Siyasi kışkırtıcılığın pratik tezahürleri

ABD’de her seçim döneminde provokatif söylemler, ölümcül birer silaha dönüşüyor

Rusya’nın Ukrayna sınırı yakınlarına yaptığı askeri yığınak (AFP)
Rusya’nın Ukrayna sınırı yakınlarına yaptığı askeri yığınak (AFP)
TT

Siyasi kışkırtıcılığın pratik tezahürleri

Rusya’nın Ukrayna sınırı yakınlarına yaptığı askeri yığınak (AFP)
Rusya’nın Ukrayna sınırı yakınlarına yaptığı askeri yığınak (AFP)

Fidel Spiti
İnsanın doğasında bulunan ‘kışkırtma’, ‘huzursuzluk çıkarma’ veya ‘provokasyon’ insanın her alanda kullandığı bir tür savunma biçimidir. Ancak bu eylemlerin sonuçları faili için her zaman olumlu olmayıp, kendisine de zarar verebilir ve her iki tarafın da birlikte zarar görmesine neden olabilir. Halk (Arap) arasında “Komşuma nispet olsun diye şalvarımı yaktım” diye bir söz var. Bu söz, bir kişinin düşmanına zarar vermeye çalışırken kendine zarar verebileceği anlamına geliyor.

Etkiye tepki ve yine etki
Tarihi 870 yılına dayanan bir hikaye anlatılır. İşgalci Vikingler, İskoçya'daki bir manastıra vardıklarında, aziz rahibe (Genç Abbey) diğer rahibelerden görünüşlerini bozmalarını ister. Çünkü bu, işgalcilerin onlara tecavüz etmesini engelleyecektir. Sonra bir bıçak alır ve hem burnunu hem de dudaklarını keser. Tüm rahibeler onun gibi yaparlar. Bu durum, Vikinglerin istila ettiği tüm manastırlarda tekrarlanır.
Rahibelerin, Vikingleri ‘kızdıran’ bu eylemleri, onları Vikinglerin tecavüzüne uğramaktan kurtarır, ama Vikingler, manastırları içlerinde rahibelerle birlikte yakarlar.
Siyaset dünyasında ise provokasyon, güvenlik güçlerinin sert müdahalesini haklı çıkarmak için ajanların bir kalabalığı harekete geçirmesi ve gösterileri şiddet olaylarına dönüştürmesi gibi, karşı tarafı hemen harekete geçirecek doğrudan kışkırtıcı bir girişim olarak görülmüştür. Bazı durumlarda bu girişim, provokasyon yapan tarafın daha büyük bir tepki vermek için karşı tarafın askeri olarak karşılık vermesini sağlayacak küçük şiddet eylemleri olabilir.
Dolayısıyla siyasi kışkırtıcılık; bir tarafın, diğer tarafı kurduğu tuzağa düşürmek, öfkeyle veya sabırsız davranarak karşılık vermeye zorlamak için kışkırtıcı bir süreç yürüttüğünün göstergesidir.

