İsrail'in CENTCOM yetki alanına dahil edilmesi ne gibi sonuçlar doğurur?

En önemli öncelik, İran’ın hedef alınması ve stratejik hareketlerinin sınırlandırılması

Ortadoğu bölgesi CENTCOM’un yetki alanında yer alıyor (AFP)
Ortadoğu bölgesi CENTCOM’un yetki alanında yer alıyor (AFP)
TT

İsrail'in CENTCOM yetki alanına dahil edilmesi ne gibi sonuçlar doğurur?

Ortadoğu bölgesi CENTCOM’un yetki alanında yer alıyor (AFP)
Ortadoğu bölgesi CENTCOM’un yetki alanında yer alıyor (AFP)

Tarık Fehmi
ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) Birleşik Komutanlık Planı'nda değişiklik yaparak İsrail'i Avrupa Kuvvetleri Komutanlığının (EUCOM) yetki alanından çıkarıp Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) yetki alanına dahil etmesi, Ortadoğu'daki yeni dengelere işaret ediyor. Yalnızca İsrail'in yer aldığı Ortadoğu'da değil, aynı zamanda İsrail ve ABD'nin güvenliğini etkileyen bölgelerde de bu yeni güvenlik adımı çerçevesinde yerine getirilmesi gereken güvenlik tedbirleri ve stratejik görevler, ABD’nin öncelikleri değiştirmek noktasındaki gerçek niyetlerini ortaya koyuyor.

Belirli rol
CENTCOM, Pentagon tarafından 1983'te kurulan 11 muharip birleşik komutanlıktan biridir. Başlarda çatışma bölgelerine hızlı bir şekilde müdahale etme görevini yerine getiriyordu. Daha sonra bu görev, Ortak Görev Gücü’ne (Combined Joint Task Force-CJTF)  devredildi. ABD, Akdeniz'de askeri birliklerin, özellikle de donanmanın varlığıyla İsrail'in güvenliğini korumakta belirli bir rol oynuyor.
CENTCOM’un yetkisi, Afrika'da Mısır ile Orta Asya ve Güney Asya'nın bazı kısımları da dahil olmak üzere tüm Ortadoğu bölgesini kapsıyor. CENTCOM, ABD’nin askeri operasyonların birçok alanında faaliyet gösteren başlıca görev gücüdür. Sonuç olarak, İsrail’in resmi olan CENTCOM’un yetki alanına dahil edilmesi, önümüzdeki dönemde bu güçler için gerçek sonuçlara ve farklı bir rol oynamasına yol açacaktır. Özellikle İsrail, ABD askeri koalisyonu, alternatiflerin harekete geçirilmesi ve ortak çıkarların güvence altına alınması konusunda proaktif bir rol oynaması için bastırdığından, bu konuya odaklanacak ve ilerleyen süreçte bunu en önemli öncelik olarak görecektir.
CENTCOM, 2015’ten bu yana NATO Kararlı Destek Misyonu’nun bir parçası olarak Afganistan'da konuşlandırılmış durumda. Ayrıca 2014 yılından bu yana Irak ve Suriye'de de ‘Doğal Kararlılık’ operasyonunun bir parçası olarak konuşlandırıldı.
Dolayısıyla, İsrail'in mevcut ve beklenen operasyonlara katılması, yeniden yapılandırılan, biyolojik savaşa, yapay zekaya, uzaktan siber sızıntılara ve diğer sorunlara karşı en son metotlarla eğitilen ve 100 bin kişilik akıllı bir orduya dönüştürülen İsrail ordusu içi yeni önemli seçenekleri de zorlayacaktır.
Ortadoğu’nun CENTCOM’un yetki alanı kapsamında olmasından dolayı karargahları faaliyet alanı dışında olan üç komutanlık arasında yer almaktadır. CENTCOM’un merkezi, Florida'daki Tampa bölgesinde bulunan MacDill Hava Kuvvetleri Üssü'nde bulunuyor. ABD ile İsrail arasında yıllar önce sessizce başlatılan ortak ve genişletilmiş ittifaka göre CENTCOM’un İsrail'deki üssü de dahil olmak üzere ABD’nin Ortadoğu'daki askeri üslerinde stratejik ve istihbarat rolü var.

