Avengers: Endgame'den atılan sahneler, Loki'de kullanılmış

Loki'nin ilk bölümü 9 Haziran'da ekranlara gelmişti (Marvel)
Loki'nin ilk bölümü 9 Haziran'da ekranlara gelmişti (Marvel)
TT

Avengers: Endgame'den atılan sahneler, Loki'de kullanılmış

Loki'nin ilk bölümü 9 Haziran'da ekranlara gelmişti (Marvel)
Loki'nin ilk bölümü 9 Haziran'da ekranlara gelmişti (Marvel)

Disney+'ta yayımlanan yeni Marvel dizisi Loki'nin ilk bölümünde Avengers: Endgame'de kullanılmayan sahneler yer aldı. 
WandaVision ve Falcon and the Winter Soldier'ın ardından yayımlanan üçüncü Marvel dizisi olan Loki hayranlar arasında büyük bir heyecan dalgası yarattı. Loki, ilk bölüm reytinglerine göre ABD'de en çok yankı uyandıran Marvel dizisi oldu.
Dizinin "Glorious Purpose" başlıklı ilk bölümü Asgard'ın Prensi'nin başından geçenleri ekranlara getirdi. Dolayısıya dizi karakterin Endgame'deki kaçışını yeniden anlattı.
Yönetmen Kate Herron verdiği yeni röportajda 2019'da gişe rekorları kıran filmden görüntüleri basitçe kullanmadıklarını açıkladı. Herron, Russo kardeşlerin çektiği filmden hem kullanılan hem kullanılmayan görüntülerin karışımını diziye eklediklerini söyledi. 
Screen Rant'in haberine göre Herron şu ifadeleri kullandı:
"Çok eğlenceliydi. Demek istediğim, bir yönetmen olarak diğer tüm parlak film yapımcılarının uğraşlarının yer aldığı kütüphaneye erişim sağlamak büyük bir zevk. Açılışla ilgili en eğlenceli şey herkesin çok iyi bildiği o anı tamamen farklı bir perspektiften göstermekti. Bence bu kesinlikle bölümün geri kalanına yansıdı."

Öte yandan Loki'yi canlandıran Tom Hiddleston karakterine dair verdiği yeni röportajda Loki'nin Avengers: Sonsuzluk Savaşı'ndaki (Avengers: Infinity War) yürek burkan sahnesine dair düşüncelerini açıkladı. 
Comicbook'a verdiği röportajda Hiddleston şunları söyledi:
"Kendini Odinson (Odin'in oğlu) diye tanıtmasını hep dokunaklı bulmuşumdur."
"Kendine bu şekilde hitap etmesi ve Thor'a bakması gerçekten dokunaklıydı."
Independent Türkçe, Screen Rant, Comicbook, Deadline



Batı Şeria'da İsrail ordusuyla çıkan çatışmada 3 Kassam üyesi hayatını kaybetti

İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)
İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)
TT

Batı Şeria'da İsrail ordusuyla çıkan çatışmada 3 Kassam üyesi hayatını kaybetti

İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)
İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)

Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, Batı Şeria'nın Deyr el-Ğasun beldesinde İsrail ordusuyla yaşanan çatışmalarda Tulkerim'deki komutanı da dahil olmak üzere üç üyesinin öldürüldüğünü duyurdu.

Telegram üzerinden yapılan açıklamada, savaşçılarının öldürülene kadar ‘aralıksız 15 saatten fazla’ İsrail güçleriyle çatıştığı ifade edildi.

Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığı habere göre, bir İsrail kuvvetinin Tulkerim'in kuzeyindeki Deyr el-Ğasun beldesine saldırmasının ardından altı Filistinli öldürüldü.

İsrail ordusu dün (Cumartesi) akşam erken saatlerde, İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet (Şabak) ve polisle ortak bir operasyon gerçekleştirdiğini ve Tulkerim'deki bir Hamas hücresini ‘etkisiz hale getirdiğini’ bildirdi.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, hücrenin bir İsrail yedek askerinin öldürülmesinden, diğer sivillerin yaralanmasından ve İsrail kasabalarına yönelik yakın saldırılar planlamaktan sorumlu olduğu belirtildi.

Ordu, önleyici olarak nitelediği operasyon sırasında militanların Deyr el-Ğasun beldesinde tespit edildiğini; dördünün öldürüldüğünü, beşincisinin ise gözaltına alınarak sorgulanmak üzere güvenlik birimlerine teslim edildiğini bildirdi.


