50 yıl sonra çay, kahve, kakao, pirinç, avokado, muz, üzüm olacak mı?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

50 yıl sonra çay, kahve, kakao, pirinç, avokado, muz, üzüm olacak mı?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Küresel ısınma her ne kadar Türkiye'nin sıcak reel politik gündemi nedeniyle ülkemizde ilk sıralarda tartışılan bir konu olmasa da, insanlığın geleceği açısından belki de politik bütün sorunlardan çok daha öncelikli ele alınması gereken bir mesele.
Gezegenin yaşadığı küresel değişiklik, başta iklim ve bitki örtüleri olmak üzere; pek çok bitkinin ve gıdanın da geleceğini tehlikeye atıyor.
Uzmanlara göre önümüzdeki 50 yıl ve sonrasındaki kuşaklar pek çok gıdaya erişemeyecek. Göçler, kıtlık ve açlık ise en yakın tehlike.
2014-2020 yılları arasında Birleşmiş Milletler Gıda Hakkı Özel Raportörü olarak görev yapan ve halen California Üniversitesi'nde uluslararası çevre ve insan hakları hukuk konusunda dersler veren Prof. Hilal Elver; çevreyi ve bitki örtüsünü korumak konusunda bugünü değil, bundan 50 yıl sonrasını düşünerek hareket etmemiz gerektiğini söylüyor. 
Gidişat böyle sürerse 50 yıl sonraki kuşakların pek çok gıdadan mahrum kalacağını söyleyen Prof. Elver; ilkim değişikliğinin en çok tarım ve gıda sektörünü vuracağına dikkat çekiyor.

Prof. Hilal Elver
Tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve en geç 2030 yılına kadar düşük karbonlu enerji kaynaklarına geçilmesi gerektiğini belirten Elver; aksi taktirde içinde bulunduğumuz yüzyılda sıcaklıkların beş derece artacağı bilgisini veriyor.
Bu ısınmaların dünyada doğal afetleri hızlandıracağına belirten Elver; 21'inci yüzyıl yaşam tarzına da dikkat çekiyor.
Prof. Elver, küresel ısınmaya ilişkin şu tespitleri yapıyor:
"Küresel ısınmanın olası etkileri ve zamanlaması, bilim insanları tarafından yorumlanarak çeşitli senaryolar ile sunulduğu bir konu ve tahminler bölgelere göre değişiyor.
Birleşmiş Milletler'in iklim değişikliği ile ilgili bilimsel komitesi Intergovernmental Panel of Climate Change (IPSS) her beş yılda bir yayınladığı raporlarda iklim değişikliğinin, örneğin su kaynaklarının azalacağı, özellikle belli bölgelerde ciddi su sıkıntılarının yaşanacağı ya da deniz seviyesinin yükselmesi gibi bazı konular neredeyse gercege yakin bir bicimde, bazı konular ise olasılık dereceleri değişen bir biçimde kamuoyuna sunuluyor.
Bu nedenle hangi bölgelerde, hangi sorunların daha önce ortaya çıkacağı ve hangi sektörleri ne kadar etkileyeceği değişkenlik gösteriyor. Zaten bu raporlar iklim değişikliği ile ilgili politika belirleyenlere bir öneri olarak da sunuluyor."
Genel olarak alınması gereken önlemlerde dünyanın bütün ülkelerinin geç kaldığını söyleyen Elver, "Zaten sera gazi salınımlarının ilk ve en önemli nedeni olduğunu düşünürsek, herhangi bir ulkenin çok iyi önlem alarak sera gazlarını azaltması, global anlamda iklim değişikliğini azaltmaya yetmeyecektir. Çünkü ısı yükselmesi toplam sera gazlarının yükselmesine bağlı, herhangi bir ülkenin az veya çok salınım yapması ile değişmiyor" diyor.
Acil önlemler alınmadığı yani sera gazı salınımı azaltılmadığı taktirde, sıcaklık artışı nedeniyle kuraklıkların artacağını, tatlı su rezervlerinin azalacağını, tarım üretiminin her yükselen ısı derecesine göre farklı ürünlerde farklı azalmalara neden olacağını belirten Elver, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bu da açlıkla mücadelede büyük sorun yaratacak, beslenme konusunda ise sağlıklı gıdaya erişimde hem fiyat artışları nedeniyle hem de ürünlerin kimyasal dengesinin ve beslenme değerinin düşmesi nedeniyle ciddi sorunlar yaşanacak,  aşırı sıcak yerlerde, örneğin Sahra Afrikası'nda göçlere neden olacak, denizlerin yükselmesi nedeniyle tarım toprakları  yok olacak, iç bölgelere doğru göçler başlayacak.
Küçük ada ülkeleri bundan en öce etkilenecek. Bazı yerlerde ısı insanın yaşamasına elverişsiz hale gelecek kadar yükselecek. Isı yükselmesi ekosistemi de etkileyeceği için biyolojik çeşitliliği olumsuz yönde etkileyecek.
Ayrıca yağış sistemlerin değişmesi ile kuraklık yanında sel felaketleri de başlayacak. Özellikle tropik bölgelerdeki isi değişikliği nedeniyle doğal afetler daha sıklıkla görülecek ve daha uzun etkisini sürdürecek."

Prof. Dr. Mustafa Bayram
Gaziantep Üniversitesi Gıda Mühendisliği Fakültesi'nden Prof. Dr. Mustafa Bayram ise, küresel ısınmanın geldiği aşamaya dair şu yorumu yapıyor:
"Dünyanın periyodik olarak soğuma ya da buzul döngüsü vardır. Ama bu son döngü şu an için gecikmiş gözüküyor. Bu gecikme için bazı görüşlerde atıklardan, aşırı enerji kullanımından, çevre kirlenmesinden, atmosferin, suyun ve toprağın kirlenmesinden, yeşil alanların yok edilmesinden dolayı küresel ısınmanın kaçınılmaz olduğu görülmektir.
Nüfus artışına paralel olarak nüfusun tetiklediği veya etkilediği kirleticiler de bu değişimi hızlandırmaktadır. Yerkürenin bir prensibi vardır, dünyanın herhangi bir yerinde denge bozulursa, yerküre bu dengeyi diğer bir noktada da yeniden sağlar.
Entropi (düzensizlik) yerküre için belki üzerinde yaşanabilecek bir ortam olmayacaktır ama kütle olarak yerküre var olmaya devam edecektir. Yani, sorun yerkürenin sorunu değil canlıların sorunudur.
Dünya bize ne kadar daha katlanabilir bunu tahmin etmek zor. Çünkü insanlarda bir şekilde hayatta kalma becerisine sahip ama bunun ne tür bir konfor içinde olabileceği bilinmiyor.
Kalan zaman için 100 yıl desek, bu insanlar alemi için bir ömür boyu gibi ama dünya gezegeni için 4,5 milyar yıl içinde 100 yıl demek ki, bu zaman çok önemsiz bir zaman. Ama insanlar için sinyaller gelmeye devam ediyor. Kuraklık, yağışların dengesizliği, su kaynaklarının azalması ve kirlenmesi bu günlerin çokta uzakta olmadığını gösteriyor."
İklim değişikliğinin etkilediği en önemli alanlardan biri de gıda.
Prof. Hilal Elver, bazı gıdaların diğerlerinden daha kırılgan ve naif olduğunu hatırlatarak, önümüzdeki 50 yılda şu gıdaların tehlike altında olduğunu vurguluyor:
"Örneğin çay, kahve, kakao, pirinç, avokado, muz,  üzüm gibi ürünlerin veriminde ciddi azalmalar olacağı raporlarda belirtiliyor. Mısır çok yaygın üretilse bile, çok su isteyen bir ürün olduğundan ve sadece insan gıdası edil ama hayvan yemi ve alternatif akıt olarak kullanıldığından fiyatları yükselecek. Aynı şekilde soya fasülyesi de bu tür ürünlerden."

