Cenevre Zirvesi’nde ABD ile Rusya arasında tartışmalı 5 konuhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3032386/cenevre-zirvesi%E2%80%99nde-abd-ile-rusya-aras%C4%B1nda-tart%C4%B1%C5%9Fmal%C4%B1-5-konu
Cenevre Zirvesi’nde ABD ile Rusya arasında tartışmalı 5 konu
Moskova/Şarku’l Avsat
TT
TT
Cenevre Zirvesi’nde ABD ile Rusya arasında tartışmalı 5 konu
Dün başlayan Cenevre Zirvesi'nde Rusya ile ABD arasındaki anlaşmazlıklar 5 konuda yoğunlaştı. Öne çıkan 5 konu şu şekilde:
* Tartışmaların merkezinde, internet üzerinden karalama, yanıltma, aynı zamanda seçimlere müdahalenin amaçlandığı siber saldırılar var. Büyük siber saldırı dalgaları son zamanlarda Washington'u alarma geçirdi. Bunlardan bazıları Moskova'ya, SolarWinds, Colonial Pipeline ve GPS gibi Rusya'da ikamet eden hacker isnat edildi.
Bu saldırılara dahil olduğunu her zaman reddeden Rusya ise Washington'u muhalefeti destekleyerek veya Kremlin'i eleştiren örgütleri ve medyayı finanse ederek iç işlerine karışmakla suçluyor.
Kendisini ABD’nin siber saldırılarının kurbanı olarak gören Moskova da siber silah kullanımını sınırlamak için ‘küresel bir anlaşma’ istediğini öne sürüyor. Kremlin, bu teklifi Eylül 2020'de tekrar gündeme getirmişti.
*Joe Biden, Vladimir Putin'e Rusya'daki insan hakları ihlalleri karşısında boş durmayacağını söyledi. Kremlin bunu müdahale olarak gördüğü için bu mesele Rusların ABD’ye olan güvensizliğini körüklüyor. Kremlin'in en önde gelen muhalifi Aleksey Navalni’nin geçtiğimiz Ağustos ayında zehirlenmesi ve ardından hapsedilmesiyle bu yöndeki eleştiriler yoğunlaşmıştı. Navalni’ye ve ona bağlı kuruluşlara yakın olanlar ise yargı saldırılarına maruz kalıyor. Ocak ayındaki Kapitol baskını ardından tutuklanan, Donald Trump yanlısı isyancıların haklarına saygı gösterilip gösterilmediğini sorgulayan Rusya ise Hollywood'a veya sosyal ağ devleri tarafından internete yönelik sansürü eleştiriyor. Son olarak Moskova, kendi deyimiyle ABD’deki ‘saçmalık derecesindeki siyasi baskıyı’ kınıyor.
*Askeri cephede de birçok anlaşmazlık mevcut. İki ülke de birbirlerini Ukrayna, Suriye ve Kuzey Kutbu'nda askeri yönde genişlemekle suçluyor. Bir dizi anlaşmayı sona erdirmek, silahlanma yarışının hızlanmasına ilişkin endişeleri artırıyor. 2018 yılından bu yana Putin, mevcut uçaksavar savunmasını dahi engelleyebilen süpersonik füze modeline övgüde bulunuyor.
Dolayısıyla Biden ile Putin’in görüşmeleri merkezinde stratejik denge yer alıyor.
ABD tarafında Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ihlal etmesi ardından 100 bin Rus askerinin de son zamanlarda Ukrayna sınırlarına konuşlandırılmasına vurgu yapılıyor. Moskova ise NATO'nun Doğu Avrupa'daki askeri manevralarının ve konuşlandırmalarının en büyük bölgesel tehdidi teşkil ettiğini iddia ediyor.
* Her bir yaptırım veya karşı yaptırım dalgası, Rus ve ABD’li diplomatların sınır dışı edilmesine sebep oluyor. Biden'ın bir röportajda Rusya Devlet Başkanı Putin’i ‘katil’ olarak tanımlaması ardından bu yıl Moskova ve Washington büyükelçilerini geri çağırmıştı. ABD’lileri Rus diplomatlara vize verilmesini durdurmakla suçlayan Rusya da Şubat ayında NASA temsilcisine vize vermeyi reddetmişti. Moskova'daki ABD Konsolosluğu, Rusya'nın yerel personel alımını yasaklamasıyla yaşanan personel eksikliği gidermek isteyen ABD’ye vize vermiyor. ABD vatandaşlarına yönelik hizmetler de tehdit altında.
