Birleşik Krallık’ta 200 akademisyene ‘Çin soruşturması’

Çin’in prestijli İngiliz ve Amerikan üniversitelerine yönelik cömert finansman desteği mercek altında

Çinli şirket Tencent, Cambridge Üniversitesi'nin mühendislik bölümü araştırmaları için fon sağladı (AFP)
Çinli şirket Tencent, Cambridge Üniversitesi'nin mühendislik bölümü araştırmaları için fon sağladı (AFP)
TT

Birleşik Krallık’ta 200 akademisyene ‘Çin soruşturması’

Çinli şirket Tencent, Cambridge Üniversitesi'nin mühendislik bölümü araştırmaları için fon sağladı (AFP)
Çinli şirket Tencent, Cambridge Üniversitesi'nin mühendislik bölümü araştırmaları için fon sağladı (AFP)

Birleşik Krallık’ta yayımlanan Times gazetesi, yakın bir tarihte, İngiltere’deki 20 üniversite öğretim görevlisi olan 200 akademisyen hakkında, Pekin’in azınlıkları ve muhalifleri bastırmak için kullanabileceği bir İngiliz teknolojisini Çin ile paylaşmış olabileceklerine ilişkin soruşturma yürütüldüğüne dair bir haber yaptı.
Haber, Manchester Üniversitesi'nin China Electronics Technology Group ile bir araştırma ortaklığı anlaşmasını iptal etmesinden kısa bir süre yayınlandı. Siyasi analist Judith Bergman, ABD merkezli Gatestone Enstitüsü tarafından yayımlanan raporunda, üniversitenin China Electronics Technology Group ile ilgili olarak şirketin, Çin hükümeti takip sisteminin ana planlamacılarından biri olmasından ve Sincan Özerk Bölgesi’nde, çoğunluğunu Uygur Türklerinin oluşturduğu bir milyondan fazla Müslüman’a yönelik kimlik temelli zulüm için kullanılan teknoloji ve altyapıyı sağlamasından kaynaklı endişeler nedeniyle uyarılmasının ardından iptalin gerçekleştiğini söyledi. Bergman, Manchester Üniversitesi ile China Electronics Technology Group arasında yapılan araştırma iş birliğinin, ‘radyo astronomi alanında büyük ilerleme kaydetmeyi’ amaçladığını ve üniversitenin, şirketin Uygurlara yönelik zulümde üstlendiği iddia edilen rolünün farkında olmadığını belirtti. İngiltere merkezli araştırma merkezi Civitas tarafından 7 Şubat'ta yayınlanan, ‘Inadvertently Arming China?: The Chinese military complex and its potential exploitation of scientific research at UK universities’ (Çin istemeden silahlandırılıyor mu?: Çin askeri kompleksi ve Birleşik Krallık üniversitelerindeki bilimsel araştırmalardan yararlanması olasılığı) başlıklı bir başka yeni raporda ise, Çin ordusuyla ilişkili Çin merkezli holdinglerin ve üniversitelerin, İngiltere'nin önde gelen üniversitelerinin yüksek teknoloji araştırma merkezlerinin çoğuna mali destek sağladıkları öne sürüldü.
Raporda İngiltere’deki bazı üniversitelerin birçok durumda yanlışlıkla, Çin ordusuna yakın holdinglerin sponsorluğunda araştırmalar yürüttüğünü ve bu araştırmaların, aralarında Çin'in yeni bir silahlanma yarışına katıldığı kıtalararası balistik füzelerin (ICBM) ve yaygın bir istikrarsızlık yaratmayı hedefleyen hipersonik füzelerin de olduğu kitle imha silahlarının üretiminde faaliyet gösteren şirketler de dahil olmak üzere bu holdingler tarafından kullanılabileceğine işaret edildi.
