güçler gönderdiğini duyurduktan sonra, Irak'la olan ve el-Tanf olarak bilinen el-Velid Sınır Kapısı üzerinden Suriye'nin kuzeydoğusuna yoğun bir şekilde askeri ve lojistik takviyeler gerçekleşiyor.

Büyüyen korku

Türkiye’nin bakış açısına göre Esed rejimi ile muhalefet arasında BM himayesinde yürütülen siyasi süreç ve müzakereler sırasında SDG konusunda dar olan alan, daha geniş bir alana dönüştü. Ankara, uluslararası toplum ve ilgili taraflarca talep edilen ve Kürtler de dahil olmak üzere tüm tarafların katılımıyla bir Suriye-Suriye sürecinden endişe ediyor. Çünkü bu, Suriyelilerin kabul etmesi halinde SDG’nin yeni devletin yapısındaki herhangi bir yapısal siyasi oluşuma etkin katılımları anlamına geliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin gözünde Türkiye'nin ezeli düşmanı olan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın destekçileri, komşu bir ülkede resmi bir güç haline gelirlerse Ankara için yapısal bir tehdit oluşturacaklar. Bu durum, Türk yetkililerin Öcalan'ın İmralı Adası'ndaki hapishanesinde destekçileri ve ailesi tarafından ziyaret edilmesine izin veren ve Türk siyasetçilerin gözünde olgunlaşması halinde başlayabilecek bir barış sürecini yeniden canlandırmaya yönelik hamlelerini açıklarken aynı zamanda çelişiyor.

Öcalan, kısa bir süre önce Türkiye'nin büyük partilerinin liderlerine, daha sonra parlamenter ve siyasi aşamalardan geçerek yasal bir şekil alması beklenen barış planını içeren bir mektup gönderdi.

ABD’nin arabuluculuğu

ABD, bu çerçevede kamuoyu tarafından tam olarak görülemeyecek büyük bir operasyona liderlik ediyor. Ancak sahada, Münbiç’teki çatışmalarla başlayan ve SDG'nin üyelerini şehirden çekmesiyle sona eren bir ateşkes var. Ateşkes aynı zamanda Türkiye'nin Ayn el-Arap (Kobani) şehrine yönelik olası bir saldırısını da durdurdu. Uluslararası Koalisyon da Tişrin Barajı ve Karakozak Köprüsü çevresinde, temas hattındaki son durumu gözlemlemek üzere zaman zaman devriyeler düzenliyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass, Türk hükümetinin üst düzey yetkilileriyle Suriye'deki mevcut durumu görüşmek üzere 9-10 Ocak tarihlerinde Ankara'daydı. Bass, burada Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2254 sayılı kararına uygun olarak barışçıl, kapsayıcı, Suriyelilerin öncülüğünde ve Suriyelilerin sahipliğinde bir siyasi geçiş sürecinin önemini vurguladı. Görüşmelerde ayrıca bölgesel istikrarın önemi, Suriye'nin terörizm için bir üs olarak kullanılmasının önlenmesi ve DEAŞ’ın kalıcı olarak yenilgiye uğratılmasının sağlanması konuları da ele alındı.

ABD’li yetkili, Ankara'da düzenlediği basın toplantısında Türk yetkililerle yaptığı görüşmelerde Suriye'de Şam hükümetinin zaman içinde hükümet ve yönetim işlevlerinin sorumluluğunu yeniden üstlenmesini ve bunları yerine getirmesini sağlayacak bir geçiş sürecinin desteklenmesine odaklandıklarını açıkladı.

Tehdit yok, çatışma yok

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre  Türkiye ile SDG arasında, özellikle de Ayn el-Arap yakınlarındaki sınırda (muhtemelen Fransız ya da Amerikan askerlerinden oluşacak) uluslararası güçlerin konuşlandırılması olasılığına ilişkin soruyu yanıtlayan Bass, “ABD, Suriye ulusal hükümetinin zaman içerisinde uluslararası kabul görmüş sınırların sorumluluğunu yeniden üstlenmesi ve bu sınırları uygun bir şekilde kontrol etme ve güvence altına alma rolünü sürdürmesi gerektiğine inanıyor” ifadelerini kullandı.

ascdvfgrthy
Münbiç'teki Tişrin Barajı yakınlarına düzenlenen bir bombardıman sırasında Türkiye yanlısı silahlı grupların üyeleri (AFP)

Bass, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Suriye içinde geniş çaplı çatışmaların yeniden başlamamasının, ülkedeki silahlı grupların şiddete başvurmamasının ve hükümetin normal işlevlerinin yeniden tesis edilmesini desteklemeye katkıda bulunmalarının sağlanması etkili bir geçiş sürecinin bir parçasını oluşturacak. Geçici hükümetin zaman içerisinde imkanlarını aşamalı olarak geliştirmesine ve halk ile uluslararası toplum tarafından güven duyulmasına imkan tanıyacak.”

Bass ayrıca Türk yetkililerle Suriye’deki mevcut geçiş sürecinin DEAŞ’ın ya da ülkedeki diğer terörist grupların Suriye halkını, komşu ülkeleri ya da başka bir ülkeyi tehdit edecek şekilde yeniden canlanmasına yol açmaması için atılması gereken somut adımları ele aldıklarını kaydetti.

SDG, Türkiye'nin, SDG’lilere ve mevzilerine yönelik saldırılarının onu DEAŞ’la mücadeleden alıkoyduğunu öne sürdü. SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi geçtiğimiz günlerde, DEAŞ’ın Suriye rejiminin çöküşünden faydalandığını ve özellikle Suriye'nin orta kesimlerindeki el-Badiye (Suriye çölü) bölgesinde silah ve mühimmat elde ettiğini, gözaltı merkezlerinde ve kamplarda DEAŞ tehdidinin arttığını ve genel olarak örgütün hareketliliğinde bir artış olduğunu açıkladı.