Dera’da askeri gerilim, Suveyda’da halk öfkesi hakimhttps://turkish.aawsat.com/home/article/2770666/dera%E2%80%99da-askeri-gerilim-suveyda%E2%80%99da-halk-%C3%B6fkesi-hakim
Dera’da askeri gerilim, Suveyda’da halk öfkesi hakim
Salı akşamı Suveyda kırsalı Kanavat beldesindeki Dürzi cemaatinin lideri Hikmet el-Hicri’nin evinde toplanan kalabalık (Suwayda24)
Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, bir güvenlik görevlisinin ülkenin önde gelen Dürzi isimlerinden birine kötü muamelede bulunduğu haberinin yayılmasının ardından büyük öfke hakim. Öte yandan Suveyda'nın komşusu Dera'daki yerel liderler, Şam’ın, bölgedeki savaşçıların İdlib'e sürülmesi, aksi takdirde Dera'nın batısındaki Tafas ilçesine askeri bir operasyon başlatılacağı önerisini reddettiler.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Dera Askeri Güvenlik Birimi Komutanı Tuğgeneral Luay el-Ali’nin Dürzi cemaati lideri Hikmet el-Hicri’ye kötü muamelede bulunmasına halk öfkeyle tepki verdi. Bazıları, Suriye Devlet Başkanı’nın resimlerini parçaladılar.
Suriye rejiminin önde gelen yetkilileri, Şam, Kuneytra ve Suriye'nin farklı bölgelerinden kalabalık grupların, Hicri'nin Suveyda kırsalındaki Kanavat beldesinde yer alan evine akın etmesinin ardından durumu yatıştırmak amacıyla Dürzi liderden özür dilediler. SOHR, Dürzi liderin kötü muamele gördüğü haberlerinin hızla yayılmasının ardından bölge sakinleri arasında büyük bir hoşnutsuzluğun oluştuğunu ve Tuğgeneral Ali’nin görevden alınmasının talep edildiğini aktardı.
Bu arada Askeri İstihbarat Birimi, rejim güçleri tarafından tutuklanan bir kişiyi durumu yatıştırmak amacıyla serbest bıraktı.
Öte yandan kaynaklar, Suveyeda’daki yerel grupların geçtiğimiz hafta Şam-Suveyda yolu üzerinde bir kontrol noktası kurduklarını bildirdiler. Kaynaklar ayrıca yerel grupların, rejime bağlı güvenlik güçlerinin Suveyda kırsalındaki el-Cenine köyünden bir vatandaşı bilinmeyen bir nedenden ötürü tutuklamasına tepki olarak rejim güçlerinden bir subayı tutukladıklarını belirttiler. Kaynakların aktardığı bilgilere göre yerel gruplar, Şam-Suveyda karayolu üzerinde kurulan kontrol noktasında yoldan geçen tüm araçları durdururken onları rejim güçleri ve yetkililerinin araçlarında arama yaptılar.
Şam merkezli rejim yanlısı resmi basın kuruluşları iki gün önce Suveyda'da başlayan huzursuzluğu görmezden gelirken, iki gün önce Suveyda’daki işçi sendikasının yıllık toplantısında konuşan Baas Partisi Suveyda İl Başkanı Fuzat Şukeyr, ‘halkını terk etmeyen lidere güzel bir karşılık vermeliyiz’ diyerek Suveydalılara dolaylı yoldan mesaj gönderdi. Suwayda24 adlı internet sitesinin haberine göre toplantının katılımcılarından biri yaptığı açıklamada, Suveyda Valisi Hammam Sadık Debiyat, Baas Partisi temsilcileri, Meslek Birliği ve İşçi Sendikası yetkililerinin talepleri ele almak ve çalışmalarını iyileştirmek için bir araya geldiklerini söyledi. Baas Partisi Suveyda İl Başkanı Şukeyr ise konuşmasında, Suriye halkının başkanlık seçimlerinde büyük bir hakkı olduğunu belirterek “En karanlık koşullarda dahi halkını terk etmeyen lidere güzel bir karşılık vermeliyiz” dedi.
