Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD bizimle, Soğuk Savaş zihniyeti doğrultusunda sıfır toplamlı bir oyun oynuyor’

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi.
TT

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘ABD bizimle, Soğuk Savaş zihniyeti doğrultusunda sıfır toplamlı bir oyun oynuyor’

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi.

Çin Devlet Müsteşarı ve Dışişleri Bakanı Wang Yi, dünyanın koronavirüs salgınıyla mücadelede Suudi Arabistan önderliğindeki G20’ye büyük umutlar bağladığını söyledi. Wang Yi açıklamasında, Riyad’ın aşılar, makroekonomik politikalar, gelişmekte olan ülkelerin borçları, ticaret, yatırım ve dijital ekonomi alanlarında somut olumlu sonuçlar elde ettiğine dikkat çekti.
Suudi Arabistan’ın talebiyle grup liderlerinin geçen mart ayında düzenlediği olağanüstü zirvenin pandemiyle mücadele konusunda dünya ülkelerinin güvenini artırdığını belirten Bakan şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu durum, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in zirvede belirttiği meseleyi, yani dünya ülkelerinin çıkarlarının birbirine bağlı olduğunu ve insanlığın tek bir geleceği paylaştığını doğruluyor. Virüs sınır tanımıyor. Irklar arasında ayrım yapmıyor. Onu ancak uyumlu çabalarla yenebiliriz.”
Çinli Bakan, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda uluslararası toplumun Riyad Zirvesi’ni büyük bir ilgiyle takip ettiğini, zirvenin olumlu bir mesaj göndereceğini ve koronavirüs karşısında uluslararası iş birliği için pratik bir vizyon sağlayacağını ümit ettiğini belirtti. Zirvede, küresel yönetim sisteminde salgının ortaya çıkardığı eksikliklerin derinlemesine yeniden düşünüleceğini vurgulayan Wang “Uluslararası toplumun büyük ve acil endişelerine, çok taraflılığı uygulama ve küresel yönetimi tamamlama taahhüdüne cevaben pandemi sonrası dönemde reform çözümleri arıyoruz” dedi.
Wang Yi, koronavirüs konusunda ülkesine yönelik ‘şeffaflık eksikliği’ suçlamalarını reddederken, araştırma ve kanıtların bu durumun tam tersini kanıtladığına dikkat çekti. Bakan, aynı şekilde koronavirüs salgınının siyasallaşmasının yanı sıra “ABD zorbalığı” olarak nitelendirdiği durumu ve Soğuk Savaş zihniyetiyle sıfır toplamlı bir oyun oynanmasına da karşı çıktı. ABD tarafının ‘rasyonaliteye dönmesi’, ‘Çin’in ve diğer yükselen ekonomilerin gelişimine objektif ve adil bir şekilde bakması’ yönündeki umudunu dile getirdi.
Çinli Bakan, Yemen’de siyasi bir çözüm için Stockholm Anlaşması ve Riyad Anlaşması’nın uygulanmasının önemine dikkat çekti.
Suriye meselesine barışçıl bir çözüm konusunda yeni fırsatlarla karşı karşıya olunduğunu belirten Wang, Libya meselesine ilişkin de  “Libya sorununun, siyaset dışında bir çözümü yok” ifadesini kullandı. Wang Yi, ülkesinin Libya’daki ateşkes anlaşmasına verdiği desteği yinelerken Libya’nın egemenliğine saygı duyulduğunu ve dış güçlerin Libya’nın iç meselelerine  müdahalesini kabul etmediklerini kaydetti.
Çin Dışişleri Bakanı, uluslararası alanda yaşanan çekişmelerden koronavirüse, çatışma bölgelerinden ekonomiye kadar birçok başlıkta Şarku’l Avsat’ın sorularını cevapladı:

Size göre G20 gündemindeki en acil başlıklar nelerdir?
Bugün dünya, yeni koronavirüs salgını ile yüz yıldır eşi görülmemiş büyük değişikliklere tanık oluyor. Aynı zamanda korumacılığın ve tek taraflılığın artmasına, küreselleşmeye karşı esen rüzgarlara ve uluslararası durumların sürekli bozulmasına da tanık oluyor. Küresel ekonomi; sosyal ve canlı refah üzerinde tehlikeli yansımalara yol açan büyük buhrandan bu yana en tehlikeli durgunluk ve küçülme haline saplanmış durumda. Dünya nereye gidecek? Devletler, komşusunu yoksullaştırma noktasına ulaşana kadar tek başlarına mı hareket edecekler yoksa zorlukları dayanışma ve yardımlaşma ile mi aşacaklar? Bu önemli kavşağın önünde dünya çoğulculuk, dayanışma, destek ve ekip ruhu çağrısı yapan seslerin yeniden ortaya çıkması için küresel krizlerle mücadelede önemli bir platform ve uluslararası ekonomik iş birliğinde ana forum olarak G20’ye umut bağlıyor. Dünya bunların, salgınla mücadele, küresel ekonomiyi canlandırma ve yeniden inşa etme, zamanın geçmesiyle paralel bir gidişata öncülük ve tarihsel gelişimle tutarlı bir yön belirlemek için küresel çabaları harekete geçirecek şekilde gerçekleşmesini umuyor. Bu yılın başından bu yana ana devlet olarak Suudi Arabistan’ın güçlü liderliği sayesinde aşılar, makroekonomik politikaların koordinasyonu, gelişmekte olan ülkelerin borçlarıyla ilgilenme, ticaret, yatırım, dijital ekonomi ve insanların hareketliliği alanlarında somut olumlu sonuçlar elde edildi. Geçen mart ayında grup zirvesi başarıyla gerçekleştirildi. Dünya ülkelerinin güveni artırıldı ve pandemiyle mücadelenin önü açıldı. Zirve, uluslararası toplum tarafından büyük bir takdir topladı. Bu durum, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in olağanüstü zirvede söylediği şeyi, yani dünya ülkelerinin çıkarlarının birbirine bağlı olduğunu ve insanlığın tek bir geleceği paylaştığını bir kez daha doğruluyor. Virüs sınır tanımıyor ve ırklar arasında ayrım yapmıyor. Bu yüzden onu ancak uyumlu çabalarla yenebiliriz.
Şu anda pandemi dünyada ciddi şekilde yayılmaya devam ediyor ve ikinci dalga şiddetli bir şekilde geliyor. Bu da pandemiyi kontrol etme, halkın geçimini garanti altına alma ve ekonomik istikrarı sağlama görevlerini zorlaştırdı. Bu koşullar altında uluslararası toplum, Riyad Zirvesi’ni ilgiyle takip ediyor. Zirvenin olumlu bir mesaj göndermesini ve koronavirüs karşısında uluslararası iş birliği için pratik bir vizyon sağlamasını ümit ediyoruz. Aynı zamanda tüm taraflar, küresel yönetim sisteminde salgının ortaya çıkardığı eksiklikleri ve zayıflıkları derinlemesine yeniden düşünmeye başladı. Bu zirvede ‘pandemi sonrası dönemde’ küresel yönetim reformu hususunda bir çözüme ulaşmak için sabırsızlanılıyor.
Çin tarafı, Riyad Zirvesi’nin sadece bu yılın başından itibaren G20 çerçevesinde iş birliği deneyimlerinin çıkarılacağı bir toplantı olmadığına ve bir sonraki aşamada yalnızca iş birliği için planlama adımlarının planlanmadığına inanıyor. Aksine zirve, ‘pandemi sonrası çağda’ küresel yönetim sistemini tamamlamak için önemli bir fırsat oluşturmaktadır. Uluslararası toplumun büyük ve acil endişelerine yanıt olarak bu zirve aracılığıyla aşağıdaki alanlarda iş birliğini güçlendirmek için sabırsızlanıyoruz.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, açıklamasının devamında takip edilmesi gereken adımları şöyle sıraladı:
Birincisi, çok taraflılığı uygulama ve küresel yönetimi tamamlama taahhüdüdür. Pandeminin ortaya çıkardığı küresel yönetim eksikliklerinin giderilmesi, halk sağlığı, iklim değişikliği ve veri güvenliği alanlarındaki tüm küresel zorluklarla yüzleşme kapasitesinin artırılması için Birleşmiş Milletler’in (BM) merkezi olduğu uluslararası sistem güçlendirilmeli ve küreselleşme yönetim sistemi tamamlanmalıdır.
İkincisi, ‘önce yaşam’ kavramına bağlılık ve sağlığın herkes için erişilebilir olduğu ortak bir toplumu kurulmalı.  Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) liderlik ve koordinasyon rolü desteklenmeli ve dünya için bir kamu yararı olarak koronavirüs pandemisine karşı aşı geliştirme, üretme ve dağıtma süreci hızlandırılmalı, herkes için erişilebilir hale getirilmelidir.

Üçüncüsü, makroekonomik politika koordinasyonunun geliştirilmesi ve küresel ekonomik iyileşmenin desteklenmesidir. Tüm ülkelerin birbirine yakın bağımlılığı daha olumlu görülmeli, endüstri zinciri açık ve istikrarlı bir durumda tutulmalıdır. İnsanların temel geçim kaynakları garanti altına alınmalı, özellikle dijital ekonominin büyümesi için gizli potansiyeli açığa çıkaran, ayrıca açık, adil ve ayrımcı olmayan bir pazar ortamı oluşturan yeni büyüme noktaları bulunmalıdır.
Dördüncüsü, kalkınma, uluslararası iş birliğinin merkezine yerleştirilmeli, gelişmekte olan ülkelerin karşılaştıkları zorluklar dikkate alınmalı ve şiddetli pandemi nedeniyle büyük baskı altında olan ülkelere verilen destek, borç hizmetinin uygulanma girişimiyle ve diğer tedbirlerle desteklenmelidir. 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’ndeki taahhütlerin yerine getirilmesine ve gelişmekte olan ülkelerin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne erken bir tarihte ulaşmalarına yardımcı olunmalıdır.
Çin, pandemiyi etkili bir şekilde kontrol altına aldı ve şimdi yeni bir kalkınma denklemi oluşturmak için çalışıyor. Yakın bir zamanda 14’üncü beş yıllık planı başlatacak. Çin tarafı, Suudi Arabistan’ın ana devlet olarak liderlik rolünü desteklemek, Riyad Zirvesi’nin başarısını sağlamak, uluslararası toplumun zorlukların üstesinden gelme konusundaki güvenini pekiştirmek ve insanlık için ortak bir geleceğe sahip bir topluluk oluşturmak amacıyla tüm taraflarla birlikte çalışmaya isteklidir.