Bu ürünlerin pek çocuğunun toprak ve suyunu özel birleşimi ve hava sıcaklığı ile çok yakın ilintili olduğundan değişen dengeden etkileneceğini belirten Elver, planlarımızı 50 yıldan daha uzun zaman dilimleri için yapmamız gerektiğine dikkat çekiyor:
"Her şeyden önce planlarımızı 50 yıldan daha uzun zaman dilimleri için yapmalıyız Sürdürülebilirlik kavramı gelecek nesillerin korunması üzerdine kurulu olduğu için. Yani hiç olmazsa birkaç nesil düşünülmeli.
İklim değişikliğimi önlemek için her şeyden önce sera gazı salınımlarını azaltmamız gerekiyor. Yani fosil yakıt kullanımını en aza indirmek gerekiyor. Alternatif enerji kaynaklarına öncelik verilmeli, bu alanda ar-ge çalışmaları yapılmalı ve teşvikler bunun üzerine kurulmalıdır.
Tarım konusuna gelince, eğer tardım ve işlenmiş gıdayı bir arada düşünecek olursak,  tarım enerji sektöründen de daha fazla sera gazı üretiyor."
Gıda krizine dair Prof. Mustafa Bayram'ın yorumu şöyle:
"Gıda toprağa, sıcaklığa ve suya dayalıdır. Küresel ısınma ile özellikle dünyadaki bazı bölgelerde kuraklığı ve su sorunlarını görmeye başladık. Örneğin, bize en yakın bölge olan Ortadoğu ülkeleri ve Türkiye'nin Güney Anadolu Bölgesi bundan etkilenmeye başlamış durumda.
Doğal şartlarla buralardaki üretimler zaten risk altında. Barajlar, yer altı su kuyuları ve suni sulama sistemleri ile bu bölgelerde gıda ve diğer tarım faaliyetleri sürdürülmeye çalışılıyor. Çünkü artık doğanın doğal rutini ile sağlanan kaynaklar yetmiyor.
Bazı bölgeler yavaş yavaş çölleşmeye başlıyor. Yaşam alanlarının daralması ve insanların refah sorunları yaşaması sebebi ile güneyden kuzeye doğru göçlerde yaşanmaya başlamış durumda. Ekvatora yaklaştıkça artan sıcaklık ve kuraklığa karşı, kuzey bölgelerinde de aşırı, yoğun ve düzensiz yağışlar sebebi ile gıda döngüsü de etkileniyor."

30-50 yıl öncesine kadar Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde gıda üretimi için su kuyularından 50 metreden su alınabiliyorken bugün su kuyularının derinlikleri 500 metreden daha fazla olduğu bilgisini veren Bayram, şöyle devam ediyor:
"Türkiye'nin sınır komşusu Suriye'de ise bu derinlikler 400-500 metrelerden 1000-1500 metrelere kadar çıkmıştır. Yani, yeraltı su kaynakları da artık yetmemektedir.  Gıda yetiştirmek için 'su ayak izi' ne baktığımızda da 200 gram kırmızı et için 3000 litre, 200 gram kırmızı et için 780 litre, 1 bardak çay için 30 litre, 1 bardak süt için 200 litre, 1 hamburger için 2400 litre, 1 bardak portakal suyu için 170 litre su harcamak zorundayız."
21'inci yüzyılda su savaşlarının kaçınılmaz olduğunu söyleyen Bayram "Türkiye'de de tarım alanlarının azalmaya başlaması, büyük şehirlerin ısı adacıkları oluşturması sebebi ile yağışların bu alanlara ulaşmaması, büyükşehirlerin su olmayan bölgelere kurulması ve artık suyun başka yerlerden şehirlere ulaştırılması da su sorununda artık dönülmez bir eşinin aşıldığını göstermektedir" diyor ve devam ediyor:
"Örneğin, pirinç üretiminde çok su gereklidir ve pirinç dünyada yetiştirilen hububatın yaklaşık yüzde 30'u durumundadır. Asya ülkelerinin ise temel gıdasıdır. Su kaynakları sorunu ve küresel ısınma sebebi ile artık pirinç yetiştirmek daha zor hale gelmektedir.
Çok fazla su tüketen ürünler yerine gelecekte muz türü ürünlerin daha çok gıda olarak kullanılacağı ön görülmektedir. Yine, aynı bitki gövdesi üzerinde birden fazla gıda üretilmesi diğer bir öngörüdür. Örneğin, kökü patates olan ama toprak üstü kısmı domates olan ürünlerle bu sorunların çözümlenmesi düşünülmektedir.
Kakao, kahve gibi ürünlerin artan talebi karşılamayacağı ve bu ürünlerde kıtlığın olabileceği hesaplanmaktadır. Taze meyve ve sebzelerde de su kullanımı çok yüksek ve bu ürünlerin tedarik zincirinde fire oranları çok fazla olduğu için bu ürünlerin gelecekte fiyatlarının da artacağı kaçınılmazdır.
Özellikle son yılda dünya genelinde gıda fiyat artışları artmaya başlamıştır. Gerek pandemi dönemi ve gerekse gelecekte gıdaya ulaşım zorlaşacağı için ülkelerin kendi gıda kaynaklarını koruma politikaları da artmaya başlamıştır. Gıdayı tam olarak değerlendirmek şimdilerde ve gelecekte en önemli konulardan birisi olacaktır."

