Türkiye, NATO sonrasında Afganistan'da güvenliği sağlayabilir mi?

Afganistan'da görev yapan Türk askerleri / Fotoğraf: Getty Images
Afganistan'da görev yapan Türk askerleri / Fotoğraf: Getty Images
TT

Türkiye, NATO sonrasında Afganistan'da güvenliği sağlayabilir mi?

Afganistan'da görev yapan Türk askerleri / Fotoğraf: Getty Images
Afganistan'da görev yapan Türk askerleri / Fotoğraf: Getty Images

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) 11 Eylül saldırıları nedeniyle Afganistan'a düzenlediği harekat 20 yılı geride bırakmak üzere.
Harekat ile El Kaide lider Usame bin Ladin'in öldürülmesiyle Taliban ve diğer Taliban yanlısı güçlerin ortadan kaldırılması planlanıyordu.
Bir süre sonra NATO gücü de düzenlenen harekata dahil oldu ancak Taliban ortadan kaldırılmadığı gibi saldırılarını artırdı.
Afganistan'da askeri operasyonlarla bir sonuç elde etmeyeceğini anlayan ABD yönetimi, barışın sağlanması için birçok girişimde bulundu.
Barış görüşmelerinin başlatılmasına yönelik ilk girişim Barak Obama döneminde gündeme geldi. 
2011-2013 ile 2016'da barış için çabalar oldu ancak girişimlerden herhangi bir sonuç alınmadı.
Taliban, 2018'de sergilediği sert ve uzlaşıdan uzak tutumunu kısıtlı da olsa terk ederek Katar'ın başkenti Doha'da ABD'nin temsilcileriyle bir araya geldi.
ABD ve Taliban'ın anlaşmaya yakınlaştığı açıklansa da olumlu hava kısa sürede dağıldı.
Aralık 2019'da taraflar arasında görüşmeler tekrar başladı ve ABD'nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad, taraflar arasında anlaşmanın gerçekleştiğini ve Başkan Donald Trump'ın onayının beklendiğini duyurdu.
Anlaşma görüşmeleri çerçevesinde Taliban'ın "şiddete son vermesi" ve "yabancı güçlerin ülkeden geri çekilmesi" başlıkları altında birtakım yeni kararlar alındı.
Alınan karar gereği ABD askeri güçlerini 1 Mayıs 2021'den itibaren geri çekmeye başladı. 11 Eylül'e kadar ise tüm askerlerini Afganistan'da çekecek. 
ABD ve NATO üyesi ülkelerin askerlerini çekmesiyle birlikte ülkede güvenlik sorunun nasıl sağlanacağı soruları gündeme geldi. 
Özellikle işletmesi ve güvenliğinin Türkiye'nin sorumluluğunda olduğu Kabil'deki Hamit Karzai Uluslararası Havalimanı'nın bundan sonraki durumunun ne olacağı merak konusu oldu.
Yabancı güçlerin terk etmeye başladığı Afganistan'ın güvenliğine Türkiye talip. 
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü John Kirby, ABD'nin çekilmesinden sonra havalimanının güvenliği için Türkiye ile ön görüşmeler yaptıklarını söyledi.
Afganistan ile ilgili olarak ABD'li yetkililerle görüştüklerini teyit eden Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da şartlara bağlı olarak Afganistan'da kalma niyetlerinin olduğunu belirterek şu ifadelere yer verdi:
"Şartlarımız nedir? Siyasi, mali ve lojistik destek. Bunlar yapıldığı takdirde biz Hamid Karzai Uluslararası Havalimanı'nda kalabiliriz. Şartlarımızla ilgili cevabı bekliyoruz. Bununla birlikte Afgan halkı bizim kardeşimiz. Hedef Afganistan'da sulhu, sükunu sağlamak. Bizim tarihi kardeşliğimiz var. Afgan halkı istediği müddetçe Afganistan'da kalabilmek, yardımcı olabilmek istiyoruz."
Ancak Taliban Sözcüsü Suhail Shaheen, Türkiye'nin talebini reddederek koruma teklifine karşı çıktı. 
Reuters haber ajansına konuşan Shaheen "Türkiye 20 yıldır NATO kuvvetlerinin bir parçasıydı. O nedenle ABD ile 29 Şubat 2020'de vardığımız anlaşma uyarınca onlar da Afganistan'dan çekilmeli" ifadelerini kullandı.

Peki Türkiye, Afganistan'da kalabilir mi? Bunun Ankara'ya maliyeti ne olur?
Konuya ilişkin Independent Türkçe'ye değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, gerekli şartlar sağlanmadan Türkiye'nin Afganistan'da kalmasının büyük bir risk oluşturacağı görüşünde.

