Ayn İsa yakınlarında SDG’ye baskı uygulayan Moskova İdlib’de ‘insani koridor’ açtı

Sruiye’nin kuzeybatısındaki siviller, Serakib’teki insani geçiş uygulamasına ilgisiz kaldı (Şarku’l Avsat)
Sruiye’nin kuzeybatısındaki siviller, Serakib’teki insani geçiş uygulamasına ilgisiz kaldı (Şarku’l Avsat)
TT

Ayn İsa yakınlarında SDG’ye baskı uygulayan Moskova İdlib’de ‘insani koridor’ açtı

Sruiye’nin kuzeybatısındaki siviller, Serakib’teki insani geçiş uygulamasına ilgisiz kaldı (Şarku’l Avsat)
Sruiye’nin kuzeybatısındaki siviller, Serakib’teki insani geçiş uygulamasına ilgisiz kaldı (Şarku’l Avsat)

Rus güçleri, Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) Suriye'nin kuzeydoğusundaki Ayn İsa kasabası yakınlarındaki bölgelerden çekilmesi için saha baskısı uygularken diğer yandan Moskova, İdlib'deki savaşan grupların kontrolündeki bölgeler ile Suriye'nin kuzeybatısındaki rejim bölgeleri arasında bir ‘insani koridor’ açıldığına ilişkin açıklamalarda bulunuyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) dün, SDG’nin Rakka vilayetinin kuzey kırsalında yer alan Ayn İsa’nın doğusundaki Muşeyrife köyünde Türkiye yanlısı ‘Süleyman Şah’ adlı Suriyeli muhaliflerin yer aldığı gruba yönelik düzenlediği füzeli saldırıda, grubun 3 üyesinin öldüğünü yaklaşık 7 üyesinin ise yaralandığını belgelediğini bildirdi. Bu olay, Türk güçlerinin, Halep-Haseke yolu çevresindeki Huşan ve Ebu Sarra köylerinin yanı sıra Ayn İsa'nın doğusunda bulunan siloların çevresindeki bazı bölgeleri güçlendirme çalışmaları yapan SDG’ye ait kamyonu hedef alan bombardımanlarının ardından gerçekleşti.
SOHR, Pazar günü Ayn İsa üssünden çekilen Rus güçlerinin, Pazartesi günü şafak vakti, Rus askerlerini taşıyan 8 zırhlı aracın üsse dönmesi ve Rus bayrağı çekilmesi üzerine tekrar bölgeye dönme kararı aldığını bildirdi. Rusya'nın kısa süreli ayrılığında ardından üsse dönene kadar ne gibi kazanımlar elde ettiği hakkında henüz bir bilgi verilmediğine dikkati çeken SOHR, Rusların, SDG'yi kışkırtmasının ve her seferinde geri çekilme tehdidinde bulunmasının, özellikle Türkiye’nin bu geri çekilmelerden birinin ardından gerçekleştirebileceği bir askeri operasyonundan çekinen bölge halkının öfkesini uyandırdığını belirtti.
Rus güçleri, Rakka kırsalındaki Ayn İsa ve Hasaka kırsalındaki Mubakir üslerinden Amerikalılarla ittifak halindeki SDG'ye Halep-Lazkiye yolu yakınlarında Ayn İsa kampı ile Muallak, Cehbel, es-Sayda ve Muşeyrefe köylerini Rusya ve rejim güçlerine, Ayn İsa kırsalını ise Türk güçlerine teslim etmesi. taleplerini reddetmesinin ardından baskı yapmak için çekildi. Ayrıca SDG’den Ayn İsa kırsalında binlerce ton buğday ve arpa mahsulünün depolandığı Şerkerak silolarının yanı sıra Ayn İsa kırsalındaki birkaç köyün rejim güçlerine teslim edilip bölgedeki unsurlarını geri çekmesi istendi. Kaynaklara göre SDG bu talepleri reddederken, Rus güçleri SDG'yi taleplerini kabul etmeye zorlamak için geri çekildi.
Öte yandan Suriye rejimi, Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib’den ayrılmak isteyen sivilleri burayı terk edip rejim bölgelerine gitmeye teşvik etmek için Rusya ile birlikte yürütülen kampanyanın ardından İdlib’deki muhalif güçler tarafından kontrol edilen bölgelerdeki sivillerin istedikleri takdirde rejim bölgelerine girmeleri için İdlib kırsalındaki Serakib bölgesinde dün sabah ‘insani geçiş’ uygulaması başlattı. Ancak tüm hazırlıklara rağmen şuana kadar hiçbir sivil geçişi kullanmadı.