Peki, ne yapılmalı?
Prof. Elver, tüketim alışkanlıklarının değişmesinin de zorunlu olduğunu belirtiyor:
"Hemen hemen yüzde 50 sera gazının tarım ve gıda sektöründen geldiğini düşünürsek, hem nasıl ürettiğimiz hem de nasıl tükettiğimizi düşünmemiz ve değiştirmemiz gerekecek. Yani konvansiyonel tarım, endüstriyel tarımdan vazgeçip ekosisteme duyarlı, agroekolojik tarıma yönelmemiz gerekiyor. Ayrıca da çok su harcayan, kimyasal kullanımı ile toprak ve doğal kaynaklara zarar veren diyetlerden, yani çok fazla et tüketmekten de vazgeçmemiz gerekecek."
Dört mevsimin yaşandığı ve her tür bitkinin yetiştiği bir ülke olarak bilinen Türkiye'nin Akdeniz ülkesi olarak çok zengin bir ekosisteme sahip olduğunu, ama aynı zamanda iklim değişikliğinden çok fazla etkilenenen bir bölgede oludunu hatırlatan Elver, "Son yıllarda Türkiye ürettiğinden daha fazlasını tüketen, tarımda ihracatından daha fazlasını ithal eden bir ülke durumuna düştüğü için bu çok tehlikeli bir gidişat diyebiliriz. Gerçi Türkiye gibi birçok ülkede aynı sorunlar var. Yani gıda ve tarımın büyük ölçüde oligopolleştiğini, birkaç firmanın ve birkaç ülkenin elinde olduğunu unutmamak gerekir" diyor.
Ne yapılması gerektiğine dair Prof. Mustafa Bayram ise şu tespit ve yorumların altını çiziyor:
"Öncelikle 100 yıl önce keşfettiğimiz yeşil devrim olarak adlandırılan sürecin bize sağladığı bol gıda sürecinin sonuna doğru yaklaştığımızı bilmemiz gerekiyor. İnsanoğlunun kaderi milyonlarca yıldır gıdanın kaderine bağlıydı. Son yüzyıl bu kader birliğimiz ayrılmıştı. Çünkü gıda bollaşmıştı ama adil dağıtılmıyordu.
Yakın gelecekte bu kader birliği yeniden kurulacak gibi duruyor. Bu durumda mevcut gıdayı korumak ve israf etmemek gerekiyor. Su kaynaklarının korunması ve çevrenin (hava, su, toprak) korunması gerekiyor. Küresel ısınmanın bir sonraki aşaması kuraklık ve kıtlık, bu değişim bazı bölgelerde çok sert geçecek ve bu bölgedeki toplumlar göç etmek zorunda kalacak. Göç ettikleri toplumlarda direkt olarak bu etkileşim altında olacaktır. Yani dünyanın bir noktasında olan kuraklık sadece o bölgeyi ilgilendirmiyor. Herkesi ilgilendiriyor. 
Diğer bir konu ise gıda kaynaklarının enerji kaynağı olarak kullanılmasıdır. Biobenzin, biodizel gibi gıda kaynaklı enerji kaynakları hem gıda tedarik zincirini hem de gıda kaynaklarını tüketmektedir. Bu enerji döngüsünün de yasaklanması gerekmektedir.
Yakın gelecekte beklenen gıda sorunlarını düşünen araştırmacılar ve girişimciler de bazı çözümler üzerinde çalışmaktadır. Yapay-et (lab-et), algler, dikey tarım, topraksız tarım, modifiye gıdalar gibi yeni ürünler de geliştirilmeye başlanmıştır. Bu yeni çözümler en azından temel gıdanın devamlılığı için önem arzetmektedir.
Ama en doğrusu dünya ile barışık yaşamaktır. Dünyanın bize değil, bizim dünyaya ihtiyacımız bulunuyor."

Gıda krizinin en önemli ayaklarından biri de tarım.
Prof. Bayram, eskiden dört mevsimin yaşandığı ve her tür bitkinin yetiştiği ülkemizde mevsimlerin artık kısaldığını ve mevsimsel davranışların da değiştiğine dikkat çekiyor:
"Yağmurlar artık ya yağmıyor ya da yağan bölgelerde büyük oranda sel felaketine dönüyor. Yaklaşık olarak 10-15 yıl önce Türkiye'nin iklim değişimi ile ilgili görüşler ortaya çıkmaya başlamıştı.
Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde sıcaklıkların artacağı, yağmur oranlarının düşeceği buna karşılık Karadeniz Bölgesi'nde de yağmur yağışlarının yüzde 10 daha fazla olacağı belirtilmişti. Bugün bu öngörüleri yaşayarak görüyoruz.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi kuraklaşıyor ve iklim daha sıcak bir durumda geçiyor. Yanlış şehirleşme, şehirlerin hakim rüzgar yönlerine dikkat edilmeden yapılan yüksek yapılar bu şehirleri de mahvediyor.
En basit örnek olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 15-20 yıl önce evlerde veya ofislerde klima kullanılmaz iken bu gün her evde birden çok klima kullanılıyor.
Şehirler nefes alamadığı için de şehirlerde daha çok klima gereksinimi duyuluyor. Her yeni enerji kullanımı (klima, elektrikli cihazlar, ısı cihazları, ekipmanlar, arabalar vs) dünyadaki entropi seviyesini artırıyor. Maddeyi enerjiye çevirdiğiniz sürece entropi sürekli artmaktadır."
Türkiye'nin doğadan direkt yararlanarak gıda üretiminde yetersiz durumda olduğunu ve bunun aslında bütün dünya için geçerli olduğunu belirten Bayram, bunun nedeninin ise artan gıda talebi olduğunu belirtiyor:
"Gıda üretiminde Türkiye bazı ürünlerde özellikle yurtdışına bağımlı. Protein bazlı gıdalar ve yemlerde mecburen dışarı bağlıyız ve bunları ithal ediyoruz. Önümüzdeki süreçte en stratejik konu proteini yüksek olan ürünlerin yetiştirilmesi ve tüketilmesi konusudur.
Ülkeler halklarını proteince daha zengin ürünlerle beslemeyi hedeflemektedirler. Piyasalarda da artık proteince zenginleştirilmiş gıdaları görmekteyiz.
Türkiye gıda konusunda hala somut ve etkin bir planlama içinde değildir. Günlük veya mevsimsel kapsamda kısa vadeli sorunlar ve çözümler üzerinden gitmektedir.
Bu yüzden dönemsel gıda fiyatları çok artarken bazı dönemlerde fiyatları yüksek olan bu gıdaların daha sonra çöpe gittiğini görmekteyiz."
Türkiye'de gıda konusunda tartışılması gereken pek çok konu olduğunu belirten Bayram bunları şöyle sıralıyor:
"Tarımsal alandaki yetiştiricilerin göç sebebi ile tarımı bırakmaları, tarım alanlarının terk edilmesi, parçalanmış tarım arazileri, tarım ve mera alanlarının emlak için kullanılması, tedarik zincirinde çok fazla fire oluşması, plansızlık, girdilerin yüksek maliyeti gibi.
Küresel iklim değişiminin Türkiye'deki etkisi mevcut bu sorunların gölgesinde kalmaktadır. Ancak, şunu biliyoruz ki, Türkiye gıda çeşitliliğini kaybederken, daha pahalı gıda tüketmeye doğru evrilmektedir."
Türkiye'nin tarım politikalarının kişilere bağlı ve  dönemsel olduğunu öne süren Bayram, "Geçmiş dönemlerde de çok kaliteli fikirler ve çözümler üretilmişti ancak devam ettirilmedi. Sürekli değişen tarım politikaları daha öncekinden sonuç alınmadan, yenisinin bile sonu gelir hale gelmiştir. Türkiye'nin tarımdaki ilk adımı planlama olmak zorunda. Bununla birlikte, Türkiye tarımda ölçmek, ölçüye dayalı kontrol etmek, kontrol ederek yönetmek zorundadır. Şu an yaşanan gıda kaosunun temelinde de bu temel çözümlenmemiş sorunlar bulunmaktadır. Bunlara ek olarak gıda politikaları bazında da Türkiye'nin mastır planlarını yapması geleceğe yönelik olarak 2030, 2050 ve 2100 gıda planlarını ve ihtiyaçlarını belirlemesi gerekiyor. Genel olarak Türkiye hasat sonrası elde ettiği gıda miktarını raporlar, artık geçmişi değil geleceği planlaması gerekmektedir" diyor.
Prof. Hilal Elver ise, ülkemizin tarım politikasına dair ise şu tespitleri yapıyor:
"Tarım politikalarının devamlılığı, tutarlılığı, açıklığı ve tahmin edilirliği çok önemli. Bu devamlğlık ve tutarlılık maalesef çok iyi gözükmüyor. Verilen kararlar ani olduğu için hemen değişiyor.
Herkes tarımın önemini biliyor ama herkesin de kendine göre öncelikleri var. Her şeyden önce bütüncül bir yaklaşım olmalı ve tarım, gıda, kırsal kalkınma, şehirleşme, eşitlik, beslenme, ihracat, ithalat, iklim değişikliği, çevre ve sağlık birlikte düşünülüp planlanmalı.
Eminim bunu söylemek kolay ama yapmak zor. Yine de uzun dönemli, uzun soluklu, sürdürülebilir, kaynaklarımıza, coğrafyamıza ve iklime göre, global ekonomi ile milli öncelikleri ve stratejik durumları bir arada dengeleyen bir tarım politikasına doğru hızla adımlar atmak gerekir. Bunun için de çok katılımlı platformlarda tartışılmadan politika yapılmamalı."
Greta adlı genç kızın öncülük ettiği farkındalık hareketine dair sorumuza, ülkemizde de gençlerin duyarlılıkların önemsenmesi ve sivil toplum kuruluşlarının maddi ve yasal  olarak desteklenmesi gerektiğini belirten Elver,"Onlara daha fazla söz hakki vermek, karar mekanizmalarına katılımını sağlamak ve bunları sadece büyük şehirlerde değil bütün ülkede yapmak, eğitimde çevre ve iklimle birlikte sürdürülebilir kalkınmayı tanıtmak, üretici nüfusunu gençleştirmek için tarım sektörüne çekici teşvikler vermek, akademik çalışmaları desteklemek, dışarıyı takip ederken kendi içsel sorunlarımıza uygun çözümler getirebilmek faydalı olacaktır" yanıtını veriyor.
Prof. Bayram ise bu konuda biraz daha ümitsiz.
Türkiye'de Greta'nın söylediklerinin X-kuşağı tarafından anlaşıldığını zannetmediğini belirten Bayram'ın bununla ilgili görüşleri şöyle:
"Belki sosyal medya kullanırlılığı ve çevresel duyarlılıkları sebebi ile Y ve Z kuşağı tarafından daha iyi algılandı. Ülkemiz halkının garip davranış şekilleri vardır. Bizim halkımız evlerinin içini çok temiz tutarlar, sürekli temizlik yaparlar ve eve ayakkabı ile girmezler.
Ama sokakta, parkta veya yolda bu hassasiyeti göstermezler. Çekirdek kabukları, peçete, kağıt, sigara izmaritleri, içecek kutularını parkta, yolda, sahilde görürüz. Çevreye duyarlılığımızı artırmak zorundayız.
Doğa hızla kirleniyor; hava, su ve toprak artık daha fazla kirli. Okyanus ve deniz çöple doluyor, atıklarımızı hala derelere, göllere ve denizlere bırakıyoruz. Küresel ısınma ile ilgili gerekli hassasiyetimiz yok.
Gereksiz kullanımlarla küresel ısınmaya katkı veriyoruz. Çok üzülerek ve kaygı ile söylemem gerekiyor ki, bu konularda Ortadoğu ülkeleri gerekli hassasiyeti göstermiyorlar. Gelişmiş ülkelerde de ülkeler bazında siciller hiç iyi değil ama bireysel anlamda kişilerin hassasiyeti yüksek."

