İran’ın Kudüs Gücü Komutanı Kaani: ABD ve İsrail’e karşı her gün temel bir adım atacağız ve beklenen Mehdi için dünya devleti kurulana dek bu yolda devam edeceğiz

Devrim Muhafızları, Hicazi’nin cenaze töreninde sonra Halep’teki operasyonu yöneten Kudüs Gücü’ne bağlı bir generalin öldüğünü bildirdi.

Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani, dün Isfahan kentinde yardımcısı Muhammed Hicazi’nin cenaze töreninde konuşma yaptığı sırada (Tasnim)
Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani, dün Isfahan kentinde yardımcısı Muhammed Hicazi’nin cenaze töreninde konuşma yaptığı sırada (Tasnim)
TT

İran’ın Kudüs Gücü Komutanı Kaani: ABD ve İsrail’e karşı her gün temel bir adım atacağız ve beklenen Mehdi için dünya devleti kurulana dek bu yolda devam edeceğiz

Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani, dün Isfahan kentinde yardımcısı Muhammed Hicazi’nin cenaze töreninde konuşma yaptığı sırada (Tasnim)
Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani, dün Isfahan kentinde yardımcısı Muhammed Hicazi’nin cenaze töreninde konuşma yaptığı sırada (Tasnim)

İran Devrim Muhafızları’nın dış operasyonlar birimi Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani, ABD ve müttefiki İsrail’in her gün direniş cephelerinin (Devrim Muhafızları’na ideolojik bağlılığı bulunan ve çeşitli milletlerden oluşan milislere atıfla) temel bir adımıyla karşılaşacağını söyledi.
Kaani, İran’ın orta kesiminde bulunan Isfahan kentinde Yardımcısı Muhammed Hicazi’nin cenaze törenine katıldı. Burada yaptığı konuşmada, 2020’nin başında ABD hava saldırısında öldürülen selefi Kasım Süleymani’nin “yolunda devam etme” sözü veren Kaani, Kudüs Gücü’nün bölgedeki faaliyetlerine atıfta bulunarak, başarıyla devam ettikleri bu yolda, beklenen Mehdi için dünya devleti kurulana dek durmayacaklarını söyledi.
Hicazi’nin Süleymani’den sonra Devrim Muhafızları faaliyetlerinin genişlemesinde oynadığı role işaret eden Kaani, “(Hicazi) yolunda yürüyen gerçek yürüyüşçülerdendi. İyi iş yaptı ve başkalarını eğitti” diye konuştu.
Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen’deki İran’ın vekil güçlerinin faaliyetlerine de değinen Kaani, “Devrim’in düşmanları Amerika ve Siyonist rejime karşı her gün temel bir adım atacağız ve beklenen Mehdi için dünya devleti kurulana dek bu yolda devam edeceğiz” ifadesini kullandı.
Kaani’nin açıklaması, ABD’nin 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmayı canlandırmaya çalıştığı bir dönemde geldi. ABD, müttefik Avrupa ülkeleri ve bölge ülkelerinin talebi üzerine, İran’ın bölgedeki vekil güçlerine kısa ve orta menzilli balistik füze tedarik etme konusunda ısrar ettiği bu ortamda İran’ın füze programını kontrol altına alacak ve Devrim Muhafızları’nın bölgedeki müdahalelerine ve milislere olan desteğine çözüm getirecek şekilde daha kapsamlı bir anlaşmaya varmayı hedefliyor. İran’ın önde gelen diplomatları ve yetkilileri, geçtiğimiz yıllarda Tahran’ın bölgedeki faaliyetlerine yapılan uluslararası eleştirilere karşı İran’ın “dost ülkelerin talebi üzerine” bölge ülkelerinde bulunduğunu savunuyordu.
Devrim Muhafızları yaptığı ilk açıklamada, Kudüs Gücü Komutan Yardımcısı Muhammed Hicazi’nin kalp krizi sonucu hayatını kaybettiğini ilan etti. Ancak daha sonra bu açıklamadan geri adım atarak, Hicazi’nin geçirdiği kalp krizi ile geçmişte aldığı bir kimyasal yaranın belirtileri arasında ilişki kurdu. Devrim Muhafızları’nın açıklamalarından önce ise İran Meclis Başkan Yardımcısı’nın da aralarında bulunduğu İranlı yetkililer Hicazi için “şehit” nitelemesini kullandı. Bu niteleme kamuoyunda Hicazi’nin suikasta uğradığı veya İran’ın sınır ötesi bir operasyonunda öldürüldüğü iddialarına kapı araladı. Kudüs Gücü’nün eski bir komutanının oğlu Twitter hesabından paylaştığı mesajda bu iddiayı dile getirdikten bir süre sonra mesajı sildi.
Hicazi’nin ölümüyle ilgili çelişkili açıklamaların yapılması, Devrim Muhafızları’nın açıklaması üzerinde şüphelere yol açtı. Kudüs Gücü Komutanı Danışmanı İsmail Kevseri, Hicazi’nin uğradığı “biyolojik” suikast” sonucu hayatını kaybettiği iddiasını “düşmanların şeytanca söylentileri” diye tanımladı. İran’ın resmi haber ajansı IRNA’ya konuşan Kevseri, “Düşmanlar kendilerini, İran içerisinde her yere sızmış ve her türlü operasyonu yapabilecek güçteymiş gibi gösteriyorlar” dedi.
Kevseri, Hicazi’nin 1. Körfez Savaşı sırasında aldığı “kimyasal yaranın belirtileri” nedeniyle “yorgun bir vücuttan muzdarip olduğunu” söyledi.
Devrim Muhafızlarının en yüksek rütbeli komutanlarından bir olan Hicazi, 2009 yılı cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Yeşil Hareketi’nin düzenlediği protestolar sırasında başkent Tahran’ın güvenliğinden sorumlu yetkiliydi.
İran’ın Natanz nükleer tesisini sallayan patlamanın üstünden iki hafta geçmeden gelen Hicazi’nin ölüm haberi, ölümüyle ilgili şüpheleri derinleştiriyor. İran, ezeli düşmanı İsrail’i patlamanın arkasında olmakla suçladı.
New York Times gazetesi, İran’da geçen yıl yaz aylarında bir El-Kaide yöneticisinin öldürülmesi, nükleer programın askeri ve güvenlik boyutlarından sorumlu Muhsin Fahri Zade’ye yapılan suikast ve sonuncusu yaklaşık iki hafta önce meydana Natanz nükleer tesisindeki iki patlamaya işaret ederek, tüm bu olayların İran’da “güvenlik açığı” olduğunu gösterdiğini yazdı.
Devrim Muhafızları önceki gün Kudüs Gücü’nün üçüncü adamı Muhammed Rıza Felah Zade’nin Hicazi’nin yerine terfi ettiğini duyurdu.
Devrim Muhafızları, Hicazi’nin cenaze töreninden birkaç saat sonra Kudüs Gücü Komutanı Muhammed Ali Hak’ın koronavirüs sebebiyle hayatını kaybettiğini açıkladı. Devrim Muhafızları İstihbarat Servisi’ne yakın Tasnim haber ajansı, Ali Hak’ın, İran’ın kuzeyindeki Gilan eyaletindeki Kudüs Gücü komutanlarından ve Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanı’nın Danışmanı olduğunu aktardı. Tasnim’e göre Ali Hak, Halep’in dış mahallerinde yapılan “Nubul ve Zehra” operasyonunu yönetti.



