Irak sınırlarındaki yolsuzluklar

Yetkililer ve gümrük görevliler, milyonlarca doların devlet hazinesi yerine silahlı gruplara gittiğini belirtiyorlar.

Irak’ın güneyindeki Um Kasr Limanı’ndaki gümrük. (AFP)
Irak’ın güneyindeki Um Kasr Limanı’ndaki gümrük. (AFP)
TT

Irak sınırlarındaki yolsuzluklar

Irak’ın güneyindeki Um Kasr Limanı’ndaki gümrük. (AFP)
Irak’ın güneyindeki Um Kasr Limanı’ndaki gümrük. (AFP)

Irak’ın kara ve deniz sınırları boyunca faaliyet gösteren bir kartel, hükümetin kasasına girmesi gereken milyonlarca doları partilerin, silahlı grupların ve memurların cebine girmesine neden olan gümrük kaçakçılığı operasyonları gerçekleştiriyor.
Bir gümrük memuru söz konusu suç ağı hakkında şunları söyledi:
“Tarif edilemez. Orman kanunundan bile daha kötü. Ormanda hayvanlar en azından yemek yer ve karnını doyurur. Bu adamlar asla ikna olmazlar, doymazlar.
AFP’nin altı ay süresince röportajlar gerçekleştirdiği hükümet yetkilileri, liman işçileri ve ithalatçılar bile yaptıkları açıklamalarda hayatlarını tehlikeye atmamak için isimlerini açıklamadılar.  
Uluslararası Şeffaflık Derneği’ne göre dünya çapındaki yolsuzlukta 21’inci sırada yer alan ülkede sıkıcı bürokrasi ve kronik yolsuzluk, devlet kaynaklarını hortumlamanın bir yolu olarak görülüyor. Öncelikle petrole dayalı ekonomide, tarım ve sanayi sektörlerinde büyük bir zayıflık yaşanırken ve bunlardan kazanç sağlama imkânı bulunmazken, gümrük vergileri en önemli gelir kaynağı sayılıyor.
Ancak merkezi hükümet, çoğunluğu İran’a yakın partiler ve silahlı gruplar arasında paylaşılan bu kaynakların kontrolünü elinde bulundurmuyor. Irak Maliye Bakanı Ali Allavi yaptığı açıklamada “Yolsuzluk yapan yetkililer, siyasi partiler, çeteler ve iş adamları arasında bir tür gizli anlaşma var” dedi. Allavi, “Bu sistem, bir bütün olarak devletin yağmalanmasına katkıda bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Irak, mallarının büyük çoğunluğunu ithal ediyor ve gazdan elektriğe, gıda ve elektroniğe kadar başlıkta çoğunlukla İran, Türkiye ve Çin’e bağımlı. Irak resmi olarak 2019 yılında 21 milyar dolarlık petrol dışı mal ithal etti. Hükümet tarafından sağlanan son verilere göre bunların çoğu, bin 600 km uzunluğundaki İran sınırı üzerindeki bir geçitten sevk edildi. Yaklaşık 370 km uzunluğundaki Türkiye sınırı aracılığıyla ve güneydeki Basra vilayetindeki Um Kasr Limanı üzerinden de ithalat gerçekleşti. Ancak Irak’ın ithalat sisteminin etkinliği bitmiş durumda. Dünya Bankası’nın 2020 yılında yayınladığı bir  raporda, ‘gecikmelere, yüksek ücretlere ve kötüye kullanıma’ dikkat çekildi. Ortadoğu’dan bir ithalatçı, AFP’ye yaptığı açıklamada, “Doğru şekilde ithal etmek istiyorsanız, binlerce dolar gecikme ücreti ödersiniz” diyerek söz konusu sistemin başarısızlığına dikkat çekti. Yetkililer, liman işçileri, ithalatçılar ve analistlere göre bu durum, partiler ve silahlı gruplar tarafından yapılan kara geçişleri ve Um Kasr Limanı üzerinden paralel bir ithalat sisteminin ortaya çıkmasına neden oldu. Kârın çoğu, ülkeye en büyük mal miktarının girdiği liman olan Um Kasr’dan elde ediliyor. Yetkililer, giriş noktalarının çoğunun güvenlik güçleriyle entegre olmuş Şii grupları bir araya getiren koalisyon olan Haşdi Şabi’ye ait gruplarca gayri resmi olarak kontrol edildiğini doğruladı. Kendilerini finanse edecek ekonomik ofisleri bulunan bu gruplar Haşdi Şabi güçlerinin kurulmasından önce de mevcuttu.
Vergi kaçakçılığı davasını soruşturan Iraklı bir istihbarat görevlisi şu açıklamada bulundu:
“Kestirme bir yol istiyorsanız, milislere veya partilere gidin. İthalatçılar, mallarını tamamen kaybetmek yerine rüşvet olarak ödedikleri yüz bin doları kaybetmeyi tercih ettiklerini söylüyorlar.”
Bu durumdan yararlanan gruplar, parti üyeleri ve yakınları, sınır görevlileri ya da polis olarak çalışıyorlar. Resmi prosedürleri atlamak veya ücretlerde indirim almak isteyen ithalatçılardan ücret alıyorlar.
Haşdi Şabi ise söz konusu iddiaları reddediyor. Ancak Asaib Ehlil Hak ve  Hizbullah Tugayları gibi militan gruplara yakın kaynaklar, gümrük yetkilileri ve istihbarat görevlisinin söylediklerine uygun şekilde, farklı grupların sınırlar üzerindeki nüfuzunu kabul ediyorlar.
Um Kasr Limanı’ndaki çalışanlar, yetkililer ve uzmanlar, örneğin 1980’lerde İran’da kurulan bir grup olan Bedir Örgütü’nün İran sınırındaki Mandali Geçidi’ni kontrol ettiğini aktardılar. Bir istihbarat yetkilisi, “Sigara satıcısıysanız, Bağdat’taki Cadiriye bölgesinde Hizbullah Tugayları’nın ekonomi bürosuna gidin, kapıyı çalın ve onlarla koordinasyon sağlamak istediğinizi söyleyin” dedi.
Yolsuzluk tekerleğinin başındakiler ‘kurtarıcı’ olarak biliniyor. Bu niteleme, silahlı gruplar ve siyasi partiler için genellikle arabuluculuk yapan gümrük görevlileri için kullanılıyor. İstihbarat yetkilisi, “İlişkileri olmadan ‘kurtarıcı’ da bir anlam ifade etmiyor. Hepsi partiler tarafından destekleniyor” dedi.