*Son olarak birçok mahkum, kendi kaderleri konusunda Putin ve Biden'ın önümüzdeki hafta veya aylarda bir anlaşmaya varmasını umuyor. Casusluk suçlamasıyla Rusya'da hapsedilen ABD vatandaşı Paul Whelan, Haziran ayı başında Biden'a ulaşmıştı. ABD’de hapsedilen silah kaçakçısı Viktor Bout’un annesi ise oğlu için Biden ve Putin’e seslenmişti. Kokain kaçakçılığından ABD'de tutuklu Rus pilot Konstantin Yaroşenko'nun ailesi de serbest bırakılması çağrısında bulunmuştu. Bu yönde herhangi bir müzakere, iki Rus polisine saldırı suçundan hapsedilen ABD’li Trevor Reed'i de kapsayabilir.
Afrika Sahel bölgesinin madenlerinin Çin yöntemiyle yutulmasıhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5194406-afrika-sahel-b%C3%B6lgesinin-madenlerinin-%C3%A7in-y%C3%B6ntemiyle-yutulmas%C4%B1
Afrika Sahel bölgesinin madenlerinin Çin yöntemiyle yutulması
Bir Sahel ülkesindeki maden işçisi, madendeki kobalt taşlarından birini taşıyor (AFP)
Amin Lounici
Altın, manganez, demir, uranyum ve nadir toprak elementleri açısından zengin olan Batı Afrika ve Sahel bölgesi, Çin'in liderlik ve Rusya ile rekabet ettiği bir ekonomik savaş arenasına dönüşüyor. Geleneksel Batılı güçlerin kovulmasının, bölgenin zenginliklerinin ve doğal kaynaklarının “yasal bir şekilde yağmalanmasına” yol açtığı kanıtlandı. Nitekim bu kaynaklar kıtanın yeraltından çıkarılıyor, işleniyor ve elde edilen kârlara yurtdışında el konuluyor.
Paris ile Mali, Burkina Faso ve Nijer'deki geçiş rejimleri arasındaki diplomatik gerginliklerin ardından Fransız Barkhane ve Takuba operasyonlarının sona ermesinden sonra Çin, bölgenin stratejik kaynaklarına, özellikle madencilik ve enerji sektörlerine erişim arzusunu gizlemeyen uzun vadeli bir stratejinin parçası olarak, Sahel bölgesindeki ekonomik varlığını dikkate değer bir hızla yeniden tesis etti.
Pekin ve Moskova gibi yeni ortaklar, Batı ve Orta Afrika'daki yeni darbe rejimleriyle siyasi ilişkilerini güçlendirerek, büyük yatırım projelerinde yaygın olduğu gibi, yabancı şirketlerin katılması gereken ihalelere katılmadan madencilik alanında doğrudan stratejik sözleşmeler imzalıyorlar.
Yasallaştırılmış yağma
Eylül ayında Afrika Birliği, kobalt, lityum, grafit ve uranyum gibi temel elementleri üreten ülkeleri, büyük güçlere karşı ortak çıkarlarını savunabilecek bir ittifakta birleştirmeyi amaçlayan bir bildirge taslağı açıkladı. Ancak Burkina Faso, Mali ve diğer Sahra Altı Afrika ülkelerinde gerçek çok farklı. Kaynaklar sürekli buharlaşıyor, Çinli şirketlerin kârları artıyor ve küresel stratejik madenler kapışmasında halklar büyük ölçüde unutuluyor.
Güney Mali'deki Bogoni madeni bu paradoksu açıkça ortaya koyuyor. Hainan Mining'in de aralarında bulunduğu iki yabancı şirketin yüzde 65'ine sahip olduğu maden sahası, Çin tarafından Mali yetkililerine ulusal ekonomi için altın bir fırsat olarak sunulmaya devam ediyor. Ancak anlaşma, lityum üretiminin en az dört yıl boyunca rafineri ve işleme için yalnızca Çin'e ihraç edilmesini öngörüyor.
