Paris’te ‘Afrika kıtasına yardım sağlama ve ekonomisini canlandırma’ amaçlı küresel zirve

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 18 Mayıs’ta Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ile Afrika finans zirvesinin oturum aralarında bir araya geldi (SPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 18 Mayıs’ta Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ile Afrika finans zirvesinin oturum aralarında bir araya geldi (SPA)
TT

Paris’te ‘Afrika kıtasına yardım sağlama ve ekonomisini canlandırma’ amaçlı küresel zirve

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 18 Mayıs’ta Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ile Afrika finans zirvesinin oturum aralarında bir araya geldi (SPA)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 18 Mayıs’ta Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ile Afrika finans zirvesinin oturum aralarında bir araya geldi (SPA)

Afrika, Avrupa, uluslararası devlet ve hükümet başkanları, bölgesel ve uluslararası finans kuruluşlarının başkanları ve direktörleri, G7 ülkeleri ve G20 ülkeleri üst düzey yetkilileri, diğer ülkelerin dışişleri ve maliye bakanlarından oluşan uzun bir liste, 18 Mayıs’ta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un daveti üzerine bir araya gelerek, Kovid-19 pandemisinin sonuçlarından en çok mustarip olan ve zaten yoksulluk içerisinde yaşayan Afrika kıtasına yardım eli uzatmaya yöneldi.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi, Almanya Şansölyesi, Kanada, Japonya ve Hollanda başbakanları ve Çin Başbakan Yardımcısı gibi bu yetkilileri ‘maddi’ açıdan dahil olmaya ve uzaktan katılmaya iten ortak endişeyi, ‘Afrika kıtasına yardım etme ve kıtanın salgın döneminden sonra beklenen ekonomik toparlanmada geri kalmasını engelleme’ başlığı oluşturuyor.
Tartışmalara öncülük eden ve zirvenin ‘dinamosu’ olan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, toplantının ulaşmak istediği hedeflere dikkati çekti. Bu bağlamda Macron, ilk olarak ‘Afrika ekonomilerine son 14 ayda kendilerini etkileyen açığın bir kısmını karşılayacak yeni finansman kaynakları bulmak’ ve ikinci olarak da ‘kıtaya yabancı yatırımlar teşvik etmek ve özel sektörü içeride ve dış yatırımcılarla ortaklaşa canlandırmak’ olmak üzere iki ana noktaya odaklandı.
Bu bağlamda katılımcılar, kahverengi kıtanın salgının etkilerinden kurtulabilmesi ve aynı zamanda terörizmle mücadele edebilmesi için en az yüz milyar dolar seferber etmeyi planlıyor.
Cumhurbaşkanı Macron, Ivan Kulesi yakınlarındaki Kongre Sarayı’nda, ‘bu olağanüstü zirvenin’, Afrika’nın 2025 yılına kadar 285 milyar dolar olarak tahmin edilen finansal ihtiyaçlarını en azından kısmen karşılamayı amaçladığını söyledi. Ancak borç yükünü iki katına çıkarmaktan kaçınmak için ise Emmanuel Macron, özel yatırımın seferber edilmesiyle sağlanan ‘yeni verilere’ ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) özel çekme haklarının oluşturduğu, fazla kullanılmayan bir finansal mekanizmaya başvurmayı önerdi.
Bu nakit stokların, ülkeler tarafından sabit para birimlerine dönüştürülebilmesi ve borçlanmadan harcanabilmesi mümkün. Şu ana kadar uluslararası toplum, 650 milyar dolar değerinde özel çekme haklarının küresel olarak verilmesi ilkesi üzerinde uzlaşı sağladı. Bu miktarın 33 milyarı ise IMF içindeki kota sistemi aracılığıyla otomatik olarak Afrika’ya dönecek. Ancak kıtanın ‘yoksulluğu ortadan kaldırmak, altyapıyı geliştirmek ve iklim değişikliğiyle ve cihatçılar tehdidiyle mücadele etmek’ için büyük yatırımlar gerektiren finansal ihtiyaçları göz önüne alındığında bu miktar oldukça az. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Macron, “Fakir ülkelere, özellikle Afrika’ya sağlanabilmesi ve 33 milyarın bugün 100 milyar olması için zengin ülkelerin özel çekme haklarını yeniden tahsis edebilecekleri fikrini savunuyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Afrika Birliği’nin (AfB) başkanlığını yürüten Kongo Demokratik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi’nin söylediği gibi bu, Elysee’ye davet edilen Afrika liderlerin ‘bunun yeterli olmayacağı inancıyla’ kabul ettiği bir hedef.