Koronavirüs salgınının dünya ve Çin üzerindeki yansımaları ve bunun sonucunda ortaya çıkan aşı geliştirme yarışına dair değerlendirmeleriniz nedir?
Koronavirüs aniden ortaya çıktı. Zaman zaman dalgaları tekrarlandı. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana insanlık için halk sağlığı alanında en tehlikeli, en acil durum haline geldi. İnsanların güvenliği ve sağlığı için büyük tehditler, küresel halk sağlığı güvenliği için büyük zorluklar oluşturdu. Dünya ülkeleri üzerinde tehlikeli yansımaları oldu ve küresel ekonomiye büyük zarar verdi. Şiddetli ve ürkütücü salgın karşısında uluslararası toplum geri adım atmadı. Aksine büyük felaketlerin karanlığını aydınlatan beşeri cesareti, kararlılığı ve sevgiyi somutlaştıran tek bir ekip ruhuyla dünya halklarını destekledi ve iş birliği yaptı. Devlet Başkanı Şi Cinping’in Çin Uluslararası İthalat Fuarı’nın üçüncü oturumunun açılışında belirttiği gibi; beşeri toplumun çarkı her zaman ilerliyor ve riskler, felaketler ve olumsuz akımlardan bağımsız olarak kesinlikle ilerlemeye devam edecek.
Pandemi karşısında Çin hükümeti, her zaman önce insan ve önce hayat kavramına bağlı kaldı. Önleyici eylemleri, ekonomik ve sosyal kalkınma arasında bilimsel olarak önemli stratejik sonuçlar elde edici uzlaşı için çalıştı. Çin ekonomisi, istikrar ve iyileşme ivmesine tanık oldu. İlk üç çeyrekte pozitif büyüme sağladı ve vatandaşların yaşamlarını etkili bir şekilde garanti altına almayı başardı. Her yönden orta derecede müreffeh bir toplum inşa etmek ve yakın gelecekte yoksulluğu ortadan kaldırmak gibi iki hedefe ulaşacağız. Çin Komünist Partisi’nin 19’uncu Merkezi Komite’sinin 5’inci Genel Oturumu, 14’üncü beş yıllık aşamada kapsamlı bir kalkınma planlaması hazırladı. Bu durum, Çin’in, çok yönlü şekilde modern bir sosyalist ülke inşa etmek için yeni bir yol başlatacağı ve yeni bir gelişme aşamasına gireceği anlamına geliyor. Çin, yerel ekonomik döngünün, yerel ve uluslararası oturumlar arasındaki pozitif etkileşimin temel dayanağı olduğu yeni bir kalkınma modelinin oluşumunu hızlandırmaya kararlıdır. Bu, devasa Çin pazarına dayalı daha açık bir ekonomik sistem oluşturacaktır. Çin, ülke pazarını herkes için küresel ve ortak hale dönüştürmek ve Çin’in kalkınmasını dünya ülkelerinin gelecekte karşılıklı fayda elde etmeleri için bir fırsat sunmak amacıyla daha geniş, kapsamlı ve derin bir şekilde açılma kararı aldı.
Virüs, sınır tanımıyor. Tüm dünya halkları, aşı ve ilaçlardan yararlanma hakkına sahiptir. Aşıların geliştirilmesi konusunda tüm ülkelerin katkılarını içtenlikle bekliyoruz. Bu bağlamda Devlet Başkanı Şi Cinping birçok uluslararası vesileyle, Çin aşısının başarılı bir şekilde geliştirilmesi ve üretilmesinin ardından gelişmekte olan ülkelerin aşıyı uygun bir fiyata kullanmalarına olanak tanıyıcı bir katkı sağlayarak tüm dünyanın kamu yararına olacağını ciddi şekilde ilan etti. Çin, sözlerinde samimi ve eylemlerinde kararlı olacak. Yukarıda belirtilen vaatleri ciddiyetle yerine getirecektir.
Çinli şirketler, bilimsel yasalara ve denetim gerekliliklerine sıkı sıkıya bağlı kalarak gece gündüz aşı geliştirmeye çalışıyorlar. Tatmin edici sonuçlar elde edildi. Klinik deneme aşamasına giren 11 Çin aşısı var. Bunlardan 4’ü sertifika aldıktan sonra yurt dışında klinik denemelerin üçüncü aşamasına başlamıştır. Veriler, aşının araştırma ve geliştirme açısından Çin’i dünyanın ön saflarına koyarak güvenliklerini doğruluyor. Çin tarafı, aşı konusunda uluslararası iş birliğine yönelik olumlu bir tutum benimsemeye devam ediyor. WHO ve diğer kurumların çok taraflı girişimler başlattığı ‘Yeni Tip Koronavirüse Karşı Aşı ve İlaçların Geliştirilmesini, Üretilmesini ve Adil Dağıtımını Hızlandırmak İçin İş Birliği Girişimi’ ve ‘COVAX’ programına dahil oldu. Koronavirüse karşı aşılama alanında uluslararası iş birliğine dair tüm taraflarla görüşmelere devam etmek istiyor.

ABD, Çin’i koronavirüsü dünyaya yaymakla suçladı. Bu konuya ilişkin düşünceleriniz nedir?
Koronavirüs salgını, bilinmeyen bir virüsün insanlığa karşı başlattığı ani bir saldırı olarak geldi. Her an her yerde görülebilir. Devlet Başkanı Şi Cinping’in liderliği ve kişisel planlaması sayesinde Pekin hükümeti, virüsün yayılma zincirini ilk anda etkili bir şekilde keserek hızlı, kapsamlı ve doğru önleyici tedbirleri aldı. Salgının yayılma ivmesini yaklaşık 1,5 aylık bir sürede sınırlamayı başardık. Yaklaşık iki ay içerisinde günlük hasta sayısını 10’un altına düşürdük. Wuhan ve Hubei eyaletini savunma savaşında, halkın güvenliğini ve sağlığını etkin bir şekilde koruyarak yaklaşık 3 ay içinde kararlı bir zafer kazandık. Çin geçen haziran ayında pandemiyle mücadeledeki yürüyüşünü kapsamlı ve eksiksiz bir şekilde dünyaya sunan ‘Yeni Tip Koronavirüs Pandemisiyle Mücadele: Çin Hareketleri’ başlıklı bir beyaz bülten yayınladı. Gerçekler, veriler ve kronoloji nettir. Dünyanın karşısında tanıklık etmektedir ve zaman ile tarihin sınavına dayanmaktadır.
Salgını ilk kaydeden ülke olarak Çin açık, şeffaf ve sorumlu bir tutum benimsemiş, ilk anda dışarıyla bilgi paylaşımında bulunmuş ve uluslararası iş birliğini hızlı bir şekilde sürdürmüştür. Çin’in attığı güçlü ve etkili adımlar, WHO uzmanları da dahil olmak üzere dünyadaki ilgili kişiler tarafından büyük takdir topladı.
Çin’in Wuhan’dan çıkışları 23 Ocak’ta kapattığını tekrarlamak istiyorum. Virüs enfeksiyonu vakaları bilimsel çalışmalarla doğrulanır doğrulanmaz bireylerin ülke genelindeki hareketlerine katı kısıtlamalar getirildi. Ve bu önemli adımlar dünyaya en güçlü uyarıyı verdi. O zamanlar, diğer ülkelerde ve bölgelerde yalnızca 9, ABD’de ise 1 vaka vardı. ABD, 2 Şubat’ta sınırlarını tüm Çin vatandaşlarına kapattığında, Washington’ın açıklamalarına göre ülkede 10’dan fazla teyit edilmiş vaka mevcuttu. Ancak ABD’deki bazı kimseler temel gerçekleri görmezden gelerek virüsü kendisine ve dünyaya yayanın Çin olduğu söylentilerini yaydı. Virüse coğrafi bir işaret koymak, pandemiyi siyasallaştırmak ve Çin’in itibarını zedelemek için yapılan bu eylemler bencil çıkarlara hizmet eden siyasi manipülasyondan başka bir şey değildir. Amaçları, sorumluluğu, uluslararası toplumda büyüyen bir muhalefetle karşılaşırken diğerlerine yüklemektir.
Artan araştırma ve kanıt sayısı, pandeminin dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelme ihtimalinin yüksek olduğunu göstermiştir. Tüm tarafların gerçeklere ve bilime saygı duymasını, çabalarını kendi ülkelerindeki salgınla mücadeleye odaklamasını ve uluslararası iş birliğini etkin bir şekilde yürütmesini umuyoruz.

Çin’in uluslararası barışın ve güvenliğin, ayrıca küresel yönetimin sürdürülmesi alanlarında rolü nedir?
Dünya, artık benzeri görülmemiş büyük değişikliklerle karşı karşıya ve koronavirüs salgını değişim çarkını hızlandırıyor. Salgından sonra dünya eski haline dönemez. İlerlemeliyiz ve daha iyi bir geleceğe yol açmalıyız. Şi Cinping, geçen eylül ayında BM’nin kuruluşunun 75’inci yıl dönümünü için düzenlenen üst düzey toplantılara katılırken ‘Çin’in çok taraflılığa bağlı kalacağını, BM’nin güvenilirliğini, karşılıklı kazanç için barışçıl kalkınma ve iş birliği yolunu sıkı bir şekilde savunacağını ve ortak bir gelecek topluluğunun kurulmasını sağlam bir şekilde destekleyeceğini’ açıkça belirtti. Aynı şekilde Çin’in uluslararası barış ve kalkınmayı teşvik etme sorumluluğunu somutlaştıran bir dizi yeni önemli girişim ve adım ilan etti. Çin, dünya barışını korumaya, küresel kalkınmaya katkıda bulunmaya ve uluslararası sistemi savunmaya devam edecek. Çin, Suudi Arabistan da dahil olmak üzere uluslararası toplumla iş birliğini güçlendirmek, çoğulculuğun desteklenmesine, BM’nin rolüne, uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesine, ortak kalkınmanın teşvik edilmesine, küresel yönetim sisteminin reform edilmesine ve tamamlanmasına daha büyük bir katkı sağlamak istiyor.