Gatestone Enstitüsü'nde üst düzey bir araştırmacı olan Bergman, raporunda şunları ekledi:
“Birleşik Krallık'taki ortaya çıkarılanlar, Batı’daki akademi dünyasında giderek artan Çin nüfuzu girişimlerinden sadece biridir.”
Avustralyalı analist Alex Joske, geçtiğimiz Ocak ayında, Avustralya Parlamentosu Ortak İstihbarat ve Güvenlik Komisyonu'na sunduğu ‘The Chinese Communist Party’s global search for technology and talent’ (Çin Komünist Partisi’nin küresel teknoloji ve yetenek arayışı) başlıklı raporunda, hükümet kurumları da dahil olmak üzere Avustralya’daki araştırma kurumlarından Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) parti için kazanım elde etme programına, en az 325 akademisyenin katıldığını ve sayının 600’e kadar çıkabileceğini belirtti. Joske, Çin’in Avustralya'daki faaliyetlerinin, son yirmi yılda yapılan 280 milyon Avustralya doları (217 milyon ABD doları) tutarındaki hileli hibelerle bağlantılı olabileceğini tahmin ediyor.
Öte yandan ABD Adalet Bakanlığı, Çin’in bilimsel araştırmalar alanındaki faaliyetlerini, Çin adına bilimsel gelişmeleri, ekonomik refahı ve ulusal güvenliği artırmak için üst düzey bilimsel yetenekleri çekmek, işe almak ve teşvik etmek için tasarlanmış en önemli Çin planlarından biri olarak görüyor. Mahkeme tutanaklarına göre bilimsel araştırmalar alanındaki yetenekleri çekme programları, bilgi ve deneyimlerini Çin'e getirmeleri için denizaşırı ülkelerdeki Çinli ve yabancı uzmanları ülkeye çekmeyi amaçlasrken genellikle bu kişiler gizli bilgileri çaldıkları için ödüllendiriliyor. Bergman, 2019 yılından bu yana ABD’de ÇKP’den fon aldıkları konusunda yalan söylediklerinden şüphelenilen akademisyenlere karşı çok sayıda dava açıldığını, ABD Adalet Bakanlığı tarafından Çin'in ulusal güvenlik tehditlerine karşı koymak amacıyla 2018 yılında başlattığı bir program olan ‘Çin Girişimi’ kapsamında birçok kişinin tutuklandığını da sözlerine ekledi. Bergman, dışarıdan finansman kabul etmenin tek başına bir suç sayılmadığını söyledi. Ancak ABD makamları, ABD’li vergi mükellefleri tarafından desteklenen fon almak için başvuran araştırmacılardan bu fonları ifşa etmelerini istiyor. ABD’de Ocak ayındaki en son yaşanan olayda, Harvard Üniversitesi Kimya ve Kimyasal Biyoloji Bölümü Başkanı Charles Lieber tutuklandı. Lieber, ÇKP’nin ‘Bin Yetenek Programı’ çerçevesinde Wuhan Teknoloji Üniversitesi bünyesinde Çin'de bir araştırma laboratuarı kurması için kendisine 1,5 milyon doların üzerinde ödeme yapıldığını ifşa etmemekle suçlandı. Lieber’in ayrıca aylık 50 bin dolar maaş ve yıllık olarak özel giderlerinde harcamak üzere 150 