Independent Türkçe



İsrail, "Siber Kubbe" çalışmalarını hızlandırdı

İsrail, yerel siber savunma sistemlerini "Siber Kubbe'yle" tek bir ağda birleştirmek istiyor (Reuters)
İsrail, yerel siber savunma sistemlerini "Siber Kubbe'yle" tek bir ağda birleştirmek istiyor (Reuters)
TT

İsrail, "Siber Kubbe" çalışmalarını hızlandırdı

İsrail, yerel siber savunma sistemlerini "Siber Kubbe'yle" tek bir ağda birleştirmek istiyor (Reuters)
İsrail, yerel siber savunma sistemlerini "Siber Kubbe'yle" tek bir ağda birleştirmek istiyor (Reuters)

İsrail, bilgisayar korsanlarının saldırılarına karşı "Siber Kubbe" çalışmalarını hızlandırdı. 

İsrail Ulusal Siber Güvenlik Direktörlüğü'nden Aviram Atzaba, Fransız haber ajansı AFP'ye "Gözle görülmeyen, sessiz bir savaş veriyoruz" dedi.

Aztaba, Hamas'ın 7 Ekim'deki Aksa Tufanı operasyonuyla başlayan Gazze savaşının ardından siber saldırıların ciddi şekilde arttığını söyledi.

Yetkili, Hamas ve Hizbullah'la bağlantılı hackerların yoğun siber saldırılar düzenlediğini belirtirken, bilgisayar korsanlarının şimdiye dek İsrail'deki dijital altyapıya ciddi bir zarar veremediğini savundu. 

Savaşın başından beri en az 800 siber saldırıyı savuşturduklarını söyleyen Atzaba, gerçek zamanlı koruma sağlayan ve merkezi şekilde yönetilen bir siber savunma sistemi geliştirdiklerini ifade etti.

Altyapısı iki yıl önce hazırlanan "Siber Kubbe" isimli savunma sistemiyle ilgili çalışmaların son dönemde hızlandırıldığı aktarıldı.

Atzaba, sistemin "roketlere karşı koruma sağlayan Demir Kubbe gibi çalıştığını" belirterek, büyük bir veri havuzu oluşturduklarını söyledi. 

İsrail Başbakanlığı'na bağlı direktörlük, söz konusu sistemi geliştirmek için ABD dahil çeşitli Batılı ülkelerle işbirliği yaptı. 

Tel Aviv Üniversitesi'ne bağlı Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü'nden Chuck Freilich, İran'ın da İsrail'e yönelik siber saldırılarda önemli rol oynadığına dikkat çekti. 

Freilich, İran'ın Rusya ve Çin'den aldığı yardımlarla hem askerlere hem de öğrencilere siber saldırı ve savunma eğitimi verdiğini savundu. 

Savaş başladıktan sonra Filistin yanlısı AnonGhost adlı bir hacker, Hamas saldırılarını önceden haber verdiğini öne süren bir telefon uygulaması tasarlamıştı. Bilgisayar korsanı, daha sonra uygulama üzerinden sahte bildirim ve uyarılar göndererek bunları açan birçok kişinin verilerini çalmıştı.

Independent Türkçe, AFP, The Conversation


BAE'nin yasağı ABD'yi harekete geçirdi: Ortadoğu'daki birliklerin yeri değiştirildi

Katar'daki El Udeid üssü, ABD Hava Kuvvetleri'nin bölgesel komuta merkezine ev sahipliği yapıyor (ABD Ulusal Hava Muhafızları)
Katar'daki El Udeid üssü, ABD Hava Kuvvetleri'nin bölgesel komuta merkezine ev sahipliği yapıyor (ABD Ulusal Hava Muhafızları)
TT

BAE'nin yasağı ABD'yi harekete geçirdi: Ortadoğu'daki birliklerin yeri değiştirildi

Katar'daki El Udeid üssü, ABD Hava Kuvvetleri'nin bölgesel komuta merkezine ev sahipliği yapıyor (ABD Ulusal Hava Muhafızları)
Katar'daki El Udeid üssü, ABD Hava Kuvvetleri'nin bölgesel komuta merkezine ev sahipliği yapıyor (ABD Ulusal Hava Muhafızları)

Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ), ABD'nin Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki (BAE) bazı savaş jetleri ve drone'larını Katar'a taşıdığını yazdı. 

Kimliğinin paylaşılmasını istemeyen ABD'li yetkililer, Amerika ordusunun Abu Dabi'deki El Dafra üssünde yer alan jet ve drone'larını, Katar'daki El Udedi üssüne naklettiğini belirtti.

BAE, ABD'nin ülkedeki üssü kullanarak Irak ve Yemen'deki İran destekli gruplara saldırı düzenlemesine izin verilmeyeceğini şubatta açıklamıştı. 

WSJ, ABD'nin bunun üzerine savaş jetleri, keşif uçakları ve drone'ları Katar'ın başkenti Doha'ya 40 kilometre mesafedeki üsse taşıdığını aktardı. 