‘Kurtarıcı’, küçük alışverişler karşılığında elden, daha büyük işlemler için ise banka havalesi yoluyla ödeme yapıldıktan sonra  ithal edilen emtianın türü, sayısı veya toplam değerini yanlış beyan ederek resmi evrakları tahrif ediyor. Bu da tüccarların ödemek zorunda olduğu gümrük vergilerinin değerini düşürüyor. Zira söz konusu  vergi, nihayetinde malların gerçek değerinden çok daha düşük.
Bir ithalatçı, gerçeğinden daha küçük bir miktarın kaydedilmesinin ithalatçıya yüzde 60’a varan bir gümrük vergisi iadesi sağlayacağını belirtti. Bunun yaygın bir örneği ise tüketicileri Irak’ta üretilen malları satın almaya teşvik etmek için yerel pazarda fiyat artırmaya ek olarak resmi tarife değerinin yüzde 30’una ulaşan sigara ithalatı.
Bu ücretleri azaltmak için sigaralar genellikle kağıt mendil veya plastik ürünler olarak kaydediliyor. Bu da çok daha düşük ödemeler yapıldığı anlamına geliyor. Gümrük yetkilisi, “Kamyon başına en az 65 bin dolar ödemek yerine yalnızca 50 bin dolar ödeniyor” dedi.
‘Kurtarıcılar’ ayrıca sevkiyatın toplam değerini de manipüle ediyorlar. Bu değer önce ithalat lisansına kaydediliyor. Ancak ‘kurtarıcı’, giriş noktasında bunu gözden geçirme ve dolayısıyla ücretleri azaltma gücüne sahip.
Um Kasr Limanı’ndan bir yetkili, gümrük görevlilerinden birnin bir demir sevkiyatını ucuza değerlendirdiğini ve ithalatçının sadece 200 bin dolar vergi ödediğini aktardı. İthalatçı, “Kurtarıcının bu büyük etkisi doğal akuışa uyumlu değil” ifadesini kullandı.
Nüfuz sahibi kişilerle kurulan ilişkiler sayesinde bazı mallar hiç incelenmeden dışarı sevk ediliyor. Söz konusu  gümrük memuru, “Yolsuzluk yapmadım ancak sevkiyatı denetlenmeden geçirmek zorunda kaldım. Çünkü nüfuz sahibi biriyle bağlantılıydı” dedi.  
Diğer durumlarda tüccarlar, Irak Merkez Bankası’na sahte ithalat lisansları ve makbuzları götürüyor. Banka da daha sonra Irak dışındaki sahte bir nakliye şirketine ABD doları cinsinden ödeme yapıyor. Gümrük ve banka yetkililerine göre bu eylemler, kara para aklanmasına olanak sağlıyor.
Bir ithalatçı, ithalatı yasa ihlali olarak kabul edilen kullanılmış elektronik cihazların girişini onaylamak için Um Kasr’daki bir gümrük görevlisine 30 bin dolar ödeme yaptığını söyledi. Kendisini sürpriz denetimlerden haberdar etmek için limandaki bir polis memuruna da düzenli olarak rüşvet ödediğini belirtti.
Sınır geçişlerini sonsuz bir para kaynağı olarak gören kamu görevlileri, amirlerine kendilerini bu noktalara atamaları için para ödüyorlar. Mandali Geçidi’nden bir yetkili, her gün en genç yeni çalışana dahi 10 bin dolara kadar rüşvet ödendiğini aktardı.
Maliye Bakanı Allavi, durum karşısında üzüntüsünü dile getirerek “Gümrükteki en küçük işin fiyatı 50 bin dolardan yüz bin dolara kadar değişiyor. Bazen bunun  çok üstüne çıkıyor” dedi.
Partiler ve silahlı gruplar, para toplamalarına izin veren konumlarını korumak için siyasi nüfuzlarını kullanıyorlar. Bunu uygularken de şiddet kullanmakla tehdit etmekten de çekinmiyorlar. Mandali Geçidi’ndeki bir işçi, bir keresinde İran’dan gelen bir gönderinin girişini resmi evraklar olmadığı için ertelediğini ancak ‘kurtarıcı’ tarafından  tehdit edildiğini söyledi. Tehdit edenin Haşdi Şabi’nin bir üyesi olduğunu belirten işçi, ücret ödemeden mal geçişinde ısrar edildiğini ve nihayetinde izin vermek zorunda kaldığını kaydetti.
İstihbarat görevlisi, Asaib Ehlil Hak tarafından yönetilen, İran sınırındaki Zurbatiyah Geçidi’nde bir muhbirin, ‘gümrük vergileri olmaksızın İran ürünlerinin ithalatını engellediği için defalarca idari izne ayrıldığını’ belirtti. Yetkili, muhbirin sonunda baskıya dayanamadığının belirttiği açıklamasında “Daha sonra onunla tekrar konuşmak için geri döndük ve Asaib’e katıldığını gördük” dedi.
Sınır çıkış noktalarındaki üst düzey bir memur, kendisini sindirmek ve limanlarda mal denetimini durdurmaya zorlamak amacıyla yakınlarına saldırmak tehdidinde bulunulduğunu, özel numaralardan düzenli şekilde arandığını söyledi. “Öldürüleceğimiz için hiçbir şey yapamıyoruz. İnsanlar korkuyor. Bunlar gerçek mafya” ifadesini kullandı.
Chatham House Araştırma Merkezi’nden Renad Mansur, söz konusu sistemin İran yanlısı Haşdi Şabi grupları da dahil olmak üzere Iraklı partilerin ve silahlı grupların can damarı haline geldiğini belirtti.
Söz konusu taraflar, DEAŞ’ın 2017’de yenilgiye uğramasının ardından yasa dışı finansman konusunda profesyonel hale geldiler. Bu ağ, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a sert yaptırımlar uygulaması sonrasında daha aktif hale geldi. ABD, Mart 2020’de Um Kasr’daki denizcilik şirketi Khamael Maritime Services’ı, İran Devrim Muhafızları’nın Irak hükümetinin denetim protokolünden kaçmasına yardımcı olduğu  ve silahlı Şii gruplarla koordinasyon kurduğu gerekçesiyle kara listeye aldı.
Hizbullah Tugayları ve Lübnan Hizbullah’ını finanse ettikleri gerekçesiyle şirket ile bağlantılı diğer iki Iraklı ve iki de İranlı şirkete de yaptırımlar uygulandı. Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği ise konuya ilişkin yorum yapmaktan kaçındı.