"Türkiye'nin tek başına kalkması sözkonusu değil"
Stratejist ve uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, Türkiye için bunun çok maliyetli bir iş olacağını söyledi.
Ankara'nın ABD'den lojistik, maddi ve diplomatik destek talebinde bulunmasının gayet normal olduğunu kaydeden Prof. Han, "ABD ve NATO birlikte 20 senedir bir operasyon gerçekleştiriyor. Hep beraber altından kalkılamamış bir işin altından Türkiye'nin tek başına kalkması sözkonusu değil" dedi.
İki ülke ilişkilerinin çok derin tarihsel bağlar içerdiğine değinen Han, "Yürütülen NATO operasyonlarında Türk askerinin saldırıya uğramadığını hatta başka ülke askerlerinin saldırıyı önlemek için kollarına Türk bayrağını takarak devriye gezdiğini biliyoruz. Ancak Türkiye tek başına güvenliği sağlayıcı ülke olarak kalma noktasında bir tercihte bulunursa bu iyi niyetin devam edeceğini düşünmek fazla iyimserlik olur" diye konuştu.
Taliban'ın Türkiye'nin kalmasına karşı çıktığını hatırlatan Han, içerisindeki yabancı unsurların katılımı ve teşvikiyle ülke çapında güvenliği sağlama operasyonlarında Türk askeriyle karşı karşıya gelebileceğini belirterek şunları kaydetti:
"Bunun maliyeti olduğu gibi Ankara için ciddi bir güvenlik riski olur. NATO'nun güvenliğini sağlayamadığı Afganistan'da tek başına Türkiye tarafından güvenliğinin sağlanmasına imkan yok. Çok ciddi bir iktisadi pakete ihtiyaç var. Ankara'nın burada yapabileceklerinin bir sınırının olduğu açık. Tek başına veya münhasır kendisi karar alarak Ankara'nın bu işi yürüteceği tartışmalıdır. Havaalanının güvenceye alma meselesinde Türkiye'nin belli bir performansı var ama bunun tek başına güvence altına alınması ülkeye kalıcı bir barış ve huzur getirmez."

"Başarısız bir misyonun içerisine girmesinin bir faydasını görmüyorum"
Birçok ülkeye göre Türkiye'nin avantajlı bir konumda olduğunu ancak buna rağmen tek başına bu yükü yüklenemeyeceğini dile getiren Han, "Pakistan ile olan ilişkiler bir avantaj. Çünkü Pakistan kendi yarattığı canavarı tam kontrol edemese de Taliban üzerinde belli bir etkiye sahip. Görüşmelerin olduğu Katar'la da Ankara'nın ilişkileri oldukça olumlu. Bunların bir artısı var ama bunlar böyle tek başına Türkiye'nin bu yükü yüklenebileceği bir çerçeveyi çizmez" değerlendirmesinde bulundu.
Lojistik, diplomatik ve iktisadi destek sağlanmadan Türkiye'nin görevi üstlenmesinin başarısızlığa mahkum olacağını savunan Han, sözlerini şöyle tamamladı:
"Koşulları çok dikkatli belirlemeden Türkiye'nin Afganistan'da tanımı ve çerçevesi belli olmayan ve muhtemelen başarısızlığa mahkum bir misyonun içerisine girmesinin bir faydasını görmüyorum. Başarısızlık derken şunu kastediyorum; bu görüşmenin taraflarının uzlaşması çok zor. Türkiye'nin yapıcı bir misyonu olmalı. ABD Türkiye'ye cenazeyi kaldırma misyonu biçiyorsa eğer Ankara'nın bu işi daha dikkatli planlaması gerekiyor."

"Taliban'ın 'oluru' olmadan Türkiye'nin orada kalması risklidir"
NATO'nun kıdemli sivil temsilcisi olarak Afganistan'da görev yapan Hikmet Çetin de Taliban'ın "oluru" olmadan Türkiye'nin orada kalmasının çok riskli olduğuna dikkati çekti.
Çetin, yıllarca sürse de işin kazananın olmayacağını, ülkede kalıcı barışın sağlanmasının tek yolunun siyasi müzakerelerden geçtiğini belirtti.
Barışın sağlanması için Afgan hükümeti ve Taliban arasında müzakerelerin uzun yıllar sürdüğünü anımsatan Çetin, "Çünkü müzakerelerde yer alan hükümet ve Taliban heyetleri karar alabilecek düzeyde değildi. Sonra ABD'nin müzakerelerde devreye girmesiyle bir anlaşmaya varıldı" dedi.
İstanbul'da Afganistan'a komşu tüm ülkelerin katılımıyla düzenlenecek olan konferansın iptal edilmesine ilişkin Çetin, "Konferans neden düzenlenmedi? Çünkü açık söylenmese de Taliban'ın ön anlaşmadaki şartı yabancı güçlerin 1 Mayıs'a kadar ülkeyi terk etmesiydi. Joe Biden yönetimi ise ‘ben yeni geldim, toparlayamadım' diyerek 11 Eylül için gün verdi. Dolayısıyla Taliban da konferansa sıcak bakmadı" yorumunda bulundu.
Türkiye'nin Afganistan'da kalmasının risklerine değinen Çetin, sözlerine şöyle devam etti:
"Hükümetin özellikle Taliban'ın 'oluru' olmadan Türkiye'nin orada kalması risklidir. Çünkü Taliban şu an bile 'Türkiye çekilsin' diyor. Ankara bu işi çok iyi biliyor ama onay olmadan oraya gitmek bana göre risklidir. Riskli dediğim saldırı olabilir ve bu saldırılarda insanlar ölebilir. Ayrıca bunun bir bedeli var. En azından NATO'nun lojistik ve maddi destek vermesi gerekir. Maalesef bunların hiçbiri şu an yok."

