Tahran UAEA Başkanı’nı ‘denetimleri siyasallaştırmakla’ suçladı

İran UAEA Başkanı Grossi’ye iş birliğinin etkileneceği uyarısında bulundu

İran'ın uluslararası kurumlar nezdindeki daimi temsilcisi Kazım Garipabadi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu'nun Pazartesi günü Viyana'da düzenlediği toplantıda (AFP)
İran'ın uluslararası kurumlar nezdindeki daimi temsilcisi Kazım Garipabadi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu'nun Pazartesi günü Viyana'da düzenlediği toplantıda (AFP)
TT

Tahran UAEA Başkanı’nı ‘denetimleri siyasallaştırmakla’ suçladı

İran'ın uluslararası kurumlar nezdindeki daimi temsilcisi Kazım Garipabadi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu'nun Pazartesi günü Viyana'da düzenlediği toplantıda (AFP)
İran'ın uluslararası kurumlar nezdindeki daimi temsilcisi Kazım Garipabadi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu'nun Pazartesi günü Viyana'da düzenlediği toplantıda (AFP)

İran'ın uluslararası kurumlar nezdindeki daimi temsilcisi Kazım Garipabadi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi'nin İran'ın uranyum parçacıklarının bulunduğu üç gizli tesis hakkındaki soruları yanıtlamamasına ilişkin raporunu sert bir dille eleştirdi. Grossi’yi raporunu siyasallaştırmakla suçlayan Garipabadi, bu tutumunun iki taraf arasındaki işbirliğinin geleceğini etkileyeceği uyarısında bulundu.
İran faaliyetleriyle ilgili derin endişelerini dile getiren Grossi, “Oldukça gelişmiş ve iddialı bir nükleer programa sahip, uranyumu çok yüksek seviyelerde zenginleştiren, silah yapmak için gereken seviyeye çok yakın bir ülke ile karşı karşıyayız” ifadelerini kullanmıştı. Pazartesi günü UAEA Yönetim Kurulu'nun üç aylık toplantısında konuşan Grossi, İran’ın UAEA’nın tamamlayıcı erişim sağladığı üç bölgeden herhangi birinde nükleer madde parçacıklarının varlığına dair gerekli açıklamayı aylar geçtiği halde sağlamadığını, açıklanmayan başka bir tesisle ilgili soruları da yanıtlamadığını bildirmişti. Beklentilerinin gerçekleşmediğini, İranlı yetkililerin işbirliği yapma istekliliğine rağmen konuyla ilgili ‘somut bir ilerleme’ olmadığını söyleyen Grossi, “Müzakereler sonuç vermedi” ifadelerini kullanmıştı. Aynı zamanda Benim için güvenin yolu bilgilendirme, açık olma, teftiş ve tam şeffaflıktan geçer” açıklamalarında bulunmuştu.
Şarku’l Avsat’ın  ISNA haber ajansından aktardığı habere göre Garipabadi ise endişelerini ‘yapay’ olarak değerlendirdiği Grossi’yi küçük ve önemsiz konuları büyütmekle suçladı. “Grossi'nin tutumları, iki taraf arasındaki işbirliği ve ilişkilerin seviyesini göz ardı ederek İran ile ilişkilerde tek taraflı bir yaklaşımı yansıtıyor” ifadelerini kullanan Garipabadi, bu tutumların ‘iki taraf arasında gelecekteki anlaşmalara engel olabileceği’ uyarısında bulundu.
UAEA’nın raporunun İran ile UAEA arasındaki işbirliği ile çeliştiğini ifade eden Garipabadi, “Güvenilir kaynaklara dayanmadığı için kanıtlanmamış olan bu rapor, yapılan işbirliği ve ilerlemenin tüm yönlerini yansıtmadığı için ikna edici değil” açıklamalarında bulundu.
Yapıcı bir etkileşim için olumlu bir ortamın, önyargılı görüşler ve yapay kaygılardan, aynı zamanda önemsiz meseleleri abartmaktan kaçınmanın gerekli olduğunu söyleyen Garipabadi, UAEA’yı ‘siyasi gündeme’ tabi olmakla suçladı.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ise ABD anlaşmaya geri dönmeye yakın olduğu sırada İran'ın nükleer anlaşma için çalışmadaki ciddiyeti hakkındaki soru işaretlerini gündeme getiren ABD’li mevkidaşı Antony Blinken'e yanıt verdi.
Twitter hesabından açıklamada bulunan Zarif, ABD Başkanı Joe Biden ve Blinken'in ABD eski Başkanı Trump ve eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun yürüttüğü başarısız azami baskı politikasını, aynı zamanda ekonomik terörizmin bir pazarlık kozu olarak kullanılmasını geride bırakmaya istekli olup olmadığının belirsizliğine değindi.
Gidişatı değiştirme zamanının geldiğini vurgulayan Zarif, İran'ın anlaşma şartlarına, özellikle de taraflardan birinin diğer taraf yükümlülüklerine uymadığı taktirde yükümlülüklerinin tamamı veya bir kısmını askıya almasına izin veren 36. maddesine bağlı olduğuna dikkat çekti.
Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu huzurunda konuşan Blinken, “İran'ın anlaşmaya dönme yönünde ne gerekiyorsa yapmaya hazır olup olmadığı henüz belli değil. Hala teklifi test ediyoruz” ifadelerine başvurmuştu.
İran ve ABD’nin Nisan ayı başından bu yana Viyana'da Avrupa Birliği (AB) ve anlaşma taraflarının arabuluculuğunda yürüttüğü dolaylı müzakerelerin beşinci turu 2 Haziran'da sona ermişti. Diplomatlar, henüz teyit edilmemiş olsa da altıncı turun Perşembe günü yapılabileceğini söylüyor. Böyle olduğu taktirde, 18 Haziran'da İran’da yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bir anlaşmaya varmak için yalnızca sekiz gün kalmış olacak. Bazı temsilciler o zamana dek bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğunu söylüyor, ancak bu yöndeki ihtimaller yüksek değil.
AB’nin müzakerelerdeki direktörü Enrique Mora, Bir sonraki turda İran ile bir anlaşmaya varmayı beklediğini dile getirmişti. Ancak üst düzey Avrupalı ​​diplomatlar, en zor kararların henüz alınmadığını söylüyor.
Resmi IRNA haber ajansının bildirdiğine göre İran’ın Başmüzakerecisi Abbas Arakçi, Viyana'da yürütülen müzakerelerdeki gelişmeler hakkında Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu’na brifing vermek üzere bugün Parlamento'ya gidecek.
IRNA’nın haberine göre Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Sözcüsü Ebulfezl Amuli, “İran'ın talepleri kabul edildiği taktirde hızlı bir şekilde anlaşmaya varabiliriz, aksi takdirde anlaşma sağlanamaz” açıklamalarında bulundu.