bin dolar ödeme aldığı ortaya çıktı. Öte yandan ABD'de geçtiğimiz yaz, çok sayıda Çinli araştırmacı, ABD öğrenci vizelerinde Çin ordusuyla olan ilişkilerini açıklamadıkları için tutuklandı. Buna karşın Çin, Batı ülkelerindeki üniversitelere cömert meblağlarda fonlar sağlamaya devam ediyor. Örneğin Çin merkezli Tencent şirketi Birleşik Krallık'ta, Cambridge Üniversitesi'nin mühendislik bölümündeki doktora sonrası araştırmaları finanse etti. Üniversitenin internet sitesinde, “Çinli teknoloji devi Tencent, mühendislik bölümünde yeni bir doktora sonrası araştırma bursunu finanse etmek için cömert bir fon sağladı” ifadeleri yer aldı. 1998 yılında kurulan Tencent, internet kullanıcılarının hayatlarını zenginleştirmek için teknolojiyi kullanıyor.
Kullanıcılarına bir dizi dijital içerik ve hizmet sunan WeChat ve QQ adlı sosyal ağ sitelerinin çatı şirketi olan Tencent, yetenek ve teknolojik yeniliklere büyük yatırımlar yaparken internet sektörünün gelişimini aktif olarak güçlendirmeye çalışıyor. ABD Merkezî İstihbarat Teşkilatı’na (CIA) göre Tencent, Çin Devlet Güvenlik Bakanlığı'nın sağladığı finansman ile kuruldu. Oxford Üniversitesi, Tencent'ten büyük bir bağış aldı ve 1900 yılında kurulan prestijli Wickham Fizik Kürsüsü'nün adını, Çinli yazılım devinin onuruna ‘Tencent Wickham Kürsüsü’ olarak değiştirdi.
Bergman, Muhafazakar Parti İnsan Hakları Komisyonu’nun Şubat 2019 tarihli raporuna göre, Çin'in İngiliz üniversiteleri üzerindeki etkisinin çoğunun ÇKP Konfüçyüs Enstitüleri’nden geldiğini söylüyor. Nottingham Trent Üniversitesi'nde üst düzey öğretim görevlisi olan Tao Chang, Komisyon’a ‘Konfüçyüs Enstitüleri’nin, 2004 yılında ÇKP'nin yurtdışındaki yoğun propaganda kampanyasının bir parçası olarak kurulduğunu’ söyledi. Tao, “Çeşitli yabancı üniversitelerde stratejik olarak yerleştirilen enstitüler, Çinli yetkililerin Çin ve Çin dili çalışmaları üzerinde kontrol sahibi olmak için bir yer edinmelerine imkan veriyor” dedi. Raporda, İngiltere'de Edinburgh, Liverpool, Manchester, Newcastle, Nottingham, Cardiff ve Londra Üniversitesi Akademisi gibi büyük üniversitelere bağlı en az 29 Konfüçyüs Enstitüsü olduğu, bu sayı ile ABD’den sonra dünyada en fazla Konfüçyüs Enstitüsü olan ikinci ülke haline geldiği belirtildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığı, Ekim 2020'de Konfüçyüs Enstitüleri’ne karşı yaptığı uyarıda, “Çin Halk Cumhuriyeti'nin kötü etkisinin arttığına ve ÇKP’nin Amerikan üniversitelerindeki propagandasının araçları olduklarına dair çok sayıda kanıt var. Bir Konfüçyüs Enstitüsünün varlığı, Pekin fonuyla birlikte, herhangi bir kuruma Çin Halk Cumhuriyeti'nin politikalarını eleştirmekten kaçınmak için mali ve diğer teşvikler sağlayabilir ve kurum üzerinde Çin’in faaliyetlerini sansürlemesi için baskı yapabilir” ifadeleri yer aldı.