"Türkiye dikkat etmezse Pakistan'ın durumuna düşebilir"
Askeri danışman, Afganistanlı yazar Esedullah Oğuz ise son 200 yıla bakıldığında hiçbir yabancı gücün Afganistan'ı tam olarak kontrol edemediğini ve belli bir süre sonra büyük kayıplarla geri çekilmek zorunda kaldığını hatırlattı. 
Kim olursa olsun yabancıların ülkenin güvenliğini sağlayamayacağını belirten Oğuz, bunun ancak Afganistanlılarla mümkün olabileceğine işaret etti.
İmar işlerini gerçekleştiren ve Afgan siyasetine fazla müdahil olmayan Türkiye'nin Afganistan'da savaşan taraflar dahil herkes tarafından kabul edilen tek ülke olduğunu ifade eden Oğuz, "Amma… Ankara Afganistan'ın iç siyasetine ciddi olarak karışmaya başlarsa ve buna Pakistan'ı da karıştırırsa, her şey bir anda Türkiye'nin aleyhine dönebilir. Dolayısıyla Ankara mümkün olduğunca Afganistan'ın içişlerine karışmaktan uzak durmalıdır" diye konuştu.
Zamanında Pakistan'ın Sovyetlere karşı savaşan mücahitlere silah ve lojistik destek sağladığını, savaştan kaçan milyonlarca Afgan'a kucak açtığını ve tüm bunlara Sovyet sonrası Afganistan'da kendisine yandaş bir yönetimin kurulması için katlandığını aktaran Oğuz, ancak 11 Eylül saldırılarının planlarını alt üst ettiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
"İslamabat hala hedefinden vazgeçmiş değil. Bu yüzden bugün Pakistan Afganistan'ın en büyük düşmanı. Türkiye de dikkat etmezse, aynı duruma düşebilir. Yani bugün Afganistan'ın en iyi dostu olan Türkiye, yarın gözden düşebilir. Havaalanının güvenliğini üstlenmek başka tüm ülkenin güvenliğini üstlenmek başkadır. Oranın güvenliği sağlanabilir ama başkentin göbeğinde günaşırı bombalar patlarken, havaalanının güvenli olmasının ne anlamı var. Bunu tartışmak gerekir."

"Türkiye komşu ülkeler ile çıkar çatışmasına girebilir"
Kabil hükümetinin her an düşecekmiş gibi bir görüntü verdiğini çünkü son birkaç haftada 20'den fazla ilçenin Taliban'ın eline geçtiğini söyleyen Oğuz, "Ankara'nın böyle bir hükümete güvenerek birtakım görevler üstlenmesi hem tehlikeli hem de itibarını sarsar. Eğer bunu yapacaksa hükümetin yanı sıra Taliban'ın rızasını almalıdır. Türkiye yanlış bir adımla büyük çabalar, maddi ve manevi külfetler sonucu elde ettiği itibar ve güveni heba etmemelidir" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin Afganistan ve Pakistan ile olan dostluklarının duygusal, akıl ve mantık süzgecinden geçmediği gibi henüz test edilmediğini de ileri süren Oğuz, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ankara henüz bu ülkelerle çıkar çatışmasına girmemiştir. Türkiye yarın siyasete aktif olarak müdahil olursa, önce Afganistan'da savaşan taraflar ardından da Pakistan başta olmak üzere pek çok komşu ve bölge ülkesiyle çıkar çatışmasına girebilir. Ülkeler arasında daimi dostluk veya düşmanlık yoktur. İlişkileri belirleyen çıkarlardır. Nitekim Türkiye bugün Çin ile ilişkilerini bozmamak, maddi ve manevi kayıp yaşamamak için Uygurlara uygulanan soykırıma ses çıkarmamakta. Oysa tüm Batı, Çin'in uygulamalarını soykırım olarak tanımlamış ve lanetlemiştir. Afganistan yüzünden Türkiye de yarın Pakistan'la bir çıkar çatışmasına girdiği takdirde, 50 yıllık dostunu kaybetmiş olacaktır."



Musk'ın düzenlediği "Biden karşıtı" yemeğe pek çok önemli isim katılmış

Elon Musk nisanda Los Angeles'ta düzenlenen bir etkinliğe katılıyor. Ayrıca geçen ay şehirde "Biden karşıtı" bir yemekli davete ev sahipliği yaptığı bildirildi (AP)
Elon Musk nisanda Los Angeles'ta düzenlenen bir etkinliğe katılıyor. Ayrıca geçen ay şehirde "Biden karşıtı" bir yemekli davete ev sahipliği yaptığı bildirildi (AP)
TT

Musk'ın düzenlediği "Biden karşıtı" yemeğe pek çok önemli isim katılmış

Elon Musk nisanda Los Angeles'ta düzenlenen bir etkinliğe katılıyor. Ayrıca geçen ay şehirde "Biden karşıtı" bir yemekli davete ev sahipliği yaptığı bildirildi (AP)
Elon Musk nisanda Los Angeles'ta düzenlenen bir etkinliğe katılıyor. Ayrıca geçen ay şehirde "Biden karşıtı" bir yemekli davete ev sahipliği yaptığı bildirildi (AP)

Elon Musk geçen ay davet listesinde dünyanın en zengin ve en güçlülerinden bazılarının yer aldığı "Joe Biden karşıtı" bir yemekli davete ev sahipliği yaptı.

Bu yemeği ilk haberleştiren Puck'a göre girişimci ve yatırımcı David Sacks, nisanda ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki Hollywood Hills'taki malikanesinde bu elit toplantıya ortak ev sahipliği yaptı. Bir kaynak, yemekli davetteki sohbetin büyük ölçüde Demokratları yenmek için nasıl para toplanacağı etrafında döndüğünü belirtti. 