Haberde, Abu Dabi yönetiminin "ABD'nin askeri operasyonlarına destek verdiği için, İran'ın fonladığı gruplardan gelebilecek misillemelerden çekindiği" savunuldu.

Adının açıklanmasını istemeyen BAE'li bir yetkili, "Irak ve Yemen'deki hedeflere yönelik saldırı görevlerine kısıtlamalar getirildi. Bu kısıtlamalar kendimizi koruma ihtiyacımızdan kaynaklanıyor" dedi. 

Yemen'deki Husiler, Hamas'ın 7 Ekim'deki Aksa Tufanı operasyonunun ardından patlak veren Gazze savaşında İsrail'e karşı Hamas'ı destekliyor. Bu doğrultuda grup Batılı ülkelerin yanı sıra İsrail'e ait gemilere 31 Ekim'den beri saldırılar düzenliyor. 

ABD Kongresi'ne bağlı araştırma komitesinin 1 Mayıs'ta paylaştığı bilgilere göre İran destekli Husiler, toplamda en az 100 gemiye saldırdı. Amerikan ordusuysa Ortadoğu'daki üslerden kaldırdığı drone'larla misilleme yapmıştı. Husiler, bu saldırılarda en az 34 kayıp verdiklerini bildirmişti.

Diğer yandan haberde, ABD'nin misillemelerinin Husileri durdurmaya yetmediğine dikkat çekildi. 

ABD Ulusal İstihbarat Direktörü Avril Haines, perşembe günkü açıklamasında Husiler'in "çok sayıda drone ve farklı silah sistemleri üretmeyi sürdürdüğünü, bu konuda özellikle İran'dan destek aldıklarını" söylemişti.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Stars and Stripes


ABD'de Filistin'e destek eylemlerine müdahale sırasında silah ateşlendi

Columbia Üniversitesi, eylemlerde şimdiye dek iki kez kampüse polisin girmesine izin verdi (AP)
Columbia Üniversitesi, eylemlerde şimdiye dek iki kez kampüse polisin girmesine izin verdi (AP)
TT

ABD'de Filistin'e destek eylemlerine müdahale sırasında silah ateşlendi

Columbia Üniversitesi, eylemlerde şimdiye dek iki kez kampüse polisin girmesine izin verdi (AP)
Columbia Üniversitesi, eylemlerde şimdiye dek iki kez kampüse polisin girmesine izin verdi (AP)

ABD'deki Columbia Üniversitesi'nde protestoculara müdahale edilirken bir polisin silahının yanlışlıkla ateşlendiği bildirildi.

New York Polis Teşkilatı'ndan (NYPD) dün yapılan açıklamada, kampüste öğrencilerin işgal ettiği Hamilton Hall binasına giren ekipler arasında yer alan bir polisin silahının yanlışlıkla ateşlendiği belirtildi.

Olayın, polislerin binanın ilk katında kurulan barikata salı günü müdahale ederken yaşandığı ifade edildi.

Kimsenin yaralanmadığı aktarılırken, silahı ateşlenen polisin kimliği paylaşılmadı.

Olay, New York'un yerel medya kuruluşlarından The City'nin perşembe günü yaptığı haberle ortaya çıktı. Haberde, polis müdahalesi sırasında binadan silah sesi geldiği yazıldı.

Diğer yandan ABD'nin önde gelen medya kuruluşlarından CNN'in aktardığına göre ülke çapında protestolarda gözaltına alınan öğrenci ve akademisyen sayısı 2 bini geçti.

ABD Başkanı Joe Biden da protestolarla ilgili en detaylı açıklamasını dün yaptı. Biden, öğrencilerin ifade özgürlüğüne her zaman saygı duyduklarını fakat şiddet içeren olaylara dönüşen hiçbir eyleme izin vermeyeceklerini söyledi. 

Biden, bazı eyaletlerde eylemlerin bastırılması için Ulusal Muhafızlar'ın devreye sokulmasına ilişkin çağrılara olumsuz yanıt verirken, protestoların İsrail ve Ortadoğu politikalarını etkilemediğini ifade etti.

Columbia Üniversitesi'nde 18 Nisan'da başlayan olaylarda güvenlik güçleri en az 108 öğrenciyi gözaltına almış, 80 öğrenciye de disiplin cezası verilmişti. 

Bunun ardından aralarında Princeton, Yale, MIT ve Harvard gibi prestijli eğitim kurumlarının da yer aldığı birçok üniversitede Filistin'e destek eylemleri hızla yayıldı.

Oregon eyaletindeki Portland Devlet Üniversitesi'nde, dün Filistin'e destek gösterisi düzenleyen protestocuların üzerine aracını süren şüpheli de gözaltına alındı. 

Kimsenin yaralanmadığı olayda, araçtan çıkan kişi kendisine müdahale etmeye çalışan aktivistlere biber gazı sıkarak kaçmıştı. Polis henüz saldırganın kimliğini açıklamadı.

ABD üniversitelerinde başlayan Gazze'ye destek eylemleri, Avrupa ve Ortadoğu'daki kampüslere de sıçradı.

CNN'in aktardığına göre Fransa'nın başkenti Paris'teki Sciences Po Üniversitesi'nde polis, eylemcileri kampüsten dışarı çıkardı. Üniversitenin kampüsünü bugünlük kapattığı, olaylarda kimsenin gözaltına alınmadığı aktarıldı.

Öğrenciler Kuveyt, Lübnan ve Mısır'daki kampüslerde de Filistin'e destek eylemleri düzenledi.

Independent Türkçe, CNN, Times of Israel, New York Times


Özel'den Erdoğan ile görüşmesine ilişkin ilk açıklama

Fotoğraf: X / @CHPfotograf
Fotoğraf: X / @CHPfotograf
TT

Özel'den Erdoğan ile görüşmesine ilişkin ilk açıklama

Fotoğraf: X / @CHPfotograf
Fotoğraf: X / @CHPfotograf

Erdoğan ile bir araya gelmesine ilişkin konuşan Özel, “Dünkü toplantının Türkiye demokrasisi açısından önemli bir kilometre taşı olduğunu düşünüyorum" dedi

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan ile CHP Genel Merkezi’nde bir araya geldi.

Görüşme sonrası başkanlar basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmesindeki 'boş koltuk' ile ilgili bir soruya yanıt veren Özel şunları kaydetti:

Krizleri yeniden konuşmak anlamlı değil. Orada ortaya çıkan tablo ve aramızdaki görüşmeden sonra sayın Erdoğan'ın CHP'ye bir ziyaret yapma talebini iletmesi ile birlikte olabilecek en iyi şekilde çözülmüş oldu. Artık dönüp bir değerlendirmeyi doğru bulmam. Biz kamuoyunun gündeminde ne varsa hepsini sayın Erdoğan'la görüşme imkanı bulduk. Kendisi dinledi, heyetinde bulunan arkadaşlar not aldılar. Biz de sayın Erdoğan'ın değerlendirmelerini dinledik. Dünkü toplantının Türkiye demokrasisi açısından önemli bir kilometre taşı olduğunu düşünüyorum.

