Mossad, 27 yıl önce Fahrizade’nin yakınlarına ajan yerleştirmiş

Ehud Olmert, Bush’a İran’ın nükleer çalışmalarına dair bir ses kaydı dinletmişti.

İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade (AFP) - Netanyahu, Nisan 2018'de sunduğu belgelerde Fahrizade’nin İran'ın silahlanma programındaki rolüne dikkat çekmişti. (AFP)
İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade (AFP) - Netanyahu, Nisan 2018'de sunduğu belgelerde Fahrizade’nin İran'ın silahlanma programındaki rolüne dikkat çekmişti. (AFP)
TT

Mossad, 27 yıl önce Fahrizade’nin yakınlarına ajan yerleştirmiş

İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade (AFP) - Netanyahu, Nisan 2018'de sunduğu belgelerde Fahrizade’nin İran'ın silahlanma programındaki rolüne dikkat çekmişti. (AFP)
İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade (AFP) - Netanyahu, Nisan 2018'de sunduğu belgelerde Fahrizade’nin İran'ın silahlanma programındaki rolüne dikkat çekmişti. (AFP)

Tel Aviv'deki güvenlik kaynakları dün, Mossad'ın (İsrail Dış İstihbarat Servisi) geçmişte, geçtiğimiz cuma günü Tahran'da gerçekleştirilen suikasta ile öldürülen İranlı nükleer bilimci Muhsin Fahrizade’nin çok yakınlarına bir ajan yerleştirmeyi başardığını aktardılar. 1993 yılında, yani 27 yıl önce Fahrizade’ye yaklaşmayı başaran ajanın, askeri nükleer proje hakkında konuştuğu sırada bilim insanından ses kaydı aldığı belirtildi.
Güvenlik işleri uzmanı Ronen Bergman dün Yedioth Ahronoth gazetesinde yayınlanan haberinde, İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine saldırı plan kurduğunu, bu konudaki çalışmaların 2008’de Ehud Olmert hükümetinde Güvenlik Bakanlığında Ehud Barak’ın bulunduğu sırada başladığını belirtti. Söz konusu dönemde, nükleer bilimci Fahrizade’den gizli bir nükleer programdan bahsettiği sırada ses kaydı alındığını kaydetti.
Bergman’ın aktardıklarına göre Olmert ve Barak, İsrail'in kuruluşunun 60’ıncı yıl dönümü kutlamalarına katılmak için Nisan 2008'de İsrail'i ziyaret eden eski ABD Başkanı George Bush'a İsrail’in İran’a saldırı planladığı bilgisini verdi. Ardından Bush’un ABD istihbarat servislerinden rapor aldığı bu planları ulusal güvenlik danışmanı Stephen Hadley ile görüştüğü anlaşıldı. Akşam düzenlenen kutlama yemeği sırasında Bush, Olmert, Hadley ve Barak’ın yan odaya girdiğini, bu sırada Barak’ın ordusunun dikey iniş yapabilen ABD savaş uçakları ve akıllı bombalarla donatılmasını istediğini belirten Bergman, Barak’ın ağzından şunları aktardı:
“Parmağı ile beni göstererek ‘Bu adam beni ürkütüyor’ diyen Bush, ‘Resmi konumumuzu bilmenizi istiyorum. ABD, İsrail'in İran'ın nükleer programı altyapısına karşı harekete geçme olasılığına şiddetle karşı çıkıyor. Yanlış anlaşılmamak için ikinize de şunu söylemeliyim ki ABD, başkan ben olduğum sürece harekete geçme niyetinde değil’ ifadelerini kullandı.”
