Dünya Bankası’ndan Filistin’deki aşılama programında fon açığı olduğu uyarısı

Dünya Bankası’ndan Filistin’deki aşılama programında fon açığı olduğu uyarısı
TT

Dünya Bankası’ndan Filistin’deki aşılama programında fon açığı olduğu uyarısı

Dünya Bankası’ndan Filistin’deki aşılama programında fon açığı olduğu uyarısı

Dünya Bankası dün yayınladığı raporda, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı Filistin’de yürütülen aşılama planının, yoksul ekonomilere aşı sağlaması için oluşturulan küresel program COVAX’ın desteğine rağmen 30 milyon dolarlık bir fon açığıyla karşı karşıya olduğunu bildirdi. Dünya Bankası, İsrail işgali altındaki Batı Şeria ve Gazze’de aşılama kampanyasının başlatılmasını hızlandırmak için Filistinlilere ek doz bağışlamayı düşünebileceğini aktardı. “Etkili bir aşılama kampanyasının varlığının güvence altına alınması için Filistinli ve İsrailli yetkililer, güvenli ve etkili Kovid-19 aşılarının finansmanını, satın alınmasını ve dağıtımını koordine etmeli” ifadeleri kullanıldı.
Filistin Yönetimi, Filistinlilerin aşı dozlarının yüzde 20’sini COVAX aşı dağıtım programından sağlamayı planlarken nüfusun yüzde 60’ı için ise ek doz almayı umut ediyor. Dünya Bankası, maliyet tahminlerinde “nüfusun yüzde 60’ının aşılanması için toplamda yaklaşık 55 milyon dolara ihtiyaç olduğunu ve şu an 30 milyon dolarlık bir açık bulunduğunu” aktardı. Banka, bağışçılara ek yardım çağrısında bulundu.
Filistin bu ay aşılamaya kampanyasına başladı. İsrail, Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden de küçük bağışlar aldı. Ancak bu zamana kadar elde edilen yaklaşık 32 bin doz, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki, 5,2 milyon nüfus için yeterli olmaktan oldukça uzak. Diğer yandan Filistinliler ve insan hakları grupları İsrail’i, aşılama programına Filistinlileri dahil etmemesi sebebiyle sorumluluğunu yerine getirmemekle itham etti. İsrailli yetkililer ise Oslo barış anlaşmaları uyarınca Filistin Sağlık Bakanlığı’nın sınırlı özerkliğe sahip Gazze ve Batı Şeria’daki nüfusun aşılanmasından sorumlu sayıldığını savundular.
İsrail dünyadaki en hızlı aşılama programlarından birini uygulamaya koymasının ardından bazı büyük ekonomi sektörlerindeki faaliyetleri yeniden başlattı. İsrail, 9,1 milyonluk nüfusuna Pfizer şirketinin aşısını uyguluyor. Ayrıca Moderna aşısından da 100 bin doz stoku bulunuyor. Filistin Yönetimi ise Rusya ve AstraZeneca şirketi ile tedarik anlaşmaları imzaladığını ancak dozların teslimatının yavaş olduğunu bildirdi.
Dünya Bankası söz konusu raporda, “İsrail, insani bir bakış açısıyla, sipariş verdiği ve kullanmayacağı ek dozları bağışlamayı düşünebilir” ifadelerini kullandı. Filistin Sağlık Bakanlığı cuma günü yaptığı açıklamada Tel Aviv’in çalışmak için düzenli olarak İsrail'e geçen 100 bin Filistinliyi aşılamayı kabul ettiğini aktardı. İsrail Koronavirüsle Mücadele Kurulu’nun Koordinatörü Prof. Dr. Nachman Ash gazetecilere verdiği demeçte, Filistinli işçilerin aşılanması konusuna ilişkin yakın zamanda bir karar alınması gerektiğini belirtti. Ash “Filistinli işçilerin aşılanmasının sağlık açısından büyük ölçüde doğru olduğuna inanıyoruz” ifadesini kullandı.
Hamas tarafından yönetilen Gazze Şeridi'ndeki Filistin Sağlık Bakanlığı dün kıyı şeridinde koronavirüse karşı bir aşılama kampanyası başlattı. Filistin Sağlık Bakanlığı Önleyici Tıp Müdürü Magdy Dahir, Gazze’deki gazetecilere verdiği demeçte, kampanyanın ilk aşamasında sağlık personellerinin aşılanacağını, ardından yaşlıların ve kronik hastalıkları olanların aşılanacağını bildirdi. Aşı kampanyası, Birleşik Arap Emirlikler tarafından bağışlanan 20 bin Sputnik V aşısının önceki gün Gazze Şeridi’ne ulaşmasının ardından başladı.
Aşılar, Gazze Şeridi ile Mısır arasında bulunan Refah Sınır Kapısı’nda teslim alındı. Ramallah’taki Sağlık Bakanlığı geçen hafta çarşamba günü 2 bin doz Sputnik V aşısını Gazze’ye nakletmişti.
Resmi açıklamalara göre iki milyondan fazla nüfusa sahip Gazze Şeridi’nde 54 binden fazla koronavirüs vakası kaydedildi. 543 kişi ise virüs sebebiyle yaşamını yitirdi.
Filistin Sağlık Bakanı Mey Keyle dün son 24 saate bin 334 yeni koronavirüs vakası ile 10 ölüm tespit edildiğini aktardı. Yeni vakalardan 62’sinin Gazze Şeridi’nde kaydedildiği bilgisini paylaştı. Tedbirlerin sıkılaştırılacağını söyleyen Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye de şu ifadeleri kullandı:
“Vaka sayıları artıyor. Yeni bir salgın dalgası dünyayı ve bölgeyi vuruyor. Bu nedenle güvenlik birimlerinden önlemleri sıkılaştırmalarını ve vatandaşlardan tedbirlere uymalarını istiyorum.”
Ramallah’ta düzenlenen haftalık kabine toplantısının açılışında konuşan Iİştiyye, “Umarım daha sert önlemler almak zorunda kalmayız. Durumu günbegün takip ediyoruz” dedi.
Filistin hükümeti, Kovid-19’un yayılmasını önlemek için Pazar-Perşembe günleri arasında akşam saat 21:00 ile sabah 06:00 saatleri arasında kısmi, Cuma ve Cumartesi günlerinde ise tam kapatma uyguluyor. Ayrıca düğün ve cenaze törenleri de yasaklanmış durumda.



Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze Anlaşması... Silahsızlanma konusundaki anlaşmazlıklar BM kararını zorluyor

Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişiler için kurulan kampta kışın ilk yağmurları yağarken çadırlarını kurmaya çalışan Filistinliler (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, ABD Başkanı Donald Trump’ın barış planının uygulanmasına ve uluslararası güçlerin konuşlandırılmasına zemin hazırlayan Amerikan kararını onaylamasının ardından, Gazze Şeridi’nde yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının geleceğine ilişkin farklı değerlendirmeler gündeme geldi. Bu farklılıkların başında silahsızlanma meselesi bulunuyor.

Filistin taraflarının karar hakkındaki tepkileri değişkenlik gösterirken, uzmanlar bu adımın ‘diplomatik bir ivme’ yarattığını, ancak sahada somut bir uygulamaya dönüşmeden önce ciddi engellerle karşılaşacağını belirtiyor. Uzmanlara göre bu durum, özellikle ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticilerinden Halil el-Hayye arasında İstanbul’da gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılan görüşme nedeniyle, anlaşmanın ikinci aşamasını belirsizlik içinde bırakıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasını oluşturan güvenlik ve idari düzenlemeler, İsrail’in rehinelerin tümünün cenazelerinin iade edilmesinde ısrarcı olması ve Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin henüz açıklanmaması nedeniyle ilerleyemiyor.

Çelişkili haberler

İsrail medyasında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Hamas yöneticisi Halil el-Hayye arasında Türkiye’de yapılması planlanan toplantıya ilişkin bilgiler çelişkili şekilde yer aldı. Söz konusu görüşme, cuma günü New York Times tarafından ortaya çıkarılmıştı.

Times of Israel, toplantının gerçekleştiğini öne sürerken, İsrail Kamu Yayın Kurumu KAN görüşmenin ‘İsrail’in baskısı nedeniyle’ yapılmadığını aktardı.

Israel Hayom ise Washington’ın, BM Güvenlik Konseyi’nde ABD kararına karşı Arap desteği toplama girişimi nedeniyle Hamas’a tepki gösterdiğini yazdı. Gazete, bu girişimin Trump yönetiminin anlaşmanın bir sonraki aşamasına ilerleme çabalarını fiilen yavaşlattığını ifade etti.

fgt
Gazze şehrinin Suk Faras mahallesindeki bir çöp döküm alanının yanından geçen çocuklar (AFP)

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, söz konusu görüşmenin yapılıp yapılmadığına dair çelişkili haberlerin, bazı çevrelerin BM Güvenlik Konseyi kararını ‘ileriye dönük bir adım’ olarak görmesine rağmen Hamas’ın kararı reddetmesiyle birlikte, özellikle silahsızlanma konusunda ciddi görüş ayrılıklarına işaret ettiğini belirtiyor. Nazzal’a göre bu durum, İsrail’in Hamas’a herhangi bir meşruiyet tanımama yönündeki baskılarıyla da bağlantılı.