Zimbabve'de Çin’in büyük bir yatırımda bulunduğu lityum maden sahası (Çin merkezli SCMP web sitesi)
Afrika analisti Çadlı İbrahim Zeyn Konji, kaynaklara yönelik sadece üç Sahel ülkesinde değil, aynı zamanda on yıllardır Orta, Doğu ve Batı Afrika'ya da yayılmış sistematik bir Çin yağması olduğunu söyledi. Örnek olarak, Çin'in 60 yıldır karşılıksız olarak bakır elde ettiği Zambiya'yı gösterdi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Konji, Çin ile Batı arasındaki farkı şöyle özetledi: “Pekin sömürüyor, Batılı güçler, Fransa ve Avrupa ise şantaj yapıyor. Bu arada Afrikalılar hiçbir fayda elde edemiyor.”
Askeri darbeler yaşayan üç Sahel ülkesini yağmalardan sorumlu tutanların aksine, Çadlı analist, sözlerinin devamında şunu vurguladı: “bu hükümetler iktidara geldiklerinde, uzun zamandır yasaları ve devletleri hiçe saymaya ve onlarla alay etmeye alışkın olan Çinliler ile yapılmış sözleşmeleri ve anlaşmaları buldular.”
Nijer'deki mevcut askeri rejimin, ihlaller ve yönetmeliklere uyulmaması nedeniyle Çin tarafından işletilen iki petrol istasyonunu ve tesisini kapattığına dikkat çekti. Buna rağmen, “Çinliler Batı'dan daha iyi değiller ve ekonomik, çevresel ve bölgesel zarara yol açtıkları için en az onun kadar zararlılar. Bu, Paris ve Batılı müttefikleri ile Pekin arasında hiçbir fark olmadığını teyit ediyor” değerlendirmesinde bulundu.
Yeni ortaklar
Siyasi analist Husameddin Abdelli, Çin'in genişlemesini, rejim değişikliği yaşayan Sahel ülkelerinin yeni ortaklar arama arzusunun bir sonucu olarak açıklıyor. Hükümetlerin Rusya himayesinde Doğu Bloku ile uyumlu hale geldiğini ve siyasi duruma paralel olarak ekonomik politikalarda da değişiklikler yapmaya çalıştıklarını belirtiyor.
Burkina Faso, Pekin ile anlaşmalar imzalayarak modern madencilik ve doğal kaynakları çıkarma teknolojisi edinmeye çalıştı. Bu arada Çin, yeni endüstrilerde, araç bataryalarında ve elektrikli araç endüstrisinde kullanılan lityumu çıkararak Mali'de önemli bir rol oynuyor. Bu önemli element tüm teknolojik endüstrilerde kullanılıyor.
Nijer'deki Agadem-Simi petrol boru hattının inşaat sahasında çalışan Çinli ve Nijeryalı işçiler (Africa Sun)
Abdelli, kendisi ile yaptığımız özel röportajda, Bamako'nun, özellikle Rusya'nın Ukrayna'daki savaşa odaklanması nedeniyle Mali rejimine verdiği desteğin azalmasının ardından, lityuma karşılık Mali ordusunun silahlandırılması konusunda askeri destek aldığını açıklıyor. Bu, Çin'in askeri desteğinden faydalanan Burkina Faso için de geçerli.
Çin'in, “Batılı güçlerin bıraktığı boşluğu doldurmak ve söz sahibi olmak umuduyla, Afrika'nın Sahel ülkelerinde bir şekilde ekonomik ve ticari konum edinmeye çalıştığına” inanıyor. Yatırım bahanesiyle bölgeye girişinin kolay ve basit olabileceğini, ancak bölgeden çıkışının zor olduğunu, çünkü ülkelere kendisiyle ortaklık kurmaları için koşullar dayattığını belirtiyor. Çin, kaynakları istiyor ve hükümet liderleri de ordularını silahlandırmak istiyor.
Afrika Politikaları Araştırma Enstitüsü tarafından 2025 başlarında yayınlanan bir rapora göre, son yıllarda Afrika'da temel elementler alanında imzalanan 65 madencilik iş birliği anlaşmasının çoğu Çin ile imzalandı. Çin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde kobalt, Gine'de boksit, Zimbabve ve Mali'de ise lityum üretiyor.
Gözlemciler, bu stratejinin açıkça imalat sanayisi için tedarik sağlamayı hedeflediğini ve yerel kalkınmayı hiçe saydığını düşünüyor. Öyle ki Çinli şirketler, yerel işçi istihdam etmeyi ihmal ederek işgücünü bile ithal ediyor.
