ABD, Körfez'deki müttefiklerinden vazgeçebilir mi?

Washington, bölgedeki askeri varlığını azaltılmasının Rusya ve Çin'in nüfuzunu güçlendirmesinden çekinirken Suudi Arabistan ve BAE'ye yönelik silah satışlarına uygulanan ambargo kısmen kaldırıldı.

ABD ve Körfez ülkeleri arasındaki tarihi yakınlaşma değişimlere dayanabilir mi? (AFP)
ABD ve Körfez ülkeleri arasındaki tarihi yakınlaşma değişimlere dayanabilir mi? (AFP)
TT

ABD, Körfez'deki müttefiklerinden vazgeçebilir mi?

ABD ve Körfez ülkeleri arasındaki tarihi yakınlaşma değişimlere dayanabilir mi? (AFP)
ABD ve Körfez ülkeleri arasındaki tarihi yakınlaşma değişimlere dayanabilir mi? (AFP)

İsa Nehari
Yıllardır gündemi meşgul eden Ortadoğu’daki Amerikan askerlerinin geri çekilmesi meselesi, artık ABD siyasi söyleminin bir özelliği haline geldi. Gözlemciler ve ABD'li yetkililer, bölgedeki çatışmaların ABD'ye yalnızca yük getirmekle kalmayıp aynı zamanda onu başta Çin'in yükselişi olmak üzere beka sorunlarından da uzaklaştırdığına inanıyorlar. Bu çekilme isteği, 2016 yılında siyasi bir deprem olarak Donald Trump'ın başkan seçilmesinin gelmesinden önce, Washington'ın İsrail ve Körfez ülkeleriyle ilişkileri pahasına İran'la ilişkileri normalleştirme eğiliminde olan eski ABD Başkanı Barack Obama'nın politikasında açıkça ortaya çıktı. Ancak Obama'nın Ortadoğu politikası, domino taşları gibi bir bir yıkıldı.
Donald Trump, ABD başkanı olarak gerçekleştirdiği ilk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan'a yaptı. İran rejiminin uygulamalarını en az 55 İslam ülkesi liderinin önünde kınadı. Ayrıca 2018 yazında nükleer anlaşmadan çekildi ve Tahran'a yönelik yaptırımları sıkılaştırdı. Bu durum Körfez ülkeleri tarafından memnuniyetle karşılanırken Avrupa ülkeleri tepki gösterdi. Washington'ın geleneksel müttefiklerinin İran'ın nükleer ve füze programlarından endişe duyması konusunda bir miktar denge kurulmuş ve bu endişeye saygı duyulması sağlanmış olsa da, bölgedeki askeri varlığı azaltma eğilimi hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi çevrelerde artarak devam etti.
Cumhuriyetçilerin dört yıllık fırtınalı yönetiminin ardından Demokrat Joe Biden, çoğunluğu Obama yönteminde görev yapan bir kadroyla Beyaz Saray’a girmeyi başardı. Demokrat Başkanın Ortadoğu’ya yönelik politikasının bölgeyi ABD'nin Körfez ülkeleriyle askeri ve ekonomik çıkarlarını tehdit edecek şekilde değiştireceğine dair korkular yayılmaya başladı. ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth F. McKenzie tarafından geçtiğimiz ay yapılan bir röportajda, ABD’nin Ortadoğu'daki askeri varlığının azaltılmasının, Çin ve Rusya'nın boşluğu doldurması için bir fırsat sunacağını söylemesiyle konu alarm vermeye başladı.

İki vizyon arasında
Orgeneral McKenzie, Başkan Biden'ın göreve gelmesinden sadece birkaç ay sonra başta Afganistan'dan çekilme kararları, Irak ve Suriye'deki askeri varlığın gözden geçirilmesi, Yemen'de Arap ülkeleri tarafından oluşturulan Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu’na verilen askeri desteğin durdurulması olmak üzere Ortadoğu'dan çekilmenin sonuçlarıyla ilgili çekincelerini açıkladı. Pentagon (ABD Savunma Bakanlığı) gemileri, askerleri ve savunma sistemlerini Ortadoğu ülkeleri dışındaki yerlere transfer etti.
Washington, Çin yayılmacılığına karşı koymak için Pasifik Okyanusu'na odaklanırken CENTOM Komutanı, Ortadoğu'nun büyük güçler arasında yoğun bir rekabet bölgesi olarak önemini vurguladı. Rusya'nın hava savunma sistemleri ve diğer silahları satmaya çalıştığına, Çin'in ise uzun vadeli ekonomik gücünü genişletme ve bölgede askeri üsler kurma hedefinde ilerlediğine dikkati çeken Orgeneral McKenzie, “Silah satışlarının Moskova ve Pekin'in yararlanabileceği ihtiyaçlardan biri olduğu” konusundaki endişesini de dile getirdi.
Ancak ABD, Ortadoğu’daki askeri varlığını azaltmaya çalışırken, ABD-Suudi Arabistan ortak askeri tatbikatlarının görüntüleri zaman zaman sosyal medyada ve haber ajanslarında yer almaya devam ediyor. Son olarak Perşembe günü, Suudi Arabistan ve ABD deniz kuvvetlerinin,  İran ve vekillerinin arkasında olduğuna inanılan bazı huzursuzlukların yaşandığı deniz bölgeleri olan Akabe Körfezi, Babu’l-Mendeb ve Aden Körfezi'ne bakan Cidde kıyı kenti Cidde'deki Kral Faysal Deniz Üssü'nde gerçekleştirdikleri ortak tatbikatın görüntüleri yayınlandı.
Wall Street Journal (WSJ) gazetesinin, geçtiğimiz Ocak ayında aktardığı açıklamasında CENT COM Komutanı Orgeneral McKenzie, iki ülke arasındaki artan askeri koordinasyonla aynı zamana dönemde Suudi Arabistan’ın bazı şehirlerinde sivil ve askeri kullanımlar için yeni üsler kurulmasının planlandığını duyurdu. Ancak asker sayısını azaltmak ile Ortadoğu'da yeni üsler kurmak arasında iki farklı görüşle karşı karşıyayız gibi görünüyor. Bu görüşlerden biri ne pahasına olursa olsun bölgedeki çatışmalardan kaçmak isteyen Beyaz Saray’a ait. Diğeri ise Washington'ın müttefikleri için giderek artan İran kaynaklı tehditlerinden endişe duyan Pentagon’a ait.
CENTCOM, Independent Arabia’nın ABD’nin Ortadoğu'daki askeri varlığının azaltılması politikasının ve Suudi Arabistan'da yeni üsler inşa etme planının nasıl anlaşılması gerektiği konusundaki sorusunu, CENTCOM Komutanı’nın önceki bir röportajından bir alıntıyla yanıtlamakla yetindi. Alıntıda, Orgeneral McKenzie, Amerikan askerlerinin halen başkent Riyad yakınındaki Prens Sultan Hava Üssü'nde konuşlu olduğunu, ABD’nin Suudi Arabistan'daki askeri varlığı açısından Biden yönetiminin gelişinden bu yana hiçbir şeyin değişmediğini belirtti.
Ancak Pentagon ve Beyaz Saray'da Çin'e karşı Pasifik'e daha fazla asker gönderme konusunda devam eden tartışma göz ardı edilemez. Bu durum, Orgeneral McKenzie dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki ABD’li komutanların askerlerini ve kaynaklarını kaybedeceği anlamına geliyor. Söz konusu kaynaklar, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi sürecinde güvenliğin sağlanması için şuan Körfez'de bulunan uçak gemisi gibi savaş gemilerini de kapsayabilir.
Öte yandan ABD ordusu, Çin'in Asya'nın çok ötesine yönelik iştahının açık olduğu konusunda uyarıyor ve Pekin'in agresif bir şekilde Afrika, Güney Amerika ve Orta Doğu'da bir yer edinmeye çalıştığına işaret ediyor. Çin’in bölgede artan rolünün en son göstergesi İran ile yapılan çeyrek asırlık iş birliği anlaşması oldu. Bu tehdidi öngören Orgeneral McKenzie, ABD'nin küresel bir güç olarak konumunu vurgularken uluslararası bir vizyonun belirlenmesi gerektiğini itiraf etti.
ABD’li general, asker sayısı son yedi yıl içinde bölgede bulunan yüz binlerce askerle aynı sayıda olmasa da ABD'nin bölgedeki askeri varlığını sürdüreceğinin de altını çizdi. Bu bağlamda, Suudi ve Amerikan Patriot sistemlerini birbirine bağlamanın önemine dikkat çeken Orgeneral McKenzie, asker ve silah sayısının ülke genelinde konuşlandırılan Amerikan ve Suudi hava ve füze savunma sistemleri kadar önemli olmadığını vurguladı.