Ganimetler, aralarında ara sıra yaşanan rekabetlere rağmen partiler ve silahlı gruplar arasında sorunsuz bir şekilde paylaşılıyor. Bu bağlamda Mansur, “Tek bir sınır geçidi, birbirleriyle düşman olabilecek birkaç grup tarafından paylaşılan günlük 120 bin dolara kadar yasa dışı ödemeler sağlayabilir” dedi. Irak istihbarat yetkilisi de “Rekabet yok. Biri denklemden düşerse diğerlerinin de düşeceğini biliyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Asaib Ehlil Hak grubunun iki üyesi şubat ayında meydana gelen iki farklı olayda öldürüldü. Haşdi Şabi kaynakları, AFP’ye ölümlerinin ‘maddi çıkar’ bağlantısı olduğunu aktardılar. Ancak benzeri cinayetler nadir şekilde yaşanıyor. Bu paralel sistem, devletin okullara, hastanelere ve diğer kamu hizmetlerine tahsis edilebilecek fon kaynaklarından mahrum kalmasına neden oluyor. Bakan Allavi açıklamasında “Gümrükten yılda 7 milyar dolar almalıyız. Ancak gerçekte gümrük kaynaklarının yalnızca yüzde 10- 12’si Maliye Bakanlığı’na gidiyor” dedi.
Tüm bu yolsuzlukların bedelini ise Iraklı tüketiciler ödüyor.
Mustafa el-Kazimi, Mayıs 2020’de başbakanlığı üstlendiği ilk haftadan bu yana sınır geçişlerinde reform yapmayı birinci önceliği haline getirdi. Zira petrol fiyatlarındaki keskin düşüşle birlikte Irak’ın ek gelirlere ihtiyacı bulunuyor. Kazimi, Um Kasr ve Mandali’ye yönelik ziyaretlerinde, yolsuzluk sarmalını ortadan kaldırmak için her sınır geçidine yeni kuvvetler gönderme ve gümrük vergilerinin düzenli olarak rotasyonunu uygulama taahhüdünde bulundu.
Ancak bu hamle de işe yaramadı ve kâğıt üzerinde kaldı. Sınır Geçitleri İdaresi, ücret ödemeden kaçakçılık yapılmaya çalışılan mallara el konulduğunu neredeyse günlük olarak rapor ediyor. Ancak 2020 yılında koronavirüs nedeniyle ithalat geriledi, ilaç ve gıdaya verilen geçici gümrük muafiyetleri de azaldı.
Sınır Geçitleri İdaresi, Irak’ın 2020’de 818 milyon dolarlık vergi topladığını ve bunun 2019’da 768 milyon doların biraz üzerinde olduğunu söyledi.
Söz konusu prosedürlere uyan ithalatçılar, bazı tarafların şu an devlet vergilerini ödediklerini ve mallarının keyfi bir şekilde geciktirilmemesi için yine de eş zamanlı olarak ‘kurtarıcı’ tarafa ödeme yaptıklarını belirtti. On yıldan uzun bir süredir Irak’a mal ihraç eden Arap bir iş adamı “İki kez ödeme yapıyoruz” açıklamasında bulundu.
İyi ilişkilere sahip olanlar ise yeni tedbirlerden etkilenmedi. Iraklı bir ithalatçı konuya dair “Hiçbir şey değişmedi. Mandali üzerinden ithalat lisansı olmadan ve gümrük vergisi ödemeden silah veya istediğiniz herhangi bir şeyi getirebilirsiniz” açıklamasında bulundu. Söz konusu ithalatçı, Kazimi’nin açıkladığı reformlardan sonra bile gümrük vergisi ödemeden Mandali Geçidi’nden geçiş yapıldığını aktardı.
Güvenlik güçleri, bu durumu ‘kaotik’ olarak nitelendiriyorlar. Kısa süreliğine Mandali’de konuşlandırılan bir asker, AFP’ye yaptığı açıklamada “Oradaki polislerin hepsi rüşvetle uğraşıyor. Tüccarlar çılgınca paralar ödüyorlar. Bir adamı tutukladık ama ertesi gün serbest bıraktılar” dedi.
Üst düzey bir sınır yetkilisi de taahhüt edilmesine rağmen ek güvenlik personellerinin görevlendirmelerinin hiçbir zaman gerçekleşmediğini söyledi.
İthalatçılar ve yetkililer, bu tedbirlerin başarısız olmasının ana sebebinin ‘çalışanların rotasyonunun yolsuzluk makinesinde çok önemli bir unsuru, yani ‘kurtarıcı’ unsurunu içermemesi’ olduğunu vurguladı. Bir gümrük yetkilisi de “Kurtarıcı, yolsuzluğun ana arabulucusudur ve halen oradadır. Bir çürük elma, elmaların geri kalanını da mahveder” değerlendirmesinde bulundu. Silahlı partilerin ve grupların arabulucuları da halen bölgede mevcut. Iraklı bir ithalatçı, “Şimdi girip her şeyi orada tasnif edebileceğiniz hazır bir oda var” dedi.
ABD Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili, ABD Büyükelçiliği’ne füze ile saldırmakla suçlanan Hizbullah Tugayları’nın gümrük vergilerinden muaf olan değerli mallara erişimini engellemek için Bağdat Uluslararası Havalimanı’ndaki ekonomi ofisini kapatmak zorunda kaldığını aktardı. Yetkili, “Ama yine de uçağa binip istediğini yapabilirler. Yolsuzluk halen sürüyor” dedi.
Söz konusu kesimler, birbirleriyle açık bir şekilde iletişim kurmak yerine WhatsApp gibi şifreli mesajlaşma kullanabildikleri uygulamaları kullanmaya başladılar.
Bir istihbarat yetkilisi konuya dair “İşimiz gerçekten zorlaşıyor. Çünkü daha fazla önlem alıyorlar” açıklamasında bulundu.  Devlet gelirlerini artırmadaki kısmi başarıya rağmen söz konusu kartel faaliyetlerini sürdürmekte kararlı. Yetkililer ise tüccarların devlet tarafından kontrol edilen geçitleri kullanmasını bekliyorlar. Aynı şekilde söz konusu ağı tamamen ortadan kaldırmanın, Kazemi’nin hazırlıksız olabileceği bir şiddete yol açacağı konusunda uyarıda bulunuyorlar. İstihbarat yetkilisi duruma dair yaptığı açıklamada “Çıkarları milyonlarca dolar değerinde. Um Kasr’daki tek bir kaldırım, devlet bütçesine eş değerdir” diyerek söz konusu tarafların kolayca pes etmeyeceğini vurguladı.