Ertesi gün Bush ile görüşme talebinde bulunan Olmert ise kendisine Fahrizade’nin ses kaydını dinletti. Bush’u Barak’ın sunduğu talebi yerine getirmeye ikna etmeye çalışan Olmert, “Sizden bu kayıttan CIA Başkanı’na dahi bahsetmemenizi istiyorum. Kayıtta konuşan kişi Muhsin Fahrizade; İran'ın gizli askeri nükleer programı başındaki isimdir. Ancak İran, böyle bir programın varlığını yalanlıyor” ifadelerini kullandı. Bergman’ın belirttiğine göre Bush'un biyografisini yazan ve şu an Beyaz Saray'daki New York Times muhabiri Peter Baker'ın ifadelerine ve Alman Die Zeit gazetesindeki bir habere göre, İsrail istihbaratı, ses kaydını Fahrizade’ye yakın bir ajanı sayesinde aldı. Zira Olmert, Bush’a İsrail'in böyle bir ajanı görevlendirmeyi başardığını söyledi. Olmert’in İngilizceye çevirip Bush’a verdiği Fahrizade’nin sözlerinde “İran’ın nükleer silah geliştirmekte olduğuna dair açık ifadelerin bulunduğu” belirtildi. Projeyi geliştirmek için yeterli bütçenin verilmediğinden şikayet eden Fahrizade’nin Savunma Bakanlığı ve Devrim Muhafızları'ndaki bazı meslektaşlarını eleştirdiği de aktarıldı.
Bergman, Bush'un İsrail'in söz konusu talebini kabul etmeyeceğini anlayan Olmert'in ses kaydı karşılığında başka bir talepte bulunduğu, bunun da İsrail ile ABD arasında tam bir istihbarat iş birliği olduğunu dile getirdi. Bu yeni teklifi kabul eden Bush ise Olmert'in İran nükleer programına karşı başka türlü operasyonlar yürütme talebini de onayladı. İsrail istihbarat teşkilatındaki yetkililerin “Bu yapısal bir an. Zira ABD ve İsrail, İran'ın nükleer meselesi haricinde hiçbir istihbarat meselesinde asla iş birliğinde bulunmamıştı” ifadelerini aktaran Bergman’ın söylediğine göre, iki yıl sonra ise İran'ın santrifüj takip programına virüs bulaştırarak nükleer programa ciddi zarar veren ve önemli ölçüde set koyan ‘Olimpiyat Oyunları’ adlı siber operasyon gerçekleştirildi.
Bergman, söz konusu haberinde ayrıca şunları aktardı:
“Fahrizade’nin ses kaydı, İsrail istihbaratı tarafından hazırlanan ve tamamı Fahrizade’ye ayrılan devasa bir istihbarat dosyasına eklendi. Yüklü miktarlarda ayrıntı, belge, fotoğraf ve kayıt içeren bu dosya, istihbaratın bir kişi hakkında on yıllar süren çılgınca çalışmasını temsil ediyor.”
Fahrizade hakkında 1993’te rapor hazırlamaya başlayan Mossad’ın aynı yıl ajan olarak görevlendirdiği ‘Calan’ adlı bir İsrailli subayın uranyum zenginleştirme sistemi henüz çok başlarındayken İran santrifüjlerine dair verileri İsrail’e aktardığı belirtildi. Calan, Bergman’ın ifadelerine göre, aslında şuanda Mossad’ın başındaki Yossi Cohen’di.
Söz konusu dosyada belirildiğine göre Devrim Muhafızları’na 1979 yılında katılan Fahrizade, başlangıçta bilim subayı görevinde bulunmuştu. Diğer yandan deneysel ve küçük bir santrifüj sistemi kuran İran, kısa bir süre sonra ABD ve İsrail'in bu sistemi keşfettiğini anladı. Böylece projeyi Natanz’daki gizli bir alana taşıdı. Mossad, askeri nükleer projenin bu alanda yürütüldüğünü düşünüyor.
Mossad’ın elinde, Fahrizade başkanlığındaki İranlı nükleer bilim adamlarının bir listesi bulunuyor. Bergman ise bir suikast planını onaylandığını söylediği Olmert’in şu ifadelerini aktardı:
“Fahrizade’yi iyi tanıyorum. Kendisi, onu ne kadar tanıdığımı bilmiyor. Onunla sokakta karşılaşsaydım kim olduğunu büyük ihtimalle anlardım. Onay verilmesi mümkün olmayan işler amaçlayan bir programa başkanlık ediyor. Dokunulmazlığı yok, hiç olmadı; olacağını da sanmıyorum.”
Ancak Mossad’ın fikir değiştirip suikastın ertelenmesini istediği, zira İsrail’in suikast yapmak üzere olduğunu öğrenen İran’ın suikast ekibine tuzak kurmaya karar verdiği belirtiliyor. Nitekim suikast meselesi, Mossad 2015’te ABD Başkanı Barack Obama yönetiminin İran'la nükleer anlaşma üzerine müzakereler yürüttüğü uyarısında bulunduğu zamana dek gündeme gelmedi.



Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki köyleri yıkmasını “savaş suçu” olarak nitelendirerek soruşturma açılması çağrısında bulundu

Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
TT

Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki köyleri yıkmasını “savaş suçu” olarak nitelendirerek soruşturma açılması çağrısında bulundu

Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) salı günü yayınladığı bir raporda, İsrail ordusunun Hizbullah ile yaptığı son savaş sırasında Lübnan'ın güneyindeki birçok sınır köyünde ‘kasıtlı’ olarak geniş çaplı yıkıma neden olduğunu belirterek, bunun ‘savaş suçu’ olarak soruşturulmasını istedi.

Hizbullah ve İsrail arasında bir yılı aşkın bir süre devam eden yıkıcı bir savaş gerçekleşti. Bu savaş, geçtiğimiz kasım ayında Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyindeki bölgeden çekilmesini ve askeri yapılarının lağvedilmesini, ayrıca İsrail'in savaş sırasında ilerlediği bölgelerden çekilmesini öngören bir ateşkesle sona erdi.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin haberine göre UAÖ, İsrail ordusunun Lübnan'ın güneyinde sivillere ait mülkleri ve tarım arazilerini yaygın ve kasıtlı olarak tahrip etmesinin savaş suçu olarak soruşturulması gerektiğini değerlendirdi.

UAÖ, geçtiğimiz haziran ayı sonlarında Lübnan'ın güneyindeki geniş çaplı yıkımla ilgili olarak İsrail ordusuna sorular gönderdiğini, ancak henüz bir yanıt alamadığını açıkladı.

Sayısız hayat yok edildi

UAÖ, 1 Ekim 2024 ile 26 Ocak 2025 tarihleri arasında Lübnan'ın güneyinde 10 binden fazla tesisin ya ciddi şekilde hasar gördüğünü ya da tamamen yıkıldığını belgeledi. UAÖ, yıkımın çoğunun İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleştiğini kaydetti.

Ateşkes anlaşması uyarınca, İsrail güçlerinin savaş sırasında Lübnan'ın güneyinde işgal ettikleri bölgelerden 60 gün içinde çekilmesi gerekiyordu. Fakat İsrail süre dolduktan sonra da sınır bölgesinde kalmaya devam etti.

İsrail askerleri, Lübnan'ın geri çekilmelerini talep ettiği beş stratejik tepede halen konuşlu durumda.

UAÖ, İsrail askerlerinin 24 köyde evler, camiler, mezarlıklar, yollar, parklar ve futbol sahaları dahil olmak üzere sivil altyapıyı tahrip etmek için elle yerleştirilmiş patlayıcılar ve buldozerler kullandığını belirtti.

UAÖ Araştırma, Savunuculuk, Politika ve Kampanyalar Kıdemli Direktörü Erika Guevara-Rosas’a göre bu durum bütün bölgeleri yaşanmaz hale getirirken sayısız insanın hayatını mahvetti.

Zorunlu askeri gereklilik yok

UAÖ, sınır şeridi boyunca yer alan köylerin video, fotoğraf ve uydu görüntülerine dayanarak yıkımı analiz etti, ancak özellikle Kefer Kila, Marun er-Ras, Adaysit, Ayta eş-Şaab ve ez-Zahira köylerine odaklandı.