Dondurulan silah satışları kısmen kaldırıldı
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Washington Enstitüsü'nde Askeri ve Güvenlik Çalışmaları Programı'nın direktörü olan Michael Eisenstadt, ABD’nin Ortadoğu’daki askeri varlığını azaltmaya çalışırken bile bölgedeki ayak izinin kalmaya devam edeceğini söyledi. ABD'nin Afganistan'dan çekilmeyi karşılamak için kısa vadede Körfez’deki askeri varlığını artıracağını ve birçok konunun ABD'nin nasıl çekileceğine bağlı olacağını ifade eden Eisenstadt, “Taliban Hareketi’nin çekmesi sırasında ve sonrasında askeri faaliyetlerini artırmasına karşı ABD'nin Afgan hükümetini desteklemek için Körfez’de önemli sayıda asker tutmayı sürdüreceğine inanıyorum” yorumunda bulundu.
Independent Arabia’ya konuşan Eisenstadt, Orgeneral McKenzie'nin gerilim veya kriz zamanları beklentisiyle üzerinde çalıştığı alternatif üsler planı ve lojistik düzenlemelerle güçlendirilebilecek önemli bir askeri varlığın hala var olduğunun altını çizerek ABD'nin bölge işlerine büyük ölçüde dahil olmaya devam edeceğini, ancak politikasının uzun vadeli seyrinin askeri varlığı azaltmaya yönelik olduğunu vurguladı.
Arap (Basra) Körfezi işlerinde uzman olan Eisenstadt, Biden yönetiminin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) silah satışlarını dondurması ve bu durumun Washington'ın müttefiklerini Rusya ve Çin'in kucağına itip itmeyeceğiyle ilgili değerlendirmesinde ise BAE ve bir dereceye kadar Suudi Arabistan için silah satışı ambargosunun kısmen kaldırıldığını söyledi. ABD yönetimi, geçtiğimiz Nisan ayında ABD Kongresi’ne, gelişmiş F-35 savaş uçakları da dahil olmak üzere BAE'ye silah satmak için 23 milyar dolarlık bir anlaşma imzalayacağını bildirmişti. Askeri harcamalar konusunda kapsamlı araştırmalar yürüten yayıncılık kuruluşu IHS Jane's Defence dergisi de Riyad'ın ABD yapımı Sikorsky UH-60 Black Hawk model helikopterlerini teslim alacağını bildirdi. Eisenstadt’a göre bu gelişme, Biden yönetiminin, bölgedeki müttefiklerinin desteğine hala ihtiyacı duyduğunun çok iyi farkında olduğuna ve silah satışlarının da buna dahil olduğuna işaret ediyor. Eisenstadt ayrıca ABD'nin şuan için Suudi Arabistan'a yalnızca savunma silahları sağlayacağını öne sürdü.
Ancak Eisenstadt, askeri iş birliğinin ihtiyati bir adım olarak artacağını beklese de bu atılımın Washington'ın müttefiklerinin Moskova ve Pekin ile silah anlaşmaları imzalamalarını engellemeyeceğine inanıyor. Mısır, Kuveyt, BAE ve Suudi Arabistan'ın yıllardır Moskova'dan az miktarda silah satın aldığına işaret eden Eisenstadt, Kuveyt'in 1990'larda BM-27 çoklu roketatar sistemi satın aldığına, BAE’nin ise Rus yapımı Pantsir-S1 hava savunma sistemlerinin yanı sıra BMP-2 piyade savaş araçları temin ettiğine dikkati çekti.



Eski Eurovision şampiyonu Jamala: Ukrayna boykotu göze alamaz

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Eski Eurovision şampiyonu Jamala: Ukrayna boykotu göze alamaz

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Eurovision'un eski galibi Jamala, Ukrayna'nın şarkı yarışmasını boykot etmeyi "göze alamayacağını" çünkü ülkenin gündemde kalmaya ihtiyacı olduğunu belirtti.

İsrail'in bir yandan Gazze'de savaşı sürdürürken diğer yandan yarışmaya katılması nedeniyle etkinliğin boykotuna yönelik çağrılar yapılıyor.

2016'da 1944 adlı şarkısıyla yarışmayı kazanan 40 yaşındaki Ukraynalı Jamala, insanlar özellikle de bundan "yorulmaya başlamışken", Ukraynalı sanatçıların ülkedeki savaşın hâlâ devam ettiğini dünyaya hatırlatmak için "seslerini yükseltmeleri ve yaratıcı olmaları" gerektiğini söyledi.

PA haber ajansına konuşan Jamala, "Bazı ülkeler katılmayı reddedebilir ama biz reddetmiyoruz. Özellikle de savaş zamanında böyle bir yarışmadan vazgeçmeyi göze alamayız" dedi.

Şu anda dünyada pek çok savaş var ve tabii ki insanların bizim savaşımızdan bıkmaması için dikkatleri sürekli üzerinizde tutmak kolay değil.

Jamala, "Ancak bu bizim görevimiz; seslerini yükseltmek ve yaratıcı olmak, Ukrayna'da kalanların, savaşanların görevi" dedi.