İdlib’i kontrol eden Suriyeli muhalif gruplar ve aktivistler, ‘rejimin, sivillerin rejim bölgelerine geçişini kolaylaştırmak için muhalif gruplarla iş birliği yapmak istediği şeklindeki iddiaları’ reddettiler. Muhalif gruplardan bir yetkili yaptığı açıklamada, “Evet, rejim Pazartesi sabahı, İdlib'den ayrılıp rejimin kontrolü altındaki bölgelere gitmek isteyen sivilleri kabul etmek için İdlib şehir yolu üzerinde Serakib yakınlarında bir geçit açtı. Ancak rejimin geçişin yakınlarına ambulans, arabalar ve yolcu otobüsleri getirerek yaptığı hazırlıklara rağmen siviller arasında herhangi bir hareketlilik olmadı” ifadelerini kullandı.
İdlib’deki sivillerin rejime güvenmediklerini belirten yetkili, “Sivillerin İran destekli yerli ve yabancı milislerin siviller üzerinde hegemonyasına tanık olunan rejimin kontrolündeki bölgelere gitmeye niyeti yok. Buna rejim kontrolündeki bölgelerde ayrıca sivillerin içinde bulundukları hayat şartlarının ve ekonomik koşulların kötüleşmesi ve ekmek, yakıt, gaz, gıda ve ilaç gibi pek çok temel ihtiyacın eksikliği ve yüksek fiyatlar da ekleniyor” dedi. Yetkili tüm bu sebeplerden ötürü çok sayıda sivilin, rejimin kontrolü altındaki bölgelerdeki açlıktan ve yoksulluktan kaçmak için muhalif gruplar ile rejim arasındaki temas hatlarındaki kaçakçılık yapılan noktalardan geçerek Suriye'nin kuzeybatısındaki muhaliflerin kontrolü altında bölgelere sığındıklarını söyledi.
Rejimin, Serakib’te bir insani geçiş noktası oluşturma girişimini, Suriye'deki Rusya Uzlaşma Merkezi Başkan Yardımcısı Vyacheslav Sitnik’in, ‘İdlib’de kötüleşen ekonomik durum ve sağlık hizmetlerine’ işaret ederek “Suriyeli yetkililer, bizim yardımımızla, İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi (İGAB) üzerinden İdlib'den ayrılmak isteyenler için Serakib, Miznas ve Ebu Uzeydin'de geçişler açacaklar” şeklindeki açıklamasından günler sonra başlattı.
Muhalif bir aktivist ise, ‘İdlib’deki durumun gerçekliğinin, rejim ve müttefiki Rusya tarafından İdlib hakkında yayılan söylentileri yalanladığını’ söyledi. Aktivist, rejimin ilk geçiş noktalarını açtığı Serakib'de İdlib'den rejimin kontrolündeki bölgelere giden herhangi bir sivil hareketliliğin yaşanmadığını da sözlerine ekledi.
Bu arada Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ), Esed rejiminin ‘yerlerinden edilmiş kişilerin, İdlib'in güney ve doğu kırsalında işgal ettiği şehir ve köylere geri dönüşleri için insani geçişler açacağına dair iddialarına’ yanıt verdi. HTŞ Medya İlişkileri Ofisi İletişim Sorumlusu Takiyuddin Omer, ‘Eldorar Alshami’ ağına yaptığı açıklamada, “Bunlar temelsiz iddialardır. Rus işgal milisleri, Suriye devrimi hakkında yalanlar örmeye alışmışlar. Suriye halkının bunları kabul ettiğini ve devrim alanlarından kendi bölgelerine hareket ettiklerini iddia ederek yerel ve uluslararası kamuoyunu yanıltmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Rejim bölgelerindeki çok sayıda Suriyelinin kaçmasına neden olan gerçek faktörler, kötü ekonomik ve genel durum ve güvensizlik ortamı rejimin iddialarını reddedilmektedir” şeklinde konuştu.



ABD, BMGK'da Gazze'de ateşkes çağrısı yapan taslak kararı veto etti

ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)
ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)
TT

ABD, BMGK'da Gazze'de ateşkes çağrısı yapan taslak kararı veto etti

ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)
ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)

ABD, dün veto yetkisini kullanarak, Gazze'de derhal, koşulsuz ve kalıcı bir ateşkes çağrısı yapan ve İsrail'in Filistin topraklarına yardım ulaştırılmasına yönelik tüm kısıtlamaları kaldırmasını talep eden BM Güvenlik Konseyi karar taslağını engelledi.