Baskı ve müzakereler
Öte yandan Suveyda’nın komşusu Dera’da, Dera Merkez Komitesi dün, rejim güçleri tarafından geçtiğimiz salı günü bölgedeki arananlar listesinde 6 kişinin Suriye'nin kuzeyine gönderilmesi, aksi takdirde Tafas ilçesine ve Dera'nın batı kırsalına askeri operasyon başlatılacağı şeklindeki talebini reddetti. Shaam Network'e (Şam Ağı) konuşan bir kaynak, Merkez Komitesi’nin başka bir teklifte bulunduğunu ve bölge sakinlerinin Suriye rejimine yönelik bir saldırı olarak görülecek herhangi bir adım atmamaları için aşiretlerden güvence alınmasını önerdiğini belirtti.
Kaynak, Suriye rejiminin ülkenin kuzeyine gönderilmesini istediği kişilerden beşinin, nerede olduklarının bilindiğini ve kendilerine kefil olunduğunu, ancak altıncı kişinin nerede olduğunun bilinmediğini ve bu yüzden onun için güvence verilemediğini kaydetti.
Rejimin son dönemde bölgeye yaptığı takviyelerle birlikte herkesin en kötü senaryoyu beklediğini ve tedirgin bir bekleyiş içerisinde olduklarını söyleyen kaynak, Dera’nın doğusundaki ve batısındaki tüm köylerde alarm durumuna geçildiğini ifade etti. Ticari hareketliliğin neredeyse tamamen durduğuna dikkati çeken kaynak, esnafın dükkanlarını kapattığını ve malların Dera’nın batı kırsalındaki önemli bir ticaret merkezi olarak kabul edilen Tafas ilçesinin dışına taşındığını aktardı.Hatırlanacağı üzere Rus askeri polisi ve Suriye rejimine bağlı Dördüncü Zırhlı Tümeni, Dera Merkez Komite üyelerini, taleplerinin yerine getirilmemesi halinde bölgeye hava kuvvetlerinin de dahil olduğu askeri bir operasyon başlatma tehdidinde bulunmuştu. Kaynaklar, Rus askeri polisi yetkilileri ve Dördüncü Zırhlı Tümeni subayları ile Merkez Komite üyeleri arasında Dera kırsalında yapılan toplantıda Komite üyelerine cevaplarını bildirmeleri için bu hafta sonuna kadar süre tanındığını bildirmişlerdi.
Kaynaklar, rejim güçlerinin, Dera'nın batı bölgesinden arananlar listesindeki altı kişinin (İyad el-Ganim, Ebu Omer eş-Şaguri, Muhammed ez-Zubi, Muhammed Kasım es-Sabihi, İyad Ceara ve Muhammed İbrahim) ülkenin kuzeyine sürülmesinin yanı sıra Dördüncü Zırhlı Tümeni unsurlarının Tafas ilçesi çevresine konuşlandırılması, DEAŞ üyesi olmakla suçlanan şüphelileri aramalarına izin verilmesi ve Tafas’taki tüm hükümet binalarının rejime teslim edilmesini istediklerini söylediler.
Muhaliflere yakın Annabaa Haber Ajansı, söz konusu toplantıya katılan Rus heyetinin, Dördüncü Zırhlı Tümeni subayları tarafından öne sürülen şartları ve yapılması planlanan askeri operasyonu desteklediğini bildirdi. Annabaa, bir Rus subayının, herhangi bir anlaşmaya varılmadığı takdirde hava kuvvetlerinin Dera’nın batısındaki belirli bölgelere füze saldırısı düzenleyerek saldırıya katılabileceğini söylediğini aktardı.
Öte yandan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) üyeleri, rejim güçlerinin Tafas ilçesi ve Dera'nın batı kırsalındaki Yeduda beldesi civarında ilerleme girişimlerini püskürtmeyi başardılar.
Bununla birlikte Dördüncü Zırhlı Tümeni, Merkez Komite ile bölgedeki çeşitli yerlere ortak bariyerler ve unsurlar konuşlandırmak için bir anlaşmaya vardıktan sonra, geçtiğimiz yılın Mayıs ayından bu yana ilk kez batı kırsalında konuşlanmaya başladı. Dördüncü Zırhlı Tümeni, Ürdün ve işgal altındaki Golan Tepeleri sınırlarına bitişik Yermuk Nehri havzasındaki belirli yerlere kontrol noktaları kurdu.
ABD ile Avrupa arasındaki çalkantıların Ortadoğu’ya ne gibi yansımaları olacak?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5130154-abd-ile-avrupa-aras%C4%B1ndaki-%C3%A7alkant%C4%B1lar%C4%B1n-ortado%C4%9Fu%E2%80%99ya-ne-gibi-yans%C4%B1malar%C4%B1-olacak
ABD ile Avrupa arasındaki çalkantıların Ortadoğu’ya ne gibi yansımaları olacak?