FV
Lübnan'ın güneyindeki Kefer Kila köyü, İsrail'in bombardımanı sonucunda tamamen yıkıldı (AP)

UAÖ, kanıtlar arasında İsrailli askerlerin evlerin içine elle patlayıcı yerleştirdiklerini, yolları ve futbol sahalarını tahrip ettiklerini, bahçeleri ve dini mekanları buldozerlerle yıktıklarını gösteren videolar olduğunu belirtti.

Buna karşın İsrail, saldırılarının Hizbullah'a ait yerleri ve tesisleri hedef aldığını söylüyor.

UAÖ, yaptığı soruşturmanın birçok durumda İsrail ordusunun, herhangi bir zorunlu askeri gereklilik olmaksızın ve uluslararası insani hukuku ihlal ederek sivil altyapıya yaygın bir şekilde zarar verdiğini ortaya koyduğunu vurguladı.


Trump: Gazze’deki savaşta iki ya da üç hafta içinde kesin bir sonuca ulaşacağız

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump: Gazze’deki savaşta iki ya da üç hafta içinde kesin bir sonuca ulaşacağız

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün yaptığı açıklamada Gazze Şeridi'ndeki durumun korkunç olduğunu söyledi. Trump, Gazze’deki savaşın sona ermesi gerektiğini belirterek “Bence önümüzdeki iki ila üç hafta içinde oldukça kesin, net bir sonuca ulaşacağız” dedi. Trump, Beyaz Saray'da yaptığı açıklamada, “Gazze’deki savaş, neden olduğu açlık ve ölümler nedeniyle sona ermeli” ifadelerini kullandı.

Trump, Gazze ile ilgili ‘çok ciddi’ bir diplomatik çaba olduğunu söyledi.

Öte yandan Reuters’ın aktardığına göre ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Güney Kore Devlet Başkanı Lee Jae Myung ile yapılacak toplantı öncesinde Beyaz Saray'da Trump ile birlikte yaptığı açıklamada, “Bu (savaş) hiç durmadı. Sürekli bir çözüm arıyoruz. Başkanın dediği gibi, bunun sona ermesini istiyoruz. Bu, Hamas olmadan sona ermeli” şeklinde konuştu.

Trump, daha önce beşi gazeteci olmak üzere 20 kişinin öldüğü İsrail saldırısından duyduğu memnuniyetsizliği dile getirmiş ve bu saldırıdan haberi olmadığını belirtmişti. Beyaz Saray'da gazetecilere açıklamalarda bulunan Trump, “Bu durumdan memnun değilim. Bunu görmek istemiyorum. Aynı zamanda, bu kabusu sona erdirmeliyiz” dedi.

İsrail ordusu, pazartesi sabahı Gazze Şeridi’ndeki Nasır Tıp Kompleksi'ne düzenlediği baskında The Independent Arabia'nın fotoğrafçısı olan meslektaşımız Meryem Ebu Dakka'nın yanı sıra Reuters, Associated Press (AP) ve Al Jazeera'da çalışan diğer meslektaşlarımızdan beş gazeteciyi öldürdü.

Nasır Tıp Kompleksi, İsrail'in Han Yunus’un doğusunda bulunan Avrupa Hastanesi'ni hedef alan askeri operasyon kapsamında düzenlenen hava saldırıları sonucu hastanenin hizmet dışı kalmasının ardından Gazze Şeridi'nin güneyinde birkaç aydır kesintisiz olarak faaliyet gösteren tek tıbbi tesis haline geldi.

Diğer taraftan ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, 20 İsrailli rehinenin Gazze'de hayatta olmasını umduğunu belirtti.

Bu arada Hamas Hareketi tarafından pazar günü yapılan açıklamada ateşkes anlaşmasının Gazze'deki rehinelerin geri getirmenin tek yolu olduğu vurgulanırken hayatta kalan rehinelerin başına geleceklerden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu tamamen sorumlu tutuldu.

Açıklamada, Hamas’ın arabulucuların önerisini kabul etmesinden sonra Netanyahu'nun Gazze'yi işgal etme planını onaylamasının, anlaşmayı engelleme kararlılığını teyit ettiği vurgulandı.