Dijital güvenlik korunarak güvenlik ve geliştirme arasındaki denge nasıl sağlanır?
Şu anda dünya, insanlığı dijital çağa getiren yeni teknoloji ve yeni endüstriler devrimine tanık oluyor. Dijital teknoloji ile reel ekonomi arasındaki derin birleşmeden ortaya çıkan yeni model ve ticari faaliyetler, ekonomik büyümeye yeni dinamik bir güç kattı. Bu güç, özellikle de artan ve akıcı bir şekilde toplanan küresel verilerin dünya ülkelerindeki ekonomik ve endüstriyel büyümenin güç kaynağı olması dolayısıyla görüldü. Aynı zamanda veri güvenliği riskleri gün geçtikçe artmakta, zaman zaman diğer ülkelerin internet ağlarının yaygın gözetimi ve kişisel gizlilik ihlalleri yaşanmakta ve tedarik zincirlerinin güvenliği konusu dünyanın dikkatini çekmektedir.
Güvenlik ve kalkınma, birbirini destekleyen iki tamamlayıcı koldur ve bunlardan biri diğeri için ön koşuldur. Kalkınma endişesi olmaksızın mutlak güvenlik arayışı, dijital ekonomiyi geliştirme fırsatını kaçıracak ve ardından güvenlik, köksüz bir ağaç ve kaynağı olmayan bir nehir haline gelecektir. Bazı ülkeler, diğer ülkelerden önde gelen şirketlere keyfi olarak baskı uygulamak için ‘ulusal güvenlik’ bahanesinden aşırı derecede yararlanmaktadır. Bu durum, dünyadaki dijital ekonomi için iş birliği ve kalkınma ufkuna bir gölge düşürdü. Bu da nihayetinde bu ülkelerin kalkınma yolunu engelleyecektir. Diğer yandan güvenlik pahasına kalkınma sağlanamaz. Dijital ekonominin, gerekli kontroller yapılmadan sağlıklı ve sağlam bir gelişmeye tanık olması zordur.
Çin, küresel verileri ve internet güvenliğini korumak, dijital ekonominin iş birliğini ve gelişimini teşvik etmek için dünya ülkelerine ‘küresel tedarik zincirlerinin açıklığını, güvenliğini ve istikrarını sürdürme’ çağrısı yapan ‘Küresel Veri Güvenliği Girişimi’ni başlattı. Girişim ayrıca ‘diğer ülkelerdeki hayati altyapının önemli verilerini çalmak için bilgi teknolojisinin kullanılmasıyla mücadele etme, kişisel bilgilerin ihlalini ve diğer ülkeleri yaygın şekilde gözetlemeyi engelleme, yerel şirketleri ‘dış verileri ülke içinde depolamaya’ zorlamama, şirketlerin veya bireylerin ilgili devletlerin iznini almadan dışarıdan veri sağlamalarını önlemeyi hedefliyor. Ayrıca kullanıcıların ürünlerine bağımlılığından yararlanarak şirketlerin ürün ve hizmetlerinde arka kapılar kurmasını veya meşru olmayan çıkarlar elde etmesini önleme’ çağrısında bulunuyor.
Girişim, ortaya koyulmasından bu yana uluslararası toplumda büyük bir ilgi uyandırdı. Çoğu ülke, küresel veri güvenliği kuralları oluşturma ihtiyacını düşünmekte ve Çin’in küresel veri güvenliğini sürdürme çabalarını övmektedir. Çin tarafı, G20 çerçevesinde ilgili hususlarda tüm taraflarla görüşmeler yapmaya isteklidir ve bu girişime yararlı içerikler eklemek amacıyla tüm taraflardan gelen yorumları memnuniyetle karşılamaktadır. Çin ayrıca dünya ülkelerinin arzularına, çıkarlarına saygı duyan, dünyadaki veri ve internet güvenlik kurallarına ulaşmak, ayrıca barış, güvenlik, açıklık ve iş birliğinin hüküm sürdüğü bir siber alan inşa etmek için tüm taraflarla birlikte çalışmaya isteklidir.

ABD, Başkan Donald Trump yönetimi boyunca Çin’e tehditlerde bulundu ve ticari olarak boykot etti. TikTok ve diğer Çin uygulamalarının kullanımını yasakladı. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Çin- ABD ilişkilerindeki son derece zorlu aşamanın temel nedeni, bazı ABD’li politikacıların bu ilişkilere Soğuk Savaş zihniyeti ve sıfır toplamlı bir oyun mantığıyla bakmasıdır. Aynı zamanda Çin’in meşru kalkınma haklarını tanımayı, bunlara saygı göstermeyi kabul etmemeleri ve dünyada yükselen ekonomilerin başarısını istememeleri de bu nedenlerin başında gelmektedir. Zorbalık zihniyeti ve tek taraflılık, uluslararası ilişkileri düzenleyen temel kurallarla çelişir, piyasadaki adil rekabet kurallarını ihlal eder, insani kalkınma ve ilerlemenin kaçınılmaz eğilimini ihlal eder. Bu, halkın desteğini kazanmayacak ve kalıcı olmayacaktır. Küreselleşme çağında dünya, ortak çıkarlar nedeniyle birbirine bağlanmıştır. Diğer ülkelerin gelişimsel meyvelerini şantaj yoluyla ele geçirmeye ve gelişimlerini durdurmaya yönelik herhangi bir girişim, uygulamada başarılı olmayacaktır. ABD tarafının rasyonaliteye dönmesini, Çin ve diğer yükselen ekonomilerin gelişimine objektif ve adil bir şekilde bakmasını, Çin-ABD ilişkilerini bir an önce sağlıklı ve istikrarlı yoluna döndürmek için Pekin ile aynı yönde ilerlemesini umuyoruz.

Çin, ABD ve diğer ülkeler arasında Müslüman Uygurlar meselesine dair bir anlaşmazlık var. Bu konuya ilişkin değerlendirmeleriniz neler?
ABD ve diğer bazı Batı ülkelerinin Sincan ile ilgili davalarda Çin’e yönelik suçlamaları tamamen temelsizdir. Sincan ile ilgili konular insan hakları, ırk veya din meselesi değildir. Daha ziyade terörizm, şiddet eylemleri ve ayrılıkçılıkla mücadele davasıdır. Geçtiğimiz yıllarda Sincan, uluslararası terörizm unsurlarının sızıntılarına maruz kaldı. Binlerce şiddet ve terörizm olayını gerçekleştiren ‘üç gücün’ (ulusal ayrılıkçı güçler, aşırı dinci güçler ve şiddetli terörist güçler) büyümesine tanık oldu. Sonuç olarak masum insanlar öldürüldü ve yaralandı. Sahip oldukları her şey gasp edildi. Sincan Uygur Özerk Bölgesi Halk Hükümeti, ülkenin güvenliğini sağlamak, Sincan’da istikrar ve kalkınmayı sürdürmek, insanların can ve mal güvenliğini sağlamak ve her milletten insanın acil çağrılarına cevap vermek amacıyla uluslararası toplumun terörizmle mücadeledeki deneyimlerinden yararlanmış, yasalar uyarınca terörizm ve radikalleşmeyle mücadele için önlemler almıştır. Teröre karşı alınan bu ihtiyati tedbirler somut sonuçlar elde etmiştir. Her milletten insanın yaşam, sağlık ve gelişme haklarını olabildiğince koruyan, onlara mutlu ve güvenli bir yaşam sağlayan, ülke egemenliğinin, birliğinin ve güvenliğinin korunmasına katkıda bulunan bir durumun yansıması olarak üst üste 4 yıldır şiddet eylemleri yaşanmamaktadır. Aynı zamanda Sincan, her zaman yasalara uygun olarak, tüm milletlerden insanların devlet işlerine eşit şekilde katılma, kendi bölgelerinin ve milletlerinin işlerini özerk bir şekilde yönetme haklarını garanti etmiştir. Her milletten insanlar tarafından uygulanan dini inanç özgürlüğü yasalara uygun olarak korunmaktadır.
Çin’in Sincan bölgesinde terörle mücadele için aldığı ihtiyati tedbirler ve Suudi Arabistan gibi birçok ülkenin terörizm ve radikalleşme ile mücadelede aldığı önlemler arasında niteliksel olarak bir fark yoktur. Uluslararası toplumun geneli, Çin’in Sincan ile ilgili konulardaki politikalarını olumlu olarak değerlendiriyor. 2018’in sonundan bu yana Suudi Arabistan’ın Çin Büyükelçisi de dahil binden fazla kişi içerisindeki en az 90 yabancı heyet ardı ardına Sincan’ı ziyaret etti. Sincan’daki sosyal istikrarın, milletler arası uyumun ve ekonomik büyümenin kapsamını kendi gözleriyle incelediler. Geçen ekim ayında, BM Genel Kurulu’nun 75’inci oturumunun 3’üncü Komitesi’nin genel görüşmelerine Suudi Arabistan ve diğer 48 ülke, Çin’in Sincan ile ilgili politikalarını desteklemek için ortak bir bildiriye katıldı. Bu ülkelerin gerçeğin yanında yer alması ve adil bir ses yükseltmeleri, hakikatin ve adaletin uluslararası toplumda hakim bir eğilim olduğunu göstermektedir.
Sincan ile ilgili davaların istismar edilmesinin neden olduğu korkunç söylentiler, gerçeğin testine dayanamayacaktır. Yalanlar bin defa tekrarlansa da gerçeğe dönüşmeyecektir. Tarafsız herkesi her milletten insanın yaşadığı güzel yaşama tanıklık etmeleri için Sincan’ı ziyaret etmeye çağırıyoruz.