Görsel: Sara Padovan
Robert Ford
Avrupa ile ABD arasındaki ilişkilerde yaşanan çalkantılar, Avrupa'nın askeri ve ekonomik politikalarındaki değişikliklerin hızını artırırken bu değişiklikler ise Avrupa'nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika (ODKA/MENA) bölgesindeki komşularıyla ilişkilerini de etkilemeye başlıyor. Avrupa ülkeleri, ABD'ye olan bağımlılıklarını azaltmak için jeopolitik bir araç olarak askeri güce yeniden odaklanmaya başladı. Fakat gelişmiş bir askeri sanayi üssü kurmak, yüksek kaliteli silahlar üretmek ve daha büyük orduları harekete geçirip eğitmek zaman alacaktır.
Avrupa, jeostratejik dönüşümün bu aşamasının başlangıcında özellikle ekonomik yardım bütçelerinin azalmasıyla Ortadoğu'daki yumuşak gücünü artırmakta zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Avrupa başkentlerinin, özellikle Körfez ülkeleriyle yeni ortaklıklar kurması ve stratejik önceliklerini net bir şekilde tanımlaması her zamankinden daha fazla gerekiyor.
İran
ABD ve Avrupa’nın başlıca ülkeleri, İran'ın nükleer silah edinmesinin engellenmesi gerektiği konusunda hemfikir ve yaptırımların bu amaca ulaşmak için kilit bir baskı aracı olduğunu düşünüyorlar. Ancak Washington ile Moskova arasındaki ilişkilerin gelişmesi ve Avrupa'nın güvenliğine doğrudan tehdit oluşturan Moskova'nın Tahran'la arabuluculuk yapma ihtimali bazı Avrupalı analistleri endişelendiriyor. İran’ın Rusya'ya Ukrayna topraklarını hedef almak için kullandığı binlerce insansız hava aracı sağlaması ve Rusya'nın insansız hava aracı programının geliştirilmesine yardımcı olması, Washington'un yanı sıra Avrupa’nın da Moskova aracılığıyla yapılabilecek herhangi bir uzlaşı anlaşmasına yönelik şüphelerini derinleştiriyor.
“Ekonomik yardımlardaki azalma, ABD Ortadoğu’dan giderek çekilirken Avrupa’nın Ortadoğu’daki yumuşak gücünden yararlanma kabiliyetini sınırlayacak olsa da Avrupa’nın varlığını genişletebileceği alternatif yollar var.
Washington, Moskova ve Tahran arasında varılacak herhangi bir anlaşmayı etkilemeyi hedefleyen Avrupa ülkelerinin, İran'ın nükleer silah edinmesini engelleme konusunda aynı hedefi paylaşan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi etkili Körfez ülkeleriyle yakın koordinasyon içinde olması muhtemeldir. Ancak Avrupa'nın İran'a karşı ABD ve İsrail tarafından olası bir askeri harekâtına katılması pek olası görünmüyor. Çünkü Avrupa başkentleri, ABD Başkanı Donald Trump yönetimiyle, özellikle de Ukrayna konusunda Trump'ın desteğine güvenmeye devam ettikleri düşünüldüğünde, ek sorunlar yaratmak istemiyor. Bu yüzden Avrupa’dan ABD'nin İran'a yönelik herhangi bir askeri operasyonuna yönelik eleştirilerin tonu ve etkisi sınırlı olabilir.
Bütçeler ve yumuşak güç
Daha da önemlisi, Rusya'nın artan tehdidi çoğu Avrupa ülkesini askeri bütçelerini arttırmaya itiyor. Bu da dış ekonomik yardım bütçelerinde kesintilere yol açıyor. Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Bruegel’e göre Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından şubat ayında açıklanan Avrupa'nın askeri harcamalarını gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yaklaşık yüzde 3,5'ine çıkarma hedefine ulaşmak için yılda 250 milyar avro gerekiyor.