Bu toplantı Puck tarafından "Biden karşıtı" diye nitelendirildi ancak özellikle eski Başkan ve Cumhuriyetçilerin muhtemel adayı Donald Trump'ı desteklemek amacıyla yapılmadı. Aslında Sacks, 2021 Ocak'ta yayımlanan bir podcast'te Trump'ın 6 Ocak'taki eylemlerinin kendisini "ulusal düzeyde yeniden aday olmaktan diskalifiye ettiğini" söylemişti.

Konuk listesinde Peter Thiel, Rupert Murdoch, Michael Milken ve Travis Kalanick'in yer aldığı bildirildi.

Puck'ın haberine göre göç, yemeğin gündem konusu oldu. 

Dünyadaki en zengin ikinci kişi Musk'ın son yıllarda siyasete ilgisi arttı ve sık sık dünya liderleriyle birlikte görüldü. Musk, eski adı Twitter olan sosyal medya platformu X'te bir dizi siyasi görüşünü kamuoyuyla paylaştı.

Musk, kasımdaki ABD başkanlık seçimi için henüz bir adayı desteklemedi. Milyarder, martta yaptığı açıklamada ne Biden ne de Trump'ın kampanyalarına bağış yapmayı planladığını söylemişti. 

Ancak SpaceX'in kurucusu 2020'de oyunu Biden'a verdiğini söylemişti. Ocak ayında sosyal medya ağı X'te şöyle yazmıştı:

Kendimi bu kez Biden'a oy verirken göremiyorum.

Musk, Biden'ın göç politikasını açıkça eleştirmiş ve İç Güvenlik Bakanı Alejandro Mayorkas'ın "yasaları kasten çiğnediği ve yasadışı göçü tüm tarihsel emsallerin ötesinde devasa ölçüde artırdığı için" görevden alınması çağrısında bulunmuştu.

Aynı zamanda X'te "ifade özgürlüğünü" açıkça savunan Musk, Başkan'ın eski baş tıbbi danışmanı Anthony Fauci'den duyduğu hoşnutsuzluğu şöyle dile getirmişti:

Zamirlerim Yargılansın/Fauci.

Musk ayrıca Trump'ı da eleştiriyor. Tesla milyarderi, ABD'nin Paris İklim Anlaşması'ndan çekilmesinin ardından Haziran 2017'de Trump'ın oluşturduğu danışma konseylerindeki görevlerinden istifa etmişti. 

Temmuz 2022'de Trump, milyarderi "saçmalıklarıyla ünlü biri" diye nitelendirerek yerden yere vurması üzerine Musk şöyle bir yanıt vermişti:

Adamdan nefret etmiyorum ama Trump'ın ununu eleyip eleğini asarak emekli olmasının zamanı geldi.

Yemeğe katılan diğer konuklar da eskiden Trump'a yakından bağlantılı isimlerdi.

Trump'ın affettiği finansçı Michael Milken, Trump yönetiminin hazine bakanı Steven Mnuchin'le birlikte yemeğe katıldı.

Fox News'un sahibi News Corp'un eski başkanı olan medya patronu Rupert Murdoch, Trump'ın ekonomik danışma konseyinin bir dönem üyesi olan eski Uber CEO'su Travis Kalanick, PayPal'ın kurucu ortağı ve 2016'da Trump'ı destekleyen Peter Thiel de davette yer aldı. 

The Independent; Musk, Sack, Thiel, Murdoch, Milken ve Kalanick'in temsilcileriyle temasa geçti ancak henüz yanıt alamadı. 
Independent Türkçe


ABD'nin Gazze'deki iskelesi bitse de yardım gecikebilir

Yardım limanı, ABD ordusu ve müttefiklerinin inşa ettiği karmaşık bir sistem (ABD Ordusu Merkez Komutanlığı)
Yardım limanı, ABD ordusu ve müttefiklerinin inşa ettiği karmaşık bir sistem (ABD Ordusu Merkez Komutanlığı)
TT

ABD'nin Gazze'deki iskelesi bitse de yardım gecikebilir

Yardım limanı, ABD ordusu ve müttefiklerinin inşa ettiği karmaşık bir sistem (ABD Ordusu Merkez Komutanlığı)
Yardım limanı, ABD ordusu ve müttefiklerinin inşa ettiği karmaşık bir sistem (ABD Ordusu Merkez Komutanlığı)

ABD'nin inşa ettiği geçici liman tesisi büyük ölçüde tamamlansa da insani yardımların Gazze'ye gidişi bölgedeki kötü hava koşulları nedeniyle gecikebilir .

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi İletişim Danışmanı John Kirby perşembe günü, yeni tesis üzerinden Gazze'ye yardım akışının ne zaman başlayabileceği sorulması üzerine gazetecilere, (ABD Savunma Bakanlığı'nın Kıyı Ötesi Ortak Lojistik Operasyonu adını verdiği operasyon kapsamında ABD askerlerinin kurduğu) yardım iskelesinin inşasının neredeyse bittiğini söyledi. Geçici liman Amerikan ordusu ve Ortadoğu'daki diğer müttefikleri için büyük bir proje.

Kirby limanla ilgili olumlu haberlerini bir uyarıyla dengeledi.