Yemen krizi, Riyad Anlaşması, Libya ve Suriye krizleri hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Çin, Yemen’deki durumu ilgiyle takip ediyor. Yemen’in egemenliğinin, bağımsızlığının, birliğinin ve toprak bütünlüğünün korunmasını destekliyor. Meşru Yemen hükümetine destek veriyor. Yemen krizinin siyasi yollarla ve çatışma tarafları arasında bir ateşkesle çözülmesine destek oluyor. Ana mercii olarak BM’nin arabuluculuk rolünü destekliyor. İlgili tarafların devletin ve halkın çıkarlarına öncelik vermesini, Stockholm Anlaşması ve Riyad Anlaşması’nı somut adımlarla uygulamasını ve siyasi çözüm sürecini ilerletmeye devam etmesini umuyoruz. Bu çerçevede Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi üyesi ve Yemen’e dost bir ülke olarak Çin, uzlaşmayı tavsiye etmek ve müzakere çağrısı yapmak için büyük çaba göstermiştir ve Yemen’e olabildiğince yardım sağlamıştır. Çin ayrıca Yemen krizini mümkün olan en yakın zamanda çözmek için uluslararası toplumla ortak çaba göstermeye isteklidir.
Libya’daki duruma gelirsek… Ülke son dönemde olumlu gelişmelere sahne oldu. Libya’daki iki çatışma tarafının askeri heyetleri ateşkes anlaşması imzaladılar ve bir dizi siyasi ve askeri diyalog yürüttüler. Bu gelişmeler, Çin tarafından memnuniyetle karşılandı. Çin her zaman askeri çözümün çıkmaz bir yol olduğuna ve Libya sorununun ancak siyasi yollarla çözülebileceğine inanmıştır. Bu çerçevede ilk olarak Libya’nın egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne saygı gösterilmelidir. İkinci olarak sarsılmadan, genel yol olarak siyasi çözüme bağlı kalınmalıdır. Çin, BM’nin arabuluculuk rolünü desteklemekte, Libya’nın komşu ülkelerinin, Arap Birliği’nin ve Afrika Birliği’nin Libya sorununa siyasi çözüm sürecine katılımını memnuniyetle karşılamaktadır. Üçüncü olarak siyasi müzakerelere ve terörizme karşı mücadeleye aynı anda bağlı kalınmalı, yabancı teröristlerin sınırdan geçişi engellenmelidir. Çin, ilgili tarafların aralarındaki mesafeyi kapatmasını, ateşkes anlaşmasını somut adımlarla uygulamasını ve diyalogun erken bir vakitte yeniden başlamasını içtenlikle umut ediyor. Aynı şekilde uluslararası topluma, Libya’da barış ve güvenliği yeniden tesis etmek için çabaları birleştirme ve olumlu bir rol oynama çağrısı yapıyor. Çin, Libya sorununa siyasi bir çözüm bulmak ve Libya’ya geç olmadan barış getirmek için ilgili taraflarla aralıksız çalışmalarını sürdürecektir.
Suriye’deki durumda ise genel olarak bir dönüm noktasına tanık olunuyor. Suriye sorununun barışçıl çözüm süreci için yeni bir fırsatla karşı karşıya. Çin, her zaman siyasetin Suriye meselesine yönelik tek çözüm olduğuna inanmıştır. Siyasi çözüm sürecini ilerletmek ve ülke içerisindeki terörist güçleri ortadan kaldırma çabalarını birleştirmek amacıyla Suriye’nin bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruma ve ayrıca Suriye halkı için mülkiyet ve liderlik’ ilkesine bağlı kalma çağrısı yapmıştır. Suriye sorununun doğru bir şekilde gecikme yaşanmadan çözülmesi, Ortadoğu’daki tüm ülkelerin çıkarınadır. Çin, Suriye halkının krizden kurtulup geç olmadan güvenlik, istikrar, barış ve kalkınma yoluna dönmesini ummaktadır. Çin, Ortadoğu ülkeleriyle iletişimi artırmaya, ortak çaba sarf etmeye ve Suriye sorununun geç olmadan çözülmesinde yapıcı bir rol oynamaya isteklidir.

Azerbaycan ile Ermenistan ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerilimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ bölgesinde yaşanan askeri çatışma, geçtiğimiz eylül ayının sonunda patlak vermesinden bu yana uluslararası toplum tarafından yakından takip ediliyor. Azerbaycan ve Ermenistan, 10 Kasım 2020 tarihinde Rusya’nın kararlı arabuluculuğuyla yeni bir ateşkes anlaşması imzaladı. Çin, bu gelişmeyi memnuniyetle karşılamaktadır. Aynı şekilde ilgili tarafların bu anlaşmayı sahada uygulamalarını, bir an önce siyasi müzakere yoluna dönmelerini, anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmelerini, ayrıca sorunu diyalog ve istişare yoluyla çözmelerini ummaktadır. Çin, Dağlık Karabağ sorununun çözümüne dair, yapıcı rolünü sürdürmek için uluslararası toplumla ortak çaba göstermeye hazırdır.
Türkiye ve Yunanistan, Doğu Akdeniz bölgesindeki önemli ülkelerdir. İki taraf arasında iyi ilişkilerin sürdürülmesi; bölgede barış ve istikrara katkıda bulunan ve bölge ülkeleri ile uluslararası toplumun ortak çıkarlarıyla uyumlu olan bir durumdur. Çin, hem Türkiye hem de Yunanistan’ın yakın zamanda anlaşmazlığı müzakereler yoluyla çözme niyetlerine yönelik açıklamalarına içten inanıyor. Çin ayrıca her iki tarafın da bölgede barışı, istikrarı ve kalkınmayı teşvik etme, tarihten kalan sorunları ele alma, diyalog ve müzakere yoluyla anlaşmazlıkları giderme, bölgede kalkınmayı ve refahı teşvik etmek için birlikte çalışma eğilimine bağlı kalmasını ümit ediyor.



Boris Johnson oy kullanabilmek için kimlik yerine bir dergiyi göstermiş

Johnson, oyunu kullanmasına izin verilmeden önce oy verme merkezine birkaç kez gitmek zorunda kaldı (Reuters)
Johnson, oyunu kullanmasına izin verilmeden önce oy verme merkezine birkaç kez gitmek zorunda kaldı (Reuters)
TT

Boris Johnson oy kullanabilmek için kimlik yerine bir dergiyi göstermiş

Johnson, oyunu kullanmasına izin verilmeden önce oy verme merkezine birkaç kez gitmek zorunda kaldı (Reuters)
Johnson, oyunu kullanmasına izin verilmeden önce oy verme merkezine birkaç kez gitmek zorunda kaldı (Reuters)

Boris Johnson bu hafta sandık başına gittiğinde siyasi bir dergiyi seçmen kimliği olarak kullanmaya çalıştığını söyledi.

Johnson perşembe günü Güney Oxfordshire'da yapılan yerel seçimlerde oyunu kullanmaya çalışmış ancak Başbakan'ken kendisinin çıkardığı yasaya takılmıştı. 

Görevliler, geçerli bir seçmen kimliği ibraz edemediği için eski Muhafazakar Parti liderini geri çevirmişti. 

Olayın ardından Daily Mail için yazı kaleme alan Johnson, Prospect dergisinin bir nüshasını kimlik olarak kullanmaya çalıştığını iddia etti.

Johnson, "Perşembe günü, üzerinde adımın ve adresimin yazılı olduğu Prospect dergisinin kapağı dışında kimliğimi kanıtlayacak hiçbir şey olmadan oy verme merkezine geldiğimde beni haklı olarak geri çeviren üç köylüye özellikle teşekkür etmek istiyorum" dedi.

Dergiyi onlara gösterdim ve hayli şüpheyle baktılar... Birkaç dakika içinde ehliyetimle geri döndüm ve Muhafazakar Parti'ye oy verdim.

Mayıs 2023'ten bu yana Birleşik Krallık'taki bazı seçimlerde seçmenlerin yanlarında fotoğraflı kimlik getirmeleri gerekiyor.

Prospect'in editörü Alan Rusbridger, Johnson'ın dergiye verdiği destekten "memnuniyet duyduğunu" tweetledi ancak okuyuculara derginin kimlik kanıtı olarak kullanılmasındaki kısıtlamaları hatırlattı.

Eski Guardian editörü Twitter/X'te "Potansiyel abonelere uyarı: Dergi birçok açıdan mucizevi ama fotoğraflı kimlik olarak kullanılamaz" diye yazdı.

O dönemin başbakanı Johnson, 2021'de yasayı çıkarırken şöyle demişti:

Amacımız demokrasiyi, seçim sürecinin şeffaflığını ve bütünlüğünü korumak. İlk kez oy kullanacaklardan kimliklerini göstermelerini istemenin mantıksız olduğunu düşünmüyorum.

Bakanlıklarda görev alanlar, Johnson'ın yasalaştırdığı bu değişikliğin seçim sahtekarlığını azaltmak için gerekli olduğunu savunmuştu.

Seçmen kimliği yasasının kurallarını eleştirenler, Birleşik Krallık'ta seçim sahtekarlığı vakalarının nadir görüldüğüne dikkat çekmişti. Seçim Komisyonu'nun son verilerine göre 2018'le 2022 arasında 1386 seçim sahtekarlığı vakasından sadece 11'i mahkumiyetle sonuçlandı.

Seçmen kimliği yasalarının marjinal toplulukların oy kullanma imkanını orantısız bir şekilde etkileyebileceğine dair endişeler de var. 
Independent Türkçe


Yeni romantik filmin yazarı, Harry Styles benzetmesinden pişman

Sen İhtimali'nde dünyaca ünlü genç pop yıldızı rolündeki 29 yaşındaki Britanyalı aktör Nicholas Galitzine, Hathaway'e eşlik ediyor (Amazon Prime)
Sen İhtimali'nde dünyaca ünlü genç pop yıldızı rolündeki 29 yaşındaki Britanyalı aktör Nicholas Galitzine, Hathaway'e eşlik ediyor (Amazon Prime)
TT

Yeni romantik filmin yazarı, Harry Styles benzetmesinden pişman

Sen İhtimali'nde dünyaca ünlü genç pop yıldızı rolündeki 29 yaşındaki Britanyalı aktör Nicholas Galitzine, Hathaway'e eşlik ediyor (Amazon Prime)
Sen İhtimali'nde dünyaca ünlü genç pop yıldızı rolündeki 29 yaşındaki Britanyalı aktör Nicholas Galitzine, Hathaway'e eşlik ediyor (Amazon Prime)

Robinne Lee'nin 2017'de kaleme aldığı çok satan kitabından uyarlanan Sen İhtimali (The Idea of You), Amazon Prime Video'da gösterime girdi. 