Hafter, Avrupa Birliği'ne Libya seçimlerinin yapılmasını destekleme çağrısında bulundu

Mareşal Halife Hafter (Ordu Komutanlığı)
Mareşal Halife Hafter (Ordu Komutanlığı)
TT

Hafter, Avrupa Birliği'ne Libya seçimlerinin yapılmasını destekleme çağrısında bulundu

Mareşal Halife Hafter (Ordu Komutanlığı)
Mareşal Halife Hafter (Ordu Komutanlığı)

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın haberine göre Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, Ordu Komutanı Halife Hafter'in Avrupa Birliği'nin Libya Büyükelçisi Nicola Orlando ile en son yerel ve bölgesel gelişmeleri görüştüğünü duyurdu.

Genel Komutanlıktan yapılan açıklamada, Hafter'in "Avrupa Birliği'nin cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılması ve kalıcı istikrar aşamasına ulaşılması için siyasi süreci desteklemek amacıyla daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini" vurguladığı belirtildi.

Açıklamada ayrıca Avrupa Birliği'nin Libya Büyükelçisi Nicola Orlando’nun, Libya Ulusal Ordusunun "güvenlik ve istikrarı korumadaki ve yasadışı göçü azaltmadaki önemli rolüne" övgüde bulunduğu belirtildi.


“Hızlı Destek”, Sudan ordusunu “Tigray Kurtuluş Cephesi” savaşçılarını kullanmakla suçluyor

Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri (AFP)
Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri (AFP)
TT

“Hızlı Destek”, Sudan ordusunu “Tigray Kurtuluş Cephesi” savaşçılarını kullanmakla suçluyor

Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri (AFP)
Sudan Hızlı Destek Kuvvetleri (AFP)

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada Sudan ordusunu, ülkede iki taraf arasında devam eden çatışmada Tigray Kurtuluş Cephesi savaşçılarından destek almakla suçladı.

HDK açıklamasında, Sudan ordu güçleriyle birlikte savaşan Tigray Kurtuluş Cephesi güçlerinin varlığını "belgeledikleri" belirtildi.

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetlerini ordu güçlerine entegre etme planları konusundaki anlaşmazlıkların ardından, ordu ile HDK arasında 2023 Nisan ayının ortasında çıkan çatışmalar halen devam ediyor.


Iraklı gruplar İsrail'in Hayfa limanını seyir füzesiyle hedef aldıklarını duyurdu

Hayfa Limanı (Arşiv- Reuters)
Hayfa Limanı (Arşiv- Reuters)
TT

Iraklı gruplar İsrail'in Hayfa limanını seyir füzesiyle hedef aldıklarını duyurdu

Hayfa Limanı (Arşiv- Reuters)
Hayfa Limanı (Arşiv- Reuters)

Iraklı silahlı gruplar, dün İsrail'in Hayfa limanını gelişmiş bir seyir füzesiyle hedef aldıklarını duyurdu.

"Irak'taki İslami Direniş" grupları bugün (Pazar) yaptıkları açıklamada, saldırıyı, İsrail’in, Gazze Şeridi'nde 7 Ekim'de Hamas hareketi ve diğer grupların düzenlediği saldırının ardından çıkan savaşına tepki olarak gerçekleştirdiklerini belirtti.


Hamas: Hareketin liderlerinin yeriyle ilgili müzakereler söz konusu değil

Hamas Siyasi Büro üyesi Husam Bedran (Hamas internet sitesi)
Hamas Siyasi Büro üyesi Husam Bedran (Hamas internet sitesi)
TT

Hamas: Hareketin liderlerinin yeriyle ilgili müzakereler söz konusu değil

Hamas Siyasi Büro üyesi Husam Bedran (Hamas internet sitesi)
Hamas Siyasi Büro üyesi Husam Bedran (Hamas internet sitesi)

Hamas Siyasi Büro üyesi Husam Bedran dün bir açıklama yaparak Gazze Şeridi'nde savaş sonrası dosyasının Filistinlilerin iç meselesi olduğunu ve başka hiçbir tarafı ilgilendirmediğini vurguladı.

Bedran, Hamas Hareketi’nin Katar’ın başkenti Doha'da yaşayan liderlere ne olacağına ve Kahire'de müzakere edilen öneri çerçevesinde Katar'dan çıkarılacakları yönünde bazı ajanslarda yer alan haberlere değinen Bedran, “Şu anda Filistin dışında bulunduğumuz yerlerdeki varlığımızla ilgili yeni bir gelişme söz konusu değil. Sadece halkımıza (Filistinlilere) yönelik bu saldırganlığı nasıl durduracağımızı düşünüyor ve bunu başarmak için tüm çabayı sarf ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Bedran, Gazze’de savaşın ertesi günüyle ilgili olarak “Savaştan sonra Gazze Filistinlilerin iç meselesidir. Hiçbir bölgesel ya da uluslararası tarafın bize (Filistinlilere) Gazze'de ya da Batı Şeria'da kendi işlerimizi nasıl yöneteceğimizi dikte etmeye hakkı yoktur” diye konuştu.