"Doğu Akdeniz'de insani yardım malzemelerini almaya başlayabileceğimiz tarihi etkileyebilecek, hava durumuna dair bazı endişeler var" dedi. Emekli bir ABD Deniz Kuvvetleri Tuğamirali olan Kirby, deneyimlerine dayanarak o bölgedeki hava durumunun "öngörülemez olabileceğini" de sözlerine ekledi.

"An itibarıyla hava durumunun diğer her şey kadar önemli bir faktör olduğunu anlıyorum" dedi.

Kirby'nin açıklamaları Pentagon Sözcü Yardımcısı Sabrina Singh'in gazetecilere "yüzer iskelenin tamamen inşa edildiğini ve kurulduğunu" söylemesinden sadece bir gün sonra geldi.

Singh, iskeleyi Gazze kıyısına bağlayan "geçidin inşasının devam ettiğini" de sözlerine eklemiş ancak ne zaman tamamen bitebileceğini ayrıntılı olarak belirtmekten kaçınmıştı.

"Teslim tarihinde en başından beri mayıs başında demiştik. Hâlâ bu hedefe ulaşma yolunda olduğumuza inanıyoruz ancak insani yardımın, o ilk kamyonların ne zaman Gazze'ye gireceğine dair kesin bir tarih veremiyorum. Ancak elimizde bir tarih olur olmaz elbette sizi bu konuda bilgilendireceğiz" demişti.

Denizde inşa edilen karmaşık bir sistem olan yüzer platform, İsrail güçlerinin yardım taşıyan kamyonlar için sahile demirlediği bir geçide sahip.

ABD Savunma Bakanlığı inşaatın 25 Nisan'da başladığını duyurmuştu. The Independent yardımların ulaştırılmasıyla ilgili tahminler hakkında daha fazla yorum için bakanlığa ulaştı ancak yanıt alamadı.

Biden, Demokrat Partililer ve partinin seçmenleri arasında ABD Başkanı'nın Netanyahu'nun Gazze'deki eylemlerine verdiği tepkiye yönelik memnuniyetsizliğin artmasının ardından marttaki Ulusa Sesleniş konuşması sırasında yardım iskelesinin inşasını duyurmuştu. Son birkaç günde Amerikan kampüslerinde düzenlenen Filistin yanlısı protestolar insani yardımın bölgeye ne zaman ulaşacağı sorularını daha da yoğunlaştırdı.

İsrail-Hamas savaşı, Hamas teröristlerinin geçen yıl 7 Ekim'de İsrail'i istila ederek çok sayıda kişiyi rehin almasının ardından başlamıştı. Bu rehinelerin bir kısmı iade edilirken, diğerleri hâlâ Filistin topraklarında. Bu hafta Hamas rehinelerden birinin videosunu yayımladı.

İsrail bombardımanı sonrasında Gazze'de çoğu kadın ve çocuk 30 binden fazla kişinin öldüğüne inanılıyor.

Independent Türkçe


Güneş koronasının tüylü yapısı gözler önüne serildi

Güneş koronasının tüylü yapısı gözler önüne serildi
TT

Güneş koronasının tüylü yapısı gözler önüne serildi

Güneş koronasının tüylü yapısı gözler önüne serildi

Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Güneş atmosferinin en dış katmanı koronanın detaylı görüntülerini paylaştı. ESA'yla NASA'nın işbirliğinde görevini sürdüren Solar Orbiter uzay aracının çektiği videoda bu son derece sıcak katmanın tüy benzeri şeylerle kaplı olduğu görülüyor.

ESA dün yaptığı açıklamada videonun Solar Orbiter'ın Ekstrem Ultraviyole Görüntüleme adlı aracıyla geçen yıl 27 Eylül'de çekildiğini belirtti. Görüntüleri kaydettiği sırada uzay aracının Güneş'le arasındaki mesafe, Dünya'nın yıldızıyla mesafesinin yaklaşık üçte biri kadardı. 

Videodaki parlak yerlerin sıcaklığının 1 milyon derece civarında olduğunu açıklayan uzay ajansı, radyasyonu emen soğuk maddelerin bu nedenle daha karanlık göründüğünü ifade etti. 

Şubat 2020'de başlatılan Solar Orbiter görevi kapsamında çekilen video ve fotoğraflar, bilim insanlarına Güneş'e dair yeni bakış açıları kazandırıyor. Son videosunda da koronal yosun denen tüy benzeri yapıların yanı sıra iğne ve koronal yağmurun yeni görüntülerini sundu. 

Yosuna benzediği için bu şekilde adlandırılan koronal yosun, plazmadan meydana geliyor. Bu yosunlar genellikle, Güneş atmosferinde yine plazmadan oluşan kemer benzeri yapıları ifade eden koronal döngülerin dibinde görülüyor. Yıldızın atmosferinin, kromosfer ve korona adlı iki katmanına yayılan koronal yosun, çok sıcak olduğundan pek çok alet tarafından saptanamıyor. 

Solar Orbiter ayrıca iğne veya spikül denen, uzun gaz kulelerini de kaydetti. Kromosfere kadar uzanan iğnelerin boyu 10 bin kilometreye varabiliyor. 

Videoda soğuk maddelerin yükselip daha sonra büyük ölçüde tekrar yere düştüğü "küçük bir patlama" da gözlemleniyor. Öte yandan ESA yaptığı açıklamada, bu küçük patlamanın Dünya'dan büyük olduğunun altını çizdi. 