Mısır: Gazze'de ateşkes çabaları olumlu bir atmosferde devam ediyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)
TT

Mısır: Gazze'de ateşkes çabaları olumlu bir atmosferde devam ediyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah’ta İsrail saldırısında hasar gören bir evin önündeki Filistinli çocuklar (Reuters)

Mısırlı üst düzey bir kaynak bugün (Çarşamba) Gazze'de ateşkes anlaşmasına varma çabalarının olumlu bir atmosferde devam ettiğini doğruladı.

Şarku’l Avsat’ın el-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalından aktardığı habere göre kaynak, “İki taraf arasındaki bazı ihtilaflı noktaların çözüme kavuşturulması için Mısır'ın ilgili tüm taraflarla istişareleri sürüyor” dedi.

El-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalına göre üst düzey bir kaynak geçtiğimiz cuma günü Mısır ve İsrail heyetlerini Gazze Şeridi'nde ateşkese yaklaştıran kayda değer bir ilerleme olduğunu bildirmişti. Kanala göre, ‘7 Ekim'den bu yana İsrail'in karadan, denizden ve havadan eşi benzeri görülmemiş saldırılarına maruz kalan Gazze Şeridi, işgal güçlerinin özellikle kuzey bölgelerine insani yardım ulaştırılmasını engellemeye devam etmesi nedeniyle, kıtlığa varan son derece zor insani koşullar altında yaşıyor. Gazze Şeridi'nin güneyine ulaşan yardımlar, özellikle yerinden edilenlerin son sığınağı olan Refah'taki vatandaşların ihtiyaçları için yeterli değil.’


UNAMI’nin Irak’tan çekilmesiyle birlikte meydana gelecek 3 tehlike

Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert, Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani'nin evini ziyaretinin ardından basın toplantısı düzenledi. (AFP)
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert, Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani'nin evini ziyaretinin ardından basın toplantısı düzenledi. (AFP)
TT

UNAMI’nin Irak’tan çekilmesiyle birlikte meydana gelecek 3 tehlike

Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert, Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani'nin evini ziyaretinin ardından basın toplantısı düzenledi. (AFP)
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert, Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani'nin evini ziyaretinin ardından basın toplantısı düzenledi. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Mart ayı sonunda BM Güvenlik Konseyi'ne gönderdiği mektuba göre, Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani hükümeti, Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu'nun (UNAMI) görevlerini Mayıs 2026'ya kadar tamamlamasını talep ederek BM ile ilişkilerini yeniden düzenlemek niyetinde.

Guterres uzun mektubunda, Sudani ve hükümetinin geçen yıl Irak'a yaptığı ziyaret sırasında kendisinden ‘Jeanine Hennis-Plasschaert liderliğindeki misyonun (UNAMI) Irak'ta güvenlik ve siyasi istikrarın kademeli olarak sağlandığı göz önüne alınarak 31 Mayıs 2026'ya kadar çalışmalarını tamamlaması’ talebinde bulunduğunu belirtti.

Yerel ekip

Guterres, Irak hükümetinin kalkınma ve insani konularda doğrudan BM kurumları, fonları ve programları ile çalışmak üzere BM sistemi ile çalışmalarını yeniden düzenleme niyetinde olduğunu ve Bağdat'ın bu kuruluşların çalışmalarının ‘BM Güvenlik Konseyi tarafından yetkilendirilmiş bir misyon aracılığıyla değil, Irak'taki yerel BM ekibi’ aracılığıyla koordine edilmesini istediğini belirtti.

DCFVBRT
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert (UNAMI)

Bağdat ayrıca, ‘31 Mayıs 2024 itibariyle UNAMI'nin yetkilerinin insani yardım ve kalkınma konularına indirgenmesini’ ve bunu takiben kalan görevlerin Mayıs 2025 itibariyle bir yıl süreyle Irak'taki ülke ekibine devredilmesini talep etti.

Her ne kadar Guterres, ülkenin UNAMI’nin varlığına ihtiyaç duyduğunu yinelese de, mektubunda Irak'taki mevcut büyüklüğünün ‘olması gerekenden fazla’ olduğunu kabul etti. Ayrıca BM'nin Irak'taki varlığının kapsamlı bir şekilde yapılandırılmasının bir parçası olarak çalışmalarının ‘kademeli’ olarak yerel bir ekibe devredilmesini desteklediğini belirtti.

Bununla birlikte Guterres, ‘Irak yönetiminin UNAMI'nin yardımına artık ihtiyaç duymadığını tespit etmesi halinde, görevi devralmaya hazır olması ve BM'nin de destek vermeye hazır olması gerektiğini’ vurguladı.

Söz konusu mektup, UNAMI'nin görevlerinin yerel bir ekibe devredilmesi sürecinin Irak hükümetiyle mutabık kalınarak ve belirlenen iki yıllık süreye uygun olarak yürütülmesini tavsiye ediyor.

FRBTNY
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert daha önce Necef'e yaptığı bir ziyaret sırasında (AFP)

Guterres, UNAMI'nin Mayıs sonunda başlayacak geçiş dönemindeki görevlerinin, UNAMI ile Irak hükümeti arasındaki ortaklığın yeniden canlandırılması ve UNAMI'nin seçim, insan hakları, medya ve kapasitesinin yerel BM ekibine devredilmesi için kademeli geçiş ve hazırlığın yanı sıra Irak hükümetinin yolsuzlukla mücadele, güvenlik sektörü reformu, su yönetimi ve iklim konularında kapasitesinin güçlendirilmesine odaklanmasını önerdi.

Kurumların kırılganlığı

Guterres, ‘kurumların kırılganlığı’ da dahil olmak üzere ülke için halen bir tehdit oluşturduğuna inandığı bir dizi gözlemi kaydetti. İstikrarsızlık faktörlerinden biri olarak ‘silahlı aktörlerin çoğalması’ olarak ifade ettiği silahlı gruplar ve hizipler meselesinin yanı sıra DEAŞ veya yeni bir terör örgütünün ortaya çıkma olasılığı korkusuna da atıfta bulundu.

Guterres, “Kürt ve Sünni taraflar halen devlet kurumlarına yönelik güveni az ve hakları için dışarıdan bir garanti arıyorlar. Bu noktada UNAMI’yi bir garantör olarak görüyorlar” dedi.

FDRBGTNY
Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert, Iraklı Şiilerin en üst dini mercii Ali es-Sistani'nin evini ziyaretinin ardından (arşiv - AFP)

Guterres, BM'nin ‘seçimler ve insan hakları konusunda teknik destek sağlamaya devam etmenin bir yolunu bulması gerektiğini, bunun çok önemli olduğunu ve aynı zamanda ulusal çatışma çözümü ve kriz yönetimi konusunda tavsiyelerde bulunması gerektiğini’ vurguladı.

‘Her şeyi başaramayacağız’

Guterres, UNAMI’nin Irak'ta ‘sonsuza kadar’ kalsa bile ‘her şeyi başaramayacağını’, çünkü sorumluluğun Iraklı kurumlarda olduğunu ifade etti.

UNAMI, merhum Devlet Başkanı Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinin ardından Irak hükümetinin talebi üzerine BM Güvenlik Konseyi'nin 1500 sayılı kararıyla 2003 yılında kuruldu ve o tarihten bu yana görevlerini yerine getirirken 2007 yılında 1770 sayılı kararla rolü önemli ölçüde genişletildi.

UNAMI'nin internet sitesinde yer alan tanıma göre ‘UNAMI'nin görevi, kapsayıcı siyasi diyaloğun ve ulusal ve toplumsal uzlaşmanın teşvik edilmesinde Irak Hükümeti ve halkına tavsiye, destek ve yardım sağlanmasına öncelik vermektir.’