Aynı zamanda Avrupa başkentleri de kalkınma yardımlarında kesintiye gidiyor. İngiltere Başbakanı Keir Starmer, şubat ayında İngiltere Parlamentosu’nda yaptığı açıklamada, hükümetinin savunma harcamalarında benzer bir artışı finanse etmek için dış yardımları 13 milyar sterlinden (yaklaşık 16 milyar avro) fazla keseceğini duyurdu. Fransa Savunma Bakanı Sebastien Lecornu, mart ayında Paris'in dış yardımlarını üçte bir oranında azaltarak 2025 yılında 3,8 milyar avroya indirdiği bir dönemde, önümüzdeki yıllarda savunma bütçesinde 40 milyar avroluk bir artış yapılması çağrısında bulundu. Almanya ve Hollanda da son iki yıl içinde dış yardım bütçelerini büyük ölçüde azalttı. Avrupa ülkelerinin dış yardım bütçelerinde yaptığı bu kesintiler, ABD’nin dış yardımda yaptığı önemli kesintileri takip etti.
Ekonomik yardımlardaki azalma, ABD Ortadoğu’dan giderek çekilirken Avrupa’nın Ortadoğu’daki yumuşak gücünden yararlanma kabiliyetini sınırlayacak olsa da Avrupa’nın varlığını genişletebileceği alternatif yollar var. Avrupa, geçtiğimiz onlarca yıl boyunca nüfuz elde etmek için büyük ölçüde mali imkanlarını kullandı. AB, geçtiğimiz yılın şubat ayında Mısır ile üç yıla yayılan yaklaşık 7 milyar avroluk yardım ve yatırım içeren bir anlaşma imzaladı. Resmi istatistiklere göre Ürdün 2011 yılından bu yana AB’den yaklaşık 4 milyar Avro aldı ve iki taraf 2025-2027 dönemi için 3 milyar avroluk yeni bir yardım ve yatırım paketi üzerinde anlaştı. Benzer şekilde Lübnan da 2011 yılından bu yana Avrupa'dan yaklaşık 3,5 milyar avro yardım aldı.
Suriye’nin önümüzdeki yıllarda büyük bir ekonomik yardıma ihtiyacı olacak. Dünya Bankası 2022 yılında Suriye’nin yeniden inşasının maliyetinin en az 250 milyar dolar olacağı tahminini açıklamıştı.
Rusya'yı caydırmak için artan askeri harcamalar ve siyasi açıdan hassas iç sosyal programların talepleri nedeniyle Avrupa ülkelerinin bütçeleri önümüzdeki yıllarda giderek daha fazla baskı altına girecek ve Mısır, Ürdün ve Lübnan gibi ülkelere sağlanan büyük meblağlardaki desteğin sürdürülmesini haklı göstermek giderek daha zorlaşacak. Bu zorluk, Avrupa ülkelerinin Afrika ve Asya'daki kalkınma yardım programlarını finanse etmeye devam etmeleri nedeniyle daha da karmaşık bir hale getiriyor.
Görsel: Sara Padovan
Batılı ülkelerin ODKA bölgesine yönelik yardımları azaldıkça Körfez ülkeleri, Türkiye ve hatta Çin'in desteği giderek daha önemli hale gelecek. Ancak yumuşak güç sadece mali destekten ibaret değil. Avrupa ülkeleri, ABD'de eğitim görmeye olan ilginin azalmasıyla birlikte üniversitelerine öğrenci çekmeye devam edebilir ve yeni nesillerle köprüler kurabilir. Dahası, ABD'nin bölgeye olan ilgisi azaldıkça, Avrupa ve bölge ülkeleri arasında birbirleriyle koordinasyon sağlama ve bölgesel çatışmaları yönetme ihtiyacı da artacak. Özellikle İsrail'le doğrudan ilgili olmayan çatışmalarda ABD'nin doğrudan müdahalesi olmadan hareket etmek için daha fazla alana sahip olacaklar.
Avrupa ve ABD’nin Suriye ayrışması
Örneğin Suriye’nin önümüzdeki yıllarda büyük bir ekonomik yardıma ihtiyacı olacak. Dünya Bankası 2022 yılında Suriye’nin yeniden inşasının maliyetinin en az 250 milyar dolar (en az 230 milyar avro) olacağı tahminini açıklamıştı. Bugünkü gerçek maliyet çok daha yüksek olabilir. Brüksel’de geçtiğimiz mart ayında düzenlenen Suriye konulu 9. Brüksel Konferansı'nda Avrupa ülkeleri toplam 5,8 milyar avroluk taahhütte bulunuldu. Bu miktar geçtiğimiz yıl aynı ayda düzenlenen konferansta taahhüt edilen miktarla neredeyse aynı.