Filistinli aktivist Mahmud Halil: Trump yönetimi beni susturmaya çalıştı ama bu bana daha büyük bir platform sağladı

 Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
TT

Filistinli aktivist Mahmud Halil: Trump yönetimi beni susturmaya çalıştı ama bu bana daha büyük bir platform sağladı

 Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)
Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump'ın seçkin üniversitelerle mücadelesinin başlamasından sadece birkaç gün sonra, federal göçmenlik görevlileri mart ayında New York'taki Columbia Üniversitesi'ndeki yurdunda Filistinli öğrenci Mahmud Halil'i gözaltına aldı.

Trump yönetimi, Filistinlileri destekleyen diğer yabancı öğrencileri gözaltına alarak ve Halil'in en önde gelen aktivistlerinden biri olduğu Filistin yanlısı öğrenci protesto hareketine tanık olan Columbia, Harvard ve diğer özel eğitim kurumlarına verilen milyarlarca dolarlık araştırma hibelerini iptal ederek mücadelesini artırırken, Halil üç aydan fazla bir süre Louisiana kırsalındaki bir gözaltı merkezinde tutuldu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre 30 yaşındaki Halil, “Soykırıma karşı durduğum için hiç pişman değilim… Doğru olanı savunduğum için, yani savaşa karşı çıktığım ve şiddete son verilmesi çağrısında bulunduğum için pişman değilim” ifadelerini kullandı.

Halil, hükümetin kendisini susturmaya çalıştığına ama aksine bunun kendisine daha geniş bir platform sağladığına inanıyor.

Halil serbest bırakıldıktan sonra New York'a döndüğünde havaalanında Trump'ın siyasi muhaliflerinden Temsilci Alexandria Ocasio-Cortez tarafından karşılandı. Gözaltına alındığı için doğumunu kaçırdığı eşi ve küçük oğluyla buluştuğu sırada destekçileri Filistin bayrakları salladı.

İki gün sonra Columbia Üniversitesi'nin Manhattan kampüsü yakınlarındaki katedralin merdivenlerinde düzenlenen bir mitingin yıldızı oldu ve burada üniversite yetkililerini eleştirdi.

Geçtiğimiz hafta, 2025 New York Belediye Başkanlığı seçimleri öncesinde Demokrat Parti ön seçimini kazanan Filistin yanlısı Zohran Mamdani ile birlikte coşkulu kalabalığın karşısına çıktı.

Halil şunları söyledi: “Bu durumda olmayı ben seçmedim; Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) seçti... Bunun elbette hayatım üzerinde büyük bir etkisi oldu. Dürüst olmak gerekirse halen yeni gerçekliğim üzerine düşünmeye çalışıyorum.”

Mayıs ayındaki mezuniyet törenine katılamayan Halil gözaltından işsiz olarak çıktı. Uluslararası bir yardım kuruluşunun siyasi danışman olarak çalışması için yaptığı teklifi geri çektiğini söyledi.