The Jerusalem Post: İsrail ordusu Refah’taki yerinden edilenleri tahliye etmek üzere Gazze'nin orta kesiminde yeni bir 'güvenli bölge' kurmayı planlıyor

Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)
Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)
TT

The Jerusalem Post: İsrail ordusu Refah’taki yerinden edilenleri tahliye etmek üzere Gazze'nin orta kesiminde yeni bir 'güvenli bölge' kurmayı planlıyor

Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)
Refah'tan Gazze Şeridi'nin orta kesimine doğru bir kamyonetin arkasında yolculuk eden Filistinli bir aile (AFP)

İsrail The Jerusalem Post gazetesi bugün yayınladığı bir haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'tan tahliye edilecek yerinden edilen Filistinliler için Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yeni bir ‘güvenli bölge’ kurmayı planladığını bildirdi.

Gazete yeni güvenli bölgenin Nuseyrat ve el-Bureyc mülteci kamplarının eteklerinde, İsrail ordusu tarafından oluşturulan koridorun yakınlarında kurulacağını ve el-Mevasi yakınlarındaki mevcut barınma bölgesinin ise Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrine doğru genişletileceğini aktardı.

Öte yandan İsrail basınına göre Başbakan Binyamin Netanyahu, dün yaptığı açıklamada, Refah’a kara saldırısına hazırlık olarak şehirdeki sivillerin tahliyesine başlandığını söyledi.

Ancak Birleşmiş Milletler Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, dün yaptığı açıklamada henüz Refah sakinlerinden şehri boşaltmalarının istenmediğini açıkladı.


Hamas: Blinken’ın ateşkesle ilgili açıklamaları hareket üzerinde baskı oluşturma girişimidir

İsrail'in Refah’a yönelik hava saldırılarında ölen yakınlarının naaşlarının başında ağlayan Filistinliler (Reuters)
İsrail'in Refah’a yönelik hava saldırılarında ölen yakınlarının naaşlarının başında ağlayan Filistinliler (Reuters)
TT

Hamas: Blinken’ın ateşkesle ilgili açıklamaları hareket üzerinde baskı oluşturma girişimidir

İsrail'in Refah’a yönelik hava saldırılarında ölen yakınlarının naaşlarının başında ağlayan Filistinliler (Reuters)
İsrail'in Refah’a yönelik hava saldırılarında ölen yakınlarının naaşlarının başında ağlayan Filistinliler (Reuters)

Hamas'ın yurtdışındaki siyasi departmanının başkanı Sami Ebu Zuhri bugün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in açıklamalarının ‘gerçeğe aykırı olduğunu’ ve “ABD'nin değil İsrail'in dışişleri bakanı gibi çalışan Blinken’ın Hamas üzerinde baskı kurmaya ve işgali temize çıkarmaya çalışmasının şaşırtıcı olmadığını” söyledi.

Ebu Zuhri, Reuters'a yaptığı açıklamada Hamas'ın ateşkes için yapılan son teklifi halen müzakere ettiğini ifade etti.

Ebu Zuhri, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, İsrail müzakere heyetinin de kabul ettiği üzere, bir anlaşmaya varılmasını engelleyen kişi olduğunu ve birkaç gün önce İsrail'in değerlendirilmekte olan resmi yanıtını aldıklarını söyledi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise İsrail ziyareti sırasında ABD'nin İsrail ile Hamas arasında esirlerin serbest bırakılmasını da içeren bir ateşkes anlaşmasına varılması konusunda ‘kararlı’ olduğunu açıkladı.

Blinken, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile Tel Aviv'de yaptığı görüşmede, “Bu zor zamanlarda bile ateşkese varmaya, Gazze Şeridi’nde tutulan İsrailli esirleri evlerine getirmeye ve bunu hemen yapmaya kararlıyız. Bunun gerçekleşmemesinin tek nedeni Hamas” ifadelerini kullandı.


‘Parçalanmış demokrasi’... Gazze Savaşı’nda Fransız üniversiteleri ne yaptı?

Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)
Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)
TT

‘Parçalanmış demokrasi’... Gazze Savaşı’nda Fransız üniversiteleri ne yaptı?

Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)
Fransız çevik kuvvet polisi, Pazartesi günü bir öğrenci oturma eylemini dağıtmak için Sorbonne Üniversitesi kampüsüne girmeye hazırlanıyor. (EPA)

Fransa Başbakanı Gabriel Attal, altı ayı aşkın bir süredir devam eden ve en az 34 bin kişinin ölümüne neden olan Gazze Şeridi'ndeki katliamı protesto etmek için ABD'den Fransız üniversitelerine ve enstitülerine ulaşan öğrenci hareketine karşı yetkililerin sert tutumunu somutlaştırmak istiyor.

Endişe verici sayıdaki ölüme ek olarak on binlerce yaralı ve açlıktan ölüm gibi başlıkları olan bu insani kriz, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'i Gazze'yi İkinci Dünya Savaşı'nda tamamen yok edilen Alman şehirlerine benzetmeye sevk etti.

Attal geçtiğimiz Cumartesi günü, Paris'teki Siyasal Bilimler Enstitüsü'nde devam eden öğrenci gösterilerini ‘üzücü ve şok edici bir hareket’ olarak yorumlayarak, “Öğrencilerimize ve öğretim görevlilerimize kendi kurallarını dayatmaya çalışan aktif ve tehlikeli bir azınlığa tolerans gösterilmeyecektir” dedi.

ferth
Fransa Başbakanı Gabriel Attal, geçtiğimiz Cumartesi günü bir dizi yetkiliyle birlikte gerçekleştirdiği tur sırasında (AFP)

Sloganı ‘eğitim sektörüne güç ve prestij kazandırmak’ olan Başbakan, enstitü ve üniversitelerin kapatılmasını ve eğitimin engellenmesini eleştirerek, oklarını ‘siyasi güçlere’, özellikle de ‘çalışmaların devamını engellemeye çalışan azınlığın’ provokatörü olarak gördüğü Boyun Eğmeyen Fransa Partisi’ne (LFI) yöneltti.

Sorbonne Üniversitesi

Siyasal Bilimler Enstitüsü'nde yaşananlar tarihi Sorbonne Üniversitesi'ne de sıçradı ve onlarca öğrenci üniversitenin avlusunda oturma eylemi yaptı. Üniversite yönetimi güvenlik güçlerini çağırmadan önce oturma eylemini dağıtmak, çadırları kaldırmak ve protestocuları uzaklaştırmak için müdahale etti.

Yaygın olarak dolaşıma sokulan videolar polisin protestoculara karşı uyguladığı şiddeti gözler önüne serdi. Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre, güvenlik güçleri geldiğinde orada bulunan Sorbonne öğrencisi Louis Mazer şunları söyledi: “Birçok Amerikan üniversitesinde olduğu gibi biz de çadırlar kurduk. Filistin'de yaşananlar ve Gazze Şeridi'nde devam eden soykırım hakkında farkındalık yaratmak için elimizden geleni yapıyoruz. Polis hızla geldi, çadırları yıktı, öğrencileri yakalarından tutup yerlerde sürükledi. Bu kabul edilemez. Tamamen şok olduk.”

frgbthyn
Gazze yanlısı öğrenciler Pazartesi günü Paris'teki Sorbonne Üniversitesi önünde protesto gösterisi düzenledi. (EPA)

Üniversite kampüsünde yaşananları protesto etmek amacıyla Sorbonne'un dışında yüzlerce öğrenci, polis müdahalesini ve Gazze Şeridi'nde devam eden katliamı protesto eden spontane bir gösteri düzenlendi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bir polis kaynağı şiddet kullanıldığını reddederek, ‘tahliye işleminin sadece birkaç dakika sürdüğünü ve herhangi bir sorun yaşanmadan barışçıl bir şekilde gerçekleştirildiğini’ doğruladı.

Daha önce, günlerce süren öğrenci protestolarının ardından Siyasal Bilimler Enstitüsü yönetimi, öğrenci temsilcileriyle protestoculara karşı yasal işlemleri geri çekme ve Perşembe gününü Gazze'deki durumla ilgili bir diyaloğa ayırma konusunda anlaşmaya vararak kampüste polis müdahalesini önlemeyi başarmıştı.

Sorbonne Üniversitesi ve Siyasal Bilimler Enstitüsü öğrencileri, İsrail'in kınanması ve İsrail ile bu iki eğitim kurumu arasındaki iş birliğinin sona erdirilmesi çağrısında bulundu. Fransa Ulusal Öğrenci Birliği, geçtiğimiz Pazartesi günü bir bildiri yayınlayarak üniversitelerde ‘yoğunlaştırılmış seferberlik’ çağrısında bulundu. Aşırı solcu LFI da destekçilerini eylemcilere destek vermeye ve katılmaya çağırdı.

Fransa Ulusal Öğrenci Birliği bir açıklama yayınlayarak ‘seferberlik’ çağrısında bulundu ve ‘kendilerini susturma girişimleri’ olarak nitelendirdiği bu durumu kınamak için ‘meşru’ gördükleri tüm yöntemlere başvuracaklarını duyurdu.

Yargıya başvurmak

Öğrencilerin sesini bastırmak ve kampüslerde protestoların genişlemesini önlemek için güvenlik güçlerinin kullanılmasına paralel olarak, Gazze'ye destek açıklamalarını caydırmak için kullanılan bir başka araç daha var: mahkemeye gitmek ve şikâyette bulunmak.

Sayıları onlarca olan bu şikayetler iki ana suçlama etrafında dönüyor: ‘terörizmi yüceltmek ve antisemitizm’. Söz konusu suçlama ve şikayetlere üç kuruluş öncülük ediyor: Avrupa Yahudi Örgütü, Fransa'daki Yahudi Kurumları Temsil Konseyi ve Fransız Yahudi Gençliği.

Davaların boyutunu göstermek için geçtiğimiz Ekim ayından bu yana ‘terörizmi yüceltmek’ ya da ‘antisemitizm’ suçlamasıyla 386 dava açıldığını belirtmek yeterli olacaktır.

LFI parlamento grubu başkanı Mathilde Panot dün (Salı), yaklaşık yedi ay önce, 7 Ekim'de yaptığı ve Hamas'ın yaptıklarını ‘Filistin güçlerinin silahlı saldırısı’ olarak nitelendirdiği bir açıklamaya dayanılarak Avrupa Yahudi Örgütü tarafından ‘terörizmi yüceltme’ suçlamasıyla Paris'teki Kriminal Polis Müdürlüğü merkezine geldi.

gbfthn ht
Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (LFI) parlamento grubu başkanı Mathilde Panot, dün (Salı) ifade vermeden önce açıklamalarda bulunuyor. (AFP)

Aynı gün Filistin asıllı Fransız avukat Rima Hasan, Le Crayon dergisine verdiği ve Hamas'ın yaptıklarını ‘meşru bir eylem’ olarak nitelendirdiği röportaj nedeniyle benzer bir suçlamayla ifade vermeye çağrıldı.

Avrupa Parlamentosu seçimleri için LFI listesinden aday olan Rima Hasan, bu iddiaya yanıt olarak ‘açıklamasının bağlamından koparıldığını’ ve hangi taraftan gelirse gelsin ‘terörizmi’ doğal olarak kınadığını söyledi. Panot ifade vermeye gitmeden önce, yüzlerce protestocu Panot'un ifade vermeye çağrılmasını ve uygulanan siyasi sansürü kınamak üzere toplandı. Panot yaptığı kısa konuşmada, “Hangi demokraside siyasi aktivistlere ve sendikacılara karşı terörle mücadele yöntemleri kullanılır?” diye sordu.

İsrail lobisi

Panot, “Beni ve diğerlerini ‘terörizmi yüceltmek’ ve ‘antisemitizm’ suçlamalarıyla kovalayan İsrail yanlısı kuruluşlara, açtıkları davaların bizi susturamayacağını söylemek istiyorum” dedi.

Rima Hasan da ‘Gazze katliamları’ olarak tanımladığı olaylara atıfta bulundu. Ünlü Fransız-Yahudi avukat Gisele Halimi'nin bir zamanlar söylediği “Dünya Holokost'un barbarlığın mutlak sonu olacağını ummadı mı?” ifadesini aktararak Gazze Şeridi'nde yaşananların da benzer bir Holokost olduğunu ima etti.

fvgtyhn
Filistin asıllı Fransız avukat Rima Hasan, dün (Salı) Boyun Eğmeyen Fransa Partisi (LFI)  tarafından düzenlenen bir mitingde konuşuyor. (AFP)

Eski cumhurbaşkanı adayı ve LFI lideri Jean-Luc Melenchon, 23 Nisan'da X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, bazı isimlerin ifade vermeye çağrılmasını “Gazze'deki katliamı korumak için tasarlanmış, Fransız demokrasi tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir olay” olarak nitelendirdi.

Melenchon'un kendisine de Rima Hasan'ın katılımıyla Lille kentinde düzenlenmesi planlanan basın toplantısından iki kez menedildiğinde yaptığı açıklamalar nedeniyle Eğitim Bakanı’nın talebi üzerine soruşturma açıldı.

Melenchon dün X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, Rima Hasan’a atıfta bulunarak “Fikirleri nedeniyle polis soruşturması altında olan bir aday var. Fransız demokrasisi paramparça olmuş durumda ve dünya bize hayretle bakıyor” ifadelerini kullandı.

En büyük iki topluluk

LFI, muhalifleri tarafından Gazze savaşını istismar etmek ve ‘seçimlerde oy toplamak amacıyla’ Filistinlilerin yanında yer almakla suçlanıyor. Aşırı sağ ve geleneksel sağ, eski Başbakan Edouard Philippe'in lideri olduğu Ufuklar Partisi ve eski bakan François Bayrou'nun lideri olduğu Demokratik Hareket ile birlikte partiyi en çok eleştirenler arasında yer alıyor.