Malili sivil toplum aktivisti Muhammed Ahmedo, Fransız dergisi Monde Afrique'de bu gerçeği vurgulayarak, “Mali'nin stratejik zenginliği, Pekin için büyük bir zenginleşme kaynağı ve Bamako'yu tüketiyor” ifadelerini kullandı.
Küresel enerji dönüşümünün kalbindeki stratejik konumuna rağmen, Bamako'nun teknoloji transferi eksikliğini ve elementlerin yerel olarak işlenmemesini nasıl kabullendiğine şaşırdığını ifade etti. Ülkesinin, işlenip bataryalarda, elektrikli otomobillerde ve havacılık sektöründe kullanıldığında değeri on kat artan bir hammaddeyi düşük fiyata satmaktan memnun olduğunu ifade etti.
Bamako'da yaşayan bir Malili ekonomistin sözlerini aktaran Ahmedo, “Bu model, ‘Afrika'dan çıkar, kârı kıta dışına taşı’ şeklindeki eski sömürge modelinin birebir kopyası” dedi.
Malili aktivist, tarihin tekerrür ettiğine inanıyor. Ona göre işletilmesi yalnızca birkaç yerel seçkini ve yabancı ortağı zenginleştiren altından sonra, lityum da aynı kaderi paylaşıyor. İktidardaki ordu tarafından sık sık dile getirilen Bamako'nun egemenliği söylemi, vahim bir gerçekle çarpışıyor: Mali, stratejik kaynakları üzerinde gerçek bir kontrole sahip değil.
Nijeryalı bir analist ise durumu şöyle özetliyor: “Ülke, bu rantçı hammadde çıkarma modelinden kaçamadığı sürece, küresel ekonominin marjlarında, sanayi güçlerine hammadde sağlayan bir tedarikçi olarak kalmaya devam edecektir.”
Buna karşılık, Moskova 2022'den beri Pekin'den biraz farklı bir strateji izliyor. Rus işletmeciler, daha önce Çinli şirketlere ait olan bazı altın madenciliği ruhsatlarını geri aldılar. Burkina Faso'da, manganez ve uranyum yataklarının Rus kontrolüne girmek üzere olduğuna dair haberler var. Çin'in pahasına kaynakların bu şekilde doğrudan ele geçirilmesi, iki müttefik arasında diplomatik sahnede olası gerginliklere yol açabilir.
Teoride, Afrika Birliği'nin Afrikalı temel maden üreticilerinden oluşan bir ittifak kurma girişimi oyunun kurallarını değiştirebilir. Bu girişim, ülkelerin ortak fiyatlar belirlemesine, sözleşme şartlarını standartlaştırmasına, yerel bir işleme stratejisi geliştirmesine ve madencilik ürünlerinin pazara akışını sınırlamasına olanak tanıyacaktır. Ancak, sürekli güvenlik ve siyasi huzursuzluk yaşayan ülkelerde bu hedefe ulaşmak zor görünüyor.
* Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.
Kaani: Haniye ve Nasrallah "Tufan"ın zamanlamasını bilmiyorduhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5194405-kaani-haniye-ve-nasrallah-tufan%C4%B1n-zamanlamas%C4%B1n%C4%B1-bilmiyordu
Kaani: Haniye ve Nasrallah "Tufan"ın zamanlamasını bilmiyordu
İsmail Kaani (İran Mehr Haber Ajansı)
İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ve Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın 7 Ekim 2023 operasyonunun zamanlamasından habersiz olduklarını açıkladı.
Kaani, dün İran televizyonunda yayınlanan bir röportajda, operasyon sırasında Beyrut'ta olduğunu ve Nasrallah'ın da zamanlamadan habersiz olduğunu söyledi. "Haniye, Irak'a gitmek üzere havaalanına gidiyordu ve dönüşünde operasyonun başladığını öğrendi." Ancak İranlı general, "o andan itibaren Nasrallah’ın, el Aksa Tufanı Baskını sonrası dönem için erken planlama yapmaya başladığını" açıkladı.
Kaani, suikast haberi hakkında ilk kez konuştu ve bunların İsrail tarafından iletişimi takip etmek için yayılan "söylentiler" olduğunu belirtti. "Gizlice hareket ediyordum ve televizyon programlarına çıkmaktan kaçınıyordum" ifadelerini kullandı.