Zirveye video konferans aracılığıyla katılan ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, fon kullanımının ‘şeffaf ve sorumlu şekilde’ olması şartıyla bu seçeneğe destek verdiğini ifade etti. IMF Başkanı Kristalina Georgieva ise “Bu ‘Afrika Ekonomilerinin Finansmanı Zirvesi’ son derece önemli bir an. Gelişmiş ekonomiler ile başta Afrika olmak üzere gelişmekte olan ekonomiler arasındaki tehlikeli açılmayı tersine çevirmek için toplandık” dedi.
Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, “Bu salgın, ekonomilerimizi bitkin bıraktı; Hastalıkla mücadele için sahip olduğumuz birkaç kaynağı tahsis etmek zorundaydık” dedi. IMF’ye göre gelişmiş ekonomiler, ulusal servetlerinin yaklaşık yüzde 25’ini Kovid sonrası toparlanma planlarına tahsis ettiler. Bu, kıta için yüzde 2. Ancak salgına ek olarak, Emmanuel Macron’un uyardığı gibi, terörizmin yeni ‘odak noktası’ haline gelen Afrika’da bir ‘güvenlik yükü’ mevcut. Macron ise bu maliyetlerin ‘mali kuralların dikkate alınarak güncellenmesi gerektiğini’ belirtti.
Özel çekme haklarının yanı sıra uluslararası toplum, reform şartıyla uluslararası kuruluşlar tarafından düzenlenen ikili veya çok taraflı yardım programları gibi daha geleneksel araçları harekete geçirmek zorunda.
Örneğin IMF, ülke başkanının belirttiğine göre Togo’ya, 240 milyon dolarlık ek kaynak sağladığını açıkladı. Devlet Başkanı Faure Gnassingbe, 18 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, “Zirve, Afrika’da yeni bir kalkınma döngüsünün temellerini atmayı hedefliyor” dedi. Gnassingbe, yardım mantığından kurtulmak isteyen, ancak hala yatırımcı güvensizliğiyle karşı karşıya olan bir kıta açısından ‘Afrika özel sektörüne desteğin’, son derece önemli olacağını dile getirdi.
Bu zirvede dikkat çeken iki durum var. İlki, Pekin’in Afrika’da genel olarak Avrupa ve Batı ülkeleriyle rekabet halinde olduğu göz önünde bulundurularak Paris’in, Çin’i kolektif çabaya dahil olmaya çekmeyi başardığı. İkincisi ise zayıf ABD temsili. Washington, Paris’te ABD Misyonu Başkan Yardımcısı tarafından temsil ediliyor. Fransız kaynaklar, bu duruma ilişkin herhangi bir açıklama yapmazken, ABD Hazine Bakanı’nın katılımı konusunda bahis oynadıkları biliniyor.
İşin gerçeği şu ki, ekonomik ve toplumsal kalkınmanın yokluğunda Batılıların ve IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Yatırım Bankası gibi hâkim oldukları finansal kurumların harekete geçirilmesinin sonuçları var ve bunlar ‘bedavadan’ değil. Daha ziyade bunlar, Afrika’daki ekonomik büyümenin yavaşlamasının neden olabileceği koşullarla ve bunun sosyal, ekonomik ve hatta güvenlik sonuçlarıyla ilgili gerçekçi endişelerle açıklanıyor. Paris’teki Avrupalı kaynaklar, Libya, Mali, Çad, Burkina Faso ve Nijer’deki gerginlik noktalarından Nijerya, Mozambik ve diğer ülkelerine kadar Afrika’nın cihatçı ve terör örgütlerinin nüfuzundan mustarip olduğu bir zamanda büyümedeki düşüşün ve yaygın yolsuzluğun, toplumsal ve siyasi gerginlikleri artıracağına inanıyor. Özellikle Avrupa ile ilgili olarak böyle bir durum, seçim kampanyalarında yasadışı göçü bir korkuluk olarak kullanan radikal sağa destek sağlama konusundaki iç yansımalarıyla birlikte, Avrupa kıyılarına doğru artan bir göç akışı anlamına geliyor. Fransa da bu modelde bir istisna değil. Tüm bunların yanı sıra Afrika’daki azalan kalkınma, pratik olarak Kuzey ve Güney ekonomileri arasındaki uçurumun artması anlamına gelecek, bunun da genel olarak Batı’ya yansımaları olacak. Son yıllarda birçok Afrika ülkesindeki büyüme oranlarının batılı emsallerinden daha yüksek olduğu biliniyor.