Bu, ülkelerini nasıl öne çıkaracakları ve gösterecekleriyle ilgili yeni yollar bulmak için sanatçıların görevi.

Eurovision boykotu için yapılan çağrılar son zamanlarda önemli bir tartışma konusu oldu. Birleşik Krallık'ın katılımcısı Olly Alexander yakında yayımlanacak BBC belgeselinde katılımına gösterilen tepkinin "çok aşırı" olduğunu söyledi.

Alexander, Times'a verdiği röportajda "Açıkçası, keşke savaş ya da bu amansız insani kriz olmasaydı. Barış diliyorum ve bu deneyimi zaman zaman son derece… Gerçekten üzgün ve sıkıntılı hissettim" dedi. 

Ama yine de eğlence için bir araya gelinmesinin iyi bir şey olduğuna inanıyorum. Bu yüzden Eurovision'a katılmak istedim.

Alexander, Danimarkalı sanatçı Saba ve bazı katılımcılarla birlikte bir açıklama yayımlamıştı:

Ezilenlerle dayanışma içinde olmak ve içten dileğimiz barış, acil ve kalıcı bir ateşkes ve tüm rehinelerin güvenli bir şekilde geri dönüşünü ifade etmek bizim için önemli. Antisemitizm ve İslamofobi de dahil her türlü nefrete karşı birlik içinde duruyoruz.  Bu yıl Ukrayna'yı rapçi ve şarkıcı ikilisi Alyona Alyona ve Jerry Heil temsil edecek.

Yarışmanın açılış turu salı günü İsveç'in Malmö kentinde başlıyor.

Gerçek adı Susana Alimivna Jamaladinova olan Jamala, Ukrayna'nın temsilcilerinin yaratıcılıklarını farkındalık yaratmak ve "Ukrayna'daki savaşın devam ettiği gerçeğinden bahsetmek" için kullanacaklarını umduğunu söyledi.

Şarkıcı, "Alyona Alyona & Jerry Heil'in bir ikili olarak yine de birçok röportaj vereceğini ve Ukrayna'daki savaşın devam ettiği gerçeğinden bahsedeceğini umuyorum" dedi.

Jamala, "Savaş hâlâ devam ediyor, ülkemizde kadınlarla çocuklar Rus bombaları ve füzeleriyle öldürülüyor. Ayrıca her gün askerler ölüyor ve bu korkunç bir şey" diye ekledi.

Ukrayna'ya özel bir ithafta bulunulacağına güvenmek doğal bir beklenti ancak açıkçası bu mantıklı değil.

Independent Türkçe

 


Trump'tan Biden yönetimine Gestapo benzetmesi

(Elise Stefanik/Facebook)
(Elise Stefanik/Facebook)
TT

Trump'tan Biden yönetimine Gestapo benzetmesi

(Elise Stefanik/Facebook)
(Elise Stefanik/Facebook)

Donald Trump, cumartesi günü Florida'da Cumhuriyetçi bağışçılara yaptığı bir buçuk saatlik daldan dala atlayan konuşmasında Biden yönetimini Nazi gizli polisine benzetti.

Cumhuriyetçi Ulusal Komite'nin (RNC) Florida'daki bağışçı etkinliği için toplanan kalabalığa konuşan Trump, kendisine yönelik çeşitli iddianamelerden şikayet etti ve temelsiz bir şekilde bunların koordineli bir Biden yönetimi komplosunun parçası olduğunu iddia etti.

The New York Times tarafından elde edilen ses kaydına göre Trump, "Bunlar bir Gestapo yönetimi yürütüyor" dedi.

Trump, "Sahip oldukları tek şey de bu" diye ekledi.

Onlara göre kazanmalarının tek yolu bu ve bu onları gerçekten öldürüyor. Ama bu beni rahatsız etmiyor.

Etkinliğe katılan ve Trump'ın potansiyel başkan yardımcısı adayı olduğu düşünülen Kuzey Dakota Valisi Doug Burgum daha sonra bu kışkırtıcı karşılaştırmayı savundu.

Pazar günü CNN'e verdiği bir röportajda Burgum, Trump'ın Gestapo açıklaması için "kısa bir yorum" diyerek bunu önemsiz gibi gösterdi ve "[Trump'ın] bahsettiği şeyin özünde bu yoktu" dedikten sonra pek çok Amerikalının bu sözlerin altında yatan düşünceye katıldığını söyledi.

Kuzey Dakota Cumhuriyetçisi, "Amerikalıların çoğunluğu Trump'ın davasının siyasi amaçlı olduğunu ve başka biri olsaydı bu davanın açılmayacağını düşünüyor. Kendisine haksızlık yapıldığını düşünmesini anlıyorum" dedi.

Muhtemel aday olarak seçim kampanyasından uzak tutulan birinin biraz hayal kırıklığı yaşaması anlaşılır bir durum.

Trump'ın sözlerinin geri kalanı da benzer şekilde saldırgandı; düşman olarak gördüğü çeşitli kişilere hakaretler yağdırdı ve kendi konumuyla övündü.

Eski Başkan, "aşağılık herif" ve "hem içi hem de dışı çirkin" diye nitelendirdiği özel danışman Jack Smith'e ayrı bir öfke besliyordu. 

Trump, başkan yardımcısı olmak için "yalvardığını" iddia ettiği çeşitli Cumhuriyetçiler hakkında daha olumlu şeyler söyledi. Ayrıca geniş çapta izlenen bir oturumda üniversite rektörlerini antisemitizm hakkında şiddetle sorgulayan Temsilci Elise Stefanik ve "gerçekten etkileyici" bulduğu Vali Burgum gibi potansiyel başkan yardımcısı adaylarını da övdü.

Bir başka tuhaf anda Trump, Cumhuriyetçi Parti'ye 1 milyon dolar bağışta bulunan herkesin sahneye çıkıp konuşabileceğini söyledi.

Nihayetinde iki bağışçı sahneye çıktı ve bunlardan biri "Donald J. Trump, Tanrı'nın seçtiği kişidir" dedi.

Trump, Palm Beach'teki RNC etkinliğinde savunmasız görünse de mahkemelerde ağır bir incelemeyle karşı karşıya kalmaya devam ediyor.

Bu hafta eski üst düzey yardımcısı Hope Hicks, Trump'ın Manhattan'da görülen sus payı davasında ifade veren eski Başkan'ın çevresince en çok tanınan kişi oldu. 

Beyaz Saray'ın eski iletişim direktörü, Trump'ın müttefiklerinin 2016 Access Hollywood kasetinin yayımlanmasına ve daha sonra porno film yıldızı Stormy Daniels'la ilgili ilişki iddialarına dehşetle tepki verdiğini anlatan ifadesinde gözyaşlarına boğulmuştu.