Londra merkezli Arap Dünyası Haber Ajansı’na konuşan (AWP) Bedran, şunları söyledi:

“Hamas olarak tutumumuz açık ve bu tutumumuzu birçok kez beyan ettik. Gazze’deki ve Batı Şeria'daki durumu yönetecek, Filistin kurumlarını birleştirecek, seçimlere hazırlayacak ve yeniden yapılanmayı denetleyecek bir Filistin ulusal uzlaşı hükümetinin kurulmasından yanayız.”

Bedran, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın geçtiğimiz günlerde ABD'nin Filistin’in Birleşmiş Milletler (BM) üyeliğine karşı veto hakkını kullanmasının ardından ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmeyi reddetmesinin Fetih Hareketi (El Fetih) ile Hamas Hareketi arasında bir anlaşma noktası oluşturup oluşturmayacağıyla ilgili görüşlerini şöyle dile getirdi:

“ABD bu savaşta, Filistin halkına karşı yürütülen savaşta kilit öneme sahip bir ortak olduğunu açıkça ortaya koydu. Siyasi ve diplomatik olarak ve BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) bu işgali savunmak için birçok kez veto hakkını kullanarak açık bir şekilde bu işgalin yanında yer aldı. Filistin'in bir bütün olması ve ABD'ye güvenmemesi gerektiğine inanıyoruz. Bunun için ABD'nin tutumuna karşı koymak amacıyla çeşitli adımlar üzerinde ulusal bir uzlaşıya varılması gerekiyor.”

El Fetih ve Hamas’ın dünya ile tek bir dilde ve tek bir tonda konuşması gerektiğini vurgulayan Bedran, “Mesele sadece şuradaki ya da buradaki tepkiler değil, tüm zorluklar karşısında üzerinde uzlaşılmış bir ulusal politikaya ihtiyacımız var” diye konuştu.


Hartum Vali Vekili’nin olağanüstü hâl kararına Sudan sivil muhalefetinden tepki

Sudan ordusu tarafından kontrol edilen eski Omdurman'da bir sokak (Reuters)
Sudan ordusu tarafından kontrol edilen eski Omdurman'da bir sokak (Reuters)
TT

Hartum Vali Vekili’nin olağanüstü hâl kararına Sudan sivil muhalefetinden tepki

Sudan ordusu tarafından kontrol edilen eski Omdurman'da bir sokak (Reuters)
Sudan ordusu tarafından kontrol edilen eski Omdurman'da bir sokak (Reuters)

Sudan sivil muhalefeti, Hartum Vali Vekili Ahmed Osman Hamza’nın geniş yetkilere sahip bir ‘güvenlik hücresi’ kurma ve eyalette olağanüstü hâl ilan etme hamlesini, ‘Müslüman Kardeşler'in siyasi muhaliflerinden intikam alma’ girişimi olarak değerlendirdi. Muhaliflere göre orduyu desteklemek üzere bir güvenlik hücresinin oluşturulması, yasadışı eylemler gerçekleştiren kötü şöhretli Halk Güvenliği Aygıtı’na geri dönüş anlamına geliyor.

Hamza, perşembe günü eyalette ilan ettiği olağanüstü hâl yasalarına dayanarak, herhangi bir tehdide karşı koymak için acil istihbarat ve güvenlik bilgilerine odaklanan, silahlı kuvvetler için erken uyarı aracı olarak hareket etmek üzere bilgi toplayan ve sınıflandıran bir ‘güvenlik hücresi’ kurdu.

Sivil Demokratik Güçler Koordinasyonu (Tekaddum) liderlerinden Şihab İbrahim, mevcut hükümetin savaşın bir parçası olduğunu ifade ederek, ‘tehlikeli’ kararlarının savaşı sürdürmeye ve iç savaşa dönüştürmeye davetiye çıkardığını” söyledi. İbrahim, “Bu adım, savaşın bir parçası olmayan ancak bundan etkilenen vatandaşları hedef alıyor. Söz konusu kararlar savaş bölgelerinde bulunanları hedef alıyor ve onları savaştan kendilerini bekleyen başka bir savaşa kaçarken daha zor seçimlerle karşı karşıya bırakıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Tepkiler hakkında uyarı

Tekaddum böyle bir hareketi, İslami Hareket ve Ulusal Kongre Partisi'nin 2003 yılından beri Darfur'da sürdürdüğü yaklaşımın devamı olarak değerlendirdi. Bu da devrik Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ile İslami Hareket ve devletin 50 liderinin, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından suçlanmasına yol açan ‘savaş suçları’ ile sonuçlandı.

Başkent Hartum 15 Nisan 2023 tarihinden beri Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında çatışmalara sahne oluyor. (Reuters)Başkent Hartum 15 Nisan 2023 tarihinden beri Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında çatışmalara sahne oluyor. (Reuters)

İbrahim, söz konusu kararların tehlikesinin, diğer tarafın (Hızlı Destek Kuvvetleri) kontrol ettiği bölgelerde savaş suçlarını artırabilecek şiddetli ‘tepkiler’ vermesinde yattığını belirtti. Zira bu tür davranışlar, vatandaşları dış görünüşlerine göre hedef aldığı için ‘savaş suçu’ olarak kabul ediliyor.

