Hobbitler ve diğer eski insanlar tarih öncesi yok oluşlardan aklandı

Latince ismi Homo floresiensis olan eski insan türü, J. R. R. Tolkien'in sinemaya uyarlanan kitap serisinden esinlenilerek "Hobbit" diye anılıyor (IMDb)
Latince ismi Homo floresiensis olan eski insan türü, J. R. R. Tolkien'in sinemaya uyarlanan kitap serisinden esinlenilerek "Hobbit" diye anılıyor (IMDb)
TT

Hobbitler ve diğer eski insanlar tarih öncesi yok oluşlardan aklandı

Latince ismi Homo floresiensis olan eski insan türü, J. R. R. Tolkien'in sinemaya uyarlanan kitap serisinden esinlenilerek "Hobbit" diye anılıyor (IMDb)
Latince ismi Homo floresiensis olan eski insan türü, J. R. R. Tolkien'in sinemaya uyarlanan kitap serisinden esinlenilerek "Hobbit" diye anılıyor (IMDb)

Bilim dünyasındaki yaygın görüşe göre insanların keşfedilmemiş boş alanlara ve özellikle de adalara yerleşmesi, genellikle habitat kaybıyla ve diğer türlerin yok oluşuyla sonuçlanıyor. Ancak yeni bir araştırma, bu durumun tüm insan türleri için geçerli olmadığını gösterdi.
Hakemli bilimsel dergi PNAS'ta yayımlanan araştırmada bilim insanları, dünyanın dört bir yanındaki adalardan elde edilen kanıtları inceledi. Bunun sonucunda eski insan türlerinin, adalardaki hayvanların neslini tükettiği görüşünü çürüttü.
Eski insan türleri, son Buz Devri diye bilinen Pleistosen'in (2,6 milyon ila 11 bin 700 yıl önce) henüz başlarında adalara yerleşmişti. Yeni araştırma işte bu adalardaki yok oluşların büyük ölçüde Holosen Devri'ne, yani ancak 11 bin 700 yıl öncesine tarihlendiğini ortaya koydu.
Bilim insanları işte buradan hareketle modern insanın binlerce yıl önce yaşayan akrabalarının, büyük yok oluşlardan sorumlu olmadığı sonucuna vardı.
Araştırmacılara göre ada yaşamıyla tanınan ve Endonezya'nın küçük Flores adasından dışarı çıkmayan Hobbitler (Homo floresiensis) bile ada ekosistemine zarar vermedi.

Bilim insanları neden adaları inceledi?
Adalar çeşitli hayvanların neslinin tükendiği örneklerle dolu. Avustralya'daki Griffith Üniversitesi'nden araştırmacıların liderliğindeki ekip, "yok oluşlara eğilimli olduğu için" adalara odaklandı.
Bu eğilim, adalardaki hayvanların genetik çeşitliliğinin daha az olması, nüfusun azlığı sebebiyle hayvanların akrabalarıyla çiftleşmesi, ada ortamının rastgele meydana gelen doğa olaylarından daha fazla etkilenmesi ve yeniden kolonizasyona daha az fırsat sağlamasından kaynaklanıyor.
Araştırmacılar, adalardaki yok oluşların homininlerin (modern insanlar, ataları ve yakın kuzenlerine verilen isim) gelişiyle aynı zamana denk gelip gelmediğini öğrenmek için aralarında Britanya, Tayvan ve Tazmanya'nın da bulunduğu 32 ada grubunu inceledi.
Bunun sonucunda modern insanların aksine, eski insan türlerinin işgal ettikleri adalarda yok oluşa sebebiyet vermediği ortaya çıktı.

"Eski insanlar, hayvanlarla birlikte yaşayabiliyordu"
Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden araştırmacı Ross MacPhee'ye göre verilerin çoğu Asya anakarasının doğusundaki adalardan geliyordu. Buralarda mamut gibi büyük hayvanların neslinin tükendiği Kuzey Amerika'yı etkileyen türde iklim değişikliğine yönelik kanıt bulunamadı.
Ekip ilk homininlerin de modern insanlar gibi hayvanları avladığına dair kanıtlar gösterdi. Ancak onların, söz konusu hayvanları yok edecek şekilde aşırı avlamadığı anlaşıldı.
MacPhee, "Aksine tıpkı doğada farklı türlerin her zaman yaptığı gibi, onlarla bir arada yaşayabildiler" diye konuştu:
"Kanıtlar tekrar ve tekrar gösterdi ki bu eski versiyonlarımız, kolonize ettikleri adalarda yok olma olaylarını artırmadı."
Araştırmacılar, özellikle Hobbitlerin yaşadığı Flores adasını örnek gösterdi. 1 metrelik boyu nedeniyle takma ismini J. R. R. Tolkien'in kitap serisindeki kurgusal insanlardan alan bu türle yakından ilişkili hiçbir yok oluş tespit edilemedi. Aynı şey, Sardunya'da yaşamış homininler için de geçerliydi.

Modern insanlar olumsuz bir tablo yaratıyor
Öte yandan araştırmacılar, Latince ismi Homo sapiens olan modern insanın yaklaşık 13 bin yıl önce Kaliforniya'daki Kanal Adaları'na ulaştığını ve bunun ardından birçok türün yok olduğunu ortaya koydu.
Modern insanın gelişinden sonraki 5 bin yıl içinde Kolombiya mamutunun (Mammuthus columbia), cüce mamutun (Mammuthus exilis) ve bir tarla faresinin (Microtus miguelensis) nesli tükenmişti.
Aynı şekilde 13 bin yıl önce modern insanın yerleştiği İrlanda'da kısa süre içinde dev bir geyik (Megaloceros giganteus) ve bir lemming (Dicrostonyx torquatus) türü yok olmuştu.
Üstelik Hobbitlerin yaşadığı Flores adası da bundan etkilenmişti. Homo sapiens'in adaya gelişinden kısa bir süre sonra birçok hayvan türü yok olmuştu.
Bu hayvanlar arasında bir leylek (Leptoptilos robustus), bir akbaba (Trigonoceps), bir ötücü kuş (Acridotheres) türü ve fil benzeri stegodon hayvanı (Stegodon florensis insularis) vardı.
Livescience'a konuşan MacPhee, "İnsanlar son birkaç yüzyıldır adalardaki yüzlerce kayıptan doğrudan veya dolaylı olarak sorumlu. Ancak bu iz, zamanda geriye gittikçe silikleşiyor" dedi:
"Çünkü eski akrabalarımızın etkisi önemsizdi. Oysa bizimki öyle değil ve uzun süredir felaketlere neden oluyor."
 
Independent Türkçe, Livescience, Mirage News



Şempanzeler bilim insanlarını şoke etti: Robotlar esneme bulaştırdı

(Reuters)
(Reuters)
TT

Şempanzeler bilim insanlarını şoke etti: Robotlar esneme bulaştırdı

(Reuters)
(Reuters)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Şempanzelerin insan yüz ifadelerini taklit eden bir android robottan esneme "kapabildiğini" öne süren yeni araştırma, bu davranışın evrimsel kökenleri hakkında daha fazla soru işareti yaratıyor.

Esnemenin dikkat değişiklikleri, vücut ısısının düzenlenmesi ve dinlenmeyle uyarılma arasındaki geçişle ilişkili olduğu biliniyor.

Bulaşıcı esnemeyse, bir hayvanın başka birinin aynı davranışı sergilediğini gördükten sonra esnediği tuhaf bir davranış.

Bu davranışın bulaşıcı yönü, empati ve taklit gibi bazı sosyal etkileşim unsurlarıyla ilişkilendiriliyor.

Bugüne kadar memelilerde ve bazı balıklarda gözlemlenen bulaşıcı esnemenin evrimsel kökenleri hâlâ bilinmiyor.

Bilim insanları bu davranışın insanlarda, şempanzelerde ve köpeklerde yavaş yavaş ortaya çıktığını, insanlarda yaklaşık 4 ve şempanzelerde 5 yaşında, köpeklerdeyse yaklaşık 7 ayda belirginleştiğini söylüyor.

Görsel kaldırıldı.
Şempanzelerin esneme ve uzanma davranışları sergiledikleri örnekler (RMJM/Aline Sardin-Damasso/Mona)


Perşembe günü hakemli dergi Nature'da yayımlanan yeni bir araştırma, şempanzelerin bir android robotun esnemesine tepki olarak hem esneme hem de uzanma davranışı sergilediğini ortaya koydu.

Bulgular, başka bir bireyin esnemesini gözlemlemenin şempanzelerde otomatik bir tepkiyi tetiklemekten ziyade, dinlenme işareti işlevi görebileceğini düşündürüyor.

Bilim insanları çalışmada yüz ifadelerini taklit edebilen bir android kafa kullanarak 10 ila 33 yaşındaki 14 yetişkin şempanzenin tepkilerini test etti.

Android kafada esneme gibi yüz ifadelerini oluşturan kas görevi gören 33 adet dönme motoru vardı ve her ifade 10 saniye sürüyordu.

Çalışmadaki şempanzeler, androidin esneme, ağzını açma ve nötr yüz ifadeleri sergilediği 15 dakikalık 4 seansa sokuldu.

Bilim insanları bu seansları kamerayla kaydetti ve her şempanzenin tepki verme derecesiyle uzanarak geçirdiği süre puanlandı.
 

Görsel kaldırıldı.Android kafa ağzını açma ve esneme davranışı sergiliyor (Aline Sardin-Damasso/Mona)


14 şempanzeden 8'inin, androidin "esneme" ifadesine tepki olarak esnediği saptandı.

Araştırmacılar şöyle yazıyor: 

Sonuçlar, yetişkin şempanzelerin bireyler arası esneme bulaşıcılığını değişen derecelerde sergilediğini gösterdi: En yüksek bulaşıcılık, android ağzını tamamen açtığında meydana geldi, ağzı kısmen açık olduğunda tepki azaldı ve androidin ağzı kapalıyken bulaşma görülmedi.

8 şempanze de esneme karşısında uzandı ve bazıları uzanmadan önce yatak malzemesi topladı.

Bilim insanları, "Şempanzeler, androidin esnemesini izlerken yatak malzemesi toplamak, yuva yapmak ve uzanmak gibi uyku haliyle ilişkili davranışlar sergiledi" diye yazıyor.

Araştırmacılara göre bulgular, cansız bir model kaynaklı bulaşıcı esnemenin ilk örneğini sunuyor gibi görünüyor.

Bilim insanları bu sonuçların, primatların bulaşıcı davranışlara yatkınlığına daha fazla ışık tuttuğunu söylese de burada tam olarak hangi biyolojik mekanizmaların rol oynadığının belirsizliğini koruduğunu ekliyor.

Araştırmacılar, gelecekteki çalışmaların robotların gerçekleştirdiği diğer eylemlerin de hayvanlar için bulaşıcı olup olmadığını ortaya çıkarmasını umuyor.


 Independent Türkçe, independent.co.uk/news