Macron, geçen yıl 15 Nisan’da 17 Avrupalı ​​ve Afrikalı devlet ve hükümet başkanıyla birlikte ortaklaşa şekilde yaptığı Afrika’ya mali destek sağlama ve Afrika borçları üzerindeki faiz ödemelerinin ‘dondurulması’ çağrısından bu yana bu kıtaya yardım çağrısı yapma yükünü omuzladı. Bu borçlar, (geçen yaza kadar) 365 milyar doları bulmuştu. Ve dağılımı şu şekilde; Özel finans sektöründen alacaklara yüzde 35, uluslararası ve bölgesel kuruluşlara yüzde 32, Çin’e yüzde 20 ve ikili borçlar. Çok sayıda Afrika hükümeti, Kovid-19 ile mücadele etme, bütçelerinin önemli bir kısmını tehdit altındaki ülkelerde bulunan terör tehdidiyle mücadeleye ayırma, 2025 yılı için yaklaşık 290 milyar dolarlık bir finansman açığına güvenlik sağlama koşullarından mustarip. Söz konusu koşullar, 18 Mayıs’ta Macron tarafından zirvede de dile getirildi. İşler böyle giderse, 29 milyon Afrikalının günde iki dolardan daha az bir miktarla yoksulluk sınırının altına düşeceği tahmin ediliyor.
Bu durum karşısında katılımcılar, Afrika ekonomilerini desteklemek için bu konuya ‘yenilikçi’, yani alışılmadık çözümler üretmek istiyor. Bu çerçevede AfB’nin mevcut dönemine başkanlık eden Kongo Demokratik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, IMF tarafından ihraç edilen ve ilerleyen dönem için 650 milyar dolar olarak tahmin edilen ‘özel çekme haklarından’ yararlanma eğiliminin var olduğunu söyledi. Aslında Afrika’nın payı, 34 milyardan fazla değil. Bu nedenle zengin ülkelerin, hisselerinin bir kısmını Afrika’ya döndürme eğilimi mevcut. Böylece Afrika kıtası 100 milyar dolar alabilecek. Kongo Cumhurbaşkanı, bu miktarın, Afrika’nın 290 milyar dolar olarak tahmin edilen ihtiyaçlarına tam olarak cevap vermediğini belirtti. Bu noktada gözler, Afrika için bir ‘yol haritası’ oluşturmaya amaçlayan diğer seçeneğe, yani yabancı yatırımları artırmak ve en fazla sayıda iş fırsatı sağlayan küçük ve orta ölçekli şirketlere odaklanmaya yöneldi. Fransa’nın zirve için hazırladığı ve Şarku’l Avsat’ın da ulaştığı belgeye göre yabancı yatırımcıları teşvik etmek için gerekli yasal ortamı sağlama, şeffaflık taahhüdü, Afrika niteliklerinin ve yeteneklerinin seferber edilmesi durumlarının yanı sıra gerekli ekonomik reform çağrıları yapılırken, sağlık, eğitim, çevre, altyapı ve sürdürülebilir kalkınma sektörlerine de vurgu yapılmalı. Yatırımcıların çabaladığı ‘büyük’ hedef, yoksulluğu kontrol altına almak, altyapıyı geliştirmek, iklim değişikliği ve cihatçı tehditle mücadele etmek için boğucu bir mali, ekonomik, sosyal ve sağlık krizinden kaçınma ve büyük ölçekte yatırım sağlama amacıyla Afrika ile ‘yeni bir sözleşmeye ‘ulaşmak. Macron, Afrika’daki ölümlerin sayısının dünyadaki en düşük orana sahip olmasına rağmen, (örneğin ölüm oranı İngiltere ve İtalya’dan az) aşıların sağlanmasında Afrika’yı destekleme ihtiyacını da gündeme getirdi. Fransa Cumhurbaşkanı, Batı ülkelerinden aldıkları aşıların bir kısmını Afrika’ya yönlendirmelerini ve kendi topraklarında aşı üretmelerini sağlamalarını istiyor. Bugün bu durum, teknik ve yasal olarak anlaşılması zor görünüyor ve üretici firmaların aşı üretme konusundaki münhasır haklarından vazgeçmesini gerektiriyor. 18 Mayıs’ta IMF’nin Genel Müdürü, zirve sırasında ‘zirvenin son derece önemli ve tarihi bir an’ olduğunu söyledi. Genel Müdür ayrıca, zirvenin ‘Afrika’nın desteklenmesi, doğal olarak Afrika ekonomisinin canlanması için yardım sağlanması ve Afrika, aynı zamanda Avrupa ve dünya açısından istikrar ve büyüme sağlanması’ anlamına geldiğini vurguladı.