Yardım bütçelerindeki küresel kesintilere rağmen bu kadar yüksek düzeyde desteğin sürdürülmesi, Avrupa'nın Suriye dosyasına verdiği önemi yansıtıyor. Avrupa’nın önde gelen ülkelerinin hükümetleri, AB ile birlikte topraklarına yeni bir Suriyeli mülteci dalgasını önlemek için Suriye'yi istikrara kavuşturmaya ve yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, bu bağlamda geçtiğimiz mart ayında Şam'ı ikinci kez ziyaret etti ve yeniden inşa çabalarını desteklemek üzere 300 milyon avroluk yeni bir yardım paketi açıkladı.
Trump yönetimi Şam ile ilişkilerin düzelmesini Şam'ın İbrahim (Abraham) Anlaşmalarına katılmayı kabul etmesine bağlayabilir. Trump, yaptırımların tamamen hafifletilmesinden önce Şam'a İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesi için baskı yapabilir.
Bu arada şubat ayında AB ve İngiltere, Suriye’nin kamu iktisadi teşebbüslerini (KİT’ler) ve özel sektörünü desteklemek amacıyla enerji ve ulaştırma sektörlerinde faaliyet gösteren belirli Suriye merkezli şirketlere ve beş ticari bankaya yönelik yaptırımları askıya aldı.
ABD Başkanı Donald Trump, Beşşar Esed'in geçtiğimiz aralık ayında devrilmesinin ardından “Suriye ABD’nin sorunu değil” şeklinde bir tweet atarak Suriye dosyasına ilgisinin az olduğunu gösterdi. Washington'daki birçok analist, Trump yönetiminin Asya'daki tehditlere karşı koymaya odaklanan daha geniş bir stratejinin parçası olarak önümüzdeki birkaç yıl içinde ABD güçlerini Suriye'nin doğusundan çekeceğine inanıyor.
Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Trump yönetimi, Avrupa’nın tutumunun aksine eski ABD Başkanı Joe Biden yönetimi tarafından ocak ayı ortalarında atılan bazı sınırlı adımlar dışında Suriye'ye yönelik yaptırımları hafifletmedi. Ayrıca Brüksel'deki konferans sırasında yeni bir yardım taahhüdünde bulunmaktan da kaçındı. ABD'li üst düzey bir yetkili konferansta yaptığı açıklamada, Trump yönetiminin Suriye’deki yeni hükümetinin ‘radikalizmi’ ve ‘insan hakları ihlallerini’ terk etme konusundaki istekliliğine şüpheyle yaklaşmaya devam ettiğini söyledi. ABD’li yetkili, hiçbir dış yardımın ya da yaptırımların hafifletilmesinin yeniden inşa için gerekli yatırımı çekmeye yetmeyeceğinin de altını çizdi.
Öte yandan Almanya Şam'daki büyükelçiliğini sınırlı bir diplomatik personelle yeniden açarken, Trump yönetimi şimdiye kadar ikili ilişkilerin geleceğini görüşmek üzere Suriye hükümetiyle masaya oturma konusunda herhangi bir isteklilik göstermedi.
Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, şubat ayında Washington'da düzenlenen Amerikan Yahudi Komitesi (AJC) etkinliğindeki konuşmasında Suriye ve Lübnan'ın önünde sonunda İsrail ile normalleşme anlaşmaları imzalayabileceğini söylemesi durumu ilginçleştiriyor. Washington'daki kaynaklara göre Trump yönetimi Şam ile ilişkilerin düzelmesini Şam'ın İbrahim (Abraham) Anlaşmalarına katılmayı kabul etmesine bağlayabilir. Trump, yaptırımların tamamen hafifletilmesinden önce Şam'a İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesi için baskı yapabilir.
Avrupa ülkeleri ise Suriye'nin İsrail ile normalleşmesi konusunda ABD aynı tutuma sahip olduğuna dair herhangi bir sinyal vermemekle birlikte Şam'ın bu yolu izlemeye karar vermesi halinde buna karşı çıkmayacaklarını belirttiler.
Trump yönetiminin, Cumhuriyetçi Parti’nin ve hatta Demokrat Parti’nin büyük bir kısmının, Gazze'nin yeniden inşasını finanse etme konusunda istekli davranması pek olası değil.