İbrahim, bu tür kararların ‘İslami Hareket ve Ulusal Kongre Partisi'nin savaşın sona ermesinden sonra siyasi süreç için herhangi bir formülün dışında tutulmasının’ önemini vurguladığını; ayrıca bölgesel ve uluslararası toplumdan İslami Hareket'in ‘terörist grup’ olarak sınıflandırılması talebini de güçlendirdiğini söyledi.

Düzenli kuvvetler için erken uyarı aygıtı

Hartum Vali Vekili Hamza, perşembe günü eyalette olağanüstü hâl ilan eden bir acil durum emri yayınladı. Ardından Hartum eyaleti için bilgi toplamak, analiz etmek, sınıflandırmak ve ele almak üzere bir ‘güvenlik hücresi’ oluşturma kararı da aldı.

Kararda hücre, düzenli kuvvetler için acil ve gecikmeli istihbarat ve güvenlik bilgileri toplayan bir ‘erken uyarı aygıtı’ olarak tanımlandı.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Hartum'da olağanüstü hâl ilan edilmesi önerisini onayladı. (Reuters)

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Hartum'da olağanüstü hâl ilan edilmesi önerisini onayladı. (Reuters)

Söz konusu güvenlik hücresi, ‘uyuyan hücreler’ olarak adlandırılan kişileri izlemek, şüpheli kişi, yer ve faaliyetleri takip etmek ve soruşturmakla görevlendirildi. Ayrıca hücreye arama, baskın yapma, gözaltına alma ve sorgulama yetkisi verildi.

Gözlemciler, Hamza’nın oluşturduğu güvenlik komitesine ‘toplumsal kuluçka merkezlerinin düşmanın bulunduğu bölgelerden silahlı kuvvetlerin kontrolü altındaki bölgelere hareketini’ izleme yetkisi vermesini, olağanüstü hâl emirlerinin en ciddi hükmü ve sivillerin bölge, ten rengi ve etnik kökenlerine göre hedef alınması olarak değerlendirdi.

Güvenlik komitesinin yetkileri

Bağımsız el-Ceride Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eşref Abdulaziz Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, Hartum Vali Vekili Ahmed Osman Hamza’nın İslamcı güvenlik geçmişi ve Halk Güvenliği Aygıtı’yla olan ilişkisiyle bilindiğini ifade etti. Abdulaziz, Hamza’nın bu kararla, İslami Hareket’in Halk Güvenliği Aygıtı’nın, ülkeyi yönettikleri dönemde muhalifleri bastırma konusundaki deneyimlerinden faydalanmaya çalıştığını belirtti.

Sudan ordusunun kontrolü elinde tuttuğu Omdurman'da yardım kuruluşlarından yiyecek almak için bekleyen insanlar (Reuters)

Sudan ordusunun kontrolü elinde tuttuğu Omdurman'da yardım kuruluşlarından yiyecek almak için bekleyen insanlar (Reuters)

Eski bir İslamcı olan Abdulaziz, güvenlik hücresinin ilan edilen yapısıyla olağan kontrolün dışında olduğunu ve geçmişi bilinen Vali Vekili’ne bağlı gruplardan oluşacağını açıkladı. Abdulaziz, “Böyle olduğu sürece hücre, hassasiyetle hareket eden, sivil güçleri ve Aralık 2018 devriminin tüm taraflarını hedef alan İslamcılardan oluşacaktır” ifadelerini kullandı.

Bu hücreye verilen yetkileri, zamanında Halk Güvenliği Aygıtı’nın oluşumuna kapı açan ‘tehlikeli yetkiler’ olarak nitelendiren Abdulaziz, “Bu, yeniden Halk Güvenliği Aygıtı’na dönüştür” dedi.

Halk Güvenliği Aygıtı, Sudan Ulusal Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı’na paralel İslamcı bir güvenlik örgütüdür. Aygıt, Beşir döneminde yargısız gözaltına alma, işkence, işkence altında öldürme ve o zamanlar ‘hayalet evler’ olarak bilinen, muhaliflere karşı ihlallerin işlendiği devlet denetimi dışındaki göz altı merkezlerinin kurulması da dahil olmak üzere ciddi ihlaller ve zulümler yapmakla suçlanmıştır.

Etnik gruplar ve bölgeler arasında ayrımcılık

Tekaddum liderlerinden Şerif Muhammed Osman Facebook hesabı üzerinden yaptığı bir paylaşımda, ‘HDK toplumsal kuluçka merkezlerinin Hartum eyaletinde HDK kontrolündeki bölgelerden hareketlerinin’ izlenmesine ilişkin hükmü ve güvenlik komitesine gözaltına alma ve soruşturma yetkisi veren diğer kararları, ‘geçtiğimiz dönemde alınan en tehlikeli kararlardan biri’ olarak nitelendirdi.