Gazze İngiltere, Kanada ve Avustralya'nın tanıma kararını memnuniyetle karşılarken İsrail sert tepki gösterdi

İsrail’in Gazze kentinde hava saldırısı düzenlediği bir bölgeden yerinden edilen Filistinliler (EPA)
İsrail’in Gazze kentinde hava saldırısı düzenlediği bir bölgeden yerinden edilen Filistinliler (EPA)
TT

Gazze İngiltere, Kanada ve Avustralya'nın tanıma kararını memnuniyetle karşılarken İsrail sert tepki gösterdi

İsrail’in Gazze kentinde hava saldırısı düzenlediği bir bölgeden yerinden edilen Filistinliler (EPA)
İsrail’in Gazze kentinde hava saldırısı düzenlediği bir bölgeden yerinden edilen Filistinliler (EPA)

İngiltere, Kanada ve Avustralya'nın dün Filistin devletini tanıması karışık tepkilere yol açtı. Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre Gazze Şeridi'ndeki Filistinliler bu adımı bir umut ışığı olarak görüp memnuniyetle karşılarken İsrailliler, öfkelerini ve endişelerini dışa vurdular.

Gazze'de birçok kişi, Filistin devletini tanıma kararını 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas Hareketi’nin İsrail’e saldırmasının ardından patlak veren ve yaklaşık iki yıldır devam eden İsrail ile Hamas arasındaki yıkıcı savaşın ardından, kendi varlıklarının kabulü olarak gördü.

Gazze Şeridi’nde güneydeki Refah'tan yine güneyde bulunan ve İsrail ordusu tarafından ‘insani yardım bölgesi’ olarak sınıflandırılan el-Mevasi'ye yerinden edilen Selva Mansur (35), “Haberlerde sadece birer rakam olmamalıyız. Bu itiraf, dünyanın sesimizi duymaya başladığını gösteriyor. Bu da başlı başına ahlaki bir zafer ve daha büyük umutların başlangıcı olabilir” ifadelerini kullandı.

Mansur, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaşadığımız tüm acı, ölüm ve yıkıma rağmen, en ufak bir umut ışığı bile sunan ne varsa ona tutunuyoruz.”