Hükümet temyiz başvurusunu kazanıp onu tekrar gözaltına alabilir. Bu nedenle Halil önceliğinin oğlu ve diş hekimi eşiyle mümkün olduğunca çok zaman geçirmek olduğunu ifade etti.

Suriye'deki bir Filistin mülteci kampında doğan Halil'in eşi Dr. Nur Abdullah ABD vatandaşı. Halil'e geçen yıl ABD'de kalıcı oturma izni verildi.

Yüksek lisans öğrencisi olarak 2022 yılında New York'a taşındı ve Columbia Üniversitesi yönetimi ile üniversitenin İsrail ordusunu destekleyen silah üreticileri ve diğer şirketlere yaptığı yatırımlara son vermesini talep ederek kampüs parkında eylem yapan protestocular arasındaki başlıca öğrenci müzakerecilerinden biri oldu.

Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)Filistinli aktivist Mahmud Halil, ABD'nin New York şehrindeki evinde, 2 Temmuz 2025 (Reuters)

Halil herhangi bir suçla itham edilmedi. Ancak ABD hükümeti geniş kapsamlı bir göçmenlik yasasına dayanarak onun ve diğer bazı Filistin yanlısı uluslararası öğrencilerin ‘yasal ancak tartışmalı’ konuşmalarının ABD'nin dış politika çıkarlarına zarar verebileceği gerekçesiyle sınır dışı edilmeleri gerektiğini savundu.

Davaya bakan federal yargıç, Trump yönetiminin Halil'i sınır dışı etmek için öne sürdüğü temel gerekçenin, ifade özgürlüğü haklarının anayasaya aykırı bir şekilde ihlal edilmesi olduğuna hükmetti. Hükümet karara itiraz ediyor.

Beyaz Saray Sözcüsü Abigail Jackson sorulara cevaben şunları söyledi: “Bu ifade özgürlüğü ile ilgili değil, Hamas teröristlerini desteklemek ve kampüsleri güvensiz hale getiren ve Yahudi öğrencileri taciz eden kitlesel protestolar düzenlemek için ABD'de bulunma hakkı olmayan kişilerle ilgili.”

Columbia Üniversitesi'nin politikasına meydan okuma

Halil, antisemitizm bahanesini kınadı ve Yahudi öğrencileri protesto hareketinin ‘ayrılmaz bir parçası’ olarak tanımladı. Hükümetin, Trump'ın Amerikan karşıtı, Marksist ve ‘radikal sol’ ideolojilerin hâkim olduğunu söylediği Amerikan yüksek öğretimini yeniden şekillendirmek için ‘antisemitizmi’ bahane olarak kullandığını söyledi.

Trump yönetimi Columbia'ya ve diğer üniversitelere, çoğunlukla biyomedikal araştırmalar için verilen federal hibe parasının, hükümet kimi kabul ettikleri, işe aldıkları ve ne öğrettikleri konusunda daha fazla denetime sahip olmadıkça devam etmeyeceğini bildirdi ve ‘daha fazla entelektüel çeşitlilik’ çağrısında bulundu.

Harvard'ın aksine Columbia Üniversitesi, hükümetin hibeleri aniden iptal etmesine itiraz etmedi ve Trump yönetiminin protestolarla ilgili kuralların sıkılaştırılması yönündeki bazı taleplerini, finansmanın yeniden başlatılmasına yönelik müzakerelerin ön koşulu olarak kabul etti.

Halil, Columbia'nın eylemlerini yürek parçalayıcı olarak nitelendirdi. Halil, “Columbia, yükseköğretim kurumlarının nasıl yönetildiğine dair her ayrıntıya müdahale etmesine izin vererek kurumu Trump yönetimine teslim etti” dedi.

Columbia Üniversitesi yönetimi, müzakereler devam ederken akademik özerkliği korumanın ‘kırmızı çizgi’ olduğunu belirtti.

Columbia Üniversitesi Sözcüsü Virginia L. Abrams, üniversite yetkililerinin Halil'in nitelendirmesine ‘kesinlikle katılmadıklarını’ ifade etti.

Abrams yaptığı açıklamada, “Columbia Üniversitesi, Halil de dahil olmak üzere, öğrencilerin güçlü bir şekilde inandıkları konularda konuşma hakkını tanır... Ancak üniversitenin, kampüsteki herkesin ayrımcılık ve tacizden uzak bir kampüs topluluğuna katılabilmesini sağlamak için kurallarına ve politikalarına uyması da önemlidir” ifadelerini kullandı.

Halil, Columbia ve Trump'ın hedefindeki diğer üniversiteleri öğrencilerine kulak vermeye çağırdı.

Halil sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Öğrenciler, bu kampüsün insan hakları ve uluslararası hukuka nasıl uyabileceğine ve tüm öğrencileri nasıl kapsayabileceğine dair net bir plan sundular... Meselelerin neresinde dururlarsa dursunlar herkes kendini eşit hissedecek... Üniversite yönetimi öğrencileri dinlemek yerine siyasi baskıya boyun eğmeyi tercih ediyor.”