Kısmi bir anlaşmaya vardığını belirten Hamas, kapsamlı bir anlaşmaya hazır olduğunun altını çizerken ancak “Netanyahu tüm çözümleri reddediyor” diye ekledi.

Gazze Şeridi'nde yeni bir ateşkes anlaşması için müzakerelerin yakında başlayacağına dair söylentiler artarken, İsrail ordusu Gazze Şeridi'nde askeri harekatını sürdürüyor. Tel Aviv ise Hamas'ın kabul ettiği 60 günlük ateşkes önerisine halen resmi bir yanıt vermedi.


Avustralya, İran büyükelçisini sınır dışı etti, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör örgütü ilan etme sürecini başlattı

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)
TT

Avustralya, İran büyükelçisini sınır dışı etti, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör örgütü ilan etme sürecini başlattı

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese (EPA)

Avustralya hükümeti bugün İran büyükelçisini sınır dışı ettiğini, Tahran'daki büyükelçisini çektiğini ve büyükelçiliğindeki faaliyetleri askıya aldığını duyurdu. Hükümet, İran'ı Melbourne ve Sidney'deki iki anti-Semitik saldırının arkasında olmakla suçladı.

Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong, düzenlediği basın toplantısında, Avustralya'nın İran büyükelçisi ve üç İranlı diplomata ülkeyi terk etmeleri için yedi gün süre verdiğini söyledi.

Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong (AFP)Avustralya Dışişleri Bakanı Penny Wong (AFP)

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Avustralya II. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bir büyükelçiyi sınır dışı ediyor.

Başbakan Anthony Albanese, istihbarat teşkilatlarının İran'ın en az iki Yahudi karşıtı saldırıyı düzenlediğine dair "derinden rahatsız edici bir sonuca" ulaştığını duyurdu.

Başbakan, düzenlediği basın toplantısında, Ekim 2024'te Sidney'in Bondi semtindeki koşer bir kafe olan Louis Continental'e düzenlenen kundaklama saldırısının arkasında Tahran'ın olduğunu söyledi.

Ayrıca, istihbarat verilerinin Aralık 2024'te Melbourne'deki Adas İsrail Sinagogu'na düzenlenen kundaklama saldırısının arkasında da İran'ın olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti. Her iki saldırıda da can kaybı yaşanmadı.

Albanese, "Bunlar, yabancı bir devlet tarafından Avustralya topraklarında düzenlenen istisnai ve tehlikeli saldırganlık eylemleriydi" diyerek, "Toplumsal uyumu baltalama ve toplumumuzda ayrılık yaratma girişimleriydi. Bu kesinlikle kabul edilemez" ifadelerini kullandı.

Avustralya ayrıca İran büyükelçisini geri çekti ve Tahran'daki büyükelçilik faaliyetlerini askıya aldı.

Başbakan, İran'a akredite tüm Avustralyalı diplomatların artık "üçüncü bir ülkede güvende" olduğunu belirtti. Avustralya'nın ayrıca İran Devrim Muhafızları Ordusu'nu terör örgütü ilan etmek için gerekli prosedürleri başlatacağını da ifade etti.

Dışişleri Bakanı Penny Wong ise ülkesinin savaş sonrası dönemde ilk kez bir büyükelçiyi sınır dışı ettiğini doğruladı.

"Bu kararı, İran'ın eylemleri tamamen kabul edilemez olduğu için aldık," diyen Avustralyalı yetkili, Avustralya'nın ülkedeki Avustralyalıların çıkarlarını korumak için İran ile diplomatik ilişkilerini sürdüreceğini açıkladı.

Avustralya'nın 1968'den beri Tahran'da büyükelçiliği bulunuyor.

İsrail'in Ekim 2023'te Gazze Şeridi'ne yönelik savaş başlatmasından bu yana Avustralya'daki Yahudi evleri, okulları, sinagogları ve araçları vandalizme maruz kaldı.