Fas Kralı, Moritanya Cumhurbaşkanı ile görüştü

Hilal: Polisario Sahra hakkındaki siyasi süreçten kendisini mahrum bıraktı

Geçen ay parlamento oturumunun açılışını yapan Kral 6. Muhammed (EPA)
Geçen ay parlamento oturumunun açılışını yapan Kral 6. Muhammed (EPA)
TT

Fas Kralı, Moritanya Cumhurbaşkanı ile görüştü

Geçen ay parlamento oturumunun açılışını yapan Kral 6. Muhammed (EPA)
Geçen ay parlamento oturumunun açılışını yapan Kral 6. Muhammed (EPA)

Fas Kraliyet Divanı’nın geçen gece yaptığı açıklamaya göre Fas Kralı 6. Muhammed, Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Vild el-Gazvani, ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Söz konusu görüşmede iki liderin, ikili işbirliği sürecindeki büyük ve hızlı gelişmeden duydukları memnuniyeti ve iki komşu ülke arasındaki bu işbirliğinin derinleşmesini, ufkunu açmasını ve alanlarını çeşitlendirmesini sağlayacak şekilde bunu güçlendirme ve daha da ileriye taşıma arzularını dile getirdikleri bildirildi.
Söz konusu açıklamada telefon görüşmesinin iki ülke liderlerinin bölgedeki son gelişmelere değinmek için bir fırsat olduğu, “bu fırsat ile Kral 6. Muhammed’in Moritanya’ya resmi bir ziyaret düzenlemeye hazırlandığını söylediği” ve aynı şekilde Moritanya Cumhurbaşkanı’na da ikinci ülkesi sayılan Fas Krallığı’nı ziyaret etmesi için bir davette bulunduğu ifade edildi.
Fas’ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Ömer Hilal, CNN International kanalına verdiği demeçte Polisario Cephesi’nin ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Batı Sahra’yla ilgili siyasi sürece katılmaktan “kendini mahrum bıraktığını” ve tüm dünyaya yuvarlak masaların etrafında yeri olmadığını göstermiş olduğunu belirtti. Ünlü televizyon sunucusu Becky Anderson’ın Connect the World adlı programına konuk olan Hilal “Bir taraf savaş ilan edip ateşkes anlaşmasından çekildiğinde onun artık müzakere masasında yeri olmaz. Polisario tek kelimeyle siyasi sürece katılmaktan kendisini mahrum bıraktı” ifadelerini kullandı.
Hilal Batı Sahra’da bulunan Kerkerat’ın tampon bölgesinde tansiyonun yükselmesinden Polisario’nun ve silahlı milislerinin sorumlu olduğunu ve 21 Ekim’de, Kerkerat Sınır Kapısı’nda sivil ve ticari trafik akışını engellemek için silahlı unsurların yanı sıra kadın ve çocukları götürdüklerini belirtti. Bu duruma rağmen BM Genel Sekreteri’nin talebi üzerine, Fas’ın birkaç gün boyunca herhangi bir müdahaleden kaçındığını vurgulayan Hilal “Ancak bildiğiniz gibi, diplomasi için de bir zaman, müdahale için de bir zaman vardır” dedi. Hilal, Polisario’nun BM Genel Sekreteri’nin çağrılarına cevap vermeyi reddetmesi karşısında Fas’ın, Kerkerat Sınır Kapısı’ndaki trafiği eski haline döndürmek için medeniyetin göstergesi olan bir operasyon yaparak sorumluluklarını yerine getirmek ve ipleri eline almaktan başka bir seçeneği olmadığını vurguladı.