Osman, kararın, Sudanlılar arasında etnik köken ve bölge temelinde ayrımcılık yaptığını ve hedef alınanların ülke içinde ve eyalette silahlı kuvvetler tarafından kontrol edilen bölgelerde hareketlerini tehdit ettiğini belirtti.

Osman, “Savaş zaten uyarıda bulunduğumuz noktaya geldi. Ancak hükümetin bu emirleri yayınlaması bölünmeyi meşrulaştırmak, ulusal birliğe ve Sudanlı erkek ve kadınların güvenliğine yönelik bir tehdittir” ifadelerini kullandı.

Osman, savaşın durdurulması ve herkesin mümkün olan en kısa sürede savaşı durdurmak için çalışması çağrısında bulundu.

Yedi bölgeden oluşan Hartum eyalet hükümeti, sadece Omdurman şehrinin kuzeyinde yer alan ve savaşın başından beri Sudan ordusunun kontrolünde olan Kerri bölgesini ve ordunun yakın zamanda geri aldığı eski Omdurman bölgesinin bazı kısımlarını etkin bir şekilde kontrol ediyor. HDK ise eyaletin geri kalan altı bölgesini neredeyse tamamen kontrol ediyor. Bu da güvenlik hücresinin yetkilerini ordu tarafından kontrol edilen bölgelerle, HDK kontrolündeki bölgelerden gelen sivillerle ya da HDK bölgeleriyle kültürel ve coğrafi olarak bağlantılı olan ve ordu kontrolündeki bölgelerde yaşayan gruplarla sınırlı kılıyor.


"Düşmanımın düşmanı dostumdur" sözünü fizikçiler doğruladı

İnsanların sosyal çevrelerinde uyum arayışı içinde olduğu yıllardır doğrulanmaya çalışılıyordu (Unsplash)
İnsanların sosyal çevrelerinde uyum arayışı içinde olduğu yıllardır doğrulanmaya çalışılıyordu (Unsplash)
TT

"Düşmanımın düşmanı dostumdur" sözünü fizikçiler doğruladı

İnsanların sosyal çevrelerinde uyum arayışı içinde olduğu yıllardır doğrulanmaya çalışılıyordu (Unsplash)
İnsanların sosyal çevrelerinde uyum arayışı içinde olduğu yıllardır doğrulanmaya çalışılıyordu (Unsplash)

Bilim insanları "Düşmanımın düşmanı dostumdur" sözünün doğru olduğunu istatistik fizik kullanarak ortaya koydu. Yeni çalışmanın sosyal ilişkileri anlamanın ötesinde etkiler yaratması bekleniyor.

Avusturyalı psikolog Fritz Heider'ın 1940'larda ortaya attığı sosyal denge teorisine göre insanlar toplumsal ilişkilerinde uyum arayışı içinde. Bu sebeple bilişsel düzeyde tutarlılık aranırken, dengeli ilişkiler 4 kuraldan geçiyor: Düşmanın düşmanı dosttur, dostun dostu dosttur, düşmanın dostu düşmandır ve dostun düşmanı düşmandır.

Pek çok kişi ağ bilimi ve matematiği kullanarak yıllardır bu teoriyi doğrulamaya çalışmasına karşın toplumsal ilişkilerin karmaşıklığı ve çalışmalarda kurulan ağların basitliği nedeniyle bugüne kadar yapılan araştırmalarda tutarsız sonuçlar elde ediliyordu. 

Northwestern Üniversitesi'ndeki araştırma ekibiyse Heider'ın teorisinin iki temel öğesini bir araya getirerek bu engeli aştı: Gerçek hayatta herkes birbirini tanımıyor ve bazı insanlar diğerlerine göre daha pozitif olduğundan daha az olumsuz etkileşime giriyor.

Araştırmacılar hem pozitif hem negatif ilişkileri hesaba katan ağları içeren, daha önceden oluşturulmuş 4 kapsamlı veri setinden yararlandı: sosyal haber sitesi Slashdot'taki kullanıcıların puanladığı yorumlar, ABD Kongresi üyelerinin meclis kürsüsünden girdiği etkileşimler, Bitcoin yatırımcıları arasındaki etkileşimler ve tüketicilerin yorumlarını içeren internet sitesi Epinions'taki ürün incelemeleri.

Bilim insanları kurdukları ağdaki kişiler arasındaki pozitif ve negatif ilişkileri tamamen rasgele bir şekilde dağıtmadı. Rasgelelik için herkesin birbiriyle karşılaşma ihtimalinin eşit olması gerektiğini belirten araştırmacılar, gerçek hayattaki sosyal ağlarda bazı kişilerin diğerlerini tanımadığının altını çiziyor. Örneğin bir kişi, bir arkadaşının başka bir dostuyla hiç tanışmadan ondan haberdar olabilir. 

Bunun yerine fizikçiler, kişilerin birbiriyle tanışma ihtimaline dayanarak ağdaki ilişkilere pozitif veya negatif değerler tahsis edecek istatistiksel bir model geliştirdi. Bazı kişilerin daha dost canlısı olduğu sınırlamasını da modele dahil eden bilim insanları, değerlerin bu iki sınırlama içinde rasgele dağıtılmasını sağladı. 

Science Advances adlı bilimsel dergide dün yayımlanan araştırma kapsamında oluşturulan bu model, geniş çaplı toplumsal ağların Heider'ın sosyal denge teorisiyle tutarlı bir şekilde uyumlu olduğunu gösterdi. Northwestern Üniversitesi Fizik ve Astronomi bölümünde öğretim üyesi olan István Kovács, yazarları arasında yer aldığı çalışma hakkında şöyle diyor: 

Onlarca yıl boyunca yanlış yapmaya devam ettik. Bunun nedeni gerçek hayatın karmaşık olmasıydı. Kimin kimi tanıdığı ve bazı insanların diğerlerinden daha dost canlısı olduğu gibi iki kısıtlamayı aynı anda hesaba katmamız gerektiğini fark ettik.

Araştırmacılar elde ettikleri sonuçların çeşitli alanlarda kullanılabileceğini umuyor. Toplumsal kutuplaşmayı azaltma yolundaki çabalara katkı sunmanın yanı sıra bulguların insan ilişkileri dışındaki alanlarda da fayda sağlayabileceği düşünülüyor. Kovács "Beyindeki nöronlar arasındaki uyarıcı ve engelleyici bağlantılara veya bir hastalığın tedavisinde kullanılan farklı ilaç kombinasyonları arasındaki etkileşimlere bakabiliriz" ifadesini kullanıp ekliyor: 

Sosyal ağ çalışması keşif için ideal bir oyun alanıydı fakat asıl ilgi alanımız arkadaşlar arasındaki etkileşimleri araştırmanın ötesine geçip diğer karmaşık ağları incelemek.

Independent Türkçe, Science Daily, Interesting Engineering, Science Advances


New York Times: Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor

The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
TT

New York Times: Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor

The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)

Türkiye'nin Gazze savaşı nedeniyle İsrail'le ticareti tamamen durdurma kararı almasının yankıları sürüyor. 

Geçen ay 54 ürün grubunun bu ülkeye satışına kısıtlama getiren Ticaret Bakanlığı'ndan perşembe yapılan açıklamaya göre İsrail'le ticaret tamamen durduruldu. ABD'nin New York Times gazetesi de bugün konuyla alakalı olarak "Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor" başlıklı bir haber yayımladı. 

Gazze savaşının uzamasıyla ABD, Birleşik Krallık ve Almanya gibi Tel Aviv yönetimine yakın ülkelerin dahi en azından söylemsel olarak araya mesafe koymaya çalıştığı vurgulandı.

Ankara'nın ticaretin sürdürülmesi için Gazze'de kalıcı ateşkes sağlanmasını ve bölgeye insani yardım ulaştırılmasını şart koştuğu hatırlatıldı. 

Diğer yandan İsrail'in uluslararası toplumun tüm uyarılarına rağmen Refah'a operasyon yapma sinyali verdiği de anımsatıldı. 

Ankara'nın geçen yıl İsrail'e 5,4 milyar dolarlık ihracat yaparken ithalat rakamının yalnızca 1,64 milyar dolar olmasına işaret edilerek Türkiye'nin bu ticarette kârlı olduğu belirtildi. 

İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi için 2022'de adımlar atıldığı ancak bu umudun savaşla birlikte söndüğü yorumu yapıldı. 

Amerika kıtasına da bakılan haberde, Bolivya ve Belize'nin ardından Kolombiya'nın da İsrail'le diplomatik ilişkilerin kesileceğini duyurduğu ifade edildi. Şili ve Honduras'ın İsrail'deki büyükelçilerini geri çağırdığı hatırlatılırken Ürdün ve Bahreyn gibi Arap ülkelerinin de benzer adımlar attığının altı çizildi.  

Avrupa'daysa İspanya ve İrlanda gibi ülkeler, Filistin devletinin tanınması için çabalıyor.

Hamas'ın 7 Ekim'de düzenlediği ve 1200 kişinin öldüğü açıklanan Aksa Tufanı operasyonunun ardından patlak veren Gazze savaşında İsrail'in öldürdüğü kişi sayısı 34 bini aştı. Ölenlerin çoğu kadın veya çocuk.