Biden: Gazze'de yaşananlar soykırım değil

Şarkul Avsat
Şarkul Avsat
TT

Biden: Gazze'de yaşananlar soykırım değil

Şarkul Avsat
Şarkul Avsat

ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırının "soykırım olmadığı" konusunda ısrar ederken, ABD'nin müttefikini çeşitli uluslararası davalar karşısında savundu.

"Yaşananlar soykırım değil, bunu reddediyoruz" diyen Biden, Lahey'deki BM'nin en yüksek yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı'nda görülen ve İsrail'i Gazze'deki savaşında soykırım yapmakla suçlayan davaya atıfta bulundu.

Biden, ayrı bir yargı organı olan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcısının İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Galant hakkında tutuklama emri çıkarma talebini kınadığını yineleyerek, aynı Savcının eş zamanlı olarak Filistinli Hamas hareketinin üç lideri hakkında tutuklama emri talep ettiğini kaydetti.


UCM'nin Netanyahu ve Sinvar'ı yargılaması ne anlama geliyor? Haklarında tutuklama emri çıkarılan en önemli liderler kimler?

TT

UCM'nin Netanyahu ve Sinvar'ı yargılaması ne anlama geliyor? Haklarında tutuklama emri çıkarılan en önemli liderler kimler?

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcısı Kerim Han (X hesabı)
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcısı Kerim Han (X hesabı)

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcılığı dün (pazartesi) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ve üç Hamas lideri Yahya Sinvar, Muhammed ed-Dayf ve İsmail Heniyye hakkında savaş suçu ve insanlığa karşı suç işledikleri iddiasıyla tutuklama emri talep etti.

ABD merkezli haber ajansı Associated Press (AP), UCM’nin 2002 yılında savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım gibi dünyanın en kötü zulümlerinden sorumlu kişileri yargılamak için son çare olarak kurulduğunu bildirdi. Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre mahkemeyi kuran Roma Statüsü 1998 yılında kabul edildi ve 2002 yılında 60 kişinin onayını alarak yürürlüğe girdi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu da UCM'nin kurulmasını destekledi, ancak UCM bağımsız bir mahkeme olarak görevini sürdürüyor.

AP, mahkemenin polisi olmadığını ve şüphelileri tutuklamak için üye devletlere güvendiğini, bunun da kovuşturmaların önünde büyük bir engel teşkil ettiğini kaydetti.

UCM'nin 124 üye ülkesi Roma Statüsü’nü imzalarken, İsrail, ABD, Rusya ve Çin de dahil olmak üzere onlarca ülke imzalamadı. Bu ülkeler mahkemenin savaş suçları, soykırım ve diğer suçlar üzerindeki yargı yetkisini kabul etmiyor.

UCM, devletlerin kendi topraklarında işlenen suçları kovuşturamadığı ya da kovuşturmak istemediği durumlarda devreye giriyor.

umıöo
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcısı Kerim Han (X hesabı)

2020 yılında eski ABD Başkanı Trump, UCM Savcısı’na ve savcılığın bir başka üst düzey çalışanına yönelik ekonomik ve seyahat yaptırımlarına izin verdi.

UCM personeli Afganistan'da ABD güçleri ve müttefikleri tarafından işlenen olası savaş suçlarını soruşturuyordu.