Siyasi kışkırtıcılığın örnekleri
Sadece birkaç hafta öncesine ait örneklerden birinde Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp Karrenbauer, Rusya'yı Ukrayna sınırına asker konuşlandırarak ‘provokasyon’ yapmakla suçladı. Bakan Karrenbauer, “Rusya’nın herhangi bir tepki vermesi için karşı tarafı kışkırtmaya çalıştığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Bir başka örnekte ise, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, İran'ın Natanz Nükleer Tesisi’nde uranyum zenginleştirme çalışmalarına başlayacağını açıklamasını ‘provokasyon’ olarak nitelendirdi. Bakan Blinken, “Bu adım, Tahran'ın Viyana'daki nükleer anlaşma konulu görüşmelerdeki ciddiyetine dair soru işaretleri uyandırdı” dedi.
Provokasyon ve bunun sonuçlarıyla ilgili uluslararası bir siyasi kargaşa olarak nitelendirilebilecek yüzlerce örnek daha var. Örneğin Kuzey Kore nükleer çalışmaları, ABD için bir provokasyon olmaya devam ediyor. Bazı analistler, Güney Kore ile ilişkilerini istikrara kavuşturmayı ve Çin ile stratejik dengeyi korumayı amaçlayan ABD’nin Kuzey Kore'nin nükleer çalışmalarını abarttığını düşünüyorlar. Provokasyon, taraflardan birinin lehine sonuçlanacak şekilde ayarlanabilir. Bu yüzden ‘huzursuzluk’, ‘provokasyon’ ve ‘şantaj’ kavramlarını yorumlamanın bir sınırı yok. Pyongyang bir füze fırlatsa veya yörüngeye bir uydu yerleştirirse, bu bir provokasyon olur. Çünkü Seul bunu kısa menzilli gemi karşıtı bir füze testi olarak görür. Kuzey Koreli askerler sınır noktasında birkaç el ateş etse, bu bir provokasyondur ve savaş ilandır. Fakat diğer taraf bunu sadece sınırdan uzakta başka bir konuyla ilgili bir mesaj olarak görebilir. Bu nedenle, her bir tarafın kendi algısına, ihtiyaçlarına ve siyasi hedeflerine göre yorumlayabileceği ‘elastik’ bir ifade olduğu için ‘provokasyon’ veya ‘kışkırtıcılık’ kelimelerinin gerçekte ne anlama gelebileceğinin belirli bir sınırı yok.

Kışkırtıcılığın gücü
Ancak uluslararası arenada yaşanan tüm gerilimlere rağmen, bazı ülkelerin farklı bölgelerdeki çıkarları birbiriyle çatışıyor. Bunula birlikte yine de öngörülemeyen sonuçlara yol açabilecek yanlış varsayımlara kaymayı önlemek için kışkırtıcılığın kullanımında köklü bir diplomatik etik anlayışı vardır. Diğer yandan ‘siyasi huzursuzluk’ genellikle, ‘onlar ne yaparlarsa yapsınlar haksızlar, biz ne yaparsak yapalım doğru’ şeklindeki sağlam bir inanca dayanır. Örneğin, bazı terör örgütleri, savaş yaklaşımlarını desteklemek için ‘kışkırtıcı güç’ ve ‘tamamlayıcı güç’ gibi terimleri benimserler.
Ancak düşmanın her eylemini ‘provokasyon’ olarak değerlendirmek her zaman doğru olmayabilir. Bazen bu yanılgı karar vericileri, kışkırtıcılığın daha geniş ve daha uzak bir stratejik planın parçası olmaktan çok, yalnızca hızla siyasi bir tepki verdirme arzusu olarak görmesine neden olarak yanlış yönlendirebilir. Böylece kışkırtıcı tutum, belirsiz bir süre için bir ‘araç’ ve ‘amaç’ olur. Yani kışkırtıcı davranış, sahibinin düştüğü bir tuzağa dönüşür. Örneğin, İran rejimi uzun süre propagandasını yaparak ‘siyasi bir kışkırtıcı’ haline getirdiği uranyum zenginleştirme çalışmaları, daha sonra ‘ulusal bir mesele’ haline geldi. Böylece kışkırtıcı unsur, sahibinden daha büyük bir mesele oldu. Aynı durum, ‘direnişin direnişçilerden daha büyük bir başlığa dönüştüğü’ Filistin meselesi için de geçerli. Şu an ne direnişi savunabiliyorlar ne de ondan vazgeçebiliyorlar. Adeta müzakere ve kazanç elde etmenin anahtarı olan direniş, bir yük haline geldi. Bu şekilde, bir provokasyon, kışkırtıcılık veya huzursuzluk çıkarma aracı olarak başlayıp bir tuzağa dönüşenlere ilişkin yüzlerce örnek var.