Operasyonda hiçbir sivil ile sürtüşme yaşanmadı
Daimi Temsilci Hilal, Kraliyet Silahlı Kuvvetleri tarafından yürütülen bu operasyonun herkesin gözü önünde ve BM gözlemcilerinin huzurunda gerçekleştirildiğini belirterek, bu operasyon sırasında hiçbir sivilin yaralanmadığını ya da hiçbiri ile sürtüşme yaşanmadığını belirtti.
Polisario ayrılıkçılarının Kerkerat’taki durumla ilişkili “aldatıcı” propagandasına tepki gösteren Hilal, Fas’ın gerçeklerin yanında olduğunu söyleyerek “Tıpkı ABD’nin ikinci başkanı John Adams’ın söylediği gibi: Gerçekler oldukça inatçı şeylerdir” dedi.
Hilal “Gerçekler, sivilleri ve silahlı unsurları Kerkerat’a geri getiren tarafın Polisario olması. Ateşkesin sona erdiğini resmen ilan eden tarafın da Polisario olması” ifadelerini kullanarak Fas’ın hiçbir zaman ateşkes ya da siyasi süreçten vazgeçmekten söz etmediğini vurguladı.
Bu bağlamda Hilal “Sahra’daki referandum mekanizması yirmi yıldan daha fazla bir süre önce gömüldü ve ölüler asla diriltilemez” dedi.
Hilal “Bunu söyleyen tek kişi ben değilim. BM Güvenlik Konseyi geçtiğimiz 20 yılda onaylanan kararların hiçbirinde referandumdan söz etmedi” dedi.
Sahra sorununun siyasi yollardan çözülmesi ile ilgili Faslı diplomat tek bir siyasi çözüm olduğunu ve onun da Fas’ın egemenliği ve toprak bütünlüğü çerçevesinde genişletilmiş özerk bir yönetim olduğunu tekrar vurguladı.
Daimi Temsilci Hilal “BM Güvenlik Konseyi, özerk yönetim çözümünü, sunulduğundan bu yana ciddi ve inandırıcı olarak nitelendiriyor. Başkan Horst Köhler’in (istifa eden Batı Sahra Özel Temsilcisi) önderliğinde düzenlenen iki yuvarlak masa toplantısında da görüşüldü. Özerk yönetim çerçevesinde her şey mümkün ancak özerk yönetim dışında hiçbir şey mümkün değil” dedi.
Aynı zamanda Hilal, Kral 6. Muhammed’in BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e bir mektup gönderdiğini ve kendisi ile telefonda görüştüğünü söyleyerek Kral 6. Muhammed’in Guterres’e Fas’ın ateşkese ve BM gözetimi altındaki siyasi sürecin yeniden başlatılmasına bağlı kaldığını ve aynı şekilde Krallığın BM Genel Sekreteri’nin takdire şayan çabalarını desteklediğini bir kez daha vurguladığını belirtti.
Daimi Temsilci Hilal “Fas savaşta değil ancak kendisini, sakinlerini, toprağını ve toprak bütünlüğünü savunma hakkını koruyor. Son günlerde olan şey bu” ifadelerini kullandı ve son zamanlarda Fas Kralı da bunu vurguluyordu.

Polisario, sadece Namibya tarafından desteklendi
Daimi Temsilci Hilal, Fas’ın Kerkerat’taki sivil ve ticari trafiği tekrar eski haline getirme amacıyla yaptığı müdahalenin uluslararası toplumun büyük bir kısmının, özellikle de 20 Afrika ülkesi, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Körfez ülkeleri ve Avrupa Birliği’nin (AB) yanı sıra Latin Amerika, Karayipler ve Pasifik Okyanusu ülkelerinin desteğini kazandığına dikkati çekti. Polisario’nun ise daimi destekçisi Cezayir’in yanı sıra sadece tek bir ülke tarafından desteklendiğini onun da Namibya olduğunu söyledi.
Daimi Temsilci Hilal “Bu iki devlet dışında Polisario’nun düşmanca hareketini başka hiçbir ülke desteklemedi” dedi.
Polisario’nun eylemlerinden bahseden Hilal, eski BM Genel Sekreteri merhum Kofi Annan’ın “hiçbir uluslararası yükümlülükle bağlı olmadıkları için” silahlı gruplara ve ayrılıkçı hareketlere asla tamamen güvenmememiz gerektiğine ilişkin sözlerini hatırlattı. Hilal, “Şu anda ateşkes anlaşmasını ihlal eden ve BM’ye karşı yükümlülüklerini sırtından atan Polisario’nun durumu da aynen böyle” dedi.
Fas’ın BM Daimi Temsilcisi sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Dünya bugün Uluslararası Çocuk Günü’nü kutlarken Polisario’nun şu anda ne yaptığını biliyor musunuz? Çocukları toplayıp ellerine silah vererek Kerkerat’a gönderiyor ve şu anda onları savaşa hazırlayarak çocukluklarını ve masumiyetlerini çalıyor. Ne yazık ki Polisario’nun doğası bu.”
 