Independent Türkçe


Amerika yerlilerinin yerleşim alanlarını deniz kabukları belirlemiş

Topluluk liderlerinin boru olarak kullandığı deniz kabuklarıyla çok kuvvetli sesler çıkardığı düşünülüyor (Temsili/Metropolitan Sanat Müzesi)
Topluluk liderlerinin boru olarak kullandığı deniz kabuklarıyla çok kuvvetli sesler çıkardığı düşünülüyor (Temsili/Metropolitan Sanat Müzesi)
TT

Amerika yerlilerinin yerleşim alanlarını deniz kabukları belirlemiş

Topluluk liderlerinin boru olarak kullandığı deniz kabuklarıyla çok kuvvetli sesler çıkardığı düşünülüyor (Temsili/Metropolitan Sanat Müzesi)
Topluluk liderlerinin boru olarak kullandığı deniz kabuklarıyla çok kuvvetli sesler çıkardığı düşünülüyor (Temsili/Metropolitan Sanat Müzesi)

Bilim insanları, bin yıl önce Pueblo halkının deniz kabuklarını iletişim için kullandığını ve belki de yerleşim yerlerini buna göre inşa ettiklerini buldu. 

MS 850 ila 1150 döneminde Pueblo kültürünün merkezi olan Chaco Kanyonu'ndaki kazılarda, çeşitli deniz salyangozlarının kabuğundan yapılan aletler daha önce bulunmuştu. Pueblo halkı, deniz kabuğu borusu denen bu aletleri ritüellerinde hâlâ kullanıyor. 

Öte yandan ABD'nin New Mexico eyaletindeki bu bölgenin denize yaklaşık 1000 kilometre mesafede olması nedeniyle, bilim insanları deniz kabuklarının farklı bir görev görebileceğini düşündü. 

Bu dönemdeki Chaco yerleşim yerleri "büyük evler" diye bilinen devasa kumtaşı yapıların yanı sıra bunları çevreleyen daha küçük evlerden meydana geliyordu. Antiquity adlı bilimsel dergide perşembe günü yayımlanan araştırmada büyük evlerden üflenen deniz kabuğu borusu sesinin ne kadar uzağa ulaştığı hesaplanarak üstlendikleri görev anlaşılmaya çalışıldı.

Sesin biçimi, rakım ve çevredeki diğer sesler gibi koşulları hesaba katarak 5 ayrı Chaco yerleşiminde bu hesaplamayı yapan dijital bir model oluşturuldu. Araştırmacılar, merkezdeki büyük evlerden deniz kabuğu borusu üflendiğinde, sesin bu yerleşim alanının neredeyse tamamına ulaştığını tespit etti.

Bilim insanları Chaco Kanyonu'ndaki toplulukların muhtemelen yerleşim yerlerini, liderlerin istediği zaman sadece deniz kabuğu kullanarak bütün halkla iletişim kurabileceği şekilde tasarladığı sonucuna vardı. 

Araştırmacılar bu aletlerin dini törenler gibi toplumsal etkinlikleri başlatan sinyaller göndermek üzere kullanılmış olabileceğini düşünüyor. Makalenin başyazarı Ruth Van Dyke bulgular hakkında şöyle diyor: 

Ortaçağ'daki kilise çanının topluluğu ayine çağırmasından pek farklı değil.

Chaco yerleşim yerlerinde sesin öneminin altını çizeren Van Dyke, "Arkeolojik ve miras alanlarının yönetiminde, işitsel çevre de hesaba katılmalı" diyor.

Independent Türkçe, Heritage Daily, IFL Science, Antiquity


Londra Finans Merkezi Belediye Başkanı: Suudi Arabistan ve Birleşik Krallık ortaklıklarını en üst düzeye çıkarmak için kararlı adımlar atıyor

Londra Finans Merkezi Belediye Başkanı Lord Michael Mainelli (Şarku’l Avsat)
Londra Finans Merkezi Belediye Başkanı Lord Michael Mainelli (Şarku’l Avsat)
TT

Londra Finans Merkezi Belediye Başkanı: Suudi Arabistan ve Birleşik Krallık ortaklıklarını en üst düzeye çıkarmak için kararlı adımlar atıyor

Londra Finans Merkezi Belediye Başkanı Lord Michael Mainelli (Şarku’l Avsat)
Londra Finans Merkezi Belediye Başkanı Lord Michael Mainelli (Şarku’l Avsat)

Londra Finans Merkezi Belediye Başkanı Lord Michael Mainelli, Suudi Arabistan ile finansal teknoloji, yeşil finans, yapay zeka, uzay ve siber güvenlik alanlarındaki ortaklıkları en üst düzeye çıkarmak için yoğun çabaların sürdüğünü açıkladı.

Mainelli geçtiğimiz günlerde Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) özel toplantısına katılımı sırasında Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Birlikte çalışarak, finansal hizmetler sektörünü güçlendirmek ve yeşil dönüşümün sunduğu muazzam fırsatları ortaya çıkarmak için sürdürülebilir finans alanındaki uzmanlık ve yenilikleri paylaşabilir ve kullanabiliriz” şeklinde konuştu.

Riyad'da ülkesinin delegasyonuna liderlik eden Mainelli, mevcut ikili ortaklıkları derinleştirmek amacıyla iki krallık arasında bilgi alışverişini kolaylaştırmaya odaklanmak üzere Suudi-İngiliz Ortak İş Konseyi ortaklığında 24 Haziran'da Londra'daki Mansion House'da bir Birleşik Krallık-Suudi Arabistan Sürdürülebilir Altyapı Zirvesi düzenleneceğini açıkladı.

İngiltere, Suudi Arabistan'ın Avrupa'daki en büyük ticaret ortağı

Mainelli, “İki krallık önemli ticaret ortaklarıdır; Birleşik Krallık 17,4 milyar sterlin (82 milyar riyal) değerindeki ticaretiyle Suudi Arabistan'ın Avrupa'daki en büyük ticaret ortağıdır. Bu arada Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), 65 milyar Sterlin (305 milyar riyal) değerindeki ticaretiyle Birleşik Krallık'ın dördüncü büyük ticaret ortağıdır. Suudi Arabistan'ın Birleşik Krallık'taki yatırımlarının değerinin 65 milyar sterlin (305 milyar riyal) olduğu tahmin ediliyor” ifadelerini kullandı.

Mainelli sözlerini şöyle sürdürdü: “KİK ile Birleşik Krallık arasında devam etmekte olan serbest ticaret müzakerelerini memnuniyetle karşılıyoruz. Bunun mesleki, ticari ve finansal sektörlerde pazara erişim konusunda hızlı ilerleme çağrısında bulunan Birleşik Krallık-KİK Ortak Ticaret ve Yatırım İncelemesi’nin tavsiyelerine uymasını umuyoruz.”