Anket gurusu: Britanyalılar, Muhafazakar Parti liderini tanımıyorhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5194403-anket-gurusu-britanyal%C4%B1lar-muhafazakar-parti-liderini-tan%C4%B1m%C4%B1yor
Anket gurusu: Britanyalılar, Muhafazakar Parti liderini tanımıyor
Muhafazakar Parti destekçileri bile partinin iktidara hazır olduğuna inanmıyor (AFP)
Britanya'nın en önemli anket gurusu, Kemi Badenoch'un halkın güvenmediği, tanınmayan bir siyasetçi olduğunu söyledi.
Profesör Sör John Curtice, Muhafazakar Parti liderinin, Partygate ve Liz Truss'ın başbakanlığı ardından çöken ve o zamandan beri düşüşte olan partisine yönelik desteğin azalmasını durduramadığını ifade etti.
Sör John, Manchester'daki Muhafazakar Parti konferansı öncesinde yaptığı sert değerlendirmede şunları söyledi:
Brexit'i gerçekleştiren parti olsa da Muhafazakarlar'ın popülaritesi Ayrılma oyu verenler arasında, Kalma'ya oy verenlere göre çok az daha fazla.
Sör John, Daily Mirror'a şöyle konuştu:
Badenoch, [Nigel] Farage ve Reform'un yarattığı zorlukla başa çıkabildi mi? Hayır. Halk üzerinde bir izlenim bırakmayı başarabildi mi? Hayır. Aslında taktik değiştirmek zorunda mı kaldı? Evet, çünkü başta 'Berbat durumdayız, son parlamentonun unutulmasını beklemek zorundayız, birkaç yılı istişare edip bazı politikalar düşünmekle geçireceğiz, sonra parlamentonun ikinci yarısında tekrar ortaya çıkmaya başlayacağız, o aşamada hükümetin beğenilmeyeceğini umuyoruz' diye düşünüyordu. Pratikte partisini yiyip bitirenin sağındaki Reform olduğunu keşfetti. İşçi Partisi ve Liberal Demokratların Reform'u nasıl ele aldığını tartışabiliriz ama Muhafazakarların ayağa kalkıp 'Çeşitlilik sahibi bir ülkeye inanıyoruz ve Nigel Farage'ın çok fena bir adam olduğunu düşünüyoruz' demesi çok zor.
Sör John, Badenoch'u parti konferansındaki konuşmasını kendisini halka tanıtmak için kullanmaya çağırdı ancak mayıstaki yerel seçimlere yetişecek bir geri dönüşe dair umutlanmak için çok geç olduğu uyarısını da yaptı:
Bu oranların nedeni popüler olmaması değil, kimsenin onun kim olduğunu bilmemesi. Muhafazakar aktivistler arasında uzun süredir devam eden popülerlik seviyeleriyle halkın geniş kesimlerindeki düşük görünürlüğü arasında her zaman dikkate değer bir uyumsuzluk oldu. Bir bakan olarak o kadar görünür değildi ve mevcut liderlik pozisyonunda da pek görünür değil.
Badenoch, Britanya'yı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden (AİHS) çekip Manş Denizi'ni geçen küçük tekneleri engelleme sözü verirken, Sör John göç konusunda onun Reform'dan daha sert bir çizgi benimsemenin zor olacağını söyledi.
Sör John, iktidardaki 14 yılı boyunca "bu meselede ilerleme kaydedemeyen" Muhafazakarların, seçmenlerin güvenini kazanmakta zorlanacağını ifade etti.
Bu yorumlar, Muhafazakar Parti konferansının arifesinde yapılan YouGov anketinin, seçmenlerin sadece yüzde 11'inin bu partinin iktidara hazır olduğuna inandığını göstermesinin ardından geldi.
Öte yandan her 5 seçmenden sadece biri Badenoch'un Muhafazakar Parti lideri olarak iyi iş çıkardığına inanırken, neredeyse yarısı (yüzde 45) kötü iş çıkardığını düşünüyor.
Anket şirketinin koltuk tahminine göre, bugün bir genel seçim yapılsa halihazırda 119 milletvekiline sahip Muhafazakar Parti'nin koltuk sayısı sadece 45'e düşüyor ve 311 koltuğa ulaşan Reform en büyük parti oluyor.
Independent Türkçe
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة