Suriye’deki mülteci kampının ‘melekleri’, demir kafeslerinde boğuluyor

Bir grafiti sanatçısı tarafından İdlib şehrinin yıkılmış duvarlarına resmedilen Nahla (Independent Arabia)
Bir grafiti sanatçısı tarafından İdlib şehrinin yıkılmış duvarlarına resmedilen Nahla (Independent Arabia)
TT

Suriye’deki mülteci kampının ‘melekleri’, demir kafeslerinde boğuluyor

Bir grafiti sanatçısı tarafından İdlib şehrinin yıkılmış duvarlarına resmedilen Nahla (Independent Arabia)
Bir grafiti sanatçısı tarafından İdlib şehrinin yıkılmış duvarlarına resmedilen Nahla (Independent Arabia)

Mustafa Rustem
Nahla adı çocuğun Suriye’nin kuzeybatısındaki bir mülteci kampında hayatının sona ermesi, Orta Çağ’a 21. yüzyıldan daha yakın bir sahnede demir zincirlerle kelepçelenmiş şekilde ölen bir çocuğun hikayesini anlatan herkes için karanlık bir sahneyi ortaya koyuyor. Ölmeden önce dağınık saçları ve yırtık giysileri, onu gören, onunla dayanışmasını ilan edip ardından bu ifadeleri zamanla kaybolan herkesi şok etti.

Çocuğun hayatı ve ölümü
Garip olan, İdlib’in güney kırsalında bulunan ‘Kafr Sacnah’ adlı bir köye mensup olan Nahla Osman’ın yabancılar tarafından değil, ona en yakın olan kişi yani babası tarafından şiddete maruz kalması. İdlib’in kuzey kırsalındaki görgü tanıklarına göre babası, tuhaf ve uygunsuz bir şekilde bu masum çocuğun omuzlarına yüklenen sert zincirlerle ve demir bir kafesle bu şiddeti göstermişti.
6 yaşındaki Nahla, Faracallah adlı kampa götürülmüş, annesi, boşandıktan sonra Türkiye’ye gitme kararı alarak onu terk etmiş ve İdlib’deki savaşan gruplardan birine mensup olan babası başkası ile evlenmişti. Çocuk ise yeni yaşam yerinde demir bir kafes içinde mücadeleye bırakılmıştı. Öldüğü haberinin neden olduğu şaşkınlık ortasında kamp sakinleri tarafından, maruz kaldığı acılar dillendiriliyordu.
Kampın yakınında bulunan bir tıp merkezinin ilk raporu, çocuğun yemek yediği esnada boğulması nedeniyle öldüğünü açıkladı. Ama aktivistlere göre babası tarafından sert darbelere ve işkenceye maruz kalması, karısıyla yaşadığı çadırın içerisinde onu bir kafese kapatması asıl ölüm sebebiydi.
Aynı şekilde aileyi yakından tanıyanlara göre baba, her zaman çocuğun hareketini kısıtlamaktaydı ve çocuğun davranışlarını göz ardı etmekteydi.
Aktivistler, sosyal medya organları üzerinden, durumunu görmezden gelerek onu kurtarmak için hareket etmeden kız çocuğunu bu halde gören ve hikayesini dinleyen herkese suçlamalar yöneltti. Sağlık raporları, çocuğun akıl sağlığının yerinde olmadığını belirtirken, bazı kamp sahipleri ise kız çocuğunun bir fıtratı ve zekâsı olduğunu, ancak ailesinin ihmalinden mustarip olduğunu ve yalnızca bakıma ihtiyaç duyduğunu aktardı.

Ailede nadir görülen bir hastalık!
Ölüm nedeniyle ilgili çok sayıda hikâye mevcut ve bölgeyi kontrol eden Heyetu Tahrir eş-Şam (HTŞ- eski adıyla Nusra) tarafından, kamuoyuna olayın koşullarını açıklamak üzere yapılan soruşturmaların henüz sonuçları yayınlanmadı.
Ancak tek bir sonuç var; bir çocuğun ölümü. Sosyal paylaşım siteleri kullanıcıları onun anısını canlandırma çağrısı yaparken, ‘grafiti’ sanatçısı Aziz Asmar ise Nahla’yı, İdlib’in yıkık duvarlarına iki kanatlı (yeryüzü melekleri ve cennet kuşu) şekilde resmetti.
Aile hekimiyle görüşen Doktor Muhammed es-Said, nadir görülen bir hastalığa dair Independent Arabia’ya açıklamada bulundu. Öyle ki Nahla’nın erkek kardeşi Muhammed ve kız kardeşlerine savaş yıllarından önce birçok muayene yapılmıştı. Dr. Said, çocukların ‘nadir bir genetik hastalık’ olarak nitelendirdiği bir hastalığa sahip olduğunu belirtti. Onları kliniklere göndererek ve daha doğru testler yaparak yardım etmeye çalıştığını söyleyen doktor, “Nahla ve kız kardeşlerinin, bacaklarında ve ellerinde kırıklar ve ülserlerle birlikte uyuşma ve ağrıya bağlı bir rahatsızlığı olduğu söylenebilir” dedi.
Muhammed es-Said, benzer bir genetik hastalığı paylaşan Nahla ve kız kardeşlerine ilişkin açıklamasının başında çocukların akıl hastalığının olmadığını vurguladı. Hareketlerinin, teşhis edilemeyen bu hastalığa bağlı davranış bozukluklarından kaynaklanmasının muhtemel olduğunu söyleyen doktor, ‘Bu durum, kıza farklı bir sosyal muamele yapılmasına yol açtı. Ancak bu onun acımasız bir şekilde kafeste tutulmasını haklı çıkarmaz” dedi.

Bin hikâye ve anekdot
Kız çocuğunun ölüm hikayesi, yoksulluk, eğitimsizlik, cehalet ve kötü muamelenin getirdiği zorlukların yanı sıra, mülteci kamplarında yaşayan Suriyeli çocukların acısı, yaşadıkları şiddet ve sömürü ile kuşatıldı. Bu durum, gelecekte talihsiz sonuçları olan birçok psikolojik ve sosyal hastalıkla çevrili yeni bir nesil geride bırakıyor. UNICEF Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölge İletişim Başkanı Juliette Touma, “Ebeveynlerin koşulları ne olursa olsun çocuklara karşı haksız şekilde şiddete başvurarak muamele etmesi kabul edilemez. Çocukların, merhamet ve şefkatle muamele görmeleri gerekir. Elbette onları eğitmenin ve yetiştirmenin farklı yöntemleri vardır” açıklamasında bulundu.
Touma, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, bölgede benzer hikayelerin yaşandığını belirtti. Yetkili, ebeveynlerin fiziksel veya sözlü şiddeti yoluyla evde şiddet de dahil olmak bölge ülkelerindeki çocukların yüzde sekseni şiddete maruz kaldığına dikkati çekti.
Öte yandan Dr. Muhammed es-Said, Nahla’nın durumunu ‘buzdağının görünen tarafı’ olarak nitelendirerek, benzer birçok olayın varlığına dikkati çekti. Kamplarda aile yapısının parçalanması hadiselerinin arttığını söyleyen Said, “Bugün çocukların psikolojik desteğe ihtiyacı var” dedi. Doktor, bu kamplardaki Suriyelilerin, şu ya da bu şekilde çocukların çocukluğunu etkileyen sosyal sorunların sıcak bir yüzeyinde oturduklarını vurguladı.
Yerinden edilmenin ve Suriye savaşının kızı olan Nahla’nın hikayesi henüz son bulmadı. Çünkü bu hikâyeye benzer başka hikayeler de var. Ancak şiddet yöntemi, eğitimsizlik ve yüksek yoksulluk oranı ortasında bir olaydan diğerine farklılık gösteriyor. Birleşmiş Milletler istatistiklerine göre Suriyelilerin yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