Namık Tan'ın görüşmede yer alması

CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan'ın görüşmede yer almasının kimin tarafından önerildiği sorulması üzerine Özel, şunları söyledi:

Ben, sayın Cumhurbaşkanı'nı ziyaret etmeden önce seçilmiş son tarafsız Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e bir ziyarette bulundum. Ziyaretimde bir cumhurbaşkanı ile görüşmeden önce kendisinin önerilerini almak ve bazı sorularıma yardım istemek üzerineydi. Kendisinin uyarısı şöyle oldu; Cumhurbaşkanı'nın özel kaleminin ve protokol müdürlüğünün bir büyükelçi olduğunu, onun için benim de partide bulunan bir büyükelçiyi görevlendirmek suretiyle bu protokol akışını, randevulaşmayı ve devamını büyükelçinin götürmesinin doğru olacağını ifade ettiler. Ben de partimizde görev yapan İstanbul Milletvekilimiz Namık Tan'ı görevlendirdim.

Deprem Bakanlığı önerisi

Görüşmede Erdoğan'a "Deprem Bakanlığı önerisinde bulunup bulunmadığı" sorulan Özel, şu cevabı verdi:

Deprem üzerine, ismi doğrudan Deprem Bakanlığı olarak konur mu yoksa Doğal Afetlerle Mücadele ve Depreme Hazırlık Bakanlığı mı olur bilmiyorum ama bir bakanlık kurulmasını önerdim. Dahasını önerdim. Meclis'te grubu bulunan bütün siyasi partilerden birer bakan yardımcısı talep etmesi durumunda ben partimden bir bakan yardımcısını görevlendireceğimi ve deprem meselesini siyaset üstü bir şekilde ele almanın önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundum. Sayın Cumhurbaşkanı dikkatle takip etti, not aldı ve not aldırdı. Sayın Cumhurbaşkanı'nın nasıl bir adım atacağını bilmiyorum.

Independent Türkçe


Disney World, George W. Bush'un yaptığı resimleri sergileyecek

Walt Disney Company, George W. Bush Enstitüsü'nün "Cesaret Portreleri: Bir Komutanın Amerika'nın Savaşçılarına Övgüsü" adlı özel sergisine Walt Disney World Resort'taki EPCOT'ta yer alan The American Adventure fuar alanında 12 ay boyunca ev sahipliği yapacağını ve serginin 9 Haziran 2024'teki büyük açılışla başlayacağını duyurdu (George W. Bush Başkanlık Merkezi)
Walt Disney Company, George W. Bush Enstitüsü'nün "Cesaret Portreleri: Bir Komutanın Amerika'nın Savaşçılarına Övgüsü" adlı özel sergisine Walt Disney World Resort'taki EPCOT'ta yer alan The American Adventure fuar alanında 12 ay boyunca ev sahipliği yapacağını ve serginin 9 Haziran 2024'teki büyük açılışla başlayacağını duyurdu (George W. Bush Başkanlık Merkezi)
TT

Disney World, George W. Bush'un yaptığı resimleri sergileyecek

Walt Disney Company, George W. Bush Enstitüsü'nün "Cesaret Portreleri: Bir Komutanın Amerika'nın Savaşçılarına Övgüsü" adlı özel sergisine Walt Disney World Resort'taki EPCOT'ta yer alan The American Adventure fuar alanında 12 ay boyunca ev sahipliği yapacağını ve serginin 9 Haziran 2024'teki büyük açılışla başlayacağını duyurdu (George W. Bush Başkanlık Merkezi)
Walt Disney Company, George W. Bush Enstitüsü'nün "Cesaret Portreleri: Bir Komutanın Amerika'nın Savaşçılarına Övgüsü" adlı özel sergisine Walt Disney World Resort'taki EPCOT'ta yer alan The American Adventure fuar alanında 12 ay boyunca ev sahipliği yapacağını ve serginin 9 Haziran 2024'teki büyük açılışla başlayacağını duyurdu (George W. Bush Başkanlık Merkezi)

Eski ABD Başkanı George W. Bush'un resimleri, gazilere yönelik bir kutlama kapsamında Florida'daki Walt Disney World'de sergilenecek. 

Disney, EPCOT tema parkında haziranda açılacağını çarşamba günü duyurduğu yeni serginin Bush'un askeri personele "kişisel bağlılığını" ve onlarla "devam eden çalışmalarını" yansıtacağını duyurdu.

Florida'nın merkezindeki parkta yer alan American Adventure fuar alanındaki sergide, birçoğunda Başkan'ın şahsen tanıdığı ordu mensuplarının yer aldığı 60'tan fazla resim olacak.

George W. Bush Başkanlık Merkezi Başkanı ve CEO'su Ken Hersh yaptığı basın açıklamasında, "Umuyorum ki bu özel sergiyi görme fırsatı bulanlar, resmedilen kahramanların her birinin ardındaki liderliği, hizmeti ve fedakarlığı ve askeri personelimizin ve ailelerinin ordudan ayrılırken karşılaştıkları benzersiz zorlukları da hatırlayacak" dedi.

xscdv
Florida'daki Walt Disney World Resort'ta yer alan EPCOT'taki yeni sergide gösterilecek portreler (Disney/George W. Bush Başkanlık Merkezi)

Disney, "Cesaret Portreleri: Bir Komutanın Amerika'nın Savaşçılarına Övgüsü" sergisindeki her bir tabloya, sergide yer alan kişilerin "ilham verici hikayelerinin" eşlik edeceğini açıkladı.

Disney Deneyimleri Başkanı Josh D'Amaro, "Ülkemiz için çok şey verenleri kutlamak, 100 yıllık tarihimiz boyunca The Walt Disney Company'nin dokusunun bir parçası olmuştur" dedi.

Bush Enstitüsü'ne bu özel koleksiyona yer vermemize ve konuklarımızla paylaşmamıza imkan sunduğu için minnettarız.

77 yaşındaki Bush, 11 Eylül 2001'de Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon'a yapılan saldırılar sırasında Beyaz Saray'daydı ve George W. Bush Enstitüsü'nün çalışmaları o tarihten bu yana orduda görev yapanlara odaklanıyor.

Benzer bir sergi 2017'de açıldığında Başkan Bush, resmini yaptığı herkesi tanıdığını söylemişti.
 

Bush, NBC News'a "Bu insanlar kendilerine kahraman denmesini istemiyorlar" diye konuşmuştu.

Onlar sadece iyi bir iş çıkardıkları için  [başkalarının] teşekkür etmesini istiyor ve ben insanların onlara acımasını istemiyorum.

Disney, serginin yeni versiyonunun 9 Haziran'da açılıp bir yıl süreceğini ve 11 Eylül sonrası gazileri ve aileleri için kaynak oluşturulacağını söyledi.

Independent Türkçe

 


Musk'ın düzenlediği "Biden karşıtı" yemeğe pek çok önemli isim katılmış

Elon Musk nisanda Los Angeles'ta düzenlenen bir etkinliğe katılıyor. Ayrıca geçen ay şehirde "Biden karşıtı" bir yemekli davete ev sahipliği yaptığı bildirildi (AP)
Elon Musk nisanda Los Angeles'ta düzenlenen bir etkinliğe katılıyor. Ayrıca geçen ay şehirde "Biden karşıtı" bir yemekli davete ev sahipliği yaptığı bildirildi (AP)
TT

Musk'ın düzenlediği "Biden karşıtı" yemeğe pek çok önemli isim katılmış

Elon Musk nisanda Los Angeles'ta düzenlenen bir etkinliğe katılıyor. Ayrıca geçen ay şehirde "Biden karşıtı" bir yemekli davete ev sahipliği yaptığı bildirildi (AP)
Elon Musk nisanda Los Angeles'ta düzenlenen bir etkinliğe katılıyor. Ayrıca geçen ay şehirde "Biden karşıtı" bir yemekli davete ev sahipliği yaptığı bildirildi (AP)

Elon Musk geçen ay davet listesinde dünyanın en zengin ve en güçlülerinden bazılarının yer aldığı "Joe Biden karşıtı" bir yemekli davete ev sahipliği yaptı.