15 üyeli Güvenlik Konseyi'nin 10 seçilmiş üyesi tarafından hazırlanan taslak karar, Hamas ve diğer Filistinli gruplar tarafından tutulan tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz serbest bırakılmasını da talep ediyordu. Reuters'a göre taslak, 14 üyenin desteğini aldı.

ABD bu kararıyla, Gazze Şeridi'ndeki savaşa ilişkin Güvenlik Konseyi'nde veto yetkisini altıncı kez kullanıyor.

Hamas, ABD'nin Gazze'de ateşkes için hazırlanan karar tasarısını engellemek amacıyla veto hakkını kullanmasının "açıkça suç ortaklığı ve soykırıma tam ortaklık" anlamına geldiğini belirtti.

ABD'li diplomat Morgan Ortagus, oylama öncesinde yaptığı açıklamada, "Meslektaşlarım: ABD'nin bu karara karşı çıkması kimseyi şaşırtmayacaktır" dedi.

Ortagus, "Karar taslağı Hamas'ı kınamakta veya İsrail'in meşru müdafaa hakkını tanımakta başarısız oldu ve Hamas'a fayda sağlayan ve ne yazık ki bu Konsey'de kabul gören sahte söylemleri haksız yere meşrulaştırıyor" ifadelerini kullandı.

Diğer Konsey üyelerinin ABD'nin "kabul edilemez" ifadeler hakkındaki uyarılarını "görmezden geldiğini" belirten Ortagus, bunun yerine "vetoyu teşvik etmeyi amaçlayan gösterişli bir prosedür benimsendiğini" belirtti.

Bu oylama, ABD ve İsrail'in yaklaşık iki yıldır devam eden Gazze savaşıyla ilgili uluslararası izolasyonunu daha da belirginleştiriyor.

Gazze'deki savaş, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te Yahudi devletinin güney kesimine eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlatmasıyla patlak verdi. İsrail, harap olmuş Gazze Şeridi'nde şiddetli bir bombalama kampanyası ve askeri operasyonlarla karşılık verdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Hamas'ın 2023'teki saldırısı İsrail’de bin 219 kişinin ölümüne yol açtı.

Hamas saldırısında kaçırılan 251 rehineden 49'u hâlâ Gazze'de tutuluyor. Bunlardan 27'si İsrail tarafından ölü ilan edildi.

O tarihten bu yana İsrail, Birleşmiş Milletler'in güvenilir kabul ettiği Hamas'a bağlı Sağlık Bakanlığı'nın son rakamlarına göre Gazze Şeridi'nde çoğunluğu sivillerden oluşan 65 binden fazla Filistinlinin ölümüne yol açan yıkıcı bir savaşla karşılık verdi.


Şara: Washington, Şam'a İsrail ile anlaşmaya varması için baskı yapmıyor

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)
TT

Şara: Washington, Şam'a İsrail ile anlaşmaya varması için baskı yapmıyor

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün yaptığı açıklamada, İsrail ile güvenlik anlaşmasına varmak için devam eden müzakerelerin "önümüzdeki günlerde" sonuç verebileceğini söyledi.

Şam'da gazetecilere konuşan Şara, güvenlik anlaşmasını "zorunluluk" olarak nitelendirerek, anlaşmanın Suriye'nin hava sahasına ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini ve BM gözetimine tabi olmasını gerektireceğini ifade etti.


Süveyda için yol haritası: Suriye'nin güneyinde uzlaşıya giden zorlu yol

Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
TT

Süveyda için yol haritası: Suriye'nin güneyinde uzlaşıya giden zorlu yol

Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)

Baha el-Avam

Suriye’nin güneyindeki Süveyda ilinde yaşanan krizi sona erdirmek amacıyla Suriye, Ürdün ve ABD’nin üzerinde uzlaştığı yol haritası hem içeriden hem de dışarıdan birçok tarafça memnuniyetle karşılandı. Ancak yol haritasının Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani tarafından açıklanan versiyonu ile Ürdün Dışişleri Bakanlığı'nın sosyal medya platformlarında yayınladığı versiyonu arasındaki tutarsızlıklar, yol haritasının açıklanmasından hemen sonra soru işaretlerine neden oldu.

Süveyda Yüksek Hukuk Komitesi, yol haritasının bazı maddelerine karşı çıkarak bunu reddetti. Ancak Amman, Şam ile Süveyda arasındaki uzlaşı için ‘yol haritası’ olarak adlandırılan süreci tamamlamak amacıyla, Süveydalıların temsilcileri ile hükümet arasında müzakereleri desteklemek üzere Washington ile iş birliği yapmasını ve diyalogun iki taraf arasındaki anlaşmazlık noktalarını çözmesini umduğunu belirtti.