Koronadaki sıcak plazmanın soğuyup yoğunlaştıktan sonra geri yağmasını ifade eden koronal yağmur da yeni videoda görülüyor. Kütleçekim etkisiyle meydana gelen "soğuk yağmur" 10 bin dereceden daha düşük bir sıcaklığa sahipken, arkasındaki daha parlak kısım olan koronal döngüler yaklaşık 1 milyon derece.

Solar Orbiter'ın yanı sıra NASA'nın Parker Solar Probe ve Solar Dynamics Observatory görevleri de Güneş'i izleyerek görüntüler topluyor. Parker Solar Probe geçen yıl ekimde yıldızın 7,26 milyon kilometre uzağından geçerek Güneş'e en çok yaklaşan araç olmuştu.

Independent Türkçe, Universe Today, ESA, Space


Pakistan'da meydana gelen otobüs kazası: En az 20 kişi öldü, 21 kişi yaralı

Yaralılar ambulansa taşınırken (AP_Arşiv)
Yaralılar ambulansa taşınırken (AP_Arşiv)
TT

Pakistan'da meydana gelen otobüs kazası: En az 20 kişi öldü, 21 kişi yaralı

Yaralılar ambulansa taşınırken (AP_Arşiv)
Yaralılar ambulansa taşınırken (AP_Arşiv)

Pakistan polisi bugün (Cuma) ülkenin kuzeyinde meydana gelen trafik kazasında en az 20 kişinin öldüğünü duyurdu.

Kaza yapan otobüs, başkent İslamabad ile yakınlarındaki Ravalpindi arasında sefer yapıyordu.

Kaza yerine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Chilas kasabasın polis yetkilisi Azmat Shah, "Kazada 20 kişinin öldüğünü, 21 kişinin de yaralandığını" söyledi.

Azmat Shah, AFP’ye yaptığı açıklamada, sürücünün virajda otobüsün kontrolünü kaybettiğini ve otobüsün İndus Nehri vadisine düştüğünü belirtti.

Polis yetkilisi, yaralılardan beşinin durumunun kritik olduğunu söyledi.

Pakistan, otoyolların kötü durumu, trafik kurallarına uyulmaması ve sürücülerin dikkatsiz nedeniyle meydana gelen trafik kazalarında yüksek ölüm oranları kaydediyor.

Ülkede otobüsler çoğunlukla maksimum kapasiteye kadar dolduruluyor ve emniyet kemeri takma kuralına uyulmuyor.


ABD Savunma Bakanı: Hamas'ın güçlerimize saldırmayı planladığına dair hiçbir belirti yok

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (AFP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (AFP)
TT

ABD Savunma Bakanı: Hamas'ın güçlerimize saldırmayı planladığına dair hiçbir belirti yok

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (AFP)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (AFP)

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin Perşembe günü yaptığı açıklamada, Filistin İslami Direniş Hareketi'nin (Hamas) Gazze'deki ABD kuvvetlerine herhangi bir saldırı planladığına dair herhangi bir belirti görmediğini ancak ordunun güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri alıdığını söyledi.

Austin basın toplantısında "Bu bilgiyi istihbaratla yetkilileri görüşüyorum. Ancak şu anda böyle bir niyetin olduğuna dair herhangi bir belirti göremiyorum. Ancak burası bir savaş bölgesi ve pek çok şey olabilir" dedi.

Beyaz Saray ulusal güvenlik sözcüsü John Kirby Perşembe günü yaptığı açıklamada, ABD ordusu tarafından Gazze'ye insani yardım akışını hızlandırmak amacıyla inşa edilen deniz iskelesinin, hazırlıkları engelleyen kötü hava koşullarına rağmen birkaç gün içinde faaliyete geçeceğini söyledi.

İsrailli yerleşimcilerin Ürdün'den gelen bir sevkiyata saldırmasının ardından ABD, hem İsrail'e hem de Hamas'a Gazze'deki sivillere yönelik yardımın kesintiye uğramamasını sağlama çağrısında bulundu.


İsrail'in Philadelphia Koridoru’nu işgal planı

Mısır'ı Gazze Şeridi'nden ayıran tampon bölge olan Philadelphia Koridoru'na paralel bir yolda devriye gezen askerler, 19 Mart 2007. (Arşiv - AFP)
Mısır'ı Gazze Şeridi'nden ayıran tampon bölge olan Philadelphia Koridoru'na paralel bir yolda devriye gezen askerler, 19 Mart 2007. (Arşiv - AFP)
TT

İsrail'in Philadelphia Koridoru’nu işgal planı

Mısır'ı Gazze Şeridi'nden ayıran tampon bölge olan Philadelphia Koridoru'na paralel bir yolda devriye gezen askerler, 19 Mart 2007. (Arşiv - AFP)
Mısır'ı Gazze Şeridi'nden ayıran tampon bölge olan Philadelphia Koridoru'na paralel bir yolda devriye gezen askerler, 19 Mart 2007. (Arşiv - AFP)

Ateşkes anlaşması ve esir değişimi konusunda ‘olumlu işaretlerin’ yayıldığı bir dönemde Tel Aviv'deki güvenlik çevreleri, İsrail ordusunun Refah'a yönelik geniş çaplı işgale alternatif olarak askeri operasyonlar üzerinde düşündüğünü bildirdi.