Açıklanan gerekçeler
ABD yönetiminin, terörle mücadele ile sınırlı olmayan aynı zamanda başta İran tehdidi olmak üzere çok sayıdaki bölgesel tehdit gibi ortak zorluklar ve tehlikelerle yüzleşmek çerçevesinde İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasında barış anlaşmaları imzalandıktan sonra Arap ülkeleri ve İsrail arasındaki arabuluculuk çabası dahil olmak üzere birçok gerekçe var. Arap ulusal güvenlik sistemi karşısında daha önce ABD tarafından Ortadoğu güvenlik sistemi için önerilen bölgesel güvenlik ve iş birliği sisteminin uygulanması da bu gerekçeler arasında yer alıyor.
Yine bu gerekçelerden biri, İsrail'in resmen dahil olduğu ve aktif bir üyesi haline geldiği uluslararası deniz güvenliği koalisyonuyla başlayan yeni bir gerçeklik çerçevesinde ABD'nin bölgedeki askeri ittifaklar çerçevesinde İsrail’in varlığını teyit etmesi de bulunuyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, İsrail ile resmi bir barış anlaşması imzalamamış olan diğer Arap ülkelerini, ABD ve İsrail arasındaki bölgesel ittifakların kapsamına girmeye teşvik etmeleri hedefleniyor. Böylece bölgedeki geleneksel tehditler ve tehlikeler, Amerikan stratejisinin uygulanmasındaki mevcut rolü aracılığıyla İsrail'in karşı karşıya geleceği süper geleneksel tehditlere ve tehlikelere dönüştürecek.
Bu ayrıca, stratejik ortaklık anlaşmasına göre ve iki ülke arasında devam eden diyalogun bir sonucu olarak genişletilmiş ABD-İsrail ittifakının niteliğini de teyit ediyor.  Bu ittifak, ABD'nin, ortak ilişkiler çerçevesinde eşsiz bir emsal olarak görülen İsrail'in kuzeyinde bir askeri üsse sahip olmasını sağladı.
Buna Amerikan önceliklerinin NATO kapsamına göre yeniden düzenlenmesini de ekleyebiliriz. Bu da İsrail'in EUCOM yetki alanından çıkarılıp CENTCOM yetki alanına dahil edilmesi, ittifak ile üyeleri ve ABD yönetimi arasındaki güvenlik iş birliği alanında yeni gelişmelere yol açacaktır.

Olası sonuçlar
Yeni düzenlemeyle İsrail'in CENTCOM’un yetki alanına dahil olan 21’inci ülke olurken bazı güvenlik ve istihbarat dosyalarında bölge ülkeleriyle giderek daha fazla iş birliği yapacağı da ortada. ABD'nin bu adımı, halihazırda Afganistan, Suriye, Irak ve Ortadoğu'daki diğer çatışma noktalarındaki operasyonlardan sorumlu olan CENTCOM’un yükünü daha da artıracak.
Bu gelişme ayrıca, İsrail ile barış anlaşmaları imzalayanlar da dahil olmak üzere Arap ülkeleri arasında ABD’nin desteği ve arabuluculuğuyla güvenlik ve stratejik diyaloga kapı aralayacak. Ürdün ve Mısır, ‘Camp David Sözleşmesi’ ve ‘Vadi Arabe Barış Anlaşması’ ile halihazırda İsrail tarafıyla ortak güvenlik diyalogu kurmuş durumdalar.
Bu ayrıca CENTCOM’un İsrail ve ABD’nin İran'a karşı ortak bir düşmanlıkla birleştiği Körfez ülkelerinin yer aldığı özellikle askeri ve ekonomik güç olan Arap görev gücünü barındırmasından dolayı Ortadoğu ordularının ABD ile ve birbirleriyle birlikte çalışabilir hale gelmesini sağlayacak.
Ortadoğu ittifakının kurulması, İsrail’i başarılı bir şekilde Akdeniz coğrafyasına katma girişiminde olduğu gibi, bölgeye entegre edilmesini de sağlayacak. Fransa bunu ‘Akdeniz için Birlik’ kurarken yaptı. ABD’nin İran ve terörizme karşı koymak için bir Ortadoğu ittifakı kurma girişimi, İsrail'in bu ittifaka dahil olmasıyla birlikte Arap ülkeleriyle askeri ve güvenlik düzenlemelerini entegre etmeyi de sağlayacak. Bu ittifakın NATO’nun stratejik uygulamalarından uzak kalması ise beklenmiyor.