Avrupa, Gazze ve İsrail
Avrupa’nın İsrail konusundaki odak noktası şu anda Gazze'deki savaşın durmasının ardından Gazze Şeridi’nin yeniden inşası. Avrupa ülkeleri Trump’ın Filistinlilerin Gazze’den çıkarılması ve Gazze’nin ABD ve özel yatırımcılar tarafından yönetilmesi önerisini reddetti. Fransa, Almanya ve İtalya hükümetleri bu fikrin uluslararası hukuku hiçe saydığını ve iki devletli çözümü engellediğini vurguladı.
Trump’ın şubat ayında açıkladığı öneriyi eleştiren Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere dışişleri bakanları mart ayında Arap ülkeleri tarafından onaylanan Mısır’ın önerisini desteklediklerini açıkladılar.
Avrupa’nın politikaları, Gazze'de yeniden inşayı destekleme yönünde açık bir eğilim gösterse de artan bütçe kısıtlamaları Avrupa başkentlerini Suriye, Mısır, Ürdün, Lübnan ve Gazze arasında yeniden önceliklendirme yapmaya zorlayacak. Bazı Avrupa ülkeleri ise kendi önceliklerini belirleyebilir. Bazı ülkeler yardımlarını güneyden kuzeye göç akışını azaltmaya yardımcı olabilecek ülkelere yönlendirmeyi seçebilir. Buna karşın diğer Avrupa ülkeleri iç siyasi güçlerin tercihlerini takip ederek, iç kamuoyuna ve her ülkenin koşullarına bağlı olarak, örneğin Filistinlilere, Suriye'ye veya Lübnan'a destek vermeyi tercih edebilir.
Öte yandan Trump yönetiminin, Cumhuriyetçi Parti’nin ve hatta Demokrat Parti’nin büyük bir kısmının, Gazze'nin yeniden inşasını finanse etme konusunda istekli davranması pek olası değil. Ayrıca İsrail'in 2028 seçimlerinden önce karşı çıkması halinde böyle bir fonun Washington'dan siyasi olarak geçmesi neredeyse imkansız. Sonuç olarak, 53 milyar dolar olarak tahmin edilen Arap yeniden imar planının finansmanının büyük kısmının Körfez ülkeleri tarafından karşılanması bekleniyor.
Artan ekonomik baskılar, bazı Avrupa başkentlerini, İsrail ya da ABD tarafından Arap ülkelerine silah satışına yapılan itirazlara daha az olumlu yanıt vermeye itebilir.
İsrail
Avrupa'nın İsrail'e yönelik tutumu, Avrupa ve ABD arasındaki ilişkilerde süregelen gerginliğin bir sonucu olarak doğrudan değişmeyecek olsa da Avrupa ve Tel Aviv arasında gelecekte yaşanacak gerginliğin işaretleri görülüyor. Her Avrupa ülkesinin İsrail ile kendine özgü ikili ilişkileri vardır ve bu ilişkiler tarih, iç politika ve stratejik öncelikler gibi çeşitli faktörlerden etkileniyor. Örneğin İspanya ve İrlanda, Levant bölgesine olan coğrafi uzaklıkları nedeniyle İsrail'i en çok eleştiren ülkeler arasında yer alıyor.
ABD'deki Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti’nin üst düzey siyasi liderlerinin açıkça destekledikleri iki devletli çözümden dahi giderek uzaklaşmaları dikkati çekiyor. Bu siyasi bağlamda Washington, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’nın bir kısmını ilhakını tanıyabilir. Avrupa başkentleri, en azından kamuya açık söylemlerinde, iki devletli çözüme bağlı kalmaya devam edecek ve İsrail'in her türlü ilhakını eleştir
Avrupa’daki bazı çevrelerinde İsrail'e karşı ekonomik önlemler alınması yönünde çağrılar yapılabileceğini düşünmek zor değil. Dahası, orta vadede, yüksek kaliteli silah ve askeri teçhizat üretimini arttıran Avrupa'nın, Washington'ın F-35 uçaklarını bazı ülkelere satarak yaptığına benzer şekilde, üretim hatlarında ölçek ekonomisi elde etmek için bu ürünleri Ortadoğu ülkelerinde pazarlamaya çalışması bekleniyor.
Özellikle son on yılın ikinci yarısında artan ekonomik baskılar, bazı Avrupa başkentlerini, İsrail ya da ABD tarafından Arap ülkelerine silah satışına yapılan itirazlara daha az olumlu yanıt vermeye itebilir. Bu da iki taraf arasındaki ilişkilerde yeni bir gerginliğe neden olabilir.