İsrail medyası güvenilir askeri kaynaklara dayanarak, 1,4 milyondan fazla yerinden edilmiş insana ev sahipliği yapan Refah'ın işgal edilmesine karşı ABD dahil uluslararası muhalefet ve uyarılar ışığında bir alternatif aranması gerektiğini belirtti. En iyi alternatif, Gazze Şeridi ile Mısır’ın Sina bölgesi arasındaki Philadelphia Koridoru ya da İsrail'in 2005'te bölgeden çekilmesinden önceki adıyla Selahaddin Koridoru olarak bilinen sınırın kontrol edilmesidir.

f8l9
Gazze-Mısır sınırındaki Philadelphia Koridoru nedir?

Söz konusu askeri kaynaklar, Mısır'ın kesin bir dille yalanlamasına rağmen aktif tünellerin varlığından emin oldukları için, bu hamlenin amacının Filistin Refah’ı ile Mısır Refah’ı arasındaki yer üstü ya da yer altı geçişlerini engellemek olduğunu vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Ordu Radyosu'ndan aktardığına göre Refah'ta halen düzenli ve organize bir şekilde faaliyet gösteren dört Hamas tugayı bulunuyor. Kuşkusuz bu tugayları dağıtmak aylar alacak. Çünkü İsrail ordusunun şehir içindeki tünel ve yeraltı sığınakları ağını yok etmek için uzun süre çalışması gerekecek.

İsrail Ordu Radyosu’nun raporuna göre, tünel ve yeraltı sığınaklarına önemli ölçüde zarar vermeden Hamas'ın Gazze Şeridi’ndeki komuta ve kontrol zincirini gerçek anlamda etkisiz hale getirmek mümkün değil. İsrail ordusunun kapsamlı ve şiddetli kara harekâtına rağmen, Hamas'ın komuta ve kontrol sistemi, askerlerin çekilmesinin ardından yükselmeye başladı.

Dolayısıyla rapora göre, ‘Refah'ın işgali Hamas'ın yenilgisine yol açmayacak, ancak ilk bakışta İsrail tüm Gazze Şeridi'nin işgalini tamamlamış olacak. Çünkü İsrail ordusu, yedi aylık savaşa rağmen Gazze Şeridi'nin tüm bölgelerini aynı anda kontrol etmiyor. Ele geçirilen bölgelerde bile Hamas gerilla savaşını sürdürebilir.’

dsf brgt
Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki Refah Sınır Kapısı’nda Mısır ordusu askerleri (DPA)

İsrail Ordu Radyosu, sınırın diğer tarafında henüz açıklanamayan bir Mısır hareketliliği olduğunu da bildirdi. İsrail askerleri, son iki hafta içinde Mısır ordusunun Gazze Şeridi sınırında alışılmadık bir şekilde konuşlandığını, zırhlı askerlerin, araçların ve savaş ekipmanlarının çok sayıda göründüğünü gözlemledi.

İsrail Ordu Radyosu’na göre bu, ‘Mısır'ın Refah'ta yerinden edilmiş insan kalabalığının sınıra doğru ilerlemesinden duyduğu korku ya da İsrail işgali ihtimalinden duyulan rahatsızlığın bir ifadesi’ olabilir.

df vbde
Gazze Şeridi'nin kuzeyinden göç eden insanlar geçtiğimiz Ocak ayında Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki sınır duvarının yakınında (DPA)

Her iki durumda da Mısır ordu güçleri, 1979 yılında iki ülke arasında imzalanan Camp David Anlaşması’nın güvenlik eklerinde öngörüldüğü üzere, son yıllarda yalnızca Mısır polis güçlerinin bulunduğu bölgelerde konuşlandırılıyor.

İki ülke daha önce, Mısır Sina'da terör örgütleriyle, İsrail ise kaçakçılıkla (silah, uyuşturucu ve insan ticareti) mücadele ederken Camp David Anlaşması’nın ilkelerini karşılıklı mutabakatla ihlal etmişti.

sdcverbt
İsrail askerleri Refah yakınlarında, Gazze Şeridi ile güney sınırındaki bir karakolda askeri teçhizatı kontrol ediyor. (EPA)

İsrail Ordu Radyosu İsrailli subayların, 2012 yılında Filistinli savaşçıların Gazze Şeridi'nden Sina'ya çıktıkları, zırhlı bir aracı ele geçirdikleri ve İsrail'e saldırmak üzere sınırı geçtikleri silahlı operasyona benzer bir senaryo için hazırlık yapıldığını söylediklerini aktardı.

Diğer taraftan İsrail sağının, ordunun Refah'ı işgal etmek için gerçek ve ciddi bir plan hazırladığına inanmadığını ve Başbakan Binyamin Netanyahu'nun bu konuda orduyu takip ettiğini ve söyledikleri her şeyin sadece propaganda ve tehdit amaçlı olduğunu belirtmek gerekir.

efrgth
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Kerem Şalom Sınır Kapısı’nda İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Birleşmiş Milletler (BM) Gazze Kıdemli İnsani Yardım ve Yeniden Yapılanma Koordinatörü Sigrid Kaag ile birlikte yürüyor. (Reuters)

Geçtiğimiz çarşamba günü Gazze Şeridi’ni ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in ülkesinin Refah'a yönelik bir saldırı için henüz ikna edici bir askeri plan almadığını ve böyle bir operasyonun Hamas’ın elindeki esirlere zarar vereceğine inandığı için saldırıya karşı olduğunu açıklaması İsrail sağının kuşkularını pekiştirdi.