Mainelli, geçtiğimiz günlerde Riyad'da düzenlenen WEF özel toplantısının önemi ve temiz enerji konusunda ikili, bölgesel ve küresel iş birliği için yeni fırsatlar konusunda ise “Riyad'da düzenlenen WEF özel toplantısı, Suudi Arabistan'ın Vizyon 2030 çerçevesinde ekonomisini petrol ve doğalgazdan uzaklaştırarak çeşitlendirme konusunda kaydettiği olağanüstü ilerlemeyi sergilemesi için bir fırsattı” dedi.

Mainelli sözlerine şöyle devam etti: “Suudi Arabistan'ın geleceğine derinlemesine bakması harika ve ben bunu alkışlıyorum. Suudi Arabistan'ın hidrojen teknolojisinin yanı sıra biyoloji ve sağlık alanında da büyük bir potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum.”

‘Vizyon 2030'un en iyi yanının Suudi halkı için iyi entelektüel işler yaratmak olduğunu ve bunun 40 milyonluk bir ülkenin neleri başarabileceğine dair yüce bir vizyon sunduğunu’ vurgulayan Mainelli, Birleşik Krallık Londra'nın finansal teknoloji, yeşil finans ve sigorta alanlarındaki deneyiminden ötürü, Suudi Arabistan'ın Vizyon 2030'un çeşitlendirilmiş bir ekonomi, finansal katılım ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmak için tercih edilen doğal ortak olduğunu belirtti.

Mainelli, “Birleşik Krallık'ın finansal ve profesyonel hizmetlerden sorumlu uluslararası elçisi olarak, Suudi Arabistan'ın yeni ortaya çıkan finansal teknoloji ve yeşil finans gruplarının yanı sıra yapay zeka ve uzay şirketleriyle görüşmek üzere buradayım. Ayrıca, başta sigorta, bankacılık, dijital, yeşil finans, siber güvenlik ve finansal teknoloji olmak üzere finansal hizmetlerde Suudi Arabistan ile ortaklığımızı en iyi şekilde nasıl derinleştirebileceğimizi tartışmak üzere maliye ve yatırım bakanlarıyla ikili görüşmeler yapacağım” ifadelerini kullandı.

Riyad ve Londra arasında eşleştirme

Londra Finans Merkezi Belediye Başkanı, Londra ve Riyad arasındaki eşleştirme (twinning) süreci ve mevcut ikili ortaklıkları derinleştirmek amacıyla iki krallık arasında bilgi alışverişini kolaylaştırmaya odaklanmak üzere Suudi-İngiliz Ortak İş Konseyi ortaklığında 24 Haziran'da Londra'daki Mansion House'da bir Birleşik Krallık-Suudi Arabistan Sürdürülebilir Altyapı Zirvesi düzenleneceğini açıkladı.

Mainelli, “Birleşik Krallık-Suudi Arabistan Sürdürülebilir Altyapı Zirvesi, Birleşik Krallık ve Suudi Arabistan'dan politika yapıcılar, sektör liderleri ve finans profesyonellerinin yanı sıra uluslararası katılımcılar da dahil olmak üzere 200 kadar üst düzey katılımcıyı bir araya getirecek. Zirve, mevcut ikili ortaklıkları derinleştirmek amacıyla iki krallık arasında bilgi alışverişini kolaylaştırmaya odaklanacak” şeklinde konuştu.

Mainelli'ye göre yaklaşan zirve, Suudi Arabistan'ın Vizyon 2030'da ana hatlarıyla belirtilen sürdürülebilir altyapı hedeflerini gerçekleştirmesine yardımcı olmak için becerilerini, ürünlerini, uzmanlıklarını ve sermayelerini sunma konusunda daha fazla Birleşik Krallık finans ve profesyonel firmasını proaktif ortaklar olmaya teşvik edecek. Zirve ayrıca, iki ülke arasında anlamlı, uzun vadeli ortaklıklar ve iş birliği kurmanın önemini vurgulayacak.

Mainelli'ye göre zirvenin konuları arasında, sürdürülebilir altyapının geliştirilmesi ve yeşil dönüşümün teşvik edilmesinde İngiltere-Suudi Arabistan iş birliğinin unsurları ve önemi, sürdürülebilir altyapının finansmanı, yatırım açığını kapatmanın yolları ve kamu-özel sektör ortaklıklarının rolü yer alıyor.

Londra Finans Merkezi Belediye Başkanı, Birleşik Krallık-Suudi Arabistan Sürdürülebilir Altyapı Zirvesi'nde yenilikçi finansman modellerinin yanı sıra mega projeler ve akıllı şehir planlaması açısından kentleşme ve sürdürülebilir şehirlerin geliştirilmesi ile yeşil teknolojilerin yaygınlaştırılması ve inovasyonun teşvik edilmesi çerçevesinde yeşil teknoloji ve yenilenebilir enerji girişimlerinin de ele alınacağını kaydetti.

Mainelli sözlerini şöyle noktaladı: “Suudi Arabistan, ekonomik çeşitlendirme planı ve Vizyon 2030 ile ekonomik dönüşümün ve sürdürülebilir kalkınmanın merkezinde yer alan bir ülkedir. Sürdürülebilir finans alanında küresel bir lider olan Birleşik Krallık ile birlikte zirvenin çözümler üreteceğinden ve dünyanın geri kalanının faydalanabileceği bir model oluşturacağından eminim.”


"Tanrı bizimle" diyen Zelenski'ye Rusya'dan yanıt gecikmedi

Zelenski, konuşmasında "Rusya'nın yaptıklarını tüm dünya görüyor, Tanrı biliyor" dedi (@ZelenskyyUa/Twitter)
Zelenski, konuşmasında "Rusya'nın yaptıklarını tüm dünya görüyor, Tanrı biliyor" dedi (@ZelenskyyUa/Twitter)
TT

"Tanrı bizimle" diyen Zelenski'ye Rusya'dan yanıt gecikmedi

Zelenski, konuşmasında "Rusya'nın yaptıklarını tüm dünya görüyor, Tanrı biliyor" dedi (@ZelenskyyUa/Twitter)
Zelenski, konuşmasında "Rusya'nın yaptıklarını tüm dünya görüyor, Tanrı biliyor" dedi (@ZelenskyyUa/Twitter)

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin "Tanrı bizim yanımızda" sözlerine Rusya'dan yanıt gecikmedi.

Zelenski, Paskalya yortusu için pazar günü Kiev'deki Ayasofya Katedrali'nden yayımladığı mesajda "Tanrı, Ukrayna'nın tarafında. Arma olarak bizim bayrağımızı kullanıyor. Böyle bir müttefikle yaşam, ölüme karşı zafer kazanacaktır" dedi.

"Biz işgalcilerin ve istilacıların önünde değil sadece dua ederken diz çökeriz" ifadelerini de kullanan Zelenski, Rusya'nın savaşta Hıristiyanlığın tüm temel ilkelerini çiğnediğini iddia etti.

Rus Ortodoks Kilisesi ise Zelenski'nin mesajına şu yanıtı verdi: 

Efendimiz, Kiev'de yaşamıyor. Zelenski onu seferberlik kapsamında orduya alıp cepheye gönderemez. Zelenski'nin söylediklerini dikkate almaya gerek yok.