Her seçim döneminde Melenchon ve partisine yönelik saldırılar yoğunlaşıyor. Sağ kesim, eleştirmenlerin iddia ettiği gibi özellikle büyük şehirlerin banliyölerindeki göçmenlerin, onların çocuklarının ve Müslümanların oylarını çekmeye çalışan LFI’yı ‘solcu-İslamcı ittifak’ olarak adlandırmayı seviyor.

LFI, Haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri için Gazze'deki Filistinlilerin savunulmasını, kampanyasının ana odağı haline getirdi. Gazze savaşı, Batı Avrupa'daki en büyük Müslüman ve Yahudi topluluklarının yaşadığı Fransa'da son derece bölücü bir nitelik taşıyor.

Savaşın başlangıcında Fransız yetkililer kamu düzenini bozacağı endişesiyle Filistin yanlısı gösterileri yasaklamıştı. Ancak mahkeme kararları hükümetin kararlarını bozdu. O tarihten bu yana her Cumartesi başkent sokaklarında ve birçok Fransız şehrinde gösteriler düzenleniyor.


İsrail, Lübnan'ın güneyindeki Aitaroun kasabasının eteklerine baskın düzenledi

İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Kfar Shuba köyüne düzenlediği baskının ardından r yükselen dumanla (Arşiv- AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Kfar Shuba köyüne düzenlediği baskının ardından r yükselen dumanla (Arşiv- AFP)
TT

İsrail, Lübnan'ın güneyindeki Aitaroun kasabasının eteklerine baskın düzenledi

İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Kfar Shuba köyüne düzenlediği baskının ardından r yükselen dumanla (Arşiv- AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyindeki Kfar Shuba köyüne düzenlediği baskının ardından r yükselen dumanla (Arşiv- AFP)

Lübnan Ulusal Haber Ajansı bugün (Çarşamba) yer alan haberde, İsrail savaş uçaklarının dün gece geç saatlerde ülkenin güneyindeki Aitaroun kasabasının eteklerine baskın düzenlediği belirtildi.

Lübnan medyası ise İsrail savaş uçaklarının Kafr Kila, Mays El Cebel kasabalarının eteklerine çok sayıda baskın düzenlediğini bildirdi.


Husi medyası: Hudeyde'deki Ras İsa'ya Amerikan-İngiliz saldırısı

ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)
ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)
TT

Husi medyası: Hudeyde'deki Ras İsa'ya Amerikan-İngiliz saldırısı

ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)
ABD ve İngiltere, grubu zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine hava saldırıları düzenliyor (EPA)

Husilere ait " el-Mesire " televizyonu dün (Salı) Amerikan-İngiliz uçaklarının, Hudeyde kentine bağlı es-Salif ilçesindeki Ras İsa bölgesini bombaladığını bildirdi. Kanal olayla ilgili daha fazla ayrıntı vermedi.

Arap Dünyası Haber Ajansı'na (AWP) göre ABD ve İngiltere, Husilerin seyrüsefer özgürlüğünü tehlikeye atma, küresel ticareti tehdit etme kabiliyetini zayıflatmak amacıyla Husi bölgelerine zaman zaman hava saldırıları düzenliyor.

Husi grubu, 7 Ekim’den bu yana İsrail saldırısı altında olan Gazze Şeridi ile dayanışma amacıyla, Kızıldeniz'de İsrail şirketlerine ait olduğunu ya da İsrail’in işlettiğini söylediği, İsrail'e mal taşıyan veya İsrail'den mal götüren gemileri hedef alıyor


Lübnan'da silahlı grupların çoğalması endişeleri artırıyor

Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)
Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)
TT

Lübnan'da silahlı grupların çoğalması endişeleri artırıyor

Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)
Bir Cemaat-i İslami üyesinin Beyrut'taki cenaze töreninden (AP)

Lübnanlı ve Filistinli beş silahlı grubun güney cephesindeki askeri faaliyetleri Lübnan'ın siyasi gündemini meşgul ediyor. Lübnan’ın ülkenin güneyindeki son savaş sırasında ağır silahlarıyla ortaya çıkan ‘direniş grupları’ tarafından kullanılan silahları toplama sorunuyla karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor.

Lübnanlı yetkililer, iç savaştan bu yana alışılagelmiş bir durum olarak bireysel silahlar Lübnanlıların elindeyken ağır silahların Hizbullah, Emel Hareketi ve Cemaat-i İslami üyelerinin yanı sıra İzzettin el-Kassam Tugayları ve İslami Cihad Hareketi gibi Filistinli grupların eline geçtiğini fısıldadılar.

Silahlı grupların çoğalması ülkede endişe yaratırken, bazılarının onlarca bazılarının yüzlerce üyesi olan grupların savaşçı sayısına ilişkin güvenlik birimleri tam bir tahminde bulunamıyor.

Bu mesele, ilgili ‘endişelere’ ve savaşın sona ermesinden sonra nasıl ele alınacağına ilişkin soru işaretlerine rağmen henüz siyasi partiler ve güçler arasında siyasi düzeyde tartışılmadı. Siyasi güçlerin hiçbiri ‘bu yeni gerçeklikle nasıl başa çıkılacağına’ dair bir vizyona sahipmiş gibi görünmüyor.

Değişim Bloğu’ndan milletvekili İbrahim Muneymine, devletin kontrolü dışındaki silahların kabul edilmesi kültürünün sürdürülmesini ve silahların yeni siyasi denklemler dayatmak için kullanılmasını reddetti.

Eski Meclis Başkan Yardımcısı Elie el-Ferezli ise devletin kontrolü dışındaki silahlar sorununun çözümüne dair tek garantinin cumhurbaşkanının seçilmesinden başlayarak anayasanın uygulanması olduğunu vurguladı.


Bağımsız bir Filistin devletinin tanınması, iki devletli çözümle ilgili müzakerelerin önünü açabilir

BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)
BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)
TT

Bağımsız bir Filistin devletinin tanınması, iki devletli çözümle ilgili müzakerelerin önünü açabilir

BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)
BM Genel Kurulu genel oturumundan bir kare (Arşiv - Reuters)

Analistler sembolik olmasına rağmen mayıs ayında bazı Avrupa ülkeleri tarafından tanınması beklenen bağımsız Filistin devletinin, Batı’nın Gazze’deki çatışmayı çözmek için savunduğu iki devletli çözüm müzakerelerinin önünü açabileceğini düşünüyorlar.

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, pazartesi günü Riyad'da yaptığı açıklamada aralarında Belçika, İrlanda, Malta, Slovenya ve İspanya'nın da bulunduğu bazı Avrupa ülkelerinin mayıs ayında Filistin devletini tanıdıklarını açıklamalarını beklediğini söyledi.