Yönetimi Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıya kritik askeri ve siyasi destek sağlayan ABD Başkanı Joe Biden, 2021 yılında yaptırımları kaldırdı.

rgbtyn
Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi (AP)

UCM devam eden 17 soruşturma yürüttü, toplam 42 tutuklama emri çıkardı ve 21 şüpheliyi gözaltına aldı. Yargıçlar 10 şüpheliyi mahkûm ederken, dördünü beraat ettirdi.

İlk yıllarında Afrika'daki suçlara odaklandığı için eleştirilen UCM artık Asya, Avrupa, Ortadoğu ve Latin Amerika'da da soruşturmalar yürütüyor.

Putin, Beşir ve Kaddafi

UCM geçtiğimiz yıl Ukrayna'dan çocukların kaçırılmasından sorumlu olduğu gerekçesiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı.

Rusya buna UCM yargıçları için kendi tutuklama emirlerini çıkartarak karşılık verdi.

cvfgbh
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Reuters)

Mahkeme tarafından suçlanan diğer önde gelen liderler arasında ülkesinin Darfur bölgesinde soykırım yapmakla suçlanan devrik Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ve 2011 yılında hükümet karşıtı protestoların acımasızca bastırılmasıyla bağlantılı suçlamalar nedeniyle UCM tarafından hakkında tutuklama emri çıkarılmasından kısa bir süre sonra muhalifler tarafından yakalanarak öldürülen eski Libya lideri Muammer Kaddafi de bulunuyor.

UCM'nin İsrail ve Filistin ile ne ilgisi var?

BM Genel Kurulu 2012 yılında Filistin devletinin statüsünü BM gözlemcisinden üye olmayan gözlemci devlet statüsüne yükselterek Filistin'in UCM de dahil olmak üzere uluslararası örgütlere katılmasının önünü açtı.

UCM, Filistin devletini 2015 yılında, Filistinlilerin mahkemenin yargı yetkisini kabul etmesinden bir yıl sonra üye olarak kabul etti.

UCM’nin o zamanki başsavcısı 2021 yılında Filistin topraklarında işlenmiş olası suçlarla ilgili bir soruşturma açacağını duyurdu.

İsrail sık sık BM'de ve uluslararası kurumlarda tarafgirlik suçlamalarıyla karşı karşıya kalırken, Netanyahu kararı ikiyüzlü ve antisemitik olarak niteleyerek kınadı.

Mevcut UCM Savcısı Kerim Han Aralık ayında Ramallah ve İsrail'i ziyaret ederek Filistinli yetkililer ve İsrail ile Hamas arasındaki savaşı başlatan 7 Ekim saldırısında Hamas militanları tarafından öldürülen ya da esir alınan İsraillilerin aileleriyle bir araya geldi.

Han, Hamas'ın eylemlerini ‘insanlığın vicdanını sarsan en ciddi uluslararası suçlardan bazıları’ olarak nitelendirdi ve tüm esirlerin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması çağrısında bulundu.

Han, İsrail ile Hamas arasındaki savaşta ‘uluslararası insancıl hukukun uygulanmaya devam etmesi gerektiğini’ ve ‘İsrail ordusunun hangi hukuku uygulayacağını bildiğini’ belirtti.

Ziyaretin ardından Han, Hamas militanları ve İsrail güçleri tarafından işlenen olası suçlara ilişkin bir UCM soruşturmasının ‘öncelikli’ olduğunu söyledi.


Netanyahu müzakere ekibinin Gazze'de ateşkes görüşmelerini yeniden başlatma planını reddetti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
TT

Netanyahu müzakere ekibinin Gazze'de ateşkes görüşmelerini yeniden başlatma planını reddetti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (AP)

İsrail Yayın Kurumu'nun dün bildirdiğine göre Başbakan Benjamin Netanyahu, İsrail müzakere ekibinin Gazze Şeridi'nde ateşkes görüşmelerini yeniden başlatmak için sunduğu yeni planı reddetti.

BBC'nin kabine görüşmelerine yakın kaynaklardan aktardığına göre güvenlik servisleri ve siyasi liderliğin çoğu yeni öneriyi desteklerken, Netanyahu bunu reddederek "savaşın sona ermesine yol açmayacak" yeni planlar talep etti.

Yetkili, İsrail Silahlı Kuvvetleri adına adam kaçırma dosyasından sorumlu olan Oren Seter'in, İsrail ile Hamas arasındaki müzakereleri ilerletmek amacıyla müzakere ekibi tarafından formüle edilen yeni planı son savaş kabinesi oturumuna sunduğunu belirtti.

Netanyahu, Sater'in konuşmasını bitirmesinin ardından yeni teklifle alay ederek "Siz müzakere etmeyi bilmiyorsunuz" şeklinde yorumda bulundu.

Yayın kuruluşu, müzakere ekibi üyelerinin kabine oturumundan hayal kırıklığı içinde ve yakın gelecekte bir anlaşmaya varma olasılığı konusunda karamsar ayrıldıklarını söyledi.

Konuyla ilgili bilgi veren kaynaklar, müzakere ekibinin Savaş Kabinesi'ne müzakere sürecini yeniden canlandırmak için çeşitli planlar ve girişimler sunduğunu, ancak Netanyahu'nun bunları reddettiğini söyledi.

Mısır, Katar ve ABD'nin arabuluculuğunda yürütülen müzakereler, bu ayın başlarında Hamas'ın Mısır'ın önerisini kabul ettiğini açıklamasının ardından durmuş, İsrail ise Hamas'ın kabul ettiği önerinin kendisi için kabul edilemez olan değiştirilmiş bir öneri olduğunu söylemişti.