Nazzal, “Eğer toplantı sadece ertelendiyse, bu anlaşmanın karşılaştığı engelleri aşmak için bir fırsat olabilir. Ancak tamamen iptal edilmişse, bu durumda Hamas tutumunu sertleştirecek ve özellikle silahsızlanma maddesi başta olmak üzere alınan kararlara yaklaşımı olumsuz yönde etkilenecektir” dedi.

BM Güvenlik Konseyi’nin 13 üyenin desteğiyle kabul ettiği karar, Gazze Şeridi’nde ‘geçici uluslararası istikrar gücü’ kurulmasına izin veriyor. Ancak kararın son versiyonunda, Gazze’de silahsızlanmaya yönelik ifadelerin yer alması, silahların toplanması ve askeri altyapının imhası gibi maddelerin olması, uygulanabilirliğe ilişkin yeni endişeleri gündeme getirdi.

Tarafsızlık niteliği

Hamas, kararın kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, uluslararası gücün Gazze Şeridi içinde üstlenmesi öngörülen görevler arasında yer alan silahsızlanma maddesinin, bu gücün ‘tarafsızlık niteliğini ortadan kaldıracağını ve onu çatışmada işgalin tarafına dönüştüreceğini’ belirtti.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise kararı memnuniyetle karşıladı. X platformunda İngilizce yaptığı paylaşımda, “Başkan Trump’ın planının barış ve refah getireceğine inanıyoruz; çünkü plan Gazze’nin tamamen silahsızlandırılmasına, askeri kapasitesinin ortadan kaldırılmasına ve aşırılığın kökünün kazınmasına vurgu yapıyor” ifadelerini kullandı.

Mısırlı İsrail uzmanı Said Ukkaşe, kararın anlaşmaya yalnızca ‘diplomatik bir ivme’ kattığını, ancak sahada çok sayıda engel bulunduğunu söyledi. Ukkaşe’ye göre İsrail, yeniden inşa ve çekilmeden önce silahsızlanmada ısrar ederken, Filistinli gruplar tam tersini talep ediyor.

Uzman, İsrail’in, karar metninde ileride Filistin devletine ilişkin istişare çağrısının yer almasına rağmen kararı olumlu karşılamasının, ‘fraksiyonların tutumunu bildiği için yapılmış bir siyasi manevra’ olabileceğini, bunun daha sonra anlaşmayı durdurmak için bir gerekçeye dönüştürülebileceğini ifade etti.

Nizar Nazzal da Hamas’ın önce İsrail’in çekilmesini isteyeceğini, İsrail’in ise önce Hamas’ın silahsızlanmasını talep edeceğini belirtti. Nazzal, “Bu karşılıklı talepler sahada yeni engeller yaratacak ve anlaşmanın ikinci aşamasını daha da geciktirecek” dedi. Ayrıca, “ABD, sahadaki tüm zorluklara rağmen anlaşmayı uluslararası meşruiyete kavuşturmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Washington'un baskısı

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, çarşamba günü Fransız mevkidaşı Jean-Noel Barrot ile yaptığı telefon görüşmesinde, BM Güvenlik Konseyi’nin Gazze’ye ilişkin son kararının uygulanmasının önemine vurgu yaptı. Abdulati, uluslararası istikrar gücünün BM Güvenlik Konseyi tarafından kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesi gerektiğini söyledi.

Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre Abdulati, görüşmede Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nın korunması ve tüm maddelerinin uygulanması için Kahire’nin yürüttüğü çabalar hakkında da bilgi verdi.

Rusya’nın BM Daimî Temsilcisi Vasiliy Nebenziya ise ülkesinin çekimser kalmasının ardından yaptığı konuşmada, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘Washington’ın vaatlerine dayanarak Amerikan girişimine onay verdiğini’ söyledi. Nebenziya, Gazze’nin tam kontrolünün Barış Konseyi ve uluslararası istikrar gücüne bırakılmasını öngören bu planla ilgili olarak, “Bu güçlerin nasıl çalışacağına dair hâlâ hiçbir bilgiye sahip değiliz” dedi.

Böylesi çekinceler ve diplomatik hareketlilik ışığında, Ukkaşe’ye göre kararın geleceği büyük ölçüde Washington’ın İsrail üzerindeki baskısına bağlı olacak. Ukkaşe, uygulanma yönteminin netleşmemesi durumunda anlaşmanın yeniden tıkanacağını ve ikinci aşamaya kısa sürede geçilemeyeceğini belirtti.