İngiltere ve Kanada, İsrail'e Gazze'deki savaşı sona erdirmesi için baskı yapmak amacıyla Filistin'i tanıyan ilk iki G7 üyesi oldu.

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Gazze kentini kontrol altına almaya çalışan İsrail ordusu, son günlerde hava saldırılarını yoğunlaştırdı ve bölgeye büyük bir askeri operasyon başlattı.

İsrail ordusunun dün yaptığı açıklamaya göre bugüne kadar 550 binden fazla kişi Gazze Şeridi'nin en büyük şehri olan Gazze’den güneye doğru kaçtı.

Öte yandan Gazze Şeridi’ndeki sivil savunma yetkilileri dün, İsrail’in Gazze kentinde düzenlediği saldırılar sonucunda en az 32 kişinin öldüğünü bildirdi.

Gazze'nin orta kesimlerindeki Deyr el-Belah’tan Muhammed Ebu Husa (23), diğer ülkelerin de Filistin devletini tanımasını umduğunu belirterek “İngiltere ve Kanada gibi ülkeler artık bizi tanıyor. Bu, İsrail'in meşruiyetini zayıflatıyor ve davamıza yeni bir umut veriyor” dedi.

Ebu Husa, bu gelişmenin, tüm dünyanın Filistin devletini tanımasına yol açabileceğini ve savaşın sona ermesi için umut olabileceğini düşündüğünü ifade etti.

“Yeterli değil”

Ancak, tüm Filistinliler bu sembolik adıma olumlu tepki göstermedi. Bazıları bunun yol açabileceklerine yönelik şüphelerini dile getirdi.

İşgal altındaki Batı Şeria'nın Ramallah kentinde yaşayan Muhammed Azzam, Filistin devletini tanımanın tek başına yeterli olmadığını, çünkü Filistin'i yıllardır tanıyan ülkeler olduğunu, ancak bunun hiçbir sonuca yol açmadığını söyledi.

Azzam, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Aksine, her gün yerleşimcilerin saldırıları artıyor, cinayetler artıyor, tutuklamalar artıyor, baskınlar ve hırsızlıklar artıyor ve kontrol noktaları tüm Batı Şeria'yı dolduruyor. Batı Şeria'yı, şehirlerini ve köylerini izole ettiler. Avrupa ülkeleri (Filistin devletini) tanısalar bile, bu bize hiçbir fayda sağlamayacak.”

İngiltere, Kanada ve Avustralya'nın Filistin devletini tanıdıklarını açıklamalarının ardından, İsrailli aşırı sağcı bakanlar Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir, İsrail'in 1967 yılından bu yana işgal ettiği Batı Şeria'nın ilhak edilmesini talep etti.

Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana, Batı Şeria'da şiddet artarken, İsrail, buradaki yerleşim birimlerini genişletti.

“Acı”

Öte yandan Kudüs'teki İsrailliler bu hamleyi tehlikeli ve zamansız olarak değerlendirdi. Beyt Şimeş sakini Tamar Lomonosov “Kendi halkının bile ihtiyaçlarını karşılayamadığı Gazze gibi terörist bir yerin devlet olması gerektiğini düşünmüyorum. Onlar sadece İsraillileri öldürmek ve İsrail’le savaşmak için bir çözüm bulmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.

Fransa vatandaşı İsrailli Muriel Amar (62) ise Filistin devletini tanımakla, Gazze'de hala alıkonulan rehinelerin kaderi gibi önemli gerçeklerin göz ardı edileceği uyarısında bulundu.

İsrail ordusuna göre 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail’e düzenlediği saldırı sırasında kaçırılan 251 kişiden 47'si Gazze'de esir tutulmaya devam ediyor. Bu kişilerin 25'i artık hayatta değil.

Amar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Rehineler evlerine dönmedikçe, bu sayfayı nasıl kapatabileceğimizi bilmiyorum. Bu adım, Hamas gibi terörist gruplara haklı olduklarını teyit edecek ve İsrail tarafında acı bir his yaratacak.”