Suriye'de “ertesi gün” için 4 senaryo

Halep'in muhaliflerin eline geçmesinin ardından Beşşar Esed'in resmini yırtan bir muhalif unsur (AFP)
Halep'in muhaliflerin eline geçmesinin ardından Beşşar Esed'in resmini yırtan bir muhalif unsur (AFP)
TT

Suriye'de “ertesi gün” için 4 senaryo

Halep'in muhaliflerin eline geçmesinin ardından Beşşar Esed'in resmini yırtan bir muhalif unsur (AFP)
Halep'in muhaliflerin eline geçmesinin ardından Beşşar Esed'in resmini yırtan bir muhalif unsur (AFP)

İsmail Derviş

Suriye’de Halep şehrinin tamamını, İdlib’in geri kalanını ve Hama'nın kuzey kırsalını ele geçiren Heyetu Tahriru'ş Şam’ın (HTŞ) başını çektiği silahlı muhalif grupların ani ve hızlı ilerleyişinin ardından, Suriye'nin kuzey ve orta kesimlerindeki çatışmalar beş gündür dünya basınında gündemin üst sıralarında yer alıyor.

Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) da eş zamanlı olarak Halep'in kuzey kırsalında rejim güçlerine ve Ankara tarafından PKK'nın uzantısı olarak kabul edilen Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) karşı yeni bir operasyon başlattı. Rus savaş uçakları İdlib ve Halep'te birkaç hava saldırısı düzenlerken İran sahada değil ve diplomasiye yönelmiş durumda. Tüm bunlar çerçevesinde Suriye'de ‘ertesi gün’ nasıl olacak?

Olası senaryolar arasında cumartesi gününden itibaren yoğunlaşan diplomatik çabaların başarıya ulaşması ve yeni gerçeklik çerçevesinde bir ateşkes sağlanması, haritaları yeniden rejim lehine değiştirecek bir karşı saldırının başlaması, siyasi bir çözümün dayatılması için çatışmaların devam etmesi ve Şam rejiminin düşmesi şeklinde dört senaryo yer alıyor.

Diplomatik hamleler

Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan resmi açıklamada İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin bugünTürkiye'yi ziyaret edeceği ve bu ziyaret sırasında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile bir araya gelerek Suriye'deki durumu ele alacağı bildirildi.

Arakçi, ABD ve İsrail'i Suriye'deki çatışmalarda büyük ilerlemeler kaydeden Suriyeli muhalif grupları desteklemekle suçladıktan sonra Şam'dan Ankara'ya geçmesi bekleniyor. Konuyla ilgili bilgi sahibi bir Türk kaynak, bir güvenlik heyetinin cumartesi günü Şam'dan Türkiye'nin güneyindeki Antalya’ya geldiğini söyledi. Heyetin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yetkilileriyle bir araya gelerek muhalif grupların ilerleyişini durdurmak için bir anlaşmaya varmaya çalışması bekleniyor. Şarku’l Avsat’ın  Independent Arabia’dan aktardığı habere göre kaynak, Şam heyetinin bu görevinde başarılı olma ihtimalini zayıf görürken bir başka Türk kaynak da böyle bir heyetin Antalya’ya gelişinin gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, Suriye topraklarının terörizme karşı korunması ve birliğinin sağlanması için desteklerini ifade eden bazı Arap ülkelerinden yetkililerle birkaç telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

 Mevcut gerginlik sırasında İran tarafından yürütülen diplomatik çabalara gelince, daha önceki deneyimleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye dosyasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile anlaşmayı tercih etmesi nedeniyle Türkiye ile bir anlaşmaya varmakta başarısız olduklarını kanıtladı. Putin ile Erdoğan arasında geçtiğimiz yıllarda yapılan görüşmeler, sahaya yansıyan ve Suriye'de dört yıl süren ateşkese katkıda bulunan çeşitli anlaşmalar ve sonuçlar elde etmeyi başardı. Dolayısıyla Rusya'nın diplomatik müdahalede bulunmaması ve Türkiye ile görüşmeler yapmaması halinde diplomatik kanalların Suriye'deki çatışmaları durdurma konusunda başarılı olması pek mümkün görünmüyor.

Karşı saldırı

Cumartesi gecesi ve pazar günü Hama kentindeki çatışmalar nispeten durma noktasına gelirken, Rus savaş uçakları İdlib ve Hama illerinin çeşitli bölgelerine hava saldırıları düzenledi. Suriye düzenli ordusu son birkaç gün içinde kaybettiği geniş alanları geri almak için karşı saldırı başlatmaya hazırlandığını duyurduysa da rejimin böyle bir karşı saldırısı ancak Rusya'nın yoğun hava desteğiyle birlikte başarılı olabilir.

Eski diplomat ve Rusya işleri uzmanı Rami eş-Şair, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Rus savaş uçakları Suriye halkına karşı operasyon düzenlemeyecek. Rusya'daki yetkililer Suriye'de yaşananların, Şam hükümetinin siyasi çözüm konusunda somut ilerleme kaydetmeyi ve tüm etnik ve mezhepsel bileşenleriyle Suriye halkının isteklerini karşılayacak yeni bir anayasa üzerinde anlaşmayı ertelemesinden kaynaklandığının farkında."

