NASA yeni verileri açıkladı: Mars'ın kabuğu üç katlı bir pastaya benziyor

InSight aracı, sarsıntıları ölçmek için kubbeli bir sismometre (solda), ısı akışını ölçmek için de bir sonda (sağda) taşıyor (NASA)
InSight aracı, sarsıntıları ölçmek için kubbeli bir sismometre (solda), ısı akışını ölçmek için de bir sonda (sağda) taşıyor (NASA)
TT

NASA yeni verileri açıkladı: Mars'ın kabuğu üç katlı bir pastaya benziyor

InSight aracı, sarsıntıları ölçmek için kubbeli bir sismometre (solda), ısı akışını ölçmek için de bir sonda (sağda) taşıyor (NASA)
InSight aracı, sarsıntıları ölçmek için kubbeli bir sismometre (solda), ısı akışını ölçmek için de bir sonda (sağda) taşıyor (NASA)

NASA’nın Mars’a gönderdiği InSight yer aracı, sonunda Kızıl Gezegen’in içini inceledi ve gezegenin kabuğunun üç katmanlı bir pastaya benzediğini ortaya koydu.
InSight sayesinde bilim insanları, Dünya dışındaki bir gezegenin içini ilk kez doğrudan araştırmış oldu. Araştırma, Mars'ın nasıl oluştuğunu ve zaman içinde nasıl evrimleştiğini çözmemizi sağlayacak.
Bu görevden önce bilim insanları sadece Dünya ve Ay'ın iç yapısını ölçümlerle ortaya koyabilmişti. Almanya'daki Köln Üniversitesi'nden Sismolog Brigitte Knapmeyer-Endrun, 15 Aralık'taki Amerikan Jeofizik Birliği toplantısındaki konuşmasında “Şu ana kadar Mars’tan böyle bir bilgi edinememiştik” dedi.
Hakemli bir dergide yayımlanmak üzere incelenen araştırma, gezegenin iç yapısını çözmek için Kasım 2018'de Mars'a inen InSight’ın en önemli bulgularından biri. Uzay aracı, gezegenin Elysium Planitia diye bilinen bir düzlüğünde, ekvatorun yakınında konumlanıyor.
Yer aracı, gezegendeki jeolojik enerjiyi dinlemek için, Fransız uzay ajansı Centre National d'Études Spatiales’in (CNES) sağladığı, kubbeli ve son derece hassas bir sismometre kullanıyor.
Görevin baş araştırmacısı ve Jet İtki Laboratuvarı'ndan bilim insanı Bruce Banerdt, aracın şu ana kadar 480'den fazla "Mars depremi" tespit ettiğini söylüyor. Mars sismik açıdan Dünya'dan daha durgun, Ay'dansa daha aktif. 
InSight göreviyle temelde komşu gezegenin derinindeki iç kısımlarını keşfetmeyi amaçlayan sismologlar, tıpkı Dünya'daki depremlerde olduğu gibi, Kızıl Gezegen’in iç yapısını haritalandırmak için sarsıntıları kullanıyor.
Zira sismik enerji zeminde iki tür dalga halinde hareket ediyor. Araştırmacılar, bu dalgaların hareketindeki farklılıkları ölçerek, gezegenin çekirdeğinin, mantosunun ve kabuğunun nerede başladığını ve bittiğini hesaplayabiliyor ve her birinin genel yapısını anlayabiliyor.
Ayrıca bu temel jeolojik katmanlar, gezegenin milyarlarca yıl önce Güneş Sistemi'nin doğumu sırasında nasıl oluştuğunu ve soğuduğunu ortaya koyuyor.
ABD’nin Teksas eyaletindeki Ay ve Gezegen Enstitüsü'nden gezegen jeoloğu Justin Filiberto, Mars kabuğunun tıpkı Dünya gibi katmanlı olduğundan uzun süredir şüphelendiklerini ancak bunu kesin olarak söylemediklerini ifade ediyor.
Ancak şimdi InSight'ın verileri Kızıl Gezegen’in kozmik bir pasta gibi üst üste yığılmış farklı kaya türlerinden meydana gelen üç katmanlı bir kabuktan oluştuğunu gösteriyor. Üstelik Britanyanın önde gelen gezegen bilimcilerinden Julia Semprich de üç katmanlı bir kabuğun, oluşturdukları jeokimyasal modellere uyduğunu belirtiyor.
Ön bulgulara göre Mars katmanlarının her biri yaklaşık 19 ila 37 kilometre kalınlığında. Bu da söz konusu katmanların Dünya'nın okyanus kabuğundan önemli ölçüde daha kalın olduğu anlamına geliyor.
 
Independent Türkçe, Nature, SyFy



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news