Son olarak
Bu gelime emsalsiz olmasına ve ABD-İsrail ortaklığına hizmet etmesine rağmen, başka bir açıdan bakıldığında, Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkileri güçlendirme çabalarının aksaması ve aralarındaki ilişkilerin gerilmesi durumunda CENTCOM için Ortadoğu’da bir zorluklara ve potansiyel sorunlara yol açabilir. Ayrıca ABD ordusunu, birbirlerinin niyetlerini sorgulayan müttefiklerle çalışma konusunda garip bir duruma da sokabilir.
İsrail'in CENTCOM yetki alanına dahil edilmesinin hedeflerinden biri, Arap ülkelerini anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp bölgesel güvenlik iş birliği konusunda çalışmaya ikna etmek olabilir ve bu adım bölgesel konularda askeri iş birliğini kolaylaştırabilir. Ayrıca İsrailli askeri yetkililerin Arap ülkelerindeki meslektaşlarıyla yakınlaşmaya zorlayabilir ve CENTCOM’un Irak gibi İran’ın müttefikleri ile olan iş birliğini zorlaştırabilir. Öte yandan İsrail ile barış anlaşmaları yapan ülkelerde güvenlik ve askeri anlaşmalar çerçevesinde İsrail’in askeri üsler kurması bekleniyor. Bu da Arap bölgesinde ve Basra Körfezi'nde İsrail askerlerinin konuşlandırılacağı anlamına geliyor.  Bu adım, İsrail ile ABD arasındaki askeri koordinasyon yoluyla İran hükümetine, karşısında büyük bir caydırıcı güç olduğu mesajı verecek.
Yeni ABD Başkanı Joe Biden’ın eski Başkan Donald Trump döneminde imzalanan kararları değiştirmesi oldukça zor. Belki de İsrail hükümeti, bu yeni durumu, gelişmiş silah sistemlerini pazarlama ve Ortadoğu'daki yeni güvenlik mimarisi çerçevesinde değerlendirebilir.



‘Hayalet kamp’... Batı Şeria'da on binlerce kişi İsrail operasyonları nedeniyle yerinden edildi

Tulkerim Mülteci Kampı (DPA)
Tulkerim Mülteci Kampı (DPA)
TT

‘Hayalet kamp’... Batı Şeria'da on binlerce kişi İsrail operasyonları nedeniyle yerinden edildi

Tulkerim Mülteci Kampı (DPA)
Tulkerim Mülteci Kampı (DPA)

İsrail güçleri, işgal altındaki Batı Şeria'da büyüdüğü Tulkerim Mülteci Kampı’ndaki evleri yıkmaya başladığında Malik Lütfi, sahip olduğu birkaç dakika içinde ailesinin eşyalarından ne alacağını düşünürken kafası karışmıştı.

Altı çocuk babası 51 yaşındaki Lütfi, yakınlardaki Tulkerim kentinde küçük bir oda kiraladı. Ancak kuşatma altındaki kampta elektronik ev aletleri tamirhanesine erişimi olmadığı için kirayı ödeyecek geliri yok ve ailesinin geleceği konusunda endişeli.

asdfrgt
Tulkerim Mülteci Kampı’nda bir Filistinlinin üzerini arayan İsrail askeri (DPA)

Lütfi şunları söyledi: “Bizi 27 Ocak 2024'te yerlerimizden ettiler. Bizi evlerimizden çıkardılar ve geri gelmememizi söylediler. Bu yüzden altı aydır Tulkerim Mülteci Kampı’na dönmedik. Kendi başımıza oradan ayrıldık, çoğu insan yanına hiçbir şey almadı.”

Lütfi, durumu kendisinden daha kötü olan, aşırı kalabalık okullarda ya da tarım arazilerinde yaşamak zorunda kalan çok sayıda aile tanıdığını söyledi.

Lütfi, “Hükümetten ve insanların masraflarının karşılanması için yardım sözü veren hayırseverlerden yardım bekliyoruz” dedi.

cdfrgt
İsrail askerlerinin kestiği yolun kenarında bekleyen Tulkerim Mülteci Kampı sakinleri (DPA)

İşgal Edilmiş Topraklarda İnsan Hakları için İsrail Bilgi Merkezi (B'Tselem), İsrail operasyonlarının Batı Şeria'da Lütfi gibi on binlerce Filistinliyi evlerinden etmeye zorladığını bildirdi.

Bağımsız bir merkez olan B'Tselem, Tulkerim, Nur Şems ve Cenin mülteci kamplarında yaşayan yaklaşık 40 bin kişinin bu yıl askeri operasyonlar nedeniyle yerlerinden edildiğini belirtti.

İsrail, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Tulkerim ve Cenin kentleri de dahil olmak üzere Filistinli militanların faaliyetlerine karşı harekete geçtiğini söylüyor.