Uzantısı aslının yerini alır
Bazen siyasi kışkırtıcılık sahibine dönebilir ve başlı başına bir sorun haline gelebilir. Niçin ortaya atıldığı unutulur ve ana nesne olur. Örneği bu durum, Avrupa Birliği'nin (AB) Rusya ile özellikle Ukrayna ve Balkanlar'da olan, ABD’nin ise Çin ile Çin Denizi ve Pasifik'te olan ilişkileri için geçerlidir. Aynı şekilde İran'ın Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan'daki ‘çekme ve germe’, bazen de ‘kemiğini kırma’ şeklinde Körfez ülkeleriyle olan ilişkileri için de geçerlidir. Siyasi kışkırtıcılık İsrail ile komşusu olan ülkeler arasındaki ilişkilerde her zaman çetin savaşların fitilini ateşleyen bir unsur olmuştur. Bu, son olarak Temmuz 2006 savaşında yaşandı. Kışkırtıcılık, haritaları sömürgeci veya manda ülkeleri tarafından çizilen üçüncü dünya ülkeleri gibi, sınırlarını tam olarak belirleyemeyen hemen hemen her iki ülkeyi içine almıştır. Kışkırtıcılık, söz konusu bu ülkeler arasında sözlü provokasyonlara, siyasi, diplomatik, bazen de maddi çatışmalara kapıyı açan bugüne kadar halen çözülmemiş olan sınır anlaşmazlıklarına neden oldu.

Makyavelci kışkırtıcılık
İtalyan siyaset bilimci Niccolo Machiavelli ‘Prens’ adlı kitabında, “Bilge bir hükümdar, fırsatını bulduğunda kurnazca düşmanlık duygularını uyandırmalı ve bu düşmanlığı bastırarak saygınlığını artırmalıdır” diye yazdı.
Arap ülkeleri arasındaki her demokratik ülkede parlamento seçimleri yapılsa bile Machiavelli’nin bu sözü sonuna kadar uygulanır. Çünkü seçim sonuçları rakip siyasi partilerin iktidara erişmesine yol açabilir. Bu da hükümetlerin kurulmasını zorlaştırırken karşılıklı olarak siyasi kışkırtıcılıklara ve dış güçler tarafından engellenme veya desteklenme suçlamalarına neden olur. Tüm taraflar diğer tarafların kabul edemeyecekleri şartlar öne sürerler. Siyaset felç olur ve kışkırtıcılık sürer gider. Lübnan, Irak, Tunus, Libya ve Sudan’da yaşanan da tam olarak budur. Bu ülkelerde siyasi taraflar, ülkeyi kontrol etmek için fikir birliğine varmak yerine çatışıyorlar. Bir taraf diğer tarafa kendi isteklerini gerek silahla, gerek parayla ya da basitçe seçim sonuçlarına karşı bir darbeyle dayatabiliyor.  Böylece, seçimlerin yarattığı siyasi ortam, araç olmaktan çıkıp ‘siyasi eylemin özü’ veya amacı haline gelen siyasi sıkıntılar için verimli bir hale geliyor.
ABD’de, her seçim döneminde, özellikle de söylemlerin ölümcül birer silah haline geldiği başkanlık seçimlerinde siyasi kışkırtıcılar ortaya çıkar. Eski ABD Başkanı Donald Trump ile mevcut Başkan Joe Biden arasındaki son seçimlerde kışkırtıcı söylemler zirve noktasına ulaştı. Karşılıklı olarak yapılan suçlamalar, kutsal bir amaca hizmet etse bile doğru olmayabilir. Winston Churchill'in dediği gibi, “Savaş zamanında, gerçek o kadar değerlidir ki, etrafını yalanlarla örerek korumak gerekir.” Adaylar arasındaki yalanlar, provokasyonlar veya siyasi kışkırtıcılıklar seçmenlerin oylarını kazanmayı hedefler.
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'da aktardığı analize göre kışkırtıcı hamlelere bir örnek olarak Trump yönetiminin görev süresinin bitimine iki hafta kala Yemen'deki Husilerin silahlı gücü Ensarullah'ın 'terör örgütleri' listesine dahil etmesi ve Biden yönetiminin, göreve başlar başlamaz grubu listeden çıkarılması gösterilebilir.
İkinci bir örnek ise İngiltere’nin eski Washington Büyükelçisi’nin eski ABD Başkanı Donald Trump'ın yine eski başkanlardan Barack Obama'yı karalamak için İran’la imzalanan nükleer anlaşmadan çekildiğini ortaya koyan basına sızan e-posta yazışmalarıdır. Aynı şekilde Facebook ve Twitter’ın Trump destekçilerinin Kongre binası işgalinden sonra Trump’ın hesabını engellemesinin ardından, Trump ve eşi Melania'nın yeni bir sosyal paylaşım sitesi kurması da başka bir siyasi kışkırtıcılık örneğidir.