 


İsrail, Gazze'den getirilen rehinenin kimliğini açıklıyor ve Gazze Şeridi'ne yönelik topçu bombardımanını sürdürüyor

Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
TT

İsrail, Gazze'den getirilen rehinenin kimliğini açıklıyor ve Gazze Şeridi'ne yönelik topçu bombardımanını sürdürüyor

Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)
Filistinliler Han Yunus'ta yıkılmış bir binanın önünde duruyor (DPA)

İsrail, bugün yaptığı açıklamada, Uluslararası Kızılhaç Komitesi aracılığıyla Hamas'tan dün teslim aldığı cenazenin, 7 Ekim 2023'teki saldırıda öldürülen İsrail-Arjantin vatandaşı bir rehineye ait olduğunu duyurdu.

Ordu açıklamasında, "Ulusal Adli Tıp Enstitüsü'nde İsrail Polisi ve Askeri Hahamlık iş birliğiyle kimlik tespit işlemlerinin tamamlanmasının ardından" Lior Rodalev'in ailesine "cenazesinin İsrail'e defnedilmek üzere geri gönderildiği" bildirildi.

Bu gelişme, İsrail topçularını bu sabah Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusunda bulunan bölgeleri bombalaması ve ateşkesin 29. gününe girerken Şeridin çeşitli bölgelerinde yıkım operasyonlarının devam ettiği bir zamanda gerçekleşti.

Şarku’l Avsat’ın Filistin haber ajansı Safa’dan aktardığına göre İsrail uçakları bugün Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusunda bulunan bölgelere üç hava saldırısı düzenledi. Bombalama, şehir üzerinde alçak irtifalı insansız hava araçları (İHA) uçuşları sırasında gerçekleşti.

Han Yunus'un kuzeydoğusundaki bölgelerde de kapsamlı yıkım operasyonları gerçekleştirildi. İsrail savaş gemileri, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah açıklarında ateş açtı.

Hamas ve İsrail arasındaki ateşkes anlaşması 10 Ekim'de yürürlüğe girdi.


Barzani, Irak'ı Lübnan'a benzetti: Irak, gruplara karşı güçsüz

Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı Mesud Barzani (Rudaw Ağı)
Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı Mesud Barzani (Rudaw Ağı)
TT

Barzani, Irak'ı Lübnan'a benzetti: Irak, gruplara karşı güçsüz

Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı Mesud Barzani (Rudaw Ağı)
Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı Mesud Barzani (Rudaw Ağı)

Kürdistan Demokrat Partisi Genel Başkanı Mesud Barzani, Irak'taki durumu, "silahlı grupların gücünün devletin otoritesini aştığı" Lübnan'daki duruma benzetti. Pazartesi akşamı televizyonda yayınlanan bir röportajında ​​Barzani, "Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin bu gruplarla mücadele etme yeteneğinden yoksun olduğunu" belirterek, "devlet kurumlarının zayıflaması ve siyasi bölünmenin derinleşmesi" konusunda uyardı.

Barzani, grupların "siyasi ve ekonomik kararları kontrol eden, anayasanın üstünde bir güç" olduğunu ileri sürerek, "silahların siyasi nüfuz sağlama aracı değil, savunma sisteminin bir parçası olması gerektiğini" vurguladı.

Barzani ayrıca, "Irak'taki her partinin kendisini bir devlet olarak gördüğünü" belirterek, "parlamentoyu ve hükümeti kontrol eden mini devletler olduğunu" belirtti.

Barzani, "uluslararası koalisyonun" Irak'tan çekilmesinin, "DEAŞ” örgütünün geri dönüşüne yol açabileceği uyarısında bulunarak, ABD güçlerinin 2011'de örgütün üç yıl sonra genişlemesi öncesinde geri çekildiği deneyimi hatırlattı.


Gazze Şeridi’ndeki istikrar gücü, daha akıcı düzenlemelere mi yoksa daha fazla karmaşaya mı yol açacak?

Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
TT

Gazze Şeridi’ndeki istikrar gücü, daha akıcı düzenlemelere mi yoksa daha fazla karmaşaya mı yol açacak?

Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze şehrinin er-Rimal semtinde, sığınağa dönüştürülen bir okulda yer alan, yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)

Gazze Şeridi'ne bir ‘istikrar gücü’ konuşlandırılması konusu, ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne sunduğu karar taslağı ve Başkan Donald Trump'ın, yaklaşık bir ay önce yürürlüğe giren ateşkesin geri kalan hükümlerini uygulamak üzere bu uluslararası güçlerin yakında Gazze Şeridi'ne varacağını duyurmasıyla ivme kazandı.

Görevleri ve konuşlanmaları konusunda hazırlık aşamasında görüş ayrılıkları yaşanan, Mısır’ın ise görev alanlarının genişletilmesiyle ilgili çatışmalar olabileceği yönünde endişe duyduğu bu güçler, uzmanlara göre karmaşık düzenlemelerle karşı karşıya kalabilir. Özellikle İsrail’in konunun BM Güvenlik Konseyi’ne götürülmesine karşı çıkması, Türkiye’nin kuvvetlere katılması ve Filistin tarafının çekinceleri olması hâlinde olası bir Rusya-Çin vetosu ihtimali, bu durumu daha da karmaşık hâle getirir. Uzmanlar, bu kuvvetlerin ancak geniş bir uzlaşı süreci oluşturulması hâlinde ve ateşkes anlaşmasını koruma amacına hizmet edecek şekilde yakın bir zamanda kurulabileceğini öngörüyor.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Trump, ABD'nin Gazze Şeridi'ne yönelik barış planını desteklemeyi amaçlayan karar taslağını BM Güvenlik Konseyi'ne sunacağını açıklamasından bir gün sonra, uluslararası istikrar güçlerinin ‘çok yakında’ Gazze Şeridi'ne varmasını beklediğini söyledi.

Trump, Beyaz Saray'da Orta Asya ülkeleri liderleriyle yaptığı toplantıda, “Bu çok yakında gerçekleşecek. Gazze'de işler yolunda gidiyor” dedi. Bu açıklama, İsrail ile Hamas arasında ateşkesin yürürlüğe girmesinden yaklaşık bir ay sonra Gazze Şeridi'nde zorlu insani koşulların devam etmesi üzerine bir gazetecinin uluslararası güçlerin bölgeye konuşlandırılmasıyla ilgili sorusuna yanıt olarak yapıldı.

ABD'nin BM Daimî Temsilciliği’nin açıklamasına göre ABD, Trump'ın Gazze Şeridi için hazırladığı barış planını desteklemek amacıyla BM Güvenlik Konseyi'ne bir karar taslağı sundu. Henüz oylama tarihi belirlenmemiş olan karar taslağı, ‘Gazze’de istikrarı sağlamak amacıyla geçici bir uluslararası güç’ kurulmasına izin veriyor. Bu güç, uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukukla uyumlu olmak kaydıyla, yetkisi kapsamındaki görevleri yerine getirmek için ‘gerekli tüm araçları kullanma’ yetkisine sahip olacak.

Axios internet sitesi salı günü bir ABD yetkilisinin, ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nin bazı üyelerine, Gazze'de en az iki yıl süreyle uluslararası bir güç oluşturulması için bir karar taslağı gönderdiğini ve ilk birliklerin önümüzdeki ocak ayına kadar Gazze'ye konuşlandırılmasının hedeflendiğini söylediğini aktardı.

İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırı sırasında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (AFP)İsrail'in Gazze şehrine düzenlediği saldırı sırasında yıkılan bir evin enkazından ceset çıkaran Filistinliler (AFP)

İsrail uzmanı Dr. Said Ukkaşe, ‘istikrar gücü’ dosyasının daha BM Güvenlik Konseyi’ne sunulma aşamasından itibaren zorlu düzenlemelerle karşılaşacağını düşünüyor. Özellikle İsrail’in, bu gücün uluslararası sistem tarafından onaylanmasına karşı çıkması ve Türkiye gibi katılımcı ülkelere itirazlarının bulunması, ayrıca Rusya ile Çin’in metindeki bazı ifadeleri kabul etmeyip bu konuda herhangi birinin veto hakkını kullanma olasılığı, süreci daha da zorlaştırıyor.

Ukkaşe, Trump’ın söylediği gibi kuvvetlerin yakın zamanda ulaşmasının pek mümkün olmadığını belirtti. Mevcut karmaşık koşullar altında bunun yakın bir tarihte gerçekleşmeyeceğini, ancak perde arkasında üzerinde anlaşmaya varılmış ve yalnızca duyurulmayı bekleyen bazı gizli süreçler varsa bunun mümkün olabileceğini ifade etti.

Filistinli siyasi analist Dr. Abdulmehdi Mutava da Çin ve Rusya'nın herhangi bir Arap veya Filistinli çekinceye veto hakkını kullanma olasılığı göz önüne alındığında, istikrar gücünün özellikle BM Güvenlik Konseyi'nde zorluklarla karşılaşacağına inanıyor. Mutava, bu karmaşık düzenlemeler göz önüne alındığında, geniş bir mutabakat sağlanmadıkça güçlerin gelmesinden bahsetmek için henüz çok erken olduğunu belirtti.

Endişeler BM Güvenlik Konseyi ile sınırlı değil, sahaya da uzanıyor. Mısır Enformasyon Kurumu Başkanı Ziya Raşvan, son açıklamalarında, uluslararası güce Hamas'ı silahsızlandırma görevinin verilmesi halinde ‘çatışmalar’ yaşanacağına işaret etti.

Sorunun, İsrail'in Gazze planının uygulanmasını engelleyen koşullar dayatmasından kaynaklandığını açıklayan Raşvan, “Filistinliler, Gazze'nin güvenliğini yabancı bir gücün devralmasını veya işgalin vesayetle değiştirilmesini kabul etmeyecek” dedi.

Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail saldırısında hayatını kaybeden iki çocuğun cenazelerinin başında göz yaşı döken Filistinliler (AFP)Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail saldırısında hayatını kaybeden iki çocuğun cenazelerinin başında göz yaşı döken Filistinliler (AFP)

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Halaf, salı günü CBS News'e verdiği röportajda, “İstikrar gücünün oluşumu, yapısı, yetki alanı ve süresi de dahil olmak üzere çeşitli unsurlar hakkında Amerikalı ve bölgesel ortaklarla görüşmeler sürüyor” dedi.

Said Ukkaşe, Mısır'ın tutumunun ve endişelerinin haklı olduğuna inanıyor. Ukkaşe, Kahire’nin bölge konusunda diğer tüm taraflardan daha fazla tecrübeye sahip ve Filistinli gruplarla uzlaşı içinde, silahsızlanmanın kademeli şekilde gerçekleşmesine yönelik bir vizyona sahip olduğunu belirtti. Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Ukkaşe, “Trump, eğer istikrar güçleri maddesi konusunda uluslararası ve İsrailli taraflarla uzlaşı sağlanamazsa, herkesi şaşırtarak çok uluslu güçlerin gönderilmesini gündeme getirebilir” değerlendirmesinde bulundu.

Mutava, ‘hiçbir Arap veya İslam ülkesinin silahsızlanma konusunda bir çatışmaya girmeyi kabul etmeyeceğini’ düşünüyor. Mutava, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Beklenen uluslararası gücün başarısı, bu güce Filistin polis gücünün eklenmesine bağlı. Bu güç, istikrar güçleri tarafından desteklenen açık bir plan çerçevesinde kanunları uygulamaktan tek başına sorumlu olacak” ifadelerini kullandı.