Kilisenin halkla ilişkiler direktörü Vahtang Kipsidze, Zelenski'nin Tanrı'yla ilgili açıklamalarının "kafirce" olduğunu savundu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova da Ukrayna liderine çıkışarak, bu açıklamaları ancak "uyuşturucudan kafayı bulmuş birinin yapacağını" söyledi. Zaharova, Zelenski'nin açıklamalarının hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını öne sürdü. 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 24 Şubat 2022'de verdiği emirle başlayan savaşın ardından Ukrayna Ortodoks Kilisesi, Moskova Patrikhanesi'yle bağlarını kopardığını açıklamıştı. 

Ukrayna istihbaratı, kilisedeki bazı din görevlilerinin Rus ajanı olarak çalıştığını ileri sürmüştü.

Ukrayna Parlamentosu'nda ekimde yapılan oylamada, Rusya'yla bağlantılı faaliyet gösteren din görevlilerinin vatan haini olarak yargılanmasının önünü açan bir yasa onaylanmıştı. Moskova'ya bağlı haber ajansı TASS'ın aktardığına göre bunun ardından en az 19 Ukraynalı piskopos yurttaşlıktan çıkarılmıştı.

Independent Türkçe, RT, New Voice of Ukraine


İtalya'da Müslümanlara ibadet engeli: Dua edecek yerleri kalmadı

Müslüman göçmenler, tekrar kültür merkezlerinde ibadet edebilmek için mahkeme kararını bekliyor (AFP)
Müslüman göçmenler, tekrar kültür merkezlerinde ibadet edebilmek için mahkeme kararını bekliyor (AFP)
TT

İtalya'da Müslümanlara ibadet engeli: Dua edecek yerleri kalmadı

Müslüman göçmenler, tekrar kültür merkezlerinde ibadet edebilmek için mahkeme kararını bekliyor (AFP)
Müslüman göçmenler, tekrar kültür merkezlerinde ibadet edebilmek için mahkeme kararını bekliyor (AFP)

Fransız haber ajansı AFP, İtalya'nın Monfalcone ilçesinde Müslümanların ibadet ettiği yerlerin kapatılmasının yarattığı olumsuz etkiyi haberleştirdi. 

Haberde, "Yüzlerce Müslümanın cuma namazını otoparkların beton zemininde kılmak zorunda kaldığı" yazıldı.

İtalya'nın kuzeydoğusundaki Gorizia kentine bağlı Monfalcone ilçesinin belediye başkanı Anna Maria Cisint, kasımda Müslümanların namaz kıldığı iki kültür merkezinin kapatılmasına karar vermişti. 

Ayrıca aralıkta, eski bir süpermarketin bulunduğu alanda namazlarını kılmak isteyen Müslümanlar, belediyenin söz konusu yeri inşaat alanı ilan etmesiyle engellenmişti. 

Bunun ardından 23 Aralık'ta yaklaşık 8 bin kişi uygulamaya karşı protesto yürüyüşü düzenlemişti. 

2006'da Bangladeş'ten Monfalcone'ye geldiğini ve İtalyan vatandaşlığına geçtiğini söyleyen Rejaul Hak, Müslümanlara adil davranılmadığını savunarak şöyle konuştu:

Söyleyin nereye gideyim? Neden Monfalcone'nin dışına çıkmak zorundayım? Burada yaşıyorum, burada vergi ödüyorum! Katolikler, Ortodokslar, Protestanlar, Yehova Şahitleri, hepsi kendi kilisesine sahip. Bizim niye ibadethanemiz olmasın?

İktidar ortağı radikal sağcı Lig Partisi'nden Cisint ise şehir planlama kanunlarının ibadethane yerlerinin inşasını sınırladığını belirterek, yasalara uygun davrandıklarını savundu.

İzinsiz bölgelerde ibadete izin vermeyeceklerini söyleyen Cisint, Müslümanlara yönelik herhangi bir ayrımcılık yapmadıklarını öne sürerek "Bir belediye başkanı olarak kimseye karşı değilim, böyle bir tavırla vakit kaybedemem. Ben yasaları uygulamakla yükümlüyüm" dedi. 

Yaklaşık 59 milyon nüfusa sahip İtalya'da 2,7 milyona yakın Müslüman yaşıyor. AFP'nin aktardığına göre İslam'ın İtalyan hukukunda resmi bir statüsü olmaması, ibadethane sorununu daha da karmaşıklaştırıyor.

Birçok tersanenin yer aldığı Monfalcone'de 30 binden fazla kişi yaşıyor. Yabancı uyruklu 9 bin 400 kişiden 6 bin 600'üyse Müslümanlardan oluşuyor.

Cisint ise Monfalcone'nin daha fazla Müslüman göçmeni kaldıramayacağını öne sürerek, "Bu sayı Monfalcone için çok fazla. Gerçekten çok fazla. Durum bu" dedi. 

İtalyan İslam Dini Cemaati'nin (COREIS) başkanı Yahya Zanolo, ülke çapında resmi olarak tanınan cami sayısının 10'u bulmadığını belirtti. Zanolo bu yüzden Müslümanların derme çatma yerlerde ibadet etmek zorunda kaldığını, bunun da "gayrimüslim nüfusta korkuya ve önyargılara yol açtığını" söyledi. 

Monfalcone'de çalışan Müslüman göçmenlerden 38 yaşındaki Ahmed Raju da "Hiç aşamayacağımız devasa bir duvarın önünde gibi hissediyoruz" dedi. 

İlçedeki Müslümanlar, kültür merkezlerinde ibadete getirilen yasağı mahkemeye taşımıştı. AFP'nin aktardığına göre karar duruşması 23 Mayıs'ta yapılacak.

Independent Türkçe

 

 


Hamas: Netanyahu'nun Refah ısrarı ateşkesi engelledi

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın en az 34 bin 683 Filistinli öldürüldü (AFP)
İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın en az 34 bin 683 Filistinli öldürüldü (AFP)
TT

Hamas: Netanyahu'nun Refah ısrarı ateşkesi engelledi

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın en az 34 bin 683 Filistinli öldürüldü (AFP)
İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 14 bin 944'ü çocuk, 9 bin 849'u kadın en az 34 bin 683 Filistinli öldürüldü (AFP)

Mısır'ın başkenti Kahire'deki ateşkes müzakerelerinde ilk etapta ilerleme kaydediliği fakat daha sonra sürecin, özellikle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Refah'a kara operasyonu ısrarıyla yeniden tıkandığı aktarıldı.

Kimliğinin paylaşılmasını istemeyen İsrailli yetkililer, Amerikan gazetesi New York Times'a "Tarafların anlaşmaya yaklaştığına dair işaretler vardı fakat görüşmeler durdu, Hamas heyeti pazar günü Kahire'yi terk etti" dedi.