Lazerle çalışan İsrail hava savunma sistemi bu yıl kullanıma hazır

TT

Lazerle çalışan İsrail hava savunma sistemi bu yıl kullanıma hazır

İsrail'in geliştirdiği "Demir Işın" lazer füze önleme sistemi- 17 Eylül 2025 (Reuters)
İsrail'in geliştirdiği "Demir Işın" lazer füze önleme sistemi- 17 Eylül 2025 (Reuters)

İsrail Savunma Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, bu yılın ilerleyen dönemlerinde kullanıma hazır olacak düşük maliyetli, yüksek güce sahip lazer tabanlı bir füze savunma sisteminin testlerini başarıyla tamamladığını duyurdu.

Elbit Systems tarafından Rafael Advanced Defense Systems iş birliği ile üretilen Demir Işın sistemi, Gazze'de Hamas, Lübnan'da Hizbullah ve Yemen'de Husiler tarafından atılan binlerce roketi engellemek için kullanılan Demir Kubbe, Davut Sapanı ve Ok füze savunma sistemlerini tamamlıyor.

csdfrg
Reuters'ın 17 Eylül 2025'te elde ettiği bu fotoğrafta, İsrail'in Demir Işın lazer füze önleme sistemi görev başında görülüyor. (Reuters)

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre tek bir füzeyi engellemenin maliyeti şu anda en az 50 bin dolar iken, ağırlıklı olarak küçük füzelere ve insansız hava araçlarına odaklanan lazer sistemleri nispeten daha düşük maliyette.

Bakanlık, "Demir Işın'ın performansını kanıtladıktan sonra, bu uzun menzilli lazer silah sistemlerinin konuşlandırılmasıyla hava savunma yeteneklerinde önemli bir sıçrama bekliyoruz" ifadesini kullandı.

Bakanlık, yıllar süren geliştirme çalışmalarının ardından Demir Işın sisteminin güney İsrail'de birkaç hafta boyunca test edildiğini ve entegre bir operasyonel ortamda, çok çeşitli operasyonel senaryolarda roketleri, havanları, uçakları ve insansız hava araçlarını (İHA) engelleyerek etkinliğini kanıtladığını belirtti.

Bakanlık, bu sistemin ilk partisinin yıl sonuna kadar ordunun hava savunma sistemlerine entegre edilmesinin planlandığını ifade etti.

Daha kısa menzilli, daha düşük güçlü lazer sistemleri halihazırda kullanımda bulunuyor.

csdfrg
İsrail'in geliştirdiği "Demir Işın" lazer füze önleme sistemi- 17 Eylül 2025 (Reuters)

İsrail Savunma Bakanlığı Genel Müdürü Amir Baram, "Bu, dünyada ilk kez yüksek güçlü lazer tespit sisteminin tam operasyonel olgunluğa ulaştığı bir durum" dedi.

Rafael Yönetim Kurulu Başkanı Yuval Steinitz, şirketin tescilli adaptif optik teknolojisiyle tasarlanan Iron Beam'in "modern savaş dünyasında şüphesiz devrim yaratacağını ve benzeri görülmemiş bir etki oluşturacağını" söyledi.

Elbit ise diğer askeri uygulamalar için yüksek güçlü lazerler geliştiriyor. CEO Bezalel Machlis, şirketin "öncelikle hava savunma yeteneklerinde stratejik değişim yaratma potansiyeline sahip bir hava lazeri geliştirmek" üzerinde çalıştığını ifade etti.


İngiliz Kralı, Trump'ın barışa yönelik "kişisel bağlılığını" memnuniyetle karşıladı

Kral Charles ve Trump dün Windsor Kalesi'nde akşam yemeğinde (DPA)
Kral Charles ve Trump dün Windsor Kalesi'nde akşam yemeğinde (DPA)
TT

İngiliz Kralı, Trump'ın barışa yönelik "kişisel bağlılığını" memnuniyetle karşıladı

Kral Charles ve Trump dün Windsor Kalesi'nde akşam yemeğinde (DPA)
Kral Charles ve Trump dün Windsor Kalesi'nde akşam yemeğinde (DPA)

Kral III. Charles, dün Trump'ın Birleşik Krallık'a yaptığı resmi ziyaret sırasında, ABD Başkanının dünya genelindeki çatışmaları sona erdirme konusundaki "kişisel kararlılığını" memnuniyetle karşıladı.