Independent Arabia'ya konuşan Şair, Astana Süreci'nin garantör ülkeleri olan Türkiye, Rusya ve İran'ın geçtiğimiz yıllarda ateşkesin uygulanmasına katkıda bulunduğunu ve bunun amacının da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararı uyarınca gerçek bir siyasi sürecin başlatılması için Suriye'nin iç faktörlerini hazırlamak olduğunu, ancak Rusya'nın Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in ve hükümetin bu çözüme doğru ilerlemeleri için herhangi bir katkıda bulunmadığını söyledi. Rusya Hava Kuvvetlerinin etkin bir müdahalede bulunmayacağını ve Suriye halkına karşı saldırı düzenlemeyeceğini düşünen Şair, “Bugün tek çözümün 2254 sayılı BMGK kararı uyarınca siyasi çözüme derhal geçilmesi olduğuna inanıyorum” diye ekledi.

Çatışmalar devam ediyor ve çözüm dayatılıyor

Bu senaryo, bugün sahadaki gerçekliğe en yakın olanı olsa da önümüzdeki günlerde ve saatlerde sürprizler devam edecek. Bu senaryoda muhalif gruplar Suriye'nin orta kesimlerinde, özellikle de Humus ve Hama vilayetlerinde yeni hedeflere yönelmeyi sürdürecek. Bu da rejimi siyasi bir çözüme zorlamalarını sağlayacak.

Independent Arabia'ya konuşan Türk akademisyen Umut Berhan Şen, Rusya ve İran için en önemli olanın Şam'ın düşmemesi olduğunu söyledi. Şen’e göre çatışmayı Şam'ın dışında tutmak muhalifler için bir güç ifade etse de rejimin düşmesine sebep olmuyor. Ancak muhalifler kontrolü ele geçirmeye devam eder ve Humus ve Hama'ya ulaşırsa bir çözümün dayatılmasına yol açabilir. Bu büyük ve ani ilerlemeden sonra Şam'ın artık oyalanacak zamanı kalmadı. Esed’in şimdi silah zoruyla Suriye muhalefetiyle ortak bir hükümet kurulmasını sağlayacak ve milyonlarca mülteciyi vatanlarına döndürecek siyasi bir çözüm için yeni adımlar atması gerekiyor.

Şen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Halep'ten gelen videoları izledim. Herkes Halep halkının artık şehirlerine dönebildikleri için ne kadar mutlu olduklarını gördü. Peki Suriye hükümeti Halep’i kontrol ederken onlar hakkında soruşturma başlatmadan ya da onları tutuklamadan geri dönmelerine izin veremez miydi? Özetle artık Suriye'de çözüm zamanı geldi.”

Şam’ın düşmesi

Şam'ın düşmesi hiç kuşkusuz Suriye'de rejimin düşmesi anlamına geliyor. Bu senaryo henüz çok uzak ve hakkında konuşmak için çok erken olsa da olaylar okunup analiz edilebileceklerinden çok daha hızlı gelişiyor.

Bu senaryonun mümkün olduğunu, ABD ya da Uluslararası Koalisyona ait savaş uçaklarının bombardımanlar düzenleyerek Suriyeli muhaliflerin Şam'a girmesini sağlamasının ihtimal dışı olmadığını söyleyen Şen, “Şam’ı almak kolay değil, çünkü o başkent, rejimin kalesi. Muhaliflerin buraya girmesi rejimin sonu demek. Rejimin Suriye'nin kuzeyinden ve orta kesimlerinden çekilmesinden sonra Şam'ı daha da güçlendirmeye çalıştığına inanıyorum. Dolayısıyla muhalefetin eline geçmesi zor olsa da bu ancak ABD’nin ya da Uluslararası Koalisyonun desteğiyle mümkün” diye konuştu.

Türkiye, Suriye'deki çatışmanın patlak vermesinden bu yana Rusya ile müzakere halindeydi. Şimdi diplomatik olarak hareket eden taraf İran. Türkiye'nin İran ile anlaşması pek mümkün görünmüyor. Çünkü Türkiye ve İran ‘sınırlı bir dostluğa’ sahip olmalarına rağmen Suriye'de düşmanlar. Ancak nihayetinde eldeki göstergeler ister diplomasi yoluyla ister uluslararası ve askeri dayatmalarla olsun, Suriye'de siyasi bir çözümün yakın olduğuna işaret ediyor.