Yol haritasının Bakan Şeybani tarafından açıklanan resmi versiyonu, yedi maddeden oluşuyor. Yol haritasında; Birleşmiş Milletler (BM) soruşturma ve inceleme sistemi ile koordineli olarak sivillere ve mülklerine saldıranların hesap vermesi, Süveyda’ya insani ve tıbbi yardımın ulaştırılmasının sağlanması, mağdurlara tazminat ödenmesi, köylerin ve kasabaların yeniden inşası, yerinden edilen kişilerin geri dönüşünün kolaylaştırılması, temel hizmetlerin yeniden sağlanması, günlük hayata dönüş için gerekli koşulların oluşturulması, İçişleri Bakanlığı'na bağlı yerel güçlerin yolları korumak ve insanların ve ticari ürünlerin akışını güvence altına almak için konuşlandırılması, kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması ve tüm taraflardan tüm tutukluların ve kaçırılanların iade edilmesi ve Süveyda halkının tüm taraflarının dahil olduğu bir iç uzlaşı sürecinin başlatılması öngörülüyor.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklama ise Şeybani'nin duyurduğu bilgileri netleştirerek anlaşmada yer alan bazı başka noktalara da değiniyor. Bunların başında, Şam'ın BM Suriye Gerçekleri Araştırma Heyeti'ni Süveyda'yı ziyaret etmeye ve geçtiğimiz temmuz ayında Süveyda’da yaşanan olayları soruşturmaya davet etmesi geliyor. Bu soruşturma sonucunda hazırlanan rapor temelinde Suriye hükümeti, suç işleyenlerden, geçmişleri veya siyasi ve sosyal bağlantıları ne olursa olsun hesap soracak.

Yol haritası üzerine varılan uzlaşıdaki bir nokta ise Ürdün ve ABD’nin Süveyda'ya insani yardım ulaştırılmasını sağlamaya katılması oldu. Bu durum, Süveyda’daki krizin başlangıcından beri Ürdün topraklarından Suriye'nin bu iline insani yardım geçişi için koridor açılmasının mümkün olup olmadığına dair sorulan temel bir soruyu gündeme getirdi. Stratejik ilişkiler araştırmacısı Amer es-Sabaileh'e göre yol haritası Ürdün'e bu koridoru açmak için yasal gerekçe sağlıyor. Ancak bunun pratikte uygulanması için bu insani yardım koridorunu kimin koruyacağı ve Amman bu adımı atarsa Suriye tarafında kiminle muhatap olacağı gibi birkaç noktanın açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

ABD ve Ürdün'ün, ildeki hasarlı alanların ve tesislerin yeniden inşası için gerekli finansmanın sağlanmasında vereceği yardımın da netleştirilmesi gerekiyor. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, ülkesinin bu konuda Suriye'nin kendi kaynaklarını yatırmasına destek verdiğini söyledi. Ancak Amman, Süveyda'nın yeniden inşası için gerekli mali desteği nasıl sağlayacağı konusunda net bir açıklama yapmadı.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Suriye hükümetinin eyaleti korumadaki güvenlik rolü, eyaletin idari sınırlarını korumak ve Şam'a bağlayan yolun güvenliğini sağlamakla sınırlı. İç güvenlik ise İçişleri Bakanlığı tarafından atanan bir kişinin liderliğinde Süveyda'nın çeşitli kesimlerinden oluşan yerel polis gücü tarafından sağlanacak. Bu adım, Ürdün ve ABD'nin himayesinde Suriye hükümeti ile Süveydalıları bir araya getiren istişareler ve toplantılar sonucunda kararlaştırılacak.

Toplantılar ve görüşmeler sonucunda sadece polis gücü kurulmakla kalmayacak, aynı zamanda yerel sakinler ile devlet kurumları arasında koordinasyon sağlanarak ildeki sivil ve idari kurumlar da yeniden faaliyete geçecek. Ancak ‘Tüm bu süreçte Süveyda adına kim müzakere edecek?’ sorusu, yanıt bekleyen en önemli soru olmaya devam ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre Ürdün'ün başkenti Amman'dan konuşan Sabaileh, Yüksek Hukuk Komitesi üyelerinin Süveyda'da bulunmaması ve Suriye’deki Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri'nin temsilcilerinin toplantılara katılmamasının yol haritasının ölü doğduğunu gösterdiğini belirtiyor. Bunun nedeni, onların uzlaşı sürecinin kilit oyuncuları olmaları. Onların yokluğu krizin çözülmesini sağlamayacak, aksine krizi daha da şiddetlendirecek ve uzatacak. Suriye hükümeti onları temsil etmiyor ve Şam'da onlarla ilgilenenler Süveyda'yı temsil etmiyor ve orada hiçbir etkisi yok. Ayrıca Ürdün, sahada aktif olan bu taraf adına konuşamaz.