İsrail, Güney Lübnan'da Hizbullah'ı hedef alan saldırılarını yoğunlaştıracağını duyurdu

İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)
İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)
TT

İsrail, Güney Lübnan'da Hizbullah'ı hedef alan saldırılarını yoğunlaştıracağını duyurdu

İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)
İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)

Lübnan Sağlık Bakanlığı'nın İsrail'in saldırısında dört kişinin öldüğünü açıklamasının ertesi günü, İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, İsrail ordusunun Lübnan'ın güneyindeki Hizbullah'a yönelik saldırılarını yoğunlaştıracağını duyurdu.

Katz yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Lübnan hükümeti, Hizbullah'ı silahsızlandırma ve Lübnan'ın güneyinden çıkarma yükümlülüğünü yerine getirmeli. Hizbullah ateşle oynuyor ve Lübnan cumhurbaşkanı oyalanıyor.”

İsrail Savunma Bakanı sözlerini sürdürdü:

“Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma ve Lübnan'ın güneyinden çıkarma taahhüdü yürürlüğe koymalı. Uygulama azami yoğunlukta devam edecek ve hatta daha da yoğunlaştırılacaktır. Kuzey İsrail'de yaşayanlara yönelik hiçbir tehdide izin vermeyeceğiz.”

İsrail ordusu ise bugün, Lübnan'ın güneyinde düzenlenen hava saldırısında dört Hizbullah üyesini öldürüldüğünü duyurdu. İsrail Ordusu Sözcüsü Avichay Adraee, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Ordu, Lübnan'ın güneyinde saldırı düzenleyerek Hizbullah'ın Rıdvan Birimi’nin aralarında gücün lojistik destek subayı da olmak üzere dört üyesini etkisiz hale getirdi. Ordu, Lübnan'ın güneyindeki Ramman bölgesine saldırı düzenleyerek terör örgütü Hizbullah'a bağlı Rıdvan gücünün lojistik destek subayını etkisiz hale getirdi.

Adraee, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Hizbullah'ın Rıdvan Birimi’nden üç terörist de baskında etkisiz hale getirildi. Teröristlerin faaliyetleri İsrail Devleti ve vatandaşları için tehdit oluşturuyordu ve İsrail ile Lübnan arasındaki mutabakatı ihlal ediyordu.”

Bu gelişme, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın cuma günü yaptığı açıklamada, İsrail'in Lübnan'ın müzakere çağrılarına daha fazla ‘düşmanlık göstererek’ karşılık verdiğini söylemesinin ardından yaşandı. İsrail, geçtiğimiz hafta Hizbullah’ın üyeleri ve tesislerini hedef aldığını söyleyerek saldırılarını yoğunlaştırmıştı.

İsrail ile Hizbullah arasında bir yıl süren savaşı sona erdiren ateşkesin birinci yıldönümü yaklaşırken, özellikle Lübnan'ın güneyinde, silah naklettiği ve son savaşta zayıflayan Hizbullah’ın gücünü yeniden inşa etmeye çalıştığı iddiasıyla Hizbullah’ın üyelerini ve askeri tesislerini hedef aldığını söyleyerek saldırılarını sürdüren İsrail, Lübnan'ın geri çekilmesini talep ettiği beş sınır noktasında askerlerini konuşlu tutmaya devam ediyor.


Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Araştırma: İsrail, savaşlar ve krizler sırasında uzun süreli elektrik kesintilerine maruz kalabilir

İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
TT

Araştırma: İsrail, savaşlar ve krizler sırasında uzun süreli elektrik kesintilerine maruz kalabilir

İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)

Yeni bir araştırma, İsrail'in savaş ve kriz dönemlerinde tam bir karanlıkta kalabileceği konusunda uyardı. İsrail gazetesi The Jerusalem Post'a göre Ariel Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları ve Siyaset Bilimi Bölümü'nden Dr. Erez Cohen tarafından yürütülen bir araştırma, enerji sistemindeki bazı ciddi zayıflıklara işaret ediyor. Bu zayıflıklar arasında doğalgaza aşırı bağımlılık, depolama kapasitesinin yetersizliği ve elektrik sektöründe aşırı merkezileşme yer alıyor. Tüm bunlar kritik anlarda ciddi kesintilere yol açabilir.

xhy
İsrail'in Hayfa kentinde İran’ın füze saldırısının gerçekleştiği bölgeye giden acil müdahale ekipleri (Reuters)

Dr. Cohen, 2018 yılından 2024 yılına kadar olan dönemde üretim ve tüketim verilerinin nicel analizi ile politika ve düzenlemelerin niteliksel incelemesi yoluyla güvenlik acil durumlarında enerji sektörünün dayanıklılığını inceledikten sonra, son olarak Gazze’deki savaşı bir vaka çalışması olarak kullanarak, sonuçların ‘İsrail'in uzun süreli kesintilere hazırlıklı olmadığını gösterdiğini’ belirtti.