Adlarının açıklanmasını istemeyen Hamas yetkilileri, Netanyahu'nun anlaşma yapılsın yapılmasın Refah'a kara harekatı düzenleme ısrarının süreci tıkadığını savundu. 

Hamas yetkilisi Musa Ebu Marzuk, "Anlaşmayı tamamlamaya çok yaklaşmıştık fakat Netanyahu'nun dar görüşlü tavrı süreci engelledi" dedi.

Netanyahu, ateşkes müzakerelerinin sonuçlarından bağımsız olarak Refah'a kara harekatı düzenleyeceklerini defalarca söylemiş, ABD de operasyon planlarına karşı çıkmıştı.

İsrailli yetkili de Netanyahu'nun Refah konusundaki tutumunu değiştirmemesi nedeniyle Hamas'ın duruşunu sertleştirdiğini savundu.

Diğer yandan kimliklerinin paylaşılmasını istemeyen iki ABD'li yetkili, görüşmelerin tıkanmadığını, tarafların teklifleri değerlendirmeyi sürdürdüğünü iddia etti.

Netanyahu ise pazar günkü konuşmasında süreci tıkayan tarafın Hamas olduğunu öne sürerek "Rehinelerin serbest bırakılmasını engelliyorlar" demişti.

Başka bir Hamas yetkilisi, Kahire'de yaşanan durumu tekrar gözden geçirmek için Katar'ın başkenti Doha'da bugün toplantı düzenleyeceklerini söyledi. Yetkili, örgütün sürece yapıcı şekilde yaklaşmaya özen gösterdiğini savundu.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), bombardımanlardan kaçan yaklaşık 1,5 milyon Filistinlinin sığındığı Refah'ın doğusundaki mahalleleri tahliye etmeye başladı. IDF, en az 100 bin kişinin şehrin kuzeyinde hazırlanan Mavasi "insanı bölgesine" gönderileceğini açıkladı. 

Ayrıca İsrail ordusunun broşürler ve telefon mesajlarıyla sivilleri tahliye sürecine dair bilgilendirdiği aktarıldı. 

24 Kasım'da sağlanan ve bir hafta süren ateşkeste 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakılmıştı. IDF'nin verilerine göre Hamas'ın elinde halen yaklaşık 130 rehine var. İsrail ordusu, bunlardan 34'ünün öldüğünü doğrulamıştı.

Independent Türkçe, New York Times, Jerusalem Post, Guardian


Netflix izleyicileri "mükemmel" animeye övgüler yağdırıyor

Roman uyarlaması olan animenin ilk bölümü 5 Temmuz 2023'te izleyiciyle buluşmuş, dizi eylüle kadar haftalık olarak gösterime girmişti (Netflix)
Roman uyarlaması olan animenin ilk bölümü 5 Temmuz 2023'te izleyiciyle buluşmuş, dizi eylüle kadar haftalık olarak gösterime girmişti (Netflix)
TT

Netflix izleyicileri "mükemmel" animeye övgüler yağdırıyor

Roman uyarlaması olan animenin ilk bölümü 5 Temmuz 2023'te izleyiciyle buluşmuş, dizi eylüle kadar haftalık olarak gösterime girmişti (Netflix)
Roman uyarlaması olan animenin ilk bölümü 5 Temmuz 2023'te izleyiciyle buluşmuş, dizi eylüle kadar haftalık olarak gösterime girmişti (Netflix)

İzleyiciler, Netflix kütüphanesindeki bir animeye övgüler yağdırırken diziyi "inanılmaz" diye nitelendiriyor.

Takehiro Kuboto tarafından yönetilen animasyon My Happy Marriage, soylu bir ailenin en büyük kızı olan Miyo Saimori'nin, zalim üvey annesinin pençesinden kurtulma hikayesini anlatıyor. 

Seslendirme kadrosunda Reina Ueda, Kaito Ishikawa, Kotaro Nishiyama, Ayane Sakura ve Houko Kuwashima'nın bulunduğu dizi, her biri 25 dakika süren 12 bölümden oluşuyor.

Yayın devinin yetkilileri, My Happy Marriage'in ikinci sezonuna onay verildiğini duyurmuştu.

Netflix, 13 yaşından küçüklere uygun olmadığını belirttiği dizinin konusunu şöyle özetliyor:

Zalim ailesinin gözünde en ufak değeri olmayan Miyo, müstakbel eşiyle bir araya gelince gerçek benliğinin ve gizli güçlerinin yavaşça açığa çıktığını görür.

Netflix kullanıcıları, sürükleyici dizinin büyüsüne kapıldı ve bazıları diziyi "5 üzerinden 5" diye niteledi.

"5 üzerinden 5"

Bir izleyici dramayla ilgili şöyle yazdı:

Netflix'teki My Happy Marriage'le ilgili şimdiye kadarki kararım: 5 üzerinden 5! Konu biraz klişe ama kesinlikle doğru yazılmış!

Bir başkası da şu yorumda bulundu: 

Netflix'te My Happy Marriage adlı animeyi seyretme zevkine eriştim ve tüm kalbimle bunun izleyebileceğiniz en iyi dizilerden biri olduğunu söylüyorum!

Dizinin izleyicileri rahatlattığını söyleyen bir diğer sosyal medya kullanıcısı da ekledi:

Kesinlikle tavsiye ederim.

"Hedefi 12'den vurmuş"

Başka bir izleyici de animeyi şu sözlerle övdü:

Netflix, My Happy Marriage'le hedefi 12'den vurmuş. Kaliteli ve romantik bir anime. Dram ve ihanet de var. Tüm gereksinimleri karşılıyor.

Bir diğer izleyici "My Happy Marriage'e bayıldım" derken diğeri ekledi:

Şimdiye kadarkilerin en iyisi: Drama, gerçeklik ve fantezi dengesi ve aynı zamanda romantizm.... Çok güzel. Mükemmel.

Başka bir kullanıcı diziye daldığı için sabahladığını söyledi:

Netflix'te My Happy Marriage adlı animeyi izlemeye karar verdim ve neredeyse sabahın 4'ünde ruhum milyonlarca parçaya bölünüyor.

Independent Türkçe, Daily Mail, Digital Spy


Kendrick Lamar yeni şarkısında Drake'e "pedofil" dedi

Kendrick Lamar ve Drake uzun süredir devam eden bir kavganın içinde (AFP)
Kendrick Lamar ve Drake uzun süredir devam eden bir kavganın içinde (AFP)
TT

Kendrick Lamar yeni şarkısında Drake'e "pedofil" dedi

Kendrick Lamar ve Drake uzun süredir devam eden bir kavganın içinde (AFP)
Kendrick Lamar ve Drake uzun süredir devam eden bir kavganın içinde (AFP)

Kendrick Lamar, Drake'le süregelen kavgasında yeni bir diss parçası yayımlayarak 36 saat içinde üçüncü şarkısını piyasaya sürmüş oldu. 