Sen İhtimali, popüler bir erkek grubunun 24 yaşındaki solistiyle aşk yaşamaya başlayan 40 yaşındaki bekar bir annenin hikayesini anlatıyor.

Film, sık sık "Harry Styles hayran kurgusu" diye anılıyor ancak yazar Lee, bunun eserini tanımlamak için doğru bir yol olmadığını düşünüyor.

49 yaşındaki Lee, bir keresinde baş karakter Hayes Campbell için Harry Styles'dan ilham aldığını belirtmiş, bu da sinemaseverlerin kitabı hayran kurgusu olarak etiketlemesine yol açmıştı.

Amerikalı yazar, dünyaca ünlü pop yıldızından esinlendiğini söylediğine pişman olduğunu açıkladı.

Entertainment Weekly'ye verdiği röportajda Lee, "Bunu hayran kurgusu olarak görmüyorum" diyerek ekledi:

Harry, Hayes Campbell'ı yaratan birden fazla kişiden biriydi. Sanırım o zamanlar güncel olan Britanyalı bir erkek grubundaki tek kişiydi ve bu yüzden insanlar buna takıldı. Bu talihsiz bir durum çünkü tık tuzağı olarak kullanılıyor ve ben Hayes'i yazarken Harry Styles'ı hayal etmiyorum.

Robinne Lee, kitabı yazarken Prens Harry ve Eddie Redmayne'in yanı sıra özel hayatındaki kişilerden de ilham almış.

Daryl Hannah'yla çıktığı ve Hamptons'da takıldıkları zamanki JFK Jr'a çok benziyor. Ve sonra Helena Christensen'la çıktığı dönemde Michael Hutchence seksiliği de var. Ve gençken Duran Duran'a takıntılıydım, bu yüzden çok fazla Simon var, çok fazla John var.

2 Mayıs'ta gösterime giren romantik filmde 41 yaşındaki aktris Anne Hathaway, kendisinden çok daha genç ve ünlü bir adama aşık olan boşanmış anne Solène'i canlandırıyor.

Independent Türkçe, Entertainment Weekly, JustJared


İsrail medyası: Tel Aviv, Ankara'ya karşı dört maddelik yaptırım plan hazırladı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

İsrail medyası: Tel Aviv, Ankara'ya karşı dört maddelik yaptırım plan hazırladı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Tel Aviv yönetimi, Türkiye'nin İsrail ile tüm ticaretini durdurma kararına karşılık olarak Türkiye'nin Filistin ile ticaretini sınırlandıracağını ve Ankara'ya yaptırım uygulayacağını duyurdu.

Times of İsrael gazetesinin haberine göre, İsrail Dışişleri Bakanı İsrael Katz ve üst düzey hükümet yetkilileri, Türkiye'ye karşı ortak bazı adımlar atılması yönünde fikir birliğine vardı.

Katz, İsrail’in ekonomisinin güçlü olduğunu ve Türkiye ekonomisinin daha fazla zarar göreceğini savundu.

Sözkonusu kararlar ise şu şekilde sıralandı:

Türkiye, Filistin Yönetimi ve Gazze arasındaki her türlü ekonomik ilişkinin azaltılması için harekete geçilmesi. Ticaret anlaşmalarını ihlal ettiği gerekçesiyle Türkiye'ye yönelik yaptırımların incelenmesi için uluslararası ekonomik forumlara başvurulması. Ekonomi Bakanlığı ile işbirliği içinde, İsrail ekonomisine yakın zaman diliminde çeşitli alanlarda ve ürünlerde alternatifler bulmak için geniş bir alternatifler bankası kurulması. Etkilenen İsrail ihracat sektörlerine yardım.

Independent Türkçe, Dünya

 


Goebbels'in "aşk yuvası" bedavaya verilecek

Villa hakkındaki "Yıkılsın mı, başka amaçla mı değerlendirilsin?" tartışmaları on yıllardır sürüyor (AP)
Villa hakkındaki "Yıkılsın mı, başka amaçla mı değerlendirilsin?" tartışmaları on yıllardır sürüyor (AP)
TT

Goebbels'in "aşk yuvası" bedavaya verilecek

Villa hakkındaki "Yıkılsın mı, başka amaçla mı değerlendirilsin?" tartışmaları on yıllardır sürüyor (AP)
Villa hakkındaki "Yıkılsın mı, başka amaçla mı değerlendirilsin?" tartışmaları on yıllardır sürüyor (AP)

Bir zamanlar Adolf Hitler'in propaganda bakanı Joseph Goebbels'in kullandığı bir mülk, Nazi liderinin ölümünün üzerinden neredeyse 80 yıl geçmişken tartışma konusu olmayı sürdürüyor. 

Perşembe günü eyalet parlamentosunda konuyla ilgili konuşan Berlin Eyaleti Maliye Bakanı Stefan Evers şu ifadeleri kullandı:

Bu yeri kim almak istiyorsa Berlin eyaleti olarak ona hediye etmek isteriz.

Berlin bu villayı, yer aldığı Brandenburg eyaletine ya da federal yönetime devretmek istediğini daha önce defalarca söylemişti. Ancak bu talepler karşılık bulmayınca bakım ve güvenlik giderleri başkente kaldı. 

sdvfbr
Bogensee gölüne bakan villa, 1939'da inşa edildi (AP)​​​​​

Bu teklifi yineleyen Evers, villanın tarihini yansıtacak teklifler beklediğini vurgularken şahısların başvurusunun kale alınıp alınmayacağını açıklamadı. 

"Önceki on yıllarda olduğu gibi bu konuyu bir kez daha halledemezsek Berlin'in halihazırda mevcut olan yıkım hazırlığını icraate dökmekten başka çaresi kalmıyor" dedi. 

Nazi Almanyasının lideri Hitler'e en yakın isimlerden olan Goebbels, lüks villayı Berlin'in 40 kilometre kuzeyindeki Wandlitz kasabası yakınlarında yaptırmıştı. 

Eşi ve 6 çocuğuyla Berlin'de yaşarken bu bölgeye giderek kaçamak yapıyordu. Nazi liderleri, sanatçılar ve aktörlerin eğlence amaçlı kullandığı arazinin Goebbels'in evlilik dışı ilişkilerinde "aşk yuvası" rolü oynadığı söyleniyor. 

II. Dünya Savaşı'ndan sonra  17 hektarlık arazi önce bir süreliğine hastane olarak kullanıldı. Sonrasındaysa Doğu Almanya'daki Komünist Parti'nin gençlik kolu dev konutlar kurarak buraya bir eğitim merkezi inşa etti. 

1990'da Almanya'nın birleşmesinin ardından mülk, Berlin eyaletine geçse de yönetim ne yapacağını bilemedi. Birleşik Krallık'ın Telegraph gazetesi, evin 2000'den beri kullanılmadığını bildiriyor.

Evi yenilemenin 375 milyon dolar, yıkımınsa 55 milyon dolar maliyete sahip olacağı tahmin ediliyor. 

II. Dünya Savaşı'nın sonlarında Berlin'e taşınan Goebbels ve eşi, Sovyetler Birliği askerlerinin yaklaşması üzerine Hitler'in sığınağında siyanürle hem kendilerini hem de çocuklarını öldürmüştü. 

Ailenin Berlin'deki bir adada yer alan lüks evleri, 2011'de açık artırmayla satılmıştı. 

Independent Türkçe, AP, New York Post, Telegraph


Çin lideri Şi Cinping'in Avrupa turundan neler bekleniyor?

Geçen sene üç günlüğüne Asya ülkesine giden Macron, "Çin'le bağlarımızı koparmamalı, kendimizi Çin'den uzaklaştırmamalıyız" demişti (AFP/Arşiv)
Geçen sene üç günlüğüne Asya ülkesine giden Macron, "Çin'le bağlarımızı koparmamalı, kendimizi Çin'den uzaklaştırmamalıyız" demişti (AFP/Arşiv)
TT

Çin lideri Şi Cinping'in Avrupa turundan neler bekleniyor?

Geçen sene üç günlüğüne Asya ülkesine giden Macron, "Çin'le bağlarımızı koparmamalı, kendimizi Çin'den uzaklaştırmamalıyız" demişti (AFP/Arşiv)
Geçen sene üç günlüğüne Asya ülkesine giden Macron, "Çin'le bağlarımızı koparmamalı, kendimizi Çin'den uzaklaştırmamalıyız" demişti (AFP/Arşiv)

Şi Cinping, devlet ziyareti için 2019'da İtalya'ya gittiğinde gösterişli bir karşılamayla ağırlanmıştı. Opera şarkıcısı Andrea Bocelli'nin şarkı söylediği yemeğe katılıp Roma döneminden kalma yerleri ziyaret ettikten sonra İtalya, Çin liderinin Kuşak ve Yol girişimine katılmak için imza atmıştı.

5 yıl sonra Avrupa'ya dönen 70 yaşındaki Şi, bambaşka bir atmosferle karşı karşıya. 6 günlük turunun bugünkü başlangıcında Fransa'da törenlerle karşılanıyor olsa da Pekin yönetimine bakış kıtada kayda değer ölçüde değişti. 

İtalya'nın anlaşmayı yenilemeyeceğini 3 Aralık'ta bildirerek Çin'in "Modern İpek Yolu" projesinden çekilmesi, Avrupa Birliği'nin Çinli rüzgâr türbini şirketleri hakkında ve tıbbi cihaz tedarikine ilişkin soruşturma başlatması, Birleşik Krallık ve Almanya'nın Çin ajanlarına yönelik yakın tarihli operasyonları da bu değişime örnek olarak gösteriliyor.