Bu yemeği ilk haberleştiren Puck'a göre girişimci ve yatırımcı David Sacks, nisanda ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki Hollywood Hills'taki malikanesinde bu elit toplantıya ortak ev sahipliği yaptı. Bir kaynak, yemekli davetteki sohbetin büyük ölçüde Demokratları yenmek için nasıl para toplanacağı etrafında döndüğünü belirtti. 

Bu toplantı Puck tarafından "Biden karşıtı" diye nitelendirildi ancak özellikle eski Başkan ve Cumhuriyetçilerin muhtemel adayı Donald Trump'ı desteklemek amacıyla yapılmadı. Aslında Sacks, 2021 Ocak'ta yayımlanan bir podcast'te Trump'ın 6 Ocak'taki eylemlerinin kendisini "ulusal düzeyde yeniden aday olmaktan diskalifiye ettiğini" söylemişti.

Konuk listesinde Peter Thiel, Rupert Murdoch, Michael Milken ve Travis Kalanick'in yer aldığı bildirildi.

Puck'ın haberine göre göç, yemeğin gündem konusu oldu. 

Dünyadaki en zengin ikinci kişi Musk'ın son yıllarda siyasete ilgisi arttı ve sık sık dünya liderleriyle birlikte görüldü. Musk, eski adı Twitter olan sosyal medya platformu X'te bir dizi siyasi görüşünü kamuoyuyla paylaştı.

Musk, kasımdaki ABD başkanlık seçimi için henüz bir adayı desteklemedi. Milyarder, martta yaptığı açıklamada ne Biden ne de Trump'ın kampanyalarına bağış yapmayı planladığını söylemişti. 

Ancak SpaceX'in kurucusu 2020'de oyunu Biden'a verdiğini söylemişti. Ocak ayında sosyal medya ağı X'te şöyle yazmıştı:

Kendimi bu kez Biden'a oy verirken göremiyorum.

Musk, Biden'ın göç politikasını açıkça eleştirmiş ve İç Güvenlik Bakanı Alejandro Mayorkas'ın "yasaları kasten çiğnediği ve yasadışı göçü tüm tarihsel emsallerin ötesinde devasa ölçüde artırdığı için" görevden alınması çağrısında bulunmuştu.

Aynı zamanda X'te "ifade özgürlüğünü" açıkça savunan Musk, Başkan'ın eski baş tıbbi danışmanı Anthony Fauci'den duyduğu hoşnutsuzluğu şöyle dile getirmişti:

Zamirlerim Yargılansın/Fauci.

Musk ayrıca Trump'ı da eleştiriyor. Tesla milyarderi, ABD'nin Paris İklim Anlaşması'ndan çekilmesinin ardından Haziran 2017'de Trump'ın oluşturduğu danışma konseylerindeki görevlerinden istifa etmişti. 

Temmuz 2022'de Trump, milyarderi "saçmalıklarıyla ünlü biri" diye nitelendirerek yerden yere vurması üzerine Musk şöyle bir yanıt vermişti:

Adamdan nefret etmiyorum ama Trump'ın ununu eleyip eleğini asarak emekli olmasının zamanı geldi.

Yemeğe katılan diğer konuklar da eskiden Trump'a yakından bağlantılı isimlerdi.

Trump'ın affettiği finansçı Michael Milken, Trump yönetiminin hazine bakanı Steven Mnuchin'le birlikte yemeğe katıldı.

Fox News'un sahibi News Corp'un eski başkanı olan medya patronu Rupert Murdoch, Trump'ın ekonomik danışma konseyinin bir dönem üyesi olan eski Uber CEO'su Travis Kalanick, PayPal'ın kurucu ortağı ve 2016'da Trump'ı destekleyen Peter Thiel de davette yer aldı. 

The Independent; Musk, Sack, Thiel, Murdoch, Milken ve Kalanick'in temsilcileriyle temasa geçti ancak henüz yanıt alamadı. 
Independent Türkçe


ABD'nin Gazze'deki iskelesi bitse de yardım gecikebilir

Yardım limanı, ABD ordusu ve müttefiklerinin inşa ettiği karmaşık bir sistem (ABD Ordusu Merkez Komutanlığı)
Yardım limanı, ABD ordusu ve müttefiklerinin inşa ettiği karmaşık bir sistem (ABD Ordusu Merkez Komutanlığı)
TT

ABD'nin Gazze'deki iskelesi bitse de yardım gecikebilir

Yardım limanı, ABD ordusu ve müttefiklerinin inşa ettiği karmaşık bir sistem (ABD Ordusu Merkez Komutanlığı)
Yardım limanı, ABD ordusu ve müttefiklerinin inşa ettiği karmaşık bir sistem (ABD Ordusu Merkez Komutanlığı)

ABD'nin inşa ettiği geçici liman tesisi büyük ölçüde tamamlansa da insani yardımların Gazze'ye gidişi bölgedeki kötü hava koşulları nedeniyle gecikebilir .

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi İletişim Danışmanı John Kirby perşembe günü, yeni tesis üzerinden Gazze'ye yardım akışının ne zaman başlayabileceği sorulması üzerine gazetecilere, (ABD Savunma Bakanlığı'nın Kıyı Ötesi Ortak Lojistik Operasyonu adını verdiği operasyon kapsamında ABD askerlerinin kurduğu) yardım iskelesinin inşasının neredeyse bittiğini söyledi. Geçici liman Amerikan ordusu ve Ortadoğu'daki diğer müttefikleri için büyük bir proje.

Kirby limanla ilgili olumlu haberlerini bir uyarıyla dengeledi.

"Doğu Akdeniz'de insani yardım malzemelerini almaya başlayabileceğimiz tarihi etkileyebilecek, hava durumuna dair bazı endişeler var" dedi. Emekli bir ABD Deniz Kuvvetleri Tuğamirali olan Kirby, deneyimlerine dayanarak o bölgedeki hava durumunun "öngörülemez olabileceğini" de sözlerine ekledi.

"An itibarıyla hava durumunun diğer her şey kadar önemli bir faktör olduğunu anlıyorum" dedi.

Kirby'nin açıklamaları Pentagon Sözcü Yardımcısı Sabrina Singh'in gazetecilere "yüzer iskelenin tamamen inşa edildiğini ve kurulduğunu" söylemesinden sadece bir gün sonra geldi.

Singh, iskeleyi Gazze kıyısına bağlayan "geçidin inşasının devam ettiğini" de sözlerine eklemiş ancak ne zaman tamamen bitebileceğini ayrıntılı olarak belirtmekten kaçınmıştı.

"Teslim tarihinde en başından beri mayıs başında demiştik. Hâlâ bu hedefe ulaşma yolunda olduğumuza inanıyoruz ancak insani yardımın, o ilk kamyonların ne zaman Gazze'ye gireceğine dair kesin bir tarih veremiyorum. Ancak elimizde bir tarih olur olmaz elbette sizi bu konuda bilgilendireceğiz" demişti.

Denizde inşa edilen karmaşık bir sistem olan yüzer platform, İsrail güçlerinin yardım taşıyan kamyonlar için sahile demirlediği bir geçide sahip.

ABD Savunma Bakanlığı inşaatın 25 Nisan'da başladığını duyurmuştu. The Independent yardımların ulaştırılmasıyla ilgili tahminler hakkında daha fazla yorum için bakanlığa ulaştı ancak yanıt alamadı.