Öte yandan Fransa ve diğer ülkelerin bugün New York'ta başlayacak Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantıları sırasında Filistin devletini tanıdıklarını açıklamaları bekleniyor.

AFP’nin İsrail'in resmi rakamlarına dayandırdığı haber göre Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlediği saldırıda bin 219 kişi öldürüldü.

BM’nin güvenilir bulduğu Gazze Şeridi’ndeki Hamas’a bağlı Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre saldırın ardından İsrail tarafından Gazze Şeridi’nde yürütülmeye başlanan savaşta çoğu sivil olmak üzere en az 65 bin 283 Filistinli öldürüldü.


Rapor: Trump, New York'ta Arap liderlerle görüşmeyi planlıyor

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Rapor: Trump, New York'ta Arap liderlerle görüşmeyi planlıyor

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Axios’ta dün yer alan haberde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'deki savaşı sona erdirmenin yollarını görüşmek üzere yarın BM Genel Kurulu toplantıları kapsamında Arap ve İslam ülkelerinin liderleriyle bir araya gelmeyi planladığını bildirdi.

Web sitesine göre toplantı hakkında bilgi sahibi Arap yetkililer, Beyaz Saray'ın Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Mısır, Ürdün ve Türkiye liderlerini toplantıya katılmaya davet ettiğini söyledi. Yetkililer, bu toplantının öneminin, Trump'ın 29 Eylül'de Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu ağırlamasından birkaç gün önce gerçekleşeceği olması olduğunu belirtti.

Ayrıca toplantı, Batılı ülkelerin Filistin Devleti'ni tanıma dalgası ve İsrail'in Batı Şeria'nın bazı kısımlarını ilhak ederek karşılık verme tehditleri arasında gerçekleşecek.

Axios, Beyaz Saray'ın Trump'la görüşmeye davet edilen ülkelerin savaş sonrası Gazze planına katılmalarını ve belki de "İsrail güçlerinin yerine istikrar güçleri göndermeyi görüşmelerini" istediğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın Axiostan aktardığına gör, Arap liderleri, Trump'tan Netanyahu'ya Gazze'deki savaşı sona erdirmesi ve Batı Şeria'nın bazı kısımlarını ilhak etmemesi için baskı yapmasını istemeyi planlıyor.

Axios, yetkililerin Trump'ın ayrıca Genel Kurul toplantıları sırasında Körfez liderleriyle ayrı bir görüşme yapmayı planladığını da belirtti.


Rusya, General Lapin'i Ukrayna'daki kuvvetlerinin komutanlığından aldı

General Alexander Lapin (solda) (Reuters)
General Alexander Lapin (solda) (Reuters)
TT

Rusya, General Lapin'i Ukrayna'daki kuvvetlerinin komutanlığından aldı

General Alexander Lapin (solda) (Reuters)
General Alexander Lapin (solda) (Reuters)

Rus haber kanalı RBC'nin dün, bilgi sahibi bir kaynağa dayanarak verdiği habere göre Moskova, Rusya'nın Ukrayna işgalinin ilk aylarında üst düzey komutanlardan biri olan General Aleksandr Lapin'i görevden aldı.

Tatar Inform haber ajansı, kaynak belirtmediği haberinde, Lapin'in Tataristan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rustam Minnihanov'un yardımcısı olmasının beklendiğini bildirdi. Lapin, yeni görevinde Ukrayna savaşı, savunma ve gazilerle ilgili konulardan sorumlu olacak.

Tataristan'ın Kazan şehrinden olan Lapin, Ekim 2022'ye kadar Ukrayna'daki Rus Ordusu Merkez Kuvvetler Grubu'na komuta etti. Çeçen lider Ramzan Kadırov da dahil olmak üzere birçok savaş alanındaki başarısızlık ve sert eleştirilerin ardından görevden alındı. Kısa bir süre sonra Rus Kara Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı olarak atandı.

Lapin, son olarak Leningrad Askeri Bölgesi komutanı olarak ordunun bir bölümüne komuta etti. Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden önce, bir süre Suriye'deki Rus kuvvetlerine de komuta etti.