ABD'nin önde gelen haber kuruluşlarından CNN, Avrupa'nın ticaret savaşı beklentisiyle bu adımları attığını vurguladı. Pekin'in Ukrayna'yı istila eden Rusya'yla ilişkileri derinleştirmesinin de Avrupa'yı alarma geçirdiği bildirildi. 

Amerikan Alman Marshall Fonu (German Marshall Fund) adlı düşünce kuruluşu için Berlin'de çalışan Noah Barkin şu ifadeleri kullanıyor:

Çin, Avrupa'daki pek çok başkentte, artan oranda, çok yönlü bir tehdit olarak görülüyor. Ancak hem ekonomi hem de güvenliğe dair bu endişelerin giderilmesinin ne kadar hızlı olacağı ve alınacak önlemlerde hangi ölçüde ileri gidileceği konularında Avrupa içinde farklı sesler var.

Fransa, Sırbistan ve Macaristan'ı kapsayan ziyarette Şi bu kaygıları giderme şansına sahip. Pekin'in ekonomi konusundaki tartışmaları yatıştırmak ve Avrupa'yı ABD'ye daha fazla itmemek istediği, CNN'in haberinde belirtildi. 

Amerikan New York Times gazetesi de ziyaretin Brüksel-Washington ilişkilerini zayıflatmayı hedeflediğini savundu. 

dfbgrtyn
Uluslararası Af Örgütü, cumartesi Paris'te düzenlediği eylemde Çin'in insan hakları ihlallerine dikkat çekti (AFP)

CNN, Şi'nin Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'la pazartesi yapacağı görüşmede elektrikli otomobil ihracatının önüne engel konmaması için uğraşacağını bildirdi. Çin'in elinde de Fransa'nın konyak sektörünü vuracak ticaret yasağı gibi misillemeye dair kozlar olduğuna işaret edildi. 

Singapur Ulusal Üniversitesi'nden siyaset bilimci Chong Ja Ian, Macron-Şi görüşmesi hakkında şunları söylüyor:

Fransa, ABD'yle mesafelenip AB içinde bağımsız bir aktör olma isteğiyle nam kazandı. Şi, Avrupa'nın Kuzey Amerika'yla daha fazla mesafelenmesi için Macron'la çalışmak isteyebilir.

Fransa-Çin ilişkileri uzmanı Philippe Le Corre de "Macron mevcut küresel kaos içinde, iki süpergüç arasında üçüncü yol çizip orada yürümeye çalışıyor" diyor. 

Pekin'deki Renmin Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler dersleri veren Wang Yiwei, Çin'in Ukrayna savaşı konusunda arabulucu olma çabalarına vurgu yapıyor:

Başkan Şi, Çin'in Rusya'yla ilişkilerini Başkan Macron'a açıklayacak. Çin'in Avrupa ve Rusya arasındaki mesafeyi azaltmak için aracı olabileceğini söyleyecek.

Diğer yandan savaşta kullanılabilecek malzemelerin ihracatı ve Rus lider Vladimir Putin'in bu ay Çin'i ziyaret etmeyi planladığını açıklaması, Pekin'in Avrupa'dan çok Moskova'ya yakın olduğu düşüncesini güçlendiriyor. 

Macron ve Von der Leyen'in özellikle silah ihracatı konusunda Şi'yi uyarması bekleniyor. 

Avrupa-Çin ilişkileri uzmanı Noah Barkin, Şi'nin Sırbistan ve Macaristan ziyaretlerinin daha sakin geçmesini bekliyor:

Şi, diğer Avrupa başkentlerinde duyduğu eleştirileri Belgrad ve Budapeşte'de duymayacak. Onların liderleri Çin'in yatırım yapmasını istiyor ve Çin'in Rusya'yla ilişkilerinin güçlenmesiyle ilgili problemleri yok.

Hem Sırp lider Aleksandar Vučić, hem de Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın Çin liderini kucaklaması bekleniyor. Şi'nin Sırbistan ziyaretinin, NATO'nun Belgrad'daki Çin Büyükelçiliği'ni "yanlışlıkla" bombalamasının 25. yıldönümünde gerçekleşmesi de dikkat çekiyor. 

Diğer yandan geçen hafta bu ziyareti duyuran Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Cien, "küresel barış ve kalkınmaya olumlu katkı sağlamanın amaçlandığını" söylemişti.

Independent Türkçe, CNN, New York Times


Filistin yanlısı gösterilerin devam ettiği ABD üniversitelerinde öğrenciler gözaltına alınıyor

Çevik kuvvet polisi, Charlottesville'deki Virginia Üniversitesi'nde Filistin yanlısı bir göstericiyi gözaltına aldı. (AP)
Çevik kuvvet polisi, Charlottesville'deki Virginia Üniversitesi'nde Filistin yanlısı bir göstericiyi gözaltına aldı. (AP)
TT

Filistin yanlısı gösterilerin devam ettiği ABD üniversitelerinde öğrenciler gözaltına alınıyor

Çevik kuvvet polisi, Charlottesville'deki Virginia Üniversitesi'nde Filistin yanlısı bir göstericiyi gözaltına aldı. (AP)
Çevik kuvvet polisi, Charlottesville'deki Virginia Üniversitesi'nde Filistin yanlısı bir göstericiyi gözaltına aldı. (AP)

ABD polisi, Filistinlileri destekleyen en az 25 protestocuyu gözaltına aldı ve Virginia Üniversitesi'ndeki bir çadır kampını kaldırdı. Virginia Üniversitesi tarafından yapılan açıklamada, diğer ABD üniversitelerinin mezuniyet törenleri sırasında daha fazla protesto ve huzursuzluğa hazırlandığı belirtildi.

Charlottesville'deki Virginia Üniversitesi, Cumartesi sabahına kadar protestolar büyük ölçüde barışçıl olmasına rağmen bir kez daha gerginliğe tanık oldu. Reuters haber ajansına göre, bir videoda çevik kuvvet teçhizatı giyen polis memurlarının göstericilerin kampına girdiği, bazı göstericileri kelepçelediği ve kimyasal sprey gibi görünen bir şey kullandığı görüldü.

xscdvfb
Filistin yanlısı göstericiler Charlottesville'deki Virginia Üniversitesi kampüsünde çevik kuvvet polisinin önünde duruyor. (AP)

ABD'nin dört bir yanındaki öğrenciler, Gazze Şeridi'nde aylardır süren savaşı protesto etmek ve İsrail'i destekleyen Başkan Joe Biden'dan orada akan kanı durdurmak için daha fazlasını yapmasını talep etmek için onlarca kampüste toplanıyor. Ayrıca üniversitelerine, İsrail hükümetini destekleyen şirketlerden ellerini çekmeleri çağrısında bulunuyorlar.

Virginia Üniversitesi tarafından yapılan basın açıklamasında, protestocuların Cuma akşamı çadır kurarak ve hoparlör kullanarak bir dizi kuralı ihlal ettiği ifade edildi.

Virginia Üniversitesi Rektörü Jim Ryan bir mektupla, yetkililerin ‘üniversite ile bağlantısı olmayan’ ve ‘bazı güvenlik endişeleri’ yaratan kişilerin kampüsteki protestoculara katıldığını öğrendiklerini bildirdi.

Gözaltına alınanlar arasında kaç Virginia Üniversitesi öğrencisinin bulunduğu henüz belli değil.

Kendilerine ‘Virginia Üniversitesi Gazze Oturma Kampı’ adını veren bir grup, üniversitenin polis çağırma kararını bir Instagram paylaşımıyla kınadı.

Chicago polisinin X üzerinden yaptığı açıklamaya göre, dün (Cumartesi) Sanat Enstitüsü önünde düzenlenen bir gösteride, enstitünün kampüsü yasadışı olarak işgal ettiklerini söyleyerek protestocuları dağıtmak üzere polis çağırmasının ardından onlarca kişi izinsiz giriş suçundan gözaltına alındı.

University of Michigan graduates walk out during the ceremony with Palestinian flags in solidarity with the Palestinian people. pic.twitter.com/xHk4Rhsx6t

— PALESTINE ONLINE 🇵🇸 (@OnlinePalEng) May 5, 2024

 

Diğer üniversitelerde ise yaşanan arbedeler gözaltılara dönüşmedi. Ann Arbor'daki Filistin yanlısı protestocular Michigan Üniversitesi'ndeki mezuniyet töreninin başlamasını engelledi.

Sosyal medyada dolaşan görüntülerde, geleneksel Filistin kefiyesi giyen, mezuniyet kepi takan ve Filistin bayrakları sallayan onlarca öğrenci, binlerce kişi olduğu tahmin edilen kalabalığın tezahüratları ve yuhalamaları arasında Michigan Stadyumu'nun orta koridorunda yürürken görüldü.

Üniversite Sözcüsü Colleen Mastony'e göre tören devam etti ve kampüs polisi protestoculara stadyumun arka tarafına kadar eşlik etti. Ancak herhangi bir gözaltı yapılmadı.

Mastony yaptığı açıklamada, “Michigan Üniversitesi'nin mezuniyet törenlerinde onlarca yıldır bu tür barışçıl protestolar düzenleniyor. Üniversitemiz konuşma ve ifade özgürlüğünü destekliyor. Üniversite öğrencileri bugünkü mezuniyet töreninin bir gurur ve zafer anı olmasından memnuniyet duyuyor” ifadelerini kullandı.

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki savaşına ilişkin tepkiler son iki hafta içinde ABD kampüslerinde farklı bir noktaya geldi ve bazen şiddete dönüştü.

New York'taki Columbia Üniversitesi de dahil olmak üzere pek çok üniversite protestoları kontrol altına almak için polis çağırdı.

Polis şimdiye kadar ülke çapındaki üniversitelerde iki binden fazla protestocuyu gözaltına aldı.

Michigan Üniversitesi, mezuniyet törenleri için güvenlik protokollerini değiştiren birkaç üniversiteden biri.