Kavga, Lamar'ın First Person Shooter adlı şarkısında Kanadalı rapçi ve J. Cole'a saldırmasıyla başladı.

Cole savaştan erken çekilirken, Drake düşmanlıkları tırmandırmaya devam etti ve ikili tüm hafta boyunca birbirlerine hakaretler yağdırdı. Parçalarda Drake rapçiyi aile içi şiddetle suçlarken, Lamar da Drake'in gizli bir kızı olduğunu iddia etti.

xcsdv
(Kendrick Lamar/YouTube)

Humble'la tanınan rapçi yeni şarkısı Not Like Us'ta, Drake'i "sertifikalı pedofil" diye nitelendirirken, genç kadınlarla yaşadığı iddia edilen ilişkilere de birçok kez atıfta bulundu.

"Söylesene Drake, gençlerden hoşlandığını duydum" diye söze başlayan 36 yaşındaki rapçi, ilgisinin hapishanede başına bela açabileceğini de sözlerine ekledi.

Bir numaralı koğuşa düşmemen senin için iyi olur.

Lamar, Drake'le ilgilenen kadınları da "Küçük kız kardeşinizi ondan sakladığınızdan emin olun" diye uyararak devam etti.

God's Plan'le bilinen sanatçının stüdyo albümü Certified Lover Boy'la (Sertifikalı Aşık Oğlan) dalga geçerek, "Sertifikalı Aşık Oğlan mı? Sertifikalı pedofiller" dedi. 

Şarkı, 5 Mayıs Pazar sabahı erken saatlerde YouTube'da yayımlandı. Şarkının görselinde Drake'in malikanesinin havadan çekilmiş bir fotoğrafı ve üzerinde de cinsel suçluları işaretleyen semboller yer alıyor.

Kendisinden çok daha genç kadınlarla yaşadığı iddia edilen etkileşimler bu acımasız saldırının odak noktasıydı ve Lamar sözlerine, "Yorulmadın mı? / Bir akor yakalamaya çalışıyorsun ve bu muhtemelen La-Minör" (Akor tipi minor, ingilizcede reşit olmayan kişi anlamına da geliyor -çn.) diye devam etti.

Bu şarkı, Drake'in 4 Mayıs Cumartesi günü üç bölümden oluşan ve Lamar'ı siyah yanlısı aktivizminde ikiyüzlülükle suçladığı Family Matters'ı yayımlamasının ardından geldi. Parçada ayrıca Lamar'ı aile içi şiddetle ve bir diss parçasında Tupac'ın yapay zeka versiyonlarını kullandığı için Drake'e dava açması üzere rapçinin mirasçılarına "yalvarmakla" suçluyor.

Drake bununla da kalmadı ve A$AP Rocky, Rick Ross, Future ve Metro Boomin'e de diss attı.

Ancak Lamar birkaç dakika içinde karşılık vererek bu haftanın üçüncü diss parçası Meet The Grahams'ı yayımladı ve rapçiyi gizli bir kızı olduğunu saklamak ve kumar, alkol, uyuşturucu, seks ve harcama konusunda bir dizi bağımlılığa sahip olmakla suçladı.

Independent Türkçe


"Dünyanın en sıkıcı videosu" uykusuzluk çekenlere çare oldu

10 yıl önce yüklenen video, 107 dakika uzunluğunda (YouTube)
10 yıl önce yüklenen video, 107 dakika uzunluğunda (YouTube)
TT

"Dünyanın en sıkıcı videosu" uykusuzluk çekenlere çare oldu

10 yıl önce yüklenen video, 107 dakika uzunluğunda (YouTube)
10 yıl önce yüklenen video, 107 dakika uzunluğunda (YouTube)

Randy Smith geçen yıl hiç tanımadığı birinden mesaj aldı. Bir kadın, uyumasını sağladığı için ona teşekkür ediyordu. 

Bu sayede YouTube yıldızını olduğunu anlayınca çok şaşırdı.

Florida'da emeklilik hayatı sürdüren Smith'in 1989'da çekip VHS kaset formatında sattığı "Microsoft Word nasıl kullanılır?" konulu bir video "GELMİŞ GEÇMİŞ EN SIKICI VİDEO" başlığıyla video platformuna yüklenince 3 milyonu aşkın izlenme ve 11 bin yorum almıştı. 

Yorumlarda biri "Bu videonun beni kaç kere uyumamı sağladığını hatırlayamıyorum" derken bir başkası "Cenazemde bunun çalmasını istiyorum. Böylece insanlar ne kadar ilginç biri olduğumu unutmaz" ifadesini kullanıyor. 

Eskiden motivasyon konuşmacısı olan Smith'in düzgün ve rahatlatıcı sesi, uyuyamayanlara çare olmuş gibi görünüyor. Ancak kendisi bu durumu pek anlamlandıramıyor:

Microsoft Word'le alakası olmayan biri, özellikle eski versiyonuyla ilgili bir videoyu neden izler, hiçbir fikrim yok.

Ancak bu konuda rakipleri de var. Televizyon programıyla resim yapmayı öğreten Bob Ross'tan, BBC'nin 5 saatlik deniz tahmin bültenine pek çok video, uyku ilacı niyetine dinleniyor. Bazıları yağmur ve okyanus sesleriyle, bazıları da spor müsabakalarının yorumlandığı programlarla rüyalar alemine gidiyor.

Kendini Mr. King diye adlandıran Şikagolu bir girişimcinin Northwoods Baseball Sleep Radio adlı podcast'i, hayali beyzbol maçları, takımları ve oyuncuları hakkında yorum yaparak dinleyicilerini uyutmayı hedefliyor. 

Benjamin Boster adlı 43 yaşındaki bir ABD'liyse kendisine söylenen "Çok sıkıcı bir sesin var" lafını kâra dönüştürüyor. "Uyuyamıyorum - Sıkıcı bir Podcast" (I Can’t Sleep - A Boring Podcast) adlı programıyla işinden kovulduğu ocak ayından beri ailesinin geçimini sağlıyor. 

Wikipedia makalelerini yavaşça okuyan Boster şöyle diyor: 

Dinleyiciler şu meydan okumayla karşı karşıya: Tüm bölüm boyunca uyanık kalabilir miyim?

Sesli kitaplar ve hikayeler de bu amaçla kullanılabiliyor. Seslendirmeyi yapanlar, çabuk uyku getirdikleri için ün kazanabiliyor.

Bu tarz içerikler sunan Calm adlı uygulamanın yöneticisi Chris Mosunic tercih edilmelerinin sebebini böyle açıklıyor: 

İnsanlar iyi bir uykuyu sağlayacak araçlar arıyor. 'Yorgunum' kalıbı Google Trends'te 2023'te zirveye ulaştı. Tekrar tekrar aynı şeyi dinleyerek rahat ediyorlar. Hayatlarının diğer kısımlarındaki karmaşaya karşı sükuneti buluyorlar.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Fast Company