Nizar Nazzal ise kararın geleceğini ABD’nin belirleyeceğini düşünüyor. Nazzal, Washington’ın Hamas ile uzlaşı arayışına yönelebileceğini söyleyerek, “ABD isterse bu anlaşmayı ileriye taşıyabilir. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, anlaşmanın nasıl bir yöne evrileceğini ortaya koyacak” değerlendirmesinde bulundu.


SDG'nin Suriye ordusu mevzilerine saldırısının ardından Rakka'nın doğusunda şiddetli çatışmalar patlak verdi

Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
TT

SDG'nin Suriye ordusu mevzilerine saldırısının ardından Rakka'nın doğusunda şiddetli çatışmalar patlak verdi

Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)
Haseke'de SDG’nin gerçekleştirdiği güvenlik operasyonundan bir kare (Arşiv - Facebook)

Suriye'nin devlet televizyon kanalı El-İhbariye dün akşam, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Rakka'nın doğusundaki Ma’adan çevresinde Suriye ordusu mevzilerine ani bir saldırı düzenlemesinin ardından bölgede şiddetli çatışmaların patlak verdiğini bildirdi.

SDG bu haftanın başlarında, Rakka'nın doğusunda Suriye güçlerinin saldırısını engellediğini duyurmuş ve çatışmanın tırmanmasını önlemek için orantılı bir yanıt verdiklerini açıklamıştı.

SDG, Suriye'nin kuzeyinin ve doğusunun büyük bir bölümünü kontrol ediyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra geçtiğimiz ay yaptığı bir açıklamada, başkent Şam'da SDG lideri Mazlum Abdi ile görüştüğünü ve ülkenin kuzeyindeki ve kuzeydoğusundaki tüm askeri konuşlanma noktalarında derhal kapsamlı bir ateşkes üzerinde anlaştıklarını söyledi.


Selam: Silahların sadece devlete ait olması sağlanmadıkça güvenlik ve istikrar olmaz

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam (EPA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam (EPA)
TT

Selam: Silahların sadece devlete ait olması sağlanmadıkça güvenlik ve istikrar olmaz

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam (EPA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam (EPA)

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam dün yaptığı açıklamada, hükümetin tüm topraklarına devlet otoritesini yayma çabalarını sürdürdüğünü belirterek, devletin güç kullanma tekeline sahip olmadığı sürece güvenlik veya istikrarın olamayacağını vurguladı.

Hükümet merkezinde düzenlenen bir törende konuşan Selam, "Kurtuluş ancak modern bir devlet kuran, vatandaşlarının güvenini yeniden tesis eden ve dünya çapındaki Arap kardeşlerimizin ve dostlarımızın güvenini kazanan gerçek bir reformla sağlanabilir" dedi.

"İstediğimiz devlet, hiçbir otoritenin kendi otoritesinin üstünde olmadığı güçlü ve adil bir devlettir. Bakanlık açıklamamızda da belirttiğimiz gibi, bunun için devletin güç kullanma tekeline sahip olması gerekiyor. Bu olmadan güvenlik ve istikrar olmaz. Güvenlik ve istikrar olmadan da yatırım ve ekonomik büyüme olmaz."

Hükümetin, silahları yalnızca Litani Nehri'nin güneyindeki bölgede devletle sınırlama ve yıl sonuna kadar ülkenin geri kalanına yayma çabalarını sürdürdüğünü açıkladı.

Selam, "Kaçakçılığı engellemek için sıkı idari ve güvenlik önlemleri alarak Refik Hariri Uluslararası Havalimanı ve ona giden yol üzerindeki kontrolümüzü güçlendirdik... Limanlar üzerindeki kontrolümüzü artırmak için çalışıyoruz ve Suriye tarafıyla sınırları kontrol etmek ve kaçakçılıkla mücadele etmek için iş birliğini geliştirmek üzere yeni çerçeveler oluşturduk" dedi.

Bölgesel düzeyde Selam, "Lübnan'ı Arap kökleriyle yeniden buluşturmak ve Arap kardeşlerinin güvenliğini istikrarsızlaştırmak için kullanılmasını önlemek için net bir karar aldık... Lübnan'ı kalkınma girişimlerinde aktif bir ortak olarak doğal konumuna geri döndürmek, bölge içi ticareti canlandırmak ve yatırım çekmek için çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.

Başbakan, "İsrail ihlalleri ve topraklarımızın bazı kısımlarının işgali devam ettiği sürece Lübnan'da istikrar olamaz" vurgusunu yaptı.

Nevvaf Selam, hükümetin, önceki hükümet tarafından Kasım 2014'te onaylanan "Düşmanlıkların Durdurulması Bildirgesi"ni uygulamaya koymak için siyasi ve diplomatik çabalarını yoğunlaştırdığını da ifade etti.