Üniversite yönetimi geçtiğimiz hafta Reuters'a yaptığı açıklamada, gönüllü personelini, misafirleri kampüs içinde yerlerine yönlendirmek gibi olağan görevlerinden farklı olarak, aksaklıkları nasıl yatıştıracakları konusunda eğittiğini bildirdi.

Savaş karşıtı protestolar İsrail'in, 7 Ekim'de Hamas'ın düzenlediği ve bin 200 kişinin ölümüne yol açtığını söylediği saldırının ardından Gazze Şeridi'ne başlattığı saldırıya yanıt niteliği taşıyor. Gazze Şeridi'ndeki sağlık yetkililerine göre İsrail söz konusu saldırıya karşılık 34 binden fazla kişiyi öldürdü ve Gazze Şeridi’ni yerle bir etti.


Hamas yetkilisi: Ateşkes görüşmeleri sona erdi ve heyetimiz Kahire'den Doha'ya gidecek

İsrail bombardımanı sonucu Gazze'deki yıkımdan bir kare (Reuters)
İsrail bombardımanı sonucu Gazze'deki yıkımdan bir kare (Reuters)
TT

Hamas yetkilisi: Ateşkes görüşmeleri sona erdi ve heyetimiz Kahire'den Doha'ya gidecek

İsrail bombardımanı sonucu Gazze'deki yıkımdan bir kare (Reuters)
İsrail bombardımanı sonucu Gazze'deki yıkımdan bir kare (Reuters)

Bir Hamas yetkilisi Fransız Haber Ajansı AFP’ye bugün yaptığı açıklamada, Mısır'ın başkenti Kahire’de Gazze'deki ateşkesle ilgili toplantının sona erdiğini ve Hamas heyetinin Doha'ya doğru yola çıkacağını ifade etti.

Hamas yetkilisi, isminin açıklanmaması kaydıyla şunları söyledi: “Mısır İstihbarat Bakanı ile görüşme sona erdi ve Hamas heyeti Doha'ya doğru yola çıkacak. İstişareleri tamamlamak içim”


Türkiye-ABD ilişkileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ertelenen ABD ziyaretinin önemi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, 11 Temmuz'da Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesi sırasında bir araya geldiler (AFP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, 11 Temmuz'da Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesi sırasında bir araya geldiler (AFP)
TT

Türkiye-ABD ilişkileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ertelenen ABD ziyaretinin önemi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, 11 Temmuz'da Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesi sırasında bir araya geldiler (AFP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Joe Biden, 11 Temmuz'da Vilnius'ta düzenlenen NATO Zirvesi sırasında bir araya geldiler (AFP)

Ömer Önhon

Her şey Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi İletişim Danışmanı John Kirby’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 9 Mayıs'ta Washington'a gerçekleştireceği ve Başkan Joe Biden ile resmi görüşmelerde bulunacağı resmi ziyaretle ilgili olarak “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretine ilişkin programlanmış bir şey yok” açıklamasıyla başladı.

Buna karşın kimliği ismi açıklanmayan resmi Türk kaynakları ve ABD'nin Ankara Büyükelçisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington ziyaretinin planlandığını teyit ettiler. Ancak iki gün süren belirsizliğin ardından Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 9 Mayıs'ta ABD'ye planlanan ziyaretinin, programların uyuşmaması nedeniyle ileri bir tarihe ertelendiğini açıkladı.

Kim bilir belki de dünya gerçekten de telaşlı bir yerdir. Gerçekten de programlar uyuşmamıştır. Ancak bazı çevreler, ziyaretin ertelenmesinin arkasında daha derin siyasi boyutlar olabileceğini düşünüyorlar. Dolayısıyla, ziyaretin söz konusu tarihte gerçekleşmeyeceğini artık biliyor olsak da bunun arkasındaki nedenler halen netleşmiş değil ve her türlü spekülasyona açık.

Ziyaret, Joe Biden'ın göreve gelmesinden bu yana Ukrayna’daki ve Gazze'deki yıkıcı savaşlar da dahil olmak üzere uluslararası sahnede yaşanan kritik gelişmelerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington'a gerçekleştirdiği ilk resmi ziyaret olacaktı. Ziyaret aynı zamanda birtakım zorluklarla boğuşan Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden yönlendirilmesi gereken bir döneme denk geliyordu.

Erdoğan ve Biden, sonuncusu 2023 yılında Vilnius'ta yapılan NATO Zirvesi’nin oturum aralarında olmak üzere iki ya da üç kez bir araya geldiler, birkaç kez telefon görüşmesi gerçekleştirdiler. Bu yüzden iki lider arasındaki ilişkiler zaman zaman samimi olarak tanımlanabilir.

Türkiye, 1952 yılında Sovyetler Birliği'nin sınırlarına doğru genişlemesinin bir sonucu olarak NATO'ya üye olup ABD ile çok yakın bir ittifak kurdu. O tarihten bu yana iki ülke arasındaki ilişkiler, ABD’nin Türkiye'nin 1974 yılında Kıbrıs adasına askeri müdahalesi sebebiyle uyguladığı ve birkaç yıl süren silah ambargosu gibi ara sıra gerginliklere sahne olduysa da hiçbir zaman son on yıldaki kadar soğuk ve çalkantılı olmamıştı.

dfbgnthyum
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani Bağdat'ta bir araya geldiler, 22 Nisan 2024 (AFP)

Son yıllarda Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin tarihine bakıldığında, sorunlu bir dönem yaşandığı görülüyor. İlişkilerdeki bozulma muhtemelen Körfez krizi sırasında, 2003 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) ABD’nin Türkiye'de asker konuşlandırma ve Irak'ta bir kuzey cephesi açma talebine karşı oy kullanmasıyla başladı.

Türkiye-ABD ilişkilerindeki en önemli dönüm noktası 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye'de yaşanan darbe girişimi oldu. ABD, Ankara'nın darbenin arkasında terörist bir grup olarak gördüğü ve 1999 yılından bu yana Pensilvanya'daki malikanesinde yaşayan Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) lideri Fethullah Gülen'in iadesine ilişkin Türkiye'nin talebini görmezden geldi.

Türkiye’nin Rusya ile gelişen ilişkileri ve 2019 yılında Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın alması ise ABD'nin Türkiye'yi F-35 programından çıkarmasına yol açtı.

Türkiye-ABD ilişkilerindeki en önemli dönüm noktası 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye'de yaşanan darbe girişimi oldu. ABD, Fethullah Gülen'in iadesine ilişkin Türkiye'nin talebini görmezden geldi.

ABD Kongresi’nin Türkiye'ye F-16 savaş uçağı satışını engelleme kararının ve Türkiye’nin İsveç'in NATO’ya üyeliğini engellemesinin ardından ilişkilerdeki gerginlik daha arttı.

ABD'nin Suriye'de Halk Koruma Birlikleri’ne (YPG) verdiği destek, Ankara’nın ABD'nin DEAŞ'a karşı mücadeledeki yerel ortağını (Türkiye ve ABD'nin terör örgütü olarak tanımladığı) PKK'nın Suriye'deki uzantısı olarak görmesi nedeniyle iki ülke arasındaki temel anlaşmazlık noktası oldu.

sdfbth
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 31 Ocak'ta Romanya'nın başkenti Bükreş'i ziyareti sırasında (AP)

Türkiye ile ABD arasındaki anlaşmazlıkların listesi böyle uzayıp gidiyor. Fakat tüm bunlara rağmen siyasi gerçekçilik, ortak stratejik çıkarlar ve NATO içindeki dayanışma, iki ülke arasındaki ilişkilerin tamamen çökmesini engelledi. Her iki taraf da aradaki uçurumu kapatmayı sağlayacak yollar bulmaya çalıştı.

İki taraf arasındaki görüşmeler sonunda ABD ile Türkiye arasında bir soruna dönüşen İsveç'in NATO’ya üyeliği meselesi çözüme kavuşturuldu. ABD Kongresi de Türkiye'ye F-16 satışının yeniden başlatılmasına yeşil ışık yaktı.

Diğer tüm sorunların devam etmesine rağmen, her iki ülke de geçtiğimiz mart ayında Washington'da düzenlenen ABD-Türkiye Stratejik Mekanizma Toplantısı’nın sonunda yayınlanan ortak bildiride vurgulanan ‘ortak hedeflere ve olumlu bir ikili gündeme ulaşmaya’ karar verdiler.

Erdoğan, ABD ziyaretini mart ayındaki yerel seçimlerde partisinin tarihinin en ağır yenilgisini almasının ardından gerçekleştirecekti. Erdoğan, bir yandan bu yenilginin ardından toparlanmaya çalışırken ekonomi en önemli konu olmaya devam ediyor. Bu yüzden ABD ile ilişkiler, yeni yatırımlar, ticaret ve olumlu referanslar açısından büyük önem taşıyor.

Öte yandan Biden, önümüzdeki kasım ayında yapılması planlanan ve sonucu önceden kestirilemeyen çok kritik bir seçimle, başkanlık seçimleriyle karşı karşıya.

Biden'ın siyasi görüşüne göre Türkiye kriz yönetiminde bölgesel açıdan büyük önem taşıyor.

Erdoğan’ın 9 Mayıs'taki Washington ziyaretinin ertelenmesinin başlıca sebebi, Gazze’deki savaş ve çevresindeki gelişmeler oldu. Türkiye, uluslararası toplumun çoğunluğu gibi, Gazze'deki savaşın derhal durdurulması gerektiğine ve kalıcı barışın ancak iki devletli bir çözümle sağlanabileceğine inanıyor.

Türkiye’yi diğer ülkelerden ayıransa Hamas'ı bir terör örgütü olarak değil, Filistin’in kurtuluşu için mücadele eden bir direniş örgütü olarak görmesi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kısa bir süre önce Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye ve beraberindeki heyeti sıcak bir şekilde ağırlarken konuşmasında Hamas'ı Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İtilaf Devletleri’nin Türk topraklarını işgaline karşı kurulan direniş örgütü Kuvayi Milliye'ye benzetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibi, dünyayı Hamas'ın bir muhatap olarak kabul edilmesi gerektiğine ikna etmek için çok çalışıyor gibi görünüyorlar.