Biden, Demokrat Partililer ve partinin seçmenleri arasında ABD Başkanı'nın Netanyahu'nun Gazze'deki eylemlerine verdiği tepkiye yönelik memnuniyetsizliğin artmasının ardından marttaki Ulusa Sesleniş konuşması sırasında yardım iskelesinin inşasını duyurmuştu. Son birkaç günde Amerikan kampüslerinde düzenlenen Filistin yanlısı protestolar insani yardımın bölgeye ne zaman ulaşacağı sorularını daha da yoğunlaştırdı.

İsrail-Hamas savaşı, Hamas teröristlerinin geçen yıl 7 Ekim'de İsrail'i istila ederek çok sayıda kişiyi rehin almasının ardından başlamıştı. Bu rehinelerin bir kısmı iade edilirken, diğerleri hâlâ Filistin topraklarında. Bu hafta Hamas rehinelerden birinin videosunu yayımladı.

İsrail bombardımanı sonrasında Gazze'de çoğu kadın ve çocuk 30 binden fazla kişinin öldüğüne inanılıyor.

Independent Türkçe


Güneş koronasının tüylü yapısı gözler önüne serildi

Güneş koronasının tüylü yapısı gözler önüne serildi
TT

Güneş koronasının tüylü yapısı gözler önüne serildi

Güneş koronasının tüylü yapısı gözler önüne serildi

Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Güneş atmosferinin en dış katmanı koronanın detaylı görüntülerini paylaştı. ESA'yla NASA'nın işbirliğinde görevini sürdüren Solar Orbiter uzay aracının çektiği videoda bu son derece sıcak katmanın tüy benzeri şeylerle kaplı olduğu görülüyor.

ESA dün yaptığı açıklamada videonun Solar Orbiter'ın Ekstrem Ultraviyole Görüntüleme adlı aracıyla geçen yıl 27 Eylül'de çekildiğini belirtti. Görüntüleri kaydettiği sırada uzay aracının Güneş'le arasındaki mesafe, Dünya'nın yıldızıyla mesafesinin yaklaşık üçte biri kadardı. 

Videodaki parlak yerlerin sıcaklığının 1 milyon derece civarında olduğunu açıklayan uzay ajansı, radyasyonu emen soğuk maddelerin bu nedenle daha karanlık göründüğünü ifade etti. 

Şubat 2020'de başlatılan Solar Orbiter görevi kapsamında çekilen video ve fotoğraflar, bilim insanlarına Güneş'e dair yeni bakış açıları kazandırıyor. Son videosunda da koronal yosun denen tüy benzeri yapıların yanı sıra iğne ve koronal yağmurun yeni görüntülerini sundu. 

Yosuna benzediği için bu şekilde adlandırılan koronal yosun, plazmadan meydana geliyor. Bu yosunlar genellikle, Güneş atmosferinde yine plazmadan oluşan kemer benzeri yapıları ifade eden koronal döngülerin dibinde görülüyor. Yıldızın atmosferinin, kromosfer ve korona adlı iki katmanına yayılan koronal yosun, çok sıcak olduğundan pek çok alet tarafından saptanamıyor. 

Solar Orbiter ayrıca iğne veya spikül denen, uzun gaz kulelerini de kaydetti. Kromosfere kadar uzanan iğnelerin boyu 10 bin kilometreye varabiliyor. 

Videoda soğuk maddelerin yükselip daha sonra büyük ölçüde tekrar yere düştüğü "küçük bir patlama" da gözlemleniyor. Öte yandan ESA yaptığı açıklamada, bu küçük patlamanın Dünya'dan büyük olduğunun altını çizdi. 

Koronadaki sıcak plazmanın soğuyup yoğunlaştıktan sonra geri yağmasını ifade eden koronal yağmur da yeni videoda görülüyor. Kütleçekim etkisiyle meydana gelen "soğuk yağmur" 10 bin dereceden daha düşük bir sıcaklığa sahipken, arkasındaki daha parlak kısım olan koronal döngüler yaklaşık 1 milyon derece.

Solar Orbiter'ın yanı sıra NASA'nın Parker Solar Probe ve Solar Dynamics Observatory görevleri de Güneş'i izleyerek görüntüler topluyor. Parker Solar Probe geçen yıl ekimde yıldızın 7,26 milyon kilometre uzağından geçerek Güneş'e en çok yaklaşan araç olmuştu.

Independent Türkçe, Universe Today, ESA, Space


Pakistan'da meydana gelen otobüs kazası: En az 20 kişi öldü, 21 kişi yaralı

Yaralılar ambulansa taşınırken (AP_Arşiv)
Yaralılar ambulansa taşınırken (AP_Arşiv)
TT

Pakistan'da meydana gelen otobüs kazası: En az 20 kişi öldü, 21 kişi yaralı

Yaralılar ambulansa taşınırken (AP_Arşiv)
Yaralılar ambulansa taşınırken (AP_Arşiv)

Pakistan polisi bugün (Cuma) ülkenin kuzeyinde meydana gelen trafik kazasında en az 20 kişinin öldüğünü duyurdu.

Kaza yapan otobüs, başkent İslamabad ile yakınlarındaki Ravalpindi arasında sefer yapıyordu.

Kaza yerine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Chilas kasabasın polis yetkilisi Azmat Shah, "Kazada 20 kişinin öldüğünü, 21 kişinin de yaralandığını" söyledi.

Azmat Shah, AFP’ye yaptığı açıklamada, sürücünün virajda otobüsün kontrolünü kaybettiğini ve otobüsün İndus Nehri vadisine düştüğünü belirtti.

Polis yetkilisi, yaralılardan beşinin durumunun kritik olduğunu söyledi.

Pakistan, otoyolların kötü durumu, trafik kurallarına uyulmaması ve sürücülerin dikkatsiz nedeniyle meydana gelen trafik kazalarında yüksek ölüm oranları kaydediyor.

Ülkede otobüsler çoğunlukla maksimum kapasiteye kadar dolduruluyor ve emniyet kemeri takma kuralına uyulmuyor.


ABD Savunma Bakanı: Hamas'ın güçlerimize saldırmayı planladığına dair hiçbir belirti yok

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (AFP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (AFP)
TT

ABD Savunma Bakanı: Hamas'ın güçlerimize saldırmayı planladığına dair hiçbir belirti yok

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (AFP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (AFP)

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Perşembe günü yaptığı açıklamada, Filistin İslami Direniş Hareketi'nin (Hamas) Gazze'deki ABD kuvvetlerine herhangi bir saldırı planladığına dair herhangi bir belirti görmediğini ancak ordunun güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri alıdığını söyledi.

Austin basın toplantısında "Bu bilgiyi istihbaratla yetkilileri görüşüyorum. Ancak şu anda böyle bir niyetin olduğuna dair herhangi bir belirti göremiyorum. Ancak burası bir savaş bölgesi ve pek çok şey olabilir" dedi.

Beyaz Saray ulusal güvenlik sözcüsü John Kirby Perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD ordusu tarafından Gazze'ye insani yardım akışını hızlandırmak amacıyla inşa edilen deniz iskelesinin, hazırlıkları engelleyen kötü hava koşullarına rağmen birkaç gün içinde faaliyete geçeceğini söyledi.

İsrailli yerleşimcilerin Ürdün'den gelen bir sevkiyata saldırmasının ardından ABD, hem İsrail'e hem de Hamas'a Gazze'deki sivillere yönelik yardımın kesintiye uğramamasını sağlama çağrısında bulundu.