Sağcı gazete İsrael Hayom'un dünkü (Perşembe) haberine göre, İsrail'deki siyasi sesler Netanyahu’yu yeterince taviz vermemekle suçlasa da Blinken'ın açıklamaları, esirlerin serbest bırakılması için bir anlaşmaya varılamamasından Hamas'ın sorumlu olduğu konusunda hiçbir şüphe bırakmıyor.

Haberde ayrıca, hükümetin Refah'ı işgal etme ve kalan Hamas tugaylarını dağıtma konusunda tam meşruiyete sahip olduğu ima edildi.


ABD donanmasının Gazze'deki iskelesinin "birkaç gün içinde" açılması bekleniyor

John Kirby (AFP)
John Kirby (AFP)
TT

ABD donanmasının Gazze'deki iskelesinin "birkaç gün içinde" açılması bekleniyor

John Kirby (AFP)
John Kirby (AFP)

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik sözcüsü John Kirbydün (Perşembe) yaptığı açıklamada, ABD ordusunun Gazze'ye insani yardım akışını hızlandırmak amacıyla inşa ettiği deniz iskelesinin, hazırlıkları engelleyen kötü hava koşullarına rağmen birkaç gün içinde açılacağını söyledi.

Kirby bir basın toplantısında: "Hepimiz bunun birkaç gün içinde gerçekleşeceğini umuyoruz" ifadelerini kullandı.


Blinken, Netanyahu'ya yaptığı görüşmede rehineler konusunda anlaşmanın gerekliliğini vurguladı

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken (AP)
TT

Blinken, Netanyahu'ya yaptığı görüşmede rehineler konusunda anlaşmanın gerekliliğini vurguladı

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken (AP)

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, bu hafta başında Tel Aviv'de görüştüğü Başbakan Binyamin Netanyahu ve diğer İsrailli liderlere, rehinelerle ilgili bir anlaşmaya varılması gerektiğini söyledi.

Blinken, anlaşmaya varma ihtimalinin kapanmaya başladığını, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yapılacak büyük bir İsrail saldırısıyla bu ihtimalin muhtemelen tamamen ortadan kalkacağı konusunda uyarıda bulundu.


İsrail'in Şam çevresindeki bir bölgeyi hedef alan saldırısında 8 asker yaralandı

İsrail'in Suriye'ye önceki baskınları (arşivler - Reuters)
İsrail'in Suriye'ye önceki baskınları (arşivler - Reuters)
TT

İsrail'in Şam çevresindeki bir bölgeyi hedef alan saldırısında 8 asker yaralandı

İsrail'in Suriye'ye önceki baskınları (arşivler - Reuters)
İsrail'in Suriye'ye önceki baskınları (arşivler - Reuters)

Bugün Suriyeli bir askeri kaynak, Şam yakınlarındaki bir bölgeye "İsrail saldırısında" 8 askerin yaralandığını söyledi.

Suriye televizyonu dün (Perşembe) adı açıklanmayan bir askeri kaynağın, İsrail'in Golan yönünden hava saldırısı başlattığını ve bunun bazı maddi kayıplara yol açtığını söylediğini aktardı.

Suriye medyası ise İsrail bombardımanının, Suriye topraklarından bir dizi füze fırlatmasının ardından başkent Şam çevresini ve Kuneytra şehrini hedef aldığını bildirdi.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), dün akşam (Perşembe) başkent Şam civarında patlamalar meydana geldiğini belirtirek,  patlamaların İsrail bombardımanından kaynaklandığını ileri sürdü.


Ben Gvir, İsrail Genelkurmay Başkanlığı'na yeni atamaların ardından Gallant'ın görevden alınması çağrısında bulundu

Itamar Ben Gvir, Başbakan Binyamin Netanyahu ile Knesset'teki bir oturumda (AP)
Itamar Ben Gvir, Başbakan Binyamin Netanyahu ile Knesset'teki bir oturumda (AP)
TT

Ben Gvir, İsrail Genelkurmay Başkanlığı'na yeni atamaların ardından Gallant'ın görevden alınması çağrısında bulundu

Itamar Ben Gvir, Başbakan Binyamin Netanyahu ile Knesset'teki bir oturumda (AP)
Itamar Ben Gvir, Başbakan Binyamin Netanyahu ile Knesset'teki bir oturumda (AP)

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir, ordu Gazze Şeridi'nde Hamas ve diğer Filistinli gruplara, Lübnan sınırında ise Hizbullah'a karşı savaş yürütürken, Genelkurmay Başkanlığı’na yeni atamaların açıklanmasının ardından Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın görevden alınması çağrısında bulundu.

İsrail Yayın Kurumu, Ben Gvir'in, Gallant'ın Genelkurmay Başkanı ile onayladığı atamaların "halkı tamamen görmezden geldiğini gösterdiğini" söylediğini aktardı.

Ben Gvir, Gallant'ı, Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ndeki mevcut savaşı ateşleyen İsrail yerleşimleri ve kamplarına yönelik saldırısına atıfta bulunarak, "ülkenin tarihindeki en büyük başarısızlığa" neden olmakla suçladı.

Ben Gvir, Gallant'ın "7 Ekim saldırısından sorumlu önde gelen yetkililerden biri" olduğunu, bu nedenle  “İsrail Genelkurmay Başkanlığına yeni atamaları onaylama yetkisi olmadığını” söyledi.