UCM’nin İsrail ve Hamas liderlerine ilişkin kararına tepkiler nasıl?

Gazze sınırının yakınındaki İsrail askerleri (AFP)
Gazze sınırının yakınındaki İsrail askerleri (AFP)
TT

UCM’nin İsrail ve Hamas liderlerine ilişkin kararına tepkiler nasıl?

Gazze sınırının yakınındaki İsrail askerleri (AFP)
Gazze sınırının yakınındaki İsrail askerleri (AFP)

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcısı Karim Khan dün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant ve üç Hamas lideri hakkında savaş suçu işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri çıkarılmasını talep etti.

İşte karara verilen tepkilerden bazıları:

ABD Başkanı Joe Biden

Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısının İsrailli liderler hakkında tutuklama emri talep etmesinin "çirkin" olduğunu söyledi.

Biden yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Açık olmama izin verin: Bu savcı ne demek isterse istesin, İsrail ve Hamas'ın (tutumları) arasında hiçbir şekilde eşdeğerlik yoktur."

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken

Mahkemenin çabalarını kınayarak, uluslararası kurumun İsrail üzerinde yargı yetkisi olmadığını savundu ve Gazze'deki ateşkes çabalarını tehlikeye attığı uyarısında bulundu.

Blinken yaptığı açıklamada "UCM Savcısının İsrail ile Hamas arasındaki denklemini reddediyoruz."  Bu utanç verici” diyerek, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı Karim Khan'ın da Hamas hareketinin liderleri hakkında tutuklama emri çıkarılmasını talep ettiğini belirtti.

Avrupa Birliği

Avrupa Birliği dış politika sorumlusu Josep Borrell, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin bağımsız bir uluslararası kurum olduğunu ve mahkemenin tüzüğünü onaylayan tüm ülkelerin kararlarını uygulama yükümlülüğü bulunduğunu söyledi.

Borrell X’te şunları yazdı: "UCM Savcısının Yahya Sinwar, Mohammed Dayf, Ismail Heniye, Bnnyamin Netanyahu ve Yoav Galant hakkında Mahkeme'nin I. Ön Yargılama Dairesi nezdinde tutuklama emri çıkarılması için başvuruda bulunma kararını öğrendim."

"Bağımsız bir uluslararası kurum olarak UCM'nin görevi, uluslararası hukuk kapsamındaki en ciddi suçları kovuşturmaktır ve UCM Statüsünü onaylayan tüm devletler, UCM'nin kararlarını uygulamakla yükümlüdür."

Almanya

Almanya Dışişleri Bakanlığı, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) saygı duyduğunu, ancak İsrail ve Hamas liderleri için aynı anda tutuklama emri talep edilmesinin "eşit konumdaymış gibi yanlış bir izlenim yarattığını" belirtti.

Birleşik Krallık

İngiltere Başbakanı Rishi Sunak'ın bir sözcüsü, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı'nın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için tutuklama emri talep etme kararının yararlı olmadığını söyledi. "Bu tedbir çatışmaların durdurulmasına, rehinelerin alınmasına veya insani yardımın getirilmesine yardımcı olmuyor" ifadelerini kullandı.

Avusturya

Avusturya Şansölyesi Karl Nehammer, ülkesinin "UCM'nin bağımsızlığına tamamen saygı duyduğunu" söyledi. Ancak, amacı İsrail Devleti'ni yok etmek olan terör örgütü Hamas'ın liderinin, devletin demokratik yollarla seçilmiş temsilcileriyle aynı anda anılması anlaşılır gibi değildir" açıklamasında bulundu.

Çek Cumhuriyeti

Çek Cumhuriyeti Başbakanı Petr Fiala "UCM Savcısının demokratik yollarla seçilmiş bir hükümetin temsilcileri ile İslami bir terör örgütünün liderleri hakkında tutuklama emri çıkarma önerisi dehşet vericidir ve kesinlikle kabul edilemez" dedi. "Ekim ayında İsrail'e saldırarak binlerce masum insanı öldüren, yaralayan ve kaçıranın Hamas olduğunu unutmamalıyız" dedi. "Unutmamalıyız ki ekim ayında İsrail'e saldıran, binlerce masum insanı öldüren, yaralayan ve kaçıran Hamas'tı. Gazze'deki mevcut savaşa ve Gazze, İsrail ve Lübnan'daki sivillerin acı çekmesine yol açan şey tamamen haksız olan bu terörist saldırıydı" şeklinde görüşünü dile getirdi.


İsrail ordusu Gazze Şeridi'nden 4 esirin cesetlerinin çıkarılmasına ilişkin detayları açıkladı

Gazze Şeridi'ndeki çatışmalar sırasında İsrail askerleri (AFP)
Gazze Şeridi'ndeki çatışmalar sırasında İsrail askerleri (AFP)
TT

İsrail ordusu Gazze Şeridi'nden 4 esirin cesetlerinin çıkarılmasına ilişkin detayları açıkladı

Gazze Şeridi'ndeki çatışmalar sırasında İsrail askerleri (AFP)
Gazze Şeridi'ndeki çatışmalar sırasında İsrail askerleri (AFP)

İsrail ordusu dün (Pazartesi) yaptığı açıklamada, birkaç gün önce Gazze Şeridi'nde esir tutulan dört kişinin cesetlerinin Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye bölgesindeki tünellerde bulunduğunu belirterek operasyonun ayrıntılarını açıkladı.

İsrail ordusu, Ron Binyamin, Yitzhak Glantner, Shani Luk ve Amit Bouskila adlı dört esirin cesetlerinin İsrail ordusunun 98. Tümeni tarafından yürütülen bir operasyonla çıkarıldığını bildirdi.

Ordudan yapılan açıklamada şöyle denildi: “Tünel ağzının yerini tespit eden askerler gece operasyonuyla yeraltı tüneline girerek içeride çatışmaya girdi. Koruyucu bariyerleri yıkan askerler, istihbarat malzemeleri ve büyük miktarda silah bulduktan sonra esirlerin cesetlerini tünelden çıkardı.”

Geçtiğimiz Cumartesi günü İsrail ordusu ve Şin Bet, ortak bir özel operasyonla Gazze Şeridi'nden dört İsrailli esirin cesedinin çıkarıldığını duyurdu.

Ordu ve Şin Bet tarafından Cumartesi günü yapılan açıklamada dört tutuklunun 7 Ekim saldırısı sırasında öldürüldüğü ve cesetlerinin Hamas mensupları tarafından Gazze Şeridi'ne nakledildiği belirtildi.


Washington: Sullivan İsrailli yetkililerle Refah operasyonuna alternatifleri görüştü

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan (AFP)
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan (AFP)
TT

Washington: Sullivan İsrailli yetkililerle Refah operasyonuna alternatifleri görüştü

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan (AFP)
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan (AFP)

Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, İsrailli yetkililerin dün (Pazartesi) Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'a ABD'nin endişelerini gidermek üzere Refah'taki operasyonlar için ‘yeni alternatifler’ konusunda bilgi verdiği belirtildi.

Sullivan yetkililere, Gazze Şeridi'ne insani yardım akışının sağlanması amacıyla Refah Sınır Kapısı’nın yeniden açılması için İsrail ile Mısır arasındaki görüşmelerin önemini anlattı.

Sullivan dün aralarında Savunma Bakanı Yoav Gallant ve muhalefet lideri Yair Lapid'in de bulunduğu yetkililerle bir araya geldi.

Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, Sullivan'ın İsrail'e yaptığı ziyaret sırasında Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi tarafından kendisine sunulan ve Refah'ta Hamas'ı yenilgiye uğratmaya yönelik yeni alternatif yöntemler konusunda bilgilendirildiği ve Refah'ta geniş çaplı bir İsrail askeri operasyonuna ilişkin ‘ABD'nin endişelerinin giderildiği’ belirtildi.

Sullivan İsrailli yetkililere ‘Refah ve Erez de dahil olmak üzere mevcut tüm geçiş noktalarını kullanarak Gazze Şeridi genelinde yardımları arttırma ihtiyacını’ vurguladı. Sullivan ayrıca, Gazze Şeridi genelinde ihtiyaç sahiplerine güvenli bir şekilde yardım ulaştırmak için çalışan insani yardım çalışanlarını korumak amacıyla ‘etkili mekanizmalara’ duyulan ihtiyaçtan söz etti.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre açıklamada, Sullivan'ın ABD'nin Hamas'ın yenilgiye uğratılması ve esirlerin serbest bırakılması konusundaki kararlılığını vurguladığı da belirtildi.

İsrail, Refah'ın doğusunda ve güneyinde, Mısır sınırına çok yakın noktalarda sınırlı askeri operasyonlar olarak tanımladığı operasyonlara başladığında Refah Sınır Kapısı’nın kontrolünü ele geçirdi.


Reisi'nin ölümü Ortadoğu'yu nasıl etkiler?

Merhum İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (DPA)
Merhum İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (DPA)
TT

Reisi'nin ölümü Ortadoğu'yu nasıl etkiler?

Merhum İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (DPA)
Merhum İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (DPA)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan ve diğer yetkililerin hayatını kaybettiği helikopter kazası, İran'ın etkisinin geniş ve derin bir şekilde birçok ülkeye yayıldığı Ortadoğu'da büyük yankı uyandıracak gibi görünüyor.

Şarku’l Avsat’ın AP'den aktardığına göre İran on yıllardır Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen'deki militanları ve silahlı grupları destekleyerek, başta İsrail olmak üzere düşmanlarına karşı güç gösterisinde bulunuyor.

Bu güç gösterisi, geçtiğimiz ay İran'ın, Reisi ve Dini Lider Ali Hamaney'in önderliğinde, Şam'daki İran konsolosluğuna düzenlenen ve iki İranlı general ile beş subayın ölümüne neden olan hava saldırısına karşılık olarak İsrail'e yüzlerce insansız hava aracı (İHA) ve balistik füze fırlatmasıyla açıkça görüldü.

Bu, İran tarihinde İsrail'e yönelik ilk doğrudan saldırıydı.

İsrail, ABD, İngiltere ve diğer ülkelerin yardımıyla füzelerin neredeyse tamamını durdurdu. Buna karşılık olarak İsrail, İsfahan kenti yakınlarındaki bir hava üssüne ve bir nükleer tesise İHA’yla saldırı düzenledi. Söz konusu saldırı herhangi bir can kaybına yol açmadı.

İsrail ve İran yıllardır örtülü operasyonlar ve siber saldırılardan oluşan bir gölge savaş yürüttü, ancak geçen ayki karşılıklı saldırılar ilk doğrudan askeri çatışmaları oldu.

Birçok kişi Reisi'nin ölümünden İsrail'i sorumlu tutuyor ve helikopterinin düşmesini Tel Aviv'in planlamış olabileceğine inanıyor.

Reisi'nin ölümü Ortadoğu'da nasıl bir krize yol açacak?

Askeri uzmanlar ve analistler, İsrail'in, Reisi'nin ölümünde parmağı olduğunun kanıtlanması halinde bunun bölgede daha geniş çaplı bir çatışmaya yol açabileceğini söylüyor.

Bu da Ortadoğu'daki İsrail karşıtı, İran destekli militan grupların (Hamas, Hizbullah ve Husiler gibi) karşı saldırılarına neden olabilir.

Her saldırı ve karşı saldırı daha büyük bir savaşın fitilini ateşleme tehdidi taşıyor.

Hizbullah, Gazze savaşının başlangıcından bu yana İsrail ile düşük yoğunluklu bir çatışma yürütüyor. İki taraf İsrail-Lübnan sınırı boyunca neredeyse her gün karşılıklı saldırılar düzenleyerek her iki taraftan on binlerce insanı bölgeden kaçmaya zorladı.

Şu ana kadar çatışma her iki ülke için de felakete yol açacak topyekûn bir savaşa dönüşmedi. Ancak İsrail'in Reisi’nin ölüm olayında parmağı olması halinde çatışmanın artabileceğine dair korkular var.

Suriye ve Irak'taki İran destekli milisler, savaşın ilk aylarında defalarca ABD üslerine saldırdı.

Yemen'deki Husiler de Kızıldeniz'de İsrail ile açık bağlantıları olan gemilere defalarca saldırı düzenledi.

Bu saldırıların daha da artmasından endişe ediliyor.

Ancak Bloomberg News tarafından aktarılan bir başka öngörü, yeni cumhurbaşkanının Reisi’den farklı önceliklere sahip olabileceği ve eski cumhurbaşkanı kadar İsrail karşıtı olmayabileceği, dolayısıyla Ortadoğu'daki çatışmaların doğasının önemli ölçüde değişebileceği ve şu anda gördüğümüzden farklı olabileceği yönünde.


Hüseyin Emir Abdullahiyan: Süleymani'nin dostu, İsrail'in düşmanı

Merhum İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, arka planda Kasım Süleymani (AFP)
TT

Hüseyin Emir Abdullahiyan: Süleymani'nin dostu, İsrail'in düşmanı

Merhum İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, arka planda Kasım Süleymani (AFP)

İran'ın kuzeybatısında pazartesi günü meydana gelen helikopter kazasında Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile birlikte hayatını kaybettiği açıklanan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tahran'ın İsrail ve Batı karşıtı politikalarının ateşli bir savunucusuydu.

Reisi, 60 yaşındaki Abdullahiyan’ı Ağustos 2021'de atadı.

2013'ten 2021'e kadar bu görevi yürüten Muhammed Cevad Zarif'in yerine geçmek gibi zor bir görevi vardı; Zarif, önde gelen aktif bir diplomat, akıcı bir İngilizce konuşan, uluslararası çevrelerde tanınan bir yüz ve İran'ın dış politikasını yöneten deneyimli bir isimdi.

İran devlet televizyonu Emir Abdullahiyan'ı, Tahran tarafından yönetilen ve Lübnan Hizbullah'ı, Filistinli Hamas ile İslami Cihad hareketleri ve Iraklı silahlı gruplar gibi İran'ın ezeli düşmanı İsrail karşıtı grupların yer aldığı "Direniş Ekseni'nden üst düzey bir diplomat" olarak tanıttı.

Emir Abdullahiyan atandığı gün yaptığı açıklamada, bu grupların "İran'ın müttefikleri" olduğunu ve "onları güçlendirmenin hükümetin gündeminde olduğunu" söyledi.

Kapsamlı geziler

Ekim 2023'te İsrail ile Hamas arasında Gazze'de savaşın başlamasından beri bölgeye yaptığı ziyaretleri yoğunlaştırdı. Tahran, İsrail'e karşı Filistin hareketini ve savaşın çıkmasına yol açan 7 Ekim 2023 operasyonuna desteğini gizlemedi, ancak aynı zamanda bu operasyonun içinde yer almadığını da vurguladı.

Emir Abdullahiyan, Kasım Süleymani'nin izinden gidiyor gibi görünüyordu (Getty)Emir Abdullahiyan, Kasım Süleymani'nin izinden gidiyor gibi görünüyordu (Getty)

Geçtiğimiz nisan ayında, Tahran'ın Yahudi devletini sorumlu tuttuğu ve Şam'daki İran konsolosluk binasını yerle bir eden hava saldırısına karşılık olarak, İran'ın İsrail'e 300'den fazla insansız hava aracı ve füzeyle gerçekleştirdiği benzeri görülmemiş saldırıyı savundu.

İran'ın tepkisinin "meşru savunma ve uluslararası hukuk çerçevesinde" gerçekleştirildiğini söyledi.

Emir Abdullahiyan daha sonra İsrail'in İran'ın orta kesimindeki İsfahan eyaletine bir misilleme amaçlı saldırı düzenlediğine dair haberleri "çocuk oyuncağı" diyerek küçümsedi.

İzolasyonun Azaltılması

Mesleki kariyeri boyunca Devrim Muhafızları ile olan yakın ilişkileriyle tanınan Emir Abdullahiyan, Devrim Muhafızları'nın dış operasyonlarından sorumlu olan Kudüs Gücü'nün komutanı ve 2020 yılında Irak'ın başkentinde bir ABD saldırısı sonucu öldürülen Tümgeneral Kasım Süleymani'ye yakındı.

Emir Abdullahiyan kariyeri boyunca Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu. Abdullahiyan, Devrim Muhafızları'nın dış operasyonlarından sorumlu Kudüs Gücü'nün komutanı olan ve 2020 yılında Irak'ın başkentinde bir ABD saldırısı sonucu öldürülen Tümgeneral Kasım Süleymani'ye yakındı.

Emir Abdullahiyan, üç yıl boyunca İran'ın uluslararası sahnedeki izolasyonunu azaltmak ve ABD yaptırımlarının ülkesinin ekonomisi üzerindeki etkisini azaltmak için çalıştı.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Çin'in himayesindeki bir anlaşma çerçevesinde Mart 2023'te Suudi Arabistan ile uzlaşmaya varılmasına yol açan süreçte kilit bir figür olmasa da İran'ın Arap komşularıyla ilişkilerin geliştirilmesinde rol oynadı.

1964 yılında Tahran'ın doğusundaki Damgan şehrinde doğan Abdullahiyan, 1991 yılında Tahran Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

1997-2001 yılları arasında Irak'ta ve 2007-2010 yılları arasında ise Bahreyn'de görev yaptı.

2011'den bu yana Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yaptı. Bu görevinde, Ali Ekber Salihi (Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın ikinci hükümetinde) ve Zarif (Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ilk hükümetinde) gibi iki farklı bakanla çalıştı.

Merhum İran Dışişleri Bakanı, Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu (Sosyal paylaşım siteleri) Merhum İran Dışişleri Bakanı, Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu (Sosyal paylaşım siteleri)

Ancak 2016 yılında Zarif onu görevden aldı. Bu hareket muhafazakârlar tarafından, Ruhani ve bakanına yönelik büyük eleştiriler yapılmasına neden oldu.

ISNA'ya göre daha sonra Umman Büyükelçiliği görevini reddetti ve 2021 yılında Dışişleri Bakanlığı'na gelmeden önce, Meclis Başkanı'nın uluslararası işlerden sorumlu özel yardımcısı olarak çalışmaya başladı.

Emir Abdullahiyan, uluslararası yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer faaliyetlerini kısıtlayan 2015 anlaşmasının çökmesinin ardından, Washington'un 2018'de eski Başkan Donald Trump tarafından anlaşmadan çekilmesi sonrasında, İran'ın nükleer programına ilişkin müzakerelerin yeniden başlatılması çabalarına dahil oldu.


Avrupalı ​​yetkililer Reisi'nin ölümüne taziyede bulunmayı reddetti

Hollanda'da aşırı sağın lideri Geert Wilders (AFP)
Hollanda'da aşırı sağın lideri Geert Wilders (AFP)
TT

Avrupalı ​​yetkililer Reisi'nin ölümüne taziyede bulunmayı reddetti

Hollanda'da aşırı sağın lideri Geert Wilders (AFP)
Hollanda'da aşırı sağın lideri Geert Wilders (AFP)

Avrupalı ​​liderler ve yetkililer, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve başta Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan olmak üzere kuzeybatı İran'da helikopter kazasında ölenlerle ilgili Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel'in İran'a gönderdiği taziye mesajını reddetti.

Michel X platformunda şunları yazdı: "AB, Cumhurbaşkanı Reisi, Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan ve heyetlerinin diğer üyeleri ile mürettebatın bir helikopter kazasında hayatını kaybetmesi dolayısıyla en içten taziyelerini sunar."

Kısa bir süre sonra Josep Borrell, "trajik helikopter kazası" sonrasında "Avrupa Birliği'nin taziyelerini sunduğunu" belirten bir açıklama yayınladı.

Hollandalı aşırı sağcı lider Geert Wilders, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel'in X platformundaki paylaşımına, "benim adıma değil" diyerek yanıt verdi, bu taziyelerin kendisini temsil etmediği anlamına geliyordu.

Ekim ayında yapılan parlamento seçimlerini kazanan Wilders, tartışmalı fikirleri, İslam ve Müslümanlara karşı açık nefreti ile tanınıyor.

İsveç Avrupa Parlamentosu üyesi David Legge de “X”teki paylaşımında kınamada bulunarak, “İran'daki cesur kadınların ve özgürlük savaşçılarının gözlerine bakabilir misiniz (...) Yazıklar olsun” ifadelerini kullandı.

Eski Belçika Dışişleri Bakanı Theo Franken ise "Acımasız bir toplu katil ve kasapın ölümü nedeniyle Avrupa'nın başsağlığı dilemesini kınayarak" onlara katıldı.

Avrupa Birliği pazar günü, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin içinde bulunduğu ve ülkenin batısında düşen helikopterin bulunması için İran'a yardımcı olmak amacıyla haritalama sistemini devreye soktu.

Ancak Avrupa Komisyonu'nun Kriz Yönetiminden Sorumlu Üyesi Janez Lenarcic'in "AB dayanışması" ifadesini kullanarak yaptığı açıklama yoğun eleştirilere maruz kaldı.

Lenarcic bugün yaptığı açıklamada bu durumu gerekçelendirerek, Copernicus uydu sisteminin "arama ve kurtarmayı kolaylaştırmak için etkinleştirilmesinin bir rejime siyasi destek vermek anlamına gelmediğini" vurguladı.


Avrupa'da sabotaj işaretleri: Kremlin'i suçlayamıyorlar

Ocak 2022'de Norveç'in Svalbard takımadaları yakınlarındaki dev bir internet kablosunun kopmasından dolayı da Rusya suçlanmıştı ancak dava açmaya yetecek kadar kanıt gösterilemedi (AFP)
Ocak 2022'de Norveç'in Svalbard takımadaları yakınlarındaki dev bir internet kablosunun kopmasından dolayı da Rusya suçlanmıştı ancak dava açmaya yetecek kadar kanıt gösterilemedi (AFP)
TT

Avrupa'da sabotaj işaretleri: Kremlin'i suçlayamıyorlar

Ocak 2022'de Norveç'in Svalbard takımadaları yakınlarındaki dev bir internet kablosunun kopmasından dolayı da Rusya suçlanmıştı ancak dava açmaya yetecek kadar kanıt gösterilemedi (AFP)
Ocak 2022'de Norveç'in Svalbard takımadaları yakınlarındaki dev bir internet kablosunun kopmasından dolayı da Rusya suçlanmıştı ancak dava açmaya yetecek kadar kanıt gösterilemedi (AFP)

Avrupa'daki stratejik altyapılarda yaşanan sorunlar hakkında yapılan soruşturmalarda görülen Rus izlerinin sayısı arttı. 

Aralarında deniz altından geçen bir doğalgaz hattı, kritik önemdeki internet kablosu ve demiryolu ağının da yer aldığı noktalarda yaşanan sıkıntılara dair Moskova'yı suçlayacak kadar kanıt yok. 

ABD'nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ) bu konuyu haberleştirdi. Avrupalı yetkililerin, sabotajlarda yer aldığı tahmin edilen ticaret ya da balıkçılık gemilerinin Rusya'yla doğrudan bağını kuramadıkları aktarıldı. Kanıt eksikliği yüzünden soruşturmalarının sonuçsuz kaldığı vurgulandı. 

Almanya'da Ekim 2022'de demiryolu ağına düzenlenen saldırı örnek gösterildi.

Üst düzey bir soruşturmacı saldırının ülkenin kuzeyindeki tüm tren trafiğini aksatacak kadar detaylı olduğuna işaret ederek "Rusya kokusu alıyorum" dedi. Yalnızca 4 saat boyunca trafiğin aksamasıyla olayın büyümeden kapandığı bildirildi. 

Bir diğer örnekse şu: Sonbaharda Finlandiyalı soruşturmacılar, Avrupa ana kıtasına bağlanan Balticconnector doğalgaz hattının kesilmesiyle ilgili Rus mürettebata sahip Çin bandıralı bir gemiyi mercek altına almıştı. Norveçli yetkililerle temasa geçseler de yeterli kanıt olmadığı için gemi alıkonamadı.

İsminin açıklanmaması koşuluyla WSJ'ye konuşan Norveçli bir yetkili şu ifadeleri kullandı:

Yalnızca bir iki kafta sonra gemiyi durdurup arayacak kadar kanıt toplayabildik ama o zaman da çok geç olmuştu.

Aynı şartla konuşan başka kaynaklar da Rusya'nın iki yıl önce Ukrayna istilasını başlatmasından bu yana sivil ve ticari gemilerle daha gizli operasyonlar düzenlediğini ve bunları tespit etmenin güç olduğunu savundu. 

Mağdur ülkelerin gerginliğin kontrolden çıkmasını önlemek amacıyla Moskova'yı suçlamaktan kaçındığı da öne sürüldü. 

Almanya'daki Rusya ajanlarını yakalamak üzere geçen ay düzenlenen operasyon hatırlatıldı. Polonya'nın da Moskova adına sabotaj eylemlerinde bulunacağı iddiasıyla şubatta bir kişiyi gözaltına aldığı anımsatıldı. 

Önlemleri artırdıklarını belirten yetkililer, Moskova'nın bu yolla korku ve güvensizlik yaydığını iddia etti. 

Pensilvanya Üniversitesi'nden Avrupa enerji güvenliği uzmanı Benjamin L. Schmitt ise şöyle konuştu:

Eğer mevcut strateji kayda değer kanıtların Rusya'yı işaret ettiği vakaları onlara bağlamaktan kaçınmaksa bu durum caydırıcılığı zayıflatır ve kritik altyapılara yönelik yeni saldırılara davetiye çıkarır.

Diğer yandan son günlerde bu konularda yeni adımlar atılıyor. Salı günü Norveç ülkedeki Rus sabotajlarına dair kapsamlı bir rapor yayımlayacağını duyurdu. 

Birleşik Krallık'ın siber istihbarat ajansı GCHQ'nun direktörü Anne Keast-Butler da geçen hafta yaptığı açıklamada Rus istihbaratının sanal mecradaki eylemlerinden daha fazla endişelendiklerini vurguladı. 

NATO da bu ay hem siber hem de gerçek dünyada Moskova'nın sabotaj eylemlerini artırdığını savunan bir açıklama yayımlamıştı.

Geçen ay NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya'nın Almanya ve Birleşik Krallık'taki casusluk faaliyetlerinin "kabul edilmez" olduğunu söylemişti. Yapacakları görüşme öncesinde Almanya Başbakanı Olaf Scholz'la ortak basın toplantısı düzenleyen NATO lideri, "Bu tür casusluk faaliyetleri kabul edilmez ve bunlar Ukrayna'yı desteklemeye devam etmemize engel olamayacaklar" ifadesini kullanmıştı.

Independent Türkçe