Bir İsrail ordu sözcüsü dün yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu, kuvvetlerin bölgede serbestçe hareket etmesine ve engellenmeden hareket etmesine izin vermek için binaların yıkılmasını gerektiriyor.”

dfvghy
Tulkerim Mülteci Kampı’ndaki İsrail askerleri (DPA)

Açıklamada, “Bu yapıları yıkma kararı operasyonel gerekliliğe dayanmaktadır ve alternatif seçenekler değerlendirildikten sonra alınmıştır” denildi.

İsrail'in yıkımları yaygın uluslararası eleştirilere neden oldu ve Filistinliler arasında İsrail'in 1967 savaşında ele geçirdiği Batı Şeria'yı resmen ilhak etmek için organize bir çaba içinde olduğuna dair korkuların arttığı bir döneme denk geldi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre görgü tanıkları, bu hafta buldozerlerin bina enkazları arasında ilerlediğini ve yeni yolların moloz ve beton bloklarla dolduğunu ifade etti. Bölge sakinleri kamyonların üzerine sandalye, battaniye ve mutfak aletleri gibi eşyalarını yığdı.

swdert
Tulkerim Mülteci Kampı’nda bir Filistinlinin kimliğini kontrol eden İsrail askeri (DPA)

Tulkerim Valisi Abdullah Kemyil, yıkımların son haftalarda arttığını, yakındaki Tulkerim ve Nur Şems mülteci kamplarında 106 ev ve 104 diğer yapının yıkıldığını açıkladı.

Kemyil, “Tulkerim Mülteci Kampı'nda yaşananlar İsrail'in siyasi kararıyla işlenen bir suçtur ve bunun güvenlikle hiçbir ilgisi yoktur” dedi.

Kemyil sözlerine şöyle devam etti: “Operasyon devam ediyor, altyapının yıkımı sürüyor. Kampta hiçbir şey bırakmadılar. Tulkerim Mülteci Kampı, çeşitli yerlerinde sadece keskin nişancıların bulunduğu bir ‘hayalet kamp’ haline geldi.”

İsrail'in Batı Şeria'nın kuzeyinde ocak ayında başlattığı operasyon, 20 yıl önceki İkinci İntifada’dan bu yana gerçekleştirilen en büyük operasyonlardan biri.

Operasyonda insansız hava araçları (İHA) ve helikopterler tarafından desteklenen birkaç ordu tümeninin yanı sıra on yıllardır ilk kez ağır savaş tankları da kullanılıyor.

ABD ve Katar'ın Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlama çabaları yoğunlaşırken, bazı uluslararası yetkililer ve insan hakları örgütleri de Batı Şeria'daki çalkantılı durumdan duydukları endişeyi dile getirdiler.

B'Tselem İletişim Direktörü Shai Barnes, “İsrail, Gazze Şeridi'ne yönelik mevcut saldırısında geliştirdiği taktik ve savaş doktrinlerini Batı Şeria'nın kuzeyinde de uygulamaya başladı. Bu, evlerin ve sivil altyapının kasıtlı ve yaygın bir şekilde tahrip edilmesini ve sivillerin ordunun savaş bölgesi olarak belirlediği alanlardan zorla göç ettirilmesini içeriyor” ifadelerini kullandı.

Hükümet içindeki ve dışındaki İsrailli aşırılık yanlıları, Filistinlilerin başkenti Doğu Kudüs olan ve Gazze Şeridi'ni de içine alacak bağımsız bir devlet kurmak istedikleri Batı Şeria'nın ilhak edilmesi için defalarca çağrıda bulundu.

İsrailli bakanlar Batı Şeria operasyonunun militan gruplarla mücadele dışında bir amacı olduğunu reddediyor. İsrail ordusu yaptığı açıklamada, uluslararası hukuka uyduğunu ve militanları hedef aldığını ifade etti.

Vali Abdullah Kemyil, yerinden edilmenin zaten ekonomik olarak zor durumda olan bir toplum üzerinde baskı yarattığını söyledi. Binlerce kişi camilere, okullara ve aileleriyle birlikte tıkış tıkış yaşadıkları evlere sığındı.

Altı ay sonra ilk kez geri dönen Lütfi, evlerdeki yıkımın boyutunun kendisini şok ettiğini söyledi.

Lütfi, “Çoğu insan gitti ve geri dönüp evlerine baktığınızda yıkılmış olduklarını görüyorsunuz. Yıkım çok büyük; geniş caddeler, altyapı, elektrik, internet… Eğer yeniden inşa etmek istiyorsanız, bu uzun zaman alacak” şeklinde konuştu.