Windsor Kalesi'nde düzenlenen resmi ziyafette Kral, "Ülkelerimiz, özellikle Sayın Başkan, dünyanın en karmaşık çatışmalarından bazılarına çözüm bulma ve barışı sağlama konusundaki kişisel kararlılığınız olmak üzere, kritik diplomatik çabaları desteklemek için birlikte çalışıyor" dedi.

Trump ise Birleşik Krallık'a yaptığı resmi ziyareti "hayatımın en büyük onurlarından biri" olarak nitelendirdi.

Trump, Windsor Kalesi'ndeki 160 konuğa, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri'nin "aynı telde iki nota... her biri kendi başına güzel, ancak gerçekten birlikte çalınması gereken iki nota" olduğunu belirterek, bu eşi benzeri görülmemiş etkinliğin "hayatımın en büyük onurlarından biri" olduğunu söyledi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Kral Charles, ABD başkanını İngiltere'ye yaptığı ikinci resmi ziyarette eşi benzeri görülmemiş törenler, yoğun güvenlik önlemleri, teknoloji yatırımlarına ilişkin duyurular ve protestolar eşliğinde karşıladı.

Trump ve eşi Melania, dünyanın en eski ve en büyük yerleşim yeri olan ve yaklaşık bin yıldır İngiliz kraliyet ailesine ev sahipliği yapan Windsor Kalesi'ne ulaştı. Kaledeki kraliyet karşılamasında kırmızı halılı araba alayı, askeri selamlama ve görkemli bir ziyafet yer aldı.


Süveyda için yol haritası: Suriye'nin güneyinde uzlaşıya giden zorlu yol

Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
TT

Süveyda için yol haritası: Suriye'nin güneyinde uzlaşıya giden zorlu yol

Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)

Baha el-Avam

Suriye’nin güneyindeki Süveyda ilinde yaşanan krizi sona erdirmek amacıyla Suriye, Ürdün ve ABD’nin üzerinde uzlaştığı yol haritası hem içeriden hem de dışarıdan birçok tarafça memnuniyetle karşılandı. Ancak yol haritasının Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani tarafından açıklanan versiyonu ile Ürdün Dışişleri Bakanlığı'nın sosyal medya platformlarında yayınladığı versiyonu arasındaki tutarsızlıklar, yol haritasının açıklanmasından hemen sonra soru işaretlerine neden oldu.

Süveyda Yüksek Hukuk Komitesi, yol haritasının bazı maddelerine karşı çıkarak bunu reddetti. Ancak Amman, Şam ile Süveyda arasındaki uzlaşı için ‘yol haritası’ olarak adlandırılan süreci tamamlamak amacıyla, Süveydalıların temsilcileri ile hükümet arasında müzakereleri desteklemek üzere Washington ile iş birliği yapmasını ve diyalogun iki taraf arasındaki anlaşmazlık noktalarını çözmesini umduğunu belirtti.

Yol haritasının Bakan Şeybani tarafından açıklanan resmi versiyonu, yedi maddeden oluşuyor. Yol haritasında; Birleşmiş Milletler (BM) soruşturma ve inceleme sistemi ile koordineli olarak sivillere ve mülklerine saldıranların hesap vermesi, Süveyda’ya insani ve tıbbi yardımın ulaştırılmasının sağlanması, mağdurlara tazminat ödenmesi, köylerin ve kasabaların yeniden inşası, yerinden edilen kişilerin geri dönüşünün kolaylaştırılması, temel hizmetlerin yeniden sağlanması, günlük hayata dönüş için gerekli koşulların oluşturulması, İçişleri Bakanlığı'na bağlı yerel güçlerin yolları korumak ve insanların ve ticari ürünlerin akışını güvence altına almak için konuşlandırılması, kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması ve tüm taraflardan tüm tutukluların ve kaçırılanların iade edilmesi ve Süveyda halkının tüm taraflarının dahil olduğu bir iç uzlaşı sürecinin başlatılması öngörülüyor.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklama ise Şeybani'nin duyurduğu bilgileri netleştirerek anlaşmada yer alan bazı başka noktalara da değiniyor. Bunların başında, Şam'ın BM Suriye Gerçekleri Araştırma Heyeti'ni Süveyda'yı ziyaret etmeye ve geçtiğimiz temmuz ayında Süveyda’da yaşanan olayları soruşturmaya davet etmesi geliyor. Bu soruşturma sonucunda hazırlanan rapor temelinde Suriye hükümeti, suç işleyenlerden, geçmişleri veya siyasi ve sosyal bağlantıları ne olursa olsun hesap soracak.