Süveyda Yüksek Hukuk Komitesi medya ofisi tarafından sosyal medya üzerinden yayınlanan bir açıklamada, ‘Suriye Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasının dikkatle incelendiği ve Suriye'ye ilişkin bağımsız bir uluslararası soruşturma komisyonu çağrısı ile Suriye yasaları kapsamında hesap verebilirliğin korunması ve uygulanması arasında çelişki olduğunun görüldüğü’ belirtildi. Açıklamada, yol haritasının Suriye hükümetini uzlaşı arayan tarafsız bir taraf olarak gösterdiği, fakat ‘hükümetin ve güvenlik ve askeri kurumların Suriye halkına karşı işlenen katliam ve ihlallerin doğrudan ortağı olduğu’ vurguladı.

Suriye’deki yargı organlarının siyasileştirildiğini, yürütme organına bağlı olduğunu ve adil yargılama garantisi veremediğini belirten komisyon, yerel konseyler ve ortak polis güçleri hakkında ise bunların ‘Süveyda'ya yeni bir vesayet dayatma ve toplumda meşruiyetini yitirmiş ve halkının davasına ihanet etmiş kişileri destekleyerek halk arasında ayrılık tohumları ekme girişimi’ olarak nitelendirdi.

Suriye hükümetinin Süveyda'da güvenlik komutanı olarak Selman Abdulbaki adlı bir kişiyi atama kararına atıfla Süveydalıların bu kişiyi geçtiğimiz temmuz ayında ‘kendilerine karşı suç işleyen silahlı milislerle iş birliği yapmakla’ suçladıklarını belirten Komisyon, bu kişinin Süveyda dışında yaşadığını ve resmi devlet kurumlarının bulunduğu şehir merkezine ulaşamadığını ifade etti.

Komisyon, tüm bunlar çerçevesinde Süveyda'da yaşananlarla ilgili uluslararası bir soruşturma ve uluslararası bir yargılama yapılmasında ısrarcı olduğunu vurgularken, ildeki çeşitli aktörlerin Birleşmiş Milletler (BM) ve ilgili kuruluşlar aracılığıyla tesis etmeye çalıştıkları kendi kaderini tayin hakkına olan bağlılığını yineledi.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Barrack, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Süveyda'da uzlaşının tek bir adımla başladığını söyledi. Barrack, Şam'da Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ve Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi ile Süveyda konusunda imzalanan yol haritasının sadece iyileşme için bir rota çizmekle kalmayıp, aynı zamanda gelecek nesil Suriyelilerin herkes için eşit hak ve görevlere sahip bir vatan inşa ederken izleyebilecekleri bir yol olduğunu yazdı.

Suriyeli gazeteci Louay Ghabra, Süveyda krizini sona erdirmek için hazırlanan yol haritasının etkinliği konusunda, İsrail'in bu konudaki tutumuna odaklanan başka bir soru daha gündeme getirerek, yol haritasının bir şekilde Suriye ile İsrail arasında henüz imzalanmamış bir güvenlik anlaşmasının önünü açtığını belirtti. Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi'nin yol haritasının açıklanması sırasında İsrail'in Suriye'nin güneyine ilişkin güvenlik kaygılarının dikkate alınmasının önemine açıkça değindiğini hatırlatan Ghabra, bunun da Şam ile Tel Aviv arasındaki diyaloğun söz konusu yol haritasına ilişkin ABD, Ürdün ve Suriye arasında varılan uzlaşıya bağlı olduğu ve birinin başarısız olması durumunda diğerinin de otomatik olarak çökeceği anlamına geldiğini söyledi.

Şam'ın İsrail ile yapılacak bir güvenlik anlaşmasıyla ilgilendiğini ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın eylül ayında New York'a yapacağı ziyaret sırasında anlaşmayı sonuçlandırması için ABD'nin önemli bir baskı uyguladığını belirten Ghabra, ancak medyada yer alan haberlere göre İsrail'in şartları sert görünüyor ve bu şartları kabul etmek, bazılarının inandığı gibi Şara yönetimine Süveyda'yı kontrol etme izni vermeyeceğini, aksine eğer bu tek seçenekse ve Süveydalılar kendi kaderini tayin hakkını elde edemezse, Şam ile gelecekteki müzakerelerde Süveyda’nın konumunu güçlendireceğini vurguladı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.