Diğer yandan ateşkes için de görüşmeler sürüyor. Mısır medyası, Gazze Şeridi'nde ateşkes görüşmeleri için yola çıkan Hamas heyetinin başkent Kahire'ye ulaştığını bugün duyurdu.

Kahire el-İhbariye televizyon kanalı, Mısır güvenlik heyetinin birçok anlaşmazlık noktasında uzlaşma formülüne ulaştığını bildirdi.

Hamas Hareketi dün akşam yaptığı açıklamada, kendilerinden bir heyetin İsrail'le dolaylı görüşmelerin tamamlanması amacıyla cumartesi Kahire'ye gideceğini duyurmuştu.

Yine el-İhbariye televizyon kanalı, geçen pazartesi Hamas heyetinin görüşmelerin ardından Kahire'den ayrıldığını, Mısır'ın sunmuş olduğu ateşkes teklifini görüştükten sonra yazılı olarak iletmek üzere yeniden döneceğini ifade etmişti.
 

Independent Türkçe


Washington ile Tahran arasındaki yeni gizli görüşmeler Gazze'yi de kapsıyor mu?

Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
TT

Washington ile Tahran arasındaki yeni gizli görüşmeler Gazze'yi de kapsıyor mu?

Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)

Hüda Rauf

“Tahran Washington'u iki devletli çözümün yeniden canlandırılması için İsrail'e baskı yapmaya ikna edebilir mi?”

Bu dönemde, birçok haber İran ile ABD arasındaki doğrudan gizli görüşmelere ilişkin bilgiler paylaşıyor. Bu aralarındaki ikinci görüşme, ilki, Mayıs 2023'te Gazze Savaşı'ndan önce gerçekleşmişti. Şimdi ise İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı sırasında ve İran ile İsrail arasındaki doğrudan askeri çatışma turunun ardından gerçekleşiyor.

Görüşmelerin Umman'daki birinci turunda, İran'ın uranyumu zenginleştirme faaliyetlerinde yüzde 60 oranını geçmemeyi, 5 İran-Amerikan vatandaşını serbest bırakmayı ve karşılığında dondurulan paralarının bir kısmını almayı kabul ettiği geçici anlaşmaya varılmıştı. Aynı şekilde Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller vermişti.

Bu görüşmelerin aynı yılın Ekim ayında tamamlanması gerekiyordu, ancak Aksa Tufanı operasyonu ve İsrail'in bu operasyona bugüne kadar devam eden tepkisi sonrasında görüşmeler durdu.

Ocak 2024'te Kızıldeniz'de Husi saldırılarının başlaması ve Washington'un Tahran'dan saldırıların durdurulması talebinin ardından, iki taraf arasındaki iletişim yeniden başladı.

Şimdi Washington ile Tahran arasında doğrudan görüşmelere ilişkin paylaşılanlar ise daha büyük önem taşıyor, zira her zamanki gibi doğrudan ve gizli, ayrıca İsrail ile İran'ın birbirlerine yönelik karşılıklı saldırılarının ardından geldi ve aynı zamanda İran'ın nükleer dosyasını da ele alıyor.

Yani açıklanmamış görüşmelerle karşı karşıyayız ama bunlar İran'ın askeri gücünü gösterme, İran ile İsrail arasındaki angajman kurallarını değiştirme, yeni değişkenler gölgesinde her ikisinin caydırıcılık kapasitesini inşa etme, aralarındaki olası gerçek askeri operasyonları ve beklenen Amerikan ve Batı tepkisini simüle etmeye çalışma bağlamında geliyor.

Bu bağlam ışığında, görüşmelerin ve tartışılan dosyaların konularının Kızıldeniz'deki Husi saldırıları, İran'a bağlı milislerin rolü, Amerikan üslerinin hedef alınması veya İsrail'e saldırılarda bulunma, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun son raporuna göre İran'ın belirsizliğini koruyan nükleer kapasitesi gibi konuların yer alması beklenebilir. Dahası, bilhassa Kurum’un Direktörünün önümüzdeki günlerde Tahran'a yapacağı ziyaret, bir tür anlaşmanın gerçekleşeceği ve Direktörün de bunu açıklayacağı anlamına geliyor.

Ancak burada şunu da belirtmeden geçemeyiz; Tahran, Viyana görüşmelerinin Eylül 2021'de sona ermesinden bu yana nükleer belirsizlik politikası izleyerek, müfettiş sayısını azalttı ve uranyum zenginleştirme oranını yüzde 60’a yükseltti. Dahası, uluslararası toplumun İsrail'in Gazze'deki savaşı ile meşgul olduğu bir dönemde bu oranı daha da yükseltti. Dolayısıyla 2015’te imzalanan nükleer anlaşmasına göre İran'a yönelik kısıtlamaların 2025 yılında sona ermesinin planlandığı göz önüne alındığında, İran'ın nükleer kapasitesi konusunda eski anlaşmanın hiçbir işe yaramadığı, Tahran'ın statüsüne ilişkin yeni bir nükleer ve bölgesel gerçeklikle karşı karşıya bulunuyoruz.