Türkiye’nin Hamas'ı bir terör örgütü olarak değil, Filistin’in kurtuluşu için mücadele eden bir direniş örgütü olarak görmesi onu diğer ülkelerden ayırıyor.

Erdoğan'ın, ABD’nin Filistin devletinin tanınmasını engellemesi ve ABD Kongresi'nin kısa bir süre önce İsrail'e 26 milyar dolarlık yeni bir yardım paketini onaylamasının yanında İsrail'i durdurmak için ciddi adımlar atmaması karşısında kızgın olduğu herkesçe biliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görüşlerini ve politikalarını içerideki önemli meseleler de şekillendiriyor. Yerel seçimlerde Gazze için yeterince çaba sarf etmediği için oylarını başka bir muhafazakar partiye kaptırdığına inanan Erdoğan, bu imajın üzerine yapışmasını istemiyor.

ABD’nin ve Türkiye'nin Gazze krizi çerçevesinde bir ateşkese ulaşılmasını sağlamak ve İran ile İsrail arasındaki krizi yatıştırmak için iş birliği yaptığı bildiriliyor. Ancak İsrail ve Türkiye arasında artan gerilim, eğer gerçekten böyle bir çaba varsa bu ortak çabaya gölge düşürdü.

Bununla birlikte Türkiye'nin İsrail'e ihraç edilen bazı mallara ticari ambargo uygulama kararı tepkilere neden oldu. İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, ülkesinin Türkiye’ye aynı şekilde karşılık vereceğini açıkladı. Katz, ayrıca ‘ABD Kongresi'ndeki dostlarına’ Türkiye'ye karşı yaptırım uygulamayı düşünmeleri çağrısında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Netanyahu'yu ve İsrail'in Gazze'deki savaşını eleştirmeye devam etmesiyle Türkiye ile İsrail arasındaki gerilim de giderek artıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, son olarak İstanbul'da düzenlenen Parlamenterler Arası Kudüs Platformu 5. Konferansı’nda İsrailli yetkilileri ‘modern zaman firavunları, Hitler ve Naziler’ olarak tanımladı. İsrail Dışişleri Bakanı Katz, bu tanımlamalara sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda Erdoğan'ı hedef alan alaycı ifadelerle karşılık verdi.

Diğer taraftan Türkiye’nin ve ABD'nin enine boyuna tartışması gereken bir diğer konu da Suriye. Basında yer alan bazı haberlerde her iki tarafın da endişelerini gidererek ilişkileri yeniden tesis edecek ve Suriye'deki Türkiye-ABD iş birliğinde yeni bir dönem başlatacak bir anlaşmadan bahsedildi. Ancak sahadaki durum ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyaretiyle ilgili gelişmeler göz önüne alındığında bunu düşünmek aşırı iyimserce olabilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 12 yıl aradan sonra Irak'a yaptığı resmi ziyaretin ardından Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve NATO Genel Sekreterliğine aday olan Hollanda Başbakanı Mark Rutte arka arkaya Ankara'yı ziyaret ettiler. Bu yoğun diplomasi trafiğiyle Türkiye’nin uluslararası sahnede önemli bir oyuncu olarak gösterilmesi amaçlanırken ABD ziyaretinin ertelenmesi bu imaja ters düştü.

Belki de önümüzdeki günlerde ziyaretin ertelenmesinin nedenleri ve ilişkilerin durumu daha iyi açıklanabilecek hale gelir. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington ziyaretini yeniden planlayamazsa Erdoğan ve Biden, önümüzdeki temmuz ayında Washington'da yapılması planlanan NATO Zirvesi’nde bir araya gelme fırsatı yakalayabilirler.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Netanyahu: Savaş hedeflerine ulaşılana kadar savaşmaya devam edeceğiz

 İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
TT

Netanyahu: Savaş hedeflerine ulaşılana kadar savaşmaya devam edeceğiz

 İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bugün (Pazar) yaptığı açıklamada, esirlerin serbest bırakılması karşılığında Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme taleplerini reddettiğini yineleyerek, bunun Hamas'ın iktidarda kalmasına ve İsrail için tehdit oluşturmasına yol açacağını söyledi.

Ülkesinin esirlerin serbest bırakılması karşılığında Gazze Şeridi'ndeki çatışmaları durdurmaya hazır olduğunu da sözlerine ekleyen Netanyahu, “Teslimiyet anlamına gelen koşulları kabul etmeyeceğiz ve savaşın hedeflerine ulaşılana kadar mücadeleye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Diğer yandan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye bugün yaptığı açıklamada, Hamas’ın ‘saldırganlığı sona erdirecek, çekilmeyi garanti altına alacak ve ciddi bir esir takası anlaşması sağlayacak kapsamlı ve birbiriyle bağlantılı bir anlaşmaya varma konusunda istekli olduğunu’ söyledi. Heniyye yaptığı açıklamada, Netanyahu'yu ‘saldırganlığın devamı için kalıcı gerekçeler icat etmekten, çatışma çemberini genişletmekten ve arabulucular ve çeşitli taraflar aracılığıyla sarf edilen çabaları sabote etmekten’ sorumlu tuttu.

Söz konusu açıklamalar, Hamas ile İsrail arasında ateşkes anlaşmasına varılması ve esir takası için Kahire'de gerçekleşen görüşmelerin ikinci gününe girdiği bir sırada geldi.

Konuyla ilgili olarak Hamas'tan bir kaynak Alman haber ajansı DPA'ya yaptığı açıklamada, Netanyahu'nun Mısır'ın başkenti Kahire'de devam eden ateşkes çabalarını engellemek için ‘yoğun çaba sarf ettiğini’ söyledi. Adının açıklanmaması kaydıyla konuşan Hamaslı kaynak, “Verdiğimiz tüm tavizlere ve Gazze Şeridi'ndeki sükuneti olumlu bir ruhla ele almamıza rağmen Netanyahu, İsrail'deki pozisyonu ve siyasi koltuğu için korktuğundan halen bunu (ateşkesi) engellemekte ısrar ediyor. Netanyahu, iddia ettiği gibi kapsamlı bir zafer elde etmek için değil, kendisini İsrail'deki siyasi sürgünden korumak için her zaman vakit kazanmaya ve Gazze Şeridi'nde Filistin halkına karşı yürütülen şiddetli savaşı durdurmayı geciktirmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın DPA’dan aktardığına göre kaynak, Hamas'ın şu anda ateşkes, İsrail ordusunun çekilmesi, yerlerinden edilen Filistinlilerin geri dönüşü ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşası başta olmak üzere İsrail ile yapılacak herhangi bir anlaşmanın uygulanmasına ilişkin teknik hususları müzakere ettiğini kaydetti. Kaynağa göre Hamas, Gazze Şeridi'nin geleceğini belirleyecek konular ve bunlarla başa çıkma mekanizması hakkında pek çok soru aldı. Kaynak, “Kritik saatlerle karşı karşıyayız. Ancak top şu anda sadece kişisel çıkarlarıyla ilgilenen ve Gazze Şeridi'ndeki esirlerin kaderini umursamayan İsrail ve Başbakanı’nın sahasında” dedi.

Mısır, 2007'den bu yana Gazze Şeridi'ni yöneten Hamas ile İsrail arasında yedi aydan fazla süren şiddetli savaşın ardından anlaşma görüşmelerini sürdürmek üzere dün (cumartesi) Kahire'ye gelen Hamas heyetine ev sahipliği yapıyor.


Bir güvenlik ihlalinin ardından Alman ordusunun binlerce toplantısına ilişkin bilgiler sızdırıldı

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius (AFP)
Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius (AFP)
TT

Bir güvenlik ihlalinin ardından Alman ordusunun binlerce toplantısına ilişkin bilgiler sızdırıldı

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius (AFP)
Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius (AFP)

Alman haber sitesi Zeit Online dün (Cumartesi), bir bilgi güvenliği ihlalinin Alman ordusunun Webex video konferans platformu üzerinden gerçekleştirdiği en az 6 bin toplantıya ilişkin bilgilere erişim sağlandığını bildirdi. Bu sızıntı, aynı araç üzerinden yapılan gizli bir askeri toplantıyla ilgili sızıntılardan iki ay sonra gerçekleşti.

Haber sitesi tarafından yapılan araştırmaya göre, Alman ordusunun önemli toplantılarına Webex daveti gönderen kişinin isminin yanı sıra, saat ve tarih gibi diğer bilgilere de ulaşmak mümkün oluyor.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre site, Ukrayna tarafından talep edilen uzun menzilli Taurus füzeleri ya da ‘dijital savaş alanı’ gibi konularda bazıları gizli olmak üzere ‘6 binden fazla toplantının çevrimiçi olarak bulunabileceğini’ bildirdi.

Alman ordusunun 248 bin üyesinin sanal toplantı odaları, şifre koruması bile olmayan zayıf bir siber tasarım sayesinde kolayca tespit edilebiliyor.

Site, diğer şeylerin yanı sıra, Alman Hava Kuvvetleri Komutanı Ingo Gerhartz'ın dijital toplantı odasını da bulduğunu belirtti.

Gerhartz'ın adı Mart ayında üst düzey Alman subayları arasında geçen gizli bir görüşmenin sızdırılmasıyla gündeme gelmişti. Gerhartz, Webex'te gerekli şifreli hattı kullanmadığı iddia edilen askeri personel arasındaydı. Görüşmenin Rus istihbarat servisleri tarafından dinlenmesi, Almanya'da bir skandala neden oldu ve ülkeyi müttefikleri karşısında utanç verici bir duruma soktu.

Zeit Online'a göre Alman ordusu güvenlik ihlalinden ancak gazetecilerin soruları üzerine haberdar oldu.

Bir Alman ordusu sözcüsü AFP'ye yaptığı açıklamada, ordunun Webex üzerinden yaptığı video konferanslarda bir güvenlik açığı tespit edildiğini, ancak açığın 24 saat içinde giderildiğini bildirdi.