Bilim dergisi Energy Sources'ta yayınlanan araştırmaya göre İsrail'in enerji sektörü başlıca dört zayıflıktan mustarip:

1- Doğalgaza aşırı bağımlılık:

İsrail'in elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 70'i, rezervi veya stratejik stokları bulunmayan Tamar ve Leviathan doğalgaz sahalarından çıkarılan açık denizden gelen doğalgaza dayanıyor.

Cohen, bu bağımlılığın sistemi füze saldırıları, terörizm veya siber saldırılara karşı özellikle savunmasız hale getirdiğini söyledi.

2- Arz-talep açığı:

Devlet Denetleme Kurumu’nun 2024 yılı raporu, 2026 yılına kadar elektrik sektörü için doğalgaz sıkıntısı yaşanabileceği ve bunun da yüz milyonlarca şekel tutarında ekonomik zarara yol açabileceği uyarısında bulundu.

3- Yetersiz depolama kapasitesi:

İsrail, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 12'sine ulaşmış olsa da kriz zamanlarında arzın sürekliliğini sağlamak için depolama sistemlerinden yoksun.

4- Yüksek merkeziyetçilik:

Ulusal elektrik şebekesi oldukça merkezi bir yapıya sahiptir; bu nedenle, tek bir büyük elektrik santralinin veya gaz platformunun hasar görmesi, ülke genelinde yaygın kesintilere neden olabilir.

Acil bir durumda elektrik ve su tesisleri ile hastanelerin elektriksiz kalabileceği endişe verici bir senaryodan bahseden Dr. Cohen, “Gazze’deki savaşta, doğalgaza bağımlılığımızın bizi ne kadar savunmasız hale getirdiğini gördük. Merkezi bir tesisteki herhangi bir kesinti veya hasar, kritik bir anda tüm ekonomiyi felç edebilir” diyerek uyardı.

Dr. Cohen'e göre bu sorunun bazı çözümleri mevcut, ancak hükümetin kararlı bir müdahalede bulunması gerekiyor. Bu yüzden Dr. Cohen politika yapıcıları, az sayıda açık deniz gaz platformuna dayanan merkezi sistemi terk edip, daha merkezi olmayan ve esnek bir modele geçmeye çağırdı.

fgrt
İran'ın 15 Haziran'da İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentinde düzenlediği füze saldırısında hasar gören bir tesisten yükselen dumanlar (Reuters)

Dr. Cohen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ulusal elektrik ağı çökse bile hastaneler, su tesisleri ve uzak topluluklar gibi hayati öneme sahip alanların çalışmaya devam etmesini sağlayan küçük yerel elektrik şebekelerine ihtiyacımız var.”

İsrail'in enerji depolamaya yönelik yatırımları daha fazla erteleyemeyeceğini vurgulayan Dr. Cohen, “Çünkü bu çevresel bir lüks değil, ulusal bir güvenlik ağıdır. Depolama kapasitesi olmadan, kriz zamanlarında yenilenebilir enerji bile bizi kurtaramaz” diye ekledi.

Fiziki ademi merkeziyetçiliğin yanı sıra, İsrail'in kapsamlı bir dijital ve güvenlik savunma ağı kurması ve kriz durumlarında elektrik sektörünü anında yönetmek için savunma kurumları, Enerji Bakanlığı ve Siber Güvenlik Otoritesini bir araya getiren ortak bir acil durum koordinasyon birimi oluşturması gerektiğini söyleyen Dr. Cohen, “Elektriği bir tüketim ürünü olarak görme eğilimindeyiz, ancak aslında elektrik stratejik bir silahtır. Yedekleme, depolama ve ademi merkeziyetçiliği sağlamazsak, tam da ışığa ihtiyaç duyduğumuz anda kendimizi karanlıkta bulabiliriz” ifadelerini kullandı.