Akdeniz ve Ortadoğu Araştırmaları ve Çalışmaları Enstitüsü'nden (iReMMO) Agnès Levallois, “Her şeyden önce bu, Filistinlilerin hayatını değiştirmeyecek sembolik bir jestten ibaret olsa da İsrail'i bağımsız bir Filistin devletini tanımaya zorlamak için bir baskı aracı olabilir” değerlendirmesinde bulundu. Ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Joe Biden yönetimi ve AB ülkelerinin uzun vadeli tek çözüm olarak gördüğü Filistin devletinin tanınmasına karşı çıkıyor.

Merkezi Cenevre'de bulunan Arap Dünyası ve Akdeniz Araştırma Merkezi'nin (CERMAM) Direktörü Hüsnü Abidi, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim'de İsrail'in güneyinde gerçekleştirdiği ve daha önce eşi ve benzeri görülmemiş saldırının ardından Netanyahu’nun bağımsız bir Filistin devletinin tanınmasını Hamas’a verilecek bir ödül olarak gördüğünün altını çizdi.

Ancak Avrupalıların Netanyahu’nun aksine bağımsız bir Filistin devletini tanımanın, Filistin Yönetimi’ni güçlendirip Hamas'ın konumunu zayıflatarak Filistinlilerin haklarını tesis etme yolunda atılacak bir adım olduğuna inandıklarını vurgulayan Abidi, “Bu da ne Hamas ne de Netanyahu için güçlü bir nokta olmayan barış dinamiğini güçlendirecek” dedi.

Fransa'nın eski Katar ve Suudi Arabistan Büyükelçisi Bertrand Besancenot ise Filistin devletinin Avrupa ülkeleri tarafından tanınmasının Netanyahu'nun tutumu üzerinde doğrudan bir etkisi olmayacağını düşünüyor. Bunun Netanyahu’yu kızdıracağını, ama fikirlerini değiştireceğini düşünen Besancenot, “Öte yandan Avrupa tarafından bu yönde bir hareketi olduğunu ve bu konu masada değilmiş gibi davranamayacağımızı göstermemiz, Biden yönetiminin Netanyahu üzerindeki baskısını artırmasına yardımcı olacaktır” şeklinde konuştu.

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, 10 Nisan’da İspanyol milletvekillerine yaptığı bir konuşmada, bağımsız bir Filistin devletini tanımanın ‘Avrupa'nın jeopolitik olarak çıkarına olduğunu’ söyledi.

Sanchez, birkaç gün önce İrlanda, Malta ve Slovenya başbakanlarıyla birlikte, İsrail-Filistin çatışmasının çözümüne ‘olumlu bir katkıda bulunması halinde bağımsız bir Filistin devletini tanımaya hazır olduklarını’ belirten ortak bir bildiriye imza atmıştı.

İki devletli çözüm stratejisine dahil

Öte yandan Fransa Dışişleri Bakanı Stephane Sejourne, Riyad'daki toplantılar sırasında mevkidaşlarına bağımsız bir Filistin devletini tanıma meselesinin Fransa için bir tabu olmadığını, ancak bunun iki devletli bir çözüme yönelik küresel bir strateji çerçevesinde faydalı olması gerektiğini söyledi.

Ancak Levallois, başka herhangi bir somut gelişme olmaksızın ‘sadece vicdanları rahatlatmak için’ bağımsız bir Filistin devletini tanımanın ‘gerçek bir tuzak olabileceği’ uyarısında bulundu.

Bugüne kadar Birleşmiş Milletler (BM) üyesi 193 ülkeden 137'si bağımsız bir Filistin devletinin tanınması kararını kabul etti.

New York Times (NYT) gazetesinde aralık ayı ortalarında yayınlanan bir makalede, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın danışmanlarından David Harden ve insani yardım aktivisti Larry Garber, Washington'ı benzer bir adım atamaya çağırdılar. Hamas'ın ‘nehirden denize kadar uzanan bir İslam devleti kurma emellerini baltalamanın bir yolu’ olarak bunun yapılması gerektiğini vurgulayan Harden ve Garber, böylece Filistinlilerin bağımsızlık hayallerini gerçekleştirmek için çalışacak yeni liderler seçmeye teşvik edileceğini belirttiler.


Netanyahu Refah’a kara saldırısıyla ateşkesi birbirinden ayrı tutuyor

ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)
ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)
TT

Netanyahu Refah’a kara saldırısıyla ateşkesi birbirinden ayrı tutuyor

ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)
ABD CENTCOM tarafından dün yayınlanan ve insani yardımların ulaştırılması için bir liman inşa etme çalışmaları çerçevesinde Gazze Şeridi açıklarında yüzen iskeleyi gösteren fotoğraf (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün Gazze Şeridi'nin en güneyinde yer alan Refah’a karar saldırısı planını, Hamas Hareketi ile olası ateşkes anlaşmasından ve iki taraf arasında rehine ve tutuklu takası için Mısır'ın desteklediği müzakerelerin geleceğinden ayrı tutmaya çalıştı.

Uluslararası ve bölgesel çevreler Hamas Hareketi tarafından ateşkes önerisine verilecek yanıtı beklerken Netanyahu, hükümetindeki aşırı sağcıların Refah'a kara saldırısının yapılması çağrılarına destek verdi. Netanyahu, Gazze'de öldürülen İsrail askerlerinin ve Hamas’ın elindeki rehinelerin aileleriyle bir araya geldiği toplantıda “Refah'a gireceğiz. Anlaşma olsun ya da olmasın Hamas'a asla teslim olmayacağız” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Kahire, Gazze'de ateşkes ilan edilmesi için gayret gösteriyor. Eğer ateşkes sağlanırsa, İsrail'in Mısır sınırı yakınlarındaki Refah'a geniş çaplı kara saldırısının ‘ertelenme ihtimali’ söz konusu. Müzakerelere dair bilgilerini Şark’ul Avsat’la paylaşan Mısırlı bir kaynak, ateşkes anlaşmasının önündeki zorlukların azaldığını ve önerilerin ayrıntılarında önemli bir sorun olmadığını söyledi. Kaynak, söz konusu zorlukların artık tarafların anlaşmayı sonuçlandırma iradesine ve arzusuna bağlı olduğunu belirtti.

Diğer taraftan Gazze Şeridi'ndeki gelişmelerle ilgili olarak Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Ortak Zirvesi tarafından görevlendirilen Temas Grubu'nun, pazartesi günü Avrupa ülkelerinin dışişleri bakanları ve temsilcileriyle yaptığı toplantıda, Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona erdirilmesi ve iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için gerekli adımların atılmasına yönelik çabalara destek vurgulandı. Ayrıca uluslararası hukuk ve üzerinde mutabık kalınan ilkeler uyarınca, iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için güvenilir ve geri dönülemez yola dair kapsamlı bir yaklaşım benimsenmesinin önemi ve gerekliliğinin altı çizildi.