Buradaki soru şu; Bilhassa Körfez ülkeleri ve Mısır gibi Arap ülkeleri; Gazze'deki durumun karmaşıklığından, Husilerin Kızıldeniz'deki saldırılarından ve deniz güvenliğinin bozulmasından asıl etkilenen ülkeler iken, İran ile ABD arasında geçici de olsa bir anlaşmaya varılmadan önce, Körfez ülkeleri gibi ilgili bölgesel taraflar varılan sonuçlara neden dahil edilmiyorlar?

Washington, gerilimleri yatıştırmak istiyorsa bölge ülkelerini dinledi mi? Washington ile Tahran arasındaki görüşmelerin gündeminde İsrail'e ateşkesi kabul etmesi ve uygulaması için baskı yapmak var mı? Tahran Washington'u iki devletli çözümün yeniden canlandırılması için İsrail'e baskı yapmaya ikna edebilir mi?

Yoksa aralarındaki görüşmeler ABD'nin, Tahran'ın yeni nükleer gücünü tanıması ve İran ile İsrail arasındaki ilişkinin kırmızı çizgilerinin belirlenmesi, İran'ın fonlarının bir kısmının serbest bırakılması, böylece Tahran’ın ABD seçim sezonunda sakin kalması ile mi sınırlı kalacak?

Bütün bu sorular, Joe Biden yönetiminin İran ile ilişkileri yönetme konusunda süregelen başarısızlığını ve İran’ın eylemlerine boyun eğdiğini, İran ile başa çıkmakta bölgesel güvenlik pahasına, İran ile tam bir ateşkesin aksine daha başarılı olan havuç ve sopa politikasını baltaladığını gösteriyor.

Bölge, Biden'ın vaat ettiği gibi daha kapsamlı ve daha geniş bir anlaşma vaatlerinin uygulanması yerine yalnızca İran, İsrail ve Washington arasındaki ilişkileri yönetmeye yönelik geçici, taktiksel anlaşmalarla karşı karşıya kaldı.

Bu nedenle bölge ülkeleri askeri ve güvenlik kapasitelerini geliştirmeye devam etmeli, çeşitli uluslararası güçlerle ittifaklarını çeşitlendirmeli ve yalnızca Amerikalı ortağa güvenmemeliler. Öte yandan Washington ile İran arasında doğrudan görüşmelerin yapılması, İran'ın Rusya ve Çin ile ilişkilerinin yetersiz olduğunu ve İran'a Washington ile iletişim kurmak konusunda isteksiz olmasını sağlayacak bir ekonomik getiri sağlamadığını açıkça ortaya koyuyor. Zira Washington ile iletişim kurmak, İran'ın arzuladığı bir hedef olarak kalacak ve Tahran, kendisi ile Washington arasındaki belirli ve hesaplanmış kurallara göre hareket etmeye devam edecek, bu kurallardan sapmayacaktır.


İsrailli yetkili: Esir değişimine karşılık Gazze savaşını bitirmeyeceğiz ve Refah'a gireceğiz

İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
TT

İsrailli yetkili: Esir değişimine karşılık Gazze savaşını bitirmeyeceğiz ve Refah'a gireceğiz

İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberine göre rehinelerin serbest bırakılması konusunda devam eden görüşmelere yakın İsrailli bir yetkili, Arap medyasında yer alan “ABD'nin, üç aşamalı ateşkes anlaşmasının ardından İsrail'in Gazze'den tüm güçlerini çekmesini garanti ettiği” haberlerini yalanladı.

Times of Israel'in internet sitesinde yer alan habere göre ismi açıklanmayan yetkili, "Bu haberlerin aksine, İsrail, rehinelerimizi serbest bırakma anlaşmasının bir parçası olarak hiçbir koşulda savaşı sona erdirmeyi kabul etmeyecektir" dedi.

İsrailli yetkili; "Siyasi düzeyde kararlaştırıldığı gibi, rehinelerimizin serbest bırakılmasına izin verilmesi için geçici bir süre verilmiş olsun ya da olmasın, ordu Refah'a girecek ve orada kalan Hamas tugaylarını yok edecek" ifadelerini kullandı.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, İsrail'in sivilleri korumaya yönelik bir plan sunmadığını söyleyerek, İsrail'in Refah şehrine büyük çaplı bir saldırı düzenlemesine karşı bir kez daha uyarıda bulundu.

Blinken, Arizona'daki McCain Enstitüsü'nün Sedona Forumu'nda “Böyle bir planın yokluğunda Refah'ta geniş bir askeri operasyonu destekleyemeyiz. Çünkü vereceği zarar kabul edilebilirliğin çok üzerindedir” şeklinde konuştu.