Yol haritası üzerine varılan uzlaşıdaki bir nokta ise Ürdün ve ABD’nin Süveyda'ya insani yardım ulaştırılmasını sağlamaya katılması oldu. Bu durum, Süveyda’daki krizin başlangıcından beri Ürdün topraklarından Suriye'nin bu iline insani yardım geçişi için koridor açılmasının mümkün olup olmadığına dair sorulan temel bir soruyu gündeme getirdi. Stratejik ilişkiler araştırmacısı Amer es-Sabaileh'e göre yol haritası Ürdün'e bu koridoru açmak için yasal gerekçe sağlıyor. Ancak bunun pratikte uygulanması için bu insani yardım koridorunu kimin koruyacağı ve Amman bu adımı atarsa Suriye tarafında kiminle muhatap olacağı gibi birkaç noktanın açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

ABD ve Ürdün'ün, ildeki hasarlı alanların ve tesislerin yeniden inşası için gerekli finansmanın sağlanmasında vereceği yardımın da netleştirilmesi gerekiyor. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, ülkesinin bu konuda Suriye'nin kendi kaynaklarını yatırmasına destek verdiğini söyledi. Ancak Amman, Süveyda'nın yeniden inşası için gerekli mali desteği nasıl sağlayacağı konusunda net bir açıklama yapmadı.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Suriye hükümetinin eyaleti korumadaki güvenlik rolü, eyaletin idari sınırlarını korumak ve Şam'a bağlayan yolun güvenliğini sağlamakla sınırlı. İç güvenlik ise İçişleri Bakanlığı tarafından atanan bir kişinin liderliğinde Süveyda'nın çeşitli kesimlerinden oluşan yerel polis gücü tarafından sağlanacak. Bu adım, Ürdün ve ABD'nin himayesinde Suriye hükümeti ile Süveydalıları bir araya getiren istişareler ve toplantılar sonucunda kararlaştırılacak.

Toplantılar ve görüşmeler sonucunda sadece polis gücü kurulmakla kalmayacak, aynı zamanda yerel sakinler ile devlet kurumları arasında koordinasyon sağlanarak ildeki sivil ve idari kurumlar da yeniden faaliyete geçecek. Ancak ‘Tüm bu süreçte Süveyda adına kim müzakere edecek?’ sorusu, yanıt bekleyen en önemli soru olmaya devam ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre Ürdün'ün başkenti Amman'dan konuşan Sabaileh, Yüksek Hukuk Komitesi üyelerinin Süveyda'da bulunmaması ve Suriye’deki Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri'nin temsilcilerinin toplantılara katılmamasının yol haritasının ölü doğduğunu gösterdiğini belirtiyor. Bunun nedeni, onların uzlaşı sürecinin kilit oyuncuları olmaları. Onların yokluğu krizin çözülmesini sağlamayacak, aksine krizi daha da şiddetlendirecek ve uzatacak. Suriye hükümeti onları temsil etmiyor ve Şam'da onlarla ilgilenenler Süveyda'yı temsil etmiyor ve orada hiçbir etkisi yok. Ayrıca Ürdün, sahada aktif olan bu taraf adına konuşamaz.

Süveyda Yüksek Hukuk Komitesi medya ofisi tarafından sosyal medya üzerinden yayınlanan bir açıklamada, ‘Suriye Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasının dikkatle incelendiği ve Suriye'ye ilişkin bağımsız bir uluslararası soruşturma komisyonu çağrısı ile Suriye yasaları kapsamında hesap verebilirliğin korunması ve uygulanması arasında çelişki olduğunun görüldüğü’ belirtildi. Açıklamada, yol haritasının Suriye hükümetini uzlaşı arayan tarafsız bir taraf olarak gösterdiği, fakat ‘hükümetin ve güvenlik ve askeri kurumların Suriye halkına karşı işlenen katliam ve ihlallerin doğrudan ortağı olduğu’ vurguladı.

Suriye’deki yargı organlarının siyasileştirildiğini, yürütme organına bağlı olduğunu ve adil yargılama garantisi veremediğini belirten komisyon, yerel konseyler ve ortak polis güçleri hakkında ise bunların ‘Süveyda'ya yeni bir vesayet dayatma ve toplumda meşruiyetini yitirmiş ve halkının davasına ihanet etmiş kişileri destekleyerek halk arasında ayrılık tohumları ekme girişimi’ olarak nitelendirdi.

Suriye hükümetinin Süveyda'da güvenlik komutanı olarak Selman Abdulbaki adlı bir kişiyi atama kararına atıfla Süveydalıların bu kişiyi geçtiğimiz temmuz ayında ‘kendilerine karşı suç işleyen silahlı milislerle iş birliği yapmakla’ suçladıklarını belirten Komisyon, bu kişinin Süveyda dışında yaşadığını ve resmi devlet kurumlarının bulunduğu şehir merkezine ulaşamadığını ifade etti.

Komisyon, tüm bunlar çerçevesinde Süveyda'da yaşananlarla ilgili uluslararası bir soruşturma ve uluslararası bir yargılama yapılmasında ısrarcı olduğunu vurgularken, ildeki çeşitli aktörlerin Birleşmiş Milletler (BM) ve ilgili kuruluşlar aracılığıyla tesis etmeye çalıştıkları kendi kaderini tayin hakkına olan bağlılığını yineledi.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Barrack, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Süveyda'da uzlaşının tek bir adımla başladığını söyledi. Barrack, Şam'da Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ve Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi ile Süveyda konusunda imzalanan yol haritasının sadece iyileşme için bir rota çizmekle kalmayıp, aynı zamanda gelecek nesil Suriyelilerin herkes için eşit hak ve görevlere sahip bir vatan inşa ederken izleyebilecekleri bir yol olduğunu yazdı.

Suriyeli gazeteci Louay Ghabra, Süveyda krizini sona erdirmek için hazırlanan yol haritasının etkinliği konusunda, İsrail'in bu konudaki tutumuna odaklanan başka bir soru daha gündeme getirerek, yol haritasının bir şekilde Suriye ile İsrail arasında henüz imzalanmamış bir güvenlik anlaşmasının önünü açtığını belirtti. Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi'nin yol haritasının açıklanması sırasında İsrail'in Suriye'nin güneyine ilişkin güvenlik kaygılarının dikkate alınmasının önemine açıkça değindiğini hatırlatan Ghabra, bunun da Şam ile Tel Aviv arasındaki diyaloğun söz konusu yol haritasına ilişkin ABD, Ürdün ve Suriye arasında varılan uzlaşıya bağlı olduğu ve birinin başarısız olması durumunda diğerinin de otomatik olarak çökeceği anlamına geldiğini söyledi.

Şam'ın İsrail ile yapılacak bir güvenlik anlaşmasıyla ilgilendiğini ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın eylül ayında New York'a yapacağı ziyaret sırasında anlaşmayı sonuçlandırması için ABD'nin önemli bir baskı uyguladığını belirten Ghabra, ancak medyada yer alan haberlere göre İsrail'in şartları sert görünüyor ve bu şartları kabul etmek, bazılarının inandığı gibi Şara yönetimine Süveyda'yı kontrol etme izni vermeyeceğini, aksine eğer bu tek seçenekse ve Süveydalılar kendi kaderini tayin hakkını elde edemezse, Şam ile gelecekteki müzakerelerde Süveyda’nın